"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

16 Kasım 2015 Pazartesi

FRANSA RAKKA'DA 20 KERTENKELE ÖLDÜRDÜ



Fransa cumhurbaşkanı
Fransuva Hollande
14 Kasım 2015 günü Fransa Paris’te meydana gelen bombalı ve Kaleşnikoflu saldırılar sonucu yaşamını yitiren 129 kişinin manevi hatırlarına ilan edilen yaslar içinde Fransızlar dünyanın her yerinde ağıtlar yakarken, açıklama yapan, küresel sermayenin işbirlikçi sahte solcu cumhurbaşkanı Fransuva Hollande, IŞİD’e saldırı sözü vaat etmişti.

Dün gece 15.Kasım 2015 saat 23:50’de baktığım France24 Tv adlı haber kanalı, olay esnasında Fransızların örnek yardımlaşmalarını öven bir programı sunarken alt yazıda, “20 savaş uçağının Rakka’daki IŞİD komuta karargahı, askere alma merkezi ile eğitim kamplarına 20 bomba bıraktığı” haberini geçiyordu.

Aynı anda Facebook’ta bu durumu paylaşınca Suriye’nin sığ istihbaratının derin memuresi Candan Handan hanım bu haberin yalan olduğunu söyledi.
-“Açıkla da anlayalım!” demem üzerinde şu bilgileri geçti;
Rakka’daki IŞİD üsleri dediği yer zaten Ekim ayında Ruslar tahrip edip, Amerika, Fransa, İngiltere’nin yüreklerine indirdiği yerlerdir. Rakka bölgesinin önemli kısımları hala Suriye Esad rejimi kontrolündedir.
Fransa''nın vurduğunu iddia ettiği Rakka bölgesi (Raqqa)
Fransa Suriye topraklarını şu durumda bombalayamaz. Hem, o bahsedilen tesisler sizin Kaçaksaray gibi değildir, Kum tepeleri içine inşa edilemiş kamufle tesislerdir. Zaten tahrip edildiklerinden tekrar bombalamalarının gereği yok. Olsa da dediğim gibi Suriye toprağına Fransa’nın bomba bırakacağını düşünemiyorum. Esad Kontrol bölgesi dışındaki çöllere belki bırakmış olabilir.

Eeee, o zaman Fransa Rakka’ya hiç bomba atmadı mı, yalan mı söylüyor. Bu kanal Fransa’nın İngilizce ve Fransızca uluslararası yayın yapan haber kanalıdır. Yalan mı yani, hem Fransız uçakları hava alanından geceleyin güzel kalkışlar yaparken gösteriliyor, sen gene sabah olunca git bir çöle bak bakalım dedim.


Öğlen gibi beni aradığında, “Rakka’nın Suriye kısmındaki çöle geldim, Fransız savaş uçaklarının attığı bombalar, çölün doğal şeklini fena halde bozmuş, o güzelim kum tepeleri darmadağın edilmiş, etrafta 20 tane kertenkele cesedine bir de kuyruğundan yaralı çıngıraklı yılana rastladım.”
Ben masum hayvancıkları yok yere öldüren Fransa’ya lanetler edip gözyaşlarıma boğulurken, hemen müdahale edip beni susturdu ve;

“Ağlamana gerek yok, buralarda çatırpat dahi patlamamış, kum tepeleri, rüzgârın verdiği doğal halleriyle gayet güzel duruyor, haber toptan yalan., ben şaka yaptım” deyince içim rahatlamış ve bir oh çekmiştim.

Böcek avlayan  bir
çöl kertenkelesi

 Oda, kum sıcağında kaynattığı mırnasından bir yudumu höpürdetirken şöyle dedi;
“-Buralarda hava gayet iyi maaşallah, her yer güneşlik pırıl pırıl elhamdülillah!”

Küresel sermayenin, işgalci, kan dökücü çetesi, kendi eliyle besleyip büyüttüğü IŞİD’i vurmaya cesaret edebilir mi hiç?
Edemez elbette.
Bunların yaptığı, en son Viyana’da alınan kararları alakasız da olsa şimdi Antalya G-20 zirvesinde biraz daha kabul edilebilir hale getirip, bölgenin Birleşmiş Milletlerin “Beş” daimi üyesinin ortak kararlarıyla paylaşmanın yollarını aramaktır.

Kendi izinleriyle, emirleriyle gerçekleşen Ankara, Paris ve diğer yerlerdeki katliamlar da kamu oylarını böyle bir işgal savaşına karşı ikna etmeyi amaçlamaktadır.
Türk kamuoyu bu oyunlara alışık olduğundan, böyle kanlı canlı tiyatroları yemiyor artık ama Fransızlar henüz toy olduklarından devekuşu gibi hemen yutmuştur.

Evet, Fransa, bizim TSK’nın Cudi, Gabar dağlarında kış uykusundaki ayıları ürkütmesi gibi, Rakka çöllerinde ancak kertenkele avlayabilir, çıngıraklı yılanları ürkütebilir.

13 yılda, Afganistan’dan Fas’a, Libya’dan Somali’ye kadar harap ettikleri yerlerden birkaç harap bina ve ceset resmi de koyduk mu operasyon tamamdır.
Bütün insanlığa barış dileklerimle.


Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

15 Kasım 2015 Pazar

PARİS KATLİAMI BATIYA EMPATİ YAPTIRACAK MI?



15.yüzyılda Ümit burnunun keşfinden Amerika kıtalarının  keşfine uzanan büyük keşifler ile büyüyen, zenginleşen Avrupa, aynı yüzyılda sıkıştırıldığı Osmanlı-Endülüs ve Atlantik Okyanusu kıskacından çıkmış, yeryüzünü arkadan dolanarak, kendisini sıkıştıran doğu medeniyetini tuş etmiştir.

 Roma-Cermen imparatorluğunun oluşturduğu Hristiyan Ülkeler koalisyonu ile hareket etmeleri bu işte onlara büyük güç kazandırmıştır. Zira, doğu toplumları ise batı işgaline karşı bireysel olarak savaştıklarından yenilmişlerdir.
Bu yenilgi onların soykırımlardan dinlerinin değiştirilmesine, özgürlüklerini kaybetmekten köleleştirilmelerine hatta hayvanat bahçelerinde sergilenmelerine kadar uzanmıştır.
Adil görünmek isteyen batı, işgal ettikleri milletlere iş güçleri karşılığında üzret ödemiş, Osmanlı’dan, Hindistan’dan aldıkları afyon ile uyuşturucu bağılılığı yaratarak da bu milletleri pasifleştirip soymuştur.

Bu kadar zalimane, insanlık dışı dayatmalarla soydukları milletlerin zenginlikleri üstüne kurdukları yeni yaşam biçimine de “Batı Medeniyeti(!)” adını vermişlerdir.
Yeryüzünün tümüyle işgal edilip Batı toplumlarının sömürgesi ilan edildiği 20.yüzyılın ikinci yarısında tek kudret olan Amerikan İmparatorluğu, 19.yy. kalıntısı “vahşi emperyalizm” ilkelerini kaldırmış, yeryüzünde yeni devletler üretmiş, onlara “demokrasi adalet “ getirdiğini idda ederek kendi kuklalarını da başlarına yönetici olarak getirmiştir.
Avrupa ülkeleri de bundan nasiplerini almışlardır.

1991’e kadar, el altından desteklediği SSCB, ÇİN gibi ülkelerin “din karşıtı” rejimlerini öne sürerek, “Komünizm gelirse dininiz elden gider, ben dinlerinizin de koruyucusuyum” bahanesiyle başta Müslüman ve Hristiyan ülkelere kendi Masonluk temelli “Protestan Amerikan hristiyan Mezhebi “ilkeleri esasına göre hazırladıkları yeni dini “Ilımlı İslam, DXinlerarası Diyalog” adlarıyla dayatmıştır. Katolik ve diğer Hristiyan mezhepleri de buna dahil edilmiştir.
Sözde dindar devlet adamları, Amerika’nın “dinin koruyuculuğuna güvenmekle” kendi dinlerinden de olduklarını fark edememişlerdir.

Bunun tek sebebi ise, bütün Müslüman ülkelerde, o ülkenin mezhebine uygun Ortodoks Hristiyan ve Ortodoks Yahudilerinin  “Müslüman kimliğinde” devletlerin siyasi, dini, askeri, ekonomik kurumlarının başına getirilmesidir.
Örneğin, 1950 sonrası Türkiye’de iktidar, Ortodoks Yahudi, Hristiyan ile Yezidi Kürt ağırlıklı devşir meler ile, 1813’te Osmanlı’dan çıkan Kırım’dan Kafkasya’ya uzana coğrafyada yaşayan Çerkez, Çeçen,Abahaza, Gürcülere İngilizlerin kabul ettirdiği Vehhabi dini mensupları olan bu halkların 20.yy. başlarına kadar İngiliz çıkarları için savaşırken anayurtlarından kovulup Osmanlı’nın başına yıkılan, Osmanlı’nın Müslüman dahi saymadığı İngiliz işbirlikçisi Kafkasyalılar da bu iktidara ortak edilmişlerdir.

