"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

1 Mart 2016 Salı

ALLAHINI ŞAŞIRMIŞ KAVİMLER, MÜSLÜMANLAR



Müslümanların dini oldukça ilginç bir dindir. Kutsal kitapları Kur’an’da açıklanan sıfatlarıyla övülen tanrıları, Sabilerin tanrısı El Hay olmasına rağmen, tapındıkları tanrıları Allah/Hubel ise tamamen farklı sıfatlara sahip olan Mecusi Kureyş tanrısı bir “Teke şeytan” dır.

Oldukça iddialı olan bu tespiti kaynaklarıyla açıklamadan ifade etmek olanaksızdır.

Öyleyse bu tespiti nasıl yaptığımızı açıklayalım;

 


Araplar, “Çöl halkının tanrısı, Keçi Başlı Şeytan Azazil” olarak, İslam’dan 1100 yıl (M.Ö.7.yy.)da rahipleri Kâtip Ezra/Azra, İslam’daki adıyla Üzeyir peygamberce Cebrail’in vahiyleri ile yazılmış olduğunu iddia ettikleri Tevrat’a göre Yahudilerin “Teke Tanrılarına, keçi/teke kurban ettikleri” anlatılmaktadır. Çoluk çocuk sahibi olan, doğuran, ölümlü, çöl şeytanlarına tapındıkları Arap kaynaklarında da geçtiğinden, Allah’ın o zamanlarda “Teke Tanrı” olarak tapınılan bir put olduğu açıktır.

Hatta, Üzeyir’den 200 yıl kadar sonra gelen, M.Ö.IV. yüzyılda Büyük İskender'in fetihleriyle Grek/Yunan idaresine giren Araplar da, Greklerin tapındığı, Anadolu’da, Balkanlarda “Bafo-Bafomet”, Roma’da Janus/Yanoş adıyla yaygın olarak tapınılan Keçi/Teke tanrıları Bafomet’e tapındıkları da bilinen bir gerçektir.

M.S.II.yüzyılda tekrar eski gücüne kavuşan İranlılar bölgeyi Greklerden temizlemiş, Arap yarımadasında da kendi azınlıklarını yerleştirirken Zervanilik adındaki şeytana ibadet etmeyi emreden dinlerini de kabul ettirmişlerdi.

İslam öncesi peygamber Muhammet’in kavminin dini bu İran Zervaniliğini kendi geleneksel dinleriyle harmanlayıp iman ettikleri dinleri de Yezidilikti, ki Muhammet, kendisi de Ezdi kabilesinden olduğunu söylediği “Hüküm Ezd’edir” hadisine bağlayarak siyer yazarları yazmaktadırlar;

“Emanet Ezd’dedir.” -Tirmizi,Sünen,no 3936-

“Ezd kabilesinden olanlar, Allah’ın yeryüzündeki aslanlarıdırlar. İnsanlar onları alçaltmak isterlerken, Allah onları yükseltir. öyle bir zaman gelecektir ki, kişi hep ‘keşke babam bir Ezd’li olsaydı, keşke anam bir Ezd’li olsaydı’ diyecek” -Tirmizi,no:3937-

Ezdiler (Farsça-Türkçe’de Yezidiler) ve diğer Çöl Araplarının “Azazel” adlı “Teke/Keçi” tanrılara tapındığını, M.Ö.VI.yy.da yani günümüzden “2.600” yıl, Hz. Muhammet’ten”1100” yıl kadar önce, Üzeyir peygamber, (Katip Ezra) tarafından yazılmış Tevrat’ın Levililer kitabında görüyoruz;

Lev.16: 10 Azazel'e düşen tekeyi ise halkın günahlarını bağışlatmak için canlı olarak RAB'be sunacak. Onu çöle salıp Azazel'e gönderecek.

Lev.17: 7 İsrail halkı taptığı teke ilahlara artık kurban kesmeyecek. Bu yasa kuşaklar boyunca geçerli olacak.

D Not 17:7 "Teke ilahlar" ya da "Teke görünümlü cinler."

Okuduğunuz ayetlerin kitabı Tevrat’ta çöl Araplarında ve Yahudilerde “Teke Tanrı” ya tapınma kesindir.



Solda Azazel sağda Bafomet
Hicaz Mecusiliği/Yezidiliğinden, Emevi Halifelerinden Mervan’ın soyundan Şeyh Adi tarafından üretilen Kürt Yezidilik dininde de tanrı bu “TEKE TANRI AZAZEL” dir ve adı “Azazil ve Tavus” olarak geçmektedir;

İlk gün, yani pazar günü, Azazil adlı meleği yarattı; işte o, hepsinin başkanı olan Ta'us Melek (Tavuskuşu Melek) 'tir.” Kitapları Mushafı Reş’in ayeti böyle demektedir. Aşağıda da okuyacağız.



İslam öncesi Kâbe’nin Hubel putu yani Allah da “Kadın memeleri  olan keçi başlı bir tanrıydı.” Anadolu Rumları buna “Bafomet” adıyla tapınıyorlardı. Paflagonya, Bafra, Bafa Gölü, Kıbrıs Baf şehirleri adını bu şeytandan alırlar. Bunlar, namaz, oruç, kurban her şeyi günümüz Müslümanları gibi yapıyorlardı. Bazılar iki, üç, bazıları beş vakit namaz kılıyorlardı.Günümüz Yezidi Kürtleri işte bu tanrıya yani Keçi Şeytan Azazel’e tapındıklarını kitaplarıyla ifade ediyorlar. Hem de , Yahudiler, Hristiyanlar ile Müslümanların tanrılarına “küfür ettiklerini” de belirtiyorlar.

Allah’ın İslam öncesi nasıl bir tanrı olduğunu Kur’an ayetleriyle de görmeye devam edelim;



Necm 53:19’dan 53:28’e kadar geçen ayetlerde bu şeytan’ın kılzarı El Lat, Menat ve El Uzza’nın adları ve onların “dişi” değil, Aramice’den Arapçaya geçen adlarıyla “Melek/Melik/Kral” oldukları işlenir;

Necm (Yıldız) Suresi 53:19,20,21,22,23,24,25,26,27,28.

19. Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı.

20. Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı.

21. Erkek size, dişi Allah'a mı?

22. İşte bu, insafsız bir bölüştürme.

23. Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.

24. İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?

25. Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah'ındır.

26. Göklerde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.

27. O âhirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.

28. Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.”

Bu ayetlerde geçen, İslam öncesi Allah adlı şeytanın kızları olarak tapınılan bu dişi şeytanları Kur’an “cinsiyeti belirsiz melekler” ilan etmiştir. Kur’an’a sokulan bu “şeytan adları” yüzünden, en eski Hadis ve siyer yazarı İbni İshak, Muhammet’i şeytanın vahiylerini Allah’tan sanarak “dine şeytanları sokmakla” suçlamış ve bu ayetlere de “şeytan ayetleri” demiştir. 1979 İran devriminden sonra bu ayetler üzerine kitap yazan Salman-ı Rüştü’nin de İran’dan canını kurtarmak için kaçmasına sebep de bu şeytan ayetleridir. “insan tarafından öldürülemeyen, semüre denen bir tür hurma ağacında yaşayan bu üç dişi tanrıça’dan El Uzza’yı Halid bin Velid öldürdüğünden,ona “Allah’ın kılıcı” namı verilmiştir. El Uzza boynu kılıçla kesildiğinde vampir filmlerinde olduğu gibi kor olup yanmıştır.



Muhammet, gerçekte Nasturi İncil’inden aldığı,Rahman ve Rahim tanrı Hay/Hayya” ile “Allah’ın” ortasını bulmakta zorlanınca, kendisine vahyedildiğini iddia ettiği dine,kabilesinin eski şeytan tanrılarının adlarını soktuğu zamanlarda, kendi kabilesinden de komşu Yemame bölgesi Sabilerinden de İbrahim’in bıraktığı, şeytana, putlara, ikonlara, resimlere, heykellere tapınmayan, aynı Sünni Müslümanlar gibi ibadet eden, bayramlarından haclarına kadar aynı şekilde ibadet eden, kendilerini “Hanifler” olarak tanımlayan Yemame Sabilerinden olup,Muhammet zamanında peygamberlik eden, “Rahman ve Rahim Hayy/Hayya’ya “Bismilhay ve Er Rahman Er Rahim” diyen Hanif Araplar vardı.



