ERGENEKON TİYATROSUNDA SON PERDEYE GEÇİLİYOR.
F.GÜLEN cemmati ile AKP arasında suni olarak başlatılan kayıkçı kavgasını takiben başbakanın danışmanının " Orduya Kumpas Kuruldu" açıklamasını gün aşırı kumpas itirafları ve "önemsizlik sırasına göre" tutuklu terörist(!) subayların" birer beşer serbest bırakılmaları yanlarında yeni itiraflarla sürmektedir.
Ergenekon tertibinin dışarıda hazırlanmış ama ordu ve siyaset dahil tüm derin-şeffaf devlet yapılanmalarının elbirliği ile onanmış bir tiyatro olduğunu, ancak oyuncularının rollerini ölüm dahil gerçek olarak oynadıkları bir senaryonun bittiğinde AKP sonrasının kahramanlarını bunların oluşturacaklarını yazdığımda başta Aydınlıkçı kardeşlerimiz olmak üzere herkes bilgisayarımı virüse boğmuştu.
Tiyatronun bu özellikleri yanında bilinmesi gereken diğer özelliği de Ergenekon tiyatrosu 22 NATO ülkesinin sınırlarımızdan uzaklaşmalarına kadar sürecek, ülkeyi işgalden kurtaracak ama bölünmesine neden olabileceğiydi. Dışarıda yazıldı içeride uygulandı.Şimdi son perdeye geçiliyor. Terörist generaller ile teröristler aynı kefede tartılıp serbest bırakılacak, devlet bölünecek, yeni kahramanlarımız ve düşmanlarımız olacak....
Çok sürmedi zaman beni haklı çıkarmaya başladı. Bu haber de geçmişteki tahminlerimin gerçekleştiğine delildir.
Takdir okuyanlarındır.
|
İlker Başbuğ paşa dayanamadı ve isteğiyle tutuklanıp müebbet yedi. |
Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/ adilyargicc
Ergenekon hakkında yıllar önce yazdıklarım ile bu tespitlerim arasında çelişki olmadığını görmek isteyenler bu linki tıklayabilirler;
http://adilyargic.blogspot.com.tr/2009/01/ergenekon-neyin-nesi.html#axzz2sGfn8Uki
YARBAY MUSTAFA DÖNMEZİN SAPANCADA BULUNAN YAZLIĞI'NIN HEMEN YANINDA BULUNAN ARAZİNİN SAHİBİ BÜTÜN TERTİP,TEZGAH,KUMPAS SÜRECİNİN TAM GÖBEĞİNDE ERDOĞAN KANADINI TEMSİLEN BULUNAN AKP DİYARBAKIR MİLLETVEKİLİ İHSAN ASLANDI YİNE ASKERİ CASUSLUK DAVASINDA BAŞ SANIK OLARAK YARGILANAN BİLGİN ÖZKAYNAĞINDA YAZLIĞI SAPANCADAYDI!!BU SÜREÇLERDE ORAYA,BURAYA GÖMÜLEN SİLAH VE MÜHİMATLARIN ÇOĞU EMNİYET ENVANTERİNE KAYITLIYDI.
