"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

3 Ağustos 2008 Pazar

KARA ÇARŞAF PEÇE'NİN DİNSEL KÖKENLERİ

KARA ÇARŞAF ve PEÇE

Örtünme, bütün dinlerde vardır. Hem erkeklere hem de kadınlara farzdır. Bu gün bize dayatılan, "çarşaf-peçe, burka" tarzı örtünme ise, eski Sümer, Mısır, Hint, İran dinlerine uzanır.
Sümer tanrıçası İnanna ile eşi
Dumuzi'nin çiftleşmeleri,
güneşin doğmasına, yeryüzüne 

bereketin gelmesine neden 
oluyordu. Sümer'den İslam'a kadar,
tapınağa adanmış kadın ve
erkekler, "Allah'ın karıları"
sayılırdı. Güneşin doğması için 

gece boyunca kılınan namazların 
arasındaki boşluklarda
 coşkulu bestelerle yazılmış 
ilahiler ile yapılan cinsel ilişkiler 
ibadetin esaslarıydı. 
Hristiyanların Manastır yaşamları
bu dinlerden kalmadır.

Tevrat'ta da çok yerde yer alan "ilk doğanlar benimdir" ayetinin kökeni yukarıdaki dinlerin hepsinde vardır.
Allah'ın, peygamber İbrahim'e verdiği ilk oğlu İsmail'i "kurban etmesini" istemesi de, peygamber Muhammet'in babası Abdullah'ın da babası Abdülmutallip tarafından adanmış kurban olması da "farklı din" ama aynıdır.

İlk doğan, insan, hayvan, dikilen meyve ağaçlarının ilk meyveleri daima tanrılara adanırdı.
İlk doğan çocuklar da kız olsun erkek olsun tapınaklara adanır, tanrının hizmetçisi olurdu.
İsa peygamberin anası Meryem ana da Yahudi Sinegoguna adanmış bir "ilk doğandı" ve "tapınağa adandığından" annesi adını "Meryem/Kutsal Hizmetçi/Allah'ın hizmetçisi" koymuştu. Bütün Yahudi ve Hristiyan din tarihçileri bu adın anlamında çelişkiye düşmezler.

Kur'an, "peygamberler soyu" olarak da andığı "Ali İmran /Ulu İmran" soyunun adıyla geçen surenin ayetlerinde Meryem'in doğum öncesinden, Ali İmran'In eşinin Meryem'i doğmadan önce tanrıya adandığını, doğduktan sonra da tapınağa adanmasını, Allah'ın onu "adak" olarak kabul edip bitki gibi koruyup büyütmesini, yiyeceklerinin de Allah katından gelişini üç ayetle özetler;

Ali İmran Suresi 3;35,36,37,ayetler;
3:35. Hani, İmran'ın karısı şöyle demişti: "Rabbim, karnımdakini özgür bir biçimde sana adadım; onu benden kabul et! Kuşkusuz,sen, evet sen, her şeyi duyan, her şeyi bilensin!"
3:36. Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde- şöyle dedi: "Rabbim, onu kız olarak doğurdum ve erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum!"
:/37. Allah, onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi besleyip büyüttü. Onu, Zekeriyya'nın korumasına verdi.
Zekeriyya, mihrapta onun yanına her girdiğinde, orada bir rızık bulur ve sorardı: "Meryem, bu sana nereden?" Meryem de "Bu, Allah katındandır; çünkü Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır." derdi."

İlk doğan çocukların tapınaklara adanmaları, kurban edilmeleri ve orada onlara "fahişelik yaptırılması" Tevrat'ın, Hezekyel, Krallar I. ve II. kitaplarında anlatılır. Bunu açıkça belirten "Hez.23: 37" ayeti aşağıda okuyacaksınız. Ayrıca çarşaf-peçe gibi örtüler içinde "büyücülük yapmaları" da anlatılır. Bu ayetler Musa peygamberden sonra Yahudilerin Sabi putperestliğine dönmeleri, Tevrat emirlerini terke etmeleri yüzünden Allah tarafından cezalandırılmalarını anlatır.

Bu putperestlik dinlerinde, tapınaklarda çalışan ve "Kutsal Hizmetçi" ya da "Din adamı/kadını" olarak bilinenlerin hepsi Allah'ın karıları olarak kabul edildiklerinden, tırnak uçlarının bile sıradan insanlara gösterilmesini "zina" saydıklarından, siyah, beyaz renkli "çarşaf-peçe" giyerlerdi.
Zerdüşt, Sabi, Yahudi kökenli Grek/Yunan "tapınak hizmetçileri de dışarıda örtünür, içeride her sapıklığı çalgılar, ilahiler, yemekler, içki/şarap eşliğinde ibadet olarak yaparlardı.
Erkeklerde baştan aşağı örten siyah, beyaz, kukuletalı boy elbiseleri ile başlarına takkeler giyerlerdi, Tevrat, Sabi, Mısır, Sümer, Pers, Grek dinlerinde olan büyücülük ve cinsel sapkınlıkların temsili olan tapınak dışında ve kadın rahibelerin "Allah'ı ayartma dansına" başlarken "donsuz" olarak giydikleri "çarşaf-peçe" kıyafetini "fahişe kıyafeti" saydığından Yahudilere yasaklamıştır.
Yahudilere yasaklanan ise Hristiyan ve Müslümanlara da yasaktır.
Kur'an Al-i İmran Suresi 2.;3. ;ve 4.; ayetleri, Kur'an'ın öncekileri doğrulayan kitap olduğunu yazar.
Bahse konu Tevrat ayetleri aşağıdadır.