Muhammet’in kavmi Emevi/Umeyye/Kureyşliler bunların dinini beğenmezdi ve İran Zerdüştlüğünün Araplar için uyarlaması olan Mecusiydiler. Muhammed ise, Muhammed’den önce, kavmine yeni bir din aramak için Mekke’yi bir hac mevsiminden sonra terk edip ayrılan(Kynk-Siret-ül Resulüllah İbni İshak), Nasturi Hristiyanlığı benimseyerek geri döndüğünde, Mekke Nasturi kilisesi baş keşişi olan Varaka bin Nevfel’den Nasturi Hristiyanlığı öğrenmiş, bu Hanifler’in Hristiyanı olan dine girmişti. (Kynk-Buhari hadisleri- Vatikan rahibi Alberto Riviera’nın Prophet/Peygamber kitabı) Peygamberliğini ilan ettikten sonra bir gün Kâbe’de dua ederken “Bismillahirrahmanirrahim” demesine şahit olan bir Mecusi, “Muhammet İKİ TANRIYA tapınıyor demişti. Zaten Mecusi olan babasının dininden dönüp, Nasturi Sabi olan Muhammet’e “Sabiyye=dönek” dediklerinden, Sabiliğin “Yıldız dini” olması yüzünden de onu uzaktan gördüklerinde “Sabet et Nücum=Yıldız Göründü” (Kynk. E.H.Yazır Bakara 62.ayet tefsiri) diye alay ettikleri zamanda, peygamberliğini de ilan edip iki tanrı adını birlikte anmasıyla iş uzamış, kendi kabilesi ve amcaları, dayıları olan Kureyşliler çıldırmıştı.

Oysa, Allah’ın Kur’andaki sıfatları, “hay” adıyla birlikte olmak üzere tamamıyla El Hay’ın sıfatlarıdır, okuyalım;



Ali İmran Suresi 3:1,2,3,4,5,6.

1. Elif, Lâm, Mîm.(Açıklaması; Arap Ebced manasında Elif ve Lam Tanrı, Mim de Su ve yılan başı demektir. Arap alfabesi de siyah çıngıraklı yılan olan Allah'ın şekillerinden doğmuştur. Üçü birlikte "İki defa Ulu Yılan Tanrı"  veya "Elif=Öküz başlı" anlamından "Öküz başlı Yılan Tanrı" demektir.)

2. Allah... İlâh yok O'ndan başka... Hayy'dır O, Kayyûm'dur.

3. O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.

4. Daha önce insanlara bir yol gösterici olarak Furkan'ı da indirdi. Şu bir gerçek ki, Allah'ın ayetlerini örtüp inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Ve Allah hem Azîz'dir hem intikam alıcı...

5. Allah... Gökte ve yerde hiçbir şey O'na gizli kalmaz.

6. Rahimlerde sizi dilediğince şekillendiren O'dur. İlâh yok O'ndan başka. Azîz'dir O, Hakîm'dir.”



Bakara 2:255,256

2: 255. Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır.



2:256. Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.”



Böylece, “El Hay;Hayya, Rahman, Rahim” adlarının İslam ile inmiş sıfatlar olmadığını, muhtemelen Furkan’ın da Sabilerin din kitabı Cinze d Rabba, Süryanilerin Pşitto’su oldukları düşünülebilir.

Çünkü bu din kitaplarından başka kitaplarda “Adem, Havva, Şit, İsmail, Muhammet, Ahmet” adlarına ve “Nuh Tufanına” rastlanılmaz. Çünkü, Sabiler, Adem’in üçüncü oğlu Şit’in soyundan gelen Nuh(Nuha), çocukları, Sam, Yafes, Ham, onların soyundan gelen İbrahim, İsmail ve Yahya gibi peygamberlerin geldiği millettir.

Bakara 62, Hac 17, Maide 69 ayetlerinde Sabilerin iyilerinini cennete girebilecekleri belirtilir.



İşte bu milletten olan, gerçek adı “Müslim/Müslüm” olan, peygamberlik iddiasına başlayınca kendine taktığı adıyla “Yemameli Rahman” da denilen bu peygamber adayı da Medine’ye gelip kendisinden “birlikte peygamberlik etmeyi”, benzer ayetlerin kendisine de vahiy edildiği gerekçesiyle isteyince Muhammed’in dini İslam’a girenler şöyle tepki göstermişlerdi;

“Bize ulaşan bilgiye göre, Yemame’deki şu adam, Rahman denen kişi öğretiyor sana Müslümanlığı. Kuşkun olmasın ve yemin ederiz ki, biz hiçbir zaman Rahman’a inanmayız. Allah’tan vaz geçmeyiz” demişlerdir. (Kaynak-Siret el İbn İshak, Muhammed Hamidullah 180/254)

Bu peygamber adayının teklifini Muhammet ret edince onu aşağılamak için “Müseylemet-ü Kezzap” yani adı olan “Müslim” ’i aşağılayıcı biçimde bozarak “Müseylime” ve de “çok yalancı” anlamında “El Kezzap” demişlerdir. O da peygamberlik iddiasında bulunan Secah adlı bir kahin kadın ile birlikte yıllarca peygamberlik iddiasını sürdürmüş ve Ebubekir’in halifeliği zamanında Yemame’ye yapılan savaşt öldürülmüş, Secah ise kadın olması ve tehlikesin görülmesi sebebiyle olsa gerek serbest bırakılmıştır. “Rahman ve Rahim Tanrı/Allah” kavramında din tebliğ eden bunlardan başka üç kişi daha vardır. Onları Muhammet kendisi savaş açarak öldürtmüştür.

“Rahman ve Rahim” tanrı tebliği ve “Allah” adlı putun inkârı yüzünden gelen tepkileri yatıştırmak için aşağıdaki ayetler inmiştir. Her ne kadar Kur’an tefsircileri bu olayı gizleseler de ayetlerin iniş sebebi itiraz götürmeyecek derecede bu olayın olduğudur;



İsra Suresi 17:110;111

17:110. De ki: "İster Allah diye yakarın, ister Rahman diye yakarın. Hangisiyle yakarırsanız yakarın, en güzel isimler/Esmâül Hüsna O'nundur. Namazında/duanda sesini yükseltme, kısma da. İkisi ortası bir yol tut."

17;111. Şöyle de: "Hamt, o Allah'a özgüdür ki, çocuk edinmemiştir; mülk ve yönetiminde ortağı yoktur; âcizlik yüzünden dost edinmemiştir." Ve tekbir edip yücelt O'nu!

Oysa Sabilerin El Hay/Hayya adlı tanrıları Melki d Nura (Nur/Işık kralı/Meliki)maddi bedene sahip değildir ve çocuğu yoktur ama yaratır, yarattıklarına “oğlum” diye hitap eder.

Şimdi Cin Ze di Rabba kitabından El Hay/Hayya’yı tanıyalım;



Hayya


Hay=Yaşam,Hayat.



Hay,Sabi inancında üstün bir tanrıdır. Genellikle “Nukrayya (Nukriia)” yani “yaratık, varlık, tarif edilemeyen”, ‘onun azametinde daha önce bir varlık görülmemiştir’ şeklinde tanımlanır. Görülen ve görülmeyen, iki tür varlığın kaynağıdır, varoluştan önce var olan yaratıcı bir güçtür.



Hay (Yaşam) ışığın yerinden meydana geldi, sular da Hay’dan meydana geldi. Sudan ışıma çıktı, ışımadan Işık meydana geldi, Işıktan da Üstralar var oldu.

Hay, yaşamın Işığın ülkesinden,suların Hay’dan,sulardan Işımanın, Işımadan Işığın, Işıktan Hayın önünde duran ve dua eden Üstraların var olduklarını bilir. 288



Işıktan dünya, İlk Hay(Yaşam)dan art arda çıkan şekillerden meydana geldi. 290 İlk Yaşam’ın şekinasından Haya Kadmaya ortaya çıkar çıkmaz yüz altmış Ürdün nehri yarattı ve her birinin başına iki koruyucu koydu. ... Sonra, 360 Işıktan dünya yarattı.291



Allah’ın Oğlu, Beyaz Elbise (Örtünme),Sarık (Baş örtüsü) kavramlarının temeli;

 


Cinze’nin bir diğer bölümünde İlk Yaşam, büyük Mana’ya, dikkatlice kendisine bir oğul yarattığını  bildirdi. Mana, oğlunu ışıyan bir elbise ile giydirmesini ve başını ışıktan bir sarık ile örtmesini söyledi. İlk Yaşam eğilerek ulu, üstün Mana’yı övdü, ona secde etti ve ona dedi;



“Düşündüm ve tek, ulu, haklı, “Bir” olandan, büyük, haklı, “Bir” olan, bir oğul yarattım. Ulu Mana İlk Yaşam’a, “git ona, ışından bir elbise giydir ve başını ışıktan arı bir sarıkla ört” dedi.”293



Yaratılış efsanesine göre “Ulu Mana (Ulu Sır/Giz/Anlam)”ya tek tanrı kabul edilen Hayya/Hay secde etmektedir. Bu durumda “Ulu Mana”, “İlk Yaşam/ Hay” ’dan büyüktür. Ama Sabiler ille de Hay’ı tercih etmektedir.