BÜYÜK BÖLÜMÜDE EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ÖZEL HAREKAT DAİRESİNE AİTTİ.BUNU BİLDİĞİ İÇİN BU DAİRENİN BAŞKANLIĞINI YAPAN VATANSEVER EMNİYET MÜDÜRÜ BEHÇET OKTAYI İNTİHAR SÜSÜ VEREREK KATLETİLER.DİĞER ORADA BURADA BULDUK DEDİKLERİ MÜHİMATLARSA POLİS EĞİTİM MERKEZLERİ, POLİS MESLEK YÜKSEK OKULLARI POLİS OKULLARINDA EĞİTİM AMAÇLI KULLLANILAN MALZEMELERDİ.ZATEN BİRÇOK ARAMADA İNSANLAR EVDE OLMADAN ÇİLİNGİR VASITASIYLA EVLERE GİRİLEREK KENDİ YANLARINDA GETİRDİKLERİ MALZEMELERİ,BELGE CD VE BENZERİ KOYDUKLARI ŞEYİ BULMUŞ GİBİ YAPIP BU YOLLA TERTİP,TEZGAH VE KUMPAS YAPIYORLARDI.GÖMÜLÜ OLARAK BULDUKLARI SİLAH VE MÜHİMMATLARI YİNE KENDİLERİ GÖMMÜŞTÜ BU SİLAH VE MÜHİMMATLARIN SARILI OLDUĞU GAZETE KAĞITLARININ 1 HAFTA ÖNCESİNE AİT OLDUĞUDA YENİ GÖMÜLMÜŞ OLDUĞUDA ASKERİ BİRİMELR TARAFINDAN RAPOR EDİLMİŞTİ.ERGENEKON TERTİBİNİ BAŞLATTIKLARI ÜMRANİYEDE BULUNDUĞU ÖNE SÜRÜLEN 27 NİSAN BİLDİRİSİNE GÖNDERME YAPMA AMACIYLA SAYISINI 27 ADET OLARAK AÇIKLADIKLARI ASLINDA BULMAYIP KARAKOLDA BULMUŞ GİBİ YAPIP TUTAAK DÜZENLEDİKLERİ EL BOMBALARI OLAYI DA AYNI EKİBİN İŞİYDİ"ŞİMDİ ADAM DİYECEK Kİ ÇATIYA BİLGİSAYARMI ÇIKARTINIZ OLAY YERİ TUTANAĞI OLAY YERİNDE TUTULUR.SORUŞTURMA ERGENEKON OLDUĞUNDA S.. HAKİMİ SAVCIYI "ÖRNEĞİNDE OLDUĞU GİBİ.SİLAH VE MÜHİMMATLARI GÖMEN EKİP ERDOĞANIN TEMSİLEN TEZGHA,TERTİP VE KUMPASTA GÖREVLİ AKP DİYARBAKIR MİLLETVEKİLİ İHSAN ASLANIN EKİBİ VE FETHULLAHIN EMNİYETTEKİ ADAMLARI RAMAZAN AKYÜREK ALİ FUAT YILMAZER VE MUTLU EKİZOĞLUNUN POLİS İÇİNDEKİ EKİBİYİDİ!!!!
ERGENEKON HAKİMİ KÖKSAL ŞENGÜN "OKUMADAN KARAR VERDİKLERİNİ AÇIKLADI
5 yıl süren ve sanıklarının çoğunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığı Ergenekon davasının ilk hakimi Köksal Şengün'den bomba açıklamalar geldi.
Yargılama sürecinde bir dizi hatanın yapıldığını itiraf eden Şengün, Sıkıyönetim Mahkemelerindeki hakimlerin daha demokrat olduğunu söyledi.
Şengün'ün itirafları bunlarla da sınırlı değil. Şengün, Ergenekon iddianamesini tam olarak okumadan karar verdiklerini söyledi.
"Okuduk desek yalan söyleriz. Şimdi olsa gerekli incelemeyi yaptığım için birçok yönden o iddianameyi geri çevirirdim!"
T24'ten Hazal Özvarış'a konuşan Köksal Şengün'ün açıklamalarından bölümler şöyle:
ERGENEKON DAVASINDA YANLIŞLIKLAR ÇOK
Yanlışlıklar çok. Yalnız kararın gerekçesi ortaya konmadığı için fazla detaya girmek mümkün değil.
Bazı araştırmaların yapılamadığı kanaatindeyim. Örneğin, o CD’lerin incelemesi yapılmadı. Ben ayrılmak zorunda kaldığımda savunmalar devam ediyordu, benden sonraki gelişmeleri bilmemekle beraber söylüyorum bunları. Ceza davalarında savunma bittikten sonra delilleri okursunuz, daha sonra avukatlar delillere itirazlarını koyar. Mesela “Evde yapılan aramada şunlar şunlar bulunmadı” gibi tutanaklara karşı itirazlar yapılır. Bu itirazların giderilmesi için tutanakta imzası olan kişilerin bir kısmının huzurda dinlenmelerinde fayda var. Böylece hem kişi “nasıl, niçin düzenlendi” diye sorar, hem de gerektiğinde mahkeme de, savcı da soru sorar.
DELİLLER İRDELENMEMİŞ
Ne yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermek isterim, ne de başkalarını suçlamak. Yargılama benden sonra yaklaşık iki sene daha devam etti, sonra karar verildi. Yani, “delil değerlendirmesi”nin de yapıldığı iki sene içerisinde olanları bilmiyorum, sadece televizyonlara yansıyan bağırmalar, çağırmalar... Ancak şimdiki gelişmeler de gösteriyor ki, bu deliller irdelenmemiş.
TÜBİTAK'IN OYNAMA VAR DEDİĞİ 5 NO'LU CD
CD, e-mail gibi dijital nitelikli deliller konusunda çok fazla bilgi sahibi değilim. Ancak öğrendiğim kadarıyla, bir bilgisayarınız veyahut akıllı telefonunuz varsa bombanın üzerinde oturuyorsunuz demektir. Yani bunlara herkes el atabilir, ben bunu öğrendim, sizden habersiz bazı şeyler yüklenebilir, istenilen tarih atılabilir... Dürüst olmayan insanların elinde çok kötü bir silah olarak kullanılabilir bu aletler, nitekim de kullanılıyor, işte yaşadık görüyoruz. Bana göre yeterli bir araştırma yapılmadı bu konuda.
DİNÇER VE GÜL DİNLENMELİYDİ
Şengün, "Davadan alınmasaydınız, Erdoğan'ın Başbakanlık Müsteşarlığı'nı da yapan “Cuntalardan haberdardık” diyen Ömer Dinçer veya Nokta’nın “Darbe Günlükleri” yayını ardından 2004’teki girişimlerden haberdar olduğunu söyleyen Abdullah Gül tanık listenizde yer alır mıydı?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
Bu insanların içerisinde beyanatlarıyla Ergenekon’la ilgili bilgi sahibi olduğu anlaşılan kişilerin de dinlenmesi gerekirdi. Dediğiniz beyanatlar yapıldıysa, bu isimlerin dinlenmesinin gerçeklerin ortaya çıkması açısından faydalı olacağı düşüncesindeyim.
DAVADAN ALINMASAYDI MÜDAHALE EDEBİLİR MİYDİ?
Edemezdim. Biz, bize gösterilen suçlamayla bağlıyız. O suçlamanın yargılamasını yaparken o şahsın başka bir suçunu delillerle tespit ederseniz suç duyurusunda bulunursunuz. Ama bunlar sizin elinizdeki dosyaya talep olmadıktan sonra girmez.
Suç duyurusu girişimimim olmadı. Bunların hepsini toplayıp yapacaktık suç duyurusunu. Yarı yolda bir şeyleri kesmek de doğru olmuyor çünkü elinizdekileri pekiştirmek durumundasınız. Savcı iddiada bulunur fakat mahkeme öyle değil. Hüküm veren mevkide olduğu için, afaki iddialara yönelik şeyleri hemen suç duyurusu olarak bildirmesi doğru olmuyor.
ASKERİ HAKİMLER DAHA DEMOKRATTI
Eski yasamızda da DGM’lerde askeri hâkimimiz vardı. 1999’da onu çıkarttık, tamamını sivil yaptık.
“Askeri hâkimler komutanın emrinde çalışır” derler ama gördüğüm kadarıyla bizden daha rahattılar, daha demokrattılar.
Daha objektif kararlar veriliyordu.
ERGENEKON'DA ÖRGÜT YOK
‘Ergenekon'da örgüt yok, bıraksan birbirlerini ısırırlar!’
Yanlışlıklar hakikaten var. Düşünün, benim baktığım davada içeri alınan insanların hiçbiri birbirini tanımaz. Nerededir bu örgüt? Bir örgütü devlet bulur. Devlet der ki size; “Bu örgüt şu eylemleri yapmıştır, silahlıdır.” Biz de ona göre “silahlı örgüt” deriz, “silahsız örgüt” deriz. Bizim önümüze koydukları torbanın içine herkesi atmışlar, yan yana bıraksan birbirlerini ısırırlar bunlar. Öyle insanlar var ki içerisinde, birbirlerine kurşun atarlar.
Ben bu kadar örgüt davasına baktım, bu şekilde oluşmuş bir örgüt görmedim.
Yok yani, yok.
İDDİANAMELERİ OKUMADAN KARAR VERDİK
Bir iddianame mahkemeye tebliğ edildikten sonra 15 gün süreyle incelenir. İddianamenin kabulü veya reddi diye bir müessesemiz vardır. Bu iddianameyi ve delilleri inceleme süresi bu dosya için mümkün olmayan bir süre. 2 bin 500 sayfa iddianame artı 500 klasör belge!
Okuduk ama belirli bir süre, belirli bir yere kadar okuduk. Can alıcı noktalarını okuma imkanımız olmadı. Okuduk desek yalan söyleriz. Bir insanın okuma kapasitesi var. Günde 500 sayfa okuyabilir misiniz? Okuduktan sonra da, dosyalarla da karşılaştırma yaparak “Şuraları eksik, şuraları yanlış” diyerek iddianameyi geri çevirebiliyorsunuz. Ancak biz o şansa sahip olmadığımız için kabul etmek durumunda kaldık. Çünkü yeterince incelememiştik. Şimdi olsa gerekli incelemeyi yaptığım için birçok yönden o iddianameyi geri çevirirdim. Ama o zaman kabul etmekten zorundaydık çünkü geri çevirmek için sebepleri öne sürmek gerekiyordu.
KÖKSAL ŞENGÜN KİMDİR?
Hâkimliğe 1976’da başlayan ve 37 yıl sürecek mesaisi sıkıyönetim ile devlet güvenlik mahkemelerine de (DGM) uzanan Şengün, Ergenekon davasına üç sene baktıktan sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) kararıyla Temmuz 2011’de Bolu hâkimliğine atandı.
Şengün, “gözdağı” olarak nitelendirdiği tayinden bir süre sonra kanser olduğunu öğrendi.
Yaklaşık 20 iddianamenin birleştirildiği ve binlerce sayfadan oluşan dosyaya vakıf olmaya çalışan sayılı isimlerden biri olan Şengün, başta Mustafa Balbay ve Prof. Mehmet Haberal olmak üzere bazı sanıkların tahliyelerinden yana yaptığı çıkışlarla adından söz ettirmişti.""
http://www.internethaber.com/ergenekon-hakiminden-sok-itiraflar-638814h.htm
BİR EMNİYET MÜDÜRÜNÜN İTİRAFLARI
Gazeteport'un haberine göre; Bir emniyet müdürü, aman adımı yazma. Ama söyleyeceklerimi yaz diyerek başlıyor isyanını anlatmaya...
'30 yıldır Işık Evleri'nde yetişenlerin özenle yerleştirildiği polis teşkilatı artık bitti. Polis teşkilatı Gülen'in 'özel güvenlik teşkilatı' oldu diyor.
İşte o emniyet müdürünün anlattıkları;
O DELİLLERİ KİM KOYDU HERKES BİLİYOR
ÖSYM'de sorular çalındı. Uzun süre araştırma yapıldı. Sorular çalındı. Soruşturma açıldı. Ancak soruları çalan yapıya ulaşılamadı. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner cemaate karşı soruşturma başlattığı için makamında tartaklanarak gözaltına alınarak diğer savcılara gözdağı verildi. Cemaatin toplum için yaratacağı tehlikeyi kitabında anlatan Hanefi Avcı da düzmece delillerle hala cezaevinde. Oysa odasına o delilleri makam odasına koyanları bütün Eskişehir polisi biliyor. Ancak söylemeye kimse cesaret edemiyor. Kendi varlıkları için tehlike gördükleri için insafsızca davranabilen bir yapıdan bahsediyoruz. Ya da amaçları için yapabileceklerinin sınırı olmayan bir yapılanma...
ABİLER HAFTADA İKİ KEZ TOPLANIR
Polis Kolejinde ve Akademide tanık olduğumuz kadarıyla Gülen teşkilatı mensupları haftada iki kez toplanırlar. Salı ve Perşembe günü yapılır bu toplantılar. Bu toplantılarda abiler kendilerine bağlı olan öğrencilere veya çalışan polislere tebliğleri iletir.
HER CEMAAT ÜYESİ PARA VERMEK ZORUNDA
Her cemaat üyesi maaşından bir miktar parayı cemaate vermek zorundadır. Bu para abiler tarafından toplanır. Bir kısmı abilerin ihtiyacı için ayrılırken geri kalanı ise bir havuzda toplanarak hizmet hareketine aktarılır.
TRAŞ KOLONYASI SÜRENLERE DAYAK
Polis kolejinde tanık olduğumuz olaylar ise tüyler ürperticidir. Bunları anlatsak o zaman okulu bitiremezdik. Mesela tıraştan sonra kolonya süren öğrencilere günah olduğu için dayak atılırdı. Bunu yapan Ali Osman K. idi. Bunu o koleji bitiren bütün polisler bilir. Ancak bir kişiye söylerse o okulu bitiremez. Bir şekilde oradan atılır.
ÖNCE CEMAAT KONTENJANI
Şu anda polis memuru yetiştirilen Polis Meslek Yüksek Okullarına öğrenci alınırken önce cemaatin mensupları yerleştirilir. Onlardan arta kalan kontenjana ise sıradan vatandaşlar alınır. Bu da sınavlarda sorulacak soruların önceden alınarak cemaatin bu okullara girmesini istediği elamanlarına verilir. İki veya üç soru eksik verilir ki girmesi garanti olsun, ancak tamamını yapıp dikkat çekmesin diye. Zaten bunların dışından bu okullara girecekler o kadar yüksek not alamazlar. O şekilde ayarlanır yani...
POLİS AKADEMİSİ TAMAMEN CEMAATÇİ
Şu anda Polis Akademisi öğrencilerinin ve eğitim kadrosunun tamamına yakını cemaat mensubudur. Bu okul öğrencilerinin tamamı hafta sonunda Işık Evleri'ne giderler. Bulunduğumuz görev itibarı ile MİT'in bir süre bunları takip ettiğini biliyoruz. Ancak bu daha sonra niçin bir operasyona dönüşmedi? Bu konu karanlıkta kalan bir noktadır.
YURT DIŞI GÖREVLER
Emniyetin yurt dışına göndereceği yüksek lisans eğitimi, konsolos ve misyon koruma görevlerine gidecek kontenjanının tamamı yine cemaat mensupları tarafından doldurulur.
CEMAATÇİ OLMAYANLAR TERFİ EDEMEZ
Emniyet teşkilatında uzun süredir cemaat mensubu olmayanlar terfi edemez. Emniyet teşkilatı içindeki komisyonları ele geçiren cemaat mensupları terfi sırası gelen amirleri terfi ettirmez. Terfi ettirilmeyenlerin tamamı cemaat mensube değildir. Terfi ettirilmeyenler ise mahkeme kararıyla bu rütbelerini alırlar.
Ancak cemaatin hedefine koyduğu bazı emniyet mensupları dilleriyle kuş tutsalar yine terfi edemezler. Çünkü terfide itiraz yeri olan Danıştay 5. ve 12. daireleri mensuplarına idarenin itirazı ile terfiye itiraz eder. Burada çalışanlara ise ücreti örtülü ödenekten karşılanan aileleriyle tatil, dizüstü bilgisayar gibi hediyeler verilir.
ALİ BİLKAY'IN ÖZEL TORBASI GÜLENCİLER İÇİNDİ
İl emniyet müdürlüğü yerine polis teşkilatı içinde (Al paranı konuşma) yeri olarak bilinen APK'ya atanan 25 yıllık arkadaşım 'bunları bütün teşkilat bilir. Ama dışarıya sızmaz' diyor. Mesela İzmir'de yolsuzluk operasyonundan sonra görevden alınan Ali Bilkay'ın 1991 yılında polis atamalarında çift torba yaptığı dönemin emniyet müdürü Ünal Erkan tarafından yakalanmış, Bilkay cezalandırılmıştı. Bu kadarını herkes biliyor. Ancak Ali Bilkay'ın torpilli kura torbasından Gülen Teşkilatı polislerine kura çekimi yaptırdığını kimse bilmez. Bilkay Gülen'ci olduğu için o dönemdeki görevi de oydu. Ancak yakalanınca iş ortaya çıktı. Meslekten atıldı. Ancak Gülen'in teşkilatı sahip çıktı. Mesleğe mahkeme kararıyla döndü.
GÜLEN EKİBİ ŞARK GÖREVİNE GİTMEZ
Gülen'in emniyet içindeki kadroları o dönem şark görevine çeşitli nedenlerle gitmezdi. Emniyet Genel Müdürlüğü özellikle de İstihbarat Daire Başkanlığına çöreklendiler. Sonra da büyük illerdeki istihbarat şubeleri yoğunluklu olarak görev yaptıkları yerler oldu. Buralarda birkaç nedenle özellikle görev aldılar. Hem kendilerine karşı yapılacak planlı operasyonları önceden öğrenerek karşı önlem alıyorlardı. Hem de kendilerine gösterilen hedeflere karşı operasyon yapıyorlardı.
http://www.internethaber.com/emniyet-muduru-cemaatci-polisleri-anlatti-638794h.htm
Yargı İmamı Pensilvanya'ya kaçtı iddiası
Sabah ve Takvim Gazetesi operasyon haberciliğinin son ürünüyle okur karşısındalar. İddialarına göre yargı imamı Pensilvanya'ya kaçtı.
İNTERNET HABER - AK Parti ile Cemaat arasındaki savaşta eşi benzeri görülmemiş medya operasyonları da devrede.
İlk andan beri istihbarat destekli operasyon haberciliği ile Cemaate karşı savaş açan Sabah ve Takvim Gazetesi, bugün yeni bir iddiayla ortaya çıktı.
İddialarına göre Cemaatin Yargı İmamı Nişantaşında avukatlık yapan Ahmet Can'dı. Gazete, kimliği tespit edilen Can'ın, deşifre olunca 10 Ocak'ta apar topar Pensilvanya'ya kaçtığını öne sürdü.
İMAMLAR KAYIP
Sabah Gazetesi manşetinden verdiği haberde "İMAMLAR FİRARDA" başlığını atarak, Ahmet Can'ın ABD'ye gitmesinin ardından Emniyet İmamı olduğu iddia edilen Kozanlı Ömer'in de evini değiştirerek kayıplara karıştığını iddia etti.
sabah-imamlar.jpg
BİRBİRLERİNİ DİNLEDİLER İDDİASI
Takvim Gazetesi manşetinden "İşte o İmam' diyerek Ahmet Can'ın fotoğrafını bastı. Gazetenin iddiasına göre İmamlar da birbirini dinliyordu. Manşetten verilen haberde Emniyet İmamı Kozanlı Ömer'in yargı imamını dinlemek için ona bir telefon hediye ettiği iddia edildi. Yargı imamı bu telefondan dinlendiğini anlayınca Kozanlı Ömer'i Pensilvanya'ya şikayet etmiş.
İşte Takvim'deki operasyonel manşet;
takvim-imam.jpg
Erdoğan'a maskeli adam dedi Yüce Divan'ı gösterdi!
Ekrem Dumanlı, Erdoğan için 'maskeli adam' dedi ve Yüce Divan yolunu hatırlattı!
Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın bu haftaki yazısı yine şimşekleri üzerine çekecek. Dumanlı "Maskeler düşünce" başlıklı yazısında Erdoğan'ın eski sözlerini hatırlatarak 'maskeli adam' yakıştırması yaptı.
Dumanlı yazısında köşe yazılarından yola çıkarak Erdoğan'a bir de Yüce Divan yolunu gösterdi ki çok kızdıracak! Mesut Yılmaz'ın Milliyet için yaptığından bile daha korkunç olduğunu söyleyen Dumanlı Yüce Divan'ı hatırlattı.
Paralel maralel hikâye; bu ülke resmen ‘parti devleti’ olmaya sürükleniyor. Partinin direktifleri doğrultusunda atanan ve icraat yapan bürokratlar yetmezmiş gibi, hazır ol vaziyetinde her gün manşet bekleyen medya türetiliyor.
UYDURMA DAVALAR AÇILACAK
Görünen o ki ‘örgüt’ telkini üzerinden yargıya baskı yapılacak ve belki uydurma davalar açılacak. Eski Ergenekonculardan alınan akıl ve taktikle bir yandan Camia sindirilmek istenecek öbür yandan da yolsuzluk ve rüşvet iddiaları örtbas edilecek
NE ÇOK MASKELİ ADAMLAR VARMIŞ
Ne kadar da çok maskeli adam varmış memlekette. Ve o maskenin gerisinde ne kadar perdelenmiş kin ve nefret barınıyormuş. Bilemedik. Üç günlük dünyanın şan u şöhreti, mal u mülkü uğruna bu kadar kirli bir dil kullanılabileceğini tahmin edemedik. Yaşananlar gösterdi ki bazı kişiler öteden beri maskeli bir iletişim yolunu tercih etmiş. İçlerinde biriktirdikleri kin ve öfke ile gülücükler dağıtan maskeleri arasındaki korkunç tenakuz her geçen gün biraz daha belirgin hale geliyor. Yazık ki ne yazık!
Nereden bilebilirsiniz ki daha düne kadar tekrar ber tekrar “Ben Rabb’ime söz verdim, alnı secdeli insanlar benim zamanımda zarar görmeyecek.” diyen birisi, alnı secdeli insanların ‘kökünü kurutma’ kararı almış olsun. Nereden bilebilirsiniz ki Türkiye’nin daha yaşanır bir ülke ve huzur adacığı haline gelmesi için demokratik bir şehrahta kol kola yürüdüğü bir kitleye karşı ‘insan kaynaklarını kurutma’ kararı almış olsun. Nereden bilebilirsiniz ki din, dil, ırk farkı gözetmeksizin hep birlikte huzurla yaşamak uğruna heyecanla desteklediğiniz kişiler bazı ayıplarını kapatmak için hakkınızda yalan, hakaret, iftira gibi yollara tevessül edecek...
ANANAS VE TESBİH GERÇEĞİ
Bir ‘ananas’tır tutturmuş gidiyorlardı. Telefonda ananas diyen ve Uganda’da iş yapmak isteyen işadamlarına yardımcı olmak için çırpınan kişi ortaya çıktı, “Ben Uganda fahri konsolosuyum, bu ananas sadece ananastır; bundan mana çıkaranlar hata yapıyor.” dedi; lakin bir zümre yalan yanlış yorumlara devam etti.
Şimdi de tesbihi diline doluyor birileri. O da şifreymiş. Evet, yüzlerce yıldır zikrullahın şifresidir o; villaların, katların, yatların değil...
ERDOĞAN'A YÜCE DİVANI GÖSTERDİ!
Dumanlı, Sabah ve ATV'nin satışıyla ilgili medyaya sızan ses kayıtlarından yola çıktı Mesut Yılmaz'ı örnek gösterdi ve şu anki durumun o dönemden bule korkunç olduğunu iddia ederek Erdoğan'a Yüce Divan yolunu hatırlattı:
Hafta içinde bazı köşe yazarları Sabah, Takvim ve ATV’nin satış işlemi ile ilgili ağır yazılar kaleme aldı. Sebebi, internete düşen bazı ses kayıtları. Dava dosyalarına girmiş o kayıtlara bakılırsa bu gazete ve kanalın satış işlemi bizzat Başbakan’ın emriyle ve bir bakanın talimatıyla yapılmış.
Başa dönecek olursam; yukarda özetlediğim manidar tablo karşısında birçok köşe yazarı, “Bu işlem Yüce Divan’da biter.” manasına gelen sözler söylüyor. Verdikleri misal herkesçe malum.
Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz ile ilgili şöyle bir iddia söz konusuydu: Milliyet Gazetesi’nin satış işlemlerine müdahil oldu, hatta satış işlemini bizzat yönlendirdi, talimatlar verdi. Konu kamuoyuna mal olunca eski başbakan, Yüce Divan’a sevk edildi, orada yargılandı...
Sabah, Takvim ve ATV satışı ile ilgili mahkeme kararıyla yapılan legal dinlemeler gösteriyor ki şu anki iddialar Mesut Yılmaz dönemindekinden daha korkunç.
Aslında ahirete inananlar için bir “Yüce Divan” var. Öbür âlemde kurulacak o divana hazır olmak her inanan insan için kutsal bir vazifedir. Buradaki divan bir şekilde atlatılabilir; ancak “Hakk’ın Divanı”na varınca yalan yazıların, çarpıtılmış yorumların, kurulmuş komploların, hakarete varan lafların hesabı tek tek görülür. Esas olan da odur...
EKREM DUMANLI YAZILARI