Tevrat'ta;

Tevrat,"Yüzün alt kısmının örtünmesini" namuslu kadınlara ve erkeklere yasaklamaktadır. Büyücülük,falcılık ve fahişelik eden kadınların kara çarşaf,peçe ve çene altı bağlayan örtüleri örtündüğünü aşağıdaki Tevrat ayetlerinde açıkça görmekteyiz.Okuyunuz;


Tevrat'ın Yahuda ve Tamara Bölüm 38'de Kara çarşaf ve Peçe Fahişe kıyafetidir.;

Kara Çarşaflı elinde Haç'ı olan İsevi bir Rahibe."Sam soyu "
olmayan kavimlere bu fahişe örtüsünü giydiriyorlar.
Avrupalı bir rahibeyi bu kıyafette göremezsiniz.

Yar.38: 14 Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı'nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.

Yar.38: 15 Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.

TEVRAT'TA "YÜZ ALT KISMINI ÖRTMENİN YASAKLANMASI"
"Hez.24: 22 Ben ne yaptıysam, siz de aynısını yapacaksınız. Yüzünüzün alt kısmını örtmeyeceksiniz, yas tutanların yiyeceğini yemeyeceksiniz."
Ayet emrin aslı ise 17.ayette şöyledir;
Hez.24: 17 İçin için inle; ölüler için yas tutmayacaksın. Sarığın başında, çarığın ayaklarında kalsın; yüzünün alt kısmını örtme, yas tutanların yiyeceğini yeme."
Bu örneği Nur Suresi 31'deki örtünmeyi düzenleyen ayet ile uyuştuğu için aldım.

Ayetlerinde yüzün altını örten ve peçeli kullanılan bu kıyafetin fahişe kiyafeti olduğu belirtilmektedir.

Tevrat'ta Fahişeliğin Cezası;

Hez.23: 36 RAB bana seslendi: "İnsanoğlu, Ohola'yla Oholiva'yı
yargılayacak mısın? Öyleyse onlara iğrenç uygulamalarını bildir.

Hez.23: 37 Çünkü fahişelik ettiler, kan döktüler. Putlarıyla fahişelik
ettiler; bana doğurdukları çocukları(*) yiyecek olarak putlarına sundular.


(*)İlk doğan çocuklar

Hez.23: 38-39 Bununla kalmayarak, şunları da yaptılar: Çocuklarını
putlara sundukları gün tapınağımı kirlettiler, Şabat* günlerimi
hiçe saydılar. Aynı gün tapınağıma girip onu kirlettiler. İşte
tapınağımda bunları yaptılar.

Hez.23: 40 "Siz iki kızkardeş uzaklarda yaşayan adamların gelmesi için
ulaklar gönderdiniz. Adamlar gelince, onlar için yıkanıp
gözlerinize sürme çektiniz, mücevherlerinizi taktınız. "

Hez.23: 41 Şık bir divanın üzerine oturdunuz, önüne bir sofra kurup
üzerine buhurumu, zeytinyağımı koydunuz.

Hez.23: 45 Ama doğru adamlar zina eden, kan döken kadınlara verilen cezayla onları cezalandıracaklar. Çünkü bu iki kadın fahişelik ettiler, elleri kanlıdır.
Hez.23: 46 "Egemen RAB şöyle diyor: Onları dehşete düşürecek, mallarını yağmalayacak bir kalabalık salacağım üzerlerine.

Hez.23: 47 Onları taşa tutacak, kılıçlarıyla parçalayacaklar; oğullarını, kızlarını öldürecek, evlerini ateşe verecekler.
Hez.13: 18 De ki, 'Egemen RAB şöyle diyor: İnsanları tuzağa düşürmek için herkese bilek bağı diken, her boyda baş örtüsü yapan kadınların vay başına! Kendi canınızı korurken halkımın canını mı tuzağa düşüreceksiniz?


Hez.13: 20 "'Bundan ötürü Egemen RAB şöyle diyor: 
İnsanları kuş gibi tuzağa düşüren sihirli bilek bağlarınıza karşıyım. Onları bileklerinizden koparacağım. Kuş gibi tuzağa düşürdüğünüz insanları özgür kılacağım.

Hez.13: 21 Örtülerinizi yırtacak, halkımı elinizden kurtaracağım. Bir daha tuzağınıza düşmeyecekler. O zaman benim RAB olduğumu anlayacaksınız."

Yukarıdaki ayetlerde de değişik boyda baş örtüsü yapan kadınların büyücülük,falcılık ve putperestlik yaptıklarını belirtir ve Allah bunu nasıl lanetlediğini 20. ve 21.ayetlerde göstermektedir.

Her ne kadar değişmiş denilse de Yahudi ve Hıristiyanlar buna iananmaktadırlar.Sonra Kur'anda anlatılan bir çok olayın geniş olarak anlatımı halen bu kitapta mevcuttur.Tümüyle değişiklik yoktur.Putperestliği yasaklayan ayetler halen durmaktadır.


Tevrat neden göz önüne alınmalıdır?
Kur'an Bakara 106-"Biz bir yenisini,ya da benzerini getirmedikçe veya unutturmadıkça,bir ayeti yürürlükten kaldırmayız."Allah’ın her şeye gücü yeter.
ve;
Bakara 136-Deyin ki;"Allah’a, bize indirilene,İbrahim’e,İsmail’e, İshak’a,Yakub’a ve torunlarına indirilene ,Musa ve İsa’ya verilene ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene inanırız. Ve onlar arasında asla ayırım da yapmayız.Biz Allah’a teslim olanlarız.

ALİ İMRAN SURESİ-2/2-"Allah,her an yarattıklarını gözetip durandır.Ya Muhammed,O kitabı öncekileri onaylayıcı olarak indirdi.Bundan önce insanlara kurtuluş yolunu öğretmek için Tevrat ve İncil’i indirmişti."

Yukarıdaki Kur'an ayetleri varken de Tevrat'ın bütünüyle değişmiş olduğunu kimse söyleyemez.Değişiklikler ve yanlış uygulanan sapıklıklar zaten Kur'an ayetleri ile düzeltilmiştir.


HZ.AYŞE FERACE ÖRTÜNÜRDÜ (20.10.2010'da eklendi)

Okuyacağınız paragraf merhum,Elmalılı Hamdi Yazır Hoca'nın Kuran-ı Kerim Nur Suresi tefsirinden alınmıştır.
Peygamberimiz,Hz.Muhammed'in eşi,Hz.Ebubekir'in kızı Hz.AYŞE'nin yani Müslüman bütün kadınların "AYŞE ANASI-AYŞE ANAMIZ"ın FERACE" ile örtündüğünü bu olayda okuyoruz.
Bu örtülerin hepsi, Allah'ın kızı Er Ruha/İştar/
İnanna/Tavus adlarıyla tapınılan "dişi şeytana"
yani güneş tanrıçasına ibadetin temeliydi.
Namaz da onun yani, güneşin doğması
için kılınırdı. Bu yüzden İslam ulemaları
"Güneşe tapınanların namaz/ibadet vakitlerinde"
ibadet  etmeyi ibadet saymamışlardır.

AKP ile, ramazanda sabah ezanının imsak
vaktinde okunması, Güneşin Gök Ana'nın
(Şeytanın) rahmine düştüğü ana denk gelir.
Müslümanlar koyun gibi buna uymaktadırlar.

Bu örtü,Said-i Kürdi'nin Nurculuğu çıkıncaya kadar,yani 1890'lara kadar bütün Osmanlı hudutlarında giyilen bir örtüydü.Olayın bütününü merak eden tefsiri okusun.Ben sadece "Ferace" kısmını konu gereği aldım.
"...Derken uyumuşum, Safvân b. Muattal ordunun arkasına kalır, insanların eşyalarını araştırır, bir şey kalmış ise kaybolmaması için diğer konak yerine götürürdü, beni görünce tanımış "Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz" (Bakara, 2/156) demesiyle uyandım, hemen feracemle yüzümü örttüm, devesinden indi, ben bininceye kadar çekildi, bindim. Sonra deveyi çekti, yürüdü, öğle sıcağında orduya yetiştik; inmişler, bağrışıyorlardı...."

Bu İngiliz-Amerikan işbirlikçisi Nur-Işık (İlluminati*) Cemaati  yeni tasarımları olan "çarşaf-peçe-türban" türü örtünme şekillerini şart koşarak Hz.Muhammed'in bu işi iyi bilmediğini mi kanıtlıyorlar.?

Allah ve peygamberin eksikleri vardı da bunlar mı tamamlıyorlar?

Peygamberden,Hz.Ayşe'den daha mı Müslümanlar?

Lütfen aklınızla araştırıp öyle bir gruba  giriniz.

*İlluminati örgütü,tipik Ermeni kaypaklığı ile örgütlenir.Her örgütlendiği ülkede "hakim olan dini inanç veya kültür ne ise ona bağlı" görünür ve zamanla onu kendisine uydurur.Kökenleri,İ.S.316'de Apostolik (Havarici) Gergoryen  Ermeni Kilisesini resmen kurarak Etiyopya İnciline gör Hıristiyanlığı Ermeni Krallığının resmi dini ilan (Bu inanca göre Hz.İsa  Allah'ın kendisi değil bir insan ve peygamberdir. İslam'a çok benzer) eden kişinin "İLLUMİNATÖR=NURCU" anlamına gelen lakabından adını alır.

D.Baykal zamanında CHP'ye katılan çarşaflı
Gregoryen Müslüman Işıkçı-Gülenci kadınlar.
Said-i Nursi'nin Gregoryen ve Süryani Ermenilerin yoğun olduğu Bitlis'li olması,Fethullah Gülen'in,1915 tehcirinden evlatlık edinilerek kurtarılmış bir Ermeni olduğu iddialarını araştırınız. 

II. Abdülhamit döneminden 1915 Ermeni tehcirine kadar geçen sürede, namaz kılan, Allah'a "Ay Tanrısı Hay" adıyla tapınan, Hristiyan Gregoryen Ermenilerden Sünni İslam'a geçenler olmuştur. Bunları Gregoryen Ermeni Hristiyan mezhebini kuran Aziz Gregor'un diğer adı olan "İlluminator/Işıkçı"lıktan uyarlanmış haliyle "Işıkçılar" olarak biliyoruz.
Süryani Hristiyanlarının aynı şekilde Sünni İslam mezhebine geçenlerine Yezidi Kürler, Şafii Kürtler, Nakşibendi Kürtler, Yakubi-Şemsi Yahudilerden oluşan tarikatını da "Nurcular" olarak biliyoruz.

Dinler genel olarak bir birlerine benzerler. Örneğin,hırsızlık,zina her dinde kötüdür.Grek İncil'i "Allah Hz.İsadır" der ve kabul etmeyen Ermeni kilisesini afaroz eder.Oysa bölgede Hıristiyanlığı resmi din ilan eden ilk Devlet Ermenistan'dır.
Roma,İ.S.325'de Bursa İznik (Nikomedya) Konsülü kararları ile Hıristiyan olur.Yani,Ermenistan'dan "9" dokuz yıl sonra,ama gene de onları dinden afaroz etme yetkisini kendinde bulur.
Ermenileri soykırımdan kurtaran ise 12. ve 13.yüzyıllarda bölgeye Cengiz Han akınları ile yerleşen Türklerdir.Ermenilerin çoğu bu yüzden "Alevi" olurlar,zaten eski Turani bağları nedeniyle Türkçe de konuştuklarından kısa sürede bir kaynaşma olur.Cengiz Han bile Ermenileri "Türk" olarak gördüğünden hiç bir zarar vermez.
19.yüzyılda Rus Çarlığının Kafkaslardan Hürmüz Körfezine inme çabalarının bir parçası olarak,önce fakir Ermenileri Rusların PKK türü örgütlerde kullanmaları,para ve siyasi desteklerle güçlenen bu anarşist örgütlerin,aklıbaşında Ermenileri de PKK usülü tehditlerle aralarına katmaları,bu kampanyaya Rusları durdurmak için Ermenileri kazanmaya çalışan İngiliz ve Fransız ajanlarının da karışmaları ile gelişen "Ermenistan Devleti Kurma rüyası", zamanla ortaya iğrenç olayların çıkmasına neden olur.Karşılıklı kıyışmalar yaşanır.


OSMANLI'DA KARA ÇARŞAF VE PEÇE

Osmanlı dönemi 19.yy. Arap kadınları.
Soldaki feracelidir.
Kara çarşaf,Osmanlı’da da olmayıp,Sultan II.Abdülhamit zamanında Said-i Kürdi'ni İlluminaticiliği-Nurculuğu  ile ortaya çıkan ve ondan nemalanan Vatikan kokan sapık tarikatların ürünüdür.

Sultan II.Abdülhamit bir gün başbakanıyla İstanbul’da bir gezinti esnasında bu peçeli ve kara çarşaflı kadınlardan görür.Başbakana bunun ne olduğunu sorar.Halife olan adam bu tür örtünmeden haberdar değildir.

Başbakan da “İşte falanca tarikat şeyhinin müritleri bunlar Sultanım” deyince üzülür ve;

Müslümanlığı ne getirdi bunlar,yazık”.dediğini bazı tarihçiler kaydetmişlerdir.1892'de de Kara Çarşaf'ı yasaklayan bir ferman yayınlamıştır.
Kürtleri Ermenilerle birlikte kullanmak isteyen Rus Çarlığı ve batılı devletler,koyu Kürt Milliyetçisi olan ve İslam Kürdistanı hayallerine kapılmış Said-i Kürdi (Nursi)yi,1740'larda,İstanbul'da tanıştığı Kars-Iğdır'lı Ahmet Molla'nın yanında  sözde Müslüman olmuş görüntüsü veren ajan Hemper'in Basra'ya İslamı öğrenmek için gittiğinde tanıştığı Muhammed bin Abdülvehhab Necdi ayartarak bu adama Vehhabilik Tarikatını kurdurmalarından elde ettikleri tecrübe ile,cahil,okur yazamaz,iyi niyetlihırslı,Kürt Milliyetçisi Said-i Kürdi'nin başına da Dr.Frew adlı bir rahip ajanı musallat ettiler.


İlk "kara çarşaf-peçe" olayını bu aşamada başladığı sanılmaktadır.
O dönemlerde,Osmanlı İmparatorluğunun son nefesini vermekte olduğu belliydi ve Rus Çarlığının Hürmüz Körfezine inmesini engellemek için "Ermeni-Kürt Birliğine" dayalı bir Büyük Ermenistan projesi vardı.Bu projeye göre Nurculuk ile Kürtler Ermenileştirilecekti ve Said-i Kürdi de Kürtlerin Halifesi olacaktı.




Abdülhamit'in tahttan indirilmesine sebep olan,31 Mart Vakası (14.Nisan 1909.Osmanlı Rumi takvimine göre tarih 31 Mart 1325 idi) sözde "Vakayı Hayriye" adı verilen oysa,Abdülhamit gibi bir zekanın tasfiyesinin ardından devleti dokuz yıl içinde çökertecek sinsi,düşmanca ve bence "Vakayi Hayırsız" olayın hazırlayıcılarının başında,Dr.Mr.Frew'un hazırladığı yazıları kendisi yazma bilmediğinden başkalarına yazdıran (Sonradan aralarının bozulduğu Derviş Vahdeti olabilir.) Said-i Kürdi başı çekmektedir. 

Abdülhamit'in orduyu eğitmek için anlaştığı,bir Alman generali başkomutan tayin etmesi ile kurulan Almanya ile iyi ilişkiler sonucu,Irak,Yemen,Kuzey Afrika,Kafkaslarda savaşan orduya getirilen silahlar,İstanbul Aksaray'da bulunan tren istasyonundan yükleniyordu.Yükleme işini yapan hamalları kışkırtarak grev yaptıranların başında Said-i Kürdi vardı.
O grevler sayesinde bu cephelere zamanında gönderilemeyen silah ve cephane yüzünden,Haçlı toplarının bombaları ve kurşunları altında her gün binlerce Mehmetçik şehadet şerbetini içiyordu.

Kimin umurundaydı ki?

Said-i Kürdi,sonunda,Abdülhamit'in Ermeni çetelerine karşı savaşşsınlar diye kurduğu Hamidiye Alaylarına "paşa" yaptığı Kürt Aşiret reisi Van'lı Ziya paşanın yazdığı ve "dış güçlerle işbirliği kokan"  bir ultimatom olan "Kürdistan'da Kürtçe eğitim veren Üniversite açılmasını istediği dilekçesini ret eden" ve kendisini "deli" diye Üsküdar Toptaşı Akıl Hastanesine yatıran padişah Abdülhamit'ten öcünü alacak ve İslam Kürdistanı yolunda yürüyecekti.
Bu olay da ,1896’da Said Nursi’nin İstanbul Fatih Şekerci Han’a (İlk önce Sirkecide bir otele yerleştiği de yazılır.)yerleşmesinden sonra yaygınlaşan Nurculuk hareketi ile “Kara çarşaf ve peçe“ İstanbul’da günlük hayatı etkilemeye başlar.Said-i Kürdi'nin Abdülhamit'i sevmesi,(!) halkın Abdülhamit'e sevgisini suistimal ederek kendi siyasetini kabul ettirmesine dayanır.
Kürdistan fikrinden vazgeçmesi,1950 sonrası Adnan Menderes'in ikna çabaları ile olur ve risalelerinde o dönem kendisinin "III Said" dönemi olduğunu ifade eder.

Sad-i Kürdi'nin "karaçarşaf-peçe" dayatmasının ardında batının Kürtleri,İslama çok benzeyen Gregoryen Ermeni inancı içinde eritme projesine hizmet etmekten başka bir şey değildir.

Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün aklına giren bazı uyanıklar yüzünden Hilafetin zamansız kaldırılması, öldürülmesiyle devrimlerin sahipsiz kalması,İkinci dünya savaşının ayak sesleri ile İsmet paşanın devleti İngiliz mandası haline getirmesi,1946'da,İngiltere-ABD ikizlerinin Said-i Kürdi ile çalışmak istemeleri İsmet paşayı endişelendirir.
Yeni devlet modeli içinde "Sünni İslam projesi" hazırlatır.Tarihçi Cemal Kutay bunun mimarlarındandır. Ancak,ikizler ille de eski işbirlikçilerini isterler ve 1946'da İsmet paşa-Celal BAYAR arasında Pembe köşkte imzalanan "Muvaza-Şike" projesine göre,toprak reformu dümeni ardından "halka yutturulan mağdur edebiyatına " dayalı olarak kurulan DP ile Bayar-Menderes ikilisinin yıldızı parlatılır.

İsmet paşa gene de devleti ayrılıkçı Kürt yapılanmasına teslim etmemek için olsa gerek Celal Bayar gibi kurucu bir adamın yanına,Hukuk Fakültesini Atatürk'ün desteği ile bitirmiş İzmir Amerikan Koleji mezunu Adnan Menderes'i projenin başına koyar.
Sonunda,ortada "Hilafet Kurumunun" olmamasının verdiği boşluğa,İngiliz-ABD ikizlerinin baskısı eklenince işbirlikçi,"İlluminatici Nurcu" yapılanma güçlenir.1967'de Türkeş'in Nurculuğu Ülkücülere benimsetmesi, 1991'de de  3.500.000.000 TL (Üç buçuk milyar Tl) yardım karşılığında Fethullahçılığı benimsetmesi,Ülkücüleri fethullah yapılanmasına teslim etmek olmuştur.
Milliyetçilik" gibi,ırka mensup olmayı üstün tutan bir fikre sahip ülkücüler,evrensel kardeşliği savunan her türlü fikir karşısında çökebilecekleri gibi,Nurculuk+Fethullahçılık gibi Ermeni Hıritiyanlığı,Sünni  İslam+Bahailik gibi karışım bir ilaç olan "Işıkçılık-Nurculuk (İlluminati) şerbetini içince kendilerini kaybetmişlerdir.Büyük Birlik Partisini kuran Muhsin Yazıcıoğlu buna bir örnektir.Arkaları daha da gelecektir.

12 EYLÜL 1980 darbesinin ardından Kenan Evren-Turgut Özal dönme Dersim ikizinin gayretleri ile,önce Kürtleri Ermenileştirmek için başlatılan,sonra Türkleri ve İslam dünyasını da içine alan "B.O.P Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Genişleme Projesi" kapsamında Nurculuk iyice her yere yayılır.

Yukarıdaki Tevrat ayetlerinde de okuduğunuz gibi,Yahudilerden önce de,yakınlarının ölümlerinde yas tutma,putlara yiyecek ve kurban adama geleneklerinde,fahişelikte hep "kara çarşaf-peçe" kıyafeti kullanıldığı ortadadır.
Bu geleneğe dayalı olarak da zaten,"çarşaf-peçe" sadece "yas günlerinde Hıristiyan kadınları tarafından giyilir.Bir de Semitik olmayan Hıristiyan edilmiş kavimlere bu kıyafet dayatılır.Çünkü onlar "Sam Peygamber soyu" olmadıkları için dinin "Mevalisi-kölesidirler".Cezalıdırlar.Bu yüzden bu kıyafet onlara dayatılır.
Bir de "dünya işlerinden elini eteğini çekmiş rahibeler örtünürler,çarşapeçe ise mevali rahibelerce kullanılır.
Müslüman hariç, Sabi, Yahudi, Hristiyan, Yezidi "çarşaf-peçeli"
kadınlar.Namaz kıldıkları için  "Müslümanız"
 diyerek bizi de kötülüyorlar.


İncil'de "örtünme" ile ilgili ayet yoktur.Aziz Pavlus,örtünmeyi Tevrat'ın ilgili ayetlerinden ve putperestlik zamanından kalma "erkeklere" de farz olan örtünme geleneğinden çıkarmıştır.Erkek olarak Hz.Muhammed de örtünürdü ve Kuran'da Müddesir ve Müzzemil Surelerinde bu olay anlatılır. Her iki ayetin adı da zaten "Örtünüp bürünen" demektir ve "Örtünüp bürünen Muhammed" tanımlaması vardır.Hz.İsa ,İnsan kurbanını  ve erkeklerden örtüyü kaldırdığını İncil'de söyler,ancak kadınların örtünmesi ile alakalı bir ayete ben rastlamadım. Rastlayan da zaten yoktur.
Bu da kadınların öteden beri gelen şekilde örtünmeleri anlamına gelir.Ancak,mevali olmayan kavimlere ait kadınların da peçe ile örtündükleri gerçektir ama bu peçe "kara çarşaf ve ondan yapılan değil", tam aksine,tülden,ipekten,toka ile saçlara veya şeffaf ipek baş örtüsüne iğnelerek kullanılan,boyun altı,kollar açık şekilde de kullanımı yaygın olan,erkekği cezbeden,peşine takan bir peçedir.Konuşurken,erkeğine "yüz ifadelerinden duygularını saklamayı amaçlayan" bir peçedir.
Anadolu’da bir çok insan bu “Nurcu”ları sevmez ve onlarla konuşmazlar.Bunları sapık inanç mensubu olarak anarlar.
Yukarıda adı geçen Necd'li Muhammed Vehhabiyi ayartan  İngiliz ajan Hemper anılarında şöyle yazmaktadır;
"...Birkaç yıl sonra, Sömürgeler bakanlığı, Deriye emiri Muhammed bin Süudu da safımıza çekmeye muvaffak oldu. Bana bunu haber vermek ve her iki Muhammedin arasında muhabbet ve muaveneti tesis etmek için, bir haberci gönderdi.Müslümanların kalblerini ve itimatlarını, dini yoldan temin için, Necdli bizim Muhammed’den, siyasi yoldan temin için de, Muhammed bin Süuddan istifade ettik."
Böylece, devamlı, kuvvetlendik. Deriye şehrini merkez yaptık. Din olarak da VEHHABİLİK dinini tesis ettik"http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1657


Nurculuk ve Fethullahçılık işte böyle bir tuzaktır.Vehhabiliğin Kürtçü versiyonudur.İşte bunu bilen necip Türk Milleti bunu yememiştir.Ancak,Cuntacı ,Dersim dönme Ermenileri Kenan Evren ve Tunceli Çemişkezek'li dönme Ermeni Turgut ÖZAL bu milleti bu oyuna düşürmüştür.
Bu ajan Hemper olayı çok eskiden beri bilinmesine rağmen internet ortamında aşağıdaki linkteki yazımda dile getirmemden çok sonra bu ajanın anılarını yayınlayanlar çıktı.Malum,ben emekli maaşıyla çocuk okutmaya çalışan,ülkesi için endişelenen bu yüzden yazan geliri maaşıyla sınırlı olan birisiyim.İmkanı olanlar daha fazla faydalı olabilirler ama bu da "yürek ve belli bir hedefe yönelmiş sağlam bilgi ister".Amacım,sömürgeciliğe karşı halkı uyarmak,beyinlerinin açılması için kendi bulduğum yolu göstermekten başka yapabileceğim bir şey yoktur." 
http://keykubat.blogcu.com/topal-molla-humeyni-kurt-said-ve-fethullah-gulen/3271522"

Ama bunlar dışarıdan sağladıkları paralarla bir çok fakir insanımızı bir şekilde içlerine çekmeyi,kul ve köle etmeyi başardılar. Bu gün ülkenin hakkında karar verecek kadar geliştiler.
Bu yüzden yazılarımda "dinlerin tümünü eleştiren,okuyanı düşündüren bir yol izlemekteyim.Öğretilen her şeye müdahale edilmiş ve değiştirilmiştir.Bu yüzden bu bilgiler ister din ister eğitim olsun bizlere zararlıdır.
Bu ülkenin ve ezilen milletleri insanı beynini özgürleştirmek için bu tuzakları acilen terk etmelidir.

İslam öncesi zamanlarda bile peçeli çarşaf kıyafetleri fahişe kıyafetidir.Tarihler böyle yazar.

Benim gibi halkın beynini özgürleştirme yolunda yürüyen Sümerolog olan bayan araştırmacımız Sayın Hilmiye ÇIĞ hanımefendi bunu yazdı diye kadını mahkemeye verdiler.

Onun yazdığını daha açık ve aşağılayıcı şekilde söyleyen Tevrat ayetlerini de mahkemeye verebiliriler mi acaba? 
Ya da II.Abdülhamit'in "Çarşaf-peçe yasağı fermanını" Türkçemize kazandıran Murat Bardakçı'yı? 
Tabii ki bu kadarı da olmaz herhalde değil mi?

Avrupa ve Amerika'nın desteği ile iktidar olan Humeyni,onların istediği
şekilde İran halkını şekillendirdi.Şah bunlara direndiği için
Uluslararası bir operasyonla tahttan indirildi.Bizde de İngilizci Nakşibendilerin
çabaları iel 1850 sonrası bu çarşaf yayılmaya bailandığında,Hindistan ve
İran Müslümanları "Burka"ları çoktan giymişti.







HAÇLININ KARA ÇARŞAF ve TÜRBAN DAYATMASI NEDEN?

İncil'de,"Şeytan'ın sayısı 666" dır.(İncil-Vahiyler 13:18 olması gerektir.) Kuranın "6666" ayeti olduğundan dolayı da Hırisytiyan dünyası Hz.Muhammed için "Şeytanın soyu,dölü" demektedir.
Bu bağlamda,Müslümanları da "şeytana tapanlar" olarak kabul etmektedirler.

Bu iftirayı atanlar aynı Grek İncilinde,"Tapınağın İnşaası bölümünde" Hz.Süleyman'ın Allah'a oturması için yaptığı Süleyman Tapınağına harcanan altınların ve diğer malzemelerin tümünün "6","666","9" gibi sayılardan oluşmasını nedense görmezler.Hz.İsa ve Meryem tasvirlerinde ellerini hep "6" yı andırır şekillerde,başparmaklarının ucunu işaret parmağının köküne dayayarak tutmaları da görülmez.
Onların bu suçlaması açısından bakıldığında asıl şeytanın çocukları,orduları kendileridir oysa.

Kendilerine verdikleri gazla başkalarını şeytani ilan edip, Şeytana tapanların da "yüzlerini tabiatın bile görmesini" istemediklerinden dolayı Müslümanlara veya İbrani soyu olmayan Hıristiyanlara, bu kara çarşafları ve burkaları uygun görmektedirler.
"Müslüman olmuş Avrupalı" kılığında asırlardır içimize soktukları ajanlarınca koca koca devletlerimizi yıktılar.İnançlarımızla oynadılar.

Zenciler de "Ham soyu" köle oldukları için Hıristiyan da olsalar kara çarşafa layık görülmektedirler.
Aslında bu kıyafet kendilerinin kadınlarına giydirdikleri "yas" kıyafetidir.
Haçlı savaşı sürmektedir,bu örtüleri vücutlarına geçirenler onların isteklerine uymuşlardır. Onlar ne Filistinli,ne Pakistanlı Müslümanları ne de kendilerini koruyabilirler.
Ben bunu anlatmak için bunları yazıyorum.İşin aslı budur.Bütün yazılarımda sayısız delilleri de koydum.


Solda Diyarbakırlı Müslüman,ortada Hıristiyan-peçeli kadın,

sağda Palu'lu Kürt kadın.1873 yılı kıyafeti.
19.yüzyıl Osmanlı kıyafetleri



Haçlı "Kuranı İlahi " kabul etmediği için,hesabını Tevrat ve İncil'e göre yapmaktadır.

Bizim Müslümanlar da "Tevrat İncil değişmiş" inancı ile bu kitapları hiç mi hiç kâle almazlar ki bu da onlar için bulunmaz bir nimettir.
Yedi milyar dünya nüfüusunda bir buçuk milyar Müslüman vardır,tümü de şu an Hıristiyan sömürgesi olmuştur.

Terör,işgal,iç savaş,işgal her türlü musibet hep Müslümanlaradır,haçlı seferi bize açılır,bunlar cehaletimizdendir. Düşünmezler ki hiç.
Onlar sadece bizi parçalamak için "Müslüman oldum" derler.Unutmayın hiç bir Hıristiyan Müslüman olmaz.Siz nasılsanız onlar daha da inatçıdır.
Bilgisizliğimiz onların rahat çalışmalarını sağlamaktadır.
Öğrenmek için İncil ve Tevratı da okuyunuz.Onların "Allahlarının hilelerini" öğreniniz.
Kuran Allah'ı ile onların Allah'ı aynı değildir.O Tevrat'ın Yahweh',i,El İlohe'si,"EL"i,Egemen Tanrı Hıristo'su,Arapça adıyla Hz.İsa'dır.
Onların Allah'ı hilecidir.Onlar hileyi "zeka üstünlüğü" sayarlar.
Ben yıllardır okuyorum,hem de bütün dinleri.Ama hala aynıyım.

29.11.2012'de Yapılan Ektir;

Kilisede Namaz kılan Süryani kadınları
İşte Hıristiyan Süryani Arap ve Ermenilerin örtüsü olan Çarşaf-Peçe'ye Süryani kilisesi de sahip çıkmış ve "Nurcu-Müslüman kisvesinde tepkilerini göstermişlerdir. "Başörtüsü Onurumdur!" Diyenlerin aslında müslüman değil, Süryaniler olduklarını anlayınız artık. Süryani Hırsityanların günde "Yedi Vakit"  namaz kıldıklarını bir de kilise dışında evlerinde kıldıkları namazları da vardır.
Bunlar, "Lailaheillallah", "Bismillah" ve "Allah" diyen Hırisityanlarıdır. Sabilerin Hıristiyanlaşmışıdırlar ve kendilerine Hz. Yahya Hıristiyanları da derler! 1917 yılından sonra İngilizler Irak'a yerleştiklerinde, İngilizler onları koruyup, alışverişlerini onlardan yapsınlar diye "Bu dükkan Hazreti Yahya Hıristiyanı Abdullah...ya aittir" diye tellal bağırtırlarmış.
Bunlar Müslüman yanında Müslüman, Hıristiyan yanında Hıristiyan, Yahudi ile Yahudi olan dönelerdir. O yüzden bunlara "dönme, her dine dönen!" anlamında "Sabi" denilir. Yoksa, günahsız, yaşamlarını Allah'a ibadete adadıklarından değildir. Türkiye'deki kuyumculuk, gümüşçülük işleri bunların tekelindedir ve kuyumcu çıraklığına Süryani olmayanları alıp çalıştırmazlar!


TÜM MEZHEPLER, TÜM ETNİK KÖKENLER İÇİN HABERLER, DUYURULAR, TANITIMLAR VE ARŞİV


Haberler, 07/09/2010

Rahibe Kıyafeti Tartışmalarına Süryanilerden Tepki
Rahibe Kıyafeti Tartışmalarına Süryanilerden Tepki
Mardin, Midyat’taki Süryani Kültür Derneği ile Dünya Mıhellemi Birliği, çarşaflıları rahibeye benzeten afişler ve ardından yaşanan tartışmalara tepki gösterdi.
Süryani Kültür Derneği Başkanı Yuhanna Aktaş, Hıristiyanların Başbakan Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından aşağılandığını belirterek, iki lideri özür dilemeye çağırdı. Midyat Süryani Kültür Derneği Başkanı Yuhanna Aktaş yazılı açıklamasında, rahibe kıyafetinin Hıristiyanlık için önemli bir değer olduğunu belirterek, “Rahibe kıyafeti aşağılanacak bir kıyafet değil, aksine başörtüsü kadar şerefli ve onur verici bir kıyafet. AKP ve Başbakan Diyarbakır mitinginde ‘CHP, başörtüsünü rahibe kıyafetiyle özdeşleştiriyor’ diyerek Hıristiyanlar için önemli bir değer olan dini bir kıyafeti küçümsemiş ve aşağılamıştır. Oysa Başbakan bu ülkede yasayan azınlıkların sıkıntılarıyla birebir ilgilendiğini bir çok yerde ifade etmiştir.”

Açıklamaya katılanlar, “Başörtüsü onurumuzdur”, “Tesettür kutsal bir emirdir”, “CHP başörtülülerden özür dile”, “CHP rahibelerden özür dile”, “Rahibeler Hz. Meryem’in varisleridir” yazılı dövizler taşıdı. 

Süryani Kültür Derneği, Midyat / Dünya Mıhellemi Birliği

(Kur'an Meryem Suresi ile Matta İncil'inde Meryem'in tapınağa adanmış bir rahibe olduğu ve Cebrail tarafınan döllendiği anlatılır. Bu gün de Yahudi Sinegoglarından Hırsitiyan kiliselerine tapınağa adanan rahibelere kendileri "Allah'ın Karıları" derler! İsrail'de böyle örtünen Haredim Yahudilerini İsrail sınır dışı etmiştir ve Haredim Yahudileri onlara "Tapınak Fahişesi" demektedir. Tevratta "Yahuda ile Tamara" bölümünde böyle örtünenlerin "Fahişe olduğu" yazılıdır. Bütün Hıristiyanlar da bu Tevrat'ı okurlar! Ama Süryanileri okumazlar. Onlar hala Ay tanrısı Allah/Sin'in kızı Ruha Şeytanına yani, Güneş sisteminde beş gezegeni, 12 burcu ve Büyük Köpek takım yıldızınıdaki yedi yıldızı doğuran gök anaya (Tıkla) ve çocukları olan bu gök cisimlerine taparlar.)


Keykubat
23.02.2008
İşte ilgili haber linkleri;
-->Balkanlarda "Müslümanlar Eşcinseldir" kitaplı Propagandası;http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=379965
Papazlar ve eşcinsellik; http://www.nuriyeakman.net/node/1110

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.