Tek Tanrı Kavramı;

 İlk Yaşam/Hay, Sabilerin açıkladıkları, ibadet etmeye değer esas tanrısıdır. Paylaşılan tek olumlu görüşe göre,O; aluiya kulhun ubadiya “her şeyin ötesinde”, balma di nura -Işığın dünyasında “bütün yaratıkların üstünde” dir.”.29s



Kur’an 11.Suresi,Hud ayet “7”de Allah’ın yerini “suların üstündeki Arş” olarak tanımlar.İslam ulemaları “Arş” kelimesini “gök” olarak çevirmişlerse, Ugarit metinlerinde ve yukarıdaki Sabi metinlerinde de “sulardan yaratılan Ürdün (Nehir demektir) nehirlerinin üzerinde aktıkları “ilk toprağın” adı olduğu açıktır.O toprakta evreni kaplayan büyük engin’in üzerinde idi.



“11:7. O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su üzerinde idi..."

Hay, “her şeyden önce var olan ve Nur/Işık Alemlerini yaratandır. O alemlerde maddi-fiziki beden, şekil yoktur her şey ve herkes Nur’dan-Işıktan’dır.Yukarıdaki metni tekrar alalım;

“Hay (Yaşam) ışığın yerinden meydana geldi, sular da Hay’dan meydana geldi. Sudan ışıma çıktı, ışımadan Işık meydana geldi, Işıktan da Üstralar var oldu.

Hay, yaşamın Işığın ülkesinden, suların Hay’dan, sulardan Işımanın, Işımadan Işığın, Işıktan Hayın önünde duran ve dua eden Üstraların var olduklarını bilir. Ayet-288

Hay, “doğurmaz, doğurtmaz, ama kendisine bir oğul/hizmetçi/köle yaratır ve kendisi de kendisinden üstün olan, hiç bir maddi sıfatı olmayan “Ulu Mana’ya da secde eder. Bu da “namaz” dediğimiz olaydır ve kendinden üstün olan “ulu yaratıcı”yı övmek için yapılır;


“Cinze’nin bir diğer bölümünde İlk Yaşam, büyük Mana’ya, dikkatlice kendisine bir oğul yarattığını  bildirdi. Mana, oğlunu ışıyan bir elbise ile giydirmesini ve başını ışıktan bir sarık ile örtmesini söyledi. İlk Yaşam eğilerek ulu, üstün Mana’yı övdü, ona secde etti...”



15 Nisan'da İsa'nın dirilişi için
namaz kılan Hristiyanlar.
Ama Sabiler, “Ulu Mana” adlı asıl var edici tanrıları kenara itip, El Hay’ı yüceltmişlerdir. Sarık/Aba/Pelerin/Cübbe de “Hay’ın” alt dereceli tanrılara/meleklere verdiği onlara güç veren giysileridir.İslam, Yahudi ve Hristiyanlara uyarak bu konuyu hiç ellememiştir;

Tek Tanrı Kavramı;

İlk Yaşam/Hay, Sabilerin açıkladıkları, ibadet etmeye değer esas tanrısıdır. Paylaşılan tek olumlu görüşe göre,O; aluiya kulhun ubadiya “her şeyin ötesinde”, balma di nura -Işığın dünyasında “bütün yaratıkların üstünde” dir.”.29s



Tamamıyla “ışık/Nur” olan ve cennet olarak da kabul edilen Tevrat’a “Işık Krallığı” olarak da geçen “Nur Alemi”ni yaratan, “yarı fiziki (ışık ve mana)” yapıya sahip El Hay, Kur’an tarafından da benimsenmiş bir tanrıdır.



Rahman ve Rahim tanrı ise bütün gökleri, gök cisimlerini, üzerlerinde yaşayan gök halklarıyla birlikte yaratan “Gök Ana Pira” dır. Muhammet, Allah’Iı “her zaman diri-genç, bunama-yaşlılıktan muaf tanrı” sıfatlarını yakıştırmak için “Rahim, yaşamı içinde barındıran” ve gençliğini koruması bakımından da “rahman” terimini kabul etmiştir. İslam öncesi Tevrat’ın Yahve’si, İncil’in İsa’sı ve öteki dinlerin tanrıları “doğan, doğuran, yaşlanan ve ölen” tanrılardı. Bu kusurları kaldırmak için de Sabilerin Gök Ana’sı Pira (Rahim ve Am),diriliğini koruyan, ezel ebed, bunamayan Ulu Mana ve El Hay’ın sıfatlarını birleştirmiştir.



Oysa bu sıfatların hepsine sahip olan ve “hay” adıyla da anılan Babil’lerin Marduk’u sıfatında kusursuz, fiziki şekli olan “Manda di Hayya” adlı tanrı, şeytan Er Ruha, oğlu Ur’un ejderhalardan oluşan ordularıyla savaşıp yendiğinden tüm tanrıların sıfatlarına sahiptir. Ezel Ebed olarak tanımlanır. Muhammet de M.Ö. 1300’lerde firavun Akeneton, M.Ö.4.yy.da Grek Sokrates’in başaramadığını,”Bismillahirrahmanirrahim (Yaşamı içinde barındıran, koruyan- Her zaman genç-diri)” sıfat tamlaması içinde ifade etmeyi başarıp, insanlara kabul ettirebilmiş bir devrimcidir.



Hindu dininde Lingam, Gök Ana
ve altta Gök Ana'nın siyah gece
elbisesini giyen Hristiyan ve
Haceri Esved
Ama, verdiği tavizler yüzünden de felsefesi de bozulmuştur, dinin temel akideleri içinde hac (Gök Ana Pira’nın rahmine ibadet), kurban (toprak-su temelli cin ve şeytanlara yemek, kan sunusu), putları melekleştirme (Allah’ın ve kızlarının adları, Hacerül esved=Gök Ana Pira’nın amına hürmet) gibi sayısız ilkellikleri de ayıklayamadan dini tamamladıysa da bunlar beğenilmemiş ve üçüncü halife Osman zamanında elde edilen “dört Kur’an” yakılmış, yeniden yazılmış, onlar da beğenilmemiş ve Grek Hermetizminin tasavvufu esas alınarak M.S.750’lerde Bağdat ünüversitesinde “İniş sırasına değil, metin uzunluğu sırasına göre” dizilen, çoğu da Nasturi Hristiyanların İncil’inden derlenmiş surelerden ibaret bir Ku’an oluşturulmuştur. Arapça bilenler Youtube video sitesinde “Arabian Ginze di Rabba” yazarak arama yaptıklarında, bu İncil’in Arapçasının imam tarafından okunuşunu dinleyebilirler.

Arapların inatları yüzünden, Sabilerin “El Hay” ’ının sıfatlarında, Kabe’nin “Teke/Keçi şeytanı Allah”ın adını zikrederek iman eden Müslümanların dualarını hangi tanrının kabul edeceği bence tartışma konusu yapılmalıdır.



İslam gerçekten ilahi bir din olsaydı, Bakara 2:256’daki “Dinde zorlama yoktur...” ayeti gereğince kan akıtılmaz, dinin ilahiliğine kapılan insanlar, Zerdüştü, Zervani’si, Sabi’si, Hristiyan’ı, Budist’i, Brahman’ı kendiliğinden gelir girerdi.



Oysa, Muhammet, “22” yıllık peygamberliğinde “27” savaş yapmış, kendi dinine girip de “zekat 1/5 oranında gelir vergisi” vermeyi ret ettikleri için dinden çıkanları bile kılıçla dine sorlamıştır. Ya Bedevileri dine zorlamak için inen “Tevbe Suresi 5 Tuttuğunuz yerde öldürün” ayeti tam bir zulüm örneğidir.



Tevbe Suresi 9:5;

“9: 5. O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.”

Evet, ezel-ebed, yerlerin göklerin yaratıcısı, her şeyin ve bizlerin de sahibi, hüküm gününün “adil yargıcı” yüce Allah, “zekat” yani “vergi” derdine düşmüş, “vergi/zekat verirlerse yollarını açın”, yani bırakın demektedir.

Böyle ilahi bir din olabilir mi?

Yoksa, Roma’nın Arapları İran ve Yahudi isyanları tehditlerine karşı, “yıldız dinlerine uygun Hristiyanlık dinine” geçirdiği, adının da Sabilik’ten alınma olduğu uydurma bir din midir?

İslam, tamamen bağımsız ilahi bir din ise İran şahı Yemen valisi Bazan’dan Muhammet’İn kellesini isterken, Roma neden engellememiştir? Hatta, kesin İran zaferinden sonra 627’de Halep’te Ebu Süfyan ile Roma imparatoru Herakles neyin pazarlığını yapmışlardır da bir den Muhammet’e Süfyan Mekke’Yi teslim etmiş, beş senede (627-632) tüm Arap yarımadası tek devlet, 13 yılda da (627-640) Horasan’dan Libya’ya kadar kolayca her teri işgal edivermişlerdir?