 Muhalefete de Yahudilerin kendilerinden saymadıkları Bagratuni-Sabetayist Yahudi Ermeniler getirilmişlerdir. Bunların belirli bir kesimi “Kürtçülük” adı altında hala devleti bölme görevlerini yürütmektedirler.
Diğer Müslüman ülkelerde ise, Hint Müslümanlarına İngiliz dini olan, Emevi ağırlıklı Hint Ahmedi Kadıyaniliği, İran’da Bahailik, Ortodoks Yahudilik, Suriye’de Nasturilik, Irak’da Sünnilik (Şiileri ezmek için), Mısır’da Kıpti, Nasturi ve Ortodoks Yahudilik ile bunların Müslüman görünenleri olan Selefiler, Suudi Arabistan’da da Vehhabilik, Ürdün’de Süryanilik şeklindedir.
Bu durumda, Müslüman görünümlü gayrimüslümlerin idaresine teslim edilmiş, işbirlikçi devlet yapılanmaları ile on yıllardır fark ettirmeden bu idarelerce Hristiyanlaştırılan Müslüman toplumların batıya karşı “CİHAT” ilan etmeleri olanaksızdır.
Efendim IŞİD (ISIS/DAİŞ) ediyor.

Biri bana desin IŞİD diye bir devlet var mı? Böyle bir devlet yoksa kim hangi sıfatla kendisini Müslümanların önderi, Halifesi ilan etmiştir?
Özellikle, G.W.Bush’un aile dostu Suudi Ladin ailesinin şiımarık, haşarı, kripto Hristiyan çocuğu Usame’nin kurduğu El Kaide’den bir gruptan Irak’a yerleşltirilen A.B.D.’nin C.İ.A’sının kurduğu, Fransız Lejyoner ordusunun eğitttiği, İsrail’li Yahudi olduğu belgelenmiş Abdülkadir Bağdadi adlı Yahudi’nin halifelik(!) ettiği IŞİD örgütünü Müslüman sayıyorsanız sizin bileceğiniz iştir.

Yukarıdaki tespitler ışığında  Müslümanlar bağımsız değil, kendilerinden görünen koloni valilerince yönetilmektedirler.
CİHAT ilan eden El Kaide ve ondan üretilen kripto Hristiyan IŞİD (ISIS) zaten A.B.D, İngiltere, Fransa, Almanya ortak mamulüdür. Asla Müslüman değildir.
Bunların batıya karşı yaptığı başkaldırılar sadece batılıların Müslüman ülkelerde asker bulundurma gerekçesi olmaktan öte değildir.

09 Eylül 2001’de ilan edilen Haçlı Seferini takiben yapılan işgallerle Afganistan, Irak, Libya’da milyonlarca insan batılı askerlerce “terörist (!)” ilan edilerek öldürülmüş, yüzbinlerce insan okullarda, hastanelerde, Pazar yerlerinde patlatılan bombalarla canlarını vermiş, çocuklar yetim, öksüz, eşler dul kalmış, insanlar sosyal güvencelerini, mallarını, de3vletlerini yitirmiş, göçlere mecbur edilmiş, bu yüzden Ak Deniz, dünyanın en büyük Müslüman Mezarlığı olmuştur.
Bu güne kadar Müslümanlar ile diğer ezilen milletlerin halklarını görsel ve yazılı basınlarından “ilkel mahluklar, zavallılar” olarak değerlendiren medeni (!) batı dünyası şimdi “empati” yapacak mıdır?
Yaparsa, vahşi kapitalizm çağının sömürgecilik şartlarına dönmekten vazgeçip bu insanlara da üzerinde doğdukları topraklarda yaşayabilecek, göç etmeyi akıllarından çıkartacak bir ihsanda bulunacak mıdır?

Yoksa;
“Katil, cani Müslümanlar, bize CİHAT ilan edersiniz ha, alın size” Deyip, Hollande’nin patlamaların ardından “IŞİD’e karşı saldırılara devam edeceğiz” yani “Onları haklayacağız” iletileri vermeyi sürdürecek midir?
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande Bataclan
konser salonu önünde açıklama yaparken

Ki bu adam üstelik “Komünist” olduğunu söyleyen biridir ve Komünist bir partinin başkanı, Fransa’nın da cumhurbaşkanıdır.

Hey gidi Komünistlik bu Fransızlar seni ne hale getirdi, heyy Karl Marks, “Devrim ilk Fransa’da olacak!” dediğin Fransızların senin Komünizmini ne hale soktular kalk ta bir bak.

Mösyö Hollande’nin bu faşist beyanını önce İngiliz başbakanı Kameron, ABD başkanı Obama da desteklemiştir. Ortadoğu eşbaşkanları R.T.E ve partisi de kusur kalmamıştır.
Yukarıdaki bilgiler ve açıklamalar ışığında, emperyalizm, kendi şımarık çocuğu IŞİD/ISIS’e kendi topraklarında, kendi halkını Paris şehrinde “Müslüman ülkelerine bir işgal gerekçesi yaratmak uğruna” katlettirmiştir.

Empati yapmasını beklemiyorum.
Ama, başta Fransız ve diğer batılı medeni aydınlardan, siyasilerden ve kendilerini bu pis emperyalist komplolardan muaf sayanlardan bekliyorum.

Bakalım, batı EMPATİ yapacak mı?Yeryüzünde barışı kurmanın gerçek temeli empatidir.
Her insana empati yoğunluklu gelecek temenni ederim.





13 Kasım 2015 Cuma

PEYGAMBERİN UYLUK KEMİĞİNİN ZEYD'İN UYLUK KEMİĞİ ÜSTÜNDE NE İŞİ VAR?

Pek çok hadis yazarının kitabında geçen aşağıdaki örnek yıllardır insanlara "hadis'in fiziki ağırlığını kanıtlamak için" verilir durur. Oysa kimse düşünmez ki "Uyluk kemiği” insanın neresidir.
Neden uyluk kemiği öne çıkartılır?

Peygamber Pinokyo muydu ki ,eve girince kemiklerini onun bunun üstüne atsın?
Yıllardır bu hadisle dalga geçmeyi dine saygımdan erteledim ama bir haftadır internette baktım ki her gün yayılıyor.

Şimdi okuyunuz bakalım cehaletten üreme hadisler, ona dayalı cinsel sapıklığı peygambere yamayan bu hadisin yeni bir bakış açısıyla yorumlanması size ne düşündürecek?
Ya da hadis denildiği gibi “sarih/geçerli” ise, bu durumda peygamberin vahyi eş cinsel ilişki halinde aldığını da kabul etmiş olacaksınız.

Şimdi Buhari hadisini okuyalım;” Zeyd b. Sabit de şöyle demiştir:

"Allah Teâlâ Hz. Peygamber'e vahiy indirdiği zaman, uyluğu benim uyluğumun üstünde idi. Uyluğu o kadar ağırlaştı ki, o an baldırımın kırılacağından endişe ettim"

Uyluk kemiği, bizim “baldır “ dediğimiz, diz kapağından kalçaya kadar olan bacağımızın üst kısmıdır.


Peygamber, eve gidince, oyuncak bebekler gibi bacaklarını kollarını çıkartıp oraya buraya mı atıyordu da uyluk kemiği, “azad kabul etmez erkek kölesi Zeyd’in uyluk kemiği üstüne” gelmişti.


Peygamberin böyle bir huyu veya yeteneği olmadığına göre, peygamberin uyluk kemiğinin Zeyd’in uyluk kemiği üstüne gelmesi, resmen Peygamberin Zeyd’in kucağına oturduğu” anlamına gelir.


Vahiy getiren melek Cebrail olduğuna göre, vahiy geldiğinde peygamber vahyin ağırlığından mı yoksa Cebrail’İn de olaya katılıp peygamberin kucağına oturmasıyla mı ağırlaştığını takdirlerinize bırakıyorum.



"Bu halde de vahiy gelir mi canım?"
Demeyiniz, geliyor işte. :)
İşte “sevgili peygamberimizin bir yüzü. Daha önce de Hz. Ayşe’den nakledilen bir hadisi de IŞİD Gerçek İslam’ı mı Uyguluyor(Tıkla)” başlıklı çalışmamda, Zeyd’in peygamberin yatak odasına teklifsiz girdiğini ve peygamberin kalkarak onu öptüğünü anlatan olayı vermiştim.


