Araplar,
“Çöl halkının tanrısı, Keçi Başlı Şeytan Azazil” olarak, İslam’dan 1100 yıl
(M.Ö.7.yy.)da rahipleri Kâtip Ezra/Azra, İslam’daki adıyla Üzeyir peygamberce
Cebrail’in vahiyleri ile yazılmış olduğunu iddia ettikleri Tevrat’a göre
Yahudilerin “Teke Tanrılarına, keçi/teke kurban ettikleri” anlatılmaktadır.
Çoluk çocuk sahibi olan, doğuran, ölümlü, çöl şeytanlarına tapındıkları Arap
kaynaklarında da geçtiğinden, Allah’ın o zamanlarda “Teke Tanrı” olarak
tapınılan bir put olduğu açıktır.
Hatta,
Üzeyir’den 200 yıl kadar sonra gelen, M.Ö.IV. yüzyılda Büyük İskender'in fetihleriyle
Grek/Yunan idaresine giren Araplar da, Greklerin tapındığı, Anadolu’da,
Balkanlarda “Bafo-Bafomet”, Roma’da Janus/Yanoş adıyla yaygın olarak tapınılan
Keçi/Teke tanrıları Bafomet’e tapındıkları da bilinen bir gerçektir.
M.S.II.yüzyılda
tekrar eski gücüne kavuşan İranlılar bölgeyi Greklerden temizlemiş, Arap
yarımadasında da kendi azınlıklarını yerleştirirken Zervanilik adındaki şeytana
ibadet etmeyi emreden dinlerini de kabul ettirmişlerdi.
İslam öncesi peygamber Muhammet’in kavminin dini bu İran Zervaniliğini
kendi geleneksel dinleriyle harmanlayıp iman ettikleri dinleri de Yezidilikti,
ki Muhammet, kendisi de Ezdi kabilesinden olduğunu söylediği “Hüküm Ezd’edir”
hadisine bağlayarak siyer yazarları yazmaktadırlar;
“Emanet Ezd’dedir.”
-Tirmizi,Sünen,no 3936-
“Ezd kabilesinden olanlar,
Allah’ın yeryüzündeki aslanlarıdırlar. İnsanlar onları alçaltmak isterlerken,
Allah onları yükseltir. öyle bir zaman gelecektir ki, kişi hep ‘keşke babam bir
Ezd’li olsaydı, keşke anam bir Ezd’li olsaydı’ diyecek” -Tirmizi,no:3937-
Ezdiler
(Farsça-Türkçe’de Yezidiler) ve diğer Çöl Araplarının “Azazel”
adlı “Teke/Keçi” tanrılara tapındığını, M.Ö.VI.yy.da yani
günümüzden “2.600” yıl, Hz. Muhammet’ten”1100” yıl kadar önce, Üzeyir
peygamber, (Katip Ezra) tarafından yazılmış Tevrat’ın Levililer kitabında
görüyoruz;
Lev.16:
10 Azazel'e düşen tekeyi ise halkın günahlarını
bağışlatmak için canlı olarak RAB'be sunacak. Onu çöle salıp Azazel'e gönderecek.
Lev.17:
7 İsrail halkı taptığı teke
ilahlara artık kurban kesmeyecek. Bu yasa kuşaklar boyunca geçerli
olacak.
D
Not 17:7 "Teke ilahlar" ya da "Teke görünümlü cinler."
Okuduğunuz
ayetlerin kitabı Tevrat’ta çöl Araplarında ve Yahudilerde “Teke Tanrı” ya
tapınma kesindir.
|
Solda Azazel sağda Bafomet |
Hicaz
Mecusiliği/Yezidiliğinden, Emevi Halifelerinden Mervan’ın soyundan Şeyh Adi
tarafından üretilen Kürt Yezidilik dininde de tanrı bu “TEKE TANRI AZAZEL” dir
ve adı “Azazil ve Tavus” olarak geçmektedir;
“İlk gün, yani pazar günü, Azazil adlı meleği yarattı; işte o, hepsinin
başkanı olan Ta'us Melek (Tavuskuşu Melek) 'tir.” Kitapları
Mushafı Reş’in ayeti böyle demektedir. Aşağıda da okuyacağız.
İslam
öncesi Kâbe’nin Hubel putu yani Allah da “Kadın memeleri olan keçi başlı
bir tanrıydı.” Anadolu Rumları buna “Bafomet” adıyla tapınıyorlardı.
Paflagonya, Bafra, Bafa Gölü, Kıbrıs Baf şehirleri adını bu şeytandan alırlar.
Bunlar, namaz, oruç, kurban her şeyi günümüz Müslümanları gibi yapıyorlardı.
Bazılar iki, üç, bazıları beş vakit namaz kılıyorlardı.Günümüz Yezidi Kürtleri
işte bu tanrıya yani Keçi Şeytan Azazel’e tapındıklarını kitaplarıyla ifade
ediyorlar. Hem de , Yahudiler, Hristiyanlar ile Müslümanların tanrılarına
“küfür ettiklerini” de belirtiyorlar.
Allah’ın
İslam öncesi nasıl bir tanrı olduğunu Kur’an ayetleriyle de görmeye devam
edelim;
Necm
53:19’dan 53:28’e kadar geçen ayetlerde bu şeytan’ın kılzarı El Lat, Menat ve
El Uzza’nın adları ve onların “dişi” değil, Aramice’den Arapçaya geçen
adlarıyla “Melek/Melik/Kral” oldukları işlenir;
Necm
(Yıldız) Suresi 53:19,20,21,22,23,24,25,26,27,28.
19.
Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı.
20.
Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı.
21.
Erkek size, dişi Allah'a mı?
22.
İşte bu, insafsız bir bölüştürme.
23.
Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir.
Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de
nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet
Rablerinden gelmiştir.
24.
İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?
25.
Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah'ındır.
26.
Göklerde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir işe yaramaz. Allah'ın,
dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum
müstesna.
27.
O âhirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.
28.
Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı
ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.”
Bu
ayetlerde geçen, İslam öncesi Allah adlı şeytanın kızları olarak tapınılan bu
dişi şeytanları Kur’an “cinsiyeti belirsiz melekler” ilan etmiştir. Kur’an’a
sokulan bu “şeytan adları” yüzünden, en eski Hadis ve siyer yazarı İbni İshak,
Muhammet’i şeytanın vahiylerini Allah’tan sanarak “dine şeytanları sokmakla”
suçlamış ve bu ayetlere de “şeytan ayetleri” demiştir. 1979 İran devriminden
sonra bu ayetler üzerine kitap yazan Salman-ı Rüştü’nin de İran’dan canını
kurtarmak için kaçmasına sebep de bu şeytan ayetleridir. “insan tarafından
öldürülemeyen, semüre denen bir tür hurma ağacında yaşayan bu üç dişi
tanrıça’dan El Uzza’yı Halid bin Velid öldürdüğünden,ona “Allah’ın kılıcı” namı
verilmiştir. El Uzza boynu kılıçla kesildiğinde vampir filmlerinde olduğu gibi
kor olup yanmıştır.
Muhammet,
gerçekte Nasturi İncil’inden aldığı,Rahman ve Rahim tanrı Hay/Hayya” ile
“Allah’ın” ortasını bulmakta zorlanınca, kendisine vahyedildiğini iddia ettiği
dine,kabilesinin eski şeytan tanrılarının adlarını soktuğu zamanlarda, kendi
kabilesinden de komşu Yemame bölgesi Sabilerinden de İbrahim’in bıraktığı,
şeytana, putlara, ikonlara, resimlere, heykellere tapınmayan, aynı Sünni
Müslümanlar gibi ibadet eden, bayramlarından haclarına kadar aynı şekilde
ibadet eden, kendilerini “Hanifler” olarak tanımlayan Yemame Sabilerinden
olup,Muhammet zamanında peygamberlik eden, “Rahman ve Rahim Hayy/Hayya’ya
“Bismilhay ve Er Rahman Er Rahim” diyen Hanif Araplar vardı.
Muhammet’in
kavmi Emevi/Umeyye/Kureyşliler bunların dinini beğenmezdi ve İran
Zerdüştlüğünün Araplar için uyarlaması olan Mecusiydiler. Muhammed ise,
Muhammed’den önce, kavmine yeni bir din aramak için Mekke’yi bir hac
mevsiminden sonra terk edip ayrılan(Kynk-Siret-ül Resulüllah İbni İshak),
Nasturi Hristiyanlığı benimseyerek geri döndüğünde, Mekke Nasturi kilisesi baş
keşişi olan Varaka bin Nevfel’den Nasturi Hristiyanlığı öğrenmiş, bu
Hanifler’in Hristiyanı olan dine girmişti. (Kynk-Buhari hadisleri- Vatikan
rahibi Alberto Riviera’nın Prophet/Peygamber kitabı) Peygamberliğini ilan
ettikten sonra bir gün Kâbe’de dua ederken “Bismillahirrahmanirrahim” demesine
şahit olan bir Mecusi, “Muhammet İKİ TANRIYA tapınıyor demişti. Zaten Mecusi
olan babasının dininden dönüp, Nasturi Sabi olan Muhammet’e “Sabiyye=dönek”
dediklerinden, Sabiliğin “Yıldız dini” olması yüzünden de onu uzaktan
gördüklerinde “Sabet et Nücum=Yıldız Göründü” (Kynk. E.H.Yazır Bakara
62.ayet tefsiri) diye alay ettikleri zamanda, peygamberliğini de ilan edip
iki tanrı adını birlikte anmasıyla iş uzamış, kendi kabilesi ve amcaları,
dayıları olan Kureyşliler çıldırmıştı.
Oysa,
Allah’ın Kur’andaki sıfatları, “hay” adıyla birlikte olmak üzere tamamıyla El
Hay’ın sıfatlarıdır, okuyalım;
Ali
İmran Suresi 3:1,2,3,4,5,6.
1.
Elif, Lâm, Mîm.(Açıklaması; Arap Ebced manasında Elif ve Lam Tanrı, Mim de Su ve yılan başı demektir. Arap alfabesi de siyah çıngıraklı yılan olan Allah'ın şekillerinden doğmuştur. Üçü birlikte "İki defa Ulu Yılan Tanrı" veya "Elif=Öküz başlı" anlamından "Öküz başlı Yılan Tanrı" demektir.)
2.
Allah... İlâh yok O'ndan başka... Hayy'dır O, Kayyûm'dur.
3.
O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı
ve İncil'i de indirmişti.
4.
Daha önce insanlara bir yol gösterici olarak Furkan'ı da indirdi. Şu bir
gerçek ki, Allah'ın ayetlerini örtüp inkâr edenler için şiddetli bir azap
vardır. Ve Allah hem Azîz'dir hem intikam alıcı...
5.
Allah... Gökte ve yerde hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
6.
Rahimlerde sizi dilediğince şekillendiren O'dur. İlâh yok O'ndan başka. Azîz'dir
O, Hakîm'dir.”
Bakara
2:255,256
2:
255.
Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O,
kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku.
Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun
izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de
bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat
kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü,
gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de
zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü
sınırsızdır.
2:256. Dinde
baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye
dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a
inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması
yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.”
Böylece,
“El Hay;Hayya, Rahman, Rahim” adlarının İslam ile inmiş sıfatlar olmadığını,
muhtemelen Furkan’ın da Sabilerin din kitabı Cinze d Rabba, Süryanilerin
Pşitto’su oldukları düşünülebilir.
Çünkü
bu din kitaplarından başka kitaplarda “Adem, Havva, Şit, İsmail, Muhammet,
Ahmet” adlarına ve “Nuh Tufanına” rastlanılmaz. Çünkü, Sabiler, Adem’in üçüncü
oğlu Şit’in soyundan gelen Nuh(Nuha), çocukları, Sam, Yafes, Ham, onların
soyundan gelen İbrahim, İsmail ve Yahya gibi peygamberlerin geldiği millettir.
Bakara
62, Hac 17, Maide 69 ayetlerinde Sabilerin iyilerinini cennete girebilecekleri
belirtilir.
İşte
bu milletten olan, gerçek adı “Müslim/Müslüm” olan, peygamberlik iddiasına
başlayınca kendine taktığı adıyla “Yemameli Rahman” da denilen bu peygamber
adayı da Medine’ye gelip kendisinden “birlikte peygamberlik etmeyi”, benzer
ayetlerin kendisine de vahiy edildiği gerekçesiyle isteyince Muhammed’in dini
İslam’a girenler şöyle tepki göstermişlerdi;
“Bize ulaşan bilgiye göre,
Yemame’deki şu adam, Rahman denen kişi öğretiyor sana Müslümanlığı. Kuşkun
olmasın ve yemin ederiz ki, biz hiçbir zaman Rahman’a inanmayız. Allah’tan vaz
geçmeyiz” demişlerdir. (Kaynak-Siret el İbn İshak,
Muhammed Hamidullah 180/254)
Bu peygamber adayının teklifini Muhammet ret
edince onu aşağılamak için “Müseylemet-ü Kezzap” yani adı olan “Müslim” ’i
aşağılayıcı biçimde bozarak “Müseylime” ve de “çok yalancı” anlamında “El
Kezzap” demişlerdir. O da peygamberlik iddiasında bulunan Secah adlı bir kahin
kadın ile birlikte yıllarca peygamberlik iddiasını sürdürmüş ve Ebubekir’in halifeliği
zamanında Yemame’ye yapılan savaşt öldürülmüş, Secah ise kadın olması ve
tehlikesin görülmesi sebebiyle olsa gerek serbest bırakılmıştır. “Rahman ve
Rahim Tanrı/Allah” kavramında din tebliğ eden bunlardan başka üç kişi daha
vardır. Onları Muhammet kendisi savaş açarak öldürtmüştür.
“Rahman ve Rahim” tanrı tebliği ve “Allah” adlı
putun inkârı yüzünden
gelen tepkileri yatıştırmak için aşağıdaki ayetler inmiştir. Her ne kadar
Kur’an tefsircileri bu olayı gizleseler de ayetlerin iniş sebebi itiraz götürmeyecek
derecede bu olayın olduğudur;
İsra
Suresi 17:110;111
17:110. De ki:
"İster Allah diye yakarın,
ister Rahman diye yakarın.
Hangisiyle yakarırsanız yakarın, en
güzel isimler/Esmâül Hüsna O'nundur.
Namazında/duanda sesini yükseltme, kısma da. İkisi ortası bir yol tut."
17;111. Şöyle de:
"Hamt, o Allah'a özgüdür ki, çocuk
edinmemiştir; mülk ve yönetiminde ortağı yoktur; âcizlik yüzünden dost
edinmemiştir." Ve tekbir edip
yücelt O'nu!
Oysa Sabilerin El Hay/Hayya adlı tanrıları
Melki d Nura (Nur/Işık kralı/Meliki)maddi bedene sahip değildir ve çocuğu
yoktur ama yaratır, yarattıklarına “oğlum” diye hitap eder.
Şimdi Cin Ze di Rabba kitabından El
Hay/Hayya’yı tanıyalım;
Hayya
Hay=Yaşam,Hayat.
Hay,Sabi inancında üstün bir
tanrıdır. Genellikle “Nukrayya (Nukriia)” yani “yaratık, varlık, tarif
edilemeyen”, ‘onun azametinde daha önce bir varlık görülmemiştir’
şeklinde tanımlanır. Görülen ve görülmeyen, iki tür varlığın kaynağıdır, varoluştan
önce var olan yaratıcı bir güçtür.
Hay
(Yaşam) ışığın yerinden meydana geldi, sular da Hay’dan meydana
geldi. Sudan ışıma çıktı, ışımadan Işık meydana geldi, Işıktan da
Üstralar var oldu.
Hay,
yaşamın Işığın ülkesinden,suların Hay’dan,sulardan Işımanın,
Işımadan Işığın, Işıktan Hayın önünde duran ve dua eden Üstraların var
olduklarını bilir. 288
Işıktan
dünya, İlk Hay(Yaşam)dan art arda çıkan şekillerden meydana
geldi. 290 İlk Yaşam’ın şekinasından Haya Kadmaya ortaya çıkar
çıkmaz yüz altmış Ürdün nehri yarattı ve her birinin başına iki
koruyucu koydu. ... Sonra, 360 Işıktan dünya yarattı.291
Allah’ın Oğlu, Beyaz Elbise (Örtünme),Sarık (Baş örtüsü) kavramlarının
temeli;
Cinze’nin
bir diğer bölümünde İlk Yaşam, büyük Mana’ya, dikkatlice kendisine bir
oğul yarattığını bildirdi. Mana, oğlunu
ışıyan bir elbise ile giydirmesini ve başını ışıktan bir sarık ile
örtmesini söyledi. İlk Yaşam eğilerek ulu, üstün Mana’yı
övdü, ona secde etti ve ona dedi;
“Düşündüm
ve tek, ulu, haklı, “Bir” olandan, büyük, haklı, “Bir”
olan, bir oğul yarattım. Ulu Mana İlk Yaşam’a, “git ona, ışından
bir elbise giydir ve başını ışıktan arı bir sarıkla ört” dedi.”293
Yaratılış
efsanesine göre “Ulu Mana (Ulu Sır/Giz/Anlam)”ya tek tanrı kabul edilen
Hayya/Hay secde etmektedir. Bu durumda “Ulu Mana”, “İlk Yaşam/ Hay” ’dan
büyüktür. Ama Sabiler ille de Hay’ı tercih etmektedir.
Tek Tanrı Kavramı;
İlk Yaşam/Hay, Sabilerin
açıkladıkları, ibadet etmeye değer esas tanrısıdır. Paylaşılan
tek olumlu görüşe göre,O; aluiya kulhun ubadiya “her şeyin ötesinde”, balma
di nura -Işığın dünyasında “bütün yaratıkların üstünde” dir.”.29s
Kur’an
11.Suresi,Hud ayet “7”de Allah’ın yerini “suların üstündeki Arş” olarak
tanımlar.İslam ulemaları “Arş” kelimesini “gök” olarak çevirmişlerse, Ugarit
metinlerinde ve yukarıdaki Sabi metinlerinde de “sulardan yaratılan Ürdün
(Nehir demektir) nehirlerinin üzerinde aktıkları “ilk toprağın” adı olduğu
açıktır.O toprakta evreni kaplayan büyük engin’in üzerinde idi.
“11:7.
O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su
üzerinde idi..."
Hay,
“her şeyden önce var olan ve Nur/Işık Alemlerini yaratandır. O alemlerde
maddi-fiziki beden, şekil yoktur her şey ve herkes
Nur’dan-Işıktan’dır.Yukarıdaki metni tekrar alalım;
“Hay
(Yaşam) ışığın yerinden meydana geldi, sular da Hay’dan meydana
geldi. Sudan ışıma çıktı, ışımadan Işık meydana geldi, Işıktan da
Üstralar var oldu.
Hay,
yaşamın Işığın ülkesinden, suların Hay’dan, sulardan Işımanın,
Işımadan Işığın, Işıktan Hayın önünde duran ve dua eden Üstraların var
olduklarını bilir. Ayet-288
Hay,
“doğurmaz, doğurtmaz, ama kendisine bir oğul/hizmetçi/köle yaratır ve kendisi
de kendisinden üstün olan, hiç bir maddi sıfatı olmayan “Ulu Mana’ya da secde
eder. Bu da “namaz” dediğimiz olaydır ve kendinden üstün olan “ulu yaratıcı”yı
övmek için yapılır;
“Cinze’nin
bir diğer bölümünde İlk Yaşam, büyük Mana’ya, dikkatlice kendisine bir
oğul yarattığını bildirdi. Mana, oğlunu
ışıyan bir elbise ile giydirmesini ve başını ışıktan bir sarık ile
örtmesini söyledi. İlk Yaşam eğilerek ulu, üstün Mana’yı
övdü, ona secde etti...”
|
15 Nisan'da İsa'nın dirilişi için
namaz kılan Hristiyanlar.
|
Ama
Sabiler, “Ulu Mana” adlı asıl var edici tanrıları kenara itip, El Hay’ı
yüceltmişlerdir. Sarık/Aba/Pelerin/Cübbe de “Hay’ın” alt dereceli
tanrılara/meleklere verdiği onlara güç veren giysileridir.İslam, Yahudi ve
Hristiyanlara uyarak bu konuyu hiç ellememiştir;
Tek Tanrı Kavramı;
“İlk
Yaşam/Hay, Sabilerin açıkladıkları, ibadet etmeye değer esas
tanrısıdır. Paylaşılan tek olumlu görüşe göre,O; aluiya kulhun
ubadiya “her şeyin ötesinde”, balma di nura -Işığın dünyasında “bütün
yaratıkların üstünde” dir.”.29s
Tamamıyla
“ışık/Nur” olan ve cennet olarak da kabul edilen Tevrat’a “Işık Krallığı”
olarak da geçen “Nur Alemi”ni yaratan, “yarı fiziki (ışık ve mana)” yapıya
sahip El Hay, Kur’an tarafından da benimsenmiş bir tanrıdır.
Rahman
ve Rahim tanrı ise bütün gökleri, gök cisimlerini, üzerlerinde yaşayan gök
halklarıyla birlikte yaratan “Gök Ana Pira” dır. Muhammet, Allah’Iı “her zaman
diri-genç, bunama-yaşlılıktan muaf tanrı” sıfatlarını yakıştırmak için
“Rahim, yaşamı içinde barındıran” ve gençliğini koruması bakımından da “rahman”
terimini kabul etmiştir. İslam öncesi Tevrat’ın Yahve’si, İncil’in İsa’sı ve
öteki dinlerin tanrıları “doğan, doğuran, yaşlanan ve ölen” tanrılardı. Bu
kusurları kaldırmak için de Sabilerin Gök Ana’sı Pira (Rahim ve Am),diriliğini
koruyan, ezel ebed, bunamayan Ulu Mana ve El Hay’ın sıfatlarını
birleştirmiştir.
Oysa
bu sıfatların hepsine sahip olan ve “hay” adıyla da anılan Babil’lerin Marduk’u
sıfatında kusursuz, fiziki şekli olan “Manda di Hayya” adlı tanrı, şeytan Er
Ruha, oğlu Ur’un ejderhalardan oluşan ordularıyla savaşıp yendiğinden tüm
tanrıların sıfatlarına sahiptir. Ezel Ebed olarak tanımlanır. Muhammet de M.Ö.
1300’lerde firavun Akeneton, M.Ö.4.yy.da Grek Sokrates’in
başaramadığını,”Bismillahirrahmanirrahim (Yaşamı içinde barındıran, koruyan-
Her zaman genç-diri)” sıfat tamlaması içinde ifade etmeyi başarıp, insanlara
kabul ettirebilmiş bir devrimcidir.
|
Hindu dininde Lingam, Gök Ana
ve altta Gök Ana'nın siyah gece
elbisesini giyen Hristiyan ve
Haceri Esved
|
Ama,
verdiği tavizler yüzünden de felsefesi de bozulmuştur, dinin temel akideleri
içinde hac (Gök Ana Pira’nın rahmine ibadet), kurban (toprak-su temelli cin ve
şeytanlara yemek, kan sunusu), putları melekleştirme (Allah’ın ve kızlarının
adları, Hacerül esved=Gök Ana Pira’nın amına hürmet) gibi sayısız ilkellikleri
de ayıklayamadan dini tamamladıysa da bunlar beğenilmemiş ve üçüncü halife Osman
zamanında elde edilen “dört Kur’an” yakılmış, yeniden yazılmış, onlar da
beğenilmemiş ve Grek Hermetizminin tasavvufu esas alınarak M.S.750’lerde Bağdat
ünüversitesinde “İniş sırasına değil, metin uzunluğu sırasına göre” dizilen,
çoğu da Nasturi Hristiyanların İncil’inden derlenmiş surelerden ibaret bir
Ku’an oluşturulmuştur. Arapça bilenler Youtube video sitesinde “Arabian Ginze
di Rabba” yazarak arama yaptıklarında, bu İncil’in Arapçasının imam tarafından
okunuşunu dinleyebilirler.
Arapların
inatları yüzünden, Sabilerin “El Hay” ’ının sıfatlarında, Kabe’nin “Teke/Keçi
şeytanı Allah”ın adını zikrederek iman eden Müslümanların dualarını hangi
tanrının kabul edeceği bence tartışma konusu yapılmalıdır.
İslam
gerçekten ilahi bir din olsaydı, Bakara 2:256’daki “Dinde zorlama yoktur...”
ayeti gereğince kan akıtılmaz, dinin ilahiliğine kapılan insanlar, Zerdüştü,
Zervani’si, Sabi’si, Hristiyan’ı, Budist’i, Brahman’ı kendiliğinden gelir
girerdi.
Oysa,
Muhammet, “22” yıllık peygamberliğinde “27” savaş yapmış, kendi dinine girip de
“zekat 1/5 oranında gelir vergisi” vermeyi ret ettikleri için dinden çıkanları
bile kılıçla dine sorlamıştır. Ya Bedevileri dine zorlamak için inen “Tevbe
Suresi 5 Tuttuğunuz yerde öldürün” ayeti tam bir zulüm örneğidir.
Tevbe
Suresi 9:5;
“9:
5. O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz
yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit
noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı/duayı yerine
getirir, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki,
Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.”
Evet,
ezel-ebed, yerlerin göklerin yaratıcısı, her şeyin ve bizlerin de sahibi, hüküm
gününün “adil yargıcı” yüce Allah, “zekat” yani “vergi” derdine düşmüş,
“vergi/zekat verirlerse yollarını açın”, yani bırakın demektedir.
Böyle
ilahi bir din olabilir mi?
Yoksa,
Roma’nın Arapları İran ve Yahudi isyanları tehditlerine karşı, “yıldız
dinlerine uygun Hristiyanlık dinine” geçirdiği, adının da Sabilik’ten alınma
olduğu uydurma bir din midir?
İslam,
tamamen bağımsız ilahi bir din ise İran şahı Yemen valisi Bazan’dan Muhammet’İn
kellesini isterken, Roma neden engellememiştir? Hatta, kesin İran zaferinden
sonra 627’de Halep’te Ebu Süfyan ile Roma imparatoru Herakles neyin pazarlığını
yapmışlardır da bir den Muhammet’e Süfyan Mekke’Yi teslim etmiş, beş senede
(627-632) tüm Arap yarımadası tek devlet, 13 yılda da (627-640) Horasan’dan
Libya’ya kadar kolayca her teri işgal edivermişlerdir?
Bu
İslam din adamlarının iddia ettikleri gibi, dine insanların gönüllü olarak akın
akın girmeleriyle değil, kılıçla olmuştur.
Sabilerin
kitabı eğer bu metinleri, İslam çıktıktan sonra “bilgiçilik olsun diye”
yazılmayıp, ilahi vahiylerden ibaretse, İslam da kendinden önceki Tevrat, İncil
kitapları inananları gibi şeytani bir dindir.
Okuyalım
bakalım İslam ne kadar şeytana hizmet eden bir dinmiş;
“”Sabilerin
kitabı Cin ze di Rabba s.144. Müslümanlar için ne diyor?;
“Nirig (Mars) Mezhebi Kuruldu, Muhammet/İslam
Bütün yaratılmışları aldatan,
Ve onların şeytanları yeryüzünün vahşiliği içinde
her yede hareket edeceklerdir.
Dip Not;
1183 nirig, n’rig (Babil. Nirgallu,Nergal )
Gezegen Mars, Muhammet ile ilişkilendirilmiş ve Arapların sembolü olarak
kabul edilmiştir. (MD, 229)
(Ginza d-Rabba R.Sayfa. 144)
|
Medine ve Hayber'de Banu Kureyza Yahudillerinin
katledilişlerini çizen minyatür 19.yy. İran
|
Ve, dünyaya aptallıklarını göstereceklerdir....”
Ondan çıkan (humra) tılsımları, dünyada onlara gazap
etme yetkisi verecektir.Savaş birliklerinin başında at üstünde oturacak, onları
kim çağırırsa, cinayet işleyeceklerdir.
Savaş birliklerinin başında ata binerek oturacaktır.
1184: humra veya humarta (tılsım) ruh (MD p. 135).
Ve dünyada kan dökecektir.
Katliam işlediği günde,
Yaptığı iyi işlerden daha çok zevk alacaktır.
Cinayet işlediği günde,
Laklak edip kalben gülecektir.
Cinayet işlemediği günde,
Mürair otu gibi vücudu kuruyacaktır.
Nirig’in (Mars) yarattığı mezhep,
günlerin sonuna gelindiğinde kurulacaktır.
1186 murrair, güney Irak’ta yetişen çok acı bir
ot.”
“Arap
Abdullah” (Abdula Arabiya/Arbaya)
“Büyücü/Şeytan
Bizbat’ın oğlu Ahmet” (Ahmat bar Bizbat)
“Ruha’nın
oğlu Muhammed” (Muhamat brah d Ruha)
“Arap
peygamber” (Nbiha arbaya)
“Arapların
kralı” (Malka d Arbaya)
Ginza
ve Draşya d Yahya adlı kutsal metinlerinde Muhammet’in “düyaya
çok kötülük getiren kişi” olduğu,
Divanı Abatur’da (S.29) ise “zarar yıkım çocuğu” şeklinde anılır.”
Mars
savaş konusunda ona yardım eder, kılıçla insanları dinine sokar bu yüzden ona “Kan
dökücünün oğlu Arap” adını verir.
İfade
şöyledir;
“Ey
Arap çağında yaşayan rahipler. Kan dökücünün oğlu Arap’ın oraya çıkması,
dünyada bir peygamber gibi davranması, öyle ki Yahudiler gibi sünneti
uygulaması ve sözleri değiştirmesinden önce olanları söyleyeceğim; Zira o
sahte peygamberlerin en aşağısıdır. Mars ona eşlik etmektedir. Çünkü o yalan
peygamberlerinin sonuncusudur/ mührüdür.,Ondan sonra Mesih zamanın
sonunda çıkacaktır. Ey Nasuralar, kan dökücünün oğlu Arapın ortaya çıkması,
dünyada peygamber olarak anılması, Mars’ın onunla inmesi, kılıç çekerek
insanları kendi dinine döndürmesi öncesi hakkında sizi bilgilendireceğim.”(Haran
Gaveyta S 12)
Divanı
Abatur da (S.37) gene “ Muhammet’in Musa üzerinde hakimiyet kurduğunu ama
Abdullah’ın onun yasasını kıracağını” yazar.
Haran
Gaveyta adlı kitaplarında (S.13) Muhammet’in ortaya çıkış sebebi, onun
doğumundan 86 yıl önce kötü güçlerin (Adonay’ın) Sabi toplumundan Kikil’i
kandırarak Sabilerin inançlarını bozacak şekilde kelimelerin yerlerini
değiştirdikleri yazılıdır.
Müslümanlar
geçmişte de bu gün de “kan döken zalim, cinsi sapık, pedofilik evlilikler yapan
kavimler olarak bütün dünyada nefret edilmektedir.. Taliban, El Kaide, Işid,
Boko Haram gibi İslami örgütler yaklaşık “40” yıldır insanlığı İslam dininden
nefret ettirmişlerdir.
Buna Suudi, Mısır, Katar Vehhabi imamlarının, İran’ın
Humeyni’sinin Küçük Yeşil Kitap’ı (Tahrir el Vesile) büyük zemin
hazırlamışlardır.
|
Yerde yatan Ortadoğu Müslümanları
Solda Amerikan Haçlı askerleri
sağda Ürdün, Suudi Arabistan ve
Katar, siyahlılar da IŞİD temsil edilmiş.
|
Sabilerin
bu kitabı, M.Ö.3000’lere uzanır, eğer dinler çıktıkça bunlar kitaplarına
“bunlar bize önceden bildirilmişti” demek için bu olayları yazmadıysalar,
oldukça ileriyi gören bir dinleri olduğunu söyleyebiliriz. Cin Ze di Rabba
kitabı, ne Tevrat’ı ne Grek ne Nasturi ne Habeş (Etiyopya, Sudan, Ermeni)
İncillerini ne de İslam’ı kabul
etmediği gibi peygamberlerini de “şeytan, şeytanın köleleri” olarak
tanımlamaktadır.
İslam
gerçekten siyasi bir din olmasaydı, Muhammet’in kendi kabilesi olan Ezdilerden
Kaysı kabilesi, Haçlı seferleri öncesi, Lübnan Vadi el Teym bölgesine gelerek
Dürzi olmazdı, hilafeti Abbasilerden, sonraları da Fatımi Mısırlılar ile
Osmanlı’dan geri almak için haçlı Vatikan ile birlikte olup, Müslümanları
arkadan vurmazlardı. 1919 senesine kadar hacca giden Müslümanlara baskın yapıp,
onları soymaz, ırzlarına geçmez, kadınlarını köle olarak pazarda satmaz,
haçlılarla bir oldukları için İtalya’ya kadar sürülmezlerdi.(Kynk-Amerikan Kaynaklarına
Göre Dürziler-alaeddinyavuz.blogspot. com)
Hatta
hiç zulüm yapmaz, diğer kavimleri de kendi kavimlerini de kendilerine düşman
etmezler, hilafet de yeryüzünün hakimiyeti de onlarda olurdu.
Neden
bu ilahi emirleri indiren tanrıları Allah, 100 yılda Arapları terk etti ve
başka milletlere köle etti?
Peygamberin
kendi milletinin bu gün, 1739’da İngiliz ajanı Hemper’in, Muhammet’e karşı
koyan Necd’li Nasturi ve Musevi Araplarından olan Mehmet Abdülvehhap
ortaklığıyla çıkarılmış, hilafeti Osmanlı’dan almayı amaçlayan, Osmanlı
halifelerinde “tarikat” bile kabul edilmemiş, 300 yıl Müslüman-Türk katliamı
yapmış Vehhabi olmaları, Muhammet’in Roma köleliğine uygundur ama Türk
milletine ve Arap olmayan diğer Müslümanlara yakışmamaktadır.
Hatta,
İran’dan Libya’ya kadar Emevi İslam imparatorluğu (632-640) sekiz yılda Roma
desteğiyle büyüdüğünde, Araplar Roma’yı da işgal kalkınca “İslam-Hristiyan
düşmanlığı başlamıştır. Vehhabi Arapların Vatikan ve Amerikan, İngiliz
kölelikleri bile bu yüzden atalarına ihanet sayılmalıdır ama yapıyorlar işte.
Muhammet’in
nasıl bıraktığına dair pek kanıt olmamakla birlikte günümüz İslam’ının
tanrısının sıfatları Nasturi İncil’inden, adı Kureyş’in Teke tanrısından, bir
dindir. Yaygın bir deyim olan “Allah’ını şaşırmış” tabiri, İslam için çok
uygundur.
Eğer,
gerçekten bir yaratıcı varsa, Müslümanların saçma ibadetleri yüzünden ne El
Hay ne de Allah Müslümanların ibadetine değer vermeyecektir.
Kardeşim
bir karar verin, hangisine tapınıyorsunuz?
Bir de, İslam'a çok benzeyen, günde iki, üç, beş-yedi vakit namaz kılan, Allah'a inanan Süryani, Nasturi, Yezidi, Gregoryen Ermeni devşirmesi imamlarınızın 21.yy.Roma'sı Amerika Birleşik Devletleri ile Vatikan'da hazırlanmış "Ilımlı İslam" denilen "Yeni Roma İslam'ı" üzerine kurulu İslam devleti kurmaya kalkarsınız.
Sabilerin dedikleri gibi çok gülünçsünüz. Kıyamete kadar aptallıklarınızla anılacaksınız.
Bana kızmayınız, cumhurbaşkanınız bile 1915 tehcirinden kaçıp Gürcistan'a sığınan, Batum Bagata (Asi) kasabasına yerleştirilmiş, sonraları Rus idaresindeki Rize'nin Rum kasabası Potamya'ya (Güneysu) yerleşmiş dedesi Teyyüp'un torunu Recep Tayyip Erdoğan'dır. Eşleri rahibe kıyafetleri giyip hac takarak gezen Siirt Süryani'lerinden dönme Arap Emineresa (!) hanımdır.
Tacı haine giydiren milletin kanı dinmez!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.