Bu İslam din adamlarının iddia ettikleri gibi, dine insanların gönüllü olarak akın akın girmeleriyle değil, kılıçla olmuştur.

Sabilerin kitabı eğer bu metinleri, İslam çıktıktan sonra “bilgiçilik olsun diye” yazılmayıp, ilahi vahiylerden ibaretse, İslam da kendinden önceki Tevrat, İncil kitapları inananları gibi şeytani bir dindir.

Okuyalım bakalım İslam ne kadar şeytana hizmet eden bir dinmiş;



“”Sabilerin kitabı Cin ze di Rabba s.144. Müslümanlar için ne diyor?;



“Nirig (Mars) Mezhebi Kuruldu, Muhammet/İslam



Bütün yaratılmışları aldatan,

Ve onların şeytanları yeryüzünün vahşiliği içinde

her yede hareket edeceklerdir.

Dip Not;

1183 nirig, n’rig (Babil. Nirgallu,Nergal ) Gezegen Mars, Muhammet ile ilişkilendirilmiş ve Arapların sembolü olarak kabul edilmiştir. (MD, 229)



(Ginza d-Rabba R.Sayfa. 144)



Medine ve Hayber'de Banu Kureyza Yahudillerinin
katledilişlerini çizen minyatür 19.yy. İran
Ve, dünyaya aptallıklarını göstereceklerdir....”

Ondan çıkan (humra) tılsımları, dünyada onlara gazap etme yetkisi verecektir.Savaş birliklerinin başında at üstünde oturacak, onları kim çağırırsa, cinayet işleyeceklerdir.

Savaş birliklerinin başında ata binerek oturacaktır.



1184: humra veya humarta (tılsım) ruh (MD p. 135).



Ve dünyada kan dökecektir.

Katliam işlediği günde,

Yaptığı iyi işlerden daha çok zevk alacaktır.

Cinayet işlediği günde,

Laklak edip kalben gülecektir.

Cinayet işlemediği günde,

Mürair otu gibi vücudu kuruyacaktır.

Nirig’in (Mars) yarattığı mezhep,

günlerin sonuna gelindiğinde kurulacaktır.



1186 murrair, güney Irak’ta yetişen çok acı bir ot.”



“Arap Abdullah” (Abdula Arabiya/Arbaya)

“Büyücü/Şeytan Bizbat’ın oğlu Ahmet” (Ahmat bar Bizbat)

Ruha’nın oğlu Muhammed” (Muhamat brah d Ruha)

“Arap peygamber” (Nbiha arbaya)

“Arapların kralı” (Malka d Arbaya)

Ginza ve Draşya d Yahya adlı kutsal metinlerinde Muhammet’indüyaya çok kötülük getiren kişi  olduğu, Divanı Abatur’da (S.29) ise “zarar yıkım çocuğu” şeklinde anılır.”

Mars savaş konusunda ona yardım eder, kılıçla insanları dinine sokar bu yüzden ona “Kan dökücünün oğlu Arap” adını verir.

İfade şöyledir;

“Ey Arap çağında yaşayan rahipler. Kan dökücünün oğlu Arap’ın oraya çıkması, dünyada bir peygamber gibi davranması, öyle ki Yahudiler gibi sünneti uygulaması ve sözleri değiştirmesinden önce olanları söyleyeceğim; Zira o sahte peygamberlerin en aşağısıdır. Mars ona eşlik etmektedir. Çünkü o yalan peygamberlerinin sonuncusudur/ mührüdür.,Ondan sonra Mesih zamanın sonunda çıkacaktır. Ey Nasuralar, kan dökücünün oğlu Arapın ortaya çıkması, dünyada peygamber olarak anılması, Mars’ın onunla inmesi, kılıç çekerek insanları kendi dinine döndürmesi öncesi hakkında sizi bilgilendireceğim.”(Haran Gaveyta S 12)



Divanı Abatur da (S.37) gene “ Muhammet’in Musa üzerinde hakimiyet kurduğunu ama Abdullah’ın onun yasasını kıracağını” yazar.

Haran Gaveyta adlı kitaplarında (S.13) Muhammet’in ortaya çıkış sebebi, onun doğumundan 86 yıl önce kötü güçlerin (Adonay’ın) Sabi toplumundan Kikil’i kandırarak Sabilerin inançlarını bozacak şekilde kelimelerin yerlerini değiştirdikleri yazılıdır.



Müslümanlar geçmişte de bu gün de “kan döken zalim, cinsi sapık, pedofilik evlilikler yapan kavimler olarak bütün dünyada nefret edilmektedir.. Taliban, El Kaide, Işid, Boko Haram gibi İslami örgütler yaklaşık “40” yıldır insanlığı İslam dininden nefret ettirmişlerdir.

Buna Suudi, Mısır, Katar Vehhabi imamlarının, İran’ın Humeyni’sinin Küçük Yeşil Kitap’ı (Tahrir el Vesile) büyük zemin hazırlamışlardır.



Yerde yatan Ortadoğu Müslümanları
Solda Amerikan Haçlı askerleri
sağda Ürdün, Suudi Arabistan ve
Katar, siyahlılar da IŞİD temsil edilmiş.
Sabilerin bu kitabı, M.Ö.3000’lere uzanır, eğer dinler çıktıkça bunlar kitaplarına “bunlar bize önceden bildirilmişti” demek için bu olayları yazmadıysalar, oldukça ileriyi gören bir dinleri olduğunu söyleyebiliriz. Cin Ze di Rabba kitabı, ne Tevrat’ı ne Grek ne Nasturi ne Habeş (Etiyopya, Sudan, Ermeni) İncillerini ne de İslam’ı  kabul etmediği gibi peygamberlerini de “şeytan, şeytanın köleleri” olarak tanımlamaktadır.



İslam gerçekten siyasi bir din olmasaydı, Muhammet’in kendi kabilesi olan Ezdilerden Kaysı kabilesi, Haçlı seferleri öncesi, Lübnan Vadi el Teym bölgesine gelerek Dürzi olmazdı, hilafeti Abbasilerden, sonraları da Fatımi Mısırlılar ile Osmanlı’dan geri almak için haçlı Vatikan ile birlikte olup, Müslümanları arkadan vurmazlardı. 1919 senesine kadar hacca giden Müslümanlara baskın yapıp, onları soymaz, ırzlarına geçmez, kadınlarını köle olarak pazarda satmaz, haçlılarla bir oldukları için İtalya’ya kadar sürülmezlerdi.(Kynk-Amerikan Kaynaklarına Göre Dürziler-alaeddinyavuz.blogspot. com)



Hatta hiç zulüm yapmaz, diğer kavimleri de kendi kavimlerini de kendilerine düşman etmezler, hilafet de yeryüzünün hakimiyeti de onlarda olurdu.

Neden bu ilahi emirleri indiren tanrıları Allah, 100 yılda Arapları terk etti ve başka milletlere köle etti?

Peygamberin kendi milletinin bu gün, 1739’da İngiliz ajanı Hemper’in, Muhammet’e karşı koyan Necd’li Nasturi ve Musevi Araplarından olan Mehmet Abdülvehhap ortaklığıyla çıkarılmış, hilafeti Osmanlı’dan almayı amaçlayan, Osmanlı halifelerinde “tarikat” bile kabul edilmemiş, 300 yıl Müslüman-Türk katliamı yapmış Vehhabi olmaları, Muhammet’in Roma köleliğine uygundur ama Türk milletine ve Arap olmayan diğer Müslümanlara yakışmamaktadır.

Hatta, İran’dan Libya’ya kadar Emevi İslam imparatorluğu (632-640) sekiz yılda Roma desteğiyle büyüdüğünde, Araplar Roma’yı da işgal kalkınca “İslam-Hristiyan düşmanlığı başlamıştır. Vehhabi Arapların Vatikan ve Amerikan, İngiliz kölelikleri bile bu yüzden atalarına ihanet sayılmalıdır ama yapıyorlar işte.

Muhammet’in nasıl bıraktığına dair pek kanıt olmamakla birlikte günümüz İslam’ının tanrısının sıfatları Nasturi İncil’inden, adı Kureyş’in Teke tanrısından, bir dindir. Yaygın bir deyim olan “Allah’ını şaşırmış” tabiri, İslam için çok uygundur.


Eğer, gerçekten bir yaratıcı varsa, Müslümanların saçma ibadetleri yüzünden ne El Hay ne de Allah Müslümanların ibadetine değer vermeyecektir.

Kardeşim bir karar verin, hangisine tapınıyorsunuz?

Bir de, İslam'a çok benzeyen, günde iki, üç, beş-yedi vakit namaz kılan, Allah'a inanan Süryani, Nasturi, Yezidi, Gregoryen Ermeni  devşirmesi imamlarınızın 21.yy.Roma'sı Amerika Birleşik Devletleri ile Vatikan'da hazırlanmış "Ilımlı İslam" denilen "Yeni Roma İslam'ı" üzerine kurulu İslam devleti kurmaya kalkarsınız.
Sabilerin dedikleri gibi çok gülünçsünüz. Kıyamete kadar aptallıklarınızla anılacaksınız.
Bana kızmayınız, cumhurbaşkanınız bile 1915 tehcirinden kaçıp Gürcistan'a sığınan, Batum Bagata (Asi) kasabasına yerleştirilmiş, sonraları Rus idaresindeki Rize'nin Rum kasabası Potamya'ya (Güneysu) yerleşmiş dedesi Teyyüp'un torunu Recep Tayyip Erdoğan'dır. Eşleri rahibe kıyafetleri giyip hac takarak gezen Siirt Süryani'lerinden dönme Arap Emineresa (!) hanımdır.
Tacı haine giydiren milletin kanı dinmez!


İbrahim peygamber ile Allahın anlaşma maddeleri 

18 Şubat 2016 Perşembe

AKP NİN ÇETREFİLLİ SİYASETLERİNİN BOMBALARIN SIRRI

ASLA OKUMAYACAK, AYILMAYACAK TÜRK MİLLETİNE ve MASALLARDAN İBARET ARAP DİNLERİYLE KİMLİKLERİNİ YİTİRMİŞ MİLLETLERE...



AKP, 13 yıldır B.O.P olarak bilinen siyasetin temsilcisi ve cumhurbaşkanı ve başkanlık hevesindeki R.T. Erdoğan da bu projenin eş başkanıdır. Bunu 26 kez toplantılarda söylediği, her türlü yazılı ve görüntülü kayıtlarla belgelenmiştir.



Bu IŞİD/ISIS haritası aslında bu Masonik yapılanmanın
haritasıdır.Efsanevi Sabi imparatorluğunun haritasıdır.
Sözde M.Ö.1300'lerde III:Tutmosis'in imparatorluğu
bu haritaymış.
Proje, Kuzey Afrika, Doğu Afrika, Arap yarımadası, Türkiye, Irak, Suriye ve İran’da rejimleri yıkmak ve “demokrasi” adı altında, Masonik, Şatanist bir Harami iktidarı kurmaktır.

Bu proje 11 Eylül 2001’de Şatanist Mason G.W.Bush’un İkiz Kule komplosundan sonra ilan ettiği Haçlı seferi ile uygulamaya konulmuştur ve elan sürmektedir.

NATO üyesi olan ülkemiz ve NATO ordusu olan ordumuz da bu siyasetin haliyle baş uygulayıcılarındandır. Ancak bunca güce rağmen projede AKP ve cumhurbaşkanı çok istekliyken ordu tereddüdünü her zaman göstermiştir. Bu da iyi olmuştur.

Faturalarından birisi içine itildiğimiz terör dolu yıllar olsa bile.



Dün, 17 Şubat 2016 günü, saat 18.31’de Ankara’nın göbeğinde, hem de adı da “Devlet Mahallesi” olan devletin bütün kurumlarının yer aldığı bölgede, beş askeri personel servis aracının arasına girip en az 50kg. patlayıcı yüklendiği söylenilen lüks aracı intihar saldırısı tarzında kim patlattı?



Hükumet tarafından yapılan açıklamalar önce Veysel Eroğlu ağzından “terör örgütü zannı” şeklindeydi, bu gün de PKK-PYD gibi AKP’nin 13 yıllık ortaklarına kesildi.

Yarın bir başkası çıkar bu işler karışır gider.

Ortalık bu işlere meyilli taşeron terör örgütünden geçilmiyor. Mutlaka birisi yapmıştır.

Ama biz önce “Neden Yapıldı?-Kim yaptırdı?” sorusunu işleyelim.



1-Irak’ta Saddam’ın eski askerleri ve onlarla ortak IŞİD, ya da AKP siyasetlerine gıcık olup bunlarla hareket edenler yapmıştır. Irak’a emperyalizmi AKP ve Kürtler birlikte soktular. Yapmış olabilirler.



2-Libya yapmıştır. Kaddafi’nin onca güvenine rağmen adama ihanet edildi ve feci şekilde öldürülmesine sebep olundu. AKP de deniz kuvvetlerinden bir donanma birliğini gönderdi ve Libya’lı bir genç Topkapı Sarayında tüfekle eylem yapmıştı hatırlayalım. Hala Kaddafi’ye bağlı yapılanmalar Libya’da varlar ve gittikçe de güçleniyorlar. Neden olmasın?



3- Gürcistan yapmıştır. Saakaşvili’ye verilen güvence nedeniyle adam Osetlere saldırmış, Ruslardan bir güzel dayak yemiş ve AKP-R.T.E. de ona yardım etmemişti. Onlar da 2003 Gürcistan azınlık raporunu internete düşürmüşlerdi. Bunu tesadüfen bulup Türkçeye çevirdiğimde de blogumu sildirtmişlerdi. Yani Gürcüler’in AKP düşmanlığı nedenleri vardır.



4-İran yapmıştır. Zaten bölgede İran ile hakimiyet için kapıştırılıyoruz. AKP’nin ahmak siyasetleri sayesinde bu kadar yalnızlaştığımız, dışlandığımız ortamda hem de AKP’nin yarı resmi kanalı Haberkürt Tv’de daha 10 gün önce Kars bölgesi Caferilerinin temsilcisi üzerinden İran’a, AKP’nin angut kalemşörleri çok ağır notalar verdiler. Bunun bir karşılığı olmalı. Neden olmasın? Sen alemin kuyusunu alenen kazarsan senin de kazarlar kuyunu.



5- Suriye yapmıştır. Suriye’deki Derezilerin bir kolu olan Nusayri Esed rejimini devirip yerine Ürdün’deki gibi Sabi/Arami/Süryani soyu temelli bir iktidar kurmak için Süryani R.T.E’nin yapmadığı hakaret, kurmadığı tezgah kalmadı. Elan onlarca çakma terör örgütü, Esed rejimine karşı AKP hükumeti destekli mücadele etmektedir. Rusya desteğiyle son günlerde boyunları kırılan bu yapılanmaların ardından ABD-Rusya anlaşarak hem Suudi, Katar ve Türkiye’ye “geri çekilin” durun demiş, aynı gün bu Araplar Rusya ile çıkarılacak petrol limitini birlikte kararlaştırma konusunda ortaklık anlaşması ve bir çok ticari anlaşmalar yapmışlardır, arayı düzeltmişlerdir. Türkiye de sümüğünü çekmiştir. Tam dışlanmış, yalnızlığa itilmiş, böyle sevilecek kıvamda iken bir şeyler sığdırmak da neden olmasın?



6- Rusya yapmıştır. 1991’de SSCB’nin çöküşünden beri bavul ticaretiyle başlayan ve 2015’e kadar süren dostluklara rağmen SSCB’nin çöküşüne neden olan 1979 Afgan yenilgisinde Türkiye’nin payı vardır. 1992’de Kenan Evren-Turgut Özal ile zirve yapan Amerikan uşaklığı merkezli Kafkas siyasetleriyle 1992’de Azeriler, 2008’de de Gürcüler Ruslara saldırtılmış, bunların ağır faturalarını bu ülkeler ile Rusya ödemiştir. Azerbaycan hem toprak kaybı hem de soykırım yaşamıştır. O bile yapabilir. Neden olmasın? Rusya’nın bu uşaklıklara karşı çıkmasına, iyi dostluk ve ticari ilişkilere rağmen Rusya’nın Suriye’deki çıkarları göz ardı edilmiş, son olarak düşürmediğimiz Rus askeri uçağını düşürdük diye havalar basılmış faturası da aynen çakılmıştır.

Yazılanlara göre Rus krizi en az “11” milyar dolara mal olmuştur. Buna istinaden Ruslar PKK, PYD, Irak Barzani Kürdistanı ve Beşar Esat rejimini desteklemiş, halktan gizlenen operasyonlarda çok sayıda Türk askeri veya Esat rejimine karşı savaşan sözde özgürlük savaşçısı adlı Türkmen, Uygur, Çeçen, Abaza, Çerkez kökenli Vehhabi işbirlikçi militanlar öldürülmüştür. Son günlerdeki sınır ötesi bombalamalar bu örgütlere destek amaçlıdır. Ama, Ruslar sınır boylarımızı halı bombardımanına tutmuş, sınır ötesine gidebilmek mümkün olmamıştır. Bunun da bir faturası vardır. O da yazılacaktır. Ankara bombası faturalardan biri olabilir.



7-Amerika yapmıştır. 2001’den beri, defalarca Irak’a girmemiz emredilmiş dinlenilmemiş, yetmedi, askeri üs istenilmiş onlar da verilmemiştir. Yetmedi, 2008 Gürcistan Rus savaşında Gürcistan’a destek verilmemiş, Gürcülerin sopa yemesi seyredilmiştir. Yetmedi, Libya’ya girmemiz istenilmiş amna sadece gözlemci küçük bir deniz muhrip birliği gönderilmiş, işin ağırlığı NATO’ya yüklenmiştir. Yetmedi, 2011’de Kaddafi’nin ölümüyle sonuçlanan Libya işgalinde görevli binlerce El Kaide militanı Ürdün-Lübnan hattından Suriye’ye sokulmuşken geçen beş yıl içinde neredeyse her ay Amerikan yetkilileri buraya Suudiler, Katarlılarla girmemizi emretmişler ama her defasında bu “hayır” denilmese de sallanmış ve gönüllü, paralı terör birlikleriyle bu hizmetin (işgalin) verilmesi tercih edilmiş, NATO üyeliği ve B.O.P  sorumlulukları yerine getirilmemiştir.

Bu arada Rusya, Çin, K.Kore Suriye’ ye dolmuş ve asla askeri olarak operasyon yapamayacağımız bir ortam doğmasına yol açılmıştır.

Şimdi de daha iki gün önce bu devletler aralarında anlaşarak Suriye sorununu kapatmışlardır ve sıra hesap sormaya gelmiştir. AKP’nin Esat çığlıkları da Lorel- Hardy komedisini bastırmıştır.



Tarih boyunca her türlü dostluğumuz, ortak geçmişimiz olan bütün milletlerle aramız bozulmuş, ziyaret için gidilen Ekvator ülkesinden bile “nota” yiyip dönülme rezilliğiyle yalnızlığa itilmiş isek, sebebi aslen 1915’te Enver paşanın tehcirinden kurtulmak için Gürcistan’a sığınan ve zamanın Rus çarının emriyle Batum ve çevresine yerleştirilen 67.500 Süryani isyancıdan olan dedesi Teyyüp’ün, ilk yerleştiği yer olan Batum Bagata (Asi) kasabasından kalkarak, Rize’nin 60 yıllık Rus işgalindeyken gelip Rize- Potamya (Güneysu) kasabasına yerleşmesinin ardından 1917 Süveyş Kanal yenilgisini takiben, İngilizlerin emriyle Adana’da Ermeni krallığı kurmak için Suriye’den geri döndürülen 178.000 Fransız üniformalı asiye destek için gittiğinde bir vatan evladının kurşunuyla tahtalı köyü boylamasından kaynaklı bir “Türk ve Müslüman düşmanlığı” nefretiyle bu ihanetlerin bilinçli yapıldığının belgesidir. Türk adının nefret edilen ad olmasına “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve hükumeti” sıfatlarıyla hizmet edilmektedir.



Bölgemizde, kökleri, Kur’an'da da geçen Sebe kavmine uzandığını iddia eden, Sabiler, Süryaniler olarak bilinen ve genel adları da M.Ö. 1800’lerde Asur kralınca dağlara sürülen Aramilere (Aramilerden Haramilere-adilyargic.blogspot.com) uzanan bir “soy temelli” bölge hakimiyeti kurulmak istenilmektedir. Bu Aramiler, dağlarda 4000 yıldır asırlarca haramilik yaptıklarından “ARAMİ” olan adları “HARAMİ” ye çıkmıştır. Meşhur “Kırk Haramiler” masalı bunların Urfa-Mardin-Diyarbakır dağlık bölgelerine “Tur Abdin=Köle Dağları” adını vermelerine sebep olan Haramililik efsaneleridir.



1658’lerde Bitlis Hanı Yezidi Abdal Han ile başlattıkları, Melek Ahmet paşanın bastırdığı Yezidi Kürt isyanlarını da bunlar çıkarmışlardır ve bu adla saklanmaktadırlar. PKK militanları içinde çok sayıda Süryani/Arami kadın-erkek militan mevcuttur. HDP’den Süryani milletvekilleri çıkarmaları boşuna değildir. Çoğu Şafi, Adeviye tarikatı mensupları olarak görünür ve Sünni Müslümandan ayırt edilmeleri itiraf etmedikçe olanaksızdır. Çünkü bütün Sünni İslam akideleri bu Süryani, Nasturi Hristiyanlığından alınmadır. Nasturlier beş, Süryaniler günde yedi vakit namaz kılarlar. Ramazanda İmsak vakti sabah namazı ve televizyonlarda teeccüt namazı dayatmaları bundandır. Sünnet olurlar. Sarık, cübbe kutsaldır mutlaka giyilmelidir, dinlerinin temelidir, namaz kılmayanı öldürürler, günahları saçlarında toplandığından saçlarını gizlerler. Saçı görünen 40.000 yıl yanacaktır diyen sahte hadisleri dine bunlar sokmuşlardır. Hırsız ve yağmacıdırlar bu yüzden devlet bunlarca daima soyulmaktadır. Sarayları kendilerine iktidarı veren Allah olduğuna inandıkları siyasi önderleri için yaparlar.



O saraylar aynı zamanda Süleyman mabedi gibi “Allah’ın evidir, Beytullah’tır”.



Bunlarla hareket eden ve dinleri bundan doğan Yezidi Kürtlerde de Halife Yezid tanrılarıdır, Ebu Süfyan ve Muaviye tanrılarının babaları yarı tanrılarıdır. Bu yüzden “Sahip” anlamına gelen Rumca “Efendimiz” sözünü anmadan bunların adlarını söylemezler. Çünkü inançlarına göre soy olarak da Rum bunlardır yani Aramiler ve onlardan olduklarını gizleyen Yezidi Kürtlerdir. Rum “R.M.=URUM” Arami dilinde “Öküz Başlı Yılan Tanrı” anlamına gelir ve İslam öncesi kara çıngıraklı yılan olduğuna inanılan Allah’ın da adıdır. Zılgıtları da yılanın çıngırak sesidir. Siirt Süryani’si Arap Emine Erdoğan boşuna Rahibe kıyafeti giymemektedir. Beştepe’deki saray bu yüzden yapılmıştır. Siz onları Müslüman sanmaya devam edin. “Tacı haine giydiren milletin kanı dinmez”, kanlarınız da akmaya devam etsin.


Recep Tayyip Erdoğan’ın Harami soyu, Yemen Aramileri olan Necd’li Suudlar, Mısır’da ve Lübnan’daki Dürziler üzerinde iktidarı ele geçiren Aramiler ile bizdeki sözde millici dinci, türbancı Sabi Hristiyan Süryani, Nasturi, Keldani, Yezidi Ilımlı İslamcı AKP iktidarı ile soydaştırlar.

Bu soydaşlığa Irak Barzani Musevi Kürtleri ile Yezidi Kürtleri de dahildirler.



29.5.2024'de ekledim


AKP’nin “Sünnilik” kasıtlı örgütlenmesi bu yapılanmadır. Arap yarımadası, Suriye, Irak, Mısır, Libya, Türkiye M.Ö. 8000-6000 yılları veya M.Ö.1400-1300’lerde III.Tutmosis döneminde Afganistan’a uzanan antik Mısır Krallığı olduğu iddia edilen bir Sabi imparatorluğu özlemindedirler. Bu konu ülkemizde bilinen bir tarihi bilgi değildir.

Mason localarının yayınladığı bazı internet sitelerinde bu bilgiye İngilizce dilinde ulaştım. Bir örneğini de “alaeddinkeykubat.blogspot.com” blogumda “Proto Sahara Dinleri” başlıklı çeviri yazımda işledim. Bu yazının anlaşılması için de 2009’larda yazdığım “İbrahim kültü çalıntı mı? Kuşlar ve İbrahim” başlıklı çalışmam okunmalıdır ki daha iyi anlaşılsın.



Bu Harami örgütlenmesinin tek engelleri de Suriye’deki Dürzi mezhebi olan Nusayriliğe mensup, Türk-Pers kökenli Esad iktidarıdır. Suriye hariç bütün bölge ülkelerinde bu Sabi iktidarları kurulmuştur. Lübnan Dürziliği Hicaz Emevi kabilesinin elindedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık hevesi boşuna değildir. O sarayları boşuna yaptırmamıştır. Kendisi, kutsal kitapları Ginza d Rbba (Cin ze di Rabba=Öğretmen/Rab Ze Cini demek olsa da Hazine de derler) kitabında geçen, 4000 yıl sonra kavmini kölelikten kurtaracak tanrıları Manda d Hayya’dır. Yani Babil’in Marduk’udur. 6000 yıldır adına namaz kılınan şükredilen şeytan odur.

Bu yüzden camilerde ezanlar onun için ertelenmekte, onun resimleri önünde secdeler edilmekte, Mesih, Allah olduğu yayılmaktadır.



1096’daki I.Haçlı seferinden sonra Kudüs’te kurulan Haçlı Krallığından sonra Urfa’da Edesa, Adana-Hatay bölgesindeki Klikya Süryani-Ermeni krallıklarını da idare eden Tapınak Şövalyeleri, kendi kitaplarında da bu dönemde Sabilik dininin Sin mezhebi olan şeytan ibadetini kabul ettiklerini yazmaktadırlar. Bunu kendi kitaplarından dilimize yaptığım çeviri yazım olan “Masonlar ve AKP’nin Mason Hamileri” başlıklı “adilyargic.blogspot.com” blogumdaki yazımda 2010 yılında yazmıştım. Ardından 2003 Gürcistan Azınlık Raporunda Süryaniler ve Yezidi Kürtler” başlıklı yazılarım gelince blogum google’ın müdürünün R.T.E’ce davet edilmesinin ardından 600 kadar blog ile birlikte 201 referandumundan 30 gün önce sildirtilmiş, referandumdan “15” gün sonra da Google’ın AKP ile çalışmayacağını açıklamasından sonra da iade edilmişti.



İşte AKP hükumetinin küresel sermayeyi de elinde bulunduran bu huzurdan kovulmuş şeytan, güneş tanrıçası, Küçük Gök Anaları Er Ruha’ya ibadet eden Mason Tapınakçı şatanist örgütlenmenin de her türlü desteğiyle bölgede Katar, Suudi Arabistan, Mısır selefileri ile birlikte kurmak istediği Harami imparatorluğu uğruna her gün insanlar insanlık dışı ölümlere mahkum edilmektedir.



Bunun da faturası olacaktır ve bu fatura da yukarıda adları sayılan her bir devletçe kesilebileceği gibi, en büyük adayı da Amerika Birleşik Devletleridir.



Harami AKP’nin ardında saf tutmuş, kafası karışık veya ayık yüksek mevkili parlak üniformalı askerler, iş adamları, akademisyenler, basın mensupları bu işe destek vermekle aldanmaktadırlar.



Eğer Sabi ve bunların dinlerine girmek istiyorsanız, girersiniz ama köleleri olursunuz. Bir Sabi olabilmek için onların soylarından gelmelisiniz. Aksi halde en küçük fırsatta “soykırıma” uğratılırsınız”. Meşhur Yahudi, ırkçılığı da bu dinden doğmadır. Adem, çocukları, ikinci Adem Nuh, çocukları Sam, Yafes, Ham, onun oğlu Kuş ve Kuş soyundan İbrahim ve dini bu Harami milletinin babalarıdır, dinleridir. Ama onlar “biz Arami-Harami değiliz, biz “Suryo’yuz” diye gene kendilerini gizlerler. Ama yaptıkları Arami ırkçılığıdır, Kuşi ırkçılıktır. Samilik=Semitizm ve Siyonizm ile de gizlenirler.



Şu an Müslümanlar ve Hristiyanlar ile Yahudiler de bunların dinen köleleridir.

İster kabul edin ister etmeyin, bu dinlerde olanlar onların köleleridir. Osmanlı’nın din vergisi olan Surre Alaylarını araştırın derim. Evliya Çelebi bile, İslam’ı asırlardır koruyan Türk milletinin bu pis Araplara vergisi olan “Surre=Rüşvet”  ödemesinden utandığını Mekke anılarında yazar. Geniş bilgi için “Antik Sabiler, “Dinleri ve Kutsal Kitapları” alaeddinyavuz.wordpress.com. blogumdaki yazımı veya diğer bloglarımdaki Sabiler hakkındaki yazılarımı okuyabilirler.



AKP, binlerce yıl önceki Sabi imparatorluğunun hayalini Mason localarıyla kovalamaktadır ve ülkeye ve yeryüzüne bu şeytan ibadetçileri yüzünden asla barış gelmeyecektir.

Onlar da bu hedeflerine ulaşamayacaklardır zira engelleri çoktur.



Askeri servis aracının bombalanması bu Masonik örgütlenmenin orduya “AKP’nin ve Amerikan Mason localarının emirlerine uyun” uyarısı da olabilir, çünkü, ordunun haklı olarak gösterdiği saydığım savaşlardan kaçınma gayretleri, AKP’yi ve emperyalizmi de başarısız kılmıştır. Amerika’yı Bush’tan sonra sevdirmeye çalışan yumuşak emperyalizm siyaseti izleyen Demokrat Obama’yıda saymadan olmaz. ABD’nin ırkçı şatanist Donald Trump’ı aday koyması da bu yüzdendir, korku vermek içindir.

AKP bu ham hayali bırakmalı, devletin her kademesinde “Sabi-Arami-Harami”

örgütlenmesine son vermelidir.



Orduya yapılan bu kalleşçe hain kumpas olayında ölenlere rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı dilerim.



Herkes bastığı toprağa sahip çıkmalı, Müslüman ve Türk maskeleriyle burada halkı kandırıp iktidar olurken, dışarıda “Türkler bize baskı yapıyor, dinimizi yaşayamıyoruz, yok türbancı, çarşaf-peçeydi gibi Hristiyan rahibe kıyafetlerinin dayatılması” yalanlarına son vermelidir.



Zira bu baskıları size yaşatacak bir Türk siyasi iktidarı bu topraklarda hiç olmadı, 700 yıldır Osmanlı ve T.C. hükumetlerinde de azınlıklardan başkaları olmadığına göre her iftiranın sorumlusu gene kendileri olan bu şerefsizler, Türk milletine haince iftiralarına da bir son vermelidirler. Kahpeliklerin, kuru iftiraların hesabı er geç sorulur.



En azından geçen yıl Ermeniler kendilerini saklamaktan vazgeçme kararı aldılar, her şeye rağmen bunu erkekçe bir davranış olarak görüyorum. Şimdi sıra hükumeti yürüten kripto Rum-Yahudi-Harami yapılanmasındadır.

Ama milleti Türk-İslam masallarıyla 700 yıldır uyutan bu kesim neden kendini ifşa etsin ki?

Etmeyeceklerdir de. Zira kahpelikleri Ortadoğu'yu kan denizine çevirmiştir. Ak deniz en büyük Müslüman mezarlığı olmuştur.



Ama milletler uyanmaktadır ve bunun da hesapları sorulacaktır. Asırlardır “Din elden gidiyor” yaygarasıyla cahil Müslümanları, Osmanlı’nın ve Atatürk cumhuriyetinin bağımsızlıkçı siyasetlerine karşı düşman edenler de bu sahtekarlardır. Zaten Türk milleti uyuduğundan intikam alma olanağı bulunmadığından da bu işleri birileri yapmaktadır.

Beğenin veya beğenmeyin gerçek budur.



Zaten Roma’nın Hicaz Araplarını Hristiyanlaştırmak ve Araplara önder, kendilerine “köle millet” yapmak için Nasturilik üzerine Varaka bin Nevfel tarafından Hz. Hatice ile birlikte inşa edilmiş, Abdülmutallip, Ebu Talip ve Ebubekir tarafından Herakles’in emirleri, siyasi ve mali yardımlarıyla korunmuş, adı bile Ginza d Rabba kitabından alınma “İslam (S’islam geçer*)” dini, daha başında bunlar tarafından bozulmuştur ve dönüştürmeye de devam ettiklerinden inandığınız dinin, ettiğiniz ibadetin de faydası kalmamıştır. Zaten hiç olmadı da. Delili bütün Müslüman milletlerin Haçlı kölesi olmasıdır. Bağımsız ve Haçlı kölesi olmayan tek Müslüman devlet yoktur. İran da bunlara dahildir. O, 1979 Humeyni operasyonuyla bu dinin ilk şeriat devleti olmuştur zaten.



Masal ve yalan uydurmada nam salmış Arapların bu dinlerinden kurtulmadıkça yeryüzünde bütün milletler en korkunç savaş silahlarıyla öldürüleceklerdir ve öldürülmektedirler. Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da, Güney Amerika’da Pasifik okyanusu ülkelerinde her gün binlerce insan öldürülmektedir.

Küresel Mason Arap (Yahudiler de Araptır) sermayesi bu yüzyılda “DÖRT MİLYAR” insanı katletmeyi planlamış. Bu Haberkürt kanalında Celal Şengör hoca ve öteki Mason kalemşörlerince yıllardır söylenilmektedir ve bunun yapılması savunulmaktadır. Peki bu dört milyar kitle hangi milletler olacak?

Elbette soyları Arami/Harami, Yahudi, Firavun soylarından olmayanlar. Başka kim olabilir ki?

Takdir okuyanlarındır.


* ”İslam Roma Tezgahı mı?” adilyargic.blogspot.com” da okuyabilirsiniz.

17 Şubat 2016 Çarşamba

TASFİYE MECLİSİ ANAYASA YAPAMAZ.


13 yıllık AKP iktidarı sürekli devletin anayasasının başkanlık sistemine göre değiştirilmesini savundu. Şimdiki anayasa değişikliği talebi de gene bu başkanlık sistemini yasalaştırmak amacıyla toplum gündemine dayatılmıştır.

Recep T. Erdoğan’ın ilk başbakanlık yıllarında ülkemize gelen, ABD’nin vampir başkanı yavru G.W. Bush’un Topkapı sarayını göstererek; “Ben olsam burada otururum” önerisinden bir adım geri gitmediği de bu anayasa değişikliği dayatmasından ve bu güne kadar olan “tek adam özlemlerinden” bellidir.

İlk önce İstanbul’un başkent yapılması yıllarca tartışıldı sonunda  başkentliğin Ankara’da kalmasının her bakımdan yararlı olacağına ikna oldular ve en azından bu konu gündemden düşürüldü.

Anayasa değişikliğini isteyen en başta ABD ve onun AKP hükumetidir.

Bundaki niyeti nedir?

Niyeti, Recep Tayyip Erdoğan’ı başkan yapmak, kendisine engel çıkartan parlamentoyu devre dışı bırakmak, tek kişinin sözünün geçtiği bir ortaçağ rejimini getirmektir.

İsteklerinin bu olduğu da 13 yıldır Rece Tayyip Erdoğan’ın İslam dışı dinlerde olan, “Allah inancına” göre yorumlanan kişiliği ile, “yaşayan, insan şeklinde önderlik eden tanrı” edasıyla her dediğini itirazsız meclise uygulatan kişiliğini yansıtmasından anlaşılmaktadır.

Ülkemizi, bölgede İsrail tarzı bir jandarma devlet olarak kullanmak isteyen, başta ABD ve küresel sermaye, kendilerine engel olması muhtemel, meclis parlamentosunu gereksiz görmekte ve “Başkan” adıyla padişah/kral konumunda tayin ettiği tek temsilcilerini kullanarak hükmedebilme derdindedir.

Yoksa anaysa değişikliği ile vatandaşların beğenmediğimiz Atatürk cumhuriyetinin geçen yüz yıl içinde askeri Amerikancı darbelerle budanmış hali ile bile, kazanılmış vatandaşlık haklarını genişletme, sosyal refahı arttırma, işsizliğe çare bulma, sokakta evsiz, aç insan bırakmamak için çözüm üretmek için değil, devleti, kafaya aldıkları, kral ilan ettikleri bir tek otorite ile daha kolay yönetme sevdalarını gerçekleştirmeyi hedeflemektedirler.

Bu isteklerine hevesli milli olmayan kişiliklere de meclisi işgal ettirmişlerdir. Bu yüzden meclisin genel yapısına baktığımızda, zaten milli hiç bir yapısı yoktur.

AKP hükumeti, aslında iktidarını borçlu olduğu Amerikancı olan ama, Türk ve Müslüman merkezli, “milli görüntülü siyasetleri” ile halkı aldatan, aslında  Süryani, Rum ve çeşitli Yahudi mezheplerine ait azınlıklar partisidir, Recep Tayyip Erdoğan da başta olmak üzere partisi çoğunlukla Osmanlı’ya ve Atatürk devrimlerine “din elden gidiyor” sloganıyla savaşmış kripto Süryanilerden oluşur.

CHP, tamamıyla, Atatürk’e baş kaldıran, Osmanlı’yı da yıkan, Alevi ve Sünni görünümlü kripto Ermeni yapılanmasının partisidir, F. Gülen cemaati + PKK ile ortaklığa geçmiş, bölücü ilkeleri  önde tutan, görevi tamamlandığından yakında tasfiye edilecek PKK’nın oylarını kazanma derdindeki azınlık partisidir. Alevi Türkleri de kendilerine katmışlardır. Hükumetle terslikleri bundandır.,

MHP, Sünni Müslüman görünümlü Kripto Gregoryen Ermeni, Şafi görünümlü Ermeni, Süryani, Kürt partisidir. Gregoryen Ermeni devşirmesi Sünni maskeli Işıkçı ve Süryani Ermeni Nur cemaatinin idaresindedir.  Amerikancı M.İ.T tarafından idare edilmektedir. Milli değildir.

HDP, bu güne kadar değiştirdiği adlarından dolayı adı akıllara yerleşmemiş  bu parti, yukarıda sayılan üç partinin ortak hedefi olan devleti bölüp parçalamak, federe cumhuriyetine razı görünen, Kürt milliyetçisi ve sol maskesi giyen Ermeni, Süryeni Yahudi dinci-faşist Amerikancı terör yapılanmasının meclisteki sözcüsüdür. Aslında hepsi de aynı amaca hizmet eden ihanet yapılanmasıdır.

Bu durumda neden anlaşamamaktadırlar derseniz, o da kamuoyunu, devletin tasfiyesine halkı ikna amacıyla, senaryosu onların da görüşleriyle Pentagon denilen fitne merkezinde yazılmış tiyatro oyunu gereğince anlaşamamaktadırlar.

Devletin bölünmesi çevre ülkelerdeki gelişmelere göre eş zamanlı yürütülen bir ihanet projesi olduğundan, aksilik olduğunde değişiklik yapılabileceğinden aralarında muhalefet varmış havası verilmektedir. Bu iç isyan olasılıklarını bastırmada bu güne kadar çok etkili olmuştur.

CHP ve MHP, AKPKK’nın bütün ihanet projelerine rağmen halkı sükunet içinde tutmayı başarmışlardır.

Tamamıyla, batılı devletlerin onaylarıyla TBMM’yi işgal eden hepsinin de niyeti ortak olan azınlık kriptolar meclisinin, halkın özgürlük, iş, aş, sosyal güvenlik, demokratik haklarının genişletilmesi,devlet gelirinden daha fazla pay alması gibi haklarını değil, “tek kişinin egemenliğine dayalı devlet” yapılanması, en az sekiz en fazla 36 parçalı federe yeni bir devlet kurmayı hedefleyen bölücü, yıkıcı, iç savaşlara ve komşularla sürekli savaşlara olanak verecek yasal şartları getirecek bir anayasa için bu kavgalar verilmektedir.

TBMM’de mevcut anayasa profesörlerinden oluşan hukukçuların bu güne kadar hukuk ilkelerine değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın ve muhalefettekilerin de siyasi önderlerinin emirlerine biat ettiklerine hatırlarsak, anayasa değişikliğinin halka hitap eden hiç bir yönü olmadığını anlarız.

Kısaca, Osmanlıyı yıkan ve Atatürk devrimlerini yok etme derdinde olan, işbirlikçi kripto devşirmelerin işgal ettiği, Ermeni-Rum-Yahudi çıkar hesaplarındaki uyuşmazlıklarını “demokratik hak savaşları” gibi gösterenlerden ibaret, devleti tasfiye ile dış güçlerce görevlendirilmiş oldukları her şekilde ispat edilmiş B.OP. projesi eşbaşkanlıkları, onun yardakçıları muhalefet partilerinden oluşturulmuş bir TBMM anayasa yapamaz. Hatta bu istekleri mevcut anayasaya göre suçtur ve yargılanmalıdırlar. Ama onlar bu konuyu çoktan hallettiklerinden yargılanma endişeleri de yoktur.

Bu gün tamamen dağılan bu sözde Anayasa komisyonun ardından tekrar görüşmeler gerçekleşebilir veya, hükumet “tek kişinin egemenliğine dayalı bir anayasa” taslağını halk oyuna sunabilir.

Bunları onaylayan millet de, geçen yıl çıkartılan büyük şehir yasaları çerçevesinde devletin eyaletlere bölünmesine de onay vermiş olacağından vatana, gelecek nesillerinin demokratik özgürlüklerine ihanet etmiş olacaktır.

Haaa, bu TBMM diyorsa ki;

Hayır, biz devleti tasfiye değil yaşatma, yüceltme hedefi güden, hizmet meclisiyiz!”

O zaman;

Mevcut anayasanın tümden değişikliğe değil, sadece demokratilşetirilmeye, bireyin devlet karşısındaki haklarının genişletilmesine, sosyal devletin herkese eşit ulaşmasını sağlayacak yasalara ve onların uygulanmalarına gerek vardır.

Her şeyden önce de terör örgütünün tarihe gömülmesine, dinci-kinci ayrılıklara son verilerek herkesin bastığı toprağa sahip çıkmasını sağlayacak yasal değişikliklere gereksinim vardır.

Örneğin, dini cemaatlere ve vicdanlara bırakmak, devletin dini siyasetinin olmamasını temin etmek, her türlü dini cemaatin misyonerlik yapmasını, ırkçılığı yasaklamak, devlet vatandaşlığında herkesi birleştirmek gibi düzenlemeler daha uzun ömürlü ve adil devletin temelleri olacaktır.

Bunları genişletecek bilgi birikimine sahip yetişmiş, yurt içinde sindirilmiş kabuğuna çekilmiş, korkutulup dış ülkelere kaçırılmış değerli insanlarımız vardır, yeter ki bunlara şans verilsin. Neler olmaz neler...

Devleti devlet yapmak, uzun ömürlü ve saygın kılmak isteyenler var ise bunlara kulak verirler...

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc