"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

7 Ekim 2013 Pazartesi

DEĞİŞİK İNANÇLARDAN YARATILIŞ

DEĞİŞİK İNANÇLARDAN YARATILIŞ


Sümer tabletlerinde Adem/Adapa'nın doğumuyla

tanrıça Ninhursag'ın ellerine verilmesi

Bu araştırma yazımı 3 Kasım 2007 tarihinde "keykubat.blogcu.com" blogumda yayınladım. Ancak bu blogum şu an da yani 07 Ekim 0 tarihinde de tekrar bilmem kaçıncı kez kapatıldığından dolayı bu bloguma almak zorunda kaldım. Ayrıca "blogcu.com" un Haberturk kanalı eline geçmesinden bu yana sürekli engellenen blog yazılarım blog sayfalarının içerik hacminin sürekli daraltılıp genişletilmesi yüzünden de bozulmuş olduğundan bu yazımı tekrar düzenleyip kısa sayfalar halinde yayınlamıştım.

Haberturk şirketi bu yazıma özel ilgi göstermiş ve yarısını bölmüştür.

"Dört İnançtan Yaratılış" adıyla yazdığım bu yazımın adını "Değişik İnanışlardan Yaratılış" olarak değiştirme sebebim ise dördün katları kadar dinde anlatılan yaratılış efsanelerini içermesinden dolayıdır.
Bu yazım ilk yayınlandığında Diyanet İşleri Başkanlığının görevlilerini de etkilemiştir. 1400 yıllık İslâm tarihinde hiç yapılmamış olan Tevrat'ın Yaratılış ayetleri ile Kur'an'ın yaratılış ayetleri bu yazıdaki "Hud Suresi Yedinci Ayet"e dayanılarak hazırlanmıştır.


 Bu kitabın yazarını Hulki Cevizoğlu o zamanlar ART'de yayınlanan Cevizkabuğu programına çıkartmış ve diyanetin din profesörü malum kişinin blogumdan alıntı yaparak kitabını yazdığını şöyle itiraf ettirmişti; (Aklımda kaldığı kadarıyla)

Cevizkabuğu-Hocam 1400 yıldır yapılmayanı yaptınız ve Tevrat ile Kur'an'ı birleştirerek "İslam'a Göre Yaratılış" kitabınızı yazdınız.

Hoca-Evet, öyle oldu.

Cevizkabuğu- Peki hocam, yüzyıllardır yapılmayanı yapabilmek için Kur'an'ın hangi suresine, ayetine dayanarak bunu yazabildiniz?

Hoca-Hud Suresi yedinci ayete.

Cevizkabuğu-İyi de bu ayete göre tespit yapıp aynı konuyu İnternet'te bir emekli arkadaş yazmış bulunuyor. O da Hud Suresi yedinci ayetin Tevrata atıf yaptığını sizden önce tespit etmiş.

Hoca-Doğru onu ben de okudum. Ama o dinden çıkmış gibi, ipleri koparmış. Benim yazdığım ise tamamen Müslümanlar içindir.

Cevizkabuğu-1400 yıldır yapılamayan tespitleri yapabilmek, dini çağa göre daha akılcı yorumlayabilmek için biraz ipi koparmak gerekiyor demek ki. O yazı olmasaydı siz de bu kitabı yazamayacaktınız. Ayrıca hocam bu telif hakkını doğurmuyor mu? Aynı tespiti siz o yazıdan alıp kendi adınıza kitap yazıyorsunuz?

Hoca-....

Program böyle sürüp gitmişti. Okuyacağınız yazılar bu nedenle boş işkembeden, atılmış, oradan buradan kopyala yapıştır yazıl değildir.

“Aşağıdaki yazı dizisinde anlatılan konuyu daha iyi anlamak açısından bilmeyenlere birkaç kısa bilgi vermeyi uygun buldum.

Sure:Belli bir konuyu anlatmak,insanları bilgilendirmek üzere verilmiş Kuran metinleridir.Okuduğunuz yazı da bir metindir.Arap dilinde Kuranı oluşturan 96 metin vardır.Ancak bazı nedenlerle 114 metine çıkarılmıştır.Arapça Metin=Sure

Ayet:Surelerde geçen cümlelerdir.Her Kuran cümlesi bir ayettir.Ancak bazı ayetler birkaç cümleden de oluşabilmektedir.Ayet=Cümle.Kuranda 6666 ayet vardır.Ancak,bazı nedenlerle 6664'e çekilmiştir.

Sureler ve ayetler Kurandan alınmadır.Allah kelamı (sözü) kabul edildiklerinden değiştirilemezler. Ayet ve Sure olarak belirtilenler yazarın kendi fikirleri değil bizzat kutsal kitap sözleridirler.

Tevrat ve İncil metin ve cümleleri için de sure ve ayet ifadesini kullanmakta sakınca yoktur.

Çünkü,Tevrat İbrani’ce (İsrail Dili),İncil Latince (Eski Yunan dili) ile yazılmışlardır.

Türkçe’ye çevrilmiş hallerini okuduğumuzdan,İbrani’ce ve Yunanca Ayet ve Sure kelime karşılıklarını aramaya gerek de yoktur.

Okuyacağınız metinde “Sure ve Ayet” olarak belirtilen cümlelerin adları yazılı din kitaplarından alıntı olduğunu öğrendiniz.
Artık ona göre yorumunuzu yaparsınız.
Kolay gelsin."

Neden Yazdım?;

İnsan olarak hepimizin ara sıra da olsa neden ve nasıl yaratıldığımız ile ilgilendiğimiz olmuştur.Çünkü gerek dini inançlarımız gerekse eğitimimiz veya canımız yandığında,işlerimiz ters gittiğinde bu soru akla gelmeden olmaz.

Dinleri,Kur'anda bahsi geçen üç dine mensup devletler 1950'li yıllarda toplanmışlar ve "Tevrat,İncil ve Kur'an" ı temsil eden dinlere "Semavi-Gökten gelen" dinler,diğerlerine de "MİT" demişlerdir.Yani yunanca "Tanrı" anlamına gelen bu kelime ile putperestliği ifade etmişlerdir.

Oysa, Mit olarak adlandırılan dinlerde de Tevrat ve İncilde de Tanrı tartışılmayacak biçimde "İnsan şeklindedir".Hatta bu kitaplar "Tanrı "ya ve onun kavmine "İnsan" biz dünya üzerinde yaşayanlara ise "Ademoğlu" demektedirler.Kur'an da bunların doğrulayıcısı olarak Tanrı'yı şeklen tarif etmese de yazıda göreceğiniz ayet ve hadislerde benzer tanımlamalar yaptığını okuyacaksınız.

Yazı,insanların, aslında inançları ile,mensubu oldukları dinlerin kitaplarındaki "Tanrı-Melek-İnsan" kavramları arasında bir farklılık var mı? sorusunu irdelemektir.

Yani kitapların yazdıkları ile bizim kafamızda oluşan tanımların arasında olumlu ve olumsuz farklılıkları okuyarak göz önüne koymayı amaçlarken,yobaz devletin istediği "Bilmeden inanıp devlet için kuzu vatandaş veya her şeyi aklını geliştirerek anlayarak inanan veya inançlarını ve bilgilerini sorgulayarak inanan ,üretici,bilinçli vatandaş tiplerinden hangisi olduğumuzu kavramayı kolaylaştırma amaçlanmaktadır.

En hasta olduğum olay,son yıllarda rastladığım “Misyonerlerin “,İncil’in Bilimselliğini “ vurgularken “Sümer Tabletlerini” kullanmaları ve bu destan tablet metinlerinde “Yaratılış “Bölümünde,doğuya göç eden insanların “Şinar diyarı “ nda yerleşerek "Şem-Göğe yükselen veya uzay aracı"diktikleri anlatılan yerin, ayet tarifine göre(Mezopotamya-İki Nehir Arası) kazılması sonucu "Sümer Medeniyetine ait tabletlerin ve çok sayıda eserin bulunması” konularını işlemeleridir.Cahil gençlerimiz etkilenip “Hıristiyan” oluyorlar.Oysa bunun bir “Putperestlik”, inanç kavramında bir gerileme olduğunu,bu kavmin tanrılarının açıkça Güneş Sisteminin 12.gezegeninden gelerek dünyamıza yerleşmiş kolonist (sömürgeci) uzaylıları anlattığını bilmiyorlar.

Bu gün bildiğimiz 9 gezegenden 3'ü 1900,1950 yılları arasında keşfedilmiştir.Pluto gezegeni bir kaç ay önce Dünya Bilim kurulunca 9.gezegen olmaktan çıkarıldı.Yerine yeni keşfedilen bir gezegen adı konuldu.

Bütün bunlara rağmen M.Ö.5000 yıl önce kurulmuş Sümerliler güneş sisteminde güneş ay dahil toplam 12 gezegen tespit etmişler ve haritalarını da kil tabletlere çizmişlerdir.

Yılın 12 ayı,AB bayrağındaki 12 yıldız,12 havari,12 İmam hep bu 12 gök cismini temsil etmektedir.


ÖN BİLGİ;

Şimdi konumuza girelim;

Yaratılış konusu olur da “Big Bang” yani Albert Einstein’in “büyük patlama “teorisi olmadan olmaz.Şu ana kadar bilim dünyasında onun yerini alabilecek mantığa uygun daha geçerli bir kavram üretilmiş değildir.

EVRENDE SUYUN KAYNAĞI

BİG BANG

Yaklaşık olarak bir 20 milyar yıl kadar önce Evren son derece yoğun bir haldeydi.Astronomların Big Bang (Büyük Patlama) adını verdikleri patlama oldu,ve madde şiddetli bir rüzgarla boş uzaya yayıldı.Başlangıçta madde sıcaktı.

Sonuçta,Evren yayılarak genişledi ve soğudu.Dev gaz yığınları,yer çekimi yasası ile içinde birbirinden ayrı milyarlarca yıldız bulunan galaksileri oluşturdular.

İşlemin başlangıcında atomun temel yapısını oluşturan proton,nötron ve elektron içeren en temel partiküller şekillendi

En hafif iki element olan Hidrojen ve Helyum şekillendi.

Hidrojen,bir proton ve onu çevreleyen bir elektrondan oluşur.

Helyum,iki proton ve iki elektrondan oluşur.(Bu elementlerin farklı sayıda nötronları içinde farklı sayıda izotopları da biçimlenmiştir.)

Big Bang öngörüsünün geçerli olan modelinde hidrojen helyumdan üç kat daha bol olarak üretilmiştir.Aslında bu oranlama,Evreni gözlemleyen bilim insanları olan astronomlarca (yıldız bilimcileri) bulunmuştur.

Örneğin,üç proton,üç elektrondan oluşan Lityum gibi daha ağır elementler,on milyonda bir gibi çok az bir miktarda Bing Bang tarafından yaratılmıştır.

Peki,oksijen gibi daha ağır elementler nasıl biçimlendi?Onlar yıldızların evrimleri sırasında birleştirildiler.

YILDIZLARIN EVRİMİ:

Yıldızlar,güneşimiz gibi çekirdeklerindeki nükleer füzyon olayları ile olağanüstü miktarda enerji üretirler.




Yıldızlar çoğunlukla hidrojen içerirler.Hidrojen,helyumla füzyona girerek (kaynaşarak) yıldızın çekirdeğinde çok büyük ısı ve basınç oluşturur.Olağanüstü oranda enerji üretir.

Enerjiyi yaratabilmek için helyum yoğunluğunun hidrojenden daha az olması gerektiğinden,Einstein’in formülünde olduğu gibi: E=mc2 önermesine göre enerji açığa çıkar.(”E”=Enerji,”M”=Kütle,”C”=ışık hızını temsil eder.)


Bir yıldızın ömrünün %90 hidrojen-helyum fizyonu ile geçer.

Bir kere hidrojen tükendiği zaman yıldızın yaşamında yeni bir dönem başlar ve helyum füzyona girerek oksijen üretim işlemine girer.

Yıldızın yoğunluğuna bağlı olarak demire kadar tüm ağır elementler ,,nükleer sentez veya füzyon tepkimelerinin başarılarıyla yaratılabilecektir.


Şimdiye kadar tüm elementler yıldızlarda yaratılmıştır.Bu elementler gezegenlere ve diğer yapılara nasıl ulaşmaktadırlar?İzlendiğinde,su nasıl şekillenir,oksijen ve hidrojen nasıl bir araya gelir?


Cevap,yıldızların evrimleri aşamasına dayanır.

Büyük Patlama!


Bir kez yıldızların çekirdeğinde demir biçimlendiğinde demir eritecek kaynaşma durağanlaşır ve daha ileri tepkimeler oluşmaz .


Yıldızın içe doğru yerçekimini dengeleyen enerji çıktısı olmaz ve yıldız kendi kendine içine çöker kendisini imha edecek olan bir süpernova patlamasına doğru yönelir.


Patlayan yıldızdan biçimlenen kalıntılar bir süpernova olarak dışa doğru yayılır,sonuç olarak bütün elementler galaksiler boyunca yıldızlar arası bölgelerde dağılırlar.(Yıldızlararası ortam)


Bu zamanın sonunda daha yoğun yıldızlararası ortam dev yıldızlararası gaz ve toz bulutlarının biçimlendirirler..Bu bulutlar,doğacak çok sayıdaki yıldızın yıldız ebeleridir.Her yıldızın çevresinde kalan gaz ve toz bulutları gezegenlere dönüşürler.


Bunun için yıldızların hepsi Yıldız Maddesinden yapılmıştır ve aslında kendimizdir.


Şimdi,Büyük Patlamada hidrojenin yaratılması,yıldızlardaki nükleer sentez içinde büyük kimyasal tepkimelerle bu elementlerin oksijeni yaratması nedeniyle su evrenin her yerinde çoğunlukla ga halinde yaygın olarak bulunur.


Su yaygın olarak gaz halindedir.Sadece,yüksek ısı ve basınç tepkimelerinin olduğu yerlerde yeryüzünde olduğu gibi biz onu sıvı halde buluruz.


EVRENDE SUYUN KANITI

DÜNYANIN ÖTESİNDE SUYUN ARAŞTIRILMASI

Uzay araçları kısmen de olsa Pluto gezegeni hariç,güneş etrafındaki bütün gezegenleri keşfettiler.Her gezegenin yüzeyindeki atmosferin kısmi örnekleri alınarak analiz edilmiştir.


Bu yüzden Evrendeki suyun araştırılması bütünüyle uzaktan yapılmasına bağlıdır.


Ne yazık ki,bir gezegenin atmosferinin niteliği ve yüzeyi ışık tayflarını yayan ve emen elementlerin analizleri ile belirlenmiştir.


Bir tayf,,her dalga boyunda emilen ışığın yoğunluğunun bir göstergesidir.Her tip molekül,bir tek ışık tayfına sahiptir.Bu yüzden,Eğer suyun tayfı,belirlenen gezegenin tüm ışık tayflarında mevcut olursa,o gezegende suyun olduğu anlamını çıkarabiliriz.


Su moleküller,evrenin her yerinde veya bir gezegenin yüzeyinde veya atmosferlerde bu anlamda araştırılır.


Evrende suyun varlığının kanıtı olarak (Spectroscope) tayfölçerlerle ve diğer anlamda yapılan araştırmaların kısmi listesi aşağıdadır:


Ay Yüzeyindeki Buz:Son birkaç yıl içinde yörüngesinde kalarak uzay aracının radar kullanarak ay yüzeyinde yaptığı çalışmada:
Radar sinyallerinin dalgalarının kutup yöresindeki kraterlerden yansımasında geniş alanı kapsayan oranda yüzeye yakın alanda buz olduğunu göstermektedir.


Kuyruklu Yıldızlar:

Kuyruklu yıldızlar,güneş etrafında yörüngede dönen,boyu eninden fazla (oval veya abartılı)içeriğinde su bulunan donmuş toz ve gaz yığınlarıdır.Boyutlarına oranla güneş etrafında çok fazla yol katetmelerinden dolayı da bazen “Kirli Kartopları” olarak da adlandırılırlar.Güneşe yaklaştıklarında güneş içeriklerindeki maddeleri eritir ve buharlaşan içerik gözümüze uzun bir kuyruk gibi görünür.Bazı astronomlar da kuyruklu yıldızların,sonsuz evren yaşamı içinde çok sayıda dünyamıza düşerek okyanusları oluşturduğuna inanırlar.






Mars:
En son zamanlarda,uzay aracının,ünlü kızıl gezegenin çentikli yüzey yapısının fotoğraflarında bile eski nehir yatakları ve kanyonlar görünmektedir.Kanyonlardan biri ABD kadar büyüktür.Mars Yüzeyine inen Pathfınder (Yol bulucu)isimli uzay aracının çektiği fotoğraflar gezegeni yüzeyinin azgın suların aşındırdığı tahmin edilen aşınmış kaya yığınları ile dolu olduğunu göstermektedir.Fakat her nasılsa Mars yüzeyindeki atmosfer basıncı bizdekinden 100 kez daha azdır bu nedenle Mars yüzeyinde sıvı halde su bulunamamaktadır.Buz tabakasının alt yüzeyinde daha fazla su bulunması muhtemeldir.Yazın küçülen ve Mars kışında büyüyen buzdan bir kutup şapkası da bulunmaktadır.Buzdan şapkanın donmuş karbondioksit olduğu,ancak buzun alt tabakasında su-buz olduğu tespit edilmiştir.
Europa(Avrupa):Galile uzay aracı Jüpiter etrafında yörüngeye girerek en geniş dört uydusunu fotoğrafladı.Aylarından biri olan Avrupa’nın yüzeyinde donma ve tekrar erimelerin belirtisi olan yarık ve çatlaklar gözlenmiştir.Buzulun altında sıvı bir deniz de olabilir.Ganymede (Saki) uydusu dördüncü uydu olup daha az derecede benzer yüzey görünümüne sahiptir.

Yıldızlararası Bulutlar:




Suyun tayfı,yıldızlararası gaz ve toz bulutlarında da keşfedilmiştir.Ayrıca su (Maserleri) zerrecikleri de keşfedilmiştir.(Maser-Microwave Amplification by the Stimulated Emission Radiation-Yükseltilmiş Radyo Dalgaları ile Canlandırılmış Radyasyon Yayılımı.-MASER)


Yıldızlararası bulutlarda Maserler’deki su molekülleri yakın yıldızların enerjileri ile canlandırılmaktadır.Yakın diğer Galaksilerin merkezlerinde çok güçlü Maser’ler keşfedilmiştir.


Keykubat-Devamı S-2
Not:1-Resimleri çıkartmayı başarmadım.özür dilerim
2-Kur'an ayetlerine ait numaralar tutmayabilir.Bendeki Kur'an-ı Kerim'in ayet numaraları yoktur.Bazı yerlerinde durak işaretleri de basım hatası çıkmamıştır.Bulmak için bir kaç ayet geri-ileri aramayı deneyebilirsiniz.
Bakara 106.ayeti, bendeki Kur'anda ayet numarası
olmadığından 96-97 ayet olarak yazmıştım.
Bu ayet tüm tv programlarında inkar edildi.
Keykubat
 

Daha sonra bulunanlar da Mezopotamya’nın ilk krallarının ünvanlarının “Sümer ve Akkad’ın Kralı” şeklinde alındığını tespit ederler.Bunu üzerine Fransız Nümismatik (Eski paralar ile ilgilenen bilim)ve Arkeoloji Derneğine bu halkın “Sümerliler” olarak anılmasını önerir.Telaffuz olarak da “Şumer” olarak Tevrat’a göre de “Şinar”’a uygun.Yani “Güneş” diyarı.
Yalnız Anu’dan önce,Alalu vardır.Anu’dan Marduk devralır.Bunlar biribirlerine karşı ihtilaller yaparak saltanatları devralırlar ve destanları kendi adlarına yazdırırlar.Koltuğu kapan “Baş Tanrı” olur.

Canlıları öldürmeyen bu yeni silahın, polis tarafından toplumsal gösterilerde ve ayaklanmalarda kullanılabileceği belirtiliyor. Silah, tek bir doğrultuda giden ses frekansları yayabildiği için, masum insanlara zarar vermeden sadece şüphelileri ya da olay çıkaran göstericileri ‘vurmak’ mümkün olabiliyor.
Ultrasonik silahla kapalı bir mekanda ateş edildiğinde duvarlara ya da sert yüzeylere çarpan ses dalgaları, bir mermi gibi sekerek farklı yönlere gidebiliyor.

Amerikan ordusunun şimdiden bu yeni silahtan sipariş ettiği belirtiliyor. Silah, kamufle edilmiş bir silindirin içine yerleştirilebileceği gibi, zırhlı araçlara da takmak mümkün olacak. Ses silahının mağaralarda, teröristleri dışarı çıkmaya zorlamak amacıyla da kullanılabileceği belirtiliyor.
Silah, hedefteki kişi ya da kişiler üzerinde etkili. Tıpkı bir silah gibi hedefe doğrultuluyor ve menzilde kalanlar kıpırdayamaz hale geliyor.
Dünyada sivil ve askeri alanlarda kullanılan sistem bir Amerikan şirketi tarafından geliştirildi.
Sistem, sesi yoğun bir ışık demetine dönüştürerek belirlenen hedefe yöneltiyor. Menzilin dışında da duyulmasına karşın, menzile girildiğinde ses dayanılmaz hale geliyor.
Ses minimum düzeyden 10 bin kat daha yüksek seviyeye çıkarılabiliyor. Öyle ki kalıcı duyma sınırı 160 desibel iken, cihaz bu sınırın eşiğine ulaşarak 151 desibel şiddetinde ses yayıyor.
Dünyadaki 2 bin 500 uzun menzilli akustik cihazdan ikisi Türkiye'ye geldi. Cihaz, şu anda Türkiye'de tanıtım aşamasında.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde cihazı test edilirken, cihazın mobil olanları tercih edilecek.
Bu silahları Türkiye'ye getiren C Tech Bilişim Teknolojileri Sanayi ve Ticaret A.Ş Genel Müdürü Cüneyd Fırat, "Emniyet kuvvetleri halkı uyarmak istediğinde kullanmak istiyor, hava alanlarında iniş pistlerinin önündeki kuşları kaldırmak için kullanılmak isteniyor. Deniz kuvvetleri ise teknelere yaklaşmadan uyarmak istiyor" dedi.
Silahın, ABD'de çok sık kullanıldığını belirten Fırat, Ortadoğu ülkeleri, Gürcistan ve Azarbeycan'da da hala kullanım halinde olduğunu söyledi.
İsrail, Gazze Şeridi'nden tahliye olmaya yanaşmayan Yahudi yerleşimcilere karşı baş dönmesi ve bulantıyayol açan yeni bir ses silahı kullanmayı düşünüyor..
İsrail ordusu tarafından geliştirilen ve kısa bir süre önce Batı Şeria'da güvenlik duvarını protesto eden Filistinliler ile Yahudi sempatizanlara karşı kullanılan yeni silaha ''Çığlık'' adı veriliyor.
İsrail güvenlik güçleri, Gazze Şeridi'nden ayrılmaya karşı çıkan Yahudi yerleşimcilerin direnişlerini gün geçtikçe artırmaları üzerine yeni silahı kullanmayı ciddiyetle düşünürken, uzmanlar, silahın uzun süreli etkilerinin henüz bilinmediği konusunda uyarıda bulunuyor.
Bir araca monte edilerek gösterici kalabalığına doğru yönlendirilen yeni ses silahı, 10 saniye aralıklarla özel bir frekansta ses dalgaları gönderiyor. Bu silaha maruz kalanlar, kulaklarını kapatmalarına karşın, çok rahatsız edici sesi yine duymayadevam ettiklerini ve sesin beyinlerinde çınladığını anlatıyor.
İç kulağı etkileyen ses dalgalarına uzun süreli maruz kalınması durumunda bunun işitme kaybına yol açabileceğini belirten İsrail askeri yetkilileri, ancak sesin yarattığı dayanılmaz duygu nedeniyle göstericinin o mekanda uzun süre kalamadığını ve gösteri alanını terk ettiğini belirtiyor.
Aslında bu yeni teknolojinin uygulama alanlarının hepsi acı veren cinsten değil. Norris, Hipersonik Ses Sistemi adını verdiği benzer bir akustik cihaz da geliştirmiş. Bir soda firması tarafından sipariş edilen bu cihaz, otomat yakınındaki insanları, susuzluklarını bastırmaya teşvik ediyor.
Bunun dışındaki diğer ticari uygulamalar televizyon sesini diğer insanları rahatsız etmemesi için yönlendirmek ya da istemediğiniz hayvanları uzaklaştırmak da var.
Sigarayı bırakmaktan ruhsal bozukluklara kadar tedavi içermektedir.


Dr. Morell

Her madde atomlarının elektron yapısından kaynaklanan ve o maddeye özel olan bir elektromanyetik ışınıma ve bir elektromanyetik titreşim paternine sahiptir. Maddenin enerjiyle olan ilişkisini formülleştiren kuantum fiziğinden aşina olduğumuz bu bilgi şu anda insan bedeninin doğasını anlamada yeni bir çığır açmış gibi görülüyor. Vücudumuzdan çevreye yayılan elektromanyetik titreşimler olduğu ve biofoton adı da verilen bu ışınımların sağlıklı veya sağlıksız dokulardan kaynaklanıyor olmasına bağlı olarak farklılaştığını son yapılan çalışmalardan biliyoruz.

Homeopati... Homeopati 1796 yılında Alman doktor Samuel Hahnemann tarafından oluşturulmuş, kısaca açıklamak gerekirse tedavi için maddelerin dilue edilmiş formlarını kullanan ve gün geçtikçe kullanımı artan bir tedavi sistematiğidir. Homeopatik tedavilerde kullanılan preperatlar birçok zaman orijinal molekülü hiç barındırmayacak kadar sulandırılmıştır.

Dünyanın belli merkezleri bulunduğunu örneğin ABD`nin Nevada 51. bölge denilen merkezinden radyo dalgalarıyla Güney Kore`deki bir çocuğun gözündeki iltihabın yok edildiğini gözleriyle gördüğünü ifade eden Maranki, "Bu radyo dalgaları bize göre, etrafımızdaki yla yapılabiliyor. Faydalı veya zararlı hale getirilebir. En çarpıcı örnekte Apaçi helikopterlerinin Irak`taki 400 bin devrim muhafızını inlerinden çıkarıp evlerine göndermesidir. Sonradan akılları başlarına geldi. Aynı sistem Bosna`da uygulandı. Şu an TV`lerdeki 24. kareden sonra bizim göremediğimiz 25. kareler var. Bunlar bilinçaltını yönetmektedir. `AB`ye giren haindir veya girmeyen haindir` diye düşünürken bugün başka bir şey düşünebiliriz. Beyin kontrolü, zihin kontrolü vardır. 25. kareler beyin alt modunda, şekil ve ritm dalga boyutlarıyla beyin merkezlerini uyarır. Böyle inanırken başka türlü inanmaya başlarsınız" açıklamasını yaptı. www.haber7.com/haber

Göz yaşartıcı gaz, elektroşok silahları ve Taser’ler en bilindik kalabalıkları kontrol yöntemleridir. Ancak kinetik enerji silahları, elektroşok, ses silahları, isyan kontrol araçları gibi diğer teknolojiler pek bilinmez. Tüm bunlar, bundan kısa bir süre önce kullanılabilir hale gelmiştir. Tüm kalabalığı uyutarak, uyuşturarak etkisiz hale getirmek artık mümkündür.
İnsan toplulukları ölçeğinde zihin kontrolü teknolojisi şu anda kesinlikle mevcuttur. Akıl okuma makineleri, uydular ve süperbilgisayarlar, bir insanın beynine herhangi bir zihinsel, duygusal ve fiziksel durumunu telkin etmek için mikrodalga ve sayısal dalgalar gönderebilir. Paranoid şizofreni hastaları güçlü sanrıların (halüsinasyon) ne demek olduğunu çok iyi bilirler ve bu insanların çoğu gizli polis servislerinden şüphelenirler

Zihin kontrolü, fiziksel tepkilere ve hislere de neden olabilir: Sesler duyma, kokular alma, görüntüler, mide bulantıları, ishal, el-ayak kontrolünde bozulma, orgazm hissi oluşturma, kusma, idrar ve dışkı çıkarma isteği gibi bağırsak hareketleri, kasılma, ateş, görsel yanılsamalar, felç, kalp krizi, kalp yetmezliği, nörolojik etkiler, fiziksel acılar, yönlendirilen göz hareketleri…
Ses dalgaları ve titreşimli lazer, ağır nesneleri kaldırmada kullanılabilir: zangay’daki hava mukavemeti dışındaki hiçbir sürtünme etkeninden etkilenmeyen elektromanyetik gücü kullanan Maglev trenlerinde olduğu gibi… Bazı insanlar Mısır Piramitlerinin de bu yöntemle inşa edildiklerini savunurlar. Hatta bazıları da Atlantis medeniyetinin titreşimleri kullanabileceklerinin oldukça farkında olduklarına inanırlar.

Geleneksel (konvansiyonel) yönlendirilmiş silahlar olarak lazer, RF yönlendirici aletler, atom ve molekül parçalanmasına neden olabilen ışımalı silahlar (ölüm ışınları) gösterilebilir. Ama sayısal silahlar teknolojisi bunların ötesine geçmiştir.
Sayısal silahlar bilgisayarlarda ufak arızalara sebep olabilir; elektronik parçaları ve elektrik devrelerini eritebilir. Hatta metali dahi eritebilir. Elektronik aletlerin bozulması uçakların ya da nükleer başlıkların sabote edilebilmesine izin verirken bu teknolojiyle bunların çarpışması veya patlatılması sağlanabilir. Tesla topuna değen her füze eriyecektir.

Tesla kalkanı, boşlukları alınmış 2 sayısal (skalar) yarımküreden ve plazmadan oluşur. 3 eşmerkezli Tesla kalkanları, kimyasalları, biyolojik ve nükleer silahları etkisiz hale getirebilir. Gama radyasyon, dış kabuğa çarpar. Burada emilir, dağıtılır ve daha düşük bir ısıda geri ışıtılır. Bu işlem, gama ışınlarından kızılötesine, ondan da radyo frekansına olmak üzere her kalkan için tekrar edilir. http://www.grikedi.com-http://www.cheniere.org-
Aşağıda da kıyamette olacak dirilişin ses ile olacağı yazıldığına göre Kur’an daha ilerisini de gösteriyor.İşte ses’in önemi.Tanrı bilinci bilimi gerektirir ve onu öğretir.Kur’an daima “Akıl sahipleri” terimini kullanır.Burada tekrar etmeyi gereksiz buldum.Göreceğinizi bir çok ayette bu ifade vardır.Kutsal kitaplar insanlığa unutturulmuş karanlık mazisi hakkında hatırlatma yaparlar.Bilim yolunu gösterirler.Aptalca,Arap harflerine tapınmayı değil.Ya da dini kural ve emirleri devlet idarecilerinin arzularına göre değiştirmeyi de değil.İnsanlar bukadarını bari anlasalar yetip de artacak bile.

Yasin Suresi:
Sümer silindir mührü
Dinin dışına çıkmadan önceki bilgileri de okuyarak değerlendirebiliriz.Hatta bilimsel bulgulara da başvurabiliriz.
Bunları yaptıktan sonra Marduk, Anu'ya göklerin yönetimini, Ea'ya, yeryüzünün yönetimini, Enlil'e ise yeryüzü ve gök arasındaki havanın yönetimini verdi.
Evrende düzeni sağladıktan sonra Marduk, yarattığı emanetleri Ea'ya, Kader Tabletini Anu'ya verdi ve Tiamat'a yardım eden tanrıları babalarına geri verdi.
Kara Han hiç bir şey düşünmüyordu. O sırada insan rüzgârı icât edip suyu dalgalandırdı, Kara Hanın yüzüne su sıçrattı. Bunu yapınca da kendisinin ilahlardan daha güçlü olduğunu sandı, daha yüksekte uçmak istedi.
Ama uçamadı ve suya düşüp dibe doğru dalmağa başladı. Neredeyse boğulacaktı; "Bana yardım et!" diye bağırıp Kara Handan yardım istedi.
Kara Han izin verdi ve insan su yüzüne boğulmadan çıktı. Ondan sonra Kara Han: "Sağlam bir taş olsun!" dedi; suyun dibinden bir taş yükseldi. Kara Han ile İnsan, bu taşın üstüne oturdular. Kara Han İnsana: "Suya dal, suyun dibinden toprak çıkar!" diye emir verdi, insan bu emri yerine getirdi. Suyun dibinden çıkardığı toprağı Kara Han'a sürdü.
Kara Han, insanın getirdiği toprağı suyun üzerine serpti ve serperken de: "Yer olsun!..." diye buyurdu. Buyruk yerine geldi, böylece yer yüzü yaratılmış oldu. Kara Han, insana yine: "Suya dal ve suyun dibindeki topraktan çıkar!.." diye emir verdi, insan suya daldığı zaman, bu sefer, kendim için de toprak alayım, diye düşündü, iki avucuna da toprak doldurdu, birindekini Kara Han'dan gizlemek için ağzına attı, sakladı. Maksadı, Kara Han'dan saklayıp kendine göre bir yer yaratmaktı.
Bu düşünceyle avucundaki toprağı getirip Kara Han'a uzattı. Kara Han, bu toprağı da suyun üzerine serpti ve genişlemesini buyurdu. Ne var ki Kara Han'ın suya serptiği toprak gibi, insanın ağzının içine sakladığı toprak da büyüyüp genişlemeğe başlamıştı. Bunu düşünmeyen insan korktu, soluğu kesilecekti, neredeyse Ölecekti. Kaçmağa başladı. Ama nereye kaçsa yani başında Kara Han'ın varlığını hissediyordu, ondan kaçamıyordu. Çaresiz kalınca yalvarmağa başladı.

Kara Han, insana: "Ağzındaki toprağı ne için sakladın?" diye sordu, insan: "Kendim için yer yaratmak niyetiyle saklamıştım." diye cevap verdi. Kara Han da: "Öyleyse at ağzından da kurtul!" dedi. insan, ağzında sakladığı toprağı attı. Bunlar yere dökülürken küçük tepeler meydana geldi.
Resim:Mari’de bulunan bir silindir mühür üstüne resmedilmiş resimli hikaye;dalgalı sulardan yükselen yüksek zemin üstünde oturan büyük bir tanrı vardır.Enki’nin bariz bir resmediliş şeklidir.

Bu tahtın her yanında sular fışkırtan yılanlar baş vermiştir.Ortadaki bu figürün her iki yanında ağaca benzeyen iki tanrı vardır.Dallarının ucu penis şeklinde olan sağdaki muhtemelen hayat meyvesini içeren bir tası kaldırmaktadır.Dallarının ucu vajina şeklinde soldaki ise “Bilme” ağacını,yani tanrının lutfu olan üremeyi temsil eden meyveler taşıyan dallar sunar. İlk insan üretimi bu ağacın dallarının ucundaki tomurcuklara aşılanarak yapılmış olabilir.Resmin en solunda ise elinde mızrağa benzer bir asa tutan tanrı figürü de Enlil olmalıdır.Kızgınlıkla Enki’ye bakmaktadır.Bu olaylardan sonra Enki yılan kılığında Adapa’nın yasak meyveyi yemesini sağlar ve kendini bilme,üreme yeteneğini kazanmasını sağlar.İnsanı verdikleri görevi anlayacak kadar akılla donatmayı tercih eden Enlil bu nedenle olsa gerek ki Enki’ye kızmaktadır.Nuh Suresi:
Hayvan ve Bitkilerin Yaratılması:
İnsanın Yaratılması:
D Not 4:8 "Haydi tarlaya gidelim" sözleri Septuaginta, Samiriye Tevratı, Süryanice ve Vulgata'dan alındı.
D Not 4:16 "Nod": "Aylak" anlamına gelir.
D Not 4:25 "Şit": "Bağışlamak" anlamına gelir. O zaman insanlar RAB'be yakarmaya başladı.
(1Ta.1:1-4)
D Not 5:29 "Nuh": "Rahatlık" anlamına gelir.
D Not 7:20 "On beş arşın": Yaklaşık 6.8 m.
Tanrı Nuh'la Antlaşma Yapıyor
Yar.9: 1 Tanrı, Nuh'u ve oğullarını kutsayarak, "Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun" dedi,
D Not 10:15-18 "Sidon": Sayda’lılar'ın atası.
D Not 10:25 "Pelek": "Bölünme" anlamına gelir.(Bu da ayrı bir bölünmeye işaret etmektedir.)
(1Ta.1:24-27)
D Not 11:12-13 Septuaginta "Arpakşat 35 yaşındayken oğlu Kenan doğdu. Kenan'ın doğumundan sonra Arpakşat 430 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. Kenan 130 yaşındayken oğlu Şelah doğdu. Şelah'ın doğumundan sonra Kenan 330 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu"
(bkz. Luk.3:35-36).
Resim:İran-Eski Pers Kralı Büyük Dara veya Darius kendi Kraliyet mühründe;avlanırken,”Kanatlı Küre” içinde göklerde yükselen “Bilge Rab” olarak adlandırdığı tanrısının gözetimi altında görülmektedir.
Mısır'ın Cüce Tanrısı Bes 
Erkeklerin eşcinselliğinin lanetli ve korkunç bir ölüm cezası ile cezalandırılması dinin bu olaya bakışını sergilemektedir.


Ağca Dağ! Gözlerini dört aç! Erlik senin elinden ölenlerin ruhlarını çalmak isterse, Ulu Kişi'ye söyle, o güçlüdür. Gün Aşan, sen de iyi dinle, kötü ruhlar yerin altındaki karanlıklar ülkesinden yukarı çıkmasınlar, çıkarlarsa hemen Gök Ogul'a git ve haber ver, ona güç verdim, kötü ruhları kovar.
Ulu kişi, Alma Ata ayı ve güneşi bekleyecek yer yüzünü ve gök yüzünü koruyacak Gök Oğul ise iyilerden kötüleri uzaklaştıracaktır."
Bunları söyledikten sonra Kara Han uzaklaştı.
Bunları söyledikten sonra Kara Han uzaklaştı.
Ulu Kişi Kara Han'ın öğütlerini bir bir yerine getirdi. Olta yaptı, balık avladı; tüfeği barutu icât etti, sincapı o vurdu.
Sonra bir gün geldi
Sonra bir gün geldi Ulu Kişi kendi kendine mırıldandı:
"Bugün beni rüzgâr uçuracak, alıp götürecektir!"
"Bugün beni rüzgâr uçuracak, alıp götürecektir!"
Ulu Kişi'nin dediği gibi rüzgâr geldi, aldı Ulu Kişiyi uçurdu götürdü. Ağca Dağ bunun üzerine insanlara: "Ulu Kişi'yi ilâh Kara Han yanına aldı. Onu bulamazsınız artık, beni de bir gün gelecek yanına çağıracak, nereye isterse oraya gideceğim. Siz öğrendiklerinizi unutmayın, Kara Han böyle istedi" dedi.
İnsanları kendi hâline bırakıp o da gitti.
İnsanları kendi hâline bırakıp o da gitti.
D Not 16:8,10,26 "Azazel": Çölde yaşayan bir cin olduğu sanılıyor.

Yolda durmakta olan RAB'bin meleğini gördü, 
eğilip yüzüstü yere kapandı.
yok edici silahlarıyla buraya gelsin" diye seslendiğini duydum.gördüm. 
Her birinin elinde ölümcül bir silah (*)vardı.
Aralarında keten giysili, belinde yazı takımı olan bir adam vardı. 
İçeriye girip tunç sunağın yanında durdular.
keten giysili, belinde yazı takımı olan bir adam vardı. İçeriye
girip tunç sunağın yanında durdular.
şeylerden ötürü dövünüp ağlayanların alınlarına işaret koy"dedi.
kimseyi esirgemeden öldürün" dediğini duydum.
Hez.9: 7 Onlara, "Tapınağı kirletin, avlularını cesetlerle doldurun. Haydi başlayın!" dedi. Bunun üzerine onlar gidip kenttekileri öldürmeye başladılar
"Buyruklarını yerine getirdim" diye haber verdi.
4-Biz hiçbir ülkeyi kaderinde yazısı olmadan yok etmedik
8- Biz melekleri ancak gerektiğinde getiririz.O takdirde de mühlet ve aman verilmez ceza göreceklere.

"Yaşadığınız yer güvenli,
Yuvanız kayalarda kurulmuş;
Yanıp yok olacaksınız."
"Ah, bunu yapan Tanrı'ysa,
Kim sağ kalabilir?
Kendileri de yıkıma uğrayacak."
3,4-31;"Yüceden gelen herkesten üstündür.Yeryüzünden olan yerseldir ve yerden konuşur.Gökten gelen herkesten üstündür.
8,-19:Bunun üzerine "Baban nerede?" diye sordular.İsa,"Siz ne beni tanırsınız ne de Babamı" diye yanıtladı."Beni tanımış olsaydınız,Babamı da tanırdınız"
8,-21:İsa onlara yine,"Ben gidiyorum" dedi."Beni arayacaksınız ve günahınız içinde öleceksiniz.Benim gittiğim yere siz gelemezsiniz"
8,-22-Bunun üzerine Yahudi yetkililer şöyle bir sonuç çıkardılar."Benim gittiğim yere gelemezsiniz." diyor ."Yoksa kendini mi öldürecek?"
8,-23-İsa "siz yerelsiniz" dedi.Bense yukarıdan geldim.Siz bu dünyadansınız.Ben bu dünyadan değilim.Bu nedenle size günahlarınız içinde öleceksiniz dedim.Eğer benim 'o kişiyim' dediğime iman etmezseniz günahlarınız içinde öleceksiniz" ....
Araf Suresi;
Nahl Suresi-
Yunus Suresi;..... Uydurdukları ve uydukları putlar onları bırakıp kaçmışlardır.
45- Onlara dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat.Dünya varlığı gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır,sonunda da rüzgarın savurduğu çöp kırıntısı olur. Allah her şeyin üstünde kudreti olandır.
RA’D SURESİ ayet 11-“ Önünde ve ardında insanoğlunu izleyen melekler vardır.Allahın emri ile onları gözetirler.Bir millet iman ve gidişini bozmadıkça Allah o halkın durumunu değiştirmez,Allah bir milletin kötülüğüne hüküm verince artık o hüküm durdurulamaz.Mahluklar için Allah’tan başka koruyucu yoktur.”
D Not 32:28 "İsrail": "Tanrı'yla güreşir" anlamına gelir
(Çık.40:34-38)
Azazel Teke şeytan
Hor Dağı'ndan ayrıldılar. Ama yolda halk sabırsızlandı.
Isırılan herkes ona bakınca yaşayacaktır" dedi.
Yılan tarafından ısırılan kişiler tunç yılana bakınca yaşadı.
Dördünün de yüzleri, kanatları vardı.
sağa sola dönmüyordu.
yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne,
arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.
gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık
saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu.
D Not 16:8,10,26 "Azazel": Çölde yaşayan bir cin olduğu sanılıyor.

LUT TABLETİ ŞİFRESİ

Lut Gölü’nün Ürdün kıyılarında bulunduğu sanılan ve bilimsel inceleme altına alınan yaklaşık bir metre boyundaki taş yazıt, Hıristiyanlığı sarsabilir.
Uzmanlar, yazı karakterlerinin Hz. İsa’nın doğumundan önceki yüzyıla işaret ettiğini doğruladı. Kimyasal analizden de benzer bir sonuç çıktı.
Kırık taştan yapılan çeviri doğruysa, 2100 yıl öncesinin Yahudi toplumunda da Hz. İsa’nın çizdiği Mesih portresine yakın bir kurtarıcının beklendiği, yani Hıristiyan teolojisinin vaaz ettiğinin aksine "acı çeken Mesih" kavramının Hz. İsa ile birlikte başlamadığı kanıtlanabilir.
New York Times, "Mesihle ilgili ifadeler gerçekten taşın üstünde yer alıyorsa, Hz. İsa konusunda son dönemde hem kamuoyunda, hem de akademisyenler arasında yeniden şekillenen görüşlere katkı yapılmış olacak. Çünkü İsa’nın ölümü ve dirilişiyle ilgili hikayenin orijinal olmadığı, o dönemin Yahudi geleneğinin bir parçası olduğu ortaya çıkacak" yorumunu yaptı.

İbrani Üniversitesi profesörlerinden Yehezkel Kaufman da, "Üç gün sonra diriliş motifi, akademik literatürün neredeyse tamamına aykırı bir biçimde, Hz. İsa’dan önce geliştirilmiş bir kavram haline geliyor. Yani Hz. İsa ve havarileri, daha önce var olan bir mesih öyküsündekileri hayatlarına uyarlamakla kalmışlar" dedi.

Hıristiyanlar şoke olacak.

California Üniversitesi’nde Tevrat kültürü profesörü olan Daniel Boyarin, "Bazı Hıristiyanlar bunu şoke edici bulacak, kendi ilahiyatlarının benzersizliğine bir meydan okuma olarak görecekler" dedi.
Yaklaşık 10 yıl önce bulunan tablet, Ürdünlü bir antikacının eline geçti. Tableti son olarak İsviçre’de yaşayan İsrail vatandaşı bir koleksiyoner satın aldı. Birkaç yıl önce tableti inceleyen ve önemini keşfeden İsrailli akademisyen Arda Yardeni, geçen yıl bu konuda bir makale yayımladı. Yardeni, ilk tepkisinin, "Taşa yazılmış Kumran metinleri bulmuşsun" şeklinde olduğunu söylüyor.
60 yıl önce yine Lut Gölü yakınında bir mağarada bulunan parşömen tomarlarına yazılı Kumran Metinleri, bugün hala tartışılıyor. Hz. İsa dönemindeki bir Yahudi mezhebi olan Essenilerin inançlarını Tevrat’a yakın bir dille anlatan Kumran Metinleri ile ilgili bir konferans, dün Kudüs’teki İsrail Müzesi’nde yapıldı. Kumran Metinleri ile yaşıt olduğu sanılan tablet de, bilimadamları ve ilahiyatçılar tarafından masaya yatırıldı. Gelecek birkaç ay içinde tablet hakkında birçok yeni bilimsel makale yayımlanacak ve "Cebrail Vahyi" ile ilgili tartışma büyüyecek.

Diriliş miti İsa’dan eski mi?

Lut Gölü kıyısında bulunan taş bir tablet, dinler tarihini değiştirebilir. Hz. İsa’nın doğumundan yüz yıl kadar önce yazıldığı sanılan tablette, Cebrail’in ağzından, "öldükten üç gün sonra dirilecek bir mesih"ten bahsediliyor. İbranice 87 satırın yer aldığı tablette kırıklar olduğu için tercüme tartışmalı.
Hıristiyan ilahiyat çevrelerini karıştıran tablet ile ilgili ilk çeviriler doğruysa, Hz. İsa’nın ölümü ve yeniden dirilişiyle ilgili öykünün orijinal olmadığı, doğumundan önce de Yahudi çevrelerinde anlatıldığı kesinleşecek. Böylece İncil’in yeniden yorumlanması gerekecek.

İsa'nın son akşam yemeği resmi
Son akşam yemeğinin anlamı başka

Tablet, Son Akşam Yemeği’ne de yeni bir boyut getiriyor. İsrailli Prof. İsrael Knohl şöyle açıklıyor: "İncil’de Hz. İsa ölümünden önce çekeceği acılara dair birçok öngörüde bulunur. İlahiyatçılar bunların İncil’e sonradan eklenmiş olabileceğini, çünkü Hz. İsa’nın zamanında ’acı çeken Mesih’ kavramının olmadığını söylüyorlardı. Oysa bu tablet bunun varlığını kanıtlıyor. Hz. İsa’nın misyonu, Romalılar tarafından idama çarptırılarak, kavminin gelecekte alacağı intikama zemin hazırlamaktı. Bu yüzden son akşam yemeğinin anlamı da tamamen farklıydı. Orada kendi kanını feda etmesi başkalarının günahları için değil, İsrail’in kurtuluşunu sağlamak içindi."
Kırık tablette ne yazıyor?

İSRAİLLİ bilim adamlarının "Cebrail Vahyi" adını verdiği tabletteki 87 satır kazınarak değil, mürekkeple yazılmış. Bu nedenle silinmiş yerler ve taşın kırılmasından dolayı ancak tahmin edilerek okunabilen bölümler var. Metnin çoğunda, Cebrail’in ağzından bir kıyamet günü tasviri yapılıyor.
Uzmanlar özellikle 80. satır üstünde duruyorlar. Bu satırın "Lışloşet yevmin" (Üç gün içinde) ifadesiyle başladığı kesin ama sonrasını okumak güç. Bunu başaran, Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nin Kitab-ı Mukaddes araştırmaları bölümünden profesör İsrael Knohl oldu.

Knohl’un yorumu, birçok bilim adamı tarafından da kabul ediliyor. Buna göre, cümlenin devamında "hayeh" (hayat) sözcüğü geçiyor.
İran güneş tanrısı Mihr/Mitra da ölmeden önce

öğrencileriyle son akşam yemeği yer. İsa karakteri 
Mitra'dan çalıntı olarak da yorumlanır.
Cümle tamamlandığında, "Ben, Cebrail, sana emrediyorum ki, üç gün içinde yeniden hayata döneceksin" ifadesi oluşuyor. Bir sonraki cümlede, Cebrail’in hitap ettiği kişinin, "prensler prensi" olduğu görülüyor. Bu ifade, Tevrat’ta da geçiyor. Bununla Yahudilerin lideri olan ve üç gün içinde yeniden dirilecek biri kastediliyor. Knohl, bu kişinin, Hz. İsa’nın doğduğu gün ölen "zalim" Yahudi kralı Herod’un ordusunda bulunan Simon adlı bir komutan olduğunu savunuyor. Buna göre metni de Simon taraftarlarından biri yazmış olabilir. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9369969.asp?gid=229&sz=97022

Biraz da Nasa’dan Evren Haberleri

Okyanuslardaki suyun nasıl oluştuğunun tartışmalarının yapıldığı günümüzde ,Nasa’nın Spitzer Uzay Teleskopunun merceğine takılan bir görüntü gerekli ip ucunu verdi.
Yeni oluşmakta olan bir yıldız su buharından bir bulutla çevrilmiş durumdadır.İleride bir gezegen olacağı tespit edilen tozlu bir diskin üzerine bu su akıyordu.
Keşif olarak kabul edilen bu görüntü ,Nature dergisinin 30 Ağustos 2007 sayısında yayınlandı.Astronomların tahminlerine göre NGC1333-IRAS 4B ismi verilen ve 1000 ışık yılı uzaklıkta olan bu yıldız sisteminde dünyadaki okyanusları 5 defadan daha fazla dolduracak su buharının olduğu düşünülmektedir.

Bilim adamlarına göre dünyamızdaki suların,gezegenimize buzlu kuyruklu yıldız çarpmaları ile taşındığını belirten bilim insanları bu görüntü ile fikirlerini değiştirecek gibi görünüyor.


Bu araştırma gezegenin oluşumu esnasında meydana gelen bir su buharından bulut halindeki gezegene dolmak suretiyle olduğu görülmektedir.


İşin tuhaf tarafı bilim kendinden çok yaratılış ayetlerini doğruluyor gibi geliyor bana.Bence bilim emekleme aşamasında ama oldukça hızlı emeklemeye başladı.Ne de olsa gözleri açıldı.

Müslüman ülkedeyiz ya biz de kendi kitabımızdan örnek verelim de gençler başka dinlere kaymasınlar:Öğütler doğruymuş ama öğretmenler iyi öğretememişler.Günümüzdeki cehaletin nedeni bu olmalıdır.


Soldaki Resim-Yazı Nasa’dan tercüme edilmiştir.
Şimdi de biraz “klonlama” hakkında bilgi verelim.

KLONLAMA:Yunanca “DAL” anlamına gelen “klon” kelimesinden türemiştir.Bir bitkiden alınan bir dalın yüzlerce benzer bitki üretmede kullanılması ilkesini canlı hücrelere uygulama işlemidir.


Tekniğin hayvanlara uygulanışı ilk kez Drç.John GURDIN’un bir kurbağanın döllenmiş yumurtasının çekirdeğinin yerine aynı kurbağanın bir başka hücresinden alınan çekirdek maddesi yerleştirildiği İngiltere’de görüldü.


Hasting-on Hudsondaki Topl,etikve Yaşam Bilimleri Entitüsü tarafından yapılan deneyler insanları kopyalama veya klonlama tekniklerinin çoktan beri var olduğunu göstermektedir.


Klonlama için gerekli hücrenin insanın üreme organlarından alınması da şart değildir.Herhangi bir insan hücresinin çekirdeğini oluşturan maddeden alarak insan kopyalamak artık mümkündür.Bu maddenin,kırkaltı tam kromozom takımının yirmiüçünü dişi yumurta hücresi içine yerleştirerek bunu bir ana rahmine yerleştirmek ve doğumunu sağlamak yolu ile mümkündür.


Normal döllenmede,”baba” ve “anne “kromozom takımları birbirlerine yapışır,sonra,yirmi üç kromozom çifti olarak kalmak üzere ayrılmalıdırlar.Bu da DNA(DeoksiriboNükleikAsit)larıdanbazılarının şansa bağlı değiş-tokuşlarına yol açar.Ama klonlamada döl,ayrılmamış kromozom takımının geldiği kaynağın tam bir kopyasıdır.


Klonlama çalışmaları yayıldıktan sonra dünyanın bir çok ülkesinde bilim insanları “kromozomları birleştirmenin dışında,birbirlerine kaynaştırmayı mümkün kılan “hücre füzyonu” denilen yeni bir işlemi mükemmelleştirmişlerdir.Yani günümüzde “mükemmel insan kopyası üretmek “mümkündür.


Son birkaç yıl içinde bütün ülkelerde “İnsan klonlamayı yasaklayan kanunlar çıkarılmıştır.Buna karşı çıkan bir Amerikalı bilim adamının da Atlantik okyanusunda uluslar arası sularda,40 kadar gönüllü anne adayı ile birlikte çalışmalarına devam ettiği de bilinmektedir.Daha fazla bilgi için arama çubuğuna “klonlama”yazmanız yeterlidir.

Şimdi biraz da Sümerler hakkında bilgi verelim.:

SÜMERLER:

1843 yılına kadar bu kavimden dünyanın haberi yoktu.Her şey böyle başladı;
Eski İran Hanedanlarından olan AKAMANIŞ (Sami dilinde “Bilge Adam”) ‘ların anıtlarında ve mühürlerinde görülen yazıyı oluşturan işaretlerin başlangıçta süsleme amaçlı olduğu sanılmıştı.1686 yılında eski İran’ın başkenti Persepolis’i ziyaret eden Engelbert Kampfer bu işaretleri “Kamalar “ ve “çivi” şekilli basılar olarak tanımlamıştır.O zamandan beri de bu yazılara “Çivi Yazısı “ veya “cuneiform” adı verilir.Bunlar incelendikçe araştırılan alan Irak, Mezopotamya (İki Nehir Arası = Dicle-Fırat) bölgesine kadar genişledi.


1843 yılında Fransız Paul Emile BOTTA Sultan Abdülmecid'ten aldığı kazı izni ile Musul yakınlarında Korsabad’da ilk büyük amaçlı kazısını başlatır.


Çivi yazılarının bu bölgeyi “Dur Sarru Kin” yani eski Sami dilince “Adil Kralın Sulu Şehri” olarak adlandırdıklarını tespit ettiler.Bu başkentin tam ortasında yan yana kondukları zaman iki kilometre kadar uzunluğa ulaşacak olan yarım kabartmalarla bezenmiş duvarları olan muhteşem bir sarayı,şehre ve kraliyet binalarına hakim şekilde yapılmış “Ziggurat” adı verilen bir piramiti de içinde bulundurmaktaydı.
Bu yapının “tanrılar için “Göklere giden Merdiven” olarak hizmet verdiği düşünülmekteydi.Çözülen yazıtlar da bu amaçla kullanıldığını kanıtlamıştı.
Şehrin geniş bir alana kurulmuş olması, sarayları,tapınakları, evler,ahırlar,depoları,süslemeleri sütunları ve sanat eserleri ile büyük kuleleri, surları, terasları, bahçelerini ortaya çıkaran kazılar beş yıl içinde tamamlandı. Bu şehrin Kralının II.Sargon olduğu da ortaya çıkmıştı.


Aynı dönem de de İngiliz Arkeolog Henry Layard da Ninova’yı ortaya çıkarır.Daha da hızlanan arkeologlar kazdıkça eski daha eskiyi bulurlar.Artık yeni bulunan medeniyetlere isim veremez olurlar.İncil ve Tevrat’ın tanımladığı kavim isimlerinin daha da gerisine düşerler.


1853 yılında Kraliyet Asya Derneğinde konuşan Sir Henry Rawlingson bu tabletlerdeki isim ve dillerin “ne Sami,ne de Hint-Avrupa “ dillerinde olduğunu yeni bir dil olduğunu gizemli bir halka ait dil olduğunu söyler.Kral isimleri artık bir anlam içermiyordu.Sizce de öyle mi? Sargon’un önceleri danışmanlığını yaptığı kralın adı “Urzababa” Ur, İbrahim’in şehri, Baba bunu bilmeyen var mı? Sanki “Ur’un babası” gibi.O zamanki Osmanlı da zaten “Osmanlıca olarak konuştuğundan yaşayan bir “Türkçe” de yoktu.Burası işin makarası.Ciddiyete gelelim. Ninova’da bir araya getirilen 25.000.kil tablet incelenmeye başlanır.23.numaralı tabletin metni ilgi çekicidir.”


Asurbanipal’in ağzından nakledilen bu metnin ifadesi şöyledir;

“Katiplerin Tanrısı bana sanatının bilgisini lutf edip hediye etti.
Yazının gizlerine inisiye edildim
Sümerce yazılmış olan çetrefilli tabletleri bile okuyabilirim.
Tufandan önceki günlerin taş yontularındaki muammalı sözleri anlıyorum.”




Bu kazılar 1935 lere kadar,tercümeleri ise 1950’lere kadar sürdü.Ancak çalışmalar halen bile devam etmektedir.
Sonraki tablet tercümelerinde ise tufan öncesi dahil dünyanın 470.000 yıllık kayıp tarihi hakkında bilgiler de derlenmiştir.Türkçe’ye uygun veya birebir Türkçe çok sayıda kelime içermesi bu milletin Kuzey’den gelerek bu medeniyeti kurması, onların “Türk” olduğunu düşündürmektedir.Sümerbank’lar falan bundan sonra gelmeye başlar.Kazıyı yapan Arkeologların bölgenin yerli halkı olan Kürt”leri “Sümerli”ler olarak yorumlamalarından sonra “Osmanlının bölünme projelerine de bu konu kaynaklık eder.Kürt meselesi”başlıklı yazımda bu konuyu geniş bir şekilde açıkladığım için bilgi vermeye gerek görmüyorum.Bunun da ne Türk ne de Kürt olmadığı belirlendi.Sadece 500 Türkçe kelimenin de “Sümerce” olduğu da tespit edilmiş bulunmaktadır.

Bu halkın tapınakları ve bunlardan sonraki Mısır,Hitit,Yunan Hint dönemi tapınaklarının da “İnsanlar” için değil “Tanrılar” için yapıldığıdır.Aşağıda Kur’anın bile bunu doğrulayan bir ayetini okuyacaksınız.
Sümerlerin Tanrı Panteonları “12” lik tanrı gruplarıdır.Hepsinin itaat ettiği tek tanrı da “Anu” dur.


Özellikleri ise;O Tanrıların büyük babası,tanrıların kralıdır.Varlığı göklerin her yanındadır.(Allah her yerde hazır ve nazırdır”ifadesi)Sembolü bir yıldızdır.(Kur’anda “Tarık Suresi” Tarık Yıldızının özelliklerinden farklı biçimde bahseder)Yeri Göklerdir.Daima “Resminin” yapılmasından kaçınılmıştır.Resim veya heykeli bulunmamıştır.Tablet resimleri ise bizim Osmanlının kullandığı resim (Minyatür) tekniğine benzer.Bütün yeryüzü kralları yetkilerini ondan alır.Aldıkları bu yetkiye de “ANUTU”-“”(ANULUK) denirdi.Krallar da yeryüzünde insanlara “Anu” nun yaptığı idareyi yapıyorlardı.(Bütün inanışlarda.ilk peygamberlerin krallardan seçilmesi olayı.

Örnek.Kara Han Türklerin Tanrısı,Son Osmanlı Padişahına kadar tümünün ünvanı da “Han” dır.Diğer kültürlerde de “Lord” vs bu böyle devam eder gider.)Kralların giydikleri başlık “Tiara-ilahi başlık” ve “asa” (Kudret Sembolü onun tarafından verilirdi.Asa çobanların yaptığı korumayı temsil ederdi.Krallar da halkın çobanlarıydılar. Halen de “taç” ve “asa” kullanılmaktadırlar.

Biraz da “Anu’nun makamından bahsedelim;Anu,Resmi eşi “Antu”,Altı cariyesi,(on dördü Antu’dan doğan 80 evladı;1 adet Başbakanı;3 tane “MU” (Roketler)’lardan sorumlu komutanı;2 tane Silahlardan sorumlu komutanı;2tane Büyük yazılı Bilgi Üstadı;1 tane Maliye Bakanı;2 tane Başyargıç;
2 tane “Sesle etkileyen”5 Asistanı olan ;2 Baş Katip ile birlikte oturmaktadır. Daha fazla bilgi isteyen kitabı alsın okusun.Bu kadar bilginin yeterli olacağına inanıyorum.Çünkü oldukça ilginç bilgilere ulaşılıyor.(.Dikkat edilirse diğer makamların sahipleri İnsan Tanrılardır.Ama “Sesle Etkileyen” tanımlamasında bunların ne olduğuna dair açıklama yoktur.Yani “Melek” veya bir tür robot veya robotsu varlıklar olabilir.) Kur’anda bu meleğin “İsrafil” olduğu belirtilir.

(Burası dikkate değer.Çünkü Kur’an ;Ad,Semud ve Ress kavimleri gibi bir çok kavimin korkunç bir “SES”le yok edildiklerini,kıyametin de yeniden dirilişin de “SES”le olacağını belirtir.

Hud Suresi: 66-Zulmedenler korkunç BİR SES İLE HELAK oldular.Yüzüstü toprağa çakıldılar.
Yasin Suresi: 28- Sadece tek bir çığlık o kadar.Bir anda sönüp gittiler.50-Sur’a üflenince kabirlerinden çıkarak Rab’lerine koşarlar.
51- Eyvah bize! “Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?” derler.Onlara işte Rahman olan Allah’ın vaad ettiği budur.Peygamberler doğru söylemişlerdi” denilir.
52- Bu bir tek çığlıktan başkası değildir.Artık onların hepsi toplanıp huzurumuza derhal getirilmişlerdir.
Şaffat Suresi-19-Diriliş korkunç bir sesle olur.O anda görürler ki dirilmişler.
Hud Suresi;60- Semud kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik.”Ey milletim Allah’a kulluk edin.ondan başka ilah yoktur.Sizi yaratıp yeryüzünü imar etmenizi isteyen O’dur.Tevbe edin.Ondan mağfiret dileyin şüphesiz Rabbim size yakındır ve duaları kabul edendir” dedi.
61- Şöyle dediler.” Ey Salih,sen yarın için umut veren iyilikçi hatırlı bir kişiydin.Şimdi babalarımızın yaptıklarından men mi ediyorsun.Bizi çağırdığın şeyden şüpheliyiz.
63- Ve dedi ki;Ey milletim bu size bir ayet olarak Allah’ın belirlediği bir devedir.Bırakın Allah’ın toprağında yayılsın.Sakın kötülük etmeyin ona yoksa derhal azaba uğrarsınız.
64- Buna rağmen deveyi devirip kestiler.Salih, “ Yurdunuzda üç gün daha kalacaksınız.Bu yalansız bir tehdittir” dedi.
65- Hükmümüz inince Salih’i ve inananları katımızdan rahmetle o günün rezilliğinden kurtardık.
66-Zulmedenler korkunç BİR SES İLE HELAK oldular. Yüzüstü toprağa çakıldılar.

“SES”İN KULLANIM ALANLARI
A-SİLAH
İşte size NTVMSNBC.COM’dan alınan bir haber;
Ultrasonik silah üretildi ABD’de ‘ses mermileri’ ile insanları etkisiz hale getiren, ölümcül olmayan bir silah geliştirildi. ASSOCIATED PRESS17 Temmuz —

Bugüne kadar daha çok bilim kurgu filmlerinde görmeye alıştığımız ‘ultrasonik’ silahlar gerçek oluyor. ABD’de yüksek ses freakanslarıyla canlılar üzerinde şok etkisi yaratan, yeni bir silah üretildi.Ultrason teknisyeni Woody Norris tarafından geliştirilen silah, ses mermileri olarak adlandırılan yoğun ses frekansları yayabiliyor. Bu ses frekansları 145 desibele (insanların acıyı hissetme eşiğinin yaklaşık 50 katı) kadar çıkabiliyor. İnsanlar kulaklarını kapatsa bile, bu silahla eteş edildiğinde anında migren etkisi yapabiliyor.

GÖSTERİCİLERE KARŞI İDEAL MAĞARADA TERÖRİST AVI
Şimdi de Kur'an aynı olayı ne güzel örnekliyor;Hicr Suresi;100-Hicr halkı da peygamberi yalanlamıştı.102- Dağlarda güven içinde ev yontuyorlardı.103- Sabaha karşı korkunç çığlık onları yakalayıverdi104- Yaptıkları kendilerini koruyamadı.Yani Allah'tan dağlara sığınarak kurtulmanın yolunu arayan Hicr halkının bir ses silahı ile yazılı kaderini yaşamış olduğunu okuyoruz.Yani onlarda bu günün teröristleri gibi hedefmişler.Sesle dışarı çıkarılıp imha edilmişler.Bunu okuyoruz.

SES SİLAHI İSTANBULDA
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yakından ilgilendiği sistem ilk kez Kadıköy'deki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarında denendi.cnnturk
İsrail'den ses silahı

SODA OTOMATI
B-TEMİZLİK
Şimdi de “Sesle Çamaşır Yıkama Makineleri;Ultrasonik yıkama temizlenmesi istenen materyal bir sıvı içine konur ve sıvının bulunduğu kaba ultrasonik ses dalgaları gönderilerek yıkama gerçekleştirilir. Yüksek frekanslı ses dalgaları saniyede yaklaşık 30.000 defa yüksek ve alçak basınç değişimleri üretmekte kullanılır. Ses dalgaları milyonlarca mikroskobik hava kabarcıkları üretir. Üretilen hava kabarcıkları büyük basınç değişimlerine önce genişleyerek, sonra da içe doğru büzülüp içe patlincak reaksiyon verirler. Bu içe patlama sırasında büyük bir enerji ortaya çıkar. Patlamanın olduğu noktada sıcaklık 5000°C'ye, basınç ise yüzlerce atmosfer basınca kadar çıkar ve şok dalgaları oluşur. İşte ultrasonik temizleme bu şok dalgalarının sıvı içindeki temizlenmesi istenen materyalin yüzeyine büyük bir hızla çarparak fırçalama etkisi yapmasıyla oluşur. Ultrasonik temizleme, elle yapılan temizlemeye göre 16 kat daha fazla etkili olabilmektedir. www.everestultrasonic.com

C-TIPBiorezonans ya da bilgi transfer tedavileri... Maddelerin çevrelerine yaydığı mikro-elektromanyetik titreşimlerinin ya da vücudun kendisinden alınan elektromanyetik bilginin tedavi için kullanılmasıdır. Yöntemin doğası gereği biorezonans tedavilerinde kullanılan teknoloji etkinlik üzerinde birinci derecede belirleyicidir.Herhangi bir madde vücudu sadece kimyasal özelliği ile değil ayrıca bu elektromanyetik titreşim bilgisi yoluyla da etkiliyor. Bu bilgiye aslında uzun zamandır sahibiz. Biorezonansın temellerinden birini oluşturan bu bilgi homeopatinin de olası etki mekanizması.Homeopati ve Akupunktur teorisi biorezonansın iki ana ayağını oluşturur.
Kısaca MORA-Terapi... Mora biorezonans tedavisi ile akupunktur noktalarında ölçülebilir bir bozukluğa yol açan normal dışı elektromanyetik bilgi vücuttan silinir. Birbirinden bağımsız birçok sağlık problemine zemin hazırlayan olası “patolojik elektromanyetik titreşimler” kendi “ayna-görüntüleri”nin vücuda uygulanmasıyla ortadan kaldırılır. Yapılan işlem kişinin enerji meridyen ölçümlerinde belirgin bir normalleşme yaratır ve blokajların bu şekilde ortadan kaldırılması vücutta çok temelden gelen bir iyileşme yaratır.
Biorezonans ile ilgili daha fazla bilgi için lütfen kısmına giriniz.. www.mora.com.tr

BEYİN KONROLU-SUİKAST-KİTLE İMHAVEYA KONTROL.ABD RADYO DALGALARI İLE-SUİKAST YAPTI MI?
ABD'nin Türkiye'ye vermediği F-16'ların gizli yazılımları üzerinde çalışan ve peş peşe intihar eden 3 Türk mühendisin ölümüyle ilgili şok bir iddia ortaya atıldı. İddiaya göre, mühendisler beyinlerine gönderilen radyo dalgalarıyla intihara zorlandı
F 16'ların ABD tarafından Türkiye'ye verilmeyen gizli yazılımları üzerinde çalışan 3 Türk mühendisin intihar etmeyip suikaste kurban gittiği iddiaları güçleniyor. Yeni istihbarat teknolojisi ve kozmik savaş üzerine pek çok askeri ve sivil stratejik kuruluşta brifingler veren kozmik bilim uzmanı Prof. Dr. Ahmet Maranki, ASELSAN'da çalışan 3 mühendisin peşpeşe kuşkulu bir biçimde intihar etmesiyle ilgili Yeni Şafak'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Maranki, ASELSAN'da ABD'nin Türkiye'ye vermek istemediği gizli yazılımlar üzerine çalışan üç mühendisin ölümüyle ilgili, "Bu kişilerin beyinlerine tıpkı biorezinans gibi belirli radyo dalga boyları gönderilerek intihar dürtüsü oluşturulmuş olabilir" dedi.ABD ve Rusya'da 15 yıl görev yaptığını hatırlatan Maranki, “Görüp öğrendiklerimizle radyo dalgalarıyla, ses dalgalarıyla, görüntü dalgalarıyla beyin kontrolü ve zihin yönlendirmenin mümkün olduğu görülmüş ve uygulamalarının nasıl yapıldığı tespit edilmiştir. Irak'ta ki 400 bin Saddamın ordusunun ne olduğu bilinmemektedir. Pentagon Bosna ve Bağdat'ta bazı yeni teknolojilerin kullanıldığını açıklamaktan çekinmemiştir" diye konuştu. Beyine verilen belirli radyo dalgaları sayesinde kişinin adım adım intihar dürtüsünün kontrolüne girdiğini öne süren Maranki, Türkiye'de de bu tür müdahalelerin yapıldığını kaydetti. Maranki bunlara örnek olarak halen hapiste bulunan Salih Mirzabeyoğlu ile Mehmet Ali Ağca'yı gösteriyor.

DÜNYANIN BELLİ MERKEZLERİ VAR, HEPİMİZ İZLENİYORUZ"

KİTLELERİN İDARESİ
Beyindeki oksijen oranını düşürerek kişinin yorgunluk ve bitkinlik gibi belirli hisleri hissetmesi sağlanabilir. Ya da herkesi uyutabilirsiniz. Bunun yanında, kalabalıktaki bir kişiyi seçebilir ve akustik işaretleyicilerle hedef seçebilirsiniz. Bu tür uyuşturucu etkilere sahip ilaçlara genel olarak “öldürücü olmayan silahlar” denir. Ancak, pek tabii ki, seviyeleri yükseltildiğinde öldürücü olabilirler.Elektromanyetik enerji ile bir kişiyi uzaktan telkin altına alabilir, sakatlayabilir ya da öldürebilirsiniz. Birçok davada, kişinin birden düşüp ölmesine bir açıklama getirilemediği için yasal süreç askıya alınmış ve dava kapatılmıştır.
ZİHİN KONTROLÜ
FİZİKSEL BELİRTİLER
MAGLEV[15] VE SES
SAYISAL SİLAHLAR
UÇAKLARIN VE FÜZELERİN İŞLERLİĞİNİ ENGELLEME, ATOM BOMBASINI ETKİSİZ HALE GETİRME
Sayısal Silahlar frekansları bozar, radardan kaçmayı sağlar, güç kaynaklarının erimesine ya da iş görmez hale gelmesine neden olur. Bunlar insanları, korunaklı odalarda ya da yeraltı sığınaklarında olsalar bile sersemletebilir, engelleyebilir, aciz durumlara düşürebilir. Ayrıca hipnoz gibi akıl tutulmalarına, hareketlerin kontrol edilmesine ya da bilinç kaybına olanak tanır.

BİR SİLAH OLARAK TESLA TOPU
51- Eyvah bize! “Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?” derler.Onlara işte Rahman olan Allah’ın vaat ettiği budur.Peygamberler doğru söylemişlerdi” denilir.5
2- Bu bir tek çığlıktan başkası değildir.Artık onların hepsi toplanıp huzurumuza derhal getirilmişlerdir.
ŞFFAT SURESİ: 19-Diriliş korkunç bir sesle olur.O anda görürler ki dirilmişler.Biraz da mühürler ve tabletler hakkında bilgi verelim;

SÜMER MÜHÜRLERİ ve TABLETLERİN YAPILIŞI:

Ortadoğu veya bu bölge kökenli toplumların ve bunların inançlarınca kutsal sayılan “Semavi-Göğe Ait-Gökten Gelen de denilebilir.” olarak adlandırlan Tevrat ve Kur’an ile birlikte, “MİT” olarak yorumlanan bu inanışların dışındaki iki inanışa göre “Yaratılış” nasıl olmuş,onu değerlendireceğim.Başlangıç olarak da bu tür bir kıyaslamayı verdiğim Kur’an ayetleri de uygun görmektedir:
BAKARA SURESİ:1--İşte bu kitap ki doğruluğundan şüphe yoktur.İnananlara kötülüklerden korunmak için yol göstericidir.3-Ve onlar sana indirilen kitaba da,senden önce indirilene de inanırlar,ahrete de kesinlikle inanırlar. 2;106 (97)-Biz bir yenisini,ya da benzerini getirmedikçe veya unutturmadıkça,bir ayeti yürürlükten kaldırmayız.Allah’ın her şeye gücü yetendir.


136-Deyin ki;Allah’a bize indirilene,İbrahim’e,İsmail’e, İshak’a,Yakub’a ve torunlarına indirilene ,Musa ve İsa’ya verilene ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene inanırız. Ve onlar arasında asla ayırım da yapmayız.Biz Allah’a teslim olanlarız."

Buraya kadar,”İslamın;.Allah'ın,değişmiş,değiştirilmiş,unutulmuş veya unutturulmuş olan ayetlerini hatırlatmak Allah’ın yeni emirlerini bildirmek için geldiğini,Tevrat’ta adı geçen tüm peygamberlerin dışındaki diğer peygamberlere verilene (Bakara 136) de verilene inanırız” dediğini görüyoruz.Bu ise “Tüm Dinler Allah’tan gelmiştir.Eski dinler de sonraki kavimlere gelen peygamberlerle kendilerini yenileyecekler demektir.” Şeklinde anlaşılması (bozulmuş yerlerinin ayıklanmasından sonra)gerekir.
Bu olmuş mu?
Hayır,Sadece Peygamberler gelmiş,birkaç kavim dışında ciddi olarak takip eden de çıkmamıştır veya çıkamamıştır.
Öyleyse bir sonraki din kendini bir öncekine veya çok öncekilere kabul ettirmek zorunda kalmıştır.Ama bu da olamamıştır.Her din bir sonra geleni “Boş” ilan etmiş ve kendi saltanatına devam etmiştir.Çünkü Peygamberler arasında bazen oldukça fazla bir zaman aralığı vardır.Bu dönemde, her din yapılanmasını ancak oturtur.Yenisini kabul etmek ise tüm sistemi yeniden yapılandırmaya sebep olur ki bu da ekonomik ve pratik değildir.Bu yüzden sonra gelenler hep dışlanmıştır.Bu da kavgaları yaratmış,kendini öncekine göre yapılandıran sonraki gelen de kavga nedeni ile öncekilerini yasaklamış veya halkını onlardan soğutmuştur.

Aralarında çıkan kavgalar ve savaşlar sonunda konuya hakim olanlar öncelikle imha edilmişlerdir.Ama savaş alanında ama tuzaklarla bunlar gerçekleştirilmişlerdir.

Bu da bütün dinleri anlaşılmaz kılmıştır.Çünkü ilk emirler son gelende tekrar edilmemiştir.Son gelen,ilk emirlerin doğrularını seçerek son haliyle ilgili bir düzenleme de yapmamış sadece çözümü insanların aklına bırakmıştır.Bu karmaşa da peygamberlerin ölümlerinin ardından yeni mezheplerin doğmalarına,içlerine batıl inanışların girmesine,eski bozuk geleneklerin (ruhbanlık,şeyhlik,pirlik ve benzeri gibi) yeni gelende de yer bulmasına sebep olmuş ve özelliğini anında yitirmesini sağlamıştır.Son yıllarda bunları anlamak ve doğruluklarını da bilimsel gelişmelerle kanıtlamak ta inananlar arasında bir davranış biçimi haline gelmiştir.
Biz de acizane,i”MİT” kabul edilen eski inanışlar ile,“Semavi-İlahi,Gökten” geldiği kabul edilen mensubu olduğumuz “Ortadoğu” dinlerinin ortak noktalarını bulmaya gayret edeceğiz.Yani kendi anlayış tarzımla kendim için çalışacağım.İsteyenler yararlanabilir.İstemeyen siteden hemen çıkabilir.ŞUNUN ŞURASINDA KENDİ KENDİME YAZIP OKUYORUZ İŞTE.
Bunun çok yararlı bir çalışma olacağı da kesindir.Unutmayalım ki, İslam Felsefesinin temelleri,Aristo,Sokrat,Tao, Konfüçyus”mantıkları ile 7.ve 8 yy’da Bağdat’taki İslam Okullarında kurulmuştur.Bu yeni değildir.Bu yüzden fazla kaynak da göstermeye gerek görmüyorum.Bir kaç inanış örneğinin anlayanlara çok şey ifade edeceğini zaten göreceğiz.Eski İnanışların hepsinde ortak nokta olan “SU”yun her şeyin ilki olması ilkesi ile başlayalım.


1-HİÇ BİR ŞEY YOKKEN EVREN SULARDAN İBARETTİ

Enuma Eliş Destanı (Babil-Akad Kutsal Destanı)

1876 yılında George Smith tarafından yayınlanan Kaldelilerde Yaratılış adlı eserinde,İ.Ö 1200 yıllarında yaşamış Asur veziri veya Kralı Nebukadnezar’ın mezarından elde edilen yedi adet her biri 115-170 satırdan ibaret toprak tabletlere yazılmış yaratılış destanı.

Destanda adı geçenlerin karşılıkları;

Apsu-Güneş :Başlangıçtan beri var olan
Mummu-Merkür:Apsu’nun danışmanı ve elçisi
Lahamu-Venüs :Savaşların hanımı
Lahmu- Mars :Savaş İlahı
Dünya- Tiamat :Yaşam veren Bakire
Jüpiter-KİŞAR :Sağlam karaların en başta geleni
Satürn-Anşar :Göklerin en başta geleni
Pluton-GAGA :Anşarın danışmanı ve elçisi
Uranüs-ANU :Göklerin olan
Neptün-Nudimmud (Ea):Sanatkarane yaratıcı.

Bunların hepsi de ayrıca Sümer,Babil,Hitit tanrılar ailesidirler.


Başlangıçta sadece su ve onun üzerinde salınıp duran sis(*Ruh) (Hud Suresi 7- Hiçbir şey yokken varlığı suyun üzerinde ki Arştaydı.........)mevcuttu.

Baba Apsu ortaya çıktı ve tatlı suların efendisi oldu, Ana Tiamat ortaya çıktı, tuzlu suları yönetti ve her iki su birlikte aktılar.(Belki milyarlarca yıl)

Tatlı ve acı suların birbirlerine karışmasından varlıklar meydana gelir. Bunlar erkek ve dişi birer çift olarak yaratılırlar; birinci çift Lakmu ile Lakamu . Apsu ve Tiamat'ın oğlu Mummu, suları kaplayan sislerin içindeydi.
( Hud Suresi 7- Hiçbir şey yokken varlığı suyun üzerinde ki Arştaydı.........)

*(Sular hem sisi=Ruh’u hem de “Toprak”ı =”Beden”i oluşturuyorlar.Suların sisinden ruhu,tatlı-tuzlu suların karışımından da oluşan “Toprak)”ile “Tanrı’nın vücut bulma ” olayı anlatılmaya çalışılıyor)


Ne yukarıdaki gökler ne de yeryüzü henüz ortaya çıkmamıştı. Suların üstünde henüz ne bataklık ne de otlak araziler vardı. Ve henüz kamışlardan örülmüş barınaklar yapılmamıştı

KARA HAN (TÜRK-OĞUZ KAAN Yaratılış Destanı)


Her şeyden önce su vardır. Yer , gök , ay ve güneş yoktu. İlah Kara Han ( Kayra Han ) ile insan vardı. Her ikisi de birer kara kaz şeklinde , suyun üstünde uçuyorlardı.
*İlk cümle hem Kur’an,hem Tevrat hem de Kızılderili inanışı ile uymaktadır.


MEKSİKA JİKARİLLA APAÇİLERİ


KÖKEN MASALI:


Başlangıçta dünyanın şimdiki durduğu yerde yalnızca hiçbir şey yoktu..Yalnızca su ve kasırga vardı.
Yalnızca Hactcinler mevcuttu.Issız bir yerdi.Balık yoktu,canlı yaratık yoktu.Fakat bütün Hactcinler başından beri buradaydılar.( Hud Suresi 7- Hiçbir şey yokken varlığı suyun üzerinde ki Arştaydı.........)

(**Hactcinler,Apaçilerin Pueblo köylerinin maskeli tanrılarına tekabül eden varlıklarıdır, doğanın davranışlarını destekleyen güçlerin kişileştirilmiş halleridir.İçlerinden en güçlü olanı Kara Hactcin’dir (Kara Haktsin)**(Sanki“KARA HAN-Hak” gibi)

TEVRAT-YARATILIŞ

Yar.1: 1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
Yar.1: 2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu

KUR’AN-I KERİM
Hud Suresi 7- Hiçbir şey yokken varlığı suyun üzerinde ki Arştaydı.........


NAHL SURESİ
62- Allah gökten su indirir ve ölümden sonra yeryüzünü diriltir.Anlayışlı kişiler için bunda ibretler vardır
NUR SURESİ 45-Allah her canlıyı sudan yaratmıştır.Kimi karnı üstünde sürünür,kimi iki ayakla,kimi dört ayakla yürür.Allah ne dilerse yaratır.Çünkü Allah her şeye kadirdir.


Yorumlar


Görüldüğü gibi en azından su konusunda hepsinin anlaştığını gördük.Kur’an-ı Kerim’in Hud S.Ayt.7’nin doğrudan Tevrat’ın Yar.2.ayetine atıf yaptığı görülür.Hepsine göre de su vardır.İfadeler aralarında belki onlarca yüzyıl olmasına rağmen neredeyse aynıdır.Türk ve Kızılderili efsaneleri bu iki ortadoğu kitabından çok öncedir.

İbrani kavminin oluşumu,bu bölgede Hz.İbrahim ile başlar ve buradaki eski halkların imha işlemi de Lut Kavminin helakı ile halen sürmektedir.Hz.Muhammed dönemine kadar bu bölge halklarının yenilendiğini görüyoruz.Bu nedenle bu bölge halkına uyarıcılar çok geç gelmiştir.Asya-Amerika kavimleri çoktan bu işlemden geçmişlerdir.

Enuma Eliş Destanında ,Toprak ile Güneş’in oğlu Mummu’nun ruhu “Sis”lerin içindedir.Aslında o da aynı kapıya geliyor.Biraz uzatmıştır.Diğer dört inanış ta “Su ile Tanrı”’nın aynı anda var olduğu belirtiliyor.
Enuma Eliş ise “Tanrının sulardan olduğunu”,Tiamat (Yeryüzü,Toprak)ile Apsu’nun(Güneş) oğlu olan “Mumnu”nun suları kaplayan sislerin içinde olduğunu yani,“Sular hem sisi=Tanrı’nın Ruh’unu hem de “Toprak”ı =”Tanrı’nın Bedenlenmesini” oluşturuyorlar.

Suların sisinden ruhu,tatlı-tuzlu suların karışımından da oluşan “Toprak”ile “Tanrı’nın vücut bulma ” olayı anlatılmaya çalışılıyor .İlginç ama bilime de karşı bir tanımlama olmasa gerektir.Yani Mevlana’nın “Mesnevi”sinde yaptığı “Tanrı Evrendir” tanımlamasına da,yukarıdaki Big Bang teorisine de oldukça uygundur.
Destan’ın gerisi “Tanrı rolü oynayan” yaratılmışların yazdıkları tarihi anlatıyor zaten.

Bu inanışlarda Tanrı sayısı biraz bolsa da hepsinin bir En Büyüğü var.Biz bir ve büyük olana bakalım.Diğerleri de zaten bizim gibi kullar.Bize ne kadar Tanrı’lık taslasalar da


Tevrat’ın ifadesi de Kur’an’ın ifadesi de farklı bir yoruma gerek bırakmazlar ve “tek nokta” da birleşirler.

Kur’an-ı Kerimde de sadece birkaç ayette “Ben Allahım” ifadesini kullanır.Daima “Biz “ifadesini tercih eder.

Amaç benzerlikler oluşunu göstermektir. Tevrat ve Kuran hariç, diğer efsanelerin ne zamandan beri insanların hafızalarında olduğu zaten bilinmiyor.

Bundan sonra da şahsi yorumlarımı pek az olarak yapacağım.Zaten ifadeler açık.

2-TOPRAK(GEZEGENLER) VE GÖKLERİNİN YARATILIŞI;


Enuma Eliş Destanı;


Marduk tüm düşmanlarını mağlup ettikten sonra, tekrar Tiamat'a döndü, onun bacaklarına bastı ve asasıyla kafasını ezdi. (*)

Kan damarlarını parçaladıktan sonra, kuzey rüzgarı kanı gizli yerlere götürdü.
Sonra Marduk, Tanrıçanın cesedini kabuklu bir hayvan gibi iki parçaya ayırdı.
*(Çok mükemmel bir benzetme.Gezegen parçalanınca içindeki magma böceğin indeki sıvı gibi,kabuk tutmuş yüzeyi de sert kabuğu gibi düşünülmüş)
Tiamat'ın yarısıyla gökyüzünü, diğer yarısıyla yeryüzünü oluşturdu.
Tiamat'ın tükürüğüyle bulutları meydana getirdi ve onları suyla doldurdu. Tiamat'ın başını yeryüzündeki dağları oluşturacak biçimde yerleştirdi.
Dicle ve Fırat nehirlerinin Tiamat'ın gözlerinden akmasını sağladı. Rüzgârların, yağmurların ve soğuğun sorumluluğunu kendisi aldı.
Yılı, aylara ve günlere böldü. Ayın, yani Sin'in, geceleri belirli günleri işaret edecek şekilde parlamasını sağladı. Sonra güneşi yaratarak gündüzleri de Şamaş'a verdi.

Tiamat'ın on bir canavarını ise, tanrılara karşı isyan etmenin boşuna olduğunu hatırlatacak heykeller haline getirdi.
*( Güneş sisteminde gezegenlerin görünür bir hayat belirtisi göstermeme nedenini açıklıyor)


Güneş Sisteminin Düzenlenmesi ve Tiamatın Parçalanması


Marduk, Tiamat'ın cesedini yere fırlatır ve üzerine çıkar.(Çarpışmanın doğal sonucu) Bunu gören Tiamat'ın yanında yer alan tanrılar korku içinde kaçmaya çalışırlar ama Marduk'un güçleri onları bir çembere alır ve gitmelerine izin vermez. Marduk, onları esir alır ve hücrelere kapatır.(Hepsini kendi yer çekimi ile etkisi altına alır.) Sonra Marduk, Tiamat'ın on bir canavarını da zincire vurup vücutlarını ezdi. Kingu'yu da tutsak etti. Kader Tabletini ondan aldı ve kendi göğsüne bağladı.


Güneş Sisteminde bulunan gezegenler.



Parçalanan Tiamat’tan Dünya Yaratılıyor

Marduk tüm düşmanlarını mağlup ettikten sonra, tekrar Tiamat'a döndü, onun bacaklarına bastı ve asasıyla kafasını ezdi.(İkinci kez dünyaya çarpar ve tam ortadan bölerİlk çarpmada ileri fırlatmıştı) Kan damarlarını parçaladıktan sonra, kuzey rüzgarı kanı gizli yerlere götürdü.(Gezegenin suları uzay boşluğunda dağılır) Sonra Marduk, Tanrıçanın cesedini kabuklu bir hayvan gibi iki parçaya ayırdı. Tiamat'ın yarısıyla gökyüzünü, diğer yarısıyla yeryüzünü oluşturdu. Tiamat'ın tükürüğüyle bulutları meydana getirdi ve onları suyla doldurdu. Tiamat'ın başını yeryüzündeki dağları oluşturacak biçimde yerleştirdi. Dicle ve Fırat nehirlerinin Tiamat'ın gözlerinden akmasını sağladı. Rüzgârların, yağmurların ve soğuğun sorumluluğunu kendisi aldı.

Bunları yaptıktan sonra Marduk, Anu'ya göklerin yönetimini, Ea'ya yeryüzünün yönetimini, Enlil'e ise yeryüzü ve gök arasındaki havanın yönetimini verdi. Yılı, aylara ve günlere böldü. Ayın, yani Sin'in, geceleri belirli günleri işaret edecek şekilde parlamasını sağladı. Sonra güneşi yaratarak gündüzleri de Şamaş'a verdi.

Evrende düzeni sağladıktan sonra Marduk, yarattığı emanetleri Ea'ya, Kader Tabletini Anu'ya verdi ve Tiamat'a yardım eden tanrıları babalarına geri verdi.(Uyduları gezegenler geri veriyor)Tiamat'ın on bir canavarını ise, (onbir yıldızı)tanrılara karşı isyan etmenin boşuna olduğunu hatırlatacak heykeller haline getirdi.


(Güneş sistemindeki gezegenlerde hayat olmaması bununla açıklanabilir.)


Bu efsanede adı geçen tanrıların güneş ve sistemi oluşturan gezegenlerin bir yıldız kazası yaptığını,Marduk (*)gezegeninin dünyaya Tiamat’a (*)çarptığı,bu yüzden,dünyanın diğer gezegenlerden farklı olarak derin çukurlar,boşluklarla dolu olduğu,kutup dengesini kurabilmek içinde SU ile doldurmuşlardır.
(*) Marduk gezegeninin ikinci kez dünyaya çarpıp tam olarak yarısını parçaladığını açıklıyor











Türklerin Yaratılış Kitabı:

OĞUZ KAĞAN DESTANI

TÜRKLERİN YARATILIŞ DESTANI;




Bunun üzerine Kara Han: "Şimdi sen artık günahlı oldun" dedi; "Bana karşı geldin, kötülük düşündün. Senden sonra sana uyan, senin gibi kötülük düşünenler, senin gibi kötü kişi olacaklar; bana itaat edenler ise iyi ve temiz düşünceli olacak, onlar güneş ve aydınlık yüzü göreceklerdir.


Bundan sonra senin adın Erlik olsun. Günahlarını benden saklayanlar senin adamın olsun, günahlarını senden saklayanlar ise benim olsunlar!..(*)
"(*) Şeytanın lanetlenmesi olayı ile aynı.

*(Enuma Eliş’teki Tanrı’ların uyuşmazlıklarının savaşa dönüşmeleri olayı burada “Tanrı-İnsan-Tanrı-Şeytan” ilişkisi içinde kabaca anlatılmaktadır.Sonunda bir “anlaşmazlık” olduğu açıktır.)

MEKSİKA JİKARİLLA APAÇİLERİ


KÖKEN MASALI:


Her şeyin kendisinden yaratıldığı maddeye sahiptiler.Önce dünyayı yaptılar,yeraltıyla birlikte sonra gökyüzünü.Dünyayı canlı bir kadın biçiminde yaptılar ve ona “Anne” dediler.
Gökyüzünü erkek biçiminde yaptılar ve ona “Baba” dediler.
Erkeğin yüzü yere,kadının yüzü göğe dönüktü.Erkek babamız,kadın annemizdir...........
Sonra İnsan olarak şamanları yaratırlar ve ;
Karanlıktı,o zaman ne güneş ne de ay vardı.Ak ve Kara Hactcin çantalarından küçük bir güneş ve küçük bir ay çıkardılar.Onları büyüttüler ve gökyüzüne gönderdiler.
Işıklar saçarak biri güneye diğeri de kuzeye gittiler
*(Yunan mitolojisinde Tanrıların “Toprağın Rahmi” olan “Gaya” ‘dan doğmaları olayı ile aynı.)

Dünyanın kıtalar ayrılması olayını temsil eden
GİF harita

TEVRAT YARATILIŞ KİTABI

Yar.1: 3 Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. (Güneş gibi yıldızları yaratmış)
Yar.1: 4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
Yar.1: 5 Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
Yar.1: 6 Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.
*(Evren’in,uzay boşluğunun boşluk olmadığını, sulardan oluştuğunu ve toprak-yeryüzü olarak ifade edilen “gezegenlerin atmosferlerinin” yaratılışları anlatılmaktadır. )
Yar.1: 7 Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi (atmosfer tabakası)yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
(Feza’nın,-270-C’de donmuş su kristallerinden oluştuğu Amerikalı bir bilim adamı tarafından açıklandı.Uzayın suları ile yeryüzünün sularının ayrılmasını ne güzel açıklıyor)
Yar.1: 8 Kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
Yar.1: 9 Tanrı, "Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu.
Yar.1: 10 Kuru alana "Kara", toplanan sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Yar.1: 11 Tanrı, "Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin" diye buyurdu ve öyle oldu.
Yar.1: 12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Yar.1: 13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
Yar.1: 14-15 Tanrı şöyle buyurdu: "Gök kubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin." Ve öyle oldu.
(Burada farklı bir gündüz-gece ve ışık kavramı var.Buraya kadar olan “gün “kavramını farklı olarak yorumlamamız gerekiyor.)
Yar.1: 16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.
Yar.1: 17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gök kubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Yar.1: 19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
Yar.1: 20 Tanrı, "Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun" diye buyurdu.
Yar.1: 21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
Yar.1: 22 Tanrı, "Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın" diyerek onları kutsadı.
*(Bitki ve hayvanların üreme izinleri başlangıçtan beri var.

Yar.1: 23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
ar.1: 24 Tanrı, "Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin" diye buyurdu. Ve öyle oldu.
D. Not-1:24 "Sürüngen": İbranice sözcük fare, böcek gibi öteki kara hayvanlarını da kapsıyor.
Yar.1: 25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.

BÖLÜM 2

Yar.2: 1 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı
Göğün ve yerin Yaratılış öyküsü:(Dünya ve diğer gezegenlerin düzenlenmesi olarak algılamak daha doğru olur)
Yar.2: 4 RAB Tanrı göğü ve yeri Yarattığında,
Yar.2: 5 yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti.

Toprağı işleyecek insan da yoktu.
Yar.2: 6: Yerden yükselen buhar bütün toprakları suluyordu

Gerçektir sözü.Kıyamet borusu Şur’a üfürüldüğü gün hükümranlık onundur.Görülmeyeni de görüleni de bilen O’dur.O hikmet sahibidir,her şeyden haberlidir.
100-96- O karada ve denizde karanlıklar içinde yolunuzu bulasınız diye yıldızları yaratmıştır.Anlayabilene ayetleri böyle geniş açıkladık.
100-Gökleri ve yeryüzünü eşsiz,örneksiz yoktan var eden Allah’tır.Eşi bulunmasına imkan yok iken oğlu-kızı olabilir mi?Her şeyi O yaratmıştır,her şeyi o bilir.
A’RAF SURESİ-53-Şüphesiz Rabbiniz Allah’tır.Gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmıştır.Sonra da göğün üzerindeki arşta hükümran oldu.Geceyi durmadan izleyen gündüze gecenin örtüsünü örter.Güneş de Ay da Yıldızlar da onun buyruğundadır.yaratmak da o’na aittir.buyurmak da Alemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.
*.(Burada bir şaşırtmaca var.Hem Tevrat’ın “Yaratılış bölümüne doğrulama yapıyor.Başından beri var olan bir Tanrı,her şeyi “OL” deyince yaratabiliyor. Hükümran oluncaya kadar bayağı zorlanmış görünüyor Ama burada bayağı zaman harcamış.Her şey ol deyince olmamış gibi.Bayağı uğraştan sonra göğün üzerinde hükümran olduğunu söylüyor.Hani hiçbir şey yokken varlığı suların üstündeydi.Her şeyi o yaratmıştı?Hükümranlık içinde bayağı uğraş vermiş olduğunu söylüyor.Bir evrim dönemini yaratmış.

YUNUS SURESİ-3- Rabbiniz gökleri ve yeri (6) altı günde yaratan,-sonra arşa hükmeden,her işi de düzenleyen Allah’tır.Onun izni olmadan kimse şefaat edemez işte Rabbiniz olan Allah budur.Ona kulluk edin.İyice düşünüp ibret almazmısınız
*(Bu olaylardaki zaman ve yerin dünyadamı,evrenin başka bir yerinde mi olduğuna dair hiçbir açıklama yok.Hiçbir şey yokken (6) günlük zaman birimi neye göre ölçülmüştür?)


MÜLK SURESİ:


5-And olsun ki ,biz yakın göğü ışıklarla donattık,onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık.ve şeytanlara çılgın alev azabı hazırladık.

RA’D SURESİ
2- Gökleri gördüğünüz şekilde direksiz yükselten ve arşa hükmeden Allahtır.Her biri belli bir süreye kadar hareket eden güneş ve ayı emrinde tutan, işleri yürüten Allahtır.
3-Yeri düzenleyen,onda dağlar yükse4-Dünyada hepsi aynı su ile sulanan birbirine komşu kıtalar,(Soldaki resimler)üzüm bağları,ekinlikler,çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır.Onları lezzetçe birbirinden farklı kılmışızdır.İyi düşünenler için bunlar da ibretler vardır.


HİCR SURESİ:


19- Yeri döşeyip yaydık.Üstüne sabit dağlar yerleştirdik ve yeryüzünde her şeyi bir ölçüye göre bitirdik

Yukarıda yeryüzünün şekillenmesi, kıtaların oluşması, bu olayların dağları belirlemesi olayı resimlerle anlatılıyor.

20- Orada hem sizin rızk veremeyeceğiniz kimseler için de geçimlikler meydana getirdik.
22- Aşılayıcı rüzgarlar gönderdik v e gökten su indirip sizleri suladık.Yoksa siz onu biriktirip saklayamazdınız.


NAHL SURESİ;


15- O sarsılmayasınız diye yeryüzünde sabit dağlar,nehirler,yollar koymuştur.Daha nice alametler vardır.Yıldızlar da insanların yollarını doğrulturlar.


ENBİYA SURESİ;


30-İnsanlar sarsılmasın diye yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdik ve doğru gitsinler diye de geniş yollar var ettik.
31- Göğü üstün korunmuş bir tavan yaptık.Oysa onlar bundaki delillerden yüz çeviriyorlar.
(VAN ALLEN KUŞAĞINDAN ve JUPİTER-Mars arasındaki meteor kuşağından bahsediyor.)
32- Geceyi ve gündüzü ,güneşi ve ayı yaratan o dur.Bunların her biri kendi yörüngesinde yürür.


FURKAN SURESİ;


51- Birinin suyu tatlı ve serinletici,diğerinin ki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına karışmalarına engel olan ve sınır koyan Allah’tır.
( Cebeli Tarık boğazında Ak Deniz ile Atlantik Okyanusunun suyunun karışmaması olayı.Fransız deniz araştırmacısı Kaptan Custoeau’nun keşfettiği ve Müslüman olmasına neden olan durum.)
52- İnsanı sudan yaratıp soy sop sahibi kılan O’dur.Rabbin her şeye kaadirdir.
57-Gökleri ve yeri ve arasındakileri altı günde yaratan, sonra da arşa hükmeden O’dur.
(Tevrat Yaratılış bölümüne atıf.)
59- Gökte burçlar var eden ,onların içinde bir çerağ ve nurlu bir ay barındıran Allah yücelerin yücesidir.
( 12 burç takım yıldızları,çerağ da güneş ve ayın güneşin ışığını yansıtması.)
60- İbret almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur.


LOKMAN SURESİ
10- Allah gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı,sizi sarsmasın diye yeryüzüne de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı.Biz gökyüzünden su indirip orada her nebattan çift çift bitirdik.


Fatır suresi;
9- Rüzgarları gönderip de bulutları yürüten Allah’tır.İşte bu şekilde biz bulutları ölü bir yere göndeririz de ölümünden sonra toprağa hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.
12- İki deniz bir değildir.Birinin suyu tatlı,serinletici ve içilmesi kolay,ötekinin ise tuzlu ve acıdır.Hepsinden taze balık eti yersiniz ve süs eşyası çıkarırsınız.Allah’ın lutfundan nasibinizi arayıp şükretmeniz için gemilerin denizi yararak gittiğini görürsünüz
--(Cebeli Tarık boğazı mercan kayalıkları)

YASİN SURESİ;


37- Güneş de kendi yörüngesinde yürüyüp gitmektedir.Bu aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.
38-Ay içinde bir takım yörüngeler takdir ettik.Sonra o kuru eğri bir hurma dalı gibi olur da geri döner.
39-Ne güneşin Ay’a erişip çatması, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez.Her bir belli bir yörüngede yüzmeye devam ederler.


ŞAFFAT SURESİ


5-O göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir.O güneşin doğup battığı yerlerin de Rabbidir.
6- Şüphe yok ki biz yakın göğü bir süsle yıldızlarla süsledik.
7-Onu itaattan çıkan her şeytandan koruduk


MÜ’MİN SURESİ;


56-Göklerin ve yerin yaratılması ,insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Ama insanların çoğu bilmezler.
60- Size geceyi dinlenesiniz diye,karanlık ve gündüzü de çalışasınız diye aydınlık olarak yaratan Allah’tır.Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkardır.Fakat insanların çoğu şük-retmezler.
63- Allah sizin için yeri bir durak,göğü kubbemsi bir yapı yapan,size şekil verip şeklinizi bir de güzelleştiren ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran dır.İşte Rabbiniz olan Allah budur.Alemlerin Rabbi olan Allah yücelerin yücesidir.


FUSSİLET SURESİ


10-Allah sabit dağlar var etti. Ve bereketli kıldı.Onda arayanlar için dört günde eşit rızıklar takdir etti.
11- Sonra bahar halinde olan göğe ve arza “ ikiniz de ister istemez gelin” buyurdu.Onlar da “ İsteye isteye geldik dediler.
*(Gökyüzünün henüz olgunlaşmamış,her şeyin bir buharlaşma halinde olduğunu düşünebiliriz.)
12- Böylece gökleri yedi gök olarak iki günde var etti ve her göğe görevini vahy etti.Yakın göğü yıldızlarla donattık ve bozulmadan koruduk.İşte bu aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.

( Buradaki yedi kat gök gökyüzü katmanları değil.Pluto gezegeni ile Dünya arasında olan 7 kat gezgen arası boşluk da değil.İçinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisini barındıran evren dahil 7 evren olarak anlaşılırsa daha çağdaş bir anlayış olacağı düşüncesindeyim. Çünkü Astronomlar her evrende ve her galakside bu kadar yıldızlı ortam olmadığını, bazılarının henüz gaz bulutlarından ibaret olduğunu belirtiyorlar.Güneş sistemi ve takım yıldızlar Samanyolu gök adası içinde
bulunmaktadır. Yüce Kur’an bu bölümü yakın gök olarak ifade ediyor.)

ŞURA SURESİ;


29-Gökler,yeryüzü ve bunların arasındaki canlılarda O’nun varlığının delillerindendir. Dilediğinde onları toplamaya kadirdir.


ZUHRUF SURESİ;


9-O sizin için yeri bir beşik kılmış,doğru gidesiniz diye yollar var etmiştir.
10-O suyu gökten bir ölçüye göre indirir.İşte biz onunla ölü bir ülkeye can verdik.Siz de böyle diriltileceksiniz.
*( Her gün yeryüzünden buharlaşarak yağmura dönüşen su miktarının bu gün sabit olduğu tespit edildiği biliniyor.)

KAF SURESİ;


6-Onlar üstlerindeki göğü nasıl yapmışız,süslemişiz,bir bakmazlar mı?Onda hiçbir çatlak yoktur.
7-Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk.Orada gönül açan her türden bitkiler yetiştirdik.
9-Gökten bereketli su indirdik ve onunla bahçeler ve biçilecek daneli ekinler yetiştirdik.


ZARİYAT SURESİ;


7-İçinde yörüngeler bulunan göğe and olsun ki!
49-İyice düşünesiniz diye her şeyden çift çift yaratmışızdır.


RAHMAN SURESİ;


5-Güneş ve ayın hareketleri de hesaplıdır.
7- O yükseltti göğü
10-Allah yeri de canlılar için alçattı


MÜLK SURESİ


23-Gökleri yedi kat üzere yaratan O dur.Rahmanın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın.Gözünü çevir bak bir aksaklık görebilir misin?

4-Bir düzensizlik bulabilmek için gözünü tekrar çevir bak;ama göz aradığını bulamayıp bitkin ve yorgun düşer.
5-And olsun ki ,biz yakın göğü ışıklarla donattık,onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık.ve şeytanlara çılgın alev azabı hazırladık.

NAZİAT SURESİ;


27-Sizce sizi diriltmek mi zor? Yoksa göğü yaratmak mı ? Allah onu bina etmiştir.
28-Onu yükseltmiş ve aydınlık yapmıştır.
29-Sonra yeri düzenledi .
31-Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
32-Dağları yerleştirdi
33-Bunları sizin ve hayvanlarınızın geçinmesi için yaptı.

ABESE SURESİ;


24-İnsan yiyeceğine bir baksın!
25-Biz yağmuru bol yağdırdık.
26-Sonra toprağı güzelce yardık.
27-Onda daneler yetiştirdik.
28-Üzümler,yoncalar
29,Zeytinler,hurmalar.
30-İri ve sık ağaçlı bahçeler..
32- Bunlar sizin ve hayvanlarınız için geçimliktir.

En azından bu temel konuda ister semavi ister putperest inanışlar olsun bir ortak noktaları olduğunu ve dinlerin kaynağının “bir” olduğunu söylemek de abartı olmaz.

İNSANIN YARATILIŞI

ENUMA ELİŞ DESTANI:

Marduk daha sonra bir tapınak yapmak ister. Kuracağı tapınağın adı "Büyük Tanrıların Evi" anlamına gelen Babil'dir. Tapınağı becerikli işçiler inşa edecektir. Bunun üzerine tanrılar Marduk'a bu tapınakta kimin yetki sahibi olacağını, yeryüzünde kimin onun iktidarına sahip olacağını Marduk'a sorarlar ve Babil'i daimi evleri olacak şekilde inşa etmesini, onların günlük ihtiyaçlarını karşılayacak birilerinin var olmasını ve böylece eskisi gibi yaptıkları işlerine devam edebileceklerini söylerler. Marduk'tan her işte yetenekli olan Ea'nın Babil planlarını hazırlamasını sağlamasını isterler ve bu şekilde kendilerinin de işçi olabileceklerini söylerler.

Onların bu sözlerini duyan Marduk, tanrılara hizmet etmek için bir vahşi yaratıp adına insan koymaya karar verir. Kendisi de Ea'ya bu iş için kan toplayıp kemik yaratacaktır.

Tanrı Ea ise, Marduk'tan meclisi çağırmasını ve Tiamat'ı isyan için kışkırtan tanrıyı onlara getirmesini ister. Bu tanrı ölmeliydi ki kanından insan yaratılabilsin.


Meclis toplandığında Marduk, tanrılara aralarından isyan fikrini kimin çıkardığını söylemelerini ve onu kendisine teslim etmelerini buyurdu. Bu kişi olayın sorumluluğunu, utancını ve cezasını çekecek, geri kalanlar ise huzur içinde yaşayacaklardı. İsyankar tanrılar kendilerini ayaklanmaya teşvik edenin Kingu olduğunu açıkladılar. Sonra onu bağlayıp Marduk ve Ea'nın huzuruna çıkardılar. Ea, Kingu'yu hemen öldürüp kan damarlarını parçalara ayırdı ve onun kanıyla ilk insanı meydana getirdi.

*(Tiamat’ın Mardukla savaşında “Kingu” Tiamat’ı desteklediği için kader tabletleri alını ve yukarıdaki muamele uygulanır.İnsan da onun kanından ve “Tanrılara hizmet etmek için “ yaratılmış olması “İnsanın İlahi Kötülüğü” nün kaynağı olarak anlaşılmalıdır.Yani bu nedenle tüm insanların bütün dinlerde yaratılışından başlayarak” kötü,suçlu” olarak ilan edilme nedeni bu olay olmalıdır.)


Bu insanlara görevlerinin tanrılara hizmet etmek olduğunu anlattı.= Kur’an Zariyat Suresi: 56-İnsanları ve cinleri ancak bize kulluk etmeleri için yaratmışızdır


Tanrılar sonunda huzurlu bir hayata kavuşabilmişlerse de öncelikle kendilerini kurtaran Marduk'u onurlandırmak ve ona teşekkür etmek için yeryüzündeki evleri olan Babil'i kurmak üzere iki yıl süresince çalıştılar. Tapınak sonunda tamamlandı ve tanrılar duvarların arasında toplanıp olayı kutladılar; daha sonra da Marduk'un kaderi için iyi dileklerde bulunup onu övdüler


Mardukluların kendi suretlerinde çaprazlama bir varlık yaratma fikrine gelmeden önce işlerini kolaylaştırmak için başka deneyler yapmış olmaları mümkündür.

Resim-Bölgemizde bulunan eski tapınak süslemelerinde kullanılan esrarengiz boğa-insan,aslan-insan (sfenksler),bunları yapan sanatçının hayal ürünü değil de böyle bir deneyin sonucu üretilmiş canlılar olması da pek ala mümkündür.Bunlardan yeterli verimi alamamalarından sonra kendi suretlerinde bir tür fikrine varmış olabilirler.Soldaki mühür tablet buna pek ala bir örnek oluşturuyor.


Gılgamış Destanından Enkidu’yu tarif eden metinlerden bir örnek;

Şimdi tuzak kuran bir avcı
Onunla su çukurunda karşılaştı
Avcı onu gördüğünde
Yüzü hareketsizleşti...
Yüreği daraldı,yüzü bulutlandı

Ninhursag ve Enki’nin yarattığı Adem’i diğer Tanrılar tanımlarken “Bir Tanrının derisi gibi deri” diye tanımlarlar.Yani,kılsız,yumuşak,pürüzsüz bir ten.

Tegabun Suresi: 3-Gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratan ,size şekil veren ve şeklinizi güzel yapan O’dur.Dönüş O nadır.

Resim Yazısı Seri İmalat:Ama ilk üretilen Homo Sapiensler yani günümüz insanı dünyalı primat ile Marduk’lu insan arasında bir çaprazlama olduğundan üreyemez.Aynı katırlar gibi.Hiçbir katır,katır doğuramadığı gibi bu çaprazlama da üreyemez..Güney Elam dağlarında bir kayaya kazınmış bir resim bu sahneyle uyuşmaktadır.İçinden sıvılar akan bir kabı tutan tanrı Enkinin yanında daha çok ona yardımcı olan oturan bir ana tanrıça ile ayakta onlara yardım eden tanrıçalara vardır.Bunların yanında ise aynı kalıptan çıkmışçasına birbirine benzeyen insanlar vardır.Bu model tanrıların benzeyişinde olmasına rağmen üreme yeteneği olmayan “bilme” yi bilmeyen insanı hatırlatmaktadır.
Yasak meyveyi yiyinceye kadar bu böyle gider


TA-HA SURESİ
115- Bundan önce Adem’e de ahd vermiştik.;Fakat o bunu unuttu.Biz onda sabır ve azim bulamadık.

Enuma Eliş Destanı;
Bu insanlara görevlerinin tanrılara hizmet etmek olduğunu anlattı.
Zariyat Suresi: 56-İnsanları ve cinleri ancak bize kulluk etmeleri için yaratmışızdır
İnsan Suresi: 28-Onları yaratan uzuvlarını pekiştiren biziz.

İNSANLARIN DÜNYADAKİ CENNET YAŞAMI


Yasak meyve olayından sonra tanrılar arasında insanın akıllanması yüzünden sorun yaşansa da yine insanlara tatlı bir yaşam sunarlar ve o kadar kötü davranmazlar.Tufana 26.000 yıl kala Enlil ve Anu’nun insanlarla evlenen kendi halkı olan nefilimlerden üreyen yeni insan türlerinden rahatsız olup insanlığı yok etme kararına kadar bu böyle gider;

Sümerler Cennet’e Dilmun der. Dilmun, bugün Bahreyn diye bilinen Basra Körfezi’nde Suudi Arabistan’ın doğusundaki adalar ülkesindedir. Şimdi bir Sümer şiirinde Dilmun’un anlatımını görelim. Şiir bir Sümer tabletinde yazılı olduğundan bize ulaşabilmiştir:

“Dilmun’da kuzgun sesini çıkarmaz,
İttudu-kuşu ittidu-kuşu sesi çıkarmaz,
Aslan öldürmez,
Kurt kuzuyu kapmaz,
Oğlakları yutan yabani köpek bilinmez,
Tahılları yutan … bilinmez,
… yüksekteki kuşun … yoktur,
Güvercin başını eğmez,
Gözü ağrıyan “gözüm ağrıyor” demez,
Başı ağrıyan “başım ağrıyor” demez,
(Dilmun’un) ihtiyar kadını “ben ihtiyar bir kadınım” demez,
İhtiyar erkeği “Ben ihtiyar bir erkeğim” demez,
Genç kızı yıkanmaz, kente ışıldayan sular dökülmez,

(Ölüm) ırmağını geçip … diyen yoktur,
Çevresinde ağlayan rahipler yürümez,
Şarkıcı ağıt yakmaz,
Kentin çevresinde hiç yas tutmaz.” (Samuel Noah Kramer, Tarih Sümer’de Başlar, s. 182)
Görüldüğü gibi cennet burasıymış.Aynen aşağıdaki ayette olduğu gibi;


BUNLARIN BİR DE KRALLARI VARMIŞ;

Bu kralların hükümdarlık süreleri “sar”1 sar =3600 yıllık dönemi kapsamaktadır ve “ner” bir ner 600 yıllık dönemi kapsamaktadır birimleri ile ölçülmekteydi.

"Krallık cennetten indikten sonra, Kraliyet Eridu’daydı.
Eridu’da, Alulim kral oldu; 28800 yıl boyunca hükmetti.

Diye başlayan tablet yazısı sırayla “Utnapiştim’e yani “Nuh”a kadar olanları krallık süreleriyle gösterir;"

Eridu’da Alulim: 8 sar (28800 yıl)
Eridu’da Alalgar: 10 sar (36000 yıl)
Bad-Tibira’da En-Men-Lu-Ana: 12 sar (43200 yıl)
En-Men-Ana veya Kichu-Ana
Bad-Tibira’da En-Men-Gal-Ana: 8 sar (28800 yıl)
Bad-Tibira’da Tammuz (Dumuzi), çoban: 10 sar (36000 yıl)
Larag’da En-Sipad-Zid-Ana: 8 sar (28800 yıl)
Zimbir’de En-Men-Dur-Ana: 5 sar ve 5 ner (21000 yıl)
Shuruppak’da Ubara-Tutu: 5 sar ve 1 ner (18600 yıl)
Utnapishtim 1

TA-HA SURESİ: 118-Çünkü acıkmamak ve çıplaklık ancak cennette verilmiştir.
119-“Ve sen orada susamadığın gibi,güneşte de yanmazsın”

Adeta TÜM KİTAPLARIN EKSİK TARAFLARININ MÜHÜRLÜ BELGESİ GİBİ.

KARA HAN-Oğuz Kaan Yaratılış Destanı:

Bunun üzerine Kara Han: "Şimdi sen artık günahlı oldun" dedi; "Bana karşı geldin, kötülük düşündün. Senden sonra sana uyan, senin gibi kötülük düşünenler, senin gibi kötü kişi olacaklar; bana itaat edenler ise iyi ve temiz düşünceli olacak, onlar güneş ve aydınlık yüzü göreceklerdir. Bundan sonra senin adın Erlik olsun.(Erlik Han’ın davranışı Şeytan’ı temsil etmektedir.) Günahlarını benden saklayanlar senin adamın olsun, günahlarını senden saklayanlar ise benim olsunlar!..."

İnsanın Yaratılışı:

Bu sırada, yer yüzünde dalsız budaksız bir ağaç yeşermişti. Kara Han bu dalsız budaksız ağacı görünce hoşlaşmadı ; "Dalları, yaprakları olmayan ağaca bakmak hoş değil, bu ağacın dokuz dalı birden olsun!..." dedi. Dalsız budaksız ağaç bir anda dokuz dallı oluverdi. Kara Han bunu görünce: "Bu dokuz dalın her birinin kökünde birerden dokuz kişi türesin ve bunlardan dokuz millet olsun!.." dedi.


NUH SURESİ-17-Allah sizi yerden ot bitirir gibi bitirmiştir.


Yaşam ağacı olayı ilk yaratılış benzerlikleri görülüyor.Rakam farkı hariç

Bir başka efsaneye göre de Tanrı Kara Han insanı yaratır.Ancak canlandıramaz.Bir şey eksik,ruh der.Yanında bulunan tüysüz köpeğine de insanı beklemesini,Erlik Han’ın gelmesi halinde onu yanına sokmamasını ister.Tanrı suların üstüne ruh almak için ayrıldığında yakında bulunan Erlik Han gelir ve köpeğin tüysüz olmasının iyi olmadığını,kendisine altın sarısı tüyler verebileceğini söyler.Köpek de “biraz yaklaşsa ne olur.Benim de altın sarısı tüylerim olacak” diyerek Erlik’e izin verir.


Yaklaşan Erlik terddüt etmeden insanın üzerine tükürür.Bir kısmı da sıçrayarak köpeğin üstüne gelir.İkisinin de üzrinde pis pis tüyler çıkmaya başlar.Köpek kendini göremediği için kurum satarak gezmeye başlar.Bir süre sonra tanrı gelir.Durumu görür.Erlik geldi sen de izin verdin değil mi diye köpeğe sorar.Köpekde tüylerini anlatır ve kurum satmayı sürdürür.Tanrı,insanın artık değişmesine imkam olmadığı için insanın içini dışına ters çevirir ve ruhunu üfler.Köpeğe de ;


Senin yüzünden insan zarar gördü.İkiniz de artık benimle kalamazsınız.Ömrün boyunca bu pis tüylerle yaşayacaksın,İnsanın ve hayvanlarının bekçiliğini yapacaksın.O sana yediklerinin artığını verecek,seni tekmeleyecek.Sen de ona sadakat göstereceksin.


İnsana döner,


Sen de bu halinle benimle kalamazsın.Sen de yeryüzünde yaşayacaksın.Dışını gayet güzel yaptımsa da için Erlik’in tükürüğü ile kirlendi.Yüzünün güzelliği içini hiç değiştirmeyecek.Hep fesatlık düşüneceksin..... böyle gider.

JİCARİLLA APAÇİLERİ YARATILIŞ DESTANI:


Kara Hactcin(Haktsin) çamurdan bir hayvan yaptı ve onunla konuştu.”Dört ayağının üstünde nasıl yürüyeceğini bana göster “ dedi ve o da yürüdü.Hactcin “çok iyi” dedi.Seni görebiliyorum fakat çok yalnızsın.Gövdenden başkalarının çıkmasını sağlayacağım. Dedi ve Sonra o tek gövdeden her türlü hayvan ortaya çıktı.Çünkü Kara Hactcin’in gücü vardı.Ne istese yapabilirdi.O zamanlar bütün hayvanlar konuşabiliyorlardı ve Jicarilla Apaçi dilini konuşuyorlardı.


Dünyanın yaratıcısı Kara Hactcin,elini kaldırdı ve avucuna bir damla yağmur düştü.Bunu toprakla karıştırıp çamur yaptı.Bu çamurdan kuş yaptı.”Bu kanatlarla nasıl uçacaksın bana göster dedi.Çamur kuş oldu ve uçtu.”Çok iyi dedi.Kara Hactcin,bununla dört ayaklı arasındaki fark hoşuma gitti.Fakat arkadaşlara gereksinimi var diye düşündü ve hayvanı aldı ve onu saat yönünde hızla çevirdi.Kuşun başı döndü ve başı dönen biri gibi bir çok şekil gördü.Her türlü kuşu,kartallar,şahinler ve küçük kuşları gördü.Kendisine geldiğinde bu kuşların hepsi gerçekten oradaydılar.Kuşlar havayı severler,yükseklerde yaşarlar pek yere inmezler.Çünkü ilk kuşun yaratıldığı damla gökyüzünden düşmüştü.


Bütün kuşlar yaratıcıları olan Kara Hactciné gelerek “ne yiyeceklerini” sordular.Yaratıcı elini dört yana kaldırdı ve çok fazla gücü olduğu için her türlü tohum eline düştü.Onları dağıttı.Kuşlar tohumları yemeğe gittiklerinde ise hepsi böceklere ve solucanlara çekirgelere dönüştü ve her yere sıçrayıp kaçışmaya başladılar.


Kuşlar önce onları yakalayamadı. Hactcin onları kışkırtmak istiyordu.” Aaah evet,şu sinekleri,şu böcekler yakalamak zor ama siz yapabilirsiniz” diye onları gayretlendiriyordu. Onlarda etraflarındaki böceklerin,sineklerin,çekirgelerin peşlerine düştüler.Bu gün de bunu yapmalarının nedeni budur.


Bütün kuşlar ve hayvanlar Kara Hactcin’e gelerek arkadaş istediklerini söylediler. İnsan’ı istiyorlardı.Sen her zaman bizimle olmayacaksın dediler.O da “Galiba bu doğru.Belki de bir gün kimsenin beni göremeyeceği yere giderim.” Dedi.


Sonra hayvanlara, her yandan malzeme getirmelerini söyledi.Her türlü bitkiden tohum getirdiler,kırmızı boya,beyaz çamur,beyaz taş,kara kehribar,firuze,opal,denizkulağı ve değerli başka taşlar eklediler.


Bunları Kara Hactcin’in önüne koyunca,onlara çekilmelerini söyledi.Önce doğuya,sonra güneye,sonra batıya,en sonunda kuzeye döndü.
*(Yönlerin Önemi-Kabe mi olsun Kudüs mü gibi.Demek menşei buymuş)


Çiçek tozlarından toprağa,aynı kendisine benzeyen bir şeklin dış hatlarını çizdi. Sonra değerli taşları,ve öteki nesneleri bu çizginin içine yerleştirdi ve onlar et ve kemik oldular.


Damarlar,firuze’den,kan,kırmızı boyadan,deri,mercandan,kemikler,beyaz kayadan,tırnaklar Meksika opalinden,göz bebekleri, kara kehribar’dan,gözlerin beyazları denizkulağından,kemik ilikleri beyaz çamurdan ve dişler, de opaldendi.
Kara bir bulut alarak ondan da saç yaptı.Yaşlandığınızda bu beyaz bir bulut olur.


Hactcin,bu şeklin içine rüzgar yolladı ve onu canlandırdı.Parmaklarınızın ucundaki yuvarlak çizgiler (parmak izleri), yaradılış anındaki bu rüzgarın yönünü gösterirler.


İnsan ölünce rüzgar ayak tabanlarından çıkıp onu terkeder. Ayak tabanlarındaki çizgiler içerideki rüzgarın yolunu gösterir.
(* Doktorların ölünün ayak parmaklarına etiket asmaları,ilk önce sağ ayak baş parmağından soğumanın başlaması gibi konular olayın mantığını göstermeye yeterli.*)


İnsan yüz üstü,kolları yana açılmış yatıyordu.Kuşlar bakmaya çalıştılar,fakat Kara Hactcin izin vermedi.

Artık insan canlanıyordu.İnsan kollarına dayanarak kalkarken Hactcin çok heyecanlanan kuşlara “Bakmayın” dedi.Kuşların ve hayvanların çok bakmak istemelerinden dolayı bu gün insanlar çok meraklıdırlar.Sizin öykünün sonunu merak etmeniz gibi.

Hactcin insana “Otur” dedi. Ve ona konuşmayı,gülmeyi,bağırmayı,yürümeyi,koşmayı öğretti.

Kur’an da bunu tasdik eder:


(RAHMAN SURESİ


1- Rahman olan Allah!
2-Kur’anı öğretti.
3-İnsanı yarattı.
4-Ona konuşmayı öğretti.”)

Kuşlar onları görünce bir ötüş koyuverdiler.Şimdiki kuşluk zamanı yaptıkları gibi.Hayvanlar insanın arkadaş gereksinimi olduğunu düşündüler. Ve Kara Hactcin insanı uyuttu.İnsan gözleri kapandığında düş görmeye başladı.Birinin bir kızın yanında oturduğunu gördü.Uyandığında yanında bir kadın oturuyordu.Onunla konuştu,o da konuştu.O güldü, o da güldü.Kalkalım” dedi, birlikte kalktılar,yürüyelim dedi, ve ona ilk dört adımını attırdı.Sağ,sol,sağ,sol.Koş” dedi ve birlikte koştular.

Kuşlar gene ötüşmeye başladılar,ikisinin hoş bir müziği oldu. Ve yalnızlık duymadılar.

Bütün bunlar dünyanın şimdi bizim bulunduğumuz yerinde olmadı.Aşağıda,toprağın rahminde oldu.
(*) Kykb.Bu insan da biz değiliz.Çünkü bunlar güçlü.Bunlar Şamanlar oluyor.

Güneş ve Ay


Karanlıktı,o zaman ne güneş ne de ay vardı.Ak ve Kara Hactcin çantalarından küçük bir güneş ve küçük bir ay çıkardılar.Onları büyüttüler ve gökyüzüne gönderdiler.
Işıklar saçarak biri güneye diğeri de kuzeye gittiler.Bu,kuşlar,hayvanlar ve insanlar arasında büyük heyecan yarattı.
Fakat,o zaman bir çok şaman vardı.Her şey üstüne güç sahibi olduğunu iddia eden kadın,erkek bir çok şaman .Bunlar,güneşin “Kuzeyden Güneye” gittiğini gördüler ve konuşmaya başladılar.


Şamanlar


Biri,” Güneşi ben yaptım” dedi.Öteki,”Hayır,ben yaptım” ve kavgaya başladılar.
Hactcin onlara böyle konuşmamalarını emretti ama şamanlar kavgaya devam ettiler.
Biri” Güneşi baş aşağı çevireyim,gece olmasın.Ama yok bırakayım gitsin.Dinlenmeye ve uyumaya gereksinimimiz var” derken bir başkası da “Aydan kurtulmak gerek .Gece ışığa ihtiyacımız yok” diye konuşuyordu.
Fakat,güneş ikinci gün doğdu ve kuşlarla hayvanlar sevindi.Ertesi gün de aynısı oldu.Dördüncü günün öğlesi olduğunda şamanlar,Hactcin’in sözlerine karşın konuşmayı sürdürdüler ve tutulma oldu.Güneş baş aşağı çukura girdi,ay da onu izledi.Bu gün de tutulmaların olması bu yüzdendir.

İnsanlar-Şamanlar Sınanıyor.

Hactcinlerden biri şamanlara,”Tamam,gücünüz olduğunu söylüyordunuz,şimdi güneşi geri getirin “ dedi.
Hepsi sıraya girdiler.Birinde şamanlar, bir başkasında bütün kuşlar ve hayvanlar vardı.Şamanlar şarkı söylemeye,ayinler yapmaya başladılar.Bildikleri her şeyi ortaya döktüler.
Bazıları oturup şarkı söylüyor,sonra yalnız dışarı çıkan gözlerini bırakarak toprağın içinde kayboluyor,yine geri geliyordu.

Ama bütün bunlar güneşi geri getirmeye yetmedi,sadece bir takım güçleri olduğunu göstermeye yetti.Bazıları ok yutuyor,midelerinden çıkarıyor,bazıları koca bir ladin ağacını yutuyor ve tekrar tükürüp çıkarıyorlardı.Ama güneş ve ay hala ortada yoktu.

Sonra Ak Hactcin,”Hepiniz büyük işler beceriyorsunuz ama güneşi geri getirebileceğiniz yok,zamanınız doldu” dedi.

Hayvanlar Sınanıyor


Kuşlara,hayvanlara döndü ve “Şimdi sıra sizde” dedi.Hepsi kayınbiraderlermiş gibi birbiriyle nazik konuşmaya başladılar fakat Hactcin “Birbirinizle kibarca konuşmaktan daha çok şeyler yapmalısınız.Gücünüzü kullanın da güneşi geri getirin” dedi.


Şansını ilk çekirge deneyecekti.Elini dört yönde ileri doğru uzattı.ve geri çektiğinde elinde ekmek vardı.Geyik elini dört yönde uzattı ve geri çektiğinde elinde avize ağacı meyvası vardı.Ayı aynı yolla kiraz,domuz kabuksuz yemişler,sincap çilek,hindi mısır üretti ve hepsi böyle şeyler yaptılar.Hactcin bu armağanlardan hoşnut olmasına karşın güneş ve ay hala ortada yoktu.

Yaratıcılar İş Başında


Sonunda Hactcinler kendileri bir şeyler yapmaya başladılar.Dört yönden dört renkli gök gürültüleri gönderdiler ve bu gürlemeler yağmur boşanan dört renkli bulut getirdi.Sonra insanların ürettiği bitkiler dikilirken ortalığı güzelleştirmek için gökkuşağı yaptılar. Hactcinler bir sıra halinde boyalı kumlardan renkli,dört küçük tümsek yaptılar ve tohumları bunların içine koydular.Kuşlar ve hayvanlar şarkılar söyledi ve tümsekler büyümeye tohumlar fışkırmaya ,renkli,dört tümsek toprakla karışıp dağ haline gelmeye başladı,yükseldikçe yükseldi.


Hactcinler büyülerinde özellikle başarılı olan On iki şaman seçtiler. ve altısını baştan aşağı maviye boyadılar.Bunlar yaz mevsimini temsil ediyorlardı.Altısı da beyaza boyandı.Kışı temsil ediyorlardı.Onlara Tsanati” adını verdiler.Jicarilla Apaçilerinin Tsanati dans geleneğinin kökeni budur

Yardımcı Soytarılar Yaratılıyor


Bundan sonra Hactcinler altı soytarı yaptılar,onları beyaza boyayarak bir yüzlerinde,biri göğüslerinde biri kollarının üst,öteki alt bölümlerinde dört yatay kara çizgi çektiler.Sonra Tsanati ve soytarılar dağı büyütmek için insanların dansına karıştılar.


Altı soytarı önden giderek büyüsel kırbaçlarıyla hastalıkları kovaladılar.Sonra da insanlar ve hayvanlar

Kurtuluş


Dünya yüzüne çıkmaları bir bebeğin annesinden doğması gibiydi.Çıktıkları yer dünyanın rahmiydi.
Joseph CAMPBELL-İlkel Mitoloji S-231-239
*Hactcinlerin oldukça kalabalık olarak var oluşları başlangıçta tek Tanrı kavramını iyice kaybediyor.Diğerlerinde bir doğru bir şeytan olarak görünmesine rağmen burada alenen her şey ortada.
*Bu Tanrılar da her şeyi açıkça anlatmışlar.Büyüklenme sıfır.Yardıma ihtiyaç duydukça ne gerekirse yaratıyorlar.Sümerlilerin ve diğerlerin Tanrılarından bir farkları yok.Ama çok açık sözlüler.
*Bu efsane bu kadarı ile derlenebilmiş. Kızılderililer halen her şeylerini tam olarak anlatmazlar.

Kızılderili ve Orta Asya kültürlerinde “Tufan kavramı yoktur.Tufan olayını bazı tarihçiler İ.Ö 1950 yıllarında Afganistan-Hindistan dağlık bölgelerinde bulunan büyük barajların içi savaşlar sonucu yıkılması ile büyük tufanlar olduğunu ve sonrasında oluşan kuraklığında büyük göçlere neden olduğunu yazarlar.


TEVRAT YARATILIŞ;

Yar.1: 26 Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun."

Yar.1: 27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.

Yar.1: 28 Onları kutsayarak, "Verimli olun, çoğalın" dedi, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.

Yar.1: 29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak.

Yar.1: 30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum." Ve öyle oldu.

Yar.1: 31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
(*Kykb)-Buraya kadar evrensel yaratılış Yukarıdaki ifadeye dikkat edin yukarıda bahsi geçen “İNSAN”ın “Adem-Havva” ile hiçbir alakası yoktur.Onun hikayesi aşağıda başlar.O İnsanın soyu Adem ile Havva’nın Tanrısıdır.Yeryüzü terimini kullanırken de “Dünya” ismini kullanmamaktadır.Her gezegen bir yeryüzü parçasıdır.)


BÖLÜM 2


Yar.2: 1 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı.
Yar.2: 2 Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.
(*kykb)Buraya kadar İnsan’ın da yaratılışı tamamlanır.Tabiatın yaratılışını bütünleme işi bitirmiştir.Dinlendiğine göre bayağı da yorulmuş olmalı.Her şey “OL deyince olmuyor demek ki.Ya da “sırası ile OL demek”oldukça uzun sürmüş olmalı.Çünkü ne kadar çok varlık ve nesne var.Anlamak lazım.

Yar.2: 3 Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, Yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.
(*kykb)-Burdan aşağısı bizim soyumuzun hikayesi.”Tanrı”yerine “RAB TANRI” yani “Öğretmen Tanrı” terimi yerleşiyor.

Ademin Yaratılışı


Yar.2: 7 RAB Tanrı Adem'i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.
*(Çok lazımdı sanki)
Yar.2: 8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu.

Cennet Bahçıvanı Adem:

*(*kykb)-Burdan aşağısı bizim soyumuzun hikayesi.”Tanrı”yerine “RAB TANRI” yani “Öğretmen Tanrı” terimi yerleşiyor.
* Yaratmışken her yeri bahçe yarat ve keyfine bak.Ademi yaratıp ta bahçıvan yapmayı nerden akıl etti.Gelde anla

Yar.2: 9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
Yar.2: 10 Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
Yar.2: 11 İlk ırmağın adı Pişon'(İndus-Hindistan)dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.
Yar.2: 12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.
Yar.2: 13 İkinci ırmağın adı Gihon'(Nil-Mısır)dur, Kûş* sınırları boyunca akar.
Yar.2: 14 Üçüncü ırmağın adı Dicle'(Türkiye-Irak)dir, Asur'un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat'(Türkiye-Irak)tır.
Yar.2: 15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu.
*Mesele burada.Kendine amele lazım.”Ol “ deyince her şey olmuyor işte.Zaten her şey yedinci gün dinlenmesinden belliydi.
Bu bizim gibi canlı ve bizi yarattıkları için,bizim Tanrımız oluyorlar,evreni yaratma işlerini üstlenerek böbürleniyorlar.”Atma” huyumuz da onlardan geliyor,belli.Yalnız kabul etmek lazım büyük teknolojileri var.İstedikleri an bizi imha ederler.

Demek onları da tutan bir güç var.Amerika-Rusya-Çin dengesi gibi bir şey.

Yar.2: 16 Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu, (Tezgah başlıyor,iyi polis-kötü polis oyunu.)


Yasak Meyve:

Yar.2: 17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.
(*Kykb-Burada bir kelime oyunu var.Bu meyve falan değil.Yenen bir şey kesinlikle değil.Ama vücuda girince değişimi yapıyor.Benzetme var)

Yar.2: 18 Sonra, "Adem'in yalnız kalması iyi değil" dedi, "Ona uygun bir Yardımcı Yaratacağım."
(*Kykb-Entrika devam ediyor.)

Yar.2: 19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan Yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.
(*Kykb-Sıfır hard disk ne bilebilir ki?Belki küvözdeyken yükleme yapmışlardır.Ama onların uzaktan da etkileme güçleri var.Telepati yolu ile yükleme de yapabilirler.)


Ademe Eş=Havva


Yar.2: 20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı.
Yar.2: 21 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
(Kykb-Resmen Ameliyat etmiş.Hani “OL” deyince her şey oluyordu.? İşte yukarıda “klonlama” hakkında bilgiyi bu yüzden verdim)

Yar.2: 22 Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın Yaratarak onu Adem'e getirdi.
(*Kykb-Dünyada ilk genetik kopyalama.Sadece hava değil,milyonlarca klon üretilebilir bundan.Dünyanın her yerinde işletilen madenlerde çiftliklerde ve bilmediğimiz her işte.çalışacak bir sürü “yarı hayvan veya biorobot.)

Solda Allah, Adem'den Havva'yı yaratıyor
Kaburgadan. Allah, İslam dışındaki dinlerde
 İnsan şekillidir.
Yar.2: 23 Adem, "İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir" dedi, "Ona 'Kadın denilecek, Çünkü o adamdan alındı."
D Not 2:23 İbranice kadın (İşşa) sözcüğü adam (İş) sözcüğünden türemiştir. “İş “ terimi de buradan türemedir.“İş” misin “Derler ya kökü buradanmış.
Yar.2: 24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.
Yar.2: 25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
.(Az kaldı)
(*Kykb-Nerden bilsinler ki.”Ne program yüklendiyse öyle çalışırlar.Robot durumundalar.Organizmaya program yükleyebiliyorlar süper teknoloji-Meyve meselesi bunu gösteriyor.O bir yanıltmaca.Tanrı “Babil’in yok edilişi olayında gerçeği söylemiş. yabanıl hayvanların en yemeyin' dedi mi?" diye sordu.
(*kykb) Büyük ihtimalle “prototip bir biorobot” durumunda ancak her türlü kullanıma da elverişli.

Bir meyvenin yarısı gerekli değişimi yapabiliyor.Bunun örnekleri vardı ki şeytan bunların ayağını kaydırmayı uygun gördü.

Hayvanlar insandan da Ademden de öncedirler. Yukarıda da yazılı zaten.Bu yılan Allah’ın en sevdiği meleğidir Şeytan’dır

Bu zamanın miktarı belli değildir.Meyve meselesi de şaşırtmaca olabilir.

Sümer tabletlerinde yukarıda verilen dünyadaki cennet dönemini de sanırım bu arada aramak gerekir.Bu bölüm çok kısa alınmış.Bir cümlede ifade edilen bu olaylar binlerce yıllık bir zaman dilimi içermektedir.

Aşağıda bahsedilecek olan tufan öncesi Enlil’in 26.000 yıl süren insanları yok etme olaylarının başlangıç dönemini buradan almak daha uygun görünmektedir.


Senaryo Başladı


Tezgahın temsili resmi
Yar.3: 2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı,
Yar.3: 3 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi."
Yar.3: 4 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi,
Yar.3: 5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."
Yar.3: 6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
*İşte meyveyi veya ayvayı yedikleri an bu andır.Belki de kurtuluşlarına imza attıkları an.Çünkü bu ana kadar eşya durumundalar.Demek biraz daha akıllı olmaları istendi.Çıraklık dönemini atlatmış oldular.

Adem Hava Zokayı Yutuyor Ama Hayvanlıktan kurtuluyorlar.:

Yar.3: 7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Yar.3: 8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

Şimdi Tanrı da Geldi Tamam

Yar.3: 9 RAB Tanrı Adem'e, "Neredesin?" diye seslendi.
*”Her yerde hazır ve nazır olan Tanrı bahçede bahçıvanla karısını arıyor.Ne olay ama.
Yar.3: 10 Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi.
Yar.3: 11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?"
Yar.3: 12 Adem, "Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı.
Yar.3: 13 RAB Tanrı kadına, "Nedir bu yaptığın?" diye sordu. Kadın, "Yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi.
(*Kykb) –Şeytan haklı çıktı.Tanrı biliyormuş.Ama rahatlarından oldular.Zaten olacaklardı da.Yılan da,Tanrı da bu gariplerin “Kul-Köle “ olarak yaratıldıklarını biliyorlardı.Ayak kaydırma oyunu ile bir çeşit ikna yolunu gerçekleştirmiş oldular.Suçluluk duygusu ile aşağılanmalarına haklılık kazandırılıyordu.Böylece isyan da edemeyeceklerdi.Geçmişte yok edilen kavimlerin de, işin aslını öğrendikten sonra “EŞ KOŞMA” nedenleri de ortaya çıkmış oluyor.İçlerinden hangisi onlara merhamet ederse “O”na taptılar belkide.

Lanetler Başladı:

Yar.3: 14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen olacaksın" dedi, "Karnının üzerinde sürünecek, yaşamın boyunca toprak yiyeceksin."
(*Kykb- Sanki dört ayaklı mıydı ki?Tanrı yarattığı kulun kendisini bilmesini neden istemez?Rahatsız eden nedir?Altı üstü “Kul” dediği bir köle yaratık.Güç,ilim irfan onda korkusu mu var ki?
Yar.3: 15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın."
Yar.3: 16 RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim" dedi, "ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek."
Yar.3: 17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Yar.3: 18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin.
Yar.3: 19 Toprağa dönünceye dek Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin."
Yar.3: 20 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.
Yar.3: 21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.
Yar.3: 22 Sonra, "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu" dedi, "Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli."

Beklenen Son

*İşte,işin aslı açık ve net.Bunlar bir kavimler.Tanrı falan değil.İnsan-Hayvan ilişkisi veya farklılığı açıkça görülüyor.
Yar.3: 23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.
*Kykb-Biçilen görev buydu zaten..İş başı marşa marş,doğru yer altı madenlerine!.

Böyle aşağılık bir hayvanla,sadece göz zevkleri için kendilerine benzettikleri bir mahlukatla oturup kafa çekecek,izafiyet teorisinin eksiklerini tartışacak değillerdi herhalde.Buraya iş için gelmişlerdi. Peru’daki 200.000 yıllık Uranyum madenlerini Adem işletmedi ya!

Yoksa O mu işletti?


Yar.3: 24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

Bunlarda kim bilir ne ışın silahları vardır.Hayal bile etmek olanaksız.
(*Kykb)-Şimdi de Lazer ve benzeri savunma silahları ile kendilerini de emniyete aldılar.Sanki X-MEN filmini seyrediyor gibiyim.Ne olur ne olmaz.diye

Tanrı korktu. Lanetlerin de bini bir para.Ben anlamadım.Merhametli bağışlayıcı Tanrı bu mu?Mümkün değil.

Altı üstü iki kişi bir meyvenin yarısını yemişler.Zaten orada ömürleri geçiyor.Bir gün canları çekip yiyebilirlerdi de .


Bütün meyveleri yemediler,ağacı silkeleyip hepsini toplayıp saklamadılar.Üstüne çıkıp çiğnemediler,ezip şırasını çıkarmadılar,şarabını yapıp içmediler.Bahçeye benzin döküp yakmadılar.

Bu kadar laneti hak etmek için ne yaptılar?”Allah’ın ağzını tutamayan bir yılanının sözüne baktılar.O da yukarıda yazdığım gibi senaryo gereği değilse elbet.Ama açıkça bir senaryo.bu.

Bunlar Tanrı falan değil.Tanrı ilk yaratılış bölümündeydi.Yani,olduğu gibi evren ve o şeytanla durmadan çelişki yaşayan.Buradaki yılan olayında da yaratılış kendini tekrar ediyor adeta.

Suça bak ibret al.O zaman kazara evi yakan çocuğu da yakmak mı lazım?Hem de defalarca ha?Öldür öldür sonra dirilt yine yak.Pes valla.Kine bak.Ben bir Allah’a hiç yakıştıramadım.

Bence öyle aptal hayvan gibi sonsuza kadar yaşamaktansa böyle “Bilerek Yaşamak” için bir gün bile değer.Keşke ,yemişken yiyebildikleri kadar yiyebilselerdi,belki daha akıllı mı olurduk ne?Neyse iyi yaptılar.Bence değer.)


ADEM SOYUNUN ÜREMESİ:

Kayin ile Habil –(Habil ile Kabil)


Adem-Hava, Allah'In verdiği deri elbiseleri
Habil ve Kabil ile
temsil edilmiş
BÖLÜM 4
Yar.4: 1 Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin'i doğurdu. "RAB'bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim" dedi.
Yar.4: 2 Daha sonra Kayin'in kardeşi Habil'i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.
Yar.4: 3 Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi.
Yar.4: 4 Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti.
Yar.4: 5 Kayin'le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.
Yar.4: 6 RAB Kayin'e, "Niçin öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın?
Yar.4: 7 Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın."
Yar.4: 8 Kayin kardeşi Habil'e, "Haydi, tarlaya gidelim*fe*" dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü.
Yar.4: 9 RAB Kayin'e, "Kardeşin Habil nerede?" diye sordu. Kayin, "Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?" diye karşılık verdi.
Yar.4: 10 RAB, "Ne yaptın?" dedi, "Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor.
Yar.4: 11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.
Yar.4: 12 İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın."
Yar.4: 13 Kayin, "Cezam kaldıramayacağım kadar ağır" diye karşılık verdi,
Yar.4: 14 "Bugün beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacak, yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. Kim bulsa öldürecek beni."
*Açıkça görüldüğü gibi çok sayıda yaşayan başka insanlar olduğu da ortada.
Yar.4: 15 Bunun üzerine RAB, "Seni kim öldürürse, ondan yedi kez öç alınacak" dedi. Kimse bulup öldürmesin diye Kayin'in üzerine bir nişan koydu.
Yar.4: 16 Kayin RAB'bin huzurundan ayrıldı. Aden bahçesinin doğusunda, Nod topraklarına yerleşti.


Kayin'in Soyu

Yar.4: 17 Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanok'u doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu Hanok'un adını verdi.
*Kent kurduklarına göre kendileri dışında kent kuracak kadar insan var.Ancak Adem soyu değil de Ademin hemen arkasından üretilen diğer seri imalatlar olsa gerek.Bir de “Nefilimler” devler ve tanrı oğulları var.
Yar.4: 18 Hanok'tan İrat oldu. İrat'tan Mehuyael, Mehuyael'den Metuşael, Metuşael'den Lemek oldu.
Yar.4: 19 Lemek iki kadınla evlendi. Birinin adı Âda, öbürünün ise Silla'ydı.
Yar.4: 20 Âda Yaval'ı doğurdu. Yaval sürü sahibi göçebelerin atasıydı.
Yar.4: 21 Kardeşinin adı Yuval'dı. Yuval lir ve ney çalanların atasıydı.
Yar.4: 22 Silla Tuval-Kayin'i doğurdu. Tuval-Kayin tunç ve demirden çeşitli kesici aletler yapardı. Tuval-Kayin'in kızkardeşi Naama'ydı.
Yar.4: 23 Lemek karılarına şöyle dedi: "Ey Âda ve Silla, beni dinleyin, Ey Lemek'in karıları, sözlerime kulak verin. Beni yaraladığı için Bir adam öldürdüm, Beni hırpaladığı için Bir genci öldürdüm.
Yar.4: 24 Kayin'in yedi kez öcü alınacaksa, Lemek'in yetmiş yedi kez öcü alınmalı."
Yar.4: 25 Adem karısıyla yine yattı. Havva bir erkek çocuk doğurdu. "Tanrı Kayin'in öldürdüğü Habil'in yerine bana başka bir oğul bağışladı" diyerek çocuğa Şit adını verdi.
Yar.4: 26 Şit'in de bir oğlu oldu, adını Enoş koydu

Adem'den Nuh'a


BÖLÜM 5

Yar.5: 1 Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.
Yar.5: 2 Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara "İnsan" adını verdi.
Yar.5: 3 Adem 130 yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi.
Yar.5: 4 Şit'in doğumundan sonra Adem 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 5 Adem toplam 930 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.5: 6 Şit 105 yaşındayken oğlu Enoş doğdu.
Yar.5: 7 Enoş'un doğumundan sonra Şit 807 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 8 Şit toplam 912 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.5: 9 Enoş 90 yaşındayken oğlu Kenan doğdu.
Yar.5: 10 Kenan'ın doğumundan sonra Enoş 815 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 11 Enoş toplam 905 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.5: 12 Kenan 70 yaşındayken oğlu Mahalalel doğdu.
Yar.5: 13 Mahalalel'in doğumundan sonra Kenan 840 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 14 Kenan toplam 910 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.5: 15 Mahalalel 65 yaşındayken oğlu Yeret doğdu.
Yar.5: 16 Yeret'in doğumundan sonra Mahalalel 830 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 17 Mahalalel toplam 895 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.5: 18 Yeret 162 yaşındayken oğlu Hanok doğdu.
Yar.5: 19 Hanok'un doğumundan sonra Yeret 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 20 Yeret toplam 962 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.5: 21 Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu.
Yar.5: 22 Metuşelah'ın doğumundan sonra Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 23 Hanok toplam 365 yıl yaşadı.
Yar.5: 24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı.
Yar.5: 25 Metuşelah 187 yaşındayken oğlu Lemek doğdu.
Yar.5: 26 Lemek'in doğumundan sonra Metuşelah 782 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 27 Metuşelah toplam 969 yıl yaşadıktan sonra öldü
Yar.5: 28 Lemek 182 yaşındayken bir oğlu oldu.
Yar.5: 29 "RAB'bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak" diyerek çocuğa Nuh adını verdi.
Yar.5: 30 Nuh'un doğumundan sonra Lemek 595 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.5: 31 Lemek toplam 777 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.5: 32 Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham, Yafet adlı oğulları doğdu.


KUR’AN-I KERİM:
YARATILIŞ
MÜ’MİNUN SURESİ
12- Şüphesiz ki biz insanı çamurun özünden yarattık.
13- Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.
14- Sonra o nutfeyi kan pıhtısına çevirdik.Donmuş o kanı da bir çiğnemlik et yaptık.(*) O etten kemikler yarattık ve kemiklere yine et giydirdik.Sonra da onu başka bir yaratılışta yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir.
*(Ana rahminde önce kemiklerin oluştuğu,derinin de kas ve sinir sistemini oluşturduğu tespit edildiğinden bu ayet bir "Kur'an mucizesi olarak kabul edilmiştir.)
15- Sonra, siz bütün bunlardan sonra öleceksiniz.
16- Ve sonra kıyamet gününde diriltileceksiniz.


RAHMAN SURESİ

1- Rahman olan Allah!
2-Kur’anı öğretti.
3-İnsanı yarattı.
4-Ona konuşmayı öğretti.
14- Allah insanı yanmış kerpiç gibi kuru bir çamurdan yarattı.

Hicr Suresi:
27-And olsun ki,biz insanı balçıktan ve işlenebilen kara topraktan yarattık


NAHL SURESİ
4-İnsanı bir damla sudan halk etmiştir.Böyleyken onlar yaman bir hasım kesilirler.

A’RAF SURESİ:
11-And olsun ki sizi yarattık,şekil verdik sonra da Meleklere “Adem’e secde edin diye emrettik.” İblisten başka hepsi secde ettiler.


ADEM-HAVVA'yı cennete gösteren bir tablo



CENNETTEN KOVULUŞ



13-Ve Allah buyurdu;”Cennetten meleklerin içinden in öyleyse.Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir.Çık,çünkü sen aşağılıklardansın.

16-Şeytan dedi ki;”Şüphesiz,onlara önlerinden,arkalarından sağlarından,sollarından yaklaşacağım.Sen de onlardan bir çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.


19-Allah yine buyurdu;”Ey Adem,sen ve eşin cennette yerleşin dilediğinizden bol bol yiyin.Yalnız şu ağaca yaklaşmayın,zalimlerden olursunuz sonra.


20-Daha sonra şeytan edep yerlerini kendilerine göstermek için onların kafasına girdi ve “Rabbiniz sırf melek olup da sonsuz kalıcılardan olmayasınız diye sizi bu ağaçtan men etti.Başka sebepten değil” dedi .


21- Ve onlara “Ben size gerçekten dost öğüdü verenlerdenim “diye yemin etti.
22- Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini yediklerinde edep yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarından kopararak üzerlerini örtmeye başladılar.
23-Rableri onlara “Ben size o ağacı yasak etmedim mi? Ve şeytan size apaçık düşmandır demedim mi? Dedi.
24-Adem ile eşi;”Ya Rabbimiz biz kendimize zulüm ettik.Bize acımaz ve bağışlamazsan şüphesiz zarar edenlerden oluruz,”dediler.
25-Allah buyurdu;”Birbirinize düşman olarak inin.Yeryüzünde bir müddet yerleşip geçineceksiniz.”
26-Ve buyurdu;”Orada yaşayıp orada öleceksiniz. Ve oradan diriltilip çıkarılacaksınız.”
27-Ey Adem oğulları;şeytan Adem ile Havva’yı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtıp belaya düşürmesin.Çünkü o sizin onu göremeyeceğiniz yerden sizi görür.Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların dostu kıldık.


186-Siz tek bir candan yaratan ve eşini de ondan var eden O dur.Eşine yaklaşınca eşi hafif bir yük yüklendi,bu halde bir müddet taşıdı.O yük ağırlaşınca Rableri olan Allah’a “Bize kusursuz bir evlat verirsen şükredenlerden oluruz diye dua ettiler.
187-Allah da kendilerine kusursuz bir çocuk verince çocuk hakkında O’na eş koştular Allah onların eş koştuğu şeyden daha yücedir.
188-Kendileri yaratıldığı halde hiçbir şey yaratamayan varlığı O’na eş mi tutuyorlar.


TA- HA SURESİ:


Cennet yaşamı

Adem ve Havvayı cennette aşağılayarak taciz eden melekler
Hristiyan ressamlara göre
116- Meleklere “Ademe secde edin “ demiştik,iblisten başka hepsi secde etmiş,o çekinmişti.
117-Biz Adem’e demiştik ki,” Muhakkak ki bu sana ve zevcene düşmandır.Sakın sizi cennetten çıkarmasın! Sonra zahmet çekersiniz.”
118-Çünkü acıkmamak ve çıplaklık ancak cennette verilmiştir.
119-“Ve sen orada susamadığın gibi,güneşte de yanmazsın”
120-Şeytan “Ey Adem,sana sonsuzluk ağacını ve sonsuz saltanatı göstereyim mi?” diyerek ona vesvese verdi.
121-Bunun üzerine ikisi de o ağacın yedi ve ayıp yerleri görünüverdi.Cennet meyvesinin yapraklarıyla örtünmeye başladılar.Adem Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.
122- Rabbi yine onu seçti ve tövbesini kabul etti.Ona doğru yolu gösterdi.

LANET
NAHL SURESİ-123- Allah şöyle buyurdu.” Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin.Elbet size benden bir rehber gelir.Benim yoluma uyan ne sapar ne de bedbaht olur.

KIYAMET SURESİ:

37- Kendisi dökülen meniden bir nüfte değil miydi?
38- Sonra kan pıhtısı oldu da Allah onu yarattı ve ona şekil verdi.
HİCR SURESİ: 36- Şeytan,””Ya Rabbim,bari bana insanlar dirilinceye kadar süre ver.” Dedi.
37- Allah da “ BİZCE BİLİNEN GÜNE KADAR “ dedi. (Allah ve şeytan yaratılış ve kıyamet vaktini baştan bildikleri anlaşılıyor.BAŞI SONU BELLİ BİR YARATILIŞ YOK EDİLİŞ OYUNUNUN FİGÜRANLARIYIZ)
38- “GECİKTİRİLENLERDEN OLACAKSIN” diye buyurdu.(Şeytan kıyamet günü cezasını çekecek demek ki?)

Görüldüğü gibi hepsi arasında da oldukça yakın benzerlikler vardır.

Aralarındaki ifade farklılıklarını da bu dinlerin geliş tarihleri arasındaki yüzyılları,bölgesel farklılıklar,tercüme edenlerin dil bilgilerindeki ufak kusurları,yerleşik-asırlardır gerek Allah'ın yok ettiğini bildirdiği kavimlerle,gerek kavimlere ayrıldıktan sonra yaratılan düşmanlıklarla yok edilen milletlerin beraberlerinde yok olan kültür birikimlerine ek olarak göçebe toplum farklılıklarını da eklediğimizde bu kadar benzerlik bile bence fazladır.Bence mükemmel bir uyum vardır.


Hepsini birlikte okuduğum zaman ne denilmek istediğini daha rahat şimdiye kadar hiç anlamadığım şekilde anladığımı fark ediyorum.Okuyan başkalarının da aynı düşünceleri paylaşacağından eminim.


NUH TUFANI

Sümer Tabletleri:

W.G.LAMBERT ve A.R.MİLLARD’ın “Attra Hasis The Babylonian Story Of The Flood” “Atra Hasis-Tufan’ın Babil Hikayesi” adlı inceleme eserlerinde anunnakilerin zahmetli işlerini yükledikleri İlkel işçi insanın üreyip çoğalmasının yarattığı sorunlara değinir.

Tufanda yeryüzün kaplayan suyun temsili kesit resmi

İnsanlar zamanla Enlil’i rahatsız etmeye başlar.Çünkü,kendi ırkından olan “Anunnakiler veya Nefilim’ler,insanlarla evlenerek çocuk sahibi olmaktadırlar.Bu da ırklarının bozulmasına yol açtığından Tanrı Enlil buna karşı çıkar.Ayrıca da ilerisi için kendinde bir gelecek göremeyen ve ölümsüzlüğü elde edemeyen insanların da cinselliğe yönelmeleri belki de onları birer seks manyağı haline getirmişti.Bu konu da ileride Tevrat’ta karşımıza çıkacaktır. Hz. İbrahim’in yeğeni Lut’un yerleştiği Sodom ve Gomoa şehirlerinin sadece “eşcinsel” yaşamları nedeniyle Tanrıya karşı büyük bir suç işledikleri için gökten ateş ve kükürt yağdırılarak yok edilişleri ,Musa ve ardılı Yeşu’nun önderliğindeki Yahudi ordularında Tanrı’nın meleklerinden oluşan ordularla birlikte acı bir yok ediliş ,çoluk çocuk ayırmadan yapılan soykırımlar olarak karşımıza çıkacaktır.Aşağıdaki ilk paragraf Tevrat’ta anlatılan bu soykırımın temelini oluşturmaktadır.

Dünya dışı olan bu varlıklar buradan gittiler. Ancak,aşağıda okuyacağınız tablet tercümelerinden anlayacağınız gibi ,karabaşlı dedikleri biz insancıkları ilk yaratılışımızdan çok çok düşük yeteneksiz beden yapısına genetik yollarla indirgediler.Kendileri için rakip olmaktan çıkardılar.Her ihtimale karşı da bizi gözetleyen gözcüler bıraktılar. Hz. İbrahim sonrası yaratılan kavimler ve ortaya çıkarılan dinler,insanların savaşları ve sürekli bölünmeleri ile aralarında çıkarılan korkunç savaşların nedenleri hep bu gözcülerin işi olsa gerektir.Kendini Rab Tanrı,Elohim, Yahve ,Allah olarak tanıtan da onların başımızdaki nöbetçi subayları olsa gerektir.Ancak son dinlerde tek Tanrı inancı vurgusu bizlerin lehinedir.


Hepsinden ayrı ayrı medet umulması yanlıştır. Hz. Muhammed’in doğumunda “Gökten yıldızların dökülmesi” olayını da ,onlarla iletişim kurmaya yarayan uyduların imha edilişi olarak yorumlarsak kendi yıldızlarına yani “Cennete” dönenlerle bağımız kalmadığı anlaşılır.Her canlı türü bir diğeri için tehdit oluşturduğuna göre bizleri başıboş bırakmaları da düşünülmemelidir.Arada bir UFO dediğimiz nesleler de bunların varlığının kanıtlarıdırlar.


Onlar için kısa bir zaman diliminde insan nüfusunun artışı ilerisi için kendilerine tehdit oluşturabileceği hissini de vermiş olabilir.


Sonunda Ölüm fermanı yazılır;

”Diyar genişledi,halk çoğaldı
Diyarda vahşi boğalar gibi yayıldılar
Tanrı onların çiftleşmelerinden rahatsız oldu
Tanrı Enlil onların seslerini duydu.

Ve büyük Tanrılara dedi ki;
İnsanoğlunun sesleri artık bunaltıcı hale geldi.
Çiftleşmeleri beni uykumdan etti.

İnsanlık için ceza isteyen Enlil’in bu isteğinin ardından,insanları ve davarlarını etkileyen hastalıklar görülmeye başlar.Veba,diğer salgınlar,baş ağrıları ve baş dönmeleri,titremeler,yüksek ateş başgösterir.


Atra Hasis,Enki’ye yakındır,kendi hikayesini anlattıktan sonra “Ben Atra Hasis,Ea’nın tapınağında yaşardım şeklinde giriş yapar ve Enki’nin kardeşi Enlil’in planını bozmasını ister.


“Ea,Ey Rab,İnsanoğlu inliyor
Tanrıların öfkesi diyarı tüketiyor.
Halbuki bizi yaratan sensin
Ağrılar,baş dönmesi
Titremeler,ateş dursun artık.”

Tabletlerdeki kırıklar nedeniyle okunamayan metinden şu kadarı okunur;
“Enki ....bir şey diyarda görülsün” der.Birden bire bu işe yarar ve
Enlil;”İnsanlar yok olmadılar,eskisinden bile daha çoklar “ diye tanrılara şikayette bulunur.


Bunu ardından insanlığı açlıkla yok etme planını uygulamaya sokar.


“İnsanlara yiyecek verilmesin,karınları sebze ve meyveyi isteye dursun” der.Kıtlık,yağmurların yağmaması azalan sulama yani doğal güçler yoluyla sağlanacaktı.


Enlil’in Laneti;


“Yağmur tanrısının yağmurları yukarıda tutulsun,
Aşağıda sular kaynaklarından yükselmesin
Rüzgar essin ve toprağı kurutsun
Bulutlar kabarsın ama sağanak bırakmasın”


Ve Enki’ye;


“Bir sürgü çek,denizi kapa,denizin üstünü insanlardan koru” emri verildi.
Kısa süre sonra kuraklık felaketi yayılmaya başladı.

“Yukarıdan sıcaklık ...... değildi,
Aşağıda sular kaynaklarından yükselmediler,
Toprağın rahmi doğurmadı,
Bitkiler filiz vermedi,
Kara tarlalar beyaza döndü,
Geniş düzlük tuza boğuldu.”

Mezopotamya metinleri kıtlık döneminin uzunluğunu anlatırken “Şa at tam”’ dan söz ederler.
Yazar,Zacharia Sitchin bunun “1” Anu Yılına yani 3600 dünya yılına eşit olduğunu tespit ettiğini yazar.

“Bir şa-at-tam boyunca toprağın otlarını yediler
İkinci şa-at-tam boyunca intikamdan dolayı ızdırap çektiler
Üçüncü şa-at-tam geldi,
Görüntüleri açlıktan değişmişti,
Yüzleri kabuk bağlamıştı.,
Ölümün sınırında yaşıyorlardı.

Dördüncü şa-at-tam geldiğinde ,
Yüzleri yeşil görünmeye başladı,
Sokaklarda kamburu çıkık yürüdüler.
Geniş omuzları darlaştı.
*Tam olarak 14.400 yıl


Beşinci şa-at-tam geldiğinde insanlar bozunmaya başladılar.Anneler kendi aç kızlarına karşı kapılarını sürgülediler.Kız evlatlar,yiyecek sakladımı görelim diye annelerin gözetlemeye başladılar.


Altıncı geçişte yamyamlık başladı.

Altıncı şa-at-tam geldiğinde kız evlatlarını yiyecek diye hazırladılar,
Çocukları besin diye hazırladılar.
Bir ev diğerini yedi bitirdi.
Metinler Atra Hasis’in adaklar hazırlayarak sürekli Tanrı Enki’yi ziyaret ettiğini yazar.
Enki,diğer İlahların kararları ile elinin kolunun bağlandığını bir şey yapamayacağını söyler.
Sonunda Enki Atra Hasis’i görmemek için bir yelkenli ile bataklıklara yelken açar.


Yedinci geçiş dönemi geldiğinde yani 25.200 yıl sonra İnsanların vücutları ölülerinin gölgesi gibi göründüğü ve gücü yetenin diğerini yediği bir zamanda “BABA ENKİ”den insanlara bir mesaj gelir.


“Diyarda büyük gürültüler çıkarın”
“Tanrılarınıza saygı göstermeyin”
“Tanrıçalarınıza dua etmeyin,”

Tam bir saygısızlık olmalıydı.

Gizlice evinde büyük tanrılarla toplantılar yapar
Gizlice alt dünyada çalışan su savaşçılarını yeryüzüne çıkarır,ilkel işçilerden bir kısmını bir takım düzenlere sokar.

Enlil durumu öğrenince çavuşunu ağabeyini çağırmaya gönderir.Onu planları bozmakla suçlar.
“Hepimiz büyük anunnakiler,
birlikte bir karara vardık,
Gök kuşuna emretim ki
Adad yukarı bölgeleri korusun,Sin ve Nergal ise
Dünyanın orta bölgelerini korusunlar.
Sürgüyü,denizin parmaklığını
Roketlerinle sen korumalıydın(Enki’ye)
Ama sen insanlar için önlemlerini gevşettin.”

Şeytanın Suçlanmasının en açık halini okuduk.

Enki bunun kendi isteği ile olmadığını söyleyerek inkar eder.
“Sürgü,denizin parmaklıklarını roketlerimle korudum,
Ama,....benden kaçtığında
Bir balık sürüsü gözden kayboldu,
Sürgüyü kırdılar,Denizin muhafızlarını da öldürmüşler.”
Der.Ama buna da kimse inanmaz.

İnsanlığı mahvetmenin bir yolunun daha olduğunu söyleyen Enlil,yaklaşan tufanın insanlardan saklanmasını,özellikle Enki’nin bunu insanlara bildirmemesi için “Yemin etmesini” ister.

Enlil;

“Gelin hepimiz öldürücü tufanla ilgili bir yemin edelim
İlk önce Anu yemin etti;
Enlil de yemin etti.oğulları da onunla yemin ettiler.
Enki başlangıçta ret eder ama sonunda o da yemin eder.
Artık İnsanların mahvı kesindi.

Enki,bunu insanlara söylemeyeceğine yemin etmişti.Ama Duvara söyleyemez miydi?

Attra Hasis’i çağırttı,onu bir perdenin arkasında tuttu.
Duvara konuşuyormuş gibi yaparak

Önce Utnapiştimden;


“Şuruppaklı adam;
Evini yık bir gemi yap!
Malı mülkü bırak,canını kurtar;
Mallarını düşünme hayatını kurtar;
Gemiye tüm canlı şeylerin tohumunu yükle
Yapacağın geminin ölçüleri şöyle,olacaktır....”

Şimdi de Atra Hasis’den;

“Kamış Perde! Dedi,
Talimatlarıma dikkat kesil,
Tüm yerleşimlerin,şehirlerin üstünü bir fırtına silip süpürecek
İnsanoğlunun mahvı olacak
Bu son karardır.Tanrılar meclisinin sözü,
Anu,Enlil,Ninhursag’ca söylenen söz.

Enki Nuh'a tafını bildirip, gemi
yapmayı tarif ederken
Resim:Kil tablet resmi bu olayı temsil etmektedir. Yılan Tanrı Enki,Atra Hasis veya(Ziusudra-Utnapiştim hepsi aynı yere çıkıyor) diğer üçüncü ise perdeyi tutan hizmetçi.

Atra Hasis hiç gemi yapmadığını,planını yere çizmesini ister.Enki gerekli açıklamaları yapar,ölçülerini verir.

“Üstü ve altı kapalı,sert katranla su geçirmeyecek biçimde mühürlenmiş olacak ve güverte olmayacaktı.Bu bir Sulili,ibranilerin de denizaltı için kullandıkları “Soleleth” ile aynı terim.

“Gemi “MA-GUR-GUR” olsun”yani “dönüp yuvarlanan” bir gemi

Gerçekten de böyle bir gemi böyle bir felaketi atlatabilirdi.Yoksa “Tavuk göğsüne benzetilmiş bir gemi ile o felaketi atlatmak imkansız ve inanılması da akıl işi değil.

Tufan günü tanrıların dünyadan kaçtıkları gündü.


“Şafak vakti bir titreme emreden Şamaş,bir patlamalar sağanağını indirdiğinde gemiye bin,girişi de kapa” Şamaş Şippar’daki uzay üssünün komutanıyıdı. Şuruppak, Şippar’ın 18 Beru güneyinde idi.(180 km)

Roketler göklere yükselmeye başladıklarında Utnapiştum da gereğini aynen yapar.
Gılgamış metinlerine göre;
Uzay araçlarına sıkışan tanrılar önce dünyada bıraktıkları insanları görmeye çalışırlar.”

Ana Tanrıça Ninhursag bizzat sarsılmıştı:

“Tanrıça gördü ve ağladı;
Dudakları ateş gibi yanıyordu;
Yaratıklarım sinekler gibi oldu;
Yusufçuklar gibi nehirleri doldurdular;
Yuvarlanan deniz babalıklarını aldı.
Büyük tanrılar,susuz,açlık içinde oturuyorlardı.
Ninti ağladı ve kendini tüketti,
Ağladı ve rahatladı,
Tanrılar onunla birlikte diyar için ağladılar;
Kendini umutsuzluğa kaptırmıştı;
Bira içmek için yanıp tutuşuyordu;

(Bira bilinen en eski içkidir.Sümerliler tanrılarından öğrenmişlerdir.)

Oturduğu yerde tanrılar ağlayıp duruyordu;
Bir çukurda çömelen koyunlar gibi;
Dudakları susuzluktan yanıyordu;
Açlıktan kramp ağrısı çekiyorlardı.
Tanrılar köpekler gibi korktular;
Dış duvara yaslanıp çömeldiler;
İştar doğum sancısı çeken bir kadın gibi bağırdı;
Aslında göğü tufan basmıştı :(
Heyhat eski günler kile döndü,
Anunnaki tanrıları onunla birlikte ağladılar.
Hepsi suskunlaşan tanrılar oturup ağladılar.dudakları sımsıkı kapalı istisnasız hepsi;

*450.000 yıllık emekleri beklenmeyen bir tufanla yok olur.Onların da yapacakları bir şey yoktur.Davranışları gayet doğal.

Atra Hasis Tabletini 3.metni de aynısını yazar;

Anunnakiler,
“Ay gözden kayboldu
Havanın görünüşü değişti
Bulutlarda yağmurlar kükremeye başladı
Rüzgarlar vahşileşti.
Tufan başladı,insanları bir savaş gibi çarptı.Bir kişi diğerini göremedi.
Yıkımda tanınamaz haldeydiler.Rüzgarlar vahşi eşekler gibi kişniyordu.
Karanlık yoğundu,Güneş görülemiyordu.
Şafağın ışığıyla ufuktan kara bir bulut yükseldi.
İçinde fırtınaların tanrısı kükrüyordu.
Parlak olan her şey karanlığa dönmüştü.
Güney fırtınası bir gün esti,eserken hız kazandı,dağları sular altına aldı.
Güney fırtınası diyarı silip geçerken rüzgar altı gün altı gece esti.
Yedinci gün geldiğinde güney fırtınasının tufanı sakinleşti.
İkinci aydan Addar (Aralık) ayına kadar sular ileri atılır.
Tufanı dünyanın üstüne bırakır.
*(Marduk gezegeni dünyaya yaklaşınca yarattığı ısı uzay boşluğundaki donmuş su kristallerini sıvılaştırır uzay boşluğu bir denize döner.Yukarıdaki ön bilgi bölümündeki fotoğrafta olduğu gibi.

Tufan 12.ayın 17.sinde sona ermişti.Tufana neden olan gezegeni metin “ŞUL.PA.KUN.E” diye adlandırır.
“Kahraman gözlemci efendi;(Nibiru Gezegeni)


Suları bir araya toplayan;
Fışkıran sularla dürüst ve kötü olanları temizleyen

(İmanın 5 şartından biri “Hayır ve şer Allah’tandır”)


İkiz zirveli dağda tutan...
(Nuh’un gemisinin Cudi dağında tutulması olayı.Daha bulan da yok.)

(Kamer Suresi:
“ “11-Biz de boşalan sularla gök kapılarını açtık
" " 12-Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık.Her iki su belirtilen ölçüye göre birleşti.
" " 13-Nuh'u tahtadan yapılmış mıhlarla da çakılmış bir gemiye yükledik.
" " 14-Hakkında nankörlük edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak gemi gözetimimiz altında akıp gidiyordu.
" " 15-And olsun ki biz o gemiyi ibret olarak bıraktık.Öğüt alan yok mudur)

...balıklar,nehir,nehir,seller durdu.
Dağlık yerde bir ağaca bir kuş kondu.....denen yerde.
(Tabletin okunamayan yerleri .”...”ile geçilmiş.)

12.Gezegen uyduları ile birlikte dünyanın yanından geçmiş uzaklaşmaktaydı.

Alimler,”sel baskını” diye bağırdığında
Bu Tanrı NİBURUDUR

(Geçiş gezegeni-Gezegen için “Tanrı” Yaratan- ifadesi kullanılmış.Aynı destanın başında olduğu gibi. Mevlananın “Tanrı Evrendir” tanımlamasını burada da görüyoruz.)


Kahramandır, dört başlı gezegen
*(Kuzeyden güneye ve batıdan doğuya yörüngesinde dört uydu bulunduğunu belirtiyor.)
Silahı Tufan fırtınası olan tanrı geri dönecek;
*(Ayrıca bu gezegenin geçişinde geçmişte de böyle bir tufan yarattığı belirtilmiş)
Dinlenme yerine kendisini alçaltacak.”
Metnin iddiasına göre uzaklaşan gezegen “Ululu” ayında (6.ay)Satürn’ün yörüngesinden tekrar geçer.

Nefilimler, Zodyaktaki burçlara tanrıların sıfatlarını vermekteydiler.Ebeling tarafından bulunan metnin de sadece insanlar için değil Nefilimler için de takvimsel bilgiler sağladığını görmekteyiz.Tufan,Aslan Takımyıldızı çağında meydana gelmişti.;

“Üstün mesh edilmiş parlayan tacı,dehşetle yüklü efendi;
Üstün gezegen bir taht kurdu,
Kırmızı gezegenin (Mars) yörüngesine bakan,
Her gün Aslan içinde alevler içindedir.
Işığı diyarlar üstünde parlak krallıkları ilan eder.”

Sümer kral tabletlerinin diliyle söylendiğinde 120 şarlık gayret ve çabayı da tufan silip süpürmüştü. Mezopotamya’daki şehirler,Nippur’daki uzay kontrol merkezi,Sippar’daki uzay limanı,
Hepsi sulara gömülmüş,çamur altında kalmıştı..

..................................Utnapiştum İfadesi ile...............................;


Enki’nin Emirlerine göre,gemiye binmek ve mühürlemek için dışarıda kalıp işareti beklemesi gereken Atra Hasis herkesi gemiye bindirmesine rağmen yerinde duramıyordu.
İnsanla İlgili” bir ayrıntı sağlayan eski metin bizlere “Atra Hasis’in sürekli girip çıktığını,safra çıkardığını ve çok üzgün olduğunu anlatır.

Utnapiştum tüm akrabalarını ve ailesini gemiye bindirdi.yanları sıra canlı yaratıklardan bulabildiklerimin hepsini ve tarlalardaki evcil ve vahşi hayvanlardan bulduklarını da yükledi.

Uzay gemilerinin motorlarının çalışması,geminin kapatılması için beklenen işaretti..Geminin tüm kapakları kapatılır ve içeri binenlerle birlikte Utnapiştum gemiyi Enki’ni görevlendirdiği Gemici Puzur Amuri”ye devreder.

(*Hud Suresi: 41-Nuh,"Gemiye binin,onun yürümesi ve durması Allah izniyledir. Allah acır ve bağışlar" dedi.—
-Kamer-Suresi:14-Hakkında nankörlük edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak gemi gözetimimiz altında akıp gidiyordu.)

Fırtına şafakla birlikte gelir,binaların direkleri,iskeleler,setler ne varsa yıkılır ve savrulurlar.Her yer tamamıyla kararır.Geniş diyar bir çömlek gibi yarıldı” der.Belki de Arap yarımadası bu arada Afrika’dan kopup şimdiki yerine yerleşiyor.Bilemeyiz.


Güney fırtınası altı gün altı gece eser.Yedinci gün fırtına durulur.“


Tufan sonrası temsili resim 
Deniz duruldu;
Rüzgar sustu;
Sel durdu;
Havaya baktım;
Sessizlik çökmüştü,ve;
Tüm insanlık kile dönmüştü.”
Enlil ve meclisin isteği olmuştu.

Ama onlar Enki’nin planının da işlediğini bilmiyorlardı.Fırtınalı sularda yüzen,erkekleri ve kadınları,çocukları ve diğer canlı yaratıkları taşıyan bir gemi vardı.Fırtına geçince Utnapiştum “bir lomboz açtı”,”yüzüme ışık düştü” Etrafına bakındı.”Manzara düz bir dam gibi dümdüzdü”.Eğilerek oturdu ve ağladı.Gözyaşları yüzünden akıyordu.Denizin dört bir yanında bir kıyı şeridi görmek için bakındı.Göremedi.Sonra,

Bir dağlık bölgeye çıktı;
Kurtuluş dağına gemi durdu;
Nişir (Kurtuluş)dağı gemiyi sımsıkı tuttu.Harekete izin vermedi.

Altı gün boyunca kurtuluş dağının zirvelerine takılı kalan gemiden dışarı baktı.Sonra bir dinlenme yeri bulabilmek umuduyla,bir güvercin yolladı ama geri geldi, Bir serçe yolladı ama geri geldi,Sonra bir kuzgun yolladı,ve o bir dinlenme yeri bulup dönmedi.


Utnapiştum bütün hayvanları saldı ve kendisi de dışarı çıktı.Bir adak sundu.Tanrılar kokuyu aldı ve sinekler gibi adak adayanın çevresine üşüştüler.
Büyük tanrıça yemin eder.”Unutmayacağım,bu günlerde dikkatli olacağım,onları asla unutmayacağım.”
Enlil ise oraya vardığında aklındaki en son şey yiyecekti.
Bazı canlıların kaçabilmesi,insanlardan kurtulan olması öfkeden kudurtuyordu.Hemen hesap sormaya başlar.


Oğlu ve varisi olan Ninurta Enki'yi göstererek “Enki'den başka kim plan yapabilir? Her meseleyi bilen sadece Ea’dır.

Ea,inkar etmedi ve oldukça akıllı bir konuşma yaptı.Önce bilgeliği ile Enlil’i övdü,onu yüceltti.Enlil’in de akıllıca karar vereceğini söyleyip,”Tanrıların açığını ortaya vuran ben değildim”Sadece son derece akıllı olan bir insanın kendi bilgeliği ile tanrıların sırrının ne olduğunu anlamasına izin verdim.Ve eğer bu dünyalı bu kadar akıllı ise onun yeteneklerini görmezden gelmeyelim.Şimdi onun hakkında fikir alalım” dedi.

Bunu üzerine Enlil geminin üzrine çıktı,Elinden tutarak Utnapiştum ve karışını güverteye çıkarır.Yanında diz çöktürür.Aralarında durarak alınlarına dokunarak ikisini de kutsar.”

Şimdiye kadar utnapiştum sadece İnsan idi;
Bundan sonra Utnapiştum ve karısı biz tanrılar gibi olacaktır.Utnapiştum çok uzakta
Suların ağzında oturacaktır”

Çok uzakta oturması için götürüldüğünde Anu ve Enlil ona bir tanrı gibi hayat verirler ve onu ebedi hayata yükseltirler.


Enlil İnsanlar hakkında da kategorilerin kurulmasından söz eder.;

“....İnsanlar arasında bir
Üçüncü kategori olsun;
İnsanlar arasında Doğuran kadınlar ve doğuramayan kadınlar olsun;
Erkek genç bakireye ......;
Genç bakire .......
Genç adam .... genç bakireye ......;
Yatak serdiğinde ;
Eşi ve kocası birlikte yatsınlar.
Enlil yoldan çekilmiş,insanların üremesine izin verilmiş,dünya insanlara açılmıştı.

Tufan 
BÖLÜM 6
TEVRAT
BÖLÜM 6

Ademoğullarının İmha Kararı:


Ve Tevrat;
Yar.6: 1 Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.
Yar.6: 2 İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
*Kykb-“Tanrı oğulları” Yani Adem ve Havayı yaratan tanrı kendi türünden ortaklara veya idarecisi olduğu bir gruba sahip demek oluyor.Zaten, yukarıda da İnsan yaratılışı ayrı olarak verilir.Şifreleri kaçırırsan bir daha tutamazsın.Sonra Adem’e gelinir.
Yar.6: 3 RAB, "Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür" dedi, "İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak."
Enbiya Suresi:43- Biz onları ve atalarını yaşattık,nihayet kendilerine ömürleri uzun geldi.
Yar.6: 4 İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.



Yukarıdaki resimler-Nefilimler-Devler


Resim: Nefilimlerin bazıları İnka tanrısı Tzoltlel heykelinde görüldüğü gibi eskiyen vücudunu yenilemek gibi kendini doğurarak vücudunu yenileme özelliğine sahiptir.Yunan tanrısı Zeus ‘da kendini başından doğurduğu efsanelerde geçmektedir.Yılan-Kertenkele türü bu amfibik varlıkların yılanın derisini değiştirmesi gibi bedenlerini bu şekilde yenileyerek uzun yaşama kavuştukları anlaşılmaktadır.Ayrıca diğer figürler incelendiğinde bunların değişik kavimlerden oluştuklarını,tek bir kavim olmadıklarını da görmekteyiz.


Resim:Paris Louvre Müzesinde sergilenen bir stela (Taş Anıt resmi)Ayaktakiler Nefilimlerin komutanları, resim dışında kalmış bir roketin hareketini seyretmektedirler.
BES

Yerdeki fakir de belki Adem baba veya bir kul-Mısır Cüce Tanrısı BES’in arkasında yine aynı insan figürü var.Diğer kanatlı nefilim imajları ise,”Kuş gibi kanatlı ve burun delikleri kuş burnu gibi tanrı heykellerine tapan aşağı Mısır-Kuş kavmi (Etiopya) tanrılarını andırmaktadır..


NAHL SURESİ:


72- Allahı bir şeye benzetmeye kalkmayın.Şüphesiz Allah bilir siz bilmezsiniz


YASİN SURESİ: 152- “Allah doğurdu derler.”Muhakkak ki onlar yalancıdırlar.
Açıklama "Nefiller": İbranice sözcük "Düşmüş kişiler" anlamına gelir. Septuaginta bunu "Devler" diye çevirir. Aynı sözcük Say.13:32-33 ayetlerinde de geçer.
*Kykb-Zecharıa Zitchin isimli Yahudi yazarımız da (12.Gezegen’in yazarı) “Nefilimler” terimini “Aşağıya Gönderilmiş Olanlar” olarak yorumlar.

Yar.6: 5 RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.
*Kykb-Kendi kanından ruhundan toprakla karıştırıp yaptın,sana çekmiş..Sende iyilik var mı ki? O da “Ölümsüzlük otunun” peşinde ya.
Yar.6: 6:İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı.
*Kykb-Yüreğe bak!
Yar.6: 7 "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım" dedi, "Çünkü onları yarattığıma pişman oldum."

*Kykb-Olaya bak.Yakışır mı koskoca bir Tanrı’ya bu karar?Böyle bir merhametsiz varlık “Allah” olabilir mi?Kim kaç milyar insan ve hayvan var ölüme terk edilen.İki olay arası 470.000 yıl ve insanların en kötüsü 500-1500 yıl yaşıyor.

50.000 yıl hüküm süren Tek Kral dönemleri var Herkes işinde süper profesyonel uzman.Süper bir metalurji, bilim, teknoloji, uzay sanayii var. Taş yontup çekirge yakalayıp yuttuklarını sanmayın.Gerçekten büyük bir kültür birikimi bir medeniyet yıkılıyor.


Bu onların istedikleri bir felaket değil aslında sadece insanları kaderlerine,ölümlerine bırakıyorlar.O kadar.Bizi kendilerine taptıracaklar ya. Bu da edebiyatları.


Bu zavallılar “Bizi Yaratın” diyerek sana dilekçe mi verdiler?”Beğenmedim,boz gitsin” İyi iş vallahi.Yaratılmadıkları zaman bu varlıkların sorunları yoktu.


Ama şimdi var.Zaten ölümlü yaptın.Çocuk olsa döversin.Ama kendine “Tanrı” diyen bir uzaylı kavimin Başı olursa ne yaparsın?Güçte ondaysa!

Nuh’un üç oğlundan Yafes’inde tufan sonrası babası “Nuh’a “Senin Tanrın insanları ölüme terk etti.Suçsuz insanları ölüme terke eden bir Tanrıya tapmam” demesi üzerine “Allah'ın sevgisinden uzak kaldığını,kendisini ve neslinin cennete giremeyeceği bizzat babası Nuh tarafından belirtilmesine rağmen Yafes sözünden dönmez.


Yahudi,Hıristiyan ve Müslümanlar Türkleri bu olay nedeni ile “İnançsızlar Topluluğu,” olarak sayarlar.Türk esirleri savaşlarda yakmaları da bundandır.Ancak Türklerin kendilerine karşı galip gelmelerini ise yoldan çıktıkları zaman uyarılmaları için “Allah’ın Kırbacı” olarak adlandırırlar.Kızılderilileri de “Americo Vespuci) Türk olarak değerlendirmiştir.Çünkü Amerika’ya gidişi Orta Asya keşif gezisi sonrasına denk gelmektedir.Amerika’ya da “Türkiye” adını vermiştir.Sonra İngiliz idaresi bu kıtalara Onun adını vermiştir.Bu insanların soykırıma tutulmaları gerekçesi de aynıdır.

*Kykb-Olaya bak.Yakışır mı koskoca bir Tanrı’ya bu karar?Böyle bir merhametsiz varlık “Allah” olabilir mi?Kim kaç milyar insan ve hayvan var ölüme terk edilen.İki olay arası 470.000 yıl ve insanların en kötüsü 500-1500 yıl yaşıyor.

50.000 yıl hüküm süren Tek Kral dönemleri var Herkes işinde süper profesyonel uzman.Süper bir metalurji,bilim,teknoloji,uzay sanayii var.Taş yontup çekirge yakalayıp yuttuklarını sanmayın.Gerçekten büyük bir kültür birikimi bir medeniyet yıkılıyor.


Bu onların istedikleri bir felaket değil aslında sadece insanları kaderlerine,ölümlerine bırakıyorlar.O kadar.Bizi kendilerine taptıracaklar ya.Bu da edebiyatları.


Bu zavallılar “Bizi Yaratın” diyerek sana dilekçe mi verdiler?”Beğenmedim,boz gitsin” İyi iş vallahi.Yaratılmadıkları zaman bu varlıkların sorunları yoktu.


Ama şimdi var.Zaten ölümlü yaptın.Çocuk olsa döversin.Ama kendine “Tanrı” diyen bir uzaylı kavimin Başı olursa ne yaparsın?Güçte ondaysa!

Nuh’un üç oğlundan Yafes’inde tufan sonrası babası “Nuh’a “Senin Tanrın insanları ölüme terk etti.Suçsuz insanları ölüme terke eden bir Tanrıya

Tapmam” demesi üzerine “Allah'ın sevgisinden uzak kaldığını,kendisini ve neslinin cennete giremeyeceği bizzat babası Nuh tarafından belirtilmesine rağmen Yafes sözünden dönmez.


Yahudi,Hıristiyan ve Müslümanlar Türkleri bu olay nedeni ile “İnançsızlar Topluluğu,” olarak sayarlar.Türk esirleri savaşlarda yakmaları da bundandır.Ancak Türklerin kendilerine karşı galip gelmelerini ise yoldan çıktıkları zaman uyarılmaları için “Allah’ın Kırbacı” olarak adlandırırlar.Kızılderilileri de “Americo Vespuci) Türk olarak değerlendirmiştir.Çünkü Amerika’ya gidişi Orta Asya keşif gezisi sonrasına denk gelmektedir.Amerika’ya da “Türkiye” adını vermiştir.Sonra İngiliz idaresi bu kıtalara Onun adını vermiştir.Bu insanların soykırıma tutulmaları gerekçesi de aynıdır.

Yar.7: 20 Yükselen sular dağları on beş arşın aştı.
Yar.7: 21-22 Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü.
Yar.7: 23 RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh'la gemidekiler kaldı.
Yar.7: 24 Sular yüz elli gün boyunca yeryüzünü kapladı.


Tufanın Sonu


BÖLÜM 8
Yar.8: 1 Sonra Tanrı Nuh'u ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı.
Yar.8: 2 Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.
Yar.8: 3 Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.
Yar.8: 4 Gemi yedinci ayın* on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu.
Yar.8: 5 Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
Yar.8: 6 Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı.
Yar.8: 7 Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.
Yar.8: 8 Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi.
Yar.8: 9 Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh'un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı.
Yar.8: 10 Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı.
Yar.8: 11 Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı.
Yar.8: 12 Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.
Yar.8: 13 Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü.
Yar.8: 14 İkinci ayın yirmi yedinci günü toprak tümüyle kurumuştu.
Yar.8: 15-16 Tanrı Nuh'a, "Karın, oğulların ve gelinlerinle birlikte gemiden çık" dedi,
Yar.8: 17 "Kendinle birlikte bütün canlıları, kuşları, hayvanları, sürüngenleri* de çıkar. Üresinler, verimli olsunlar, yeryüzünde çoğalsınlar."
Yar.8: 18 Nuh karısı, oğulları ve gelinleriyle birlikte gemiden çıktı. *(Bu bölümü Kur’an da Sümer tabletleri de desteklememektedir.Kur’an’da Nuh’un bir oğlundan bahsedilir.Oda gemiye binmez,Allah’a tapmaz ve dağlara kaçarken boğulur.)
Yar.8: 19 Bütün hayvanlar, sürüngenler, kuşlar, yeryüzünde yaşayan her tür canlı da gemiyi terk etti.
Yar.8: 20 Nuh RAB'be bir sunak yaptı. Orada bütün temiz sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık sunular* sundu.
Yar.8: 21 Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: "İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.
Yar.8: 22 "Dünya durdukça ekin ekmek, biçmek, sıcak, soğuk, yaz, kış, gece, gündüz hep var olacaktır."


BÖLÜM 9


Yar.9: 2 "Yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir.
Yar.9: 3 Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum.
Yar.9: 4 "Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz, çünkü kan canı içerir.
Yar.9: 5 Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım.
Yar.9: 6 "Kim insan kanı dökerse, kendi kanı da insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
Yar.9: 7 Verimli olun, çoğalın. Yeryüzünde üreyin, artın."
Yar.9: 8 Tanrı Nuh'a ve oğullarına şöyle dedi:
Yar.9: 9-10 "Sizinle ve gelecek kuşaklarınızla, sizinle birlikteki bütün canlılarla -kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, gemiden çıkan bütün hayvanlarla- antlaşmamı sürdürmek istiyorum.
Yar.9: 11 Sizinle antlaşmamı sürdüreceğim: Bir daha tufanla bütün canlılar yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden tufan bir daha olmayacak."
Yar.9: 12 Tanrı şöyle sürdürdü konuşmasını: "Sizinle ve bütün canlılarla kuşaklar boyu sonsuza dek sürecek antlaşmamın belirtisi şu olacak:
Yar.9: 13 Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
Yar.9: 14 Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım bulutların arasında ne zaman görünse,
Yar.9: 15 sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha olmayacak.
Yar.9: 16 Ne zaman bulutlarda yay görünse, ona bakıp yeryüzünde yaşayan bütün canlılarla yaptığım sonsuza dek geçerli antlaşmayı anımsayacağım."
Yar.9: 17 Tanrı Nuh'a, "Kendimle yeryüzündeki bütün canlılar arasında sürdüreceğim antlaşmanın belirtisi budur" dedi.

Kur'an-ı Kerim göre Tufan:



Kur'an-ı Kerim'de Nuh ve Hud Surelerinde Nuh Tufanı olayı biraz farklı anlatılır.Ben ayetlerin bir kısmını aldım.Merak eden Türkçe Kur'anı Kerim alarak tamamını okuyabilir.:

Nuh Suresi 1- Can yakıcı bir azap gelmeden önce onları uyar diye Nuh'u kavmine gönderdik.
" " 2-Nuh,"Ey milletim,şüphesiz ben size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."dedi.
" " 3- "Allah'a kulluk edin,O'ndan korkun,bana itaat edin"
" " 4- "Bu takdirde Allah günahlarınızdan bir kısmını bağışlar ve sizi bir vakte kadar erteler.Şüphesiz ki Allah'ın belirttiği süre gelince geri bırakılmaz,keşke bilseniz."
" " 23- "İnsanlara sakın ilahlarınızı bırakmayın,hele Vedd,Suva,Yegüs,Yeük ve Nesr'den asla vazgeçmeyin dediler."
*(Bu tanrı isimlerini hiçbir yaradılış destanında bulamadım.)
" " 24-Böylece bir çoğunu sapıttılar.Ya Rabbim sen bu zalimlerin sadece şaşkınlığını arttır.
" " 25- Onlar günahları yüzünden suda boğuldular.Ateşe sokuldular.Kendilerine,Allah'a karşı yardımcı da bulamadılar.
*(Marduk gezegeni yaklaştığında sadece suların değil,yanardağların da harekete geçtiğini açıklamış oluyor)
" " 26-Nuh şöyle dua etti."Ya Rab'bim,yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma"
" " 27-"Çünkü onları bırakırsan kullarını sapıtırlar,yalnız ahlaksız ve nankör insanlar doğururlar ve yetiştirirler.Ya Rabbim,beni,anamı ve babamı iman etmiş olarak evime girenleri inanan erkek ve kadınları bağışla.Yalnız zalimleri yok et."


*( Ayrıca bu olaylar ne Sümer’de ne de Tevrat’ta mevcut.Bunları açıklamak için Sümer tarihini iptal edecek yeni bir keşif gerekmektedir Bence Nuh veya Sümer-Akad eşiti insanlardan kurtarabildiğini kurtarmaya çalışmıştır.Ancak tam bir çaresizlik içindedir.Kur’an burada şu zaman için çaresizdir.)


Hud Suresi 25-Biz Nuh'u kavmine gönderdik.Nuh dedi ki:Şüphesiz,ben size apaçık bir uyarıcıyım."
" " 26-"Allah'tan başkasına kulluk etmeyin.Gerçekten ben başınıza acıklı bir günün azabının gelmesinden çekiniyorum."
" " 27- Kafirlerin elebaşıları " Biz seni kendimiz gibi bir insan görüyoruz.Aramızdan,ayak takımından başka sana uyan yok.Bize üstünlüğünü de görmüyoruz.Aksine sizi yalancı sanıyoruz." dediler.
" " 32-Dediler ki "Ey Nuh,bizimle çok uğraştın ve tartışmalarda çok ileri gittin.Gerçekçi isen tehdit edip durduğun azaba uğrat bizi."
" " 36- Nuh'a şu vahiy indi :" Kavminden sana iman edenlerden başkası inanmayacaktır.Onlar için tasalanma"
" " 37- Gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda gemiyi yap.Zalimler için başvurma.Onlar suda boğulacaktır.
" " 38- Nuh gemiyi yaparken inkarcılar alaya kalkıştılar.Nuh dedi ki ,"Bizimle alay ediyorsunuz,Sonra biz de sizinle alay edeceğiz."
" " 39-"Artık rezil edici ve sürekli azabın kime ineceğini göreceksiniz."
" " 40-Buyruğumuzla sular kaynamaya başlayınca, "Hercinsten birer dişi ve erkek çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve de inananları gemiye bindir." dedik.Pek az kimse onunla beraber inanmıştı.
(*) (SÜMER:-Fışkıran sularla dürüst ve kötü olanları temizleyen)
" " 41-Nuh,"Gemiye binin,onun yürümesi ve durması Allah izniyledir. Allah acır ve bağışlar" dedi.
" " 42-Gemi dağ gibi dalgalar içinde onları götürürken,Nuh oğluna,"Ey oğulcuğum,bizimle birlikte gel,kafirlerle bir olma" diye seslendi.
" " 43-Oğlu, "Beni sudan koruyacak bir dağa sığınırım" deyince Nuh,"Bugün,Allah'ın gazabından bağışlananlar dışında kurtulacak yoktur" dedi.O sırada aralarına dalgalar girdi,oğlu da boğulanlara karıştı.
*(Burada gemiye hayvanların bile gemiye bindiğini gördüğü halde dağlar gibi dalgaların içine atan, kendini boğulmaya bırakan ve “Allah”a nedeni belli olmayan bir kini olan bir peygamber oğlu görüyoruz.Ki,bu durum tablet ve tevrat metinlerinde tanrının açıklandığı gibi olduğunu göstermektedir.Oysa Kur’an “Allah”ı aklayan,insanları suçlayan ifadeye sahip.Bu olay tamamen ya uydurma,ya da uydurma. Veya değiştirildiği için böyle.Kureyşli putperest Halife Yezid zamanında Kur’anın en son olarak bir araya getirildiğini biliyoruz.Bu zamanda olabilir.)
(Oysa Tevrat daha farklı bakıyor;

Yar.7: 13 Nuh, oğulları Sam, Ham, Yafet, Nuh'un karısıyla üç gelini tam o gün gemiye bindiler.
Yar.7: 14 Onlarla birlikte her tür hayvan -evcil hayvanların, sürüngenlerin, kuşların, uçan yaratıkların her türü- gemiye bindi.
Yar.7: 15 Soluk alan her tür canlı çifter çifter Nuh'un yanına gelip gemiye bindi.
Yar.7: 16 Gemiye giren hayvanlar Tanrı'nın Nuh'a buyurduğu gibi erkek ve dişiydi. RAB Nuh'un ardından kapıyı kapadı.
Solda da İran Persepolis’te bulunan bir “Anak”lı veya “Anunnaki” insaan.Yani “Gökten inen elli” kişilik işçi grubundan” 

Ve ; SÜMER:Utnapiştum tüm akrabalarını ve ailesini gemiye bindirdi.yanları sıra canlı yaratıklardan bulabildiklerimin hepsini ve tarlalardaki evcil ve vahşi hayvanlardan bulduklarını da yükledi.) 
" " 44- Yere "suyunu tut", göğe de Suyunu tut" denildi.Su çekildi.iş de bitti.Gemi Cudi dağına oturdu.Zalimlere de "Rahmetten uzak olun denildi.
(Yar.8: 2 Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.)-( Yar.8: 4 Gemi yedinci ayın* on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu. )
*(SÜMER Nişir (Kurtuluş)dağı gemiyi sımsıkı tuttu.Harekete izin vermedi.Burası ise tamamen hem son bilimsel keşiflere hem de Sümer tabletlerine tam olarak uyuyor.)




" " 45-Nuh Rab'bine dua etti."Rabbim,oğlum,ailemdendi.Şüphesiz senin takdirin haktır ve sen de hükmedenlerin hakimisin"

" " 46 -Allah buyurdu:"Ey Nuh,o senin ailenden sayılmaz.Çünkü yaptığı iyi bir iş değildi.Artık bilmediğin şeyi benden isteme.Bilgisizlerden olmayasın diye sana öğüt veriliyor ."


" " 47-Nuh,"Ya Rab'bim,bilmediğimi istemekten sana sığınırım,Acı ve bağışla" dedi.


" " 48-Ey Nuh,selamet ve bereketle gemiden in,aralarında inkarcılar da bulunan bir çok millet de nimetimizden yararlanacak.Sonra,onlara yakıcı bir azap vereceğiz." denildi.

*(Tufandan inananlardan başkalarının da kurtulduğuna işaret ediyor.Bu da Sümer tabletlerini doğrulamaktadır.Ancak 40/2.ayet) ile de çelişmektedir.Hem inananlardan başkasını gemiye almıyor hem de “aralarında inkarcılar bulunan bir çok millet” deyimini kullanıyor. O zaman tufandan Nuh ve gemisindekilerden başkaları da kurtulmuş durumda-Tufan’ın da her yerde tam etkili olmadığı anlamı da çıkarılabilir.)

(SÜMER:Kahraman gözlemci efendi;(Nibiru Gezegeni)

Temsili resimde Nuh'un gemisi ve binemeyenlerin boğulmaları.

Suları bir araya toplayan;
İkinci aydan Addar (Aralık) ayına kadar sular ileri atılır.
Tufanı dünyanın üstüne bırakır.)

Kamer Suresi 11-Biz de boşalan sularla gök kapılarını açtık

" " 12-Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık.Her iki su belirtilen ölçüye göre birleşti.
" " 13-Nuh'u tahtadan yapılmış mıhlarla da çakılmış bir gemiye yükledik.
" " 14-Hakkında nankörlük edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak gemi gözetimimiz altında akıp gidiyordu.
Nuh'un gemisi dalgalarla boğuşuyor
*(Bu bölüm Akad Tufan destanında Atra Hasis’in (Sümer’in Nuh’u) yaptığı gemiye “Puzur Amuri” isimli bir kaptanın verildiği yazılıdır.Kur’andaki tufan bilgilerine geniş yer verilmesi o bölümde fazla değişiklik yapıldığından düzeltme amaçlıdır.Tabletler de Kur’anı doğrulamış olmaktadır.)
" " 15-And olsun ki biz o gemiyi ibret olarak bıraktık.Öğüt alan yokmudur.


(SÜMER: Fışkıran sularla dürüst ve kötü olanları temizleyen

İkiz zirveli dağda tutan...


Kurtuluş dağına gemi durdu;)

NUH KAVMİ YENİLERİYLE DEĞİŞTİRİLİYOR:

Nuh Peygamberden sonra insanların helak edilerek değiştirildiğini ve günümüz kavimlerinin yaratıldığı ayetlerde açıkça belirtilir.


Tevrat ve İncil’in Yaratılış:
BÖLÜM 11

Temsili Babil kulesi resmi 
Yar.11: 1 Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.
(YUNUS SURESİ: 19- İnsanlar tek bir milletti.Sonradan düştüler ayrılıklara. Rabbinin önceden bir takdiri olmamış olsaydı, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında hemen hüküm verilir suçlular da helak olup giderdi)
Yar.11: 2 Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde (Mezopotamya) bir ova bulup oraya yerleştiler.
Yar.11: 3 Birbirlerine, "Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim" dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar.
Yar.11: 4 Sonra, "Kendimize bir kent kuralım" dediler, "Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız."

*Kykbt:Belki bu kule tufan öncesi kalmış bir uzay mekiğiydi. Mardukluların bütün uzay üsleri zaten buradaydı.Tuğla pişirmeleri de “Seramik yapmaktı.Bu gün de uzay araçlarının atmosfere giriş çıkışlarında yanmalarını önlemek için aracın metal kısımları seramikle kaplanır.Bence onları endişelendiren buydu.Çünkü,tanrılarının gerçek niyetleri belli olmuştu.

Onlar da uzaya rızklarını aramak için çıkmaya kararlıydılar.Hepsi 1000 yıla yakın yaşayan ve kolay yaşlanmayan yapıdaydılar. Bunun yanında da uzay araçlarının yapımı,imali,çalıştırılması ve bir çok pozitif bilim alanında da uygulamalı bilgiye,deneyime sahiptiler.Bence asıl neden buydu.İnsanların,piza, Eyfel,Galata kuleleri gibi kule yapmaları da bu inanıştan gelme olabilir.Bu aldatmacaya insanların ciddi olarak düştükleri görülmektedir.
Babil kulesinin uzay aracı fırlatma rampası
olduğunu herkes düşünüyor

Bilinen Babil kulesi ise sadece astronomi amaçlıydı.Tanrılarının geliş gidiş takvimlerini tutuyorlardı ve tanrıların geldiklerinde içinde yeyip eğlenmeleri için yapılmışlardı.

İnka,Maya,Aztek medeniyetlerinde de durum aynıdır.İstediğin kadar kule yap nereye çıkabilirsin ki? Olayı bu açıdan değerlendirmek lazım.Efsaneler onlar tarafından yazıldığı için konuyu saptırıyor olabilirler veya aşırı cahil ve ebleh durumuna getirdikleri için anlayabileceğimiz kadarı ile anlatmaya çalışıyorlar.
Yar.11: 5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.
Yar.11: 6 "Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar" dedi,

*Kykb;İfadeler yukarıdaki görüşümü doğrulamaktadır.RAB açıkça insanların kendilerinden öğrendikleri teknolojiyi uygulayarak kendilerini geçebileceklerini düşünüyor.Yok eden tedbirler alıyorlar.Bu Tanrı İnsanın nesini sevmiş.Hapsetmiş resmen bu gezegene.Laboratuvar olarak kullanıyorlar dünyayı.

Yar.11: 7 "Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar."

(*HİCR SURESİ: 8- Biz melekleri ancak gerektiğinde getiririz.O takdirde de mühlet ve aman verilmez ceza göreceklere)
RUM SURESİ: 22- O’nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması ,AYRI AYRI DİLLERİNİZİN ve renklerinizin olmasıdır.İşte şüphesiz bunlar da bilenler için ibretler vardır.

*kykb-Kavimlere ayırma işlemi başlıyor.Bunlar değişik gezegenlerde yaşayan farklı özellikleri olan insan tipleri. Nefilimler bölümündeki resimlere tekrar Kendilerinden olan her kadının bir erkek,her erkeğin bir kadın alıp değişik yerlere götürüp kendi dillerini öğretmeleri ve doğan çocukları bu dille ve eğitimsiz yetiştirmeleri şeklinde bir uygulamayla farklı ırkları yaratmış olmalılar.Sadece Nijerya’da hepsinin zenci olmasına rağmen 495 çeşit farklı dil konuşulması gibi etkenler ancak böyle açıklanabilir.


Yar.11: 8 Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu.
*kykb-Dağıtımdan bahsetmesi görüşümü doğrulamaktadır..
Yar.11: 9 Bu nedenle kente Babil adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.
*-Arkasından da yok edip yeni zayıflatılmış kopyaları ile değiştirecekler.Onları da gözleyen daha güçlü kavimler de var.Burada Nuh kavminin tamamen melezleştirildiği anlamı çıkarılması gerekir.
*"Babil": Enuma Eliş Destanında “Tanrı Kapısı” anlamına gelir.Yani uzaya çıkışların yapıldığı ter.Nuh kavmi bence Tevrat’a göre de burada biter.


TEVRATIN NUH’TAN AVRAM’A BÖLÜMÜ UYDURMA MI?

Bu olayda insanların önce dağıtıldıkları açık.Sonra da sıra ile yeni nesillerle değiştirildikleri aşağıdaki Kur’an ayetleri ile nettir.Nuh-İbrahim arası Krallar Listesi aslında başka bir liste olmalıdır.Çünkü Nuh neslinin tamamen değiştiği yukarıda gayet açıktır.

MÜMİNUN SURESİ:

30-Doğrusu biz Nuh’u ve kavmini imtihan etmiş olduk ama bu olayda sizin için nice ibretler vardır.
31-Sonra onların ardından başka bir nesil var ettik.
32- Onlara aralarından “Allah’a kulluk edin.Ondan başka ilahınız yoktur,sakınmaz mısınız?” diyen bir elçi gönderdik.
43- Hiçbir milletin eceli öne alınmaz ve geri bırakılmaz.
Bu ayetlere göre Tevrat’ın “Nuh’tan Avram’a –İbrahim’e” bölümü de hükmünü yitirmiş olmaktadır.O zaman Ham,Sam,Yes ile ilgili tüm hikayeler başka bir Sümer hikayesi ile açıklanıncaya kadar anlamlarını yitirmişlerdir.Bu hikayeye göre yaratılan “Yecüc-Mecüc” kehaneti de anlamsızlaşmaktadır.

Olayın Devamını da Kur’an’dan okuyalım.Buyurun;

Kur’an’da;

YUNUS SURESİ: 19- “İnsanlar tek bir milletti.Sonradan düştüler ayrılıklara. Rabbinin önceden bir takdiri olmamış olsaydı, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında hemen hüküm verilir suçlular da helak olup giderdi”

RUM SURESİ
22- O’NUN DELİLLERİNDEN BİRİ DE GÖKLERİ VE YERİ YARATMASI,AYRI AYRI DİLLERİNİZİN ve renklerinizin olmasıdır.İşte şüphesiz bunlar da bilenler için ibretler vardır.

Yar.11: 6 "Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar" dedi—
Yar.11: 7 "Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar.")
Kur’an ayetlerinde İnsanlığın “Nuh Kavminden” sonra da değiştirilmeye devam edildiğini okuyoruz.;


ENBİYA SURESİ:
6- Onlardan önce yok etmiş olduğumuz kasabalar halkı inanmadılar,bunlar mı inanacaklar
11- Biz inkarcı nice ülke halkını kırıp geçirdik,ardından başka milletler yarattık.
12- Onlar gazabımızı hissettiklerinde hemen ülkelerini bırakıp kaçıyorlardı.
36- İnsanlar aceleci olarak yaratılmıştır.Size ayetlerimi göstereceğim.Acele etmeyin.
43- Biz onları ve atalarını yaşattık,nihayet kendilerine ömürleri uzun geldi.

(Gılgamış Destanında da bahsedildiği ve Tevrat Babil’in Yok Edilişi Yar.B.11’deki “Şem” yani “Göğe yükselen bir kule “dikmeleri olayı ile ilişkilidir.Burası Tyufan önces Tanrıları uzay uçuş merkeziydi.İnsanlar “Kule” veya “Şem” dedikleri Uzay mekiğini diktiler.Tuğla pişirmeleri de uzay mekiklerinin atmosfere giriş-çıkışlarında yanmasını önlemek için “fayansla kaplamalarıdır. Bunu gören tanrılar yere iner ve insanları kavimlere bölerler.Bu olaylardaki gibi insanlar ,gök yüzünden de pay istediler .ve kara yazgı başladı.Nuh 950 yıl yaşadı Hz.İ brahim’e gelindiğinde ise insan ömrü “120” yıla çoktan indirilmişti. Ama İbrahim 275 yaşında öldü.)


94- Yok ettiğimiz ülke halkının ahrette ceza görmemek üzere bize dönmemesi imkansızdır
HİCR SURESİ: 8- Biz melekleri ancak gerektiğinde getiririz.O takdirde de mühlet ve aman verilmez ceza göreceklere
100-Hicr halkı da peygamberi yalanlamıştı.
102- Dağlarda güven içinde ev yontuyorlardı.
- Not -( Bizim Ürgüplüler olmasın!-Allah ve meleklerini çok iyi tanıyorlar ve korunmak için dağlarda taştan evler yontuyorlar.Gerçekten onlara karşı koyuyorlar ama ses silahı,insan beyninde korku yürek çarpıntısı uyandıran silahlara karşı koyamamışlar. )
103- Sabaha karşı korkunç çığlık onları yakalayıverdi
104- Yaptıkları kendilerini koruyamadı

SÜMER- KRALLAR LİSTESİ TUFAN SONRASI;


(Nuh)Utna Piştum nesli veya “Cennetten gelen Krallık “bir dönem dünya hayatına imza atar;

"Sel her yeri kapladıktan sonra, ve krallık cennetten geldikten sonra, Kraliyet Kiş’deydi."

Jushur: 1200 yıl
Kullassina-bel: 960 yıl
Nangishlishma: 670 yıl
En-Tarah-Ana: 420 yıl
Babum: 300 yıl
Puannum: 840 yıl
Kalibum: 960 yıl
Kalumum: 840 yıl
Zuqaqip: 900 yıl
Atab: 600 yıl
Mashda: 840 yıl
Arwium: 720 yıl
Etana, çoban, cennete yükselmiş ve tüm yabancı ülkeleri birleştirmiştir: 1500 yıl
Balih: 400 yıl
En-Me-Nuna: 660 yıl
Melem-Kish: 900 yıl
Barsal-Nuna: 1200 yıl
Zamug: 140 yıl
Tizqar: 305 yıl
Ilku: 900 yıl
Iltasadum: 1200 yıl

En-Men-Barage-Si, Elam’ı fethetmiştir: 900 yıl (epigrafik kanıtlarla bağımsız olarak kanıtlanabilen listedeki ilk hükümdardır)

Aga: 625 yıl

Daha sonra Kiş yenildi ve Kraliyet E-ana tarafından alındı.

Nuh Oğullarının Soyu

Tabletlerde belirtilen isimlerle isim birliği yoksa da ömürlerin uzunluğu konusunda benzerlikler vardır.Bu nesiller Kur’anda sayıldığı için tekrar edilmemiştir.Ancak,Nuh’un oğulları konusu Kur’anda geçmemektedir.Sadece bir tek oğlu vardır o da Nuh’la gelmez ve boğulur.


BÖLÜM 10


Yar.10: 1 Nuh'un oğulları Sam, Ham ve Yafet'in öyküsü şudur:Tufandan sonra bunların birçok oğlu oldu.
Yar.10: 2 Yafet'in oğulları: Gomer, Magog, Meday, Yâvan, Tuval, Meşek, Tiras.
Yar.10: 3 Gomer'in oğulları: Aşkenaz, Rifat, Togarma.
Yar.10: 4 Yâvan'ın oğulları: Elişa, Tarşiş, Kittim, Rodanim.
Yar.10: 5 Kıyılarda yaşayan insanların ataları bunlardır. Ülkelerinde çeşitli dillere, uluslarında çeşitli boylara bölündüler.
Yar.10: 6 Ham'ın oğulları: Kûş, Misrayim, Pût, Kenan.
Yar.10: 7 Kûş'un oğulları: Seva, Havila, Savta, Raama, Savteka. Raama'nın oğulları: Şeva, Dedan.
Yar.10: 8 Kûş'un Nemrut adında bir oğlu oldu. Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.
Yar.10: 9 RAB'bin önünde yiğit bir avcıydı. "RAB'bin önünde Nemrut gibi yiğit avcı" sözü buradan gelir.
Yar.10: 10 İlkin Şinar topraklarında, Babil, Erek, Akat, Kalne kentlerinde krallık yaptı.
Yar.10: 11-12 Sonra Asur'a giderek Ninova, Rehovot-İr, Kalah kentlerini ve Ninova'yla önemli bir kent olan Kalah arasında Resen'i kurdu.
Yar.10: 13-14 Misrayim Ludlular'ın, Anamlılar'ın, Lehavlılar'ın, Naftuhlular'ın, Patruslular'ın, Filistliler'in ataları olan Kasluhlular'ın ve Kaftorlular'ın atasıydı.
Yar.10: 15-18 Kenan ilk oğlu olan Sidon'un*fp* babası ve Hititler'in*, Yevuslular'ın, Amorlular'ın, Girgaşlılar'ın, Hivliler'in, Arklılar'ın, Sinliler'in, Arvatlılar'ın, Semarlılar'ın, Hamalılar'ın atasıydı.

Kenan boyları daha sonra dağıldı.
Yar.10: 19 Kenan sınırı Sayda'dan Gerar, Gazze, Sodom, Gomora, Adma ve Sevoyim'e doğru Laşa'ya kadar uzanıyordu.
Yar.10: 20 Ülkelerinde ve uluslarında çeşitli boylara ve dillere bölünen Hamoğulları bunlardı.
Yar.10: 21 Yafet'in ağabeyi olan Sam'ın da çocukları oldu. Sam bütün ever soyunun atasıydı.
Yar.10: 22 Sam'ın oğulları: Elam, Asur, Arpakşat, Lud, Aram.
Yar.10: 23 Aram'ın oğulları: Ûs, Hul, Geter, Maş.
Yar.10: 24 Arpakşat Şelah'ın babasıydı Şelah'tan Ever oldu.
Yar.10: 25 Ever'in iki oğlu oldu. Birinin adı Pelek'ti; çünkü yeryüzündeki insanlar onun yaşadığı dönemde bölündü. Kardeşinin adı Yoktan'dı.
Yar.10: 26-29 Yoktan Almodat'ın, Şelef'in, Hasarmavet'in, Yerah'ın, Hadoram'ın, Uzal'ın, Dikla'nın, Oval'ın, Avimael'in, Şeva'nın, Ofir'in, Havila'nın, Yovav'ın atasıydı. Bunların hepsi Yoktan'ın soyundandı.
Yar.10: 30 Doğuda, Meşa'dan Sefar'a uzanan dağlık bölgede yaşarlardı.
Yar.10: 31 Ülkelerinde ve uluslarında çeşitli boylara ve dillere bölünen Samoğulları bunlardı.
Yar.10: 32 Tufandan sonra kayda ulus ulus, boy boy yeryüzüne yayılan bütün bu insanlar Nuh'un soyundan gelmedir

Sam'dan Avram'a


Yar.11: 10 Sam'ın soyunun öyküsü: Tufandan iki yıl sonra Sam 100 yaşındayken oğlu Arpakşat doğdu.
Yar.11: 11 Arpakşat'ın doğumundan sonra Sam 500 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.11: 12 Arpakşat 35 yaşındayken oğlu Şelah doğdu.
Yar.11: 13 Şelah'ın doğumundan sonra Arpakşat 403 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu*ft*.
Yar.11: 14 Şelah 30 yaşındayken oğlu Ever doğdu.
Yar.11: 15 Ever'in doğumundan sonra Şelah 403 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.11: 16 Ever 34 yaşındayken oğlu Pelek doğdu.
Yar.11: 17 Pelek'in doğumundan sonra Ever 430 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.11: 18 Pelek 30 yaşındayken oğlu Reu doğdu.
Yar.11: 19 Reu'nun doğumundan sonra Pelek 209 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.11: 20 Reu 32 yaşındayken oğlu Seruk doğdu.
Yar.11: 21 Seruk'un doğumundan sonra Reu 207 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.11: 22 Seruk 30 yaşındayken oğlu Nahor doğdu.
Yar.11: 23 Nahor'un doğumundan sonra Seruk 200 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.11: 24 Nahor 29 yaşındayken oğlu Terah doğdu.
Yar.11: 25 Terah'ın doğumundan sonra Nahor 119 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
Yar.11: 26 Yetmiş yaşından sonra Terah'ın Avram, Nahor ve Haran adlı oğulları oldu.
Yar.11: 27 Terah soyunun öyküsü: Terah Avram, Nahor ve Haran'ın babasıydı. Haran'ın Lut adlı bir oğlu oldu.
Yar.11: 28 Haran, babası Terah henüz sağken, doğduğu ülkede, Kildaniler'in* Ur Kenti'nde öldü.
Yar.11: 29 Avram'la Nahor evlendiler. Avram'ın karısının adı Saray, Nahor'unkinin adı Milka'ydı. Milka Yiska'nın babası Haran'ın kızıydı.
Yar.11: 30 Saray kısırdı, çocuğu olmuyordu.
Yar.11: 31 Terah, oğlu Avram'ı, Haran'ın oğlu olan torunu Lut'u ve Avram'ın karısı olan gelini Saray'ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildaniler'in Ur Kenti'nden ayrıldılar. Harran'a gidip oraya yerleştiler.
Yar.11: 32 Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra Harran'da öldü

Buraya kadar da Tevrat’ın kaydıyla yaşam süreleri günümüz haline dönmektedir.Yani azami 120 yıla doğru düşmektedir.Bu düşüş Hz. İbrahim sonrası sürecini tamamlayacaktır.

Nuh nesli,Tevrat her ne kadar devam ettirse de yaşam sürelerine ,nesillerin değişmesine.bakılarak göz göre göre yenileriyle değiştirilmektedir.Aşağıdaki Kur’an ayetleri,Tevrat’ta geçen Nuh Peygamberin oğulları olan Sam,Ham ve Yafes’ten insanların üremiş insanlar olduğumuz tezini çürütmektedir.Onlar daha İbrahim dönemine gelmeden çoktan yenileriyle değiştirilmişlerdir.Babil’in Yok Edilişi “ bölümünde Tanrıların yeryüzüne inerek insanları “ebeveynlerin “çocuklarıyla konuşamayacak hale getirilerek kavimlere ayrılmaları, Hz. İbrahim zamanında olan Sodom ve Gomora’nın yok ediliş olaylarıda bunların kesin örnekleridirler.Yani “Yecüc-Mecüc” teorileri de boşa çıkmaktadır.Çünkü hepsi yok edilmeyeni kavimlerle değiştirilmişlerdir. Hz.İbrahim soyu da “En Son Değiştirilen kavim” olarak karşımıza çıkmaktadır.


Aşağıda Kuran ayeti en doğrusunu söylemektedir.

MÜMİNUN SURESİ:

30-Doğrusu biz Nuh’u ve kavmini imtihan etmiş olduk ama bu olayda sizin için nice ibretler vardır.
31-Sonra onların ardından başka bir nesil var ettik.
32- Onlara aralarından “Allah’a kulluk edin.Ondan başka ilahınız yoktur,sakınmaz mısınız?” diyen bir elçi gönderdik.
43- Hiçbir milletin eceli öne alınmaz ve geri bırakılmaz.

İNSANLARIN DEĞİŞİMLERİNİN BAŞLANGICI

Babil’de kule inşaatı sonrası yere hep birlikte inen tanrılar insanları yeryüzüne dağıtıp kavimlere ayırırlar.Bunu yaparken aralarında değişik yıldızlarda yaşayan muhtelif insan ırkları olduğunu da bırakılan izlerinden anlamak mümkün.Bence yörüngede bulunan her bir asker aşağıya indi ve insanları döllediler. Böylece her dilden ve değişik ırklardan insanlar çıktı.

Tevrat’a göre ise Nuh’tan İbrahim’e,İbrahim’den Musa’ya kadar gelen peygamberlerin çocukları farklı ırklarda doğuyorlardı.Örnek Esav’in kıllı, kardeşi Yakup’un ise normal ve kılsız insan olarak doğması gibi çok sayıda örnekler mevcut.

Buna göre,Nuh’un oğullarından Yafes’in çocuklarından birinin adı “Magok” tur.O da aşağıdaki cüce tanrı “BES” olarak kabul görmektedir.


Özellikle Mısır Hanedanlık dönemi sonrası tapınılan bir ev tanrısıdır.Ev halkının ,özellikle hamile kadınların ,çocukların koruyucusudur.Bu gün Sudan olarak bildiğimiz Mısır’ın Orta Krallık (Nubıa) bölgesinden getirilmiştir.Yeni Krallık dönemlerinde onun kültü pek yaygın olamamıştır. Sudan dilinde Kedi (besa) Tanrı olarak bilinir.Ancak bu kelime aynı zamanda “Koruyucu” anlamını da içermektedir.Mısırlılar yılanlardan .farelerden ve haşarattan ürünlerini korumak için kedileri belli bir düzen içinde tutarlardı.Böylece Tanrı Bes doğal olarak seçilerek ibadete değer bulunmuştur. için Bes’in küçük bir heykelini bulundurmak da yeterliydi.

İnsanı, evi, ev halkını, kadın ve çocukları yılan, çiyan bilumum haşarat ve kötü ruhların saldırılarından korumak


Ayasofya Yılanlı Sütun'un
kırılmadan önceki olası hali
(Bu olaylar semavi inanışlarda da devam etmiştir.Tevrat'ta da çölde cezalı iken Allah'a karşı gelen Yahudilerin üzerine Yahve (Allah) gökten yılan yağdırır.Bir çok Yahudi yılan ısırmasından ölür. Hz. Musa'nın yakarması üzerine "Allah" Musa'ya "Tunçtan bir direk yapmasını ve bu direğe sarılı bir yılan heykeli yapılmasını,bu yılanın gözlerine bakan herkesin yılan zehrinin etkisinden kurtulacağını söyler.Sonuçta aynen öyle olur.Yahudiler yılan zehrinden Musa sonrası da bu sayede kurtulmuşlardır. Sultanahmet'teki "Üç Başlı Yılanlı Sütunun" da sözde bununla alakalı olarak Jüstinyen döneminde dikildiği bilinir.Evliya Çelebi de İstanbul'da yılan olayı olmamasını bu heykelin tılsımına bağlar.)


Kötülüğün ve kötü ruhların kovulmasının ötesinde de Bes, müzik,dans,cinsel hazzın,zevkin sembolü olmuştur.Daha sonraki dönemlerde de "Tanrı Bes ve eşi Beset" olarak resmedilmiştir.Bu dönemlerde de kıtlığın kaldırılması,zenginliğin süresinin uzatılması,talihsizliklerden korunma,tedavi etme amaçlı olarak tapınılmıştır.


Yeni Krallık dönemlerinde Tanrı Bes’in resmini,dansçı kızların,müzisyenlerin ve hizmetçilerin bellerinde,kalçalarında,uğur ve koruma amaçlı dövme olarak kullanmışlardır Finikeliler ve Kıbrıslılarında bu tanrıya tapındıkları bilinir.


Bes önceleri arka ayakları üzerinde dikilebilir şekilde tasvir edildiğinden bu onun görüntüsünün bozulmasına ve uzun dilli,yay ayaklı,bazı vücut parçaları kedi organları,bazen de aslan başlı çirkin bir cüce tanrı olarak bilinmesine yol açmıştır.


Üçüncü orta dönem sonunda ise Bes esrarlı,gizemli hal almış ve muska tılsım olarak bilinmiştir.Kötü ruhları savaşarak yok ettiğine de inanılmaktaydı.Kongo veya Ruanda da BÜYÜK GÖL bölgesinde yaşayan TWA (Pigme) Halkından geldiği sanılmaktadır.Eski pigme halkı da Tanrı Bes’ aynı boyutta resmetmişlerdir.


Bütün bu özellikler ayrıca eski şamanların yeteneklerine atıftır.


İstanbul Arkeoloji müzesinde yaklaşık 5m yüksekliğindeki Tanrı BES heykeli.

İstanbul Arkeoloji Müzesine ana binaya girdiğinizde de sizi dev boyutta taştan bir heykel karşılamaktadır. Bu da bu cüce tanrı BES'den başkası değildir.Bazen de esrarlı yapısı ve gizemleri nedeniyle bu şekilde resmedilmiştir.


Müminun Suresinin 30-31-32-33.ayetlerinde görüldüğü gibi tümü helak edilmiş ve yerine yeni nesiller getirilmiştir. Kur’an’da helak edilen kavimler,”Ad, Semud, Ress, Lut ve diğerleri ki bunlar Arap yarımadası ve Ortadoğu kavimleri olduğundan Arapların ve komşu kavimlerin bildikleri bilgilerdir. Ya bu bölgenin dışında olanlar.Yafes soyu olduğu söylenen kuzey kavimlerin helakı sonrası acaba Çinliler,Moğollar,Türkler, Tatarları, Kazaklar ve diğer kavimlerin atası bu cüce tanrı olmasın.? Korkunç bir benzerlik varda şüphelenmemek elde değil.Çünkü yukarıdaki Tevrat Ayetlerinden ;Yar:11:5-6-7-8-9’u ve Müminun suresi 30-31-32-33.ayetleri tekrar okuyunuz.Sadece dillerini değil ırklarını da karıştırmış olduğunu anlamaktayız.

Bu dönemden sonra insanların iktidar süreleri ile yaşamlarının da birden kısalmaya başladıklarını görüyoruz.

Uruk’un İlk Hanedanları


Geçiş Dönemi


E-ana’dan Mesh-ki-ang-gasher, Utu’nun oğlu: 324 yıl.
Mesh-ki-ang-gasher denize yürüdü ve gözden kayboldu.
Enmerkar, Uruk’u inşa etti: 420 yıl
Lugalbanda, çoban: 1200 yıl

Geçişin Tamamlanması


İnsan ömrünün birden kısaldığını görüyoruz.
Dumuzid, balıkçı: 100 yıl. Kiş’den En-Me-Barage-Si’yi ele geçirdi.
Gilgamesh, babası bir tür hayalet ve Kulaba’nın lordudur: 126 yıl.
Ur-Nungal: 30 yıl
Udul-Kalama: 15 yıl
La-Ba'shum: 9 yıl
En-Nun-Tarah-Ana: 8 yıl
Mesh-He: 36 yıl
Melem-Ana: 6 yıl
Lugal-Kitun: 36 yıl

Daha sonra Uruk yenilgiye uğradı ve kraliyet Urim tarafından alındı.


Ur’un İlk Hanedanları


Yaklaşık MÖ 25inci yüzyıl
Mesannepada: 80 yıl
Mesh-Ki-Ang-Nanna: 36 yıl
Elulu: 25 yıl
Balulu: 36 yıl

Daha sonra Urim yenilgiye uğradı ve kraliyet Awan tarafından alındı.


Erken Dönem Hanedanları III


[Yazıtlardan çok iyi bilinmesine karşı, Lagaş’ın 1inci dönem Hanedanlığı Kral Listesinde bulunmamaktadır.]


Awan hanedanları


Awan’ın üç kralı, toplam 356 yıl hükmettiler.
Daha sonra Awan yenilgiye uğradı ve Kraliyet Kiş tarafından alındı.

Kiş’in İkinci Hanedanları

Susuda: 201 yıl
Dadasig: 81 yıl
Mamagal, kayıkçı: 360 yıl
Kalbum: 195 yıl
Tuge: 360 yıl
Men-Nuna: 180 yıl
? : 290 yıl
Lugalngu: 360 yıl


Daha sonra Kiş yenilgiye uğradı ve kraliyet Hamazi tarafından alındı.


Hamazi
Hadanish: 360 yıl
Daha sonra Hamazi yenilgiye uğradı ve kraliyet Unug tarafından alındı.


Uruk’ın İkinci Hanedanları


En-Shakansha-Ana: 60 yıl
Lugal-Ure (ya da Lugal-Kinishe-Dudu): 120 yıl
Argandea: 7 yıl
Daha sonra Unug yenilgiye uğradı ve kraliyet Urim tarafından alındı.

Ur’un İkinci Hanedanları

Nani: 120 yıl
Mesh-Ki-Ang-Nanna: 48 yıl
? : 2 yıl

Daha sonra Urim yenilgiye uğradı ve kraliyet Adab tarafından alındı.


Adab
Lugal-Anne-Mundu: 90 yıl
Daha sonra Adab yenilgiye uğradı ve kraliyet Mari tarafından alındı.


Mari
Anbu: 30 yıl
Anba: 17 yıl
Bazi: 30 yıl
Zizi: 20 yıl
Limer, gudu rahip: 30 yıl
Sharrum-Iter: 9 yıl


Daha sonra Mari yenilgiye uğradı ve kraliyet Kiş tarafından alındı.


Kiş’in Üçüncü Hanedanları


Kug-Baba, kadın meyhane koruyucusu: 100 yıl
(Kral Listesindeki tek kadın)
Daha sonra Kiş yenilgiye uğradı ve kraliyet Akshak tarafından alındı.
Akshak
Unzi: 30 yıl
Undalulu: 6 yıl
Urur: 6 yıl
Puzur-Nirah: 20 yıl
Ishu-Il: 24 yıl
Shu-Sin: 7 yıl
Daha sonra Akshak yenilgiye uğradı ve kraliyet Kiş tarafından alındı.


Kiş’in Dördüncü Hanedanları
Puzur-Sin: 25 yıl
Ur-Zababa: 400 (6?) yıl
Zimudar: 30 yıl
Ussi-Watar: 7 yıl
Eshtar-Muti: 11 yıl
Ishme-Shamash: 11 yıl
Shu-Ilishu: 15 yıl
Nanniya, kuyumcu: 7 yıl.
Daha sonra Kiş yenilgiye uğradı ve kraliyet Unug tarafından alındı.
Uruk’un Üçüncü Hanedanları
Lugal-Zage-Si: 25 yıl
(MÖ 2259–MÖ 2235).

Akkad İmparatorluğu

Sargon, babası bir bahçıvandı, Ur-Zababa’nın sakisiydi, Agade’nin ilk imparatorudur, Agade’yi inşa etmiştir: 40 yıl
Rimush, Sargon’un en küçük oğlu: 9 yıl
Man-Ishtushu, Sargon’un en büyük oğlu: 15 yıl
Naram-Sin, Man-Ishtishu’nun oğlu: 56 yıl
Shar-Kali-Sharri, Naram-Sin’in oğlu: 25 yıl

Daha sonra kral kim oldu? Kral kim?


Igigi, Imi, Nanum, Ilulu: dördü birden sadece 3 yıl için hükümdarlık yaptı
Dudu: 21 yıl
Shu-turul, Dudu’nun oğlu: 15 yıl
Daha sonra Agade yenilgiye uğradı ve kraliyet Unug tarafından alındı.

Uruk’un Dördüncü Hanedanları

Ur-Ningin: 7 yıl
Ur-Gigir: 6 yıl
Kuda: 6 yıl
Puzur-Ili: 5 yıl
Ur-Utu (ya da Lugal-Melem): 25 yıl
Daha sonra Unug yenilgiye uğradı ve kraliyet Gutium tarafından alındı.


Gutian dönemi


Inkishush: 6 yıl
Zarlagab: 6 yıl
Shulme (ya da Yarlagash): 6 yıl
Silulumesh (ya da Silulu): 6 yıl
Inimabakesh (ya da Duga): 5 yıl
Igeshaush (ya da Ilu-An): 6 yıl
Yarlagab: 3 yıl
Ibate: 3 yıl
Yarla: 3 yıl
Kurum: 1 yıl
Apil-Kin: 3 yıl
La-Erabum: 2 yıl
Irarum: 2 yıl
Ibranum: 1 yıl
Hablum: 2 yıl
Puzur-Sin: 7 yıl
Yarlaganda: 7 yıl
? : 7 yıl
Tiriga: 40 gün

Uruk


Utu-hegal: çelişen tarihler vardır (427 yıl / 26 yıl / 7 yıl)
Ur’un Üçüncü Hanedanları


"Sümer Rönesansı"


Ur-Nammu: 18 yıl
MÖ 2065 ile MÖ 2047 arasında.
Shulgi: 46 yıl
MÖ 2047 ile MÖ 1999 arasında.
Amar-Sin: 9 yıl
Shu-Sin: 9 yıl
Ibbi-Sin: 24 yıl
Daha sonra Urim yenilgiye uğradı. Kraliyet Isin tarafından alındı.
İsin Hanedanlığı
Aşağı Mezopotamya’daki bağımsız Amorite devletleri. Hükümdarlık MÖ 1730’da sona ermektedir.

Ishbi-Erra: 33 yıl
Shu-ilishu: 20 yıl
Iddin-Dagan: 20 yıl
Ishme-Dagan: 20 yıl
Lipit-Eshtar: 11 yıl
Ur-Ninurta (Ishkur’un oğlu, bolluk yıllarına hükmetti, ve güzel bir hayat sürdü): 28 yıl
Bur-Sin: 5 yıl
Lipit-Enlil: 5 yıl
Erra-Imitti: 8 yıl
Enlil-Bani: 24 yıl
Zambiya: 3 yıl
Iter-Pisha: 4 yıl
Ur-Dul-Kuga: 4 yıl
Suen-magir: 11 yıl
Damiq-ilicu: 23 yıl

Kraliyetin hüküm sürdüğü 11 şehir vardır. Toplam 134 kral 28876 yıl süresince hükmetmiştir.
MÖ 26.ncı yy’a yani İ.Ö.2600’Ee kadar olan Sümer Krallar listesidir.
Güncel yazıtlarda bilinen pek çok hükümdar Kral Listesinde yoktur.

"Ikunum (?)
Tudiya (MÖ 2500)
Adamu
Yangi
Suhlamu
Harharu
Mandaru
Imsu
HAR-su
Didanu
Hana
Zuabu
Nuabu
Abazu
Belu
Azarah
Ushpia (MÖ 2020)

"İbranilerin ataları olan krallar"


Apiashal, Ushpia’nın oğlu
Hale, Apiashal’ın oğlu
Samani, Hale’nin oğlu
Hayani, Samani’nin oğlu
Ilu-Mer, Hayani’nin oğlu
Yakmesi, Ilu-Mer’in oğlu
Yakmeni, Yakmesi’nin oğlu
Yazkur-el, Yakmeni’nin oğlu
Ila-kabkaba, Yazkur-el’in oğlu
Aminu, Ila-kabkaba’nın oğlu
"Eponimleri yok edilen krallar(?)"
Sulili, Aminu’nun oğlu
Kikkia (MÖ 2000-MÖ 1985)
Akiya (MÖ 1985-MÖ 1970)
Puzur-Ashur I (MÖ 1970-MÖ 1960)
Shallim-ahhe (MÖ 1960-MÖ 1945)
Ilushuma (MÖ 1945-MÖ 1906) (güney Mezopotamya’ya yayıldı)

Eski Asur Dönemi]

Erishum I (MÖ 1906-MÖ 1867)
Ikunum (MÖ 1867-MÖ 1860)
(MÖ 1860-MÖ 1850) (Nimud tapınağı/kalesinde hükmetti)
Puzur-Ashur II (MÖ 1850-MÖ 1830)
Naram-Sin (MÖ 1830-MÖ 1815)
Erishum II (MÖ 1815-MÖ 1809)
Shamshi-Adad I (MÖ 1809-MÖ 1781)
Ishme-Dagan I (MÖ 1780-MÖ 1741)
Mut-Ashkur (MÖ 1730-MÖ 1720)
Rimush (MÖ 1720-MÖ 1710)
Asinum (MÖ 1710-MÖ 1706)
anarşi (MÖ 1706-MÖ 1700)
Assur-dugul "hiçbir kralın oğlu değildir, hükümdarlığa uygun değildir"
Assur-apla-idi (hiçbri kralın oğlu olmayan ilk kral)
Nasir-Sin
Sin-namir
Ibqi-Ishtar
Adad-salulu
Adasi
Belu-bani (MÖ 1700-MÖ 1691)
Libaia (MÖ 1690-MÖ 1674)
Sharma-Adad I (MÖ 1673-MÖ 1662)
Iptar-Sin (MÖ 1661-MÖ 1650)
Bazaia (MÖ 1649-MÖ 1622)
Lullaia (MÖ 1621-MÖ 1618)
Shu-Ninua (MÖ 1615-MÖ 1602)
Sharma-Adad II (MÖ 1601-MÖ 1598)
Erishum III (MÖ 1598-MÖ 1586')
Shamshi-Adad II (MÖ 1567-MÖ 1561)
Ishme-Dagan II (MÖ 1561-MÖ 1545)
Shamshi-Adad III (MÖ 1545-MÖ 1529)
Ashur-nirari I (MÖ 1529-MÖ 1503)
Puzur-Ashur III (MÖ 1503-MÖ 1479)
Enlil-nasir I (MÖ 1479-MÖ 1466)
Nur-ili (MÖ 1466-MÖ 1454)
Ashur-shaduni (MÖ 1454)
Ashur-rabi I (MÖ 1453-MÖ 1435)
Ashur-nadin-ahhe I (MÖ 1435-MÖ 1420)
Enlil-nasir II (MÖ 1420-MÖ 1414)
Ashur-nirari II (MÖ 1414-MÖ 1407)
Ashur-bel-nisheshu (MÖ 1407-MÖ 1398)
Ashur-rim-nisheshu (MÖ 1398-MÖ 1390)
Ashur-nadin-ahhe II (MÖ 1390-MÖ 1380)

Orta Asur Dönemi

Eriba-Adad I (MÖ 1380-MÖ 1353)
Ashur-uballit I (MÖ 1353-MÖ 1317)
Enlil-nirari (MÖ 1317-MÖ 1307)
Arik-den-ili (MÖ 1307-MÖ 1295)
Adad-nirari I (MÖ 1295-MÖ 1263)
Shalmaneser I (MÖ 1263-MÖ 1233)
Tukulti-Ninurta I (MÖ 1233-MÖ 1196)
Ashur-nadin-apli (MÖ 1196-MÖ 1193)
Ashur-nirari III (MÖ 1193-MÖ 1187)
Enlil-kudurri-usur (MÖ 1187-MÖ 1182)
Ninurta-apal-Ekur (MÖ 1182-MÖ 1179)
Ashur-Dan I (MÖ 1179-MÖ 1133)
Ninurta-tukulti-Ashur (MÖ 1133)
Mutakkil-nusku (MÖ 1133)
Ashur-resh-ishi I (MÖ 1133-MÖ 1115)
I (MÖ 1115-MÖ 1076)
Asharid-apal-Ekur (MÖ 1076-MÖ 1074)
Ashur-bel-kala (MÖ 1074-MÖ 1056)
Eriba-Adad II (MÖ 1056-MÖ 1054)
Shamshi-Adad IV (MÖ 1054-MÖ 1050)
Ashur-nasir-pal I (MÖ 1050-MÖ 1031)
(MÖ 1031-MÖ 1019)
Ashur-nirari IV (MÖ 1019-MÖ 1013)
Ashur-rabi II (MÖ 1013-MÖ 972)
Ashur-resh-ishi II (MÖ 972-MÖ 967)
(MÖ 967-MÖ 935)
Ashur-Dan II (MÖ 935-MÖ 912)

Yeni Asur Dönemi

Adad-nirari II (MÖ 912 – MÖ 891)
Tukulti-Ninurta II (MÖ 891 – MÖ 884)
Ashur-nasir-pal II (MÖ 884 – MÖ 859)
Shalmaneser III (MÖ 859 – MÖ 824)
Shamshi-Adad V (MÖ 822 – MÖ 811)
Adad-nirari III (MÖ 811 – MÖ 783)
(Semiramis), vekaleten, (MÖ 811 – MÖ 805)
Shalmaneser IV (MÖ 783 – MÖ 773)
Ashur-Dan III (MÖ 773 – MÖ 755)
Ashur-nirari V (MÖ 755 – MÖ 745)
Tiglath-Pileser III (MÖ 745 – MÖ 727)
Shalmaneser V (MÖ 727 – MÖ 722)

Asur Kral Listesi olarak bilinen dökümanın sonu; bundan sonraki krallar liste düzenlendikten sonra hükümdarlık yapmışlardır.


(MÖ 722 – MÖ 705)
Sennacherib (MÖ 705 – MÖ 681)
Esarhaddon (MÖ 681 – MÖ 669)
Ashurbanipal (MÖ 669 – MÖ 631 ya da MÖ 627)
Ashur-etil-ilani (MÖ 631/MÖ 627 – MÖ 623) (631-627 yılları arasında babası Ashurbanipal yerine vekillik yapmıştır)
Sin-shumu-lishir (MÖ 623)
Sin-shar-ishkun (MÖ 623 – MÖ 612)

MÖ 612’de, Asur başkenti Nineveh Babillilerin eline geçti; Mısır’lılar tarafından desteklenen Asurlu bir general Harran’dan Asur yönetimini birkaç yıl daha sürdürdü. Bu kişi Ashur-uballit II idi.
Ashur-uballit II (MÖ 612- MÖ 609)


FAKAT ALLAH TUFAN SONRASINDA YARATTIĞI BU KAVİMLERİ DE YOK EDECEKTİR


M.Ö.600 sonrasına ait bir liste mevcut olmadığından liste sona eriyor.Kur’andan sadece kısaca birkaç cümle bulabiliyoruz.Çünkü,Bakara 97’ye göre önceki unutturulmamış veya değiştirilmemiş bilgileri tekrar etmeyeceğini belirtiyor.Bu yüzden Müslümanların gocunması gereken bir şey yoktur.Zaten Allah bunları pek sevmemiş görünüyor.İşte sözleri;


FURKAN SURESİ:


37- AD VE Semud ile Ress’lileri ve bunların arasında bir çok nesilleri de yok ettik.
38- Hepsine örnekler vermiştik ama bizi dinlemedikleri için hepsini kırdık geçirdik

Yüce Kur’an da daha sert ifadelerle helak edişleri defalarca anlatmaktadır.

A’RAF SURESİ: 4-Nice yurtlar helak ettik. Azabımız gece veya gündüz dinlenirken geldi onlara.
5-Kendilerine azabımız geldiğinde “Biz gerçekten zalimler idik” dediler ve başka sözleri de olmadı.

Bundan sonra da kavimlerin helakı devam etmektedir.

Örn.Lut kavmi,Kenanlıların kılıçtan geçirilmeleri,Mısır hanedanlarının son bulması gibi sürüp gitmektedir.

Buraya kadar nesillerin değişim işlemleri ve unutturma eylemleri sürmüş olmalı. Buradan itibaren de yeryüzüne yayma dönemi başlıyor olmalı..

137-Sizden önce neler gelip geçmiştir.Dünyayı gezin de Peygamberleri yalanlayanların sonunu görün


Bence İranlılar çok küçük değişikliklerle bu güne kadar varlıklarını koruyan nadir asil milletlerdendir.Bence Tanrılarının yolunda en doğru gidenler grubundan sayabiliriz.Çünkü onlardan sonra yaratılan bir çok kavim helak olup gittiler.


AHKAF SURESİ: 3-Biz gökleri ve yeri ve her ikisinin arasındakileri ancak hak üzre ve belirli bir süre için yarattık. İnkarcılar uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.
24- ( Ad kavmi) O azabı vadilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde görünce “Bu bize yağmur yağdıracaktır” Dediler. Hud dedi ki ;” Hayır,bu çarçabuk gelmesini istediğiniz şeydir.Bir rüzgardır ki bu, onda elem verici bir azap vardır. ( Duhan S.:10-11-15-16—Araplara tehdit-)
27- Gerçek şu ki biz çevrenizdeki ülkeleri de yok ettik.Belki doğru yola dönerler diye ayetleri tekrar tekrar açıkladık.
35/5- Öyle ya yoldan çıkmış olanlardan başkası helak edilir mi

Buraya kadar insanların evrimleştirilmeleri tamamlanır.

Daha,başlangıçta Hz.İbrahim'in sağlığında ,eşcinsellikleri yüzünden yok edilen Sodom ve Gomora Halklarının,Lut Peygamberin evine misafir gelen iki meleğe toplu tecavüz etme girişimlerini ve yok edilişlerini okuyoruz.

(İbrahim) Avram'la Lut'un Ayrılması

BÖLÜM 13

Yar.13: 12 Avram Kenan topraklarında kaldı. Lut ovadaki kentlerin arasına yerleşti, Sodom'a yakın bir yere çadır kurdu.
Yar.13: 13 Sodom halkı çok kötüydü. RAB'be karşı büyük günah işliyordu.

Üç Konuk
BÖLÜM 18
İbrahim Sodom için Yalvarıyor

Yar.18: 16 Adamlar oradan ayrılırken Sodom'a doğru baktılar. İbrahim onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu.
Yar.18: 17 RAB, "Yapacağım şeyi İbrahim'den mi gizleyeceğim?" dedi,
Yar.18: 20 Sonra İbrahim'e, "Sodom ve Gomora büyük suçlama altında" dedi, "Günahları çok ağır.
Yar.18: 21 Onun için inip bakacağım. Duyduğum suçlamalar doğru mu, değil mi göreceğim. Bunları yapıp yapmadıklarını anlayacağım."
Yar.18: 22 Adamlar oradan ayrılıp Sodom'a doğru gittiler. Ama İbrahim RAB'bin huzurunda kaldı
Yar.18: 22 Adamlar oradan ayrılıp Sodom'a doğru gittiler. Ama İbrahim RAB'bin huzurunda kaldı

Sodom ve Gomora'nın Yıkılışı

BÖLÜM 19

Yar.19: 1 İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak,
Yar.19: 2 "Efendilerim" dedi, "Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz." Melekler, "Olmaz" dediler, "Geceyi kent meydanında geçireceğiz."
Yar.19: 3 Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler.
Yar.19: 4 Onlar yatmadan, kentin erkekleri -Sodom'un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler- evi sardı.
Yar.19: 5 Lut'a seslenerek, "Bu gece sana gelen adamlar nerede?" diye sordular, "Getir onları da yatalım."
Yar.19: 6 Lut dışarı çıktı, arkasından kapıyı kapadı.
Yar.19: 7 "Kardeşler, lütfen bu kötülüğü yapmayın" dedi,
Yar.19: 8 "Erkek yüzü görmemiş iki kızım var. Size onları getireyim, ne isterseniz yapın. Yeter ki, bu adamlara dokunmayın. Çünkü onlar konuğumdur, çatımın altına geldiler."
Yar.19: 9 Adamlar, "Çekil önümüzden!" diye karşılık verdiler, "Adam buraya dışarıdan geldi, şimdi yargıçlık taslıyor! Sana daha beterini yaparız." Lut'u ite kaka kapıyı kırmaya davrandılar.
Yar.19: 10 Ama içerideki adamlar uzanıp Lut'u evin içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar.
Yar.19: 11 Kapıya dayanan adamları, büyük küçük hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.
Yar.19: 15 Tan ağarırken melekler Lut'a, "Karınla iki kızını al, hemen buradan uzaklaş" diye üstelediler, "Yoksa kent cezasını bulurken sen de canından olursun."
Yar.19: 16 Lut ağır davrandı, ama RAB ona acıdı. Adamlar Lut'la karısının ve iki kızının elinden tutup onları kentin dışına çıkardılar.
Yar.19: 24 RAB Sodom ve Gomora'nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı.
Yar.19: 25 Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti.
Yar.19: 26 Ancak Lut'un peşisıra gelen karısı dönüp geriye bakınca tuz kesildi.
Yar.19: 27 İbrahim sabah erkenden kalkıp önceki gün RAB'bin huzurunda durduğu yere gitti.
Yar.19: 28 Sodom ve Gomora'ya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu.
Yar.19: 29 Tanrı ovadaki kentleri yok ederken İbrahim'i anımsamış ve Lut'un yaşadığı kentleri yok ederken Lut'u bu felaketin dışına çıkarmıştı.

Bu olay Kur'anın Kamer Suresinde de doğrulanır.

Buyurun;

33- Lut Milleti de uyarıcı peygamberini yalanladı.
34- Biz de üzerine taş yağdıran bir fiırtına gönderdik.Ancak Lut ailesini bir seher vakti kurtardık
37- Ve Lut’un konukları olan meleklere tecavüz etmeye kalkıştılar. Biz de onların gözlerini silme kör ederek “Şimdi tadın azabımı ve uyarılarımı tadın dedik."
Aşağıdaki ayetlerde de Lut Kavminin yok edilişinden Allah.CC'nin memnuniyetini okuyoruz.


NECM SURESİ


5- O’na ( peygambere) gücü pek çok olan cebrail öğretti.
6- Üstün akla sahip melektir o.Hemen asıl suretine girip doğruldu
53- Lut kavminin şehirlerini de yere batıran O’dur.
54- Onları gömdükçe gömdü yere.
Tevrat daha sonra cinsel yaşamla ilgili düzenlemeleri yapıldığı ayetlerde de;

Yasak İlişkiler
BÖLÜM 18

Lev.18: 22 Kadınla yatar gibi bir erkekle yatma. Bu iğrençtir;
diyerek eşcinselliği iğrenç bulduğunu ve ;

Günahın Bedeli
BÖLÜM 20'de ;

Lev.20: 13 Bir erkek başka bir erkekle cinsel ilişki kurarsa, ikisi de iğrençlik etmiş olur. Kesinlikle öldürülecekler. Ölümü hak etmişlerdir.
"Ölüm cezası gerektiren bir suç olduğunu okuyoruz.

Aşağıdaki ayetlerde ise Allah'ın,eşcinsellik ve putperestlikten nefret etmesinden dolayı bunları yeryüzünden silmeye karar verdiği için İbrahim neslini seçtiğini anlıyoruz.

Ayetler yoruma meydan vermeyecek kadar açıktır.Buyurunuz;

Şimdi Yukarıda Sümer Gök Tanrısı Enlil’in İnsanlardan şikayetine bakalım.Bu dinlerin kaynağının “bir olduğunu” gösteren, birebir oturan bir gerçektir.Anlaşılması için burada da tekrar ediyorum.

”Diyar genişledi,halk çoğaldı
Diyarda vahşi boğalar gibi yayıldılar
Tanrı onların çiftleşmelerinden rahatsız oldu
Tanrı Enlil onların seslerini duydu.
Ve büyük Tanrılara dedi ki;
İnsanoğlunun sesleri artık bunaltıcı hale geldi.
Çiftleşmeleri beni uykumdan etti.”
İnsanlık için ceza isteyen Enlil’in bu isteğinin ardından,insanları ve davarlarını etkileyen hastalıklar görülmeye başlar.Veba,diğer salgınlar,baş ağrıları ve baş dönmeleri,titremeler,yüksek ateş baş gösterir.
Hz.İbrahim ve Kavminin seçiliş nedeni Tevrat'a göre sadece bu yasak ilişkilerdir.Sümer tabletleri de Kur'an da Kamer suresinde bunu doğruluyor.Tanrının insanların eşcinselliklerinden tiksinti duyması olayı var.

Yasak İlişkiler
BÖLÜM 18

Lev.18: 24 "Bu davranışların hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin. Çünkü önünüzden kovacağım uluslar böyle kirlendiler.
Lev.18: 25 Onların yüzünden ülke bile kirlendi. Günahından ötürü ülkeyi cezalandırdım. Ülke, üzerinde yaşayan halkı kusuyor.
Lev.18: 27 Sizden önce bu ülkede yaşayan insanlar bütün bu iğrençlikleri yaparak ülkeyi kirlettiler.
Lev.18: 28 Eğer siz de ülkeyi kirletirseniz, ülke sizden önceki uluslara yaptığı gibi sizi de kusar.

Günahın Bedeli
BÖLÜM 20

NEFRETİN SEBEBİ;

Lev.20: 23 Önünüzden kovacağım ulusların törelerine göre yaşamayacaksınız. Çünkü onlar bütün bu kötülükleri yaptılar. Bu yüzden onlardan nefret ettim. "
Allah,Tevrat'ta Akdenizden Fırat'a kadar İsrail'e vaad edilen Kenan (Ham'ın oğlu) topraklarının sınırlarını belirtirken bu bölgeyi kutsal saymaktadır (Bereket Hilali) ve bölge halkının eşcinsel yaşam geleneğini yıkmak için İbrahim neslini seçtiğini açıkça belirtir.


İsraillilerin önünden kovulan onlarca ulusun tümü de eşcinseldir veya bu sapıklık aşırı yaygındır.Tanrı'ya göre adeta günahın temelini eşcinsel sapıklık oluşturmaktadır.

Anlaşıldığı gibi zaten Allah tarafından "ulus olarak yok edilişe" ve yakılarak öldürülmmeye" mahkum edilmişlerdir.
Allah’ın İbrahim ve onun neslini seçmesinin amacı bu ayetlerde açıkça ortaya çıkmaktadır.
Ama İncil ve Kur'an da bir konu bu işi sulandırmaktadır.İşte buyurunuz;
Ve Bingo Allah’a kurtulmalık karşılığında “Bakire oğlanlar” sunuluyor.;

İncil’e göre Tanrı kulampara mı?


Vahiy-Kuzu ve Kurtulanlar 1-5; Sonra Sion Dağında Kuzuyu (Allah-İsa) ve onunla birlikte 144.000 kişinin durduğunu gördüm.Alınlarında Kuzunun ve Babasının adı var.Ardından çağlayan suların ve güçlü gök gürlemesinin sesini andıran bir ses duydum gökten.Duyduğum ses harp çalan çalgıcıların çalgı sesini andırıyordu.Tahtın dört yaratığın ve ihtiyarların önünde yeni bir ezgi söylüyorlardı.
Yeryüzünden kurtulmalık karşılığında sağlanan 144.000 kişiden başka hiç kimse bu ezgiyi öğrenemiyordu.
Bunlar kadınlarla ilişki sonucu lekelenmeyenlerdir Çünkü kız oğlan kızdırlar” Kuzu her nereye giderse Onun ardı sıra gidenlerdir.İnsanlık içinden Tanrıya ve Kuzuya kurtulmalık karşılığında sağlanan ilk üründürler.
Ağızlarında hiçbir yalan bulunmadı.Suçsuzdurlar.

Kur’anda Cennette “Oğlan” var mı?

Kuran-Vakıa Suresi:
11-İşte yüksek dereceler yaklaştırılanlar.
12-Nimet cennetlerindedirler.
17-Çevrelerinde ölümsüzlüğe erdirilmiş gençler (gılmanlar-oğlanlar) dolaşırlar.
Bu iki dinden alınan örnek eski Yunanlıların yani İbrani olmayan ortadoğu kavimlerinin tanrılarına benzemek için vücut geliştirdiklerini ve onlar gibi yaşamak için eşcinsel olduklarını,kadınları sadece nesil üretmek için kullandıklarını yazan tarihçileri haklı çıkartıyor.


Avrupa'lı gaylerin kendilerini kanatlı melek olarak resmetmeleri de demek buradan geliyor.Allah'a cennet için sunulacak kutsal hediyeler bunlar mı olacak?Bu din işleri karma karış.Bir yerde yasakla öte yandan teşvik et.Bu nasıl iş anlayan beri gelsin.


Ben bu Allah'ın ne yapmak istediğini anlamış değilim.Ya siz?
İsrail’in sınırlarını belirlerken de özellikle dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da Fırat ve Akdeniz arasında onlara yer vermektedir.Nuh peygamberin oğlu Ham oğlu Kenan neslinin yaşadığı topraklardır bu yerler.

Yas.11: 24 Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan'a, Fırat Irmağı'ndan Akdeniz'e kadar uzanacak.
Yas.11: 25 Hiç kimse size karşı koyamayacak. Tanrınız RAB, size verdiği söz uyarınca, ayak basacağınız her yere dehşetinizi, korkunuzu saçacaktır.
Yas.12: 16 Ancak kan yemeyeceksiniz. Kanı su gibi toprağa akıtacaksınız.
Yahudilere bu topraklarda yaşayanlara acımayı yasaklar.Kadın,çocuk,hamile demeden yahudilere bu bölgenin insanlarını kıydırır.Kendi de melekleri ile yardımlarda bulunur.Hatta;


ALLAH GÜNEŞ VE AY’I DURDURUYOR.


Yeşu.10: 12 RAB'bin Amorlular'ı İsrailliler'in karşısında bozguna uğrattığı gün Yeşu halkın önünde RAB'be şöyle seslendi: "Dur, ey güneş, Givon üzerinde Ve ay, sen de Ayalon Vadisi'nde."
Yeşu.10: 13 Halk, düşmanlarından öcünü alıncaya dek güneş durdu, ay da yerinde kaldı. Bu olay Yaşar Kitabı'nda da yazılıdır. Güneş, yaklaşık bir gün boyunca göğün ortasında durdu, batmakta gecikti.
Yeşu.10: 14 Ne bundan önce, ne de sonra RAB'bin bir insanın dileğini işittiği o günkü gibi bir gün olmamıştır. Çünkü RAB İsrail'den yana savaştı.
Amacı,insanın ilk yaratılış bölgesi olan,GanjNehri (Hindistan) ile Nil nehri (Mısır) arasındaki “Bereket Hilali” adı ile bilinen bölgede evrensel ahlaka uygun insan yaşamını kurmak olsa gerektir.


Alt resimde bu haritayı görüyorsunuz.


Bir fikir verebilmek içinde aşağıdaki eski milletler hakkında bilgi veren haritayı da verdim.



DİĞER MİLLETLERİN TANRILARI GİTMİŞ
PUTLAR GERÇEK MİYDİ?

YAHUDİLERİN KORKUSU

Yahudiler kendilerinden kat be kat cüsseli ve savaşçı yarı tanrı veya küçük tanrılar olarak bildikleri Nefiller ile Anaklılar'a karşı savaşmaktan korkarlar ve kırk yıl çölde dolaşma cezası alırlar.Bu kadar zamanda çarıkları bile eskimez.Gökten inen bıldırcınla da beslenirler.

Yahudileri korkutan kişiler ise 250 kişilik kabileleri ve hayvanları ile birlikte toprak tarafından yutulurlar.

Say.12: 6 RAB onlara seslendi: "Sözlerime kulak verin: Eğer aranızda bir peygamber varsa, Ben RAB görümde kendimi ona tanıtır, Onunla düşte konuşurum.(*)
(*)Kuran-ı Kerim-Bakara Suresi:242-Peygamberlerden bir kısmını ötekilerden üstün ettik.Onlardan Allah kimileriyle konuştu,kimilerinin de derecelerini yükseltti.

Say.12: 7 Ama kulum Musa öyle değildir. O bütün evimde sadıktır.
Say.12: 9 RAB onlara öfkelenip oradan gitti.
Say.12: 10 Bulut çadırın üzerinden ayrıldığında Miryam deri hastalığına yakalanmış, kar gibi bembeyaz olmuştu. Harun Miryam'a baktı, deri hastalığına yakalandığını gördü.
Say.13: 32 Araştırdıkları ülke hakkında İsrailliler arasında kötü haber yayarak, "Boydan boya araştırdığımız ülke, içinde yaşayanları yiyip bitiren bir ülkedir" dediler, "Üstelik orada gördüğümüz herkes uzun boyluydu.
Say.13: 33 Nefiller'i, Nefiller'in soyundan gelen Anaklılar'ı gördük. Onların yanında kendimizi çekirge gibi hissettik,(*) onlara da öyle göründük
(*)Cüce Mısır Tanrısı Bes'in yanında insanın hali "çekirge" benzetmesine ne kadar uygun değil mi?
İstanbul Arkeoloji Muzesinde de ana bina girişinde gördüğünüz dev Bes heykeli yanında da kendinizi çekirge gibi hissedersiniz.O kadar büyüktür.
Tevrat'ın yukarıda yazılı olan Babilin Yok Edilişi ile ilgili ayetlerine göre,insanlar batıdan doğuya doğru sürülürken,Mezopotamya'da Babil şehrini kurup kule yaparak tanrıları endişelendirirler,tanrıların toplu operasyonu ile dağıtılıp ve öldürülürler.Kalanlar da her biri, ayrı bir uzaylı Tanrı soyundan biri ile evlenmeye zorlanırlar.Böylece de Milletler yaratılmış olur.İlgili Tevrat ayeti bunu çok net anlatır.Ama insanları uyandırmamak için de oldukça kısa keser.


Sümer tabletlerinde ise ,kendi insanlaırnın 190.000 yıl dünyada ağır işlerde çalışmaları sonucu yaptıkları isyana hak veren bu uzaylı kavimler sonunda yeryüzünde mevcut canlılarla kendi genlerini karıştırarak Adapa'yı yaratırlar. Yani İlk İnsan "Adam"idi.


Cennetten kovma dümeninden sonrada onları, köle olarak kullanırlar, adını da köle anlamına gelen "Kul" koyarlar.Bunu önceki sayfalarda ,Tevrat, Kuran,Enuma Eliş destanı alıntılarında yazmıştım.


Dünyada artık işlerine yarayan pek bir şey kalmadığından kendi yurtları olan Cennete dönerler ve bizi de aralarındaki anlaşmazllık sonucu yok edemeyince başımıza gözcü koyarlar.


İbrahim peygamber zamanı bu gelişmelerin başladığı zamanlara daha yakındır.


Hz.Musa zamanında aşağıdaki tevrat hikayesinde meydana gelen konu ise bunu öyle bir delillerdirmektedir ki,üstüne Kurâ??anın ayeti de eklenince artık "Bingo" diyesiniz geliyor.


Yasa Bölüm 4

Yas.4: 7 Tanrımız RAB her çağırdığımızda bize yakın olur. Tanrısı kendisine böylesine yakın olan başka bir büyük ulus var mı?
Say.14: 9 Ancak RAB'be karşı gelmeyin. Orada yaşayan halktan korkmayın. Onları ekmek yer gibi yiyip bitireceğiz.
Koruyucuları onları bırakıp gitti.(*) Ama RAB bizimledir. Onlardan korkmayın!"
(*)Kur'an-yunus Suresi 29-â?? Orada HERKESE DÜNYADA YAPMIŞ OLDUKLARI bildirilir ve gerçek mevlaları olan Allahâ??a döndürülürler.(*)." Uydurdukları ve uydukları putlar onları bırakıp kaçmışlardır".

Şimdi de Oğuz Kaan Kara Han Yaratılış Destanı:

Bütün bunlardan sonra Kara Han, insanlara: "Ben size mal verdim, aş verdim; yer yüzünde iyi, güzel, temiz ne varsa verdim, yardımcınız oldum, siz de iyilik yapınız. Ben göklerime çekileceğim, belki bir daha dönmeyeceğim." dedi. Arkasından yardımcı ruhlarına: "Gün Aşan, sen, içki içip aklını yitirenleri; körpecik çocukları, kısrak yavrularını inek buzağılarını koru, onlara kötülük gelmesin. Sağlığında iyilik yapmış olanların ruhlarını yanına al, intihar edenlerinkini alma. Zenginlerin malına göz dikenleri, hırsızlan, başkalarına düşmanlık edenleri koruma. Benim için, bir de Hâkanları ile Yurtları(*) için savaşıp ölenlerin ruhlarını da yanına al, benim yanıma getir


(*)ENFAL SURESİ-74- İnananlar ve yurtlarından göçenler ,Allah yolunda savaşanlar,bunları yer yurt sahibi yapanlar büyük sevaba girmiş olurlar.Gerçekten inanmış olanlar bunlardır. Ve kendilerine sonsuz bağışlanma ile tükenmez rızık vardır.


İnsanlar! Size yardım ettim, sizden kötü ruhları uzaklaştırdım. Onlar insanlara yaklaşırlarsa insanlar onlara yiyecek versinler, ama o kötü ruhların yemeklerinden yemesinler, yerlerse onlardan olurlar.(*)


(*)Kuran-NAHL SURESİ:118- Allah size ancak leşi,kanı,domuz etini ve Allahâ??tan başkasının adına kesilenleri haram kılmıştır.Darda kalanlar aşırı gitmemek ve başkasının hakkına el atmamak kaydıyla bunun dışındadır.Şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.





Şimdi ben aranızdan ayrılıyorum ama yine geleceğim beni unutmayınız, geri gelmez sanmayınız. Tekrar geldiğimde iyiliklerinizin ve kötülüklerinizin hesabını göreceğim.Şimdilik benim yerimde Ağca Dağ, Ulu Kişi ve Gün Aşan kalacaklar, sizlere yardımcı olacaklar.


RAB, BAŞKA TANRI İÇİNDE YAHUDİLERDEN KURBAN İSTİYOR


Levililer Bölüm 16!

Lev.16: 6 "Harun boğayı kendisi için günah sunusu olarak sunacak. Böylece kendisinin ve ailesinin günahlarını bağışlatacak.
Lev.16: 7 Sonra iki tekeyi alıp RAB'bin huzuruna, Buluşma Çadırı'nın giriş bölümüne götürecek.
Lev.16: 8 İkisi üzerine kura çekecek. Biri RAB için, biri Azazel için.
Lev.16: 9 Harun kurada RAB'be düşen tekeyi getirip günah sunusu olarak sunacak.
Lev.16: 10 Azazel'e düşen tekeyi ise halkın günahlarını bağışlatmak için canlı olarak RAB'be sunacak. Onu çöle salıp Azazel'e gönderecek.
*) Bize Din derslerinde ve bu konuyu işleyen her türlü yazılı ve görsel basında eskilerin taptıkları Tanrıların yani Putların uydurma ve hayal ürünü oldukları hep anlatılagelmiştir. Bazıları uydurma da olsa çoğunun gerçek olduğunu yukarıdaki Tevrat ve Kurâ??an ayetleri de doğrulamaktadır.Tevrat ile başlayan "Tek Tanrı'ya tapma geleneği Kurânla sürmüştür.Demek ki PUTlar gerçekmiş.


"Diğer milletlerin koruyucuları olan tanrılar "cennete yani gezegenlerine geri döndü.Okuduğunuz gibi Tevratın bu cümlesini Kur'an da doğrulamaktadır.Bir de Tevrat değişti derler.
Nöbetçi kalan da düzenden memnun olmadığı için istediği gibi bir evrimsel gelişme yaratıyor "düşüncesine neden olan bir ayet.


PAPA 16.BENEDİKTUS'un iki yıl önce yaptığı açıklama ;


"Tevrat ve Kur'an İbrani kavmine gelmiştir.Türkler ise ayrı kavim oldukları için Müslüman olmakla kayıp oldular."
Say.16: 19 Korah bütün topluluğu Musa'yla Harun'un karşısında Buluşma Çadırı'nın giriş bölümünde toplayınca, RAB'bin görkemi bütün topluluğa göründü.

Daha sonra Tanrı soyu olan Nefiller ve onların insanlarla evliliklerinden üreyen devler olan"Anak'lıların bitirildiklerini,birazının da diğer kavimlerinin topraklarında yaşamaya devam ettiklerini yine Tevrat'tan okuyoruz;


ANAKLILAR BİTİRİLİYOR




Yeşu.11: 21 Yeşu bundan sonra Anaklılar'ın üzerine yürüdü. Onları dağlık bölgeden, Hevron, Devir ve Anav'dan, Yahuda ve İsrail'in bütün dağlık bölgelerinden söküp attı. Kentleriyle birlikte onları tümüyle yok etti.


Yeşu.11: 22 İsrailliler'in elindeki topraklarda hiç Anaklı kalmadı. Yalnız Gazze, Gat ve Aşdot'ta sağ kalanlar oldu.


ALLAH’IN ORDULARI
BÖLÜM 32
ALLAH’IN ORDUGAHI

Yar.32: 1 Yakup yoluna devam ederken, Tanrı'nın melekleriyle karşılaştı.
Yar.32: 2 Onları görünce, "Tanrı'nın ordugahı bu" diyerek oraya Mahanayim adını verdi.
D Not 32:2 "Mahanayim": "İki ordugah" anlamına gelir. Yakup Esav'la Karşılaşmaya Hazırlanıyor
Say.22: 31 Bundan sonra RAB Balam'ın gözlerini açtı. Balam yalın kılıç

ALLAH’IN ORDUSUNUN KOMUTANI GÖRÜNÜYOR.

Yeşu.5: 13 Yeşu Eriha'nın yakınındaydı. Başını kaldırınca önünde, kılıcını çekmiş bir adam gördü. Ona yaklaşarak, "Sen bizden misin, karşı taraftan mı?" diye sordu.
Yeşu.5: 14 Adam, "Hiçbiri" dedi, "Ben RAB'bin ordusunun komutanıyım. Şimdi geldim." O zaman Yeşu yüzüstü yere kapanıp ona tapındı. "Efendimin kuluna buyruğu nedir?" diye sordu.
Yeşu.5: 15 RAB'bin ordusunun komutanı, "Çarığını çıkar" dedi, "Çünkü bastığın yer kutsaldır." Yeşu söyleneni yaptı.
Yeruşalim Cezalandırılıyor (Kudüs)


BÖLÜM 9

Hez.9: 1 Sonra yüksek sesle, "Kenti cezalandıracak olanlar, ellerinde
Hez.9: 2 Kuzeye bakan yukarı kapı yolundan altı kişinin geldiğini

Allah orduları ile Yahudileri kıyımdan geçiriyor;
Tevrat;Hez.9: 4 "Yeruşalim Kenti'nin içinden geç, orada yapılan iğrenç
Hez.9: 5 Öbürlerine, "Kent boyunca onu izleyin ve kimseye acımadan,
Hez.9: 6 "Yaşlıyı, genci, genç kızı, kadını, çocukları öldürün. Yalnız alınlarında işaret olanlara dokunmayın. İşe tapınağımdan başlayın." Onlar da tapınağın önünde duran İsrail ileri gelenlerinden işe başladılar.
(*) Kıyamet günü işaretleri nasıl koyacakları hakkında bir teknoloji geliştirmişlerdir umarım.
Hez.9: 11 Derken keten giysili(*), belinde yazı takımı olan adam,
(*2)"Kuranda bu ayet de "Katip Melekler" olarak tasdik edilir:


İNFİTAR SURESİ:

9-Hayır,hayır, siz ısrarla dini yalanlıyorsunuz.
10-Oysa üzerinizde gözetleyici melekler var.
11-Değerli katip melekler.
12-Her ne yaparsanız bilirler"

FETİH SURESİ
7-Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah’ındır.Allah güçlü olandır,hüküm ve hikmet sahibidir.

İncil-Vahiy-13-21:

Altıncı boruyu melek öttürdü.Tanrı'nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan gelen bir ses duydum.Elinde boru tutan altıncı meleğe "Büyük Fırat ırmağı yanında bağlı duran dört meleği çöz" dedi.İnsanların üçte birini öldürmek amacıyla bu saat,bu gü,bu ay,bu yıl için hazırlanmış dört melek çözüldü." Atlı orduların sayısı "İKİ YÜZ MİLYONDU" Onların sayısının işittim.Görmemde atları ve binicilerini işte böyle gördüm.Savaş giysileri ateş,gökyakut ve kükürt rengindeydi.Atların başı aslanların başı gibiydi.Ağızalrından ateş,duman ve kükürt çıkıyordu.Bu üç büyük sıkıntı yüzünden insanların üçte biri öldürüldü.....


( Allah kime karşı ordu besliyor.Her yerde her zaman hazır ve nazır olan,her şeyi gören,duyan bilen,kaderini tayin eden,”ol” demekle her şeyi yaratıp yok eden sınırsız ilimlerin sahibi ,yaratıklarına şah damarından yakın olan Allah KİME KARŞI ORDU BESLİYOR? Neden? Bu tanımlanan gerçek Allah mı? Yoksa Uzaylı işgalci bir kavim Lideri mi?)


HİCR SURESİ


100-Hicr halkı da peygamberi yalanlamıştı.
102- Dağlarda güven içinde ev yontuyorlardı.
103- Sabaha karşı korkunç çığlık onları yakalayıverdi
104- Yaptıkları kendilerini koruyamadı.
Kur'an ve Tevrat ayetlerinde daha bir çok olayın anlatımında iki kitap biribirni doğrular..İşte;


TEVRAT-SAY- BÖLÜM 24
KAYALARA EV YAPANLAR DA ÖLECEK

Say.24: 21 Kenliler'i görünce de şu bildiriyi iletti:
Say.24: 22 Ama, ey Kenliler, Asurlular sizi tutsak edince,
Say.24: 23 Balam bildirisini iletmeyi sürdürdü:
Say.24: 24 Kittim (*) kıyılarından gemiler gelecek,Asur'la Ever'i dize getirecekler,
(*)Filistinlerin gelişi.
D Not 24:24 "Kittim": Bugünkü Kıbrıs.

YASİN SURESİ:

27- Biz ondan sonra onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

ZARİYAT SURESİ :4-İş bölümü yapan melekler hakkı için !

AL-İ İMRAN SURESİ:

125- Evet, sabreder güvenirseniz,düşmanlar size ansızın saldırsalar bile Allah alametleri belli beş bin melekle yardım eder.


HAKKA SURESİ

1-Gerçekleşecek olan !
2-Nedir o gerçekleşecek olan gün?
3-Gerçekleşecek olan kıyameti sana hangi şey bildirdi.?
4-Semud ve Ad Milleti tepelerine inecek bu gerçeği yalan saydılar.
5- Bu yüzden Semud Milleti zorlu bir sarsıntı ile yok edildi.
6-Ad Millet de uğultulu önünde durulmaz bir fırtına ile mahvedildi.
7- Allah onların kökünü kurutmak için üzerlerine o rüzgarı 7 gece 8 gün estirdi.Öyle ki halkın kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yıkıldıklarını görürdün.

Hakka suresinde de tabiat olayları “meteorolojik silah olarak kullanılıyor.Bu güce insanlık henüz kavuşmuş bulunmaktadır.Hala bazı ilgisiz kişiler bunu farkında da değiller.

ALLAH'IN ARAÇLARI

Mısır Abydos'da Karnak tapınak tavanında bulunan tarih öncesi veya bazılarına göre 3500 yıl öncesine ait kazınmış taşıt resimleri



 Ufo


 

 Gleyder.Amerika'da çölde 1000.km/s. sürat yapan araç

  
Burada da Pers Kralı Daryus’u Tanrısı havadan gözetliyor.
(Darıus’un Mühründen alınan bir görüntü.)

İlerde binecekleri araçları: Ağabeyin Harun'a de ki, perdenin arkasındaki En Kutsal Yer'e ikide bir girmesin, Antlaşma Sandığı'nın üzerindeki Bağışlanma Kapağı'na yaklaşmasın. Yoksa ölür. Çünkü ben kapağın üstünde, bulut içinde görünüyorum

Acaba şöyle bir bulut mu?


BÖLÜM 12

olduğu halde, üzüntüyle, öfkeyle gittim.(*)
Yar.22: 15 RAB'bin meleği göklerden İbrahim'e ikinci kez seslendi:
Allah’ın ordusu olduğunu hem Kur’an hem de Tevrat ayetlerinde hem de Oğuz Kağan Kara Han yaratılış destanında gördük.Ordunun da beslenmesi için hazineye gereksinim muhakkak ki olmalıdır.
Yeşu.6: 24 Sonra kenti içindekilerle birlikte ateşe verdiler. Ancak altını ve gümüşü, tunç ve demir eşyayı RAB'bin Tapınağı'nın hazinesine koydular.


BÖLÜM 7


İsrailliler adak altınlardan çalarlar;
Yeşu.7: 1 Ne var ki, İsrailliler adanan eşyalar konusunda RAB'be ihanet ettiler. Yahuda oymağından Zerah oğlu, Zavdi oğlu, Karmi oğlu Akan adanmış eşyaların bazılarını alınca, RAB İsrailliler'e öfkelendi.

Allah,adaktan çalınmayı affetmiyor.;
Yeşu.7: 4 Kentin üzerine yürüyen üç bin kadar İsrailli, Ay halkının önünde kaçmaya başladı.
Yeşu.7: 5 Ay halkı onlardan otuz altı kadarını öldürdü, sağ kalanları da kentin kapısından Şevarim'e dek kovaladı. Bayırdan aşağı kaçanları öldürdü. Korkudan İsrailliler'in dizlerinin bağı çözüldü.

İstanbul Fener Rum Patrikhanesinin altın veya altın
kaplı iç kısmı
Allah yenilginin nedenini açıklıyor ve tehdit geliyor;

Yeşu.7: 10 RAB Yeşu'ya şöyle karşılık verdi: "Ayağa kalk! Neden böyle yüzüstü yere kapanıyorsun?
Yeşu.7: 11 İsrailliler günah işlediler. Onlarla yaptığım ve yerine getirmelerini buyurduğum antlaşmayı bozdular. Koşulsuz adanmış eşyaların bir kısmını çalıp kendi eşyaları arasına gizlediler ve yalan söylediler.
Yeşu.7: 12 İşte bu yüzden İsrailliler düşmana karşı tutunamıyor, arkalarını dönüp düşmanlarının önünden kaçıyor. Çünkü lanete uğradılar. Sizde bulunan adanmış eşyaları yok etmezseniz, artık sizinle birlikte olmayacağım.
Lev.24: 4 RAB'bin huzurunda saf altın kandillikteki kandiller sürekli yanacaktır."
Lev.24: 6 Bunları RAB'bin huzurunda iki sıra halinde, altışar altışar saf altın masanın üzerine dizeceksin.
Say.8: 4 Kandillik, ayağından çiçek motiflerine dek dövme altından RAB'bin Musa'ya gösterdiği örneğe göre yapıldı.

Kendisine adanan altınlardan çalan bir kişi yüzünden koca kabileyi yok edebiliyor.Haklı haksız bakmadan öldürebiliyor.Biraz mı çok mu düşündürücü siz karar veriniz.

Kur’an-ı Kerim ‘de de altın olayından bir şekilde bahsedilir. Allah’ın altın, demir gibi madenlere ilgisi tekrar edilir.
Macaristan Budapeşte'deki Yahudi Sinegogunun altından iç kısmı


AL-İ İMRAN SURESİ:


91- Kafir olarak ölenler dünya dolusu altını fidye olarak vermiş olsalar da geçersizdir.Çok sarsıcı azap onlaradır, ve yardımcıları da yoktur.
Allah’a hem de Kur’anda “fidye” olarak altından bahsedilmesi bile bizim yarattığımız bir “Allah” inancında akıl zorlaması yaratmaktadır.


HİCR SURESİ


21-Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın.Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz
Yaratılan her şeyin hazineleri onlara kalıyor.Bu kesin.Kıyamet kopunca insanlığın asırlardır ürettiği ne varsa onlara kalacak.Bu ayeti başka türlü yorumlamak artık imkansız duruma gelmiştir.Bunlar aslında dünya dışı maddi varlıklardır.Ancak bu günkü bilgimizle ve mitolojinin yardımı ile bunu anlayabiliyoruz.


ALLAH VE MELEKLERİN ŞEKİLLERİ;

Yazının başından beri zaten yeterince bilgi ve resim kullandım.Tevrat ve diğer tüm inanışlarda,yazının baında belirttiğim gibi, Tanrı ve melekleri insanı kendi şeklinde yaptıkları yazılıdır.Kur’andan da örnekler verdim.Ancak bu bilgileri konu başlığı gereğince yeniden toplama zorunluluğu ortaya çıktığından tekrar aşağıya aldım.


Tevrat ve İncil’de Tanrı ve soyu “İnsan” olarak adlandırılır.Biz ise “Ademoğlu” olarak anılırız.Bu yüzden iki türlü yaratılış vardır.Ancak Kur’an da dahil Tevrat ve İncilde de zaman zaman Ademoğlu “İnsanoğlu olarak adlandırılır.


İnsanoğlu'nun gelişi: İNCİL-Luka;


25-25;Güneşte,ayda,yıldızlarda belirtiler olacak.Yeryüzünde ise denizin, yükselen dalgaların kükreyişinden uluslar şaşkına dönüp bunalacak.


25-26;Dünyanın başına gelecek olayların korkusundan insanların yürekleri eriyecek.Çünkü göklerin güçleri sarsılacak.


25-27;Bunun ardından,İnsanoğlu'nun büyük güçle ve sınırsız yücelikle bir bulutta geldiğini görecekler.Bu olaylar olmaya başlayınca,başlarınızı kaldırın;Çünkü özgürlük saatiniz yaklaşmaktadır.


YUHANNA



İncil-Vahiy 1-2:Benimle konuşanın kim olduğunu görmek için geriye dönünce yedi altın şamdan gördüm.Şamdanların orta yerinde İNSANOĞLU'na benzeyen biri duruyordu.Ayaklarına dek uzanan bir giysi giymişti.Göğsünde altın bir kuşak sarılıydı.Başı,saçları yün gibi ak,kar gibi bembeyazdı.Ayakları ocakta arıtılmış tunç gümüş alaşımı gibiydi.Sesi çağlayan suların sesini andırıyordu.Sağ elinde yedi yıldız tutuyordu.Ağzından iki ağızlı keskin bir kılıç çıkıyordu.Yüzü tüm parlaklığıyla aydınlatan güneş gibiydi.


Onu görünce ölü gibi ayaklarının dibine serildim.Sağ elini üstüme koyarak "Korkma,İlk ve Son Ben'im."dedi."Diri olan da benim.Öldüm,ve işte çağlar çağı diriyim.Ölümün ve ölüler ülkesinin anahtarları benim elimdedir.Şimdi gördüklerini,olanları ve bundan sonra olacakları yaz.Sağ elimde gördüğün yedi yıldızla yedi şamdanın gizi şudur:Yedi yıldız yedi kilise topluluğunun melekleridir.Yedi şamdan da yedi kilise topluluğudur"


İncil-Vahiy-13-21:Altıncı boruyu melek öttürdü.Tanrı'nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan gelen bir ses duydum.Elinde boru tutan altıncı meleğe "Büyük Fırat ırmağı yanında bağlı duran dört meleği çöz" dedi.İnsanların üçte birini öldürmek amacıyla bu saat,bu gü,bu ay,bu yıl için hazırlanmış dört melek çözüldü." Atlı orduların sayısı "İKİ YÜZ MİLYONDU" Onların sayısının işittim.Görmemde atları ve binicilerini işte böyle gördüm.Savaş giysileri ateş,gökyakut ve kükürt rengindeydi.Atların başı aslanların başı gibiydi.Ağızalrından ateş,duman ve kükürt çıkıyordu.Bu üç büyük sıkıntı yüzünden insanların üçte biri öldürüldü.....


Vahiy-17-21:Bundan sonra güneşte duran bir melek gördüm.Gür bir sesle göğün ortasında uçan tüm kuşları çağırdı."Gelin,Tanrı'nın büyük şöleni için toplanın.Hükümranların etini,komutanların etini,güçlülerin etini,atların ve atlıların etin,hem özgürlerin hem de kölelerin,hem küçüklerin hem büyüklerin,kısacası tüm insanların etini yemek için toplanın"



Araf Suresi;


4-Nice yurtlar helak ettik.Azabımız gece veya gündüz dinlenirken geldi onlara.


5-Kendilerine azabımız geldiğinde “Biz gerçekten zalimler idik” dediler ve başka sözleri de olmadı.


Adem ve Havva çocuk sahibi olunca kendilerini ve çocuklarını tanrı zannetmelerini anlatan ayet;


186-Siz tek bir candan yaratan ve eşini de ondan var eden O dur.Eşine yaklaşınca eşi hafif bir yük yüklendi,bu halde bir müddet taşıdı.O yük ağırlaşınca Rableri olan Allah’a “Bize kusursuz bir evlat verirsen şükredenlerden oluruz diye dua ettiler.


187-Allah da kendilerine kusursuz bir çocuk verince çocuk hakkında O’na eş koştular Allah onların eş koştuğu şeyden daha yücedir.


188-Kendileri yaratıldığı halde hiçbir şey yaratamayan varlığı O’na eş mi tutuyorlar.


A'li İmran Suresi;


91- Kafir olarak ölenler dünya dolusu altını fidye olarak vermiş olsalar da geçersizdir.Çok sarsıcı azap onlaradır, ve yardımcıları da yoktur.


125- Evet, sabreder güvenirseniz,düşmanlar size ansızın saldırsalar bile Allah alametleri belli beş bin melekle yardım eder.


126-, Allah bunu size bir müjde olsun da inancınız sağlamlaşsın diye yapmıştır.Yardım ancak hüküm sahibi ve hikmet sahibi Allah’tandır


137-Sizden önce neler gelip geçmiştir.Dünyayı gezin de Peygamberleri yalanlayanların sonunu görün.

Bakara Suresi;


242-Peygamberlerden bir kısmını ötekilerden üstün ettik.Onlardan Allah kimileriyle konuştu,kimilerinin de derecelerini yükseltti.


MERYEM SURESİ


17- Sonra gizlenmek için ailesi ile arasına perde germişti.Ona Cebraili göndermiştik,gözüne azası düzgün tam bir insan şeklinde görünmüştü.
19-Cebrail “ Ben temiz bir oğul vermek için sadece Rabbinin sana gönderdiği bir elçiyim” dedi.
20- Meryem “Nasıl olur da iffetsiz bir kadın olmadığım halde oğlum olabilir” dedi.
21- “ Bu böyledir. Çünkü Rabbin “ Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız” diyor. Dedi Cebrail. İş olup bitti.
51- Ya Muhammed Kitapta Musa’yı da an.Çünkü o seçkin bir insan,tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
52- Ona Tur dağının sağ yanından seslenmiş ve bir konuşmada bulunmak için onu bize yaklaştırmıştık
64- Cebrail şöyle dedi.” Biz melekler ancak Rabbimizin buyruğuyla ineriz.Geçmişimizi geleceğimizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O’na mahsustur.Seni Rabbin unutmuş değildir.

Hicr Suresi 4-Biz hiçbir ülkeyi kaderinde yazısı olmadan yok etmedik.

8- Biz melekleri ancak gerektiğinde getiririz.O takdirde de mühlet ve aman verilmez ceza göreceklere
9- Şüphe yok ki Kuranı biz indirdik.Koruyucuları da şüphesiz biziz.
21-Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın....
Kıyamet Suresi:36-İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır.

Kıyamet kopup,insanlık tükendiğinde binlerce yıldır üretilen zenginlikler onların olacak.Çünkü İnsanlar yine de onlara göre bir hasım varlık olabiliyor.İşte;

4- İnsanı bir damla sudan halk etmiştir.Böyleyken onlar yaman bir hasım kesilirler.
48- Göklerde ve yerdeki her canlı ile melekler aciz olduklarını belirleyerek Allah’a secde ederler.Kendilerinden her konuda üstün ve güçlü Rablerinden korkarlar ve ne buyrulmuşsa yaparlar.

Hud Suresi:7- Hiçbir şey yokken varlığı suyun üzerinde ki Arştaydı.Hanginizin daha hayırlı olduğunu sınamak için yeri ve göğü altı günde yarattı.....

Nahl Suresi:72- Allahı bir şeye benzetmeye kalkmayın.Şüphesiz Allah bilir siz bilmezsiniz.

Eski dinlerdeki Tanrı ve Putlar gerçek miydi? İşte;


Putlar bırakıp kaçtıklarına göre var oldukları bir gerçek. Demek ki aralarında bir savaş sonucu onlara buralardan yol görünmüş olduğu anlaşılıyor.
Ve günü geldiğinde geri dönüp meyveleri toplayacaklar.


İsra Suresi;

49- “Biz kemik ve ufalanmış toprak olduktan sonra yeniden mutlaka dirilecek miyiz?” derler.
50-Ya Muhammed de ki;”İster taş olunuz ister demir”
51- “Yahut gönlünüzde büyüyen yaratık olunuz,yine diriltileceksiniz.”Onlar,”Bizi kim diriltecek?” derler.Sen de “Sizi hiç yoktan yaratan” de.Ne vakit? Dediklerinde “Yakın olduğu umulur” diye cevap ver.
58- Kıyamet gününden önce ortadan kaldırmayacağımız veya şiddetli bir azaba uğratmayacağımız ülke yoktur.Bu kitapta yazılıdır.

Hicr Suresi-36- Şeytan,””Ya Rabbim,bari bana insanlar dirilinceye kadar süre ver.” Dedi.
37- Allah da “ BİZCE BİLİNEN GÜNE KADAR “ dedi
70- And olsun ki,biz İnsanoğlunu şerefli kıldık,onların karada ve denizde gezmesini sağladık,temiz rızıklar verdik ve de onları yarattıklarımızın pek çoğundan üstün ettik.


TA-HA Suresi-15- İşte herkes işlediğinin karşılığını görsün diye zamanını gizli tuttuğum kıyamet günü de mutlaka gelecektir.


KEHF SURESİ;


46-Bir gün dağları yürütürüz de yeri dümdüz görürsün.Onların hiçbirini bırakmaksızın hesap yerine toplarız.
47-Dizi dizi Rabbine arz edildiklerinde onlara “ Şüphesiz sizi ilk defa yarattığımız gibi bize geldiniz.Kıyamet için yaptığımız vaadi yerine getirmeyeceğiz sanmıştınız değilmi?

İşaretli olan ayeti cümlesinde de bizden “Mahluklar” diye bahseder.Bu da Tevrat kitabının yukarıdaki ayetini bana göre doğrulamaktadır.


İNSANIN YARATILIŞI

Yar.1: 26 Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun."
Yar.1: 27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.
Yar.1: 28 Onları kutsayarak, "Verimli olun, çoğalın" dedi, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.

ADEM’İN YARATILIŞI;


Yar.2: 7 RAB Tanrı Adem'i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.
Yar.2: 8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu.
Yar.2: 21 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
Yar.2: 22 Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın Yaratarak (*)onu Adem'e getirdi.
(*)(İlk genetik kopyalama)


Yaratılış V.Bölüm:


Yar.5: 1 Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.
Yar.5: 2 Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara "İnsan" adını verdi.
Yar.5: 5 Adem toplam 930 yıl yaşadıktan sonra öldü.
Yar.6: 1 Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.
Yar.6: 2 İlahi varlıklar(Nefilimler)insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.

LUT KAVMİNİN YOK EDİLİŞİ

Yar.19: 1 İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak,
Yar.19: 2 "Efendilerim" dedi, "Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz." Melekler, "Olmaz" dediler, "Geceyi kent meydanında geçireceğiz."
Yar.19: 3 Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler.


LUT KAVMİ KENDİLERİNİ YOK ETMEYE GELEN MELEKLERE TECAVÜZ ETMEYE KALKIŞIYOR.


Yar.19: 4 Onlar yatmadan, kentin erkekleri -Sodom'un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler- evi sardı.
Yar.19: 5 Lut'a seslenerek, "Bu gece sana gelen adamlar nerede?" diye sordular, "Getir onları da yatalım."
Yar.19: 10 Ama içerdeki adamlar uzanıp Lut'u evin içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar.
Yar.19: 11 Kapıya dayanan adamları, büyük küçük hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.
Yar.19: 12 İçerdeki iki adam Lut'a, "Senin burada başka kimin var?" diye sordular, "Oğullarını, kızlarını, damatlarını, kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar.
Yar.19: 13 Çünkü burayı yok edeceğiz. RAB bu halk hakkında birçok kötü suçlama duydu, kenti yok etmek için bizi gönderdi."


LUT HALKI UYARIYOR VE UYANDIRIYOR;


Yar.19: 14 Lut dışarı çıktı ve kızlarıyla evlenecek olan adamlara, "Hemen buradan uzaklaşın!" dedi, "Çünkü RAB bu kenti yok etmek üzere." Ne var ki damat adayları onun şaka yaptığını sandılar.


LUT ŞEHİRDEN ÇIKARILIYOR

Yar.19: 15 Tan ağarırken melekler Lut'a, "Karınla iki kızını al, hemen buradan uzaklaş" diye üstelediler, "Yoksa kent cezasını bulurken sen de canından olursun."
Yar.19: 16 Lut ağır davrandı, ama RAB ona acıdı. Adamlar Lut'la karısının ve iki kızının elinden tutup onları kentin dışına çıkardılar.
Yar.19: 17 Kent dışına çıkınca, adamlardan biri Lut'a, "Kaç, canını kurtar, arkana bakma" dedi, "Bu ovanın hiçbir yerinde durma. Dağa kaç, yoksa ölür gidersin."
Yar.19: 24 RAB Sodom ve Gomora'nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı.
Yar.19: 25 Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti.
Yar.19: 26 Ancak Lut'un peşisıra gelen karısı dönüp geriye bakınca tuz kesildi.
Yar.19: 27 İbrahim sabah erkenden kalkıp önceki gün RAB'bin huzurunda durduğu yere gitti.
Yar.19: 28 Sodom ve Gomora'ya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu.
Yar.19: 29 Tanrı ovadaki kentleri yok ederken İbrahim'i anımsamış ve Lut'un yaşadığı kentleri yok ederken Lut'u bu felaketin dışına çıkarmıştı.


ALLAH VE MELEKLERİN ŞEKİLLERİ DEVAM;


ALLAH’IN RUH YAPISI


Yasa bölüm 4:


Yas.4: 23 Tanrınız RAB'bin sizinle yaptığı antlaşmayı unutmamaya, kendinize Tanrınız RAB'bin yasakladığı herhangi bir şeyin suretinde put yapmamaya dikkat edin.


Yas.4: 24 Çünkü Tanrınız RAB yakıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı'dır.


Yas.4: 33 Ateşin içinden seslenen Tanrı'nın sesini sizin gibi duyup da sağ kalan başka bir ulus var mı?


BÖLÜM 8

Yas.8: 4 Kırk yıl ne giysileriniz eskidi, ne de ayaklarınız şişti.
Yas.8: 19 "Tanrınız RAB'bi unutur, başka ilahların ardınca giderseniz, onlara tapar, önlerinde yere kapanırsanız, bugün size açıkça belirtirim ki, tamamen yok olacaksınız.
Yas.8: 20 Tanrınız RAB önünüzden ulusları yok ettiği gibi, sözüne kulak vermediğiniz için sizi de yok edecek.


BÖLÜM 9

Yas.9: 2 Bu güçlü, uzun boylu halk Anaklılar'dır. Onları biliyorsunuz. 'Kim Anaklılar'a karşı durabilir? Deyişini duydunuz.
Yas.9: 3 Bilin ki, yakıp yok eden ateş olan Tanrınız RAB önünüzden gidecek. Onları ortadan kaldıracak, size boyun eğmelerini sağlayacak. Onları kovacaksınız, RAB'bin verdiği söz uyarınca bir çırpıda yok edeceksiniz."


Başka İlahlara Tapmayın

Yas.12: 29 "Tanrınız RAB topraklarını alacağınız ulusları önünüzden yok edecek. Topraklarını miras alıp orada yaşadığınızda
Yas.12: 30 ve onları yok ettiğinizde, onların tuzaklarına düşmekten sakının. İlahlarına yönelip, 'Bu uluslar ilahlarına nasıl tapıyorlardı? Biz de aynısını yapalım demeyin.
Yas.12: 31 Tanrınız RAB'be bu biçimde tapınmayacaksınız. Onlar ilahlarına RAB'bin tiksindiği iğrenç şeyler sunuyorlar. Oğullarını, kızlarını bile yakarak ilahlarına kurban ediyorlar.
Yas.12: 32 "Size bildirdiğim bütün buyruklara iyice uyun. Bunlara hiçbir şey eklemeyin, hiçbir şey çıkarmayın.


NECM SURESİ


5- O’na ( peygambere) gücü pek çok olan cebrail öğretti.


6- Üstün akla sahip melektir o.Hemen asıl suretine girip doğruldu (Mutant-Değişik varlıkların kılıklarına girebilmektedir.)

7-O yüksek ufukta idi. (Uçarak geliyor.)
8-Sonra cebrail ona yaklaştı ve indi.
9-Peygambere iki yay aralığı kadar belki daha da yakın oldu.
10- Allah o anda kuluna vahy edeceğini etti.


KAMER SURESİ:

33- Lut Milleti de uyarıcı peygamberini yalanladı.
34- Biz de üzerine taş yağdıran bir fiırtına gönderdik.Ancak Lut ailesini bir seher vakti kurtardık
37- Ve Lut’un konukları olan meleklere tecavüz etmeye kalkıştılar. Biz de onların gözlerini silme kör ederek “Şimdi tadın azabımı ve uyarılarımı tadın dedik.
38- Bir sabah erken önü alınmaz bir azab başlarına geldi.
53- Lut kavminin şehirlerini de yere batıran O’dur.
54- Onları gömdükçe gömdü yere.


ŞAFFAT SURESİ

149- Ya Muhammed putperestlere sor!”Kızlar Rabbinin de oğullar onların mı?”
150-Yoksa biz melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?
152- “Allah doğurdu derler.”Muhakkak ki onlar yalancıdırlar.
153-Yoksa Allah kızları oğullara tercih mi etmiş?
154-Ne oluyor size? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?
155-Hiç düşünmezmisiniz?
159-Allah müşriklerin isnad ettikleri vasıflardan münezzehtir.

Hz.Muhammed-Uhud Savaşındaki bir öç alma olayında anlatılan Hadis-Şerif:

TEVRAT-


Yaratılış Bölüm 18.
Yar.18: 1 İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü.
Yar.18: 2 İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak (*)birine,
Yar.18: 3 "Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi,
(*)İnsanlar,onların karşısında ayakta konuşamıyorlar.Secde ederek konuşabildiklerini bu anlatımda görüyoruz.Secde’nin kökeni buradan geliyor.
Yar.18: 4 "Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın(*). Şu ağacın altında dinlenin.
(*) Yahudi ve Hıristiyanların misafirin ayaklarını yıkama kültürünün kaynağı bu olaydır.
Yar.18: 5 Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz." Adamlar, "Peki, dediğin gibi olsun" dediler.

Yakup Allah’la Güreş Tutuyor


Yar.32: 22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesini, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya geçti.
Yar.32: 23 Onları geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de karşıya geçirdi.
Yar.32: 24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
Yar.32: 25 Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı.
Yar.32: 26 Adam, "Bırak beni, gün ağarıyor" dedi. Yakup, "Beni kutsamadıkça seni bırakmam" diye yanıtladı.
Yar.32: 27 Adam, "Adın ne?" diye sordu. "Yakup."
Yar.32: 28 Adam, "Artık sana Yakup değil, “İsrail” denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin."

Konutun Üstündeki Bulut

Say.9: 15 Konut, yani Levha Sandığı'nın bulunduğu çadır kurulduğu gün üstünü bulut kapladı. Konutun üstündeki bulut akşamdan sabaha dek ateşi andırdı.
Say.9: 16 Bu hep böyle sürüp gitti. Konutu kaplayan bulut gece ateşi andırıyordu.
Say.9: 17 İsrailliler ancak bulut çadırın üzerinden kalkınca göçer, bulut nerede durursa orada konaklarlardı.
Say.9: 18 RAB'bin buyruğu uyarınca göç eder, yine RAB'bin buyruğu uyarınca konaklarlardı. Bulut konutun üzerinde durdukça yerlerinden ayrılmazlardı.
Say.9: 19 Bulut konutun üzerinde uzun süre durduğu zaman RAB'bin buyruğuna uyar, yola çıkmazlardı.
Say.9: 20 Bazen bulut konutun üzerinde birkaç gün kalırdı. Halk da RAB'bin verdiği buyruğa göre ya konakladığı yerde kalır ya da göç ederdi


Tunç Yılan

Say.21: 4 Edom ülkesinin çevresinden geçmek için Kızıldeniz* yoluyla
Say.21: 5 Tanrı'dan ve Musa'dan yakınarak, "Çölde ölelim diye mi bizi Mısır'dan çıkardınız?" dediler, "Burada ne ekmek var, ne de su. Ayrıca bu iğrenç yiyecekten de tiksiniyoruz!"
Say.21: 6 Bunun üzerine RAB halkın arasına zehirli yılanlar gönderdi. Yılanlar ısırınca İsrailliler'den birçok kişi öldü.
Say.21: 7 Halk Musa'ya gelip, "RAB'den ve senden yakınmakla günah işledik. Yalvar da, RAB aramızdan yılanları kaldırsın" dedi. Bunun üzerine Musa halk için yalvardı.



Sultanahmet Atmeydanındaki Tunç yılanlı sütunda bu amaçla dikilmiş.Başlardan biri Arkeoloji müzesindedir.1919'da İşgal sırasında,Rumlar Türkleri camide yakmaya başlayınca çıkan isyanda kırıldıkları söylenir.Bu sütun yüzünden İstanbul'da "Yılan" vakası olmadığını iddia eder Evliya Çelebi.


Tunç yılan;

Say.21: 8 RAB Musa'ya, "Bir yılan yap ve onu bir direğin üzerine koy.
Say.21: 9 Böylece Musa tunç* bir yılan yaparak direğin üzerine koydu.
Yahudilerin daha sonraları “Allah’ı resmetmeleri ve muhtelif putlar yapmalarını sadece bu olay mı tetiklemmiştir acaba?
Sultanahmet meydanındaki “Yılanlı Sütun”un sırrı bu ayet olsa gerektir.

Say.22: 31 Bundan sonra RAB Balam'ın gözlerini açtı. Balam yalın kılıçyolda durmakta olan RAB'bin meleğini gördü, eğilip yüzüstü yere kapandı
Yılan şeklinde doğan bebek haberi; http://img341.imageshack.us/img341/3476/yilanbebekon1.jpg
Yılanın evrimimi; http://www.bilgipasaji.com/forum/kesifler-amp-buluslar-359/18522-yilanin-evrimi.html
Yılan Kültü ; http://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk93b.html



HEZEKYEL


Hez.1: 5 En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu;
Hez.1: 6 her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı.
Hez.1: 7 Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu.
Hez.1: 8 Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı.
Hez.1: 9 Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken
Hez.1: 10 Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan
Hez.1: 13 Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale
Hez.1: 14 Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.



Yunan Mitolojisinden Proteus.Oldukça uyumlu bir şekil .Ya sizce?
Aşağıda da tarih boyunca değişik adlarla bildiğimiz ve “mitolojik inanışlar” olarak nitelediğimiz eski kavimlerin dinlerinde resmedilmiş,heykeli yapılmış,sümer,mısır,hint,çin,roma,yunan,kızılderili tanrılarından bir dizi ekledim.
“Kur’an-ı Kerim Nahl Suresi 72-Allah'ı bir şeye benzetmeye kalkmayın.Şüphesiz Allah bilir siz bilmezsiniz.”
Ayetinde anlatıldığı gibi aşağıdaki resimlerde de çok değişik şekil ve yapılarda resmedilmiştir.Belirli bir şekli olmadığı da böylece kanıtlanmış olmaktadır.Yeryüzünü de terk ettiklerine göre putlarına tapınarak bir yardım görmemiz de söz konusu değildir.Her şeyi akıl yolu ile elede etmemiz salık verilmiştir.Uyulacak yol da bu olmalıdır.

Tevrat’ta bunlardan “Tanrı soyundan gelen “Nefiller” ve onların soyundan gelen “Anaklı’lar denilmektedir.Tevrat’taki Yahudi Tanrısı “Yahve”,”Elohim” veya İncil Tevratında “Rab Tanrı” ise bunların en büyüğüdür veya bizim gelişmemizi gözlemek için nöbetçi kalan ve evrimimizi düzenli olarak sağlayanların en büyüğüdür.Ancak gösterdiği yol doğrudur.Çünkü,atalarımızı köle olarak kullanan bu kavimler sonunda geri dönmüşlerdir.Hepsine ayrı saygı göstermek gereği de kalmamıştır.Hepsinin en büyüğü olana şükran sunmamız yeterli görülmektedir.Ayrıca herhangi bir şekil,resme veya imgeye tapınmamız da yasaklanarak evrensel akla yakışır canlılar olmamız istenilmektedir.

İşte size bir örnek;_


Müslüman olduktan sonra Ebubekir Siraceddin adını alan İngiliz asıllı Müslüman ,Martin Lings adlı şahsın "Siret Ödülü" almış "Hz.Muhammed'in Hayatı" isimli kitabının 107.sayfasında 2.paragraftan ititbaren bir alıntıyı aktarayım:


"" Hadice (R.A) nın ölümünü aslında daha küçük fakat dışarıda büyük etkiler uyandıran bir kayıp daha izledi.Ebu Talip hastaydı ve ölümünün yakın olduğu durumundan belliydi. Ölümyatasğında bir grup Kureyşli lider ,Utbe,Şeybe,Abdu Şems'ten Ebu Süfyan,Cumah'tan Ümeyye, Mahzum'dan Ebu Cehil ve diğerleri onu ziyaret ettiler ve ona şöyle dediler.

---"Ebu Talip,seninle gurur duyduğumuzu biliyorsun,şimdi ise başına bu hastalık geldi ve biz senin için korkuyoruz.Yeğeninle (Hz.Muhammed S.A.V)bizim aramızda geçenleri biliyorsun.Onu yanına çağır ve ona bizden bir hediye ver ve o bizi biz de onu rahat bırakalım.Bizi dinimizle barış halinde bıraksın." dediler.

Bunu üzerine Ebu Talib Peygamber (S.A.V) ye,"halkının soyluları seninle anlaşmak istiyorlar." dedi.

-Peygamber (s.a.v)" Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İran'lıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" dedi.

-Ebu Cehil "Babanın üzerine yemin ederim ki bu karşılıklar için bir değil on söz veririz." dedi.

-Peygamber (s.a.v) "Allah'tan başka Tanrı yoktur demelisiniz" dedi.

Ellerini çırptılar ve ,
-"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın? Senin teklifin gerçekten çok acaip" dediler kendikendilerine.
-"Bu adam istediğimiz hiç bir şeyi bize vermeyecek, o halde kendi yolumuza gidelim ve Allah onunla bizim aramızda hükmünü verinceye dek babalarımızın dinine uymaya devam edelim" dediler.
Yukarıdaki konuşma metnine Tevrat Levililer Bölüm 16’da geçen aşağıdaki olay da Rab Allah’ın kendinden başka biri için kurban istediğini okuyoruz.Kureyşlilerin de eski insanların da Rab Allah’a neden uyup inanmakta zorlandıklarına dair açık bir delildir.




Yunan Deniz tanrı-tanrıçası Triton Sümer Marduk




Yunan Haberci Melekleri Sirenler. Roma Tanrısı Scylla-Yarı yılan




Çin Ejderha Tanrıları Hint- Kama




Uçaklarca takip edilen bir ufo görüntüsü



Aşağıdaki resimde ölen uzaylının sağ kurtulan meslekdaşı.Amerika'ya tekonolojileri bu mu veriyor acaba?İşte size bir melek ya da dış gezegen vatandaşı evrendaş.




Bu da 1948'de Amerika-Rosewell'de ufo kazasından cesedi kalan bir uzaylı evrendaşımız.Acaba bizlerden asıl kurban isteyen bunlar mıydı?Yoksa onlar mı bizim Kızgın ve kıskanç Tanrımızı yola getirdi biraz da dünyadan çekildiler bilmeyiz.Şeklen benzerlik de var yani değil mi?


RAB, BAŞKA TANRI İÇİNDE YAHUDİLERDEN KURBAN İSTİYOR
Levililer Bölüm 16.


Lev.16: 6 "Harun boğayı kendisi için günah sunusu olarak sunacak. Böylece kendisinin ve ailesinin günahlarını bağışlatacak.
Lev.16: 7 Sonra iki tekeyi alıp RAB'bin huzuruna, Buluşma Çadırı'nın giriş bölümüne götürecek.
Lev.16: 8 İkisi üzerine kura çekecek. Biri RAB için, biri Azazel için.
Lev.16: 9 Harun kurada RAB'be düşen tekeyi getirip günah sunusu olarak sunacak.
Lev.16: 10 Azazel'e düşen tekeyi ise halkın günahlarını bağışlatmak için canlı olarak RAB'be sunacak. Onu çöle salıp Azazel'e gönderecek.
*(Allah veya El Ellah=Hubel;Kabe'de bulunan 360 putun en büyüğünün adıdır.Kur'an ile belirtilmiş özel bir ad değildir.B u yüzden onlar da "Allah'ın (Tanrı) hükmünü beklemekten" bahsediyorlar.* Arapça'da "A" harfi yoktur.*Elif ile başlar.*)


Hz.Muhammed (S.A.V) "Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İran'lıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" derken, kendi kabilesini ikna edememiştir.Onlarla pazarlıkla anlaşma yolunu denemeye başlar.Çünkü onların desteği olmazsa ölümünden sonra kurduğu düzenin bozulacağını biliyor.Ayrıca içindeki büyük "Fatihlik" hevesine de onların desteği ile ulaşacğına kanaat getirmiş olsa ki pazarlığa giriyor. Sadece bir "La İlahe İllallah" karşılığında.


Karşısındakiler de ne kadar inançlarına bağlı ki, onlarda verilenin farkındalar, gerçekleşeceğini de biliyorlar ama onlar da inançlarından dönmüyorlar.Ve,


"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?Senin teklifin gerçekten çok acaip"


diyorlar ve yollarına gidiyorlar.Onlar da o kadar inatçı.Çünkü kendileri "Allah'ın Evinin (Kabe'nin)" bekçileridirler.İnançsızlık göstermeleri onurlarını da kırar.Ayrıca Muhammed S.A.V ye ilk inananlar hep köle,cahil,fakir insanlardır.Arkadaşı Ebubekir bile sadece onu korur.Başlangıçta ona inandığını söylemez.Onun da ileriyi gören biri oluşu ilk Halife oluşuyla ortaya çıkıyor zaten.


HAZRETİ MUHAMMED’İN ÇOCUKLUĞU:

KIRDA AÇIK KALP AMELİYATI


Kâinatın Efendisi ise, oturduğu yerden, kâinatı kuşatan eşsiz güzelliklerin yaratıcısını düşünmeye koyuldu. Bu sırada kuzular yayıla yayıla epeyce uzaklaşmışlardı. Onları geri çevirmek için Peygamberimiz, Abdullah'ın yanından ayrıldı. Bir müddet gittikten sonra, karşısına beyaz elbiseli iki kişinin çıktığını gördü. İkisi de güleryüzlü ve sevimli idiler. Birinin elinde içi karla dolu altın bir tas vardı. Nur yüzlü Efendimizin yanına usulca yaklaştılar. Onu tutup, İlâhî bir halı gibi duran yemyeşil çimenlerin üzerine uzattılar. Efendimizde ne ses, ne seda, ne de telâş vardı. Bu güleryüzlü, bu temiz sîmalı ve bu sevimli insanların kendisine kötülük yapmayacağını biliyordu.


"Yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi karla dolu bir tas vardı. Beni tuttular, göğsümü yardılar. Kalbimi de çıkarıp yardılar. Ondan siyah bir kan pıhtısı çıkarıp bir yana attılar. Göğsümü ve kalbimi o karla temizledikten sonra ayrılıp gittiler." (ibni Hişam, Sîre, c. 1, s. 174; ibni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 112; Taberî, Tarih, c. 2, s. 128.)


Resûlullah'ın, çocukluğunda, ne açlıktan, ne de susuzluktan şikâyet ettiğini görmedim. Sabahleyin bir yudum zemzem içerdi. Kendisine yemek yedirmek istediğimizde, 'İstemem, karnım tok.' derdi."87 Kaadı iyaz, Şifa, c. 1, s. 729730.


Yine, Peygamber Efendimiz, sabahları pırıl pırıl parlayan temiz bir yüz, taranmış tertemiz saçlarıyla gündüz âlemine sevgi, neşe ve hayat dolu nur gözlerini açardı.88' Kaadı iyaz, A.g.e., c. 1, s. 730


PEYGAMBERLİĞİN GELİŞİ


CEBRAİL OKUMA ÖĞRETİYOR


Vahiy meleği Cebrail (a.s.), en güzel bir insan suretine bürünmüştü. Mis gibi kokularla, çevre, buram buram kokmakta idi. Havf ve recâ, heyecan ve sükûnet tecellîleri iç içe idi.


Beklenen an gelmişti.


Vahiy meleği Cebrail (a.s.), bu ıssız ve karanlık gecede, güzel bir insan suretinde, etrafa ışıl ışıl nurlar saçarak göz kamaştırıcı bir aydınlıkla Kâinatın Efendisine göründü. Tatlı, fakat gür bir seda ile hitab etti:


Kâinatın Efendisini, hayret ve korku sardı. Yüreği ürperiyordu![Ben okuma bilmem.] diye cevap verdi.


Hz. Cebrail, kendilerini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra, tekrar, "Oku!" diye seslendi.


Fahri Kâinat, aynı cevabı verdi: "Ben okuma bilmem!"


Hz. Cebrail, ikinci kere Kâinatın Efendisini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra yine seslendi: "Oku!"


Bu sefer Fahri Kâinat, "Ben okuma bilmem." dedi, "Söyle, ne okuyayım?"


Bunun üzerine melek, Allah'tan aldığı ve Resulüne teslim etmeye geldiği Alak Sûresinin ilk âyetlerini başından sonuna kadar okudu: "Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla oku! Ki


O, insanı, pıhtılaşmış bir kandan yarattı. Oku ki, senin Rabbin, kalemle yazı yazmayı öğreten, insana bilmediğini tâlim eden, bol kerem ve ihsan sahibidir."188


Heyecan ve haşyetin son haddinde, Kâinatın Efendisi, bizzat konuştuğu lisanla nazil olan âyetleri kelimesi kelimesine tekrar etti. Artık, inen âyetler Allah Resulünün hem diline, hem kalbine yerleşmişti.


O andaki vazifesi sona eren Hz. Cebrail de birdenbire kayboluverdi.


"Bir gün giderken, anîden gökyüzünde bir ses işittim. Başımı kaldırıp baktığımda, Hira'da bana gelen meleği (Cebrail), yerle gök arasında bir kürsü üzerinde oturmuş gördüm. Ürpererek yere çöktüm. Evime dönüp, 'Beni örtünüz, beni örtünüz!' dedim. Bunun üzerine Yüce Allah, 'Ey örtüye bürünen Peygamber!.. Kalk da sana îman etmeyenleri azabla korkut! Rabbinin büyüklüğünden bahset! Elbiseni temiz tut! Putperestlik pisliğini bırakmakta devam et!"95 âyetlerini indirdi. Artık, vahiy gelmeye başladı ve ardı arkası kesilmedi."196196 Buharî, Sahih, c. 1, s. 7; Müslim, Sahih, c. 1, s. 98; Ahmed ibni Hanbel, Müsned (h. 2846); Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 592.


Hz.Muhammed’in Mucizeleri


Peygamberlik mührü


Yahudiler arasında birçok âlim vardı. Bunlar, kitaplarında Allah Resulünün geleceğini görüp, öğrenmişlerdi. Yıldızlardan hüküm çıkarmada da usta sayılırlardı. Efendimizin doğumu gecesinde bir yıldız parlamış ve Yahudî âlimler bu yıldızdan Âhirzaman Peygamberinin dünyaya teşrif ettiklerini anlamışlardı.


Yahudî şöyle haykırıyordu:


"'Haberiniz olsun: Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyaya geldi.'"48


Kureyşliler, varıp soruşturdular ve gelip Yahudîye haber verdiler: 'Bu gece Abdullah'ın bir oğlu dünyaya geldi; sırtında bir nişan var.'


"Yahudi, gidip peygamberlik alâmetini gördü; ve aklını kaybetmişçesine şöyle haykırdı:


'"Peygamberlik artık İsrail Oğullarından gitti! Kureyşlilere öyle bir devlet gelecek ki, haberi doğudan batıya kadar ulaşacaktır.'"49


Demek, gök kubbe, pırıl pırıl yıldız kandilleriyle, Resûli Kibriya Efendimizin gelişini alkışlıyordu.


Devamı S.41'de.


Keykubat


Medayin 'deki (Persepolis-İran)Kisrâ Sarayından 14 Burç Çatırdayarak Yıkıldı


Kâinatın Efendisinin doğduğu geceydi. Saatler, doğum anlarını gösteriyordu.


Derin uykuya dalan Medayin şehri, korkunç bir çatırtı ve gürültü sesiyle uyandı. Hükümdarla birlikte halk da heyecan içinde yataklarından fırladı. Manzara korkunçtu ve telâş verici idi: Hükümdar Sarayının o sapasağlam burçlarından 14'ü, çatırdayarak yıkılıvermişti!


Geceyi korkular içinde geçiren Kisrâ, sabaha çıkar çıkmaz memleketinin dinî reislerini derhâl bir toplantıya çağırdı. Toplantıda, cereyan eden hâdisenin neyin nesi olduğunu görüşeceklerdi.


Kisrâ, tacını giymiş, tahtına oturmuştu. Henüz müzâkereye başlamamışlardı ki, doludizgin yaklaşan bir atlı, elinde bir mektup getirdi. Mektupta, İstahrabat'ta binlerce seneden beri ışıl ışıl yanan Mecusi ateşlerinin söndüğü haber veriliyordu.


O âna kadar bir benzeri görülmemiş bu hâdise, dünyaya o gece şeref veren zâtın, beraberinde getirdiği sönmez nurla, Mazdeizmin karanlık inancı içinde kıvranan İran saltanatını ortaran kaldıracağına işaretti. Nitekim, tarih buna da şâhid oldu ve hâdiseler Satih'in haber verdiği gibi cereyan etti: İran Devleti, 67 yıl süren 14 hükümdarın idaresinden sonra, Kadisiyye'de Hatemû'lEnbiya'nın ordusu tarafından İslâm topraklarına katıldı.


Mezdek (Mazdek) adında birinin kurduğu, eski İran'da dinî bir mezheptir. Zerdüşt tarafından va'zedilen Maniheizmin ıslah edilmiş bir şekli olarak gören ve kabul edenler de vardır. Bu mezhebin bilinen belli başlı hususiyeti, mülkte ve kadınlarda iştiraki kabul etmesidir. Bunun yanında, zühdle ilgili olarak hayvanları öldürmek ve etini yemek de, bu mezhebin yasakladığı şeyler arasındadır (islâm Ansiklopedisi, c. 8, s. 201205).


Kabe 'nin İçini Karanlık ve Kirlere Boğan Putların Pek Çoğu Baş aşağı Yıkıldı


Kureyş müşrikleri, yeryüzünde Allah'ın tek mâbud oluşunun içinde ve üstünde ilk olarak âbideleştiği Kabe'yi, putlarla, karanlıklara boğmuşlardı. Ne var ki, henüz Tevhid Temsilcisi Resûli Kibriya'nın dünyaya gözlerini açması karşısında bile, çoğu, yerlerine kurşunla perçinlenmiş bu putlar, hâdisenin azametine dayanamayarak yerlere yıkılıverdiler.


Bu hâdisenin ifade ettiği mânâ büyüktü: Dünyaya teşrif eden bu zât, kendisine verilecek vazife gereği, kapkaranlık şirk inancını ortadan kaldıracak, gönüllerde pâk, nezih ve saadet dolu tevhid inancını bayraklaştıracaktır.


Kabe 'nin İçini Karanlık ve Kirlere Boğan Putların Pek Çoğu Başaşağı Yıkıldı


Kureyş müşrikleri, yeryüzünde Allah'ın tek mâbud oluşunun içinde ve üstünde ilk olarak âbideleştiği Kabe'yi, putlarla, karanlıklara boğmuşlardı. Ne var ki, henüz Tevhid Temsilcisi Resûli Kibriya'nın dünyaya gözlerini açması karşısında bile, çoğu, yerlerine kurşunla perçinlenmiş bu putlar, hâdisenin azametine dayanamayarak yerlere yıkılıverdiler.


Taşan seller Semave Vadisi ve Semave şehrini sular altında bıraktı. Şehir halkı, dehşet içinde kalarak, çâreyi dağlara ve tepelere sığınmakta buldu. Sonra da, bir mektup yazarak, durumu Kisrâya bildirdiler ve kendisinden yiyecek ve içecek yardımı istediler.


Gök Kubbeden Salkım Salkım Yıldızlar Döküldü


Nebîyyi Ekrem Efendimizin dünyaya teşrifleri gecesinde, hazan yaprağı gibi, gök kubbeden yıldızlar döküldü.51 Bu hâdise de şuna işaret ediyordu:


Bundan böyle şeytan ve cinlerin gökten haber almaları son bulmuştur! "Madem Resûli Ekrem (a.s.m.), vahiyle dünyaya çıktı; elbette yarım yamalak ve yalanlarla karışık, kâhinlerin ve gaibten haber verenlerin ve cinlerin ihbaratına [haberlerine] set çekmek lâzımdır ki, vahye bir şüphe iras etmesinler ve vahye benzemesin. Evet, bi'setten evvel kâhinlik çoktu. Kur'ân, nazil olduktan sonra onlara hatime çekti; hattâ çok kâhinler îmana geldiler. Çünkü, daha cinler taifesinden olan muhbirlerini bulamadılar."


Bu kısa hadisten de ,eski kavimlerin koruyucularının yeryüzünü terk edip “cennet”(*) dedikleri kendi yıldızlarına dönmelerinden sonra,seçilmiş kişilerin muhtemelen vücutlarına yerleştirilmiş bulunan bir takım nanometrik ölçülerdeki cihazlar sayesinde kendilerini yaratan dünya dışı ataları ile ”yıldız” olaraka tarif edilen bu “uydular” aracılığı ile ilişki kurabildiklerini anlıyoruz.


İnsanlık “Hz.Muhammed’in doğuşu” ile yeni bir “evrim aşamasına” getirilmiş olsa gerek ki o gece bu uydular ve diğer mucizelerde bahsedilen,insanları eski tanrıları veya atalarına bağlayan her türlü kalıntı İnfitar suresinde ve diğer surelerde belirtilen gözcüler tarafından imha edilmişlerdir.
Dökülen yıldızlar bunlardanmıydı acaba?




İşte Kur’anda Cennetin ve Cehennemin yeri;


CENNETİN YERİ:


TEKVİR SURESİ:



10-Hesap için defter açıldığında ;


11-Gökyüzü yerinden söküldüğünde ;


12-Cehennem(*) alevlendirildiğinde (*)Cehenneminde “Dünyamız” olduğunu da okuyacaksınız.Dünyanın ömrünü tamamlaması veya,güneş patlamaları sonucu volkanların patlaması olarak düşünülmelidir.


13-Cennet yaklaştırıldığında (*) Yanı bu dünyanın dışında.Yakınlaşacak!!!Galaksilerin yakınlaşmaları sonucu ortaya çıkacak bir yakınlaşma olduğunu düşünmek gerekir.


Kaf suresi:


31- Cennet Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır. Zaten uzak ta değildir.(*)Dünya’ya yakın olduğu tekrar ediliyor.


A’RAF SURESİ:


40-Ayetlerimizi yalan sayıp onları küçümseyenlere göğün kapıları(*) kesin kapıları kapalıdır.İğne deliğinden deve geçinceye kadar giremezler cennete (*) onlar.
(*)Tanımlama tamamlanmış oldu.Gökyüzüne çıkmadan cennete gidiş yok.


Cennetin Büyüklüğü
Al-i İmran:

133-Rabbinizin bağışlamasına ve yerler ile gökler genişliğindeki cennete(*) yarış eder gibi koşun.(*)Hala izahat isteyen var mı?

Cehennemin Tanımı;

20- Fakat bunu yapamazsınız.Hiçbir zaman da yapamayacaksınız.İnkar edenler için hazırlanan yakıtı insanlar ve taş olan ateşten (*)sakının.
(*)Yakıtı “Taş ve İnsan “olan ateş nerededir?Volkanlar size bir şey ifade ediyor mu?

TEKVİR SURESİ:

10-Hesap için defter açıldığında ;

11-Gökyüzü yerinden söküldüğünde ;(*)Burası bizim dünyamız.Gökyüzü sökülecek.
12-Cehennem(*) alevlendirildiğinde (*)Kuyrukluyıldız veya Gezegen çarpışması veya Güneş patlaması ya da dünyanın ömrünü tamamlaması sonucu volkanların patlaması olarak düşünülmelidir.Ayette tarif edilen yer sadece burasıdır.


RAHMAN SURESİ;

35- Üstünüze saf ateşten bir alev ile bir duman salınır.Onları engelleyip kurtulamazsınız.
37- Gök yarılıp yağ gibi eriyip gül gibi kızardığı anı düşünün.(*)İşte tam bir güneş patlaması etkisi tarif ediliyor.
39- İşte o gün insana da cine de günah sorulmaz.


ANKEBUT SURESİ


54- Senden azabı çarçabuk getirmeni istiyorlar.Oysa cehennem, hiç şüpheleri olmasın kafirleri kuşatacaktır.
55- O GÜN AZAB ONLARI HEM ÜSTLERİNDEN HEM DE AYAKLARI ALTINDAN SARACAKTIR.Allah onlara “yaptıklarınızın cezasını tadın” diyecektir.


TUR SURESİ:

7-Rabbinin azabı şüphesiz gelecektir.
8- Onu savabilecek yoktur.
9-O gün gök sallanıp çalkalanır
10-Dağlar yerinden kopup yürür.

VAKIA SURESİ

1-Kıyamet koptuğu zaman !
2-Bu vakıayı yalanlayacak kimse olamaz
3-O alçaltıcı ve yükselticidir.
4-Yer sarsıldıkça sarsıldığı
5-Dağlar etrafa serpildikçe serpildiği
6-Dağlar toz duman haline geldiği (Güneş patlamasının deperemleri tetiklemesi veya dünyanın infilak etmesi )

CENNET,CEHENNEM VE KIYAMET;
HAKKA SURESİ:

13-Sura üfürülüş üfürüldüğü
14- Yer ve dağlar kaldırılıp da bir çarpılış çarpıldıkları zaman
15-İşte o gün kıyamet kopmuştur.
16-Gök yarılmış çökmeye yüz tutmuştur.


MEARİC SURESİ:

5-Doğrusu inkarcılar azabı çok uzak görüyorlar.
6-Biz ise onu yakın görmekteyiz.
7-O gün ,gök erimiş maden gibi olur.
8-Dağlar da atılmış pamuğa döner.

MÜRSELAT SURESİ

08-Yıldızların ışığı silindiği zaman (*)Güneş patlamasının yaratacağı sıcaklık ile oluşan bulutlar gök yüzünü kapatacağından,yıldızlar da görülemeyecektir.Bu bulutlanma uzay boşluğundaki suyun buharlaşması ile dünya dışında olabilir.
09-Gök yarıldığı zaman
30-Üç kola ayrılmış dumanlı gölgeye doğru gidin
31-O size ne gölge verir ne de alevden korur.
32-O saray gibi kıvılcımlar saçar.
33- Onun kıvılcımları sanki sarı deve sürüleridir.

NEBE SURESİ

18-Sura üfürülür bölük bölük gelirsiniz.
19-Gökler kapı kapı açılır.
20-Dağlar yürütülür bir serap olur.
21-Cehennem bir gözetleme yeridir.(*)Oturduğumuz yerden gökyüzünü seyredecek kadar rahat kalabilecekmiyiz ki?
40-Siz yakın bir azap ile uyardık.O gün kişi elleriyle yaptıklarını görür ve kafir “ Ben keşke toprak olsaydım der.”


TEKVİR SURESİ

10-Hesap için defter açıldığında ;
11-Gökyüzü yerinden söküldüğünde ;
12-Cehennem alevlendirildiğinde (*)Cehennemin yeryüzü olduğu,dünyadan başka bir yer olmadığı da artık netleşti.
13-Cennet yaklaştırıldığında (*)Cennetin de yaklaşacak bir yıldız veya yıldız kümesi olduğu netleşti.En azından bu dünyada olmadığı netleşti.
14-Her kişi hayır ve şerden neler getirdiğini anlar

HAKKA SURESİ:

17-Melekler göğün etrafındadır o gün Rabbimin arşını bunlardan başka sekiz melek(*) yüklenir.
(*)Okuduğunuz “Allah’ın ve Meleklerin Şekilleri” konusunda Tevrat Hezekyel bölümünde peygamber Hezekyel’in Allah’ın bindiği araca da “Melek” dediğini hatırlayınız.Bu araçlar çok büyük olmalı.Ne kadar kurtarmak istediklerine ve ne amaçla yaptıklarına bağlı.Yemek için mi yoksa yaşatmak için mi?

Sekiz meleğin kurtaracağı insanlar “Cennet’e” gideceklerdir.Diğerlerinin muhtelif yaratılış–yok oluş,yeniden yaratılış dönemlerine devam edecekleri açıkça görülüyor.

Sümer tablet tercümelerinde,ve Tevrat’ta Tanrı kavmi olan “Nefiller”in ,kendilerine köle olarak yarattıkları “Karabaşlılar” ile evlenen kendi türleri yüzünden “yarı asil yarı kul ortaya çıkan insan bozunlarından rahatsızlık duyup yok etme kararlarını,Tevrat İncil Kur’an da da Nuh Tufanı ile ve devam eden olaylarla anlamaktayız.


Hepsinden çıkarılacak ortak sonuç,Tanrı da “insan şekilli”dir.Üstün belki şu an algılarımızın üstünde bir teknolojiye sahip olduğunu,yalnız olmadığını ve “yönetim mekanizmasına sahip kavimler olduklarını bize bıraktıkları öğretileri ile öğreniyoruz.


Kendileri için tehlike arzetmediğimiz inancına varıncaya kadar genetik yapılanmamızı düşürdükten sonra da “evrensel değerlere uygun ahlak yaşantımıza “sahip olabilmemiz için de bizlere peygamberler ve şahsen kendilerinin yardımcı olduklarını da kutsal kitaplarda gördük.Düşünün ki yeryüzünde hiçbir canlının gelişip olgunlaşması 20 yıl almaz.


Oysa insan öyle mi?


At,eşek,inek gibi hayvan yavruları 1-2 saat içinde yürür hale gelirken,kuşların 15-20 gün gibi bir gecikmesi olduğunu biliyoruz.


En küçüğünden en büyüğüne tüm hayvanlar beden yapılarına göre bir insandan kat kat üstündürler.Bir maymun hiç akrobasi eğitimi almadan doğduğu kafeste her türlü akrobatik eğitimi rahatça yapabilir.Bunu maymun olmasına borçludur.


Ama hiçbir insan babası akrobat da olsa çalışmadan akrobat olamayacağı gibi direnci de maymuna göre acıncak haldedir.


Yeryüzünde tek tür olmamız dolayısı ile acizlik abidesi olma özelliğimizi korumaktayız.


İnsanlar,kendileri ile birlikte yaşayan dünya dışı varlıkların kendilerini ölümlü hale getirdiklerini bilmekte ve onlar gib göğe çıkışlarına izin verilmediğini bildiklerinden “ölünceye kadar yaşamdan tat alma” inancına sahip olduklarından zamanla tam bir cinsel sapık haline gelmişlerdir.


Tevrat’ın “Cinsel Yasaklar” bölümünü hatırlarsanız,bu gün yasak olan her şey o zaman serbest.


Ama bir farkla;


Hz.İbrahim’in karısının bile 67 yaşlarındayken bir firavun sarayına kapatılacak kadar güzel ve 99 yaşında çok önceden adetten kesildiği halde “anne” olduğuna dikkat ederseniz o zamanlar,insanların birden öldüklerini ve bu günkü 40 yaş sonrası çöküş dönemine girmediklerini de anlamını çıkarabilirsiniz.


(Hz.İbrahim,Allah'ın emri ile yola çıktığında 75 yaşındadır. Kız kardeşi ve karısı olan Sara ise ondan 9 yaş küçüktür.Mısır'a varmaları da en az bir yıl alsa Sara firavun tarafından hareme alındığında 67 yaşında olması gerekir.Gerisini siz hesap edin.Kaynak Tevrat)

İbrahim,Musa ve devam eden günümüze kadar insan ırkının devşirilmesinin sürdüğünü kolayca anlayabiliyoruz.
Kur’anda dendiği gibi “Sizi en üstün yarattık sonra aşağının aşağısı yaptık” ifadesi de açıkça yaşantımızda görülmektedir.

Tevrat ve Kur’anda da iyi insanın ille de Yahudi,Hıristiyan veya Müslüman olması gerekmediği de vurgulanmaktadır.Tüm bunlar da dinleri yeniden değerlendirmek gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Bu olaylar sonrası insanlığın gelişimi için yeni bir “Akıl ve Bilim Çağı” dönemine geçilmiştir.

Başlangıçta bir akıl ve bilim çağında devrim yapan Araplar daha sonra “sınırı aşma korkusu” ile yasaklamalara başvururlar.Köleci gelenekleri yüzünden de savaşla müslüman ettikleri halk müslüman da olsa onları yine köle olarak kullanmışlardır.

Bu karmaşa ve Arap Milliyetçiliği sonucu İslam medeniyeti üç yüz yıl içinde ömrünü tamamlamıştır.Yaptıkları şeriat yasalarında Araplar ile diğer milletleri ayırmışlardır,kendilerini üstün tutmuşlardır.

Bunun arkasından da Başka dillere çevrilmesi yasağı da eklenince “Arap olmayan kavimlerin de bir şey anlayıp üretmeleri de böylece engellenmiştir.Sonunda İslam dünyasında “bilim “ durma noktasına gelmiştir.

Öyle ki,Arap olmayan Müslümanlar,”Tavuk kuluçkasından çıkmış ördek yavrularının,tavuğu anne bilip ardından giderken,tavuk tarafından gagalanmaları gibi tuhaf bir hale düşmüşlerdir.Kılıç zoru ile Müslüman ve “köle” edilen bu insanlar,sonradan da benimsedikleri “İslam Dini’ne “ Araplar tarafından bir türlü layık görülmemişlerdir.Bu gün Arapların Türkiye ve diğer Türk milletleri için Ramazanda çalınan davul,türbelere mum yakılması gibi nedenlerle “Putperest” demeleri gibi.Bu gün de bu böyledir.


Dört halife sonrası, Şam Valisi Muaviye‘nin çalışmaları ile Kur’an ayetleri biribirine sokulup karıştırılmış ve anlaşılmaz hale getirirlmiştir.Örnek,1.Sure olan “ALAK SURESİ”nin 96.Sure yapılması gibi,insanlar bir şeyleri anlar,dinden çıkarsa hiçbir hükmümüz kalmaz korkusunun daha Hz.Muhammedin arkasından Hz.Ali’nin ölümü arkasında başlamış olması,Muaviye’ye bu işlemi yaptırmıştır.


Ancak köleci gelenekleri yüzünden kendilerini üstün konuma koyacak şekilde İslamı yorumlayan Araplar,Kur’anı kendilerine verilmiş bir mükafat,diğer kavimleri aşağılamak için bir delil haline getirmişlerdir. Kur’anda “Ne yeri delebilirsiniz,ne de boyca dağları delebilirsiniz.Allah yeryüzünde böbürlenerek gezenleri sevmez” ve “Hepiniz biribirinizdensiniz,eşitsiniz” ayetlerini unutarak böbürlenmişler ve 300 yıl içinde başkalarının korumasına muhtaç,vergi vererek yaşayan aşağılanmış kavimler haline de gelmişlerdir.


İranlı ve Türk bazı bilimadamlarının çabaları da İslam toplumunu 9.yy.’da konulmuş yasaklar yüzünden çökmekten kurtamamıştır.Bunlardan İranlı Fazlullah Astarabadi veya Naimi (1339?-1394) İran'ın Astrabad kentinde doğmuş olan bu zat İslamda ,Hz.Ali’den kalma bir hesaplama şekli olan “ebced hesabı” olayını geliştirerek,Arap harflerini rakamsal karşılıkları değerlendirerek sonuçlar çıkarma işine girip sonucunda yeni bir anlayış ve tarikatın kurucusu olmuştur.İslam toplumunda ilk “Komünist kültürel yapılanma fikrini” oluşturan bu kişi de toplum değerlerini yadırgaması yüzünden devlet idarecilerinin hedefi haline gelmiştir.Namaz kılmama ve bu tür ibadetin gereksizilğini göstermek için namaz ibadeti ile alay eden davranış ve yorumlara girmesi,devlet idarecilerini kuşkuya düşürmüş ve daha sonra kendisini “Allah “ olarak tanımlamaktan çekinmeyen bu kişi Cihangir Şah’ın emri ile atlara bağlanarak sürüklenmek ve parçalanmak suretiyle öldürülmüştür.


Bıraktığı en ünlü eseri “Cavidan” dır.Toplum değerleri ile oynamadan bu işi yürütmenin bir imkanını bulabilseydi eminim çok ciddi bir kültürel değişikliğin babası olabilecek bu kişi aklının kurbanı olmuştur.


Öldürülmesinin ardından da tüm İslam toplumlarında “Matematik” dahi putperestliğe sebep olduğu gerekçesi ile yasaklanınca İslam toplumları özellikle bu tarih sonrasında hiçbir ilmi eser üretemez hale getirilen İslam Dünyası kültür yozlaşması içine çekilmilştir.


Sonunda Kur’an ,kendi aralarında bile ortak tercüme yapamayan bir takım,ilmi kendinden menkul Ulema,Şeyh,Pir,Derviş gibi İslam özünde yer almayan yeni bir tür “Ruhban” takımının etkisi altına girerek sadece “Devleti yöneten ve bundan nasiplenen kesimlerin işini kolaylaştıran,toplum asayişini sağlamaktan öte gidemeyen,bilim üretemeyen kısır bir inanç haline gelmiştir.


Çektiğimiz cehalet,bilim üretememe ve her yeniliği gayrimüslümlerde gören zavallı bir toplum ortaya çıkmıştır.


Son üç yüz yıldır İslam aydınları arasında “Bizi İslamiyet mi geri bıraktı yoksa biz mi aptalız” türü yapılan tartışmalar aslında Fazlullah ASTRABADİ’nin öldürülmesi sonucu yasaklanan “Matematik” ile başlamıştır.


İslam toplumu işte budur.Ahlaki değerleri koruyayım derken “akıl yürütme” yeteneklerini de yasaklamışlardır.Bu da milyarla sayılabilen İslam topluluklarını hesap yapamayan ahmak ve aptaalr topluluğu haline getirmiştir.


Son iki yüz yıldır İslam toplumlarını “Ben Müslüman oldum” diye aramıza girip,sonradan “şeyh,ulema,pir” olan bu şahısların yorumladıkları şekilde İslamı yorumlar hale geldiğimizden bütün Müslüman ülkelerinde istedikleri an “Din” esaslı isyanlar çıkartmakta ve bizleri istedikleri gibi yönlendirmektedirler.


Bu gün gözümüzün içine baka baka “İslami Terörist” ler olarak suçlanmaktayız. ABD-AB ikilisinin ürettiği korkunç silahların denenmesi için kullanılan,birbirini dış destekli fikir,inanç,siyaset tuzakları ile öldüren düşünceden uzak,acı çeken ve evlatlarını her gün kurban veren İslam toplumlarından başka kaç toplum vardır?


En temizi tüm topluma bu gerçekleri göstererek insanları “akıl ,bilim,mantık” yoluna sevk etmektir.Ancak bunu anlatabileceğimiz bir İslam toplumu olduğunu da sanmıyorum.


Ayrıca bir de ülkemize yeni girmiş ve bir de son zamanlarda uzay biliminin gelişmesi,arkeolojik kazılarda elde edilen bilgilerin bunlarla ve Mitolojik veya Semavi dinlerle kıyaslanması sonucunda “Yıldızlara tapan” ve adını da “Scientology” olarak koyan bir tarikat da çıkmış,gençlerimiz ,bu tarikatın çıkardığı Hıristiyan –Yahudi ve Budizm karışımı bir takım ayinlerden sonra,Hz. İbrahim dönemi halkları gibi cinsel sapkınlıklar içeren ayinler yaptıklarını da bir Tv haber programı sayesinde öğrendik.


Bütün dinlerin kökenlerinde “Dünya Dışı Varlıklar” kendilerini göstermelerine ve bizlere de nasıl ibadet etmemiz gerektiğini de öğretmelerine rağmen ilkel ibadet şekillerine dönmek de gerilemekten başka bir şey değildir.


Eğer inançlarınızı kaybettiyseniz ve ibadet ihtiyacı duyuyorsanız bunun için yeni bir şeyler aramanıza zaten gerek te yoktur.Dinlerin hepsinin kaynağı dünya dışı varlıklar olduğuna göre ibadethaneler zaten inşa edilmiş ve “Beş Vakit” açıktırlar.Sen de git ibadetini yap rahatla.Toplum dışı olmaktan kurtulmanın yanında bazı yararları da yanında getireceğini göreceksiniz.Yeni bir şey aramaya gerek de yoktur.Ama niyetiniz sapıklıksa ona kim ne diyebilir ki?


Bu sadece aciz bir düşünce olup kimseyi bağlamaz.


Bu yazı dizimi özellikle,okumuş insanlarımız arasında yayılan bu sapıklığın gereksizliğini,anlatmak için de yazdım.Gösterilen ibadet şekli bellidir.Toplumda var olandır.Oysa onlara gösterilen şekil ise Fırat-Nil arasındaki kavimleri “eşcinsellik ve cinsel sapıklıkları yüzünden”Hz.Musa’nın Yahudilerine nasıl kıydırıldığını”,bunun da İncil ve Kur’anda doğrulanmasının yeterli bir uyarı olacağı inancındayım.

İBRANİ DİNLERİN GETİRDİKLERİ ve GÖTÜRDÜKLERİ


” Tevrat’ta ve İlk Ahit’te İbrani Tanrısı’nın, Ahlaksız yaşamları ve kendilerine başka tanrılar edinmeleri yüzünden Yeryüzündeki kavimleri yok etmek için kendisine kavim yaratmaya karar verdiğini,tüm kavimlerin onun soyundan gelecek nesille kutsanacağını belirtir. (Yaratılış:12:1-2-3,Lev.20:23-24, Lev.18:25,27,28 -Hez.20:8-Yasa 32:27)


.Hz.İbrahim’in eşi Sara’ya mezar almak için Hititli komutanla yaptığı konuşmada, komutanın “Sen de aramızda soylu bir prenssin” demesi ile de Hitit’li olduğunu anlamaktayız. (Yar:23:5-6)


Adı “AB(V) BRAHAM –(BABA)sonra “Kavimlerin Babası” anlamına gelen “İbrahim” adını Tanrısından alacak olan peygamber İbrahim’in oğlu İshak ve torunu Yakup soyundan üreyen seçilmiş kavim olan Yahudileri” koruyup kollayan kitabı olan Tevrat, İncil-İlk Ahit bölümü ile bu özelliğini vahiyler bölümü ile desteklese de “İnsanları Seven,Sevgi dolu bir “Rab Tanrı “ imajı ile diğer kavimleri aldatma yoluna girmiştir.


Esav’ın topuğuna yapışarak doğan ve “topuk tutan,üçkağıtçı” anlamına gelen “Yakup” adını verdiği (Yar:25:26)oğlunu sadece “parlak” olduğu için peygamber seçtiğini de okumaktayız. (Yar Böl-25-24),(Malaki-1:2,1:3)


Yakup bu aldatma işini ensesine keçi derisi bağlayarak yapar.( (Yar:27:22)


Daha sonra bu parlak Yakup ile güreşir ve ona “Allah ile güreş tutan” anlamına gelen “İsrail” adını verir.Kur’an da “İsra Suresi ile ve diğer surelerde defalarca “İsrail” adını kullanır ve Bakara 136 ‘da peygamberler arasında Yakup adıyla anılır.(Yar.35:10)

Ayrıca da “ırk ayrımcılığını” teşvik ederek “Kenanlı kızlarla evlenmesini Yakup’a yasak eder.(Yar.28:1)

İbrahim’den itibaren (yar;12:17-18-19-20) üç kağıtçılıkları da teşvik ettiği ayetlerle sabittir.

Yeryüzünde ilk defa bir tanrı,insanları yok etmesi için bir kavim yaratmaya karar vermiş ve o kavmi öne geçirmek için bekçilik etmiştir. (Çıkış.33:7-10) Diğer kavimleri aldatması için onlara her türlü “dümeni” öğütlemiştir.

Diğer kavimleri de inançlarına katmaları da tamamen bir aldatmacadır.

Bu sayede,her devletin,şehrin köyün,evin,ailenin ve her bireyin “ayrı tanrı”ya sahip olma inancı yavaş yavaş yerini “üçleme”ye yani teslise bırakmıştır.

Yani;Einstein’in Bