"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

MİT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MİT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2014 Pazar

DEMOKRATİK İSLAM KONGRESİ OLASI KÜRDİSTAN’IN SİYASİ YAPISINI BELİRLEDİ

OLASI KÜRDİSTAN’IN SİYASİ YAPISI BELİRLENDİ


Bu gün Diyarbakır’da Kürtler düzenledikleri Demokratik İslam Kongresinde önce emperyalizmin taşeronu Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği bildirisini okudular.
Bu bildiride benim dikkatimi çeken en önemli cümle şuydu;
“Çoğulcu, demokratik İslam Birliğini kuracağız.” İfadesiydi.

Diyarbakır'daki Kürt İslam Kongresinden görüntü.

Yaklaşık 15 gün kadar önce bu kongreye davet edilen Sosyalist İslamcı hareketin önderi İhsan Eliaçık’ın davet edildiğini biliyoruz.
09.5.2014 akşamı CNNTURK kanalında da konuşan İhsan Eliaçık, bu toplantıya katılacağını, daha önceden Hikmet Kıvılcımlı ile Abdullah Öcalan’ın kitaplarını da okuduğunu, yapılan davetten memnuniyet duyduğunu v.b. anlatmıştı.
Bu gün de 12 yıllık AKP siyasetleri sayesinde kuruluşunu resmen ilan etmek için gün sayan olası Kürdistan’ın siyasi rejiminin sosyalist İslam temeli olacağı açıklandı.
Kürt siyasi hareketinin kanallarından birisinde de bu konu yaklaşık üç saat kadar tartışıldı.

Geçtiğimiz yıllarda özellikle üç seçim dönemi boyunca geçen AKP iktidarı boyunca Nurcuları, Zerdüştleri ve son olarak da Fethulah Gülen’in Işıkçılarını Kürt siyasi ideolojisine dahil eden Abdullah Öcalan’ın bunları geri itip, son zamanlarda hızla gelişen sol ve en azından Atatürk Cumhuriyetinin getirilerini korumakta birleşen sol, Kemalist, demokratik hareketleri dikkate alarak çağdaş bir siyasi rejimi benimsemesi dikkat çekicidir.

20. yüzyıl başlarından beri doğu bölgelerimizde batılı sömürgeci devletlerce desteklenerek büyütülen Işıkçı ve Deliüzzaman’ın Nurcu hareketi nasıl olduysa başbakan Erdoğan’ın da başını çektiği Nurcular ile Işıkçıların iktidarı olan uzun AKP hükumeti döneminde gözden düşmesine de dikkat etmek gerekir.
Yeni yetişen gençlik ister köyde, ister şehirde isterse Kandil dağlarında olsun Işık ve Nur cemaatlerini benimsemediğini göstermiştir.

Öcalan da, kurmay kadrosu da buna dikkat etmiş olsalar ki “çoğulcu, demokratik İslam” da karar kıldıklarını ilan etmeye karar vermişler.

Kongre metinlerinde dikkat çeken ikinci önemli konu ise AKP döneminde sürgünden dönen  Ertuğrul Kürkçü Kürtçüsünün idaresinde yeni kurulan siyasi partinin Türkiye’nin genelinden oy almak için çalışırken mevcut BDP’nin de Kürdistan olarak ilan edilecek bölgede etkin olacağı ilan edildi ve bir cümle ile ifade edildi.
“Türkiye HDP’ye, Kürdistan BDP’ye emanet”. Bu cümlenin diğer anlamı da Kürtlerin özerklik istediklerini ve mevcut devleti bölmek istemedikleridir


A.Öcalan
Bu günkü kongrenin derin analizlerinin yapıldığı programda, AKP siyasetlerinin Suriye ve Kürt hareketi üzerindeki işbirlikçi, baskıcı eylemleri eleştirildi, kınandı. Esad rejimine destek verildi, Hatay’dan Urfa’ya her yerde AKP ve başta ABD, Fransa, İngiltere olmak üzere 22 NATO ülkelerinin askeri, mali, siyasi desteklerini alan kripto Hristiyan Rum Selefi çetecilerin faaliyetlerine karşı mücadele edileceği, “yeni Kürtçülük hareketinin” bütün Ortadoğu ve hatta bütün dünyaya örnek teşkil edeceği işlendi.

Doğrudan sosyalizme geçmenin stratejik hata olduğunu, ilk görevimizin, Nurcu-Işıkçı cemaatlerin AKP hükumeti eliyle ilan edecekleri Yahudi-Süryani-Yezidi harmanı Mason İslam rejimini önlemek için bütün sosyalist, demokratik, dindar, antiemperyualist kesimin önce Atatürk cumhuriyetinin kazanımlarının korunmasında, azınlıkların kendi dillerini konuşmasında, eğitiminde serbest ama milli eğitimde Türkçe’nin varlığının korunmasını, sonra dini serbest bırakan ama misyonerliği yasaklayan, kıyafet, harf, kısaca Kültür devrimini koruyan bir çizgide “ileri demokrasi” dönemine geçmenin, silahlı mücadele yerine Gandi tarzı pasif anarşinin daha mantıklı olduğunu yedi yıldır ben de yazmaktayım.
Bunu da bir çok demokratik internet sitesinde yazdığım yazılarımda dile getirdim.
Bu durumda, bizim ile PKK arasında birkaç önemli vergu dışında bir fark kalmadı denilebilir.

Buna sevinelim mi dövünelim mi dersek, Kürtlerin, mevcut Kemalist rejimin Ulusalcı yapısı içinde “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türktür” ilkesine hoş bakmadığını, sosyalizmi “Kürt” adıyla uygulamaya geçirmekten hatta bütün Ortadoğuyu “Kürdistan” olarak ilan etme hayalinden vazgeçmediklerini de bana düşündürmüşlerdir.
Bunun   adı da bizim Nasyonal Sosyalizm yani Faşizmdir.

Ha böyle olmazda bütün ülkeyi kucaklayacak yeni Kürt partilerinin içine, idaresine Türkleri ve diğerlerini da alarak, hatta bu partiyi lağv edip, bütün sosylaistleri, devrimcileri, demokratları, Sünni ve Alevileri ve diğerlerinin de yer alabilecekleri “ulusal” karakterli bir devrimci parti kurabilmeyi hesaplarına dahil etmeleri halinde işin rengi değişebilir.

Aksi halde, ne kadar özgürlük vaat ederlerse etsinler, “Kürtçülüğü” ön planda tuttuklarından ulusal ve hayal ettikleri gibi evrensel bir kimlik kazanmaları zor olacaktır.

Gene de, derin NATO yapılanmasının ülkemizdeki kolunun eseri 12 Eylül 1980 askeri darbesinin darbecileri ile zamanın Nurcu-Gülenci ANAP hükmetinin destekleriyle kurulan PKK örgütü, geçen otuz yıl içinde aslında NSK (Nato Silahlı Kuvvetleri) olan TSK ile sokluduğu bir kayıkçı kavgasıyla büyütülmüş, bazı Kürtleri “Kürt Bağımsızlık Hareketinin” önderi olduğuna inandırdıysa da her alanda bunu sağlayamamış, ama NSK’yı eğitmiş, Saddam rejiminin devrilip ülkenin batı emperyalizmine peşkeş çekilmesinde Talabani- Barzani aşiretleriyle koordineli çalışarak emperyalizmin yıllarca taşeronluğunu yapıp, şimdi devrimci oluvermiştir.

Olası Kürdistan’ın siyasi rejim tercihi görünüşte güzel olmasına güzeldir. Çünkü, binlerce yıldır aşırı dini şeriat yasalarıyla yönetilmiş bölge halklarının mevut zihniyetleri göz önüne alındığında “bundan iyisi Şam’da kayısı” denilebilir.
Ama buna “asla Kürt devrimi” denilemez. Denilse denilse “Küresel Mason sermayenin ikramı” denilir.

Çünkü bu kongrede her ne kadar sol siyaset ve “iyi, demokratik yanları öne çıkarılmış İslami rejim” konuşulduysa da “asla emperyalizm karşıtlığı” işleyen tek cümleye rastlanılmamıştır.

PKK, Iraklı Yahudi, Yezidi soydaşları, Ermeni, Süryani işbirlikçileri ile birlikte 1000 yıldır Vatikan’ın destek ve idaresinde yürütülen “Kripto Rum/Grek/Yunan milliyetçiliğini, her ne kadar “Kürt Devrimi” diye savunsa da buna kendisi bile inanmamaktadır.
Dört ülkeden toprak almaya dayalı büyük Kürdistan hayaline konu olan bölgeler, o zaman Güney Azerbaycan olarak bilinen İran sınırımız, şimdi Güney Kürdistan ilan edilen Barzani, Talabani aşiretleri ile Süryani vilayetinin olduğu bölgeden Hatay’a kadar Suriye sınırı olmak üzere Atatürk’e de önerilmiş, ardından Adnan Menderes’e dayatılmıştır.

Her ikisi de komşularımıza ihanet sayılacağı endişesi başta olmak üzere, batı emperyalizminin zulmu altında inleyen bütün doğulu kavimlerle kader ortaklığı nedeniyle ret etmişlerdir ve “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine bağlı olduklarını açıklamışlardır.

Bu durumda PKK’nın ve işbirlikçilerinin yaptıkları da bütün komşularına ve ezilen Ortadoğu-Doğu halkarına ihanettir. Bırakın sosyalizmi, isterse Komünizmi getirsin, “antiemperyalist” olmadıkça, sömürgeci, işgalci, adları bile “Harry=yağmacı “ olan milletlerin taşeronu oldukça evrenselleşebileceklerini sanmıyorum.
Çünkü, Irak, Suriye’de ve ülkemizde 30 yıldır akan kanlar hala unutulmamıştır, acıları tazedir ve AKP’ye baskı yapmak uğruna son günlerde bu yola başvurmaktadır.

Oysa en temel demokratik ilke, “insanların doğumla kazandıkları kimlikleri yüzünden yargılanamayacakları, bu sebeple her türlü dini ve ırki ayrımcılığın yapılmaması” değil midir?


Fransızlar 1987'de ASALA liderini öldürüp, görevini PKK'ya devrettiler.Tıkla


Ama bir tutturmuşlar, Kürt, Kürt, Kürt.
Rus tarihçinin tespitine katılarak Kürtçeyi yasaklayan Çemişkezek'li Rum Kenan Evren'in ad takmasına hak veresi geliyor insanın. “Kart, Kurt, Kürt”. 

 Paranın Kürt yüzünün arkasını çevirdiğimizde, Derin Nato, Asala, Mossad, Vatikan projeleri çıkıyor.
Güzel bir deyişimiz vardır. “El şeyiyle gerdeğe girilmez.”  O halde, “emperyalizmin icazetiyle devlet kurulmaz, kurulur da umutla bakılmaz.”
Takdir sizindir.


Alaeddin Yavuz.

22 Mayıs 2009 Cuma

MİT,GEKO,PKK. V.B.


MİT,GEKO,PKK,CIA V.B.



Amerika'nın "bizim çocukları" olan Kenan Evren ve ekibi,ABD'nin seçip önerdiği Tunceli Çemizkezek'li Turgut ÖZAL'ın ve ABD'nin katkılarıyla, "Türk Ordusunu gerilla tipi savaşla modernize etme" projesi oluştururlar.

Projeyi gerçekleştirmek için de 1960-1980 arasında ne Kürtler ne de Türkler arasında asla bir kişilik bulamamış Ermeni dönmesi Abdullah ÖCALAN'ı seçiyor,Dersim’li bir MİT subayı Ali Yıldırım'ın kızı Kesire Yıldırım ile evlendiriyor, devlet eliyle güçlendiriyor,12 Eylül darbesinden 4 ay önce Suriye’ye kaçırıyor,Gizli Ermeni Kurtuluş Örgütü-GEKO” ile İngiltere’de 06.08.1980’de (aynı tarihli Hürriyet Gazetesi Haberi.

Büyütmek için resmi tıkla ve oku
Manşette küçük punto ile ) Amerika’nın desteği ile eylem birliğine sokuyorlardı.

Suriye Ermenilerinin kurduğu GEKO,enayi miydi ki,Türk İstihbaratının içinden destekli bu adamı hemen kabul etmiş ve eylem birliği kararı almıştı?

Değilse neydi?

Apo boşuna Suriye'ye gönderilmemiş miydi?:))

İhtilal kahramanı şu “bizim çocuklar” yoksa onlardan mıydı?

Bu "MİT,GEKO,CIA,MI5" işbirliği olmadan geçekleşebilecek bir iş değildi.

Üst cümledeki işbirliği 12 Eylül 1980'de mi kurulmuştu yoksa,12.05 1939'da İsmet paşa-Churcill arasındaki kredi antlaşmasından ve 1947’de NATO’ya müracaatımızdan beri mi vardı?

Ya da bu yapılanma 27 Mayıs 1960,12 Mart 1971 ve sonrası yaşanan “sağ-sol” olaylarını planlayıp organize eden,yurt dışındaki büyük elçilerden içerdeki sağ-sol yapılanmada yer alan öğrenci,yazar,çizer,siyasi, eğitimcilerden oluşan çok sayıda insanımızı öldürerek,şartları olgunlaştıran,12 Eylül 1980 darbesi döneminde, sokakta konuşan üç kişinin askerlerce dağıtılıp,sopalandığı,gazetelerin bile askeri sansür kurulundan geçtikten sonra yayınlandığı,sorgusuz sualsiz insanların içeri atılırken,cuntanın şımarık çocuğu Apo'nun,köy,mezra,şehir basıp,adam kaçırmasına,8-10 yaşından başlayarak kaçırdığı çocukları dağlarda eğitip yetiştirip eğitmesine,karakol basıp asker,polis öldürmesine göz yummuş, terör örgütünü koruyup beslemiş,verilen kurban kanları ile yüceltmiş, 28 Şubatları gerçekleştirmiştir.

Bir de yıllardır kafamı kurcalayan bir soru vardır.O da şudur?
Bu gün de malum örgütün “Akil Adamlar” diye önerdiği kişilere ek olarak 1970-80 arasında ASALA-GEKO tarafından öldürüldüğü bilinen büyükelçilerimizin de bir çoğunun sağlıklarında “Türkiye’nin menfaatleri aleyhine” beyanları halen aklımdadır.
Halen,bir televizyon kanalına “süs bitkisi” olarak katılan,bu dönem içinde suikastten kurtulmuş bir büyükelçimizin kızı da orada bazı “uluslar arası sivil kuruluşlarda görev aldığını” söylüyor ve verdiğini söylediği kararların yanında bazı “Ermeni ve Terör Örgütü yanlısı” olarak anlaşılan ve de öyle söylenmiş olan sözleri yüzünden de açıkça küfür yemektedir.Bu hanımın mevcut fikir yapısı bile,devleti yıkmak için devletin başında olan bir örgütlenmeye delildir.

Terör örgütü ile paralel ABD-AB destekli oldukları açıkça bilinen “Alevi-Kürt” yapılanmaların da “Hepimiz Ermeni’yiz” eylemlerinden Sivas’taki 1997 Madımak olayında 38 kişinin yakılmasına sebep olan yine bu kişilerin kendi tahrikleri sonucu gelişmiş olan bu olayda da bu terör örgütü+Alevi-Kürt yapılanmaları terör örgütünü kurup,ülkeyi bölünme aşamasına getiren yapılanma ile kesin alakalıdır.

Bunlar,halkı partilere bölüp,12 Eylül ortamı gibi şartları olgunlaştırdıktan sonra devleti bölme aşamasına geçecek bir amaca yönelik olarak gerçekleştirilmiş,ölenin de öldürülmesi gerektiğine inandığı sinsi bir işbirliği görüntüsü vermektedir.

Bu olaylardaki kayıplar nedeniyle devleti AB İnsan Hakları mahkemelerine sürekli şikayet eden bu yapılanma, MİT,GEKO,CIA,MI5 ile Fransız ve Alman,Yunan istihbarat örgütleri ile işbirliği halindedirler.Daha geçenlerde Almanya’da toplanan Alevi federasyonu,Alevilerin haklarını AB desteği ile koruma yolunda yürümek için karar almıştır.
Terör örgütünün düşünülmeden GEKO tarafından benimsenmesi bu işbirliğine bence önemli bir işarettir.
Bir de şu Ali Yıldırım denen vatandaş hiç bulunamadı gitti.Adı var kendi yok.Devlette çıt yok.Ortada anladığımız manada görünür bir devlet de yok.
Helal olsun adamlar harika yapılanmışlar.Biz de sümüğümüzü çekelim.
B.O.P projesi kapsamında,ABD-AB’nin ,50 yıldırİslam Dünyasına” lider yapmak bahanesi ile yarıştırdığı, Fransa,Almanya ve Rusya’nın desteğindeki İran ile,Amerika, İngiltere, İsrail’in desteğindeki Türkiye’den birinin seçilerek lider yapılacağı bağlamında hazırlanan uluslar arası dümenlere sürekli alet edilmekte olan İsrail Cumhurbaşkanı’nın Davos’ta Tayyip’ten yediği zılgıtın bir hafta sonrasında da Ahmedi Necat'tan fırça yemesinden bana bile gına gelmiştir.
Bu B.O.P aslında,işgal altında bile Emperyalizme direniş gösteren İran ve Türkiye devletlerine gösterilen bir havuçtur da ardında bunların çökertilmelerinin ardından bütün İslam dünyasının “köleleştirilmesi”ne dayanan “Kutsal Bereket Hilali” devleti kurma projesi değilse nedir?
Televizyon kanallarına çıkan özellikle hükümet yanlısı bazı kalemşörlerin (Taha Akyol Tv.) “ABD’ye karşı hiçbir ülkenin ordusu savaşamaz kesin hükmüyle halkımızın direnişini kırma yolunda mahir adımlar atmaktadırlar.Bu adımları halkımızı beyinsel olarak yenilgiyi kabullenmeye itmektedir.Bu bilinçli olarak yapılmaktadır.Gerçek bile olsa halka böyle şey söylenip miskinleştirilmez.Demek ki söyleyenlerde “vatanseverlik” duygusu da yok,adam işini yapmaktadır.
Kendisi çok önceden araştırmaları sayesinde “demokrasiyi” benimsemiş olduğu bilinen büyük kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün,Willson ilkelerinin yarattığı fırsat ile ülkemizde “Ulsalcılığa” dayalı şimdiki yaşadığımız demokratik sistemi kurmuştur.
Bu sistem gereğince Osmanlı’nın yaşamı boyunca “özerkliklerini” korumuş olan Kürt beylerinin saltanatlarının gideceğini anladıklarında 15 yıl boyunca çıkardıkları 28 Kürt isyanı,10 kadar gerici isyanla rahmetli Atatürk’ün projelerini uygulamasına fırsat vermemişlerdi.

11.Kasım.1938’de İsmet paşanın kişiliğinde devleti ele geçiren Kürt yapılanmasının “Sünni” kesimi ayrılıktan 1960’lara doğru Said Nursi’nin isteği ile vazgeçmişti.
Ancak aynı şey Dersim yapılanması için geçerli değildi.Onlar her türlü bölücülük yapılanması içinde oldular.Bu da İsmet paşanın şahsi gayretleri ile sağlanmıştı.Önceki yazılarımda nasıl olduğu anlatılmıştır.
Rus’undan Amerika’sına kadar her türlü istihbarat örgütü ile 200 yıldır işbirliği içinde olan Barzani-Talabani aşiret reislerinin ve 12 Eylül Cuntası ve hükümetlerinin de gayretleri ile son iki yıl içinde resmiyet kazanan Kuzey Irak Kürt yapılanması ile tekrar heyecana gelen bu hareket şu an orgazmın doruğundadır.
ASALA-PKK ORTAKLIK BELGESİ

Semra ÖZAL bile geçenlerde Barzani’den destek istemeye gittiğinden beri,Barzani parası ile “Tek Rumeli Tv ile Net Tv’den Turgut ÖZAL ile ilgili yayınlar hız kazanmıştır.
Devlet,sahte Atatürkçü Dersim yapılanması,Şeriat Kürdistancısı Nurcu kesim ve terör örgütü ile iç-dış güçlerin çekiştirmeleri bitirilme aşamasına getirilmiştir.
Atatürk sonrası devletin yıllardır başında bulunan bu ihanet yapılanması,kendi yetiştirip öne sürdüğü,şöhret ettiği adamları kendi vurmuş,kendi üye olduğu AB yapılanmasına bu yüzden devleti yargılatmış,Mart kedisi gibi hem becerip hem de bağırmayı da sürdürmektedir.

Bu ihanet yapılanması,devleti,100.000 korucusuna,1.000.000’luk ordusuna ,canlarını vermekten çekinmeden mücadele eden asker ve polislerimizin,korucularımızın bütün kahramanlıklarına rağmen,askeri gücü ABD himayesindeki Irak topraklarındaki 3-5 bin silahlı eşkıyaya dayalı,içerdeki bağlantılarının halka karşı yaptıkları bütün baskı ve sindirmelere rağmen,ancak 4 milyon kadar oy almaktadır.

Halen bütün Kürtlerin de desteğini almayı başaramamasına rağmen,devletin üst düzeyinde bulduğu koruma ve kollamalara ilaveten dış ülkelerin destekleriyle,devleti aciz duruma sokmuş olan,aslında 24 saatte bitirelebilecek olan bu ihanet yapılanması “ülkeyi bölünme pazarlıklarının” yapıldığı bir duruma sokmuştur.

Bütün yazının bize anlattığı,dış güçler,devletin başına "devleti yıkacak,parçalayacak olan " işbirlikçilerini getirdiklerini göstermektir.

Burada asıl öğrenilmesi gereken,devleti bir an önce bölünüp parçalanmadan koruyan göze görünmeyen ve vatansever yapılanma mı,yoksa emperyalizmin belirlediği sürenin dolmaması mıdır?

Akan bunca kanların hesabını sorarlar bir gün sorarlar.

Keykubat