İşte, gördüğünüz gibi, dinler cinsel bozuklukların temelidir. Onları yıpratmak için küfre gerek yoktur. Kendileri kendilerine yetiyor.


Siz, siz olun, uyluk kemiğinize sahip çıkın, onun bunun uyluk kemiği üstüne gidip kalmasınlar sonra adınız kötüye çıkar maazallah...



Alaeddin Yavuz/

Alaeddin Yavuz wordpress

keykubat

/adilyargic

/ adilyargicc


Hadis'in anlatıldığı İslami sitelerden birii herhangi birisinde de bulabilirsiniz. Buhari hadislerinde de vardır bu olay;http://www.kuranvehadis.com/node/3435

4 Kasım 2015 Çarşamba

SAZCI GAZCI MUHALEFETİ DESTEKLEYENLER AKP'Yİ İKTİDAR ETTİ.

KİMSEYE KIZMAYA HAKKINIZ YOK ARKADAŞLAR!!!

Önce kendinize kızınız zira suçlusunuz.

Sizlere her zaman şunları dedim;
Ortaklık böyle başladı.

1-Emperyalizm sadece hükumeti değil,i muhalefeti, basını ve bütün bürokrasiyi dahi tayin eder. Bunu Oktay Sinanoğlu da sağlığında Cevizkabuğu programında tekrarlamıştı.

2-Muhalefet, sadece halkın tepkisini düşürmek için sert muhalefet yapıyor ama iktidara oynamıyor. "Sazcı-Gazcı Muhalefet" demedim mi?

3-Bir kaç arkadaş hariç hepiniz, TBMM partilerinin yandaşlığını yaptınız. CHP, MHP, v.b. yalan mı?

4-Muhalefet parti önderlerinin kendi partilerinde bile tercih edilmediklerini, baskı, para v.s ile dikta kurduklarını gördüğünüz halde desteklediniz.

5-17-25 Aralık 2013 olayından sonra AKP-Cemaat kamplaşmasının tiyatro olduğunu yazdım umursamadınız. Bakın seçimlerden sonra şimdi nasıl paslaşıyorlar, görün.

6-Orduya kumpas kurmakla beş yıl suçladığınız cemaat ile CHP-HDP-MHP-PKK birleşip AKP'ye karşı birleştiler. Hepiniz cemaati aklamak için sıraya girdiniz. MHP dahi HDP'li aday gösterdi. CHP'nin yayın organlarından Doğan medyaya hepiniz HDP'lileri baştacı ettiniz, milletin nefretini çektiniz.

7- Siz bunları yaparken, 13 yıldır HDP'yi TBMM'ye sokan, terör örgütünü yarı resmi devlet haline getiren AKP, PKK'ya ve F.Gülen cemaatine karşı operasyon yaparak halka umut oldu.
8-Siz de mal gibi terörü, derin Amerikan gladyosu ilan edilen Gülen cemaatini savunan, devlet düşmanı oldunuz. PKK asker polis vurdu, AKP operasyonlarla bastırdı, sokaklardan barikatları kaldırdı oyları kazandı. Siz de Selahattin Demirtaş'ı ve Fethullah Gülen cemaatini savundunuz. Halk size oy verir mi?
Atatürk'ü "Dersim soykırımcısı da ilan etti.
Sonra Atatürkçülük yaptı. Amaç,
Atatürk'ün CHP'ye bıraktığı mirası kullanmak.


9-Atatürk rejimini tanımadığını, CHP'nin 1930'ların partisi olmadığını söyleyen, Atatürk'e kefere diyeninden C.İ.A ajanlığı belgelenmiş vekilleri partiye dolduran Kemal Kılıçdaroğlu'nu siz desteklediniz ve "vatan haini durumuna düştünüz." Utanmadan bir de Atatürk'ü öven programlarla halkı uyuttunuz, Uğur Dündar Halk Arenası programıyla bunu yaparak halkın aklıyla alay etmedi mi? Yalan mı?

10- Halkın hem iktidar hem de muhalefet parti yandaşları arasında bile saygınlığı olmayan bu siyasileri de, onları aklamak için utanmadan Atatürkçü nutuklar atan dinozor gazetecilerin oyununu halk gördü ve tuttu AKP'ye oy verdi. Hak etmediniz mi?

11-Burada AKP'nin başarısı değil, TBMM içi ve dışı muhalif kesimlerin doğru siyasi önder seçememeleri ve tercih edilmeyeni dayattıkları, halkın hafızasıyla alay ettikleri için bu hale geldiğimizi kabul edin artık.


12-Ben size sekiz yıldır “TBMM” ve hatta “5.” parti olması muhtemel partiyi, AKP’nin içinden çıktığı dinci-ırkçı partiler de dahil tasfiye etmedikçe iktidar-muhalefet birlikte devleti bölecekler dedim. Tespitlerime değer bile vermediniz, bazılarınız hakaret dahi etti, beni oyları bölmekle, hatta AKP'ye hizmet etmekle suçlayanlarınız bile oldu. 

Böyle de gidecek.
13-Oysa asıl bölücülüğü, ihaneti, AKP ile ortak siyasi önderlerinize, destek olarak siz yaptınız.
AKP'nin ekmeğine AKP'lilerden çok siz destek oldunuz. 

14-Şimdi milleti eleştirmenin alemi yok. Yanlış ata oynadınız, lider vasfı olmayan, güdük, kukla, işbirlikçi oldukları her şekilde ayyuka çıkmış insanları millete siz de dayattınız, şimdi kendinizi suçlayınız.

Şimdi sayenizde sizlerin tercihinize katlanmak zorunda kalacağız.
Bırakın yazıp çizmeyi, gidin çocuklarınızı sevin, işinize bakın.
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

2 Kasım 2015 Pazartesi

BAŞKANLIKTAN İKİ PARTİLİ MECLİSE DOĞRU


Yıllar önce, “Demokrasinin beş parmağı” başlıklı bir makale yazmış, bunda ülkemizde beş partili TBMM düzeninin ABD’ce dayatıldığını, iki partili ABD’de ise asla koalisyon sıkıntılarının bu yüzden yaşanmadığını yazmıştım.

01 Kasım 2015 
Seçim sonuçları haritası 

O zamanlar tek muhalif kanal olan Ulusal Kanal’da bu yazım ağır biçimde eleştiri almış, tek parti diktatörlüğü ile devletin demokrasiden uzaklaşmasının, şeriat rejimine geçişin kolaylaşmasına sebep olacağı öne çıkartılmıştı.


Ben siyasal bilimci olmadığımdan dolayı bu konuda belki hata etmiş olabilirim ama, 1965’ten sonra başlayan bu beş partili rejimin de ülkeye bir şey vermediği de ortadaydı. Bizi içinde bulunduğumuz çıkmaza da o yapılanma getirmişti.

Neyse, bu yazımı birileri zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a iletmiş, araştırmışlar ve “ iki partili rejim” istediğini de o zamanlar ilan etmişti.

Karşı çıkmalar artınca, Irak, Somali, Libya olayları da üstüne gelince de konu unutulmuştu.

Ama bu son yapılan 01 Kasım 2015 genel seçim sonuçlarına bakınca MHP’nin “Hodri meydan” diyerek Haziran seçimlerinin sonuçlarının belli olduğu anda erken genel seçim istediğini açıklayan Devlet Bahçeli’nin bu seçimlerde %4 oy kabına rağmen 80 millet vekilinden 40’ını kaybetmesi bana devletin bu “iki partili Amerikan siyasi sistemine” doğru yol aldığımızı hatırlattı.

2002 ANAP-DSP-MHP koalisyonunu gerek yokken “Hodri meydan” diyerek bozan, ülkeyi erken seçime sürükleyen Devlet Bahçeli’nin son “Hodri meydan” ilanında halk tabiriyle “resmen 40’ı sayması/boğulması" ile sonuçlanmıştır.

Devlet Bahçeli işbirlikçi ve gaz alıcı ,
olarak iyi çalıştı. Mezara giderken de 
gaz almaya devam edeceğine eminim.

Her zaman AKP’yi en acımasız şekilde eleştireni Fethullah Gülen’in çilekeş evlenmeyen rahibi olduğu öne sürülen Devlet Bahçeli’nin, her sıkıştığında AKP’ye destek olması yüzünden adı “İstepne" ’ye çıkması da göz önüne alındığında, MHP gibi ırkçı bir partinin gereksizliği nedeniyle AKP’ye katılacağı, seçim öncesinde CHP+DTP+Gülen Cemaati+PKK zaten birleşerek “Ermeni dinler ve mezhepler koalisyonunu” oluşturarak, iki partili siyasi sistemin bir kanadını oluşturmuştu.


Ortodoks Hristiyan Süryani+Ortodoks Yahudi Şemsi-Yakubi Haredim Yahudi mezhebi dönmelerinin elinde bulunan ve “Sünni Müslüman” maskeli dinci-kinci kriptoların temsil edildiği kısaca “Rum koalisyon partisi AKP” de iki partili siyasal sistemin bir kanadını temsil eder hale şimdiden oluşturulmuştur.

Cebren ve hile ile aldıkları oylarla 2019 yılına kadar iktidar yetkisi alan Rum koalisyon partisi AKP, Atatürk’ün bağımsızlık savaşını başlatmak için Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919’un 100. yılında, emperyalizmin 100 yılda bir dünya haritasına şekil verme geleneğince önce Kürdistan’ın (Ermenistan ve İsrail), Süryanistan’ın özerkliklerini ilan edecek, çıkarttığı büyük şehir yasası babında önce “8” eyalete sonra da R.T.Erdoğan’ın yıllar önce ilan ettiği gibi“36” vilayete bölme işlemini gerçekleştirecek, 2023’te de Türkiye Cumhuriyetinin ruhuna fatiha okutarak yeni Bizans federe devletini ilan edecektir.

Bu rejim, 1991’de yayınlanan meşhur Huntington’un Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi gereğince, İstanbul’da büyük devletlerden oluşan bir komisyon gözetiminde çalışacak, bir Halife/Padişah tarafından yönetilecek Ankara veya İstanbul’a taşınabilecek bir “çift partili dinci siyasal rejimi” öngörmektedir.

Biz de onların bu güne kadar muhalefet yaptıklarını zannettik değil mi? Oysa onlar el birliği ile el altından yeni düzenin temellerini atıp duvarlarını ördüler.
Gregoryen Ermeni dönmesi 
Ekmeleddin İhsanoğlu. 
(Müslüman Sünniler gibi günde 
beş vakit namaz 
kılan Gregoryen Ermenilerin 
kullandığı adlardan Ekmeleddin, Seyfeddin,
Feyzullah gibi adlardan 
birisi bu zatın adıdır.)

“Ilımlı İslam” adıyla tanıtılan bu yeni düzenin, CHP ve MHP’sinin cumhurbaşkanı adayı, eski İslam Ülkeleri Birliği başkanı Yozgatlı Gregoryen Ermeni dönmesi Ekmeleddin İhsanoğlu’nun TRT’de 15 gün kadar önce yayınlanan bir belgeselde dediği gibi “Amerika, 2.Dünya Savaşından sonra kendi Protestan Amerikan dinini dayatmaktadır” ifadesinde de açıklandığı gibi, Hristiyanlaştırılmış bir İslam şeriatı ile tanışacağız.

Zaten, bu projenin “eş başkanı” olduğunu ilan eden cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan da muhtemelen Halife/Başkan veya Padişah olarak her şeyin başında olacaktır.

Yeni dönemde, geçen 13 yıllık hükumet uygulamaları ile hazırlıkları yapılan devletin tarım dahi tüm üretim faaliyetlerinden çekilmesi, sadece, paralı askerlerden oluşan bir koloni ordusu, halka her türlü hükumet uygulamasını hazmettirecek askeri nitelikli, daha ağır silahlandırılmış ve geniş yetkilendirilmiş polis teşkilatı ile bir zulüm devletinin kurulmasında son aşamaya getirilmiş bulunuyoruz.

Dokuz yıldız yazarak, 12 yıldır haber yorum şeklinde yazarak bunları anlatmaya çalışanların artık sözlerinin bittiği yere gelmiş bulunuyoruz.

Millet veya bir takım zümre seçim sonuçlarıyla oynayarak tercihini yapmış, yapacak bir şey kalmamıştır.

Bundan sonrası bir süre iyi bir gidişat görünecek, 2019 genel seçimlerinden de galip çıkması sağlandıktan sonra her şey meydana çıkacaktır.

Gerisine katlanmak ta hepimizi kaderi olacaktır.
Mevcut devlet yıkılacağından, yıllarca çalışıp emekli olanlar, emeklilik için bekleyenler ve devlete güvenenler başta olmak üzere herkes mağdur olacak, 2023’ten sonra çocuklarınız Amerikalılara, Avrupalılara aynı Filipinler halkı gibi “Baba” diyecekler, erkek ve kızlarını fahişelikten başka iş bulamayacaklar.

İki partili Ermeni-Rum siyasi yapılanması da el birliği ile sizi ezebildiği kadar ezecektir. Ezmezlerse boğazlardaki büyük devletlerin temsilcileri onlara kızacaktır zira.

Ben haksız çıkmaya razıyım da haklı çıktığımda da sizin bunun doğru mu yanlış mı olduğunu ayırt edebilecek kadar ahlakınız da kalmayacaktır.
Çünkü şartlar şimdiden zorlamaktadır.

Bu resim, sürü psikolojisi adını taşır. 
Hz. Muhammet'in, kıyamette Müslümanlar 
benim bıraktığım dini terk edecek, 
,Hristiyanların ardına düşecek, onlar 
kertenkele çukuruna girse Müslümanlar da 
girecek" hadisinin de resmidir. 
Ortalıkta eskiden genç fahişeler vardı şimdi 50-60’lık fahişeler dolaşmaya başladılar.

İki partili siyasi Protestan Hristiyan ağırlıklı, adı İslam olan rejiminiz şimdiden hayırsız olsun.
Haydi kolay gelsin.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

Demokrasinin Beş parmağı; http://keykubat.blogspot.com.tr/2008/08/demokrasinin-be-parmai.html#axzz3qMF5bI8g

MİLLETE ŞUNLARI ANLATAMADIK

1-Biz AKP'nin icraatlarına değil, yüklendiği misyona karşı çıktık.
2-O misyon;
a)100 yıl sonunda devletin tasfiye edilmesi, bölünmesi.
b) İslam dininin Ilımlı İslam adı altında Ortodoks Hristiyan-Yahudi mezheplerine uygun hale getirilmesi,
c) Halkımızın alışık olmadığı Vehhabi-İran Yahudi şeriatına dayalı devlet rejimi getirilmesi,
d) Ülkemizin doğal kaynaklarının tümüne yabancıların %60 sahip olmasının sağlanması.
e)Atatürk rejiminin kazandırdığı demokratik hakların tümünün kaldırılması.
f)Kadınların eğitim ve iş yaşamından kelimesi,
g)Eğitim seviyesinin düşürülerek, halkımızın cehalete mahkum edilmesi,
h)Sadece dine dayalı eğitim sistemi ile cehaletin iktidar edilmesi.
ı)Devletin bütün kurum ve kuruluşları ile arazilerinin karşılıklılık gözetilmeden yabancılara peşkeş çekilmesi.
j) Ordumuzun tamamıyla NATO çetesinin koloni ordusu haline getirilmesi, vatan evlatlarının bizi ilgilendirmeyen yabancıların çıkarları uğruna yabancı ülkelerde savaşlara sömürge ordusu olarak sokulması ve harcanması.
k)Halkın ekonomik seviyesinin düşürülerek, tekkelerden medet umar hale getirilmesi.
l) Devletin, 2023 yılına kadar tasfiye edilebilmesi için iç karışıklıklara boğulması, halkın birliğinin ve bütünlüğünün bozulması.
m)Eski Yunan şehir devletleri tarzı, zayıf, sömürge illere bölünmesi,
n) Ordu ve polisin tasfiye edilip, her vilayeti, merkezi hükumete bağlı, İstanbul'da kurulacak büyük devletlerden emir alan kukla hükumete bağlı polis ordusu ile baskı altında tutulması.
o)İstanbul'da veya Ankara'da sarayda yaşayacak kukla bir padişah/Halife ile halkın orta çağ yaşamına mahkum edilmesi.
p)Halkımızın, sadece tüketen bir topluma dönüştürülüp, eski Yunan-Arap halkları gibi fuhuş ticareti ile geçinmeye mahkum edilmesi.
3- Devlet yıkılınca, halkımızın bu güne kadar kazandığı emeklilik, ücretsiz sağlık hizmetleri gibi haklarının, çalıştıkları işlerinin de ellerinden alınacağını.
4-Şimdi seçmenlerine iş ve ihale veren partinin 2023'ten sonra sahibi olduğunuz ev, arazi gibi mallarınızın da yabancılara bir gecede çıkartılacak yasa ile devredileceğini, anlatamadık veya ikna edemedik.


Dokuz yıldır yazıp, çizip anlatmaya çalıştığım konular bunlardı. Yazılarımıza güvenmeyenler, 2023'ten itibaren bunları günlük yaşamında göreceklerdir.
Kendilerini başkalarının ellerine göbeğinden bağlamış insanları ikna etmek olanaksızdır. Adamlar bu işi başardılar.
Ben ve benim gibiler de vatanseverlik vazifelerini yaptılar.
Halk bunlara değer vermediyse, yarın Iraklılar gibi telef olup, Suriyeliler, Libyalı ve diğer Müslümanlar gibi göç yollarına dahi düşemeyeceklerini bu kapıların da şimdiden kapatıldığını bilmeleri gerekir.
Vatansever bir vatandaş olarak uyarı görevimi kimseden emir ve yardım almadan yaptığım için vicdanım rahattır.
Halkımız da verdiği kararın, yaptığı tercihin sonuçlarına katlanacaktır.
Halkımızın gerçekleri nazari anlatımla kavramadığını görmek üzücüyse de de bu halkaların doğasıdır.
Dünyada sosyalist devrim yapan iki büyük millet de zaten çok akıllı olduklarından değil, ağır askeri yenilgi ve işgallerden sonra bunlara razı olabilmişlerdir.


BİZİM MİLLETE JAPON SOPASI MI LAZIM?
1-1905'te Japonlar Rus donanmasını sarı denize döktü. 12w yıl sonra Rus devrimi oldu.
2- Japonlar İkinci dünya savaşında İngiliz sömürgesi Çin'İ işgal etti. 1948'de savaştan iki yıl sonra Sosyalist devrim oldu.
Bize de Japon sopası mı lazım diyorum hani?
Son olarak rahatlatıcı bir tespit;
Bu seçimden tek umudum bize açıklanmasa da, şu anda Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının başında belirttiği, Haziran’dan bu yana 400 ölüm olayına sebep olan iç ve dış terör olaylarına istinaden, hiç bir partinin de tek başına seçilmesi mümkün olamayacağından, AKP’nin tek başına, “kontrol altında olmak şartıyla” getirilmesidir.
Muhalefet partilerinin bu özveriyi bilerek yaptıklarını kabul edersek içimiz rahat edebilir. Eğer böyle bir uyuşma varsa bu durumda fazla endişe de etmemek gerekir. Zira bu fedakarlık karşılıksız değildir ve AKP de cumhurbaşkanı da istediği gibi at oynatamayacaktır.
Takdir sizindir.

31 Ekim 2015 Cumartesi

DOĞU PERİNÇEK'İN AÇIKLAMASI SEÇMENİ NASIL YÖNLENDİRİR



Vatan Partisi Genel Başkanı ve Ergenekon mağduru Doğu Perinçek bu gün yani, 31.10.2015 saat 13:00’de bir basın açıklaması yaptı.
Yaptığı açıklamada, CHP’nin Musevi milletvekillerinden Şafak Pavey’in de aralarında bulunduğu bir heyet ile İstanbul’da Sabancı  Müzesine ait bir binada, 2015 Ağustosunda Amerika Birleşik Devletleri elçilik görevlilerinden biriyle buluşarak iktidar pazarlığı yaptığını, bu pazarlık gereğince F.Gülen cemaati, Abdullah Gül’e ait AKP’li kesim ve malum terör örgütü ile birleşerek iktidar pazarlığı yaptığını ilan etti.
Doğu Perinçek'İn komplo
açıklamasının linki

AKP’nin de böyle bir pazarlıkla iktidar olduğunu 17-25 Aralık 2013 olayıyla başlayan cemaat-AKP bölünmesinden sonra eski AKP’li basın mensuplarınca yapılan videolu açıklamada bulunmuşlardı. Onların da, aklımda kaldığı kadarıyla, Çamlıca’da bir gazetecinin evinde A.DİLİPAK, M.METİNER gibi Kürt/İslamcısı yazarların içinde bulunduğu yine ABD’li elçilik mensuplarının da yer aldığı bir göürşme yaptıkları itiraf edilmişti.
CHP’nin bu işbirliğini, AKP’nin yarattığı diktatörlük, padişahlık, saray, yolsuzluk, terör örgütünü devlet olarakkabul edip yaptığı Oslo görüşmeleri v.b. bir çok ihanet kokan, eğitimi, medeni hukuku, devletin kurumlarını tahrip eden, yasa tanımaz siyasetlerine engel olmak için yaptıklarını bilmeyen var mı bilmem.
2007 yılında yazdığım “CHP ALEVİ PARTİSİ Mİ”,"CHP'YE TÜRBANLI KATILIMLAR" başlıklı yazılarımdan önce yaptığım çağrılarda, “AKP’nin, ABD ile gizli pazarlıklar yaparak iktidar olduğunu ve devleti Ergenekon ile başlayan devleti tasfiye faaliyetlerine engel olabilmek için “siz de gidin bir pazarlık yapın ve en azından demokrasiyi kurtarın” çağrısı yapmıştım.

O günlerde yazdığım özdeyişlere kadar yazılarımda ifade ettiğim görüşleri Gürsel Tekin kendi fikirleri gibi yaptığı her görsel ve yazılı basın açıklamasından beyanatlarına kadar kullanıyordu.
Başlığını verdiğim yazıdan sonra Baykal’ın önce “yarım peçe” giyen, F.Gülen cemaati (Gregoryen Ermeni dönmesi) kadınlarından birisine CHP rozeti takarak açılıma başlamışlar sonra da çakma bir “zina videosuyla” Deniz Baykal tasfiye edilmiş, yazılarımda önerdiğim gibi “PKK üzerinde etkili olabilecek Tunceli kökenli birinin CHP’nin başına geçirilerek terör örgütünün bölücülükten vaz geçirilebileceğini, Atatürk rejiminin, demokrasinin ve devletin AKP’nin gerici B.O.P projesi felaketinden kurtulabileceği önerime uygun olarak olaylar gelişmiş, en sonunda Kemal Kılıçdaroğolu’nun CHP’nin başa getirilmesinden sonra yapılan bir ABD ziyareti gerçekleşmişti.
Basına yansıyanlara göre de CHP heyeti ABD’de F.Gülen ile de veya temösilcisi ile görüştürülmüştü.

Bu olayından sonra CHP’nin Atatürkçüleri tasfiye eden, Kürtçü, Rumcu Ortodoks Hrisityan dönmesi ve C.İ.A bağlantıları açığa çıkan Atatürk karşı adları partiye doldurmasıyla CHP, soldan sağa doğru kaymaya başlamıştı.
Demek ki ABD, böyle bir yapılanmaya uygun “demokratik rejimi” (!) bize uygun görmüştü.
Buna karşı çıksak ta, ok yaydan çıkmış CHP, bütün sert muhalefetine, birleştirici görüntüsüne rağmen Ermeni dinler ve mezhepler koalisyonu haline dönüşmüştü.
Bu günkü Doğu Perinçek’in açıklaması da ABD’nin “Demokrat Obama’nın inisiyatifi ile” bize biçilen ve şekli 2014 Diyarbakır Kürt Kongresinde kararlaştırılan, “katılımcı, demokratik İslami şeriat düzeni” olduğu da bellidir.

17-25 Aralık 2013 CEMAAT-AKP bölünmesinin de arkasında da bu pazarlık gereğince AKP’nin tasfiyeye direnmesi, gücünü koruma kavgasına düşmesinin olduğu da artık tartışma götürmez şekilde anlaşılmıştır.
İpleri kopartan son olayın da 07 Haziran 2015 genel seçimlerinde cemaat ve terör örgütünün oylarını tamamen AKP’den çekmesiyle ortaya çıkan “koalisyon mecburiyeti” olmuş, AKP’nin sahibi cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi emirleriyle terör örgütüne operasyonlar başlatılmış, Ergenekon ve ardından gelen “orduya komplo darbesiyle” Silivri Koloni Hapishanesine doldurulan ve 17-25 Aralıktan beri de teker teker salınmaya başlanmış olan ordu ve siyaset mensuplarının serbest bırakılması ile bu günlere gelinmişti.

Şimdi, ABD tarafından terk edilen AKP, “vatansever” olmuş, AKP’nin zulmünden devleti kurtarmak isteyen muhalefet de “terörist, hain” olmuştu.
Doğu Perinçek’in bu isitihbari açıklamasıyla da Vatan Partisinin TBMM’ye “5.” Parti olarak girmesinden fazla kârı olabileceğini sanmıyorum.
Hatta girebileceği kanaatinde de değilim.
Ama, bu açıklamanın AKP’ye yarayacağına kesin inanıyorum.
Vatan Partisi Doğu Peirnçek, tamamıyla ABD ürünü olan Maocu solculuğuyla 1967’de Almanya’dan gönderilip BehicaBoran’ın “Türk Solu” partisi olan T.İ.P’i bölmüş ve o zamandan beri sol, “Kürtçülük” olarak algılanır hale getirilmişti.
Şimdi de 21. yüzyılda ülkemizi İran ve Selefi  İslam Vehhabilik  harmanı bir şeriat düzenine mahkum etmiş AKP gibi bir ABD işbirlikçisi Ortodoks Rum koalisyonu olan  partiyi ipten kurtarmaktadır.

Dün akşam Ulusal Kanal’daki katıldığı bir programda, İnternet üzerinden “AKP kurutulmadıkça Türkiye’de terör kurutulamaz” tezine katılıp katılmadığını soran bir izleyiciye verdiği cevap “AKP bu şekilde suçlanmayı hak etmiyor, suçlanamaz, başka boyuıtları da var” şeklinde cevap vermişti.
Ergenekoncuları serbest bırakılabileceği istihbaratını gerekçe gösterek Ulusal Kanal’ın 2011’den beri AKP’ye karşı eleştirilerini en düşük düzeye indirdiğini sürekli izlediğim için zaten yakından biliyorum.

Bu siyaset şimdi AKP yandaşlığına da dönüşmüş hale gelmiştir.
Ergenekon tahkikatları başladığında, Cumhuriyet tarihindeki askeri ve sivil darbelerden çıkarttığım sonuçlar ışığında şu tespiti yapmıştım;
“Bu güne kadar bütün darbeler ile içeri atılanlar, darbe sonrasının “mağdurları” olarak halkın önüne çıkartılmış ve iktidar edilerek ABD’nin çıkarlarının savunucuları olmuşlardır. Ergenekoncular da AKP sonrasının ABD çıkarlarının koruyucuları olacaklardır.”
Şimdi tam bu noktadayız.

Allah sevdiği kuluna önce eşeğini kaybettirir üzer, sonra buldurup sevindirirmiş” özdeyişimize birebir olan ülkemizin siyasi kaderi, bizi “ehveni şer’e” mahkum eden siyasi operasyonlar ile enerjimizin, halkımızın sömürülmesine işbirlikçilik eden siyasi ve askeri ihanet oluşumlarının mağdurları olmaktan gene kurtulamayacağız.
Bana sorarsanız, TBMM’de bulunan ve “5.” Parti olma hevesindeki Vatan Partisi ve AKP’yi içinden çıkartan “TBMM dışı” dinci, Türkçü partilere de güvenmeyiniz.
Gidin Komünist Partisine, DSP’ye, Haydar Baş’a, Osman Pamukoğlu’na, Emine Ülker Tarhan hanıma oylarını verin ama bu işbirlikçilere vermeyin derim.
Vatanseverseniz eğer, “Oyum boşa gider” diye de korkmayınız.

AKP, 13 yıldır “Kürt açılımı, Ermeni, Laz, Arap açılımları yaptı, terör örgütünü meşrulaştırdı, Irak’ta Kürt ve Süryani kantonları kudurdu ve Suriye sınırımızda da aynı oluşumlara izin verdi.
Şimdi, zorbalık, yolsuzluklardan ibaret “dinci-kinci siyasetleriyle halkımızı böldü. Halkın güvenini kaybedince de kendisini iktidar eden ABD’ce terk edildi.
Yani, geçmişte de olduğu gibi “her işbirlikçi gibi son kullanma tarihini” doldurdu.
AKP, artık ülkemiz için hiç bir şey ifade etmemektedir.
CHP de, Atatürk çizgisinden sapmış, Ermeni dinler,i mezhepler ve terör örgütü koalisyonu olmuştur.
Bu günün haberlerine baktığımızda ABD, terör örgütünün Suriye kolu PYD’nin kantonlarına 50’şer asker yerleştirecekmiş.
Bu olay, 1917’de Süveyş yenilgisinden sonra, Suriye’ye sürülmüş Ermeni çetecilerden 178.000’ini geri gönderip Fransız üniforması giydirerek Osmanlı ordusuna saldırtmasını andıran bir durum yaratmaktadır. PYD’ye yapılacak her saldırıi “ABD’ordusuna yapılmış sayılacağından, NATO ordusu olmamıza bakılmadan ABD bize savaş ilan edebilecektir.

İşte AKP’nin ihanetlerinin ülkemizi getirdiği yer bu çöküş yıkılış noktasıdır.
Bu gün İstanbul’da çıkartılan iki yangın, son günlerde olan Van ve Marmara depremleri, Adnan Menderes’in son dönemlerinde yaşadığımız meşhur çarşı yangınları ile 1957 büyük Gönen Depremlerini hatırlatmaktadır. Yani, hem H.A.A.R.P, hem kundaklama şeklinde “soğuk savaş senaryoları sürmektedir.

Mısır’da Şarm el Şeyh şehrinden kalkan Rus yolcu uçağının Sina yarımadası Akdeniz kıyısında düşmesi de bu olayın ABD-RUSYA kapışmasının ürünüdür diyorum.
Son tekrar, TBMM içi ve “5.”parti olmaya aday, Perinçek ve diğer dinci-ırkçı partileri göz ardı ederek, yeni oluşumları yönelmek vatanımız açısından önem taşımaktadır.

Siz onları değiştirmezseniz, onlar sizin dini inançlarınızdan insani değerlerinize, özgürlüğünüzden çocuklarınızın geleceğine kadar müdahale ederek değiştirip dönüştürmekten geri kalmayacaklardır.
Siz siyasetle ilgilenmedikçe, siyasiler sizinle derinden ilgilenecek ve daha kolay hükmedecekleridir.
Takdir sizindir.



29 Ekim 2015 Perşembe

BİR KASIMDA KİME OY VERMELİ?



01 Kasım 2015 günü, sadece iktidarı paylaşmak istemeyen R.T.Erdoğan’ın hırsından kaynaklanan genel seçimlerin tekrarını yaşayacağız.

Oy kullanma yaşına gelmiş insanlara oraya at, buraya at demek o kişiye hakaret gibi geliyor bana.
O nedenle herkes haber dinliyor, gazete okuyor, cep telefonu, 10 yıl öncesinin en iyi ev  bilgisayarlarından daha gelişmiş, internet dahil her şey var. Herkes yürüyen postahane gibi.
Yani herkesin durumu gördüğünü düşünüyorum.


Kimisi de zaten kendilerini siyasi partiler, cemaatler, dernekler ile birleştirdiğinden onların oy verecekleri yerler bu kurumlarca belirlenir.

Hala da bilmiyorum diyenlere;

AKP- mevcut iktidar partisine oy verildiğinde, ABD’nin dünyaya köktendincilik pazarlayan Protestan başkanı G.W.Bush’ın Neo-con’cu partisinin bizim için hazırladığı Amerikan Protestan Hristiyanlığına batırılmış, Ortodoks Ermeni, Süryani, Yahudi mezhepleriyle karıştırılmış, İslamın ruhuna fatiha okutacak “Ilımlı İslam Şeriat Düzeni” ilanına oy vereceksin. Bu yapma din, Hristiyan ülkelerde de Ilımlı Hristiyanlık gibi tanıtılıyor.

CHP+HDPKK+F.GÜLEN CEMAATİ+MHP-Bunlar, AKP’nin bu Protestan-Yahudi şeriatına karşı, “demokratik, katılımcı, sosyalist İslam anlayışında birleştiler. ABD Demokrat Partili Obama’nın demokrasi hediyesi de diyebiliriz.
Bence TBMM toptan yenilenmelidir ama insanlar önce AKP’yi indirme derdindeler, aksi halde yavru Bush’un gerici şeriatı gelecek.

Oy kullanma tarhine dikkat ediniz; 01 Kasım 2015.
Saltanatın kaldırılış tarihi neydi?     ; 01 Kasım 1922

Yani ya saltanatı oylayıp 02 Kasım 2015'te Recep Tayyip Erdoğan’ı Padişah, yavrularını sultan yapacaksınız ya da demokratik düzenin bunca dersten sonra düzelebileceği ümidiyle TBBMM içi veya dışından muhalifleri seçeceksiniz.

Ya özgürlük ya da ilkel, köleci gerici şeriat düzeni.

Artık ne haliniz varsa görün benden bu kadar.


Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargiccHaberin linki; http://www.dailymail.co.uk/news/article-2330314/New-atheist-map-world-dominated-China-half-country-s-population-describes-non-believers.html

19 Ekim 2015 Pazartesi

PEYGAMBER MUHAMMET'E SUİKAST KURAN RABİA VE EMİR OLAYI


RABİA ve EMİR PEYGAMBERİN VE İSLAMIN DÜŞMANLARIDIR.


RABİA VE EMİR, PEYGAMBERE SUİKAST KURAN İKİ ARAP...

AKP'NİN, EL KAİDE'NİN, ONDAN DOĞAN IŞİD'İN, SELEFİ İSLAMCI MÜSLÜMAN KARDEŞLER ÖRGÜTLERİNİN SEMBOLÜ RABİA VE BUNLARIN ÇOK SEVDİKLERİ ADLARIN BAŞINDA DA "EMİR" ADININ GELMESİ TESADÜF MÜDÜR?

Cehenneme su, cennete ateş
dökmeye giden deli Yezid Rabia
AKP hükumeti iktidara geldiğinden beri, peygamber Hazreti Muhammet'e inen dini değiştiren Sabilerin, Sabilerden Hristiyanlığa, Yahudilikten Sabi Hristiyanlığına (Nasturi, Maruni, Süryani gibi) geçen ve Emevi-Abbasi dönemlerinde baskı ile Müslüman olmuş, azınlıkların, İslam'a soktukları putperestlikleri barındıran sahte İslami tarikatların koalisyonunu temsil etmiştir.

Bunların geçen son 300 yıl içinde en tehlikelileri olan ve Mason inanışları barındıran, 1740’larda İngiliz rahip ajanları marifetiyle çıkartılmış yeni bir din olarak Osmanlı ulemalarınca sapkınlık olarak görülen ve asla “İslam” denilmeyen Vehhabilik dini ve bu din ile peygamberden sonra çıkan Selefi İslam akımının birleşmesi ek olarak Müslüman görünen Yahudilerin kurduğu tarikatların kurduğu bir tarikat akımıdır.

Rabia, Arap dilinde “dördüncü” demektir. Filistin bölgesinde yaşayan Derezilerin kadın ermişlerinin adıdır. Elmalı'lı Hamdi Yazır'ın Sabileri işlediği Bakara 62. ayet tefsirinde "dini mezhep ve tarikatlarla en çok bozanlar dediği Kufa, Basra Sabileridir" tanımını doğrularcasına, Rabia Adeviye de Basra'lı Yezidi bir kadındır. "Adeviye" Yezidi mezhebini kuran Şeyh Adi'nin adından türetilme, Müslüman görünen Kürt Yezidilerinin tarikatıdır. Yezidiler, deliler, saralılarda (epilepsi) keramet arayan bir inanışa sahiptirler. 
Deliüüzaman-ı Said-i Kürdi, ve günümüzü çakma peygamber R.Tayyip Erdoğan da "okumadığını, her dediğini yasalaştıran bir deli devlet adamı rolü" oynarken bu Alevilerin, Yezidilerin ve Ortodoksların oylarını kapmayı hesaplamaktadır. Aynı zamanda peygambere sağlığında "bu ayeti hakkında bir daha Allah'a sor yoksa biz dine girmeyeceğiz" diye tehditler yapan, Allah'a ayet ısmarlayan, ona tuzak ve kumpaslar kuran Rabia kabilesinin de adıdır.

Emir, İslam öncesi, 360 puttan her birinin soyundan geldiğine inanan 360 Arap kabilesi olduğunu Elmalılı Hamdi Yazır Kur'án tefsirinde İslam siyer, hadis yazarlarını kaynak göstererek yazmıştır. Arapların, Allah’ın soyundan geldiklerine inandıkları Arap beylerine verdikleri ad da Amir yani Emir’dir.
Arapça’da “A” sesi yoktur, Elif vardır. Bu yüzden Amir, Emir okunur. Arap emirleri, Arap kabilelerinin hem ruhbanları hem de beyleridir.

Emir ile Feriha dizide.
(Oyuncuların kabahati yok)
AKP hükumetinin ilk zamanlarında zamanında yayınlanan "Adını Feriha Koydum" adlı bir dizide çok zenginlerin oturduğu bir apartmanda kapıcılık eden ailenin fakir kızı Feriha ile, İslam öncesi Mekke’de Kâbe çevresindeki genelevlerde kölelerini çalıştırarak zengin olan Arap Emirlerinin çağdaş benzeri olan, pavyonculuk yapan Sarrafoğlu soyadlı bir ailenin oğlu Emir’in aşkları bütün genç kızları sarmış, evli kadınlar bile bu diziyi genç kızlarıyla birlikte seyrederlerdi.

“Oğlu” ekini soy adlarında kullananlar çoğunlukla Yahudilerdir. İshak peygamberin oğulları olan Yakup’un soyundan olanların Yakupoğulları, Tüysüzoğulları, kıllı doğan Esav’dan, Tüylüoğulları gibi adlar ülkemizde de yaygındır. 
Hazar denizi çevresi Türkleri, Tatarları, Tacik ve Kırgızları arasında M.S.700'lerden itibaren Yahudi inancı yaygınlaşmış olduğundan, Cengiz, Timur akınlarıyla gelen Türkler arasında da bu Musevi Türkler de çok olduğundan, Selçuklu sonra kurulan Anadolu Beyliklerinin da adlarında bu "oğlu" ekini görürüz. Örnek, Dulkadiroğulları, Germiyanoğulları,Aydınoğulları, Ramazanoğulları gibi. Alevi Türklüğün ardında biraz bu Mesevilik vardır da unutulmuştur.
Oysa, Kırım'dan Kazakistan'a, oradan Türkmenistan, Tacikistan'a Musevi Türkler hala vardırlar. Bu gerçeklere bakarak, Musevilik-Yahudi düşmanlığı yapan Türkçü ve İslamcılar da akıllı olmak zorundadırlar. Anadolu Sünniliği de hiç bir Müslüman ülkesinde yaşanan bir İslami yaşam değildir. Kökeni Irak olmasına rağmen Irak'ta Şiiler daha fazladır.

İşte, Musevi Bagratuni Ermeni, Gürcülerin yaygın olarak kullandığı, Davutoğlu (Davtyan) da yaygın Ermeni adlarındandır.
Malum dizide pavyonculuk (pezevenklik) işiyle meşgul Sarrafoğlu ailesinin çapkın, yakışıklı oğlu Emir kişiliğinde bu ad diğer AKP yandaşı dizilerde hala kullanılmaktadır.

Hazreti Muhammet’e camide hutbe sırasında suikast kuran iki hainin de adları ne tesadüf ki Emir ve Rabia’dır.

Okuyalım;

13.R’AD SURESİ (YILDIRIM SURESİ)

R’ad suresi, Kur’an’da 13. suredir. 13. ayetin de tefsiri, peygambere camide tuzak kuran Rabia aşiretinden iki kişinin olayı üzerine inmiştir.

Bu ikişi kişi Rabia aşiretinden Erbed b. Rabîa ile Amir b. Tufeyl’dir. Amir de dilimize “Emir” olarak geçmiştir.
Tefsir alıntısını okuyalım;
""13:13. “Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar. Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah'ın çarpması pek çetindir.”
Elmalı’lı Hocadan devam edelim Kuran tam bir mitolojiye dönüyor;

13:13- Ve ra'd, O'nu hamd ile tesbih eder. Gök gürlemesi de O'nun yüceliğini dile getirir ve O'na hamd eder. (Ra'd ile Berk anlamı için Bakara Sûresi âyet 19'a bakınız). Şimşek ile birlikte olan ve daha sonra işitilen o gök gürlemesi, o yürekleri yerinden oynatacak gibi tepede patlayıp, yerleri ve gökleri sarsarcasına ufuktan ufuğa yayılan o çatlayış ve gürleyiş, Allah Teâlâ'nın nimet ve rahmetini, azemet ve kibriyasını ilan ederek O'nun uluhiyetinin şanını tesbih ve tenzih eden bir sestir ki, tesbihinin altında yatan mânâyı bütün âleme haykırır. Ya da işitenlere bu mânâyı hatırlatıp telkin eder .
Rabia hakkında bir görüş.
Melekler de O'nun heybetinden, yani Allah'dan korktuklarından dolayı böyle tesbih ederler. O'nun için gök gürlemesinin ardarda yankılanan sesi duyulur. Ve Allah şimşekler gönderir de her kimi dilerse onunla onu vurur, o kimseye isabet ettirir, çarptırır, yakar. Böyle olduğu halde, onlar (yani, o kâfirler) hadlerini bilmezler de Allah'la mücadele ederler. Oysa Allah'ın havli ve kuvveti (ya da her türlü hileye karşı tedbiri ve takdiri) pek şiddetlidir, çok çetindir.

Burada Erbed b. Rabîa ile Amir b. Tufeyl olayına işaret olunduğu naklediliyor. Şöyle ki, meşhur şair Lebîd b. Rabîa'nın kardeşi olan Erbed b. Rabîa ile Amir b. Tufeyl, ikisi birlikte Hz. Peygamber'e gaile çıkarmak için gelmişler, mescide girmişlerdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de ashaptan bazı kişilerle birlikte orada oturuyordu. Amir çok yakışıklı idi, güzelliği ve şıklığı oradakilerin dikkatini çekti, ona bakıyorlardı.

Amir arkadaşı Erbed'e daha önce şöyle tenbih etmişti: "Ben Muhammed'le konuşmaya başlayınca, yavaşça arkasına geç ve boynunu kılıçla vur" demişti. Hz. Peygamber Amir ile konuşmaya başlamış, Erbed de arkasına dolaşıp geçmişti, kılıcını bir karış kadar çekmiş, fakat Allah Teâlâ izin vermediğinden tamamiyle sıyıramamıştı. Amir, ne duruyorsun, haydi dercesine gözüyle kaşıyla işaret etmeye başladı. 
Rabia'cı Recep Tayyip Erdoğan Süryani'si.
Peygamber Efendimiz de bu durumu gördü ve hemen "Ey Allah'ım, bu ikisine dilediğini yaparak bana yardım eyle!" diye dua etti.

Defolup gittiler. Allah Teâlâ, açık bir yaz günü Erbed'in (Bin Rabia) tepesine bir yıldırım indirdi ve onu yaktı. Amir de kaçarak gitti, Beni Selul'den bir kadının evine indi.

Sabah olunca, büsbütün rengi atmış ve benzi solmuştu. Sonra atına bindi, silahını çekti, çölde bir yandan sağa sola at koşturuyor; bir yandan da "Çık karşıma ey ölüm meleği, haydi çık!" diyerek şiir sayıklıyordu ve "Yemin ederim ki, şu sahrada Muhammed ve onun koruyucusu olan ölüm meleği karşıma çıksa ikisini de mızrağımla deler geçerim." diyordu.

Derken Allah Teâlâ ona bir melek gönderdi, melek onu bir kanadıyla çarptı, yere yuvarladı; o vakit dizinde büyük bir gudde, yani hıyarcık çıkmıştı, açıkçası vebaya yakalanmıştı. Bunun üzerine o kadının evine geri döndü. "Deve guddesi gibi gudde ve Beni Selul'den zavallı bir kadının evinde ölüm! Hayır olmaz bu işte!" diyordu. Sonra yine atını istedi, bindi ve sürdü bir daha geri dönmedi, at sırtında öldü.”


Rabia'cı Rize Rumları ne kadar Müslüman?
İslam dini ve peygamberin düşmanı Rabia kabilesinden Erbed b. Rabîa ile Amir b. Tufeylin peygambere kurdukları tuzak ile, asırlardır Müslüman kimliğinde görünüp, batılı Hristiyanlardan aldıkları desteklerle zenginleşen, onların baskılarıyla devletin başına geçirilen sahte Müslümanların onun dinine kurdukları tuzak ve kullandıkları simge isimlerin de aynı olması sizi belki düşündürür.

Dokuz yıldır, AKP hükumetinin İslam’ı bozan, Ortodoks Hristiyanlığa ve Ortodoks Yahudiliğe “Ilımlı İslam” veya “Dinlerarası Diyalog” ya da “ Dinde Reform” gibi sözde yenilikçi, özünde dini dönüştüren, putperestliğe çeviren “Müslüman görünümlü” gayrimüslümler hareketi olduğunu yazarken hata etmediğimi bir kez daha kanıtlamış oldum.

Peygambere camide hutbe sırasında tuzak kuranların adların simge yapan AKP iktidarı ve Müslüman kardeşler hareketi olan El Kaide, IŞİD tayfalarının hakkında onlara bağlı olanlar tekrar karar vermek zorundadırlar.
Müslüman dinine ve vatanına sahip çıkmazsa, eller onu istediği dine kolayca sokar, köle olarak kullanır, Kore'ye de Suriye'ye de, Nijerya'ya da koloni askeri olarak götürür, Müslüman kırdırır.
Sonra da tüm ahmaklığınızla bu uğurda ölen evladınızı şehit, gazi sanırsınız da büyük bir aldanışla aldanırsınız.
Biz Türkler, göçer, dünya malı kovalamayan, derdi otlak ve gırtlak olan, adaletli, inandığı zamanda bağlı olan insanlarız. Osmanlı bizi, üstün saydığı bu Rum, Arap, Ermenilerin devşirmelerini camide imam, orduda paşa göstermeye alıştırdığından, bunların ağızlarından çıkan her şeyi doğru saydırdığından biz bunlara aldandık.
Eeee, artık ya akıllanın ya da dinin de sizin de düşmanınız olanların kölesi olmaya devam edin.

Takdir sizindir.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc


13 Ekim 2015 Salı

ŞEHİTLER, BOMBALAR, AKP'NİN ÖMRÜNÜ UZATMA TİYATROSUDUR.

 
AKP hükumeti, cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliği üzerine kurulmuştur. Herhangi bir olasılık ile partiye kaptanlık edebilecek kim varsa, başta kuruculardan zaman içinde tasfiye edilmiştir.
Şu kişiliğe bakın, Allah akıl fikir versin.

Aynı şekilde, AKP-ABD-DERİN NATO ortak projesi olan Ortadoğu'da Müslüman devletlerin rejimlerinin, muktedirlerinin, sınırlarının değiştirilmesi olan B.O.P projesinde aksaklığa sebep olabilecek bütün vatansever, antiemperyalist Müslüman dindar-dinsiz, demokrat, sağcı, solcu, ulusalcı kim varsa muhalefet partilerinden de tasfiye edilmiştir.

Ordu içindeki bu projeye karşı olan genelkurmay ekibi Silivri Koloni Hapishanesine tıkılıp, yıldırılmış, işten el çektirilmiş, ABD başkanı demokrat Barrack Obama’nın merhametiyle serbest bırakılmıştır.
Ancak artık yerlerini “biat edecek” memurlara terk ettiklerinden işlevsizleştirilmişlerdir.
Bütün bunları gören halkın şimdi cumhurbaşkanı olan AKP’nin sahibi ve ebedi başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diktatörce uygulamalarından, hırsızlıklarından usanması, bu karşıtlığın geniş kitlelere yayılması üzerine tek başına iktidar olma olasılığı kalmamıştır.

Bu yüzden 07 Haziran seçimlerinden önce, muhteremin (!) “Proje büyük proje, ben olmazsam çöker, beni destekleyin en az 400 milletvekili verin, işi sorunsuzca çözeyim” ifadesi muhalif halk kesimine hiç tesir etmese de, kendisinin ve sömürgeci güçlerin tayin ettiği muhalefet partilerince kaale alınmıştır.

Suruç patlamasından Ankara patlamasına, görevli-görevsiz her türlü güvenlik güçlerine yapılan saldırılar, terör örgütüne askeri operasyonlarla karşılık bulmakta, kısmen de olsa AKP oyları artış göstermektedir.
Ankara bombalamasının ardından bu gün bazı partiler, seçime kadar miting yapmama kararı aldıklarını açıklamışlardır.

Bu da onları seçim dışı bırakacak bir karardır. Ama yapmaları gereken de budur.
Muhalefet partileri, halkın tepkilerine sahip çıkarak önder olmak yerine, terör örgütü ve orduyu içeri tıkıp tasfiye eden cemaatlere hatta terör örgütünün temsilcisi HDP ile birleşerek kendilerine güvenen halkı yalnız bırakmışlardır. Yani, iktidarı AKP’ye terk etmişlerdir.

Terör örgütü doğu Anadolu’da her gün yeni “özerk kanton bölgeler” ilan ederek güvenlik güçlerine direnmektedir. Bunun önlenmesi halinde buralarda seçimler de yapılamayacaktır.

Bu şartlar altında, ne iktidarı devir almak isteyen TBMM içi muhalefet partisi vardır ne de seçimlerin olmasını arzulayan parti vardır.

Gerçek budur. Bu gerçek de 01 Kasım 2015 tarihine kadar olası benzer bol kanlı canlı ölümlü olaylarla genel seçimleri erteletebilir, mevcut TBMM partileri ile AKP bir koalisyona razı olabilir.
Bu koalisyona razı olmayan ve seçimleri dayatan cumhurbaşkanıdır, ancak artık herhangi bir siyasi oyunla tek başına devleti idare şansı olmadığını da görmektedir.

Buna rağmen ihanet projelerinin sürmesini isteyen ABD+DERİN NATO devletleri bir şekilde R.T.E’yi tutmak istemektedir veya içeriden bazı güçler bunu sürdürme kararlılığındadır, bu ileride anlaşılacaktır.

Ama, tüm bu kanlı canlı, genç tomurcuk çiçeklerimizi kopartan olayların AKP’nin ömrünü uzatmak, mümkünse tek başına seçilmesini sağlamak için gerçekleştirildiklerinden şüphe yoktur.

07 Hazirandan beri yaşanan tüm acı olaylar, AKP ve R.T. Erdoğan'ın siyasi iktidarının ömürlerini uzatma tiyatrosudur.

Bence, TBMM tümden yenilenmeli, 2011’den beri değişen yeni dünya dengelerini göz önüne alarak siyaset yürütecek vatansever bir oluşum iktidar edilmelidir.
Takdir sizlerindir.

Alaeddin Yavuz
Diğer engelli bloglarım;
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc