"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

ABD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ABD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Aralık 2016 Pazartesi

EMPERYALİZMİN ORTADOĞU İŞGALİNDE TÜRKİYENİN YERİ

Suriye konusunu anlamak için önce bizim hangi safta olduğumuza bakmak gerekir.
Biz işgalci batılı emperyalistlerin safındayız. 1991'de SSCB çöktüğünden beri dünya tek kutupluydu ve batının Tek Kutuplu Dünya siyasetini ABD düşünce kuruluşları New American Century Project olarak da belirlemişler.
Devlet adamlarımızı seçenler başkalarıdır.
Onlar seçtikten sonra önümüze sürülürler.
Ortadoğu işgal edilecek, Balkanlar gibi etkisiz küçük devletlere bölünecek 100 yıllığına batının hakları garanti altına alınacak, halklar aşırı dini ibadete gark edilip üretemeyen tüketen kalabalıklara dönüştürülecek, mezhep savaşlarında tükenecek. Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, gibi ülkeler bu projede askeri ve mali harcamaları üstlenen ortaklar olaca bölünürken de hizmetlerinin karşılığında biraz para yüzü göreceklerdi.
Bu durum 12 Mayıs 1939 tarihli İngiltere-Türkiye Kredi anlaşmasının 1947'de Nato ilişkilerine dönüşmesiyle, 1960, 1971, 1980 cuntalarıyla iyice Amerikan kuklası olmamızı sağlayan gelişmelerle devam eden sürecin sonucuydu. Tayyip ile AKP si olmasaydı bir başka kukla benzeri mutlaka bu işte bu rolü üstlenecekti. Çünkü batı bizi 1980'lerde "Bölünmüş Türkiye haritalarını NATO toplantılarında masalarımıza sürerek yaptığı tehditlerle de zorlamıştı.
2001'de Rusya'nın ikinci kutup olarak çıkmasıyla dünya siyaseti yeni bir döneme geçmiş ve Türkiye'nin elini rahatlatmıştı. ABD ve 22 NATO çetesinin Irak, Libya ve Afrika ülkelerinde yaptıkları zulümler, tecavüzler insanlık dışı muameleler, kendi kurduğu terör örgütleri bahanesiyle işgalci olarak ülkelerin tepesine çökmesi nefret edilir duruma düşürmüştü. Bu da Rusya-Çin-Hint bloguna sempatiyi getirmişti.
Geçmişin bu iğrenç bağları yüzünden Türkiye’nin işgal edilen İslam dünyasının hedef ülkeleri yanında yer almasına da olanak yoktu.Kısaca biz haklı olan değil, haksız, sömürgeci işgalcinin ortağıydık, öyle olmak zorundaydık. Başka türlü siyaset izlememize de olanak yoktu.
Sonuç olarak Muhafazakar Neocon’cu Bush'un yarattığı nefret dehşet dönemi Oba dönemi ile yumuşatılmıştı. Şimdi D.Trump ile ABD sempatik mesajlar verirken gelişen komplo, olayları, patlatılan bombalar ve uçak düşürmeler, ABD'nin Türkiye'yi de hedefe oturtan askeri ve sivil kanattan ifadelerine baktığımızda ise D.Trump döneminin G.W.Bush'un Muhafazakar siyasetlerine döneceği endişesi yüreklere düşmektedir. Sonuç olarak 78 yıllık İngiliz-Amerikan -Batı koloniliğimizin verdiği yükümlülüklerdenden öyle kolayca kurtulabilecek halde değiliz.
20 Ocakta hükumeti devir alacak D.Trump hükumeti eğer, Obama'nın hükumeti devir teslim işleri nedeniyle doğan boşluktan dolayı ortaya çıkan başıboşluğun, bazı demokratların Türkiye'nin üstlendiği ağır yükü bizler finanse edemeyeceğimize göre bırakalım kendi çıkarının olduğu doğu ve Avrasya bloglarıyla ilişki kursun" anlamına gelen "Türkiyenin çıkarları onun Avrasya blogundadır" açıklamalarının etkisiyle Rusya ve diğer Avrasya blogları ile ilişkilerimiz olumlu yönde ilerlemiştir.
Bu bizi aldatmasın. 1939'dan beri geçen 77-78 yıllık İngiliz-Amerikan koloniliğimizin kolayca bırakıp gitmemizi engelleyen gizli, ikili, derin bağlayıcı maddeleri olan anlaşmalar yakamızı bırakmayacaktır.
Bu esrarlı göbek bağlarımız yüzünden, Donald Trump hükumetinin izleyeceği siyaset ABD’de hükumetin devir alınmasından sonra belirlenecektir. D.Truamp’ın yapıcı açıklamalarına muhalif olarak bazı derin Amerikan yapılanmalarınca yaratıldığını düşündüğüm çeşitli komplo, kumpaslara ülkemizdeki bombalama olayları, terör örgütlerinin aldığı yeni tavır ile topyekun ülkemizi hedef seçmeleri de dahil edilmelidir.
Recep Tayyip Erdoğan, ona F.Gülen cemaatine karşı savaşı yüzünden tümüyle kefil olan Ergenekon-Vatan partisi, bunlara doğrudan dolaylı katılan MHP-CHP ne kadar isteselerde “geçmişin turnalarının devletimizi tırmalayacağı” ortadadır.
Amerikan-AB isteklerine ne kadar direnirsek direnelim, AKP’yi iktidar eden ekonomik kriz şartlarının bile aranacağı ciddi yaptırımlarla da karşılaşacağımız kesindir. Tabii ki AKP ile birlikte olanlar gerçekten bu “yeni dünyada Türkiye’ye yeni yer bulma” gayretini Demokrat ABD’li siyasi ve resmi yapılanmalarının izinleriyle yapmıyorlarsa.
Her iki şekilde de Türkiye’ye Kıbrıs dümeninin musallat edilip sonra da ekonomik, askeri, mali ambargolarla mahkum edilmesi gibi 1991’den beri Amerikan projelerinde etkin rol almış ama daima da papazı bulmuş, en kötünün bir iyisine, ehveni şere mahkum edilmiş Türkiye, daha da ehveni şerlere mahkum edilecektir.
Bu da Anadolu üzerinde kurulu Türkiye cumhuriyetinin Balkanlaştırılmasıyla sonuçlanacaktır.
B.O.P projesine göre ilk bölünme Kürdistan ile olacak.
Ülkemizdeki her dini, etnik grubun bastığı toprağa sahip çıkarak ortak Amerika ve Batılı emperyalistlerin emellerine direnmesi, hükumetin de “bağımsız siyaset izlemesi” esasına dayalı yeni bir anlayış benimsenmelidir, benimsetilmelidir.
Bunun faturası inanın 1960’ların ikinci yarısında başlatılan sa-sol olayları, 1980 cuntası, PKK terörü ile süren yıkıcı, bölücü dış kaynaklı olaylarda döktüğümüz kandan, verdiğimiz canlardan daha pahalı olmayacaktır.
Hükumet ve TBMM içi ve dışı muhalif,destek siyasi yapılanmaları, bunların kripto dinci-kinci cemaat-tarikat kuruluşları dahil herkes, 1096’da Haçlılara posta koyan Suriye Hristiyanları kadar bastıkları toprağa sahip çıkmayı bilmelidirler.
Hepimiz aynı toprağa ayak basıyoruz ve devleti satıp, yıkılınca efendilerinin Amerika,İngiltere veya diğer batılı topraklarında kendilerine rüyalar alemi kuracaklarına inananlar bunun gerçekleşmeyeceğini Filipinlerin Ferdinand Marcos’u, Romanya’nın Çavuşesku’su örneklerinde görebilirler.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu koloni bağımlılığı yüzünden izlediği siyasetlerin kerhen desteklenmesi gerekse de de, Türk halkının bu topraklarda dünya durdukça yaşayacak şekilde siyaset izlemesi daha akılcıdır. Yani dünya düzeninin belirlediği şartlara göre zoraki siyasetler izleyen hükumetlerimizin yaptıklarının tümünü onaylamak yerine, vicdana, adalete, dünya milletlerinin genel adalet-vicdan değerlerine uygun olarak kendi devletinin hükumetlerini eleştirmesi mecburidir. Dünyanın ve coğrafyamızın siyasi jeopolitik şartlarına göre kurulan hükumetlerin yıldan yıla, günden düne değişen mantıklı-mantıksız siyasetlerinin körü körüne desteklenmesi Türkiye Cumhuriyeti halkının ebedi çıkarlarına aykırıdır.
Hükumetler de buna anlayış göstererek, kendilerinin izledikleri “devleti emperyalizme teslim et-rahat et” mantığı dışında bir şeyler yapabilme olanağı yakalamış olacaklardır.
Pişmanlık veya zafer serhoşluğundan suçun itirafı
Hükumet yıllardır koloni mantığıyla hareket ederek içine düşürüldüğümüz şartların oluşmasının mimarı olmuşsa da şimdilik ABD’den gelen bazı izinlerle biraz da belki kendilerine saygınlık kazandırabilme arzusuyla doğru bir çizgi tutturmuş, Suriye ve Irak’ta “sadece terörü sonlandırma, onların toprak bütünlüklerine sadık kalma” mantığıyla yaptığı askeri girişimleri de destekliyorum ve bunlar desteklenmelidir. Toprak ve siyasi birliklerine kavuşan komşularımızın da geçmişin zorunluluktan doğan hatalarının yüreklerinde affedilmesini sağlayacaktır. Çünkü onlar da emperyalizmin köleliğini yapmasaydılar İslam dünyası bu günleri hiç yaşamayabilirdi. Arapların İslam dünyasına Vehhabilik, Efganilik, Bahailik, Humeynicilik gibi yeni Mason dinleriyle ihanetlerini de bizler unutmadık. Araplar,Farslar öyle masumcuk falan değillerdir.Ama sadece bu amaca uygun oldukları sürece. Osmanlı siyasetleri kesinlikle devletin altımızdan kaymasına sebep olacaktır bu tartışmasız kabul edilmelidir.
Okuduğunuz blogum, bu gün kaldırıldı ve yazışma sonucu geri geldi
Türkiye Cumhuriyetinin kurduğu demokratik Ulusalcı rejim, ülkenin halkı olan her dini, ırki kesimce ortak olarak iyileştirilerek korunmalıdır. Eğitim, din ile uyuşturan yapıdan, bilimle uyandıran hale geçirilmelidir. Dışarıdan dayatılan siyasetleri bile yetersiz yabancı dil ve genel kültür nedeniyle yanlış tercüme edip batılı efendileri bile kızdıran salak, kukla adamlar, kişiler, dinci-kinci ihanet yapılanmalarından kurtulunmalıdır. Bunlar da bu amaçta birleşmek için çaba göstermelidirler.
Ülkemize ve yeryüzü milletlerine akan kanların dindiği, barışın, refahın hakim olduğu bir gelecek, bunun içinde mutlak adalete inanan vicdanlar edinmelerini diliyorum.
Takdir insanlarındır.

22 Haziran 2011 Çarşamba

SECIMLERIN ARDINDAN ULKEMIZ VE DUNYADAKI GELISMELER

SEÇİMLERİN ARDINDAN ÜLKEMİZDE VE DÜNYADAKİ GELİŞMELER

12.Haziran.2011 genel seçimlerinin ardından, meclis te tatilde olduğundan yeni seçilen milletvekilleri halen mazbatalarını almaya devam etmektedirler.

Diğer yandan terör örgütü endeksli BDP’nin “6”, CHP’nin “2” ve MHP’nin “1” milletvekilinin durumları ise yavaş yavaş kesinleşmeye başladı.

Önce BDP milletvekili Hatip Dicle’nin terör örgütü ile derin bağlarından dolayı aldığı 20 aylık hapis cezası gerekçesiyle milletvekilliğinin düşürülmesini diğer milletvekillerinin de cezaevinden çıkmalarını ve vekilliklerini engelleyen YSK kararı takip etti.

Bunu da Mehmet Haberal ile başbakan RE.T.E.’ye karşı “ayağa kalkmama suçundan” sanık generalin milletvekilliklerinin reddi izleyecek gibi görünmektedir.

İşte bu nedenle BDP ile “kader ortağı” olan CHP ve MHP ise mecburen Hatip DİCLE’yi savunma durumunda kaldılar. İlk açıklama CHP’li bayan Tamaylıgil’den geldi ve “yargının siyaseti belirleyemeyeceği” iddiası ortaya atıldı.

Oysa bütün hesaplar önceki genel seçimlerde AB-D baskılarıyla meclise sokulan BDP’li Sabahat Tuncel’in durumu göz önüne alınarak yapılmıştı.

AKP’nin YSK’sı ise bu resti görmüş ve Dicle’yi düşürerek Diyarbakır’dan bir AKP milletvekili daha çıkararak bundan sonra olacakların ilk işaretini vermiş oldu. Bu durum daha çok su kaldıracak gibi görünmektedir.

Nazımiye'de Saldırı sonrası
Mesela bu kararların ardından ülkemizde meydana gelen olaylara baktığımızda her şey ortadadır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun memleketi olan Nazimiye yakınlarındaki bir köy yakınında karayoluna önceden yerleştirilen uzaktan kumandalı bir bomba polis otosunu 20.m öteye fırlatmış, parçalarını 200.m. uzağa uçurmuş, içinde bulunan  Hakan Yavuz ile Gökhan Büyükaslan adlı iki polis memurunu şehit etmiştir.Topraklarında dinlensinler.

Mersin’de polis karakoluna yapılan bombalı saldırıda bir polis yaralanmış ve maddi hasar oluşmuş, Diyarbakır’da üç yere ses bombası atılmış, AKP il başkanının çocuğu kaçırılmış, AKP’den istifa etmesinden sonra geriye verilmiş, başbakan hakkında şikâyetler, eleştiriler uzayıp gitmiştir.

Buraya kadar olayların yorumlanmasında AB-D ülkeleri nasıl 1968- 1980 arasında “tam bağımsızlık ve sömürge karşıtlığını savunan solcuları ANARŞİST” ilan ettiyse gene aynı siyasetle ANARŞİST ilan edilecekler listesine bu defa MHP de girmek üzeredir. Ancak MHP seçimler öncesinden tedbirini almış ve gece yarısından sonra veya geç saatlerde yayınladığı programlarda solcuları “inceden” hedefe oturtmuştur.

CHP ise 12 Eylül sonrası yeniden kurulmasından bu yana hazırladığı “Kürt açılımı projeleriyle” zaten halkın gözünde yediği “PKK’lı, Kürtçü” damgasını daha silememişken tekrar onlarla kader birliğine sürüklendiğini görememiştir bile. Her iki muhalefet partisine de dayatılan görevler bunlar olsa gerekir. Seçimlerden önce Kılıçdaroğlu’nun bir Tv kanalında kendisine sorulan;

- “Ülkenin bölünme tehlikesi var mı?” sorusuna;

- “Böyle bir tehlike yok!” cevabını vermesinden işbirlikçiliği belli olmuştu.

Herhalde, Amerikan uşaklığı sağ ve sol muhalefetimiz için geçici bir şey olmasa gerek!

Seçimlerden 50 gün kadar önce başbakan RE.T.E.’nin “Libya’nın işgal edilmesi akıl işi midir?” sorusuna hemen çözüm bulunmuş ve Libya işgali başlatılmış, bu günlerde Kaddafi’yi hizaya getirmeye iyice yaklaşmış olan mason küresel sermayenin ordusu NATO’ya bizim NATO ordusu olan ordumuz da “kerhen” (!) destek vermeyi de sürdürmektedir.

Yakında üç vakte kadar Libya’dan kesin sonuç alacağı kesinleşmiş olan mason küresel sermayenin ülkeleri olan AB-D hem bu ülkede hem de diğer ülkelerde, “50” yıllık diktatör ortaklarını yenileri olan başta bizim Bitlisli yezit Said-i Kürdi’nin adıyla yazılmış saçmalıklar ile yetiştirilmiş, teslimiyetçi papaz imamların yarattığı yarı Hıristiyan Nurcularla değiştirmek niyetindedir.

Hangi İslam ülkesine baksanız “İslam Baharı” adı verilen bu sözde “demokrasi” aslında “köleci- teslimiyetçi” zihniyete sahip sapıtmış köle mason kullarını olayların içinde görürsünüz. Adları ister Fethullahçı ister Nurcu ister başkası olsun hepsi bu mason dininin üyelerdir.

Libya’nın ardından sıranın Suriye’ye sıranın geldiği ise ülkemize göç eden Nurcuların, Yezidi Kürtlerin sayılarının 12.000’i aşmasından ve son olarak bu gün Suriye Dış işleri Bakanının Türkiye’yi suçlamasından, dün Rusya’nın “Suriye’ye müdahaleye karşıyız” beyanından da anlaşılmaktadır.

Öte yandan, 2002 ve 2003’de işgal edilen Afgan ve Irak’tan da yavaş yavaş çekilmekte olan NATO ordusundan görevi devir alacak olan “işbirlikçi yapılanmalar” ise yedi düvele bağımsızlık savaşı vermiş Atatürk edasıyla açıklamalar yapmaktadırlar.

İki gündür Afganistan’in işbirlikçi Cumbabası Karzai efendi ve kurmayları konuşuyor;

-“ABD Afgan topraklarında kendi çıkarları için bulunmaktadır ve terk etmelidir!” diyor ve Taliban ile El Kaide örgütlerini Afgan ordusu ve devleti ile birleşme konularında bir toplantıda birleştiriyordu.
Hamid Karzai

Bu gün Savunma bakanı;

-“Afganistan artık kendi sorununu çözecek güçtedir!”

Eee anladık, malum Obama bunun sinyalini vereli epey oldu zaten ve şimdi zaman doldu ya konuşun bakalım işbirlikçiler, konuşun!

Ama Gazne’de yapılan bir saldırıda bu gün “9” Afgan askeri de öldürüldüğünü de ajanslarda gördük.

Irak ise bir başka alem güler misin ağlar mısın?

AB-D NATO saldırılarını davet eden ve yıllardır işbirlikçilik yapan Ahmet Çelebi’nin tarikatından petrol konularında bakan olan soyadı da Çelebi olan bir işbirlikçi bir haftadır ABD’yi hırsızlıkla suçluyor!

Suç;

“Amerika Irak’ın “18.milyar” ADB Doları petrol parasını çalmıştır geri istiyoruz!” Haydee ne bağımsızlık mücadelesi ama değil mi?

Millet zaten savaşlardan, yokluktan, günde “8” saat verilen kısıtlı elektrikten bırakın dünya ile ilgilenmeyi donunun söküğünü dikmek için sabahı bekler hale gelmiş olduğundan bu “kofti çıkışları” yer mi yer!

Ama durum hiç de öyle değil sadece dün bu gün gene Irak’ta “20’nin” üzerinde insan patlamalarda hayatını kaybetti. Nato askerleri hem Irak hem de Afganistan’da “Er George Baskınları” adını verdikleri gece yarısı baskınlarını ve gündüzleri ev aramalarını da aralıksız sürdürmektedirler. Yani direniş devam ediyor.

Öyle görünüyor ki Araplar işbirlikçi Kürtlere devleti pek de kolay yedirmeyecek gibi görünüyorlar.

Geçen yıldan beri Kuzey Kore’yi tehdit etmeye devam eden ABD ordusu Çin’in tepkisi ile biraz geri adım atmıştı. Bunu Çin ve Amerika’da art arda gelen çok sayıda insanı mağdur eden sel baskınları takip etmiş daha “15” gün öncesinde Çin’de 500.000’den fazla Çinli yeni yerleşim yerlerine yerleştirilmiş, yüzlerce insan sellerde kaybolmuştu.

İnsan sayısı Çin kadar olmasa da ABD’de sel baskınlarından milyarları aşan Dolarlarla ifade edilen maddi ve insan kayıpları yaşamıştı.

Artık deprem, sel felaketi gibi doğal olayları da “savaş türleri” içinde algılamak zorundayız. Çünkü doğaya hükmetmek artık bir gerçektir.

ABD bunlarla da yetinmedi ve iki gün önce ABD sömürgesi olan Filipinler donanması Güney Çin denizinde devriye gezen bir Çin askeri gemisine müdahalede bulundu, ardından Filipinler güney Çin Denizini kendisine ait “Batı Filipinler Denizi” olarak ilan ediverdi.

Tabii ki ortalık karıştı ve hemen büyük ağabey ABD devreye girdi ve “ikili görüşmelere” dayalı bir siyasi çözüm önerdi.

Evvelki akşam Çin’in resmi yayın organı olan İngilizce yayın yapan Çin CCTV9 tv’sinde durum bir saat kadar ikisi Çin’li olmak üzere Filipin Savunma Bakanlığından bir bayan profesör ile Beyaz Saray’dan bir uzman arasında tartışıldı.Küresel sermayenin petrol iştahı konuşuldu.

Sonuç mu sonuç “ikili görüşmelere” devam!
Güney Çin Denizi

Bu ne demek mi oluyor bu ABD’nin Çin’in başına yeni bir sorun daha demek oluyor, Armagedon savaşlarına bir adım daha demek oluyor!

Avrupa kıtasında ise komşumuz Yunanistan’ın iflasına AB’nin “12.milyon” Avroluk yardım kararı Yorgo Papandreu’yu olanlardan “AB’yi” suçlamaya kadar götürdü. Yunanistan durulacak gibi görünmüyor.

İspanya’da sayıları yüzbinleri aşan kitleler işsizlik ve ekonomik krizler nedeniyle hükümeti ve AB’yi protesto ediyor.

Libya saldırısına “İki dünya savaşı çıkardık, bu Haçlı Seferine Katılmayalım” diyen Almanya birden karşılaştığı “EHEC Virüsü” nedeniyle önce İspanyol sonra Polonya ve Romanya hıyarlarını suçladı, sonra temize çıkardı. Fatura 200. Küsür milyon Avro.

İspanya Almanya’dan tazminat istemeyeceğini açıkladı.

Bu arada Almanya’nın 1915 ve 1939’da üstlendiği “iki dünya savaşındaki” rolün Türkiye’ye biçildiğini de son ABD News Week’te yayınlanan Osmanlı Haritasından sonra görmeyenler varsa görsünler.

Siyasetçilerimiz belki de milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanacak pis senaryolardan oluşan bu işbirlikçiliğin sorumluluğu altındadırlar. Ayrıca İran’ın da bu senaryoda olduğunu açıkça belirteyim.

Bu çok sinsi bir şeytan oyunudur. Malum masonlar şeytana taparlar derler!

Görüldüğü gibi küresel sermaye kendi “işgal ve soykırım suçlarını” yasallaştırmak için ortaklık teklif ettiği ülkeleri her ne bahasına olursa olsun zorlamayı sürdürmektedir.

İran bildiğimiz gibi şimdi de savaş- savunma sanayi kurmaya karar vermişler yeni protot tip uçaklarını sergiliyorlar diğer yandan Avusturya’da toplanacak Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu kararıyla ilgilenirken de kadınları hoşnut edecek bazı uluslararası organizasyonlarla da sempati çekmeyi sürdürmektedir.

Ama 2002’de yavru Bush’un ilan ettiği “5” Şer Ülkesi olmaktan halen kurtulmuş değillerdir. İşgali Suriye’den ya da bizden önce mi, sonra mı yerler hep birlikte göreceğiz.

Dünyaya şekil ve düzen veren güçlü ülkelerin siyasetçilerinin yüreklerine merhamet bizimkilerin de bunları önleyecek anlayış ve izanda olmalarını dilemekten başka yapacak bir şey varsa o da halkların küresel sermayenin mallarını protesto edip almamalarını, yabancı bankalarla ilişkilerini kesmelerini, her türlü sivil tepkiyi medenice göstermelerini beklemektir.

Saygılar!

Keykubat/adilyargic

2 Ağustos 2008 Cumartesi

ABD,BOP,PKK VE SINIRÖTESİ

ABD-PKK,BOP ve SINIRÖTESİ

Bir önceki habere konu olan
ABD'deki Stratejik ve Uluslararası Etüdler Merkezi adlı düşünce kuruluşu uzmanı sayın Anthony Cordesman'ın yorumları ülkemiz için hele hele şehitler ve Ermeni tasarısı arkasından ne kadar pışpışlayıcı geliyor değil mi?
Bana da öyle geldi.Ülkemiz yararına oldukça olumlu buldum.Tabii bunun arkası da gelecektir.Bir plan değişikliği yoksa bu gelecek.
Paşalarımızın umutlandırıcı konuşmalarını hatırlayın.Bunlar kahve falına göre konuşmuyorlar.
PKK çok hassas bir zamanda tahrik etti.Kendini bitirircesine bir tahrikti bu.Artık bizim oraya girmemiz için hiç bir engel yok.
Nato bile kafadan izin verdi.Biz de gideceğiz.Biraz ileri,biraz sağa biraz sola derken biraz kalacağız.
Yine Terör örgütü veya yeni eklenecekler tarafından gazlanacağız.Bu arada koalisyon güçlerinin İran operasyonları,Suriye falan derken Ordumuz her içeri girişinde biraz ileri gidecek ve konaklayacak.Ne Ermeni tasarısı kalacak ne bilmem ne.
Sadece her ilerleyişte yeni terör örgütleri canımızı acıtacak.Evlatlar kaybolmaya devam edecek.
Ama komutanlarımız Fatih Sultan Mehmet gibi olacaklar.Kayıp evlatlar her gün anılacak,ailelerine yardımlar,bağışlar devam edecek.Ölenlere adeta sevineceğiz.
Yine de garibanlar daima olduğu gibi zenginlerin zenginliklerini arttırmak için ölmeye devam edecekler.
Bu sınırlar bir on yıl içinde bayağı genişleyebilir ya.İşte bu B.O.P projesi kapsamındaki harita kadar olacak.
İşte o harita;

İşte meşhur B.O.P haritası.Ortadoğunun alacağı şekil.
Bir de "Bereket Hilali" haritası var.Yani Kutsal harita.Kıyametten 1000 yıl önce İsa'nın hüküm süreceği harita.Ganj nehrinden Nil'e.
Şimdi onu da buyurunuz;

İŞTE PROJENİN ALTINDAKİ HAÇLI SEFERİNİ GÖRMEYENLER DE GÖRSÜNLER.
Adamlar bu hedefe doğru yürüyorlar.Bizim işbirlikçi devlet adamlarımız da en öndeler.
Gerçekleştirilmesi beklenen proje bu.
Tabii birileri çomak sokmazsa.
Sokarsa mı iyi sokmazsa mı?
Son bağışlar iyi geliyor.Eeee arkası BOP,inşallah patlamaz top.
Fakat birilerinin topları kesin patlayacak.
Kimler mi?
Askercik ve Teröristçiklerin.
Her ikisi de fakir garibanlardan oluşuyor da.
Zenginin züğürdün çenesini yoran malı böyle artacak işte.
O da olursa.Dünyanın düzeni bu , ne deyelim?
Sizce AKP'de mi böyle bakıyor,ne dersiniz?
Kayıplara sessizlğin sebebi bu olabilirmi?
Hiç olmazsa Habertürk'ün hızla büyüyen kampanyasından oluşan bağışlarla,şu "Gazilere Klon Organ" fikrimi uygulasalar.Biraz olsun yüreklere su serper değil mi?
Nüfus dengesini böyle korudukları için bu projeden her şekilde nefret edeceklerdir.
O da olmaz.
Ya siz ne düşünüyorsunuz?
Keykubat.

16.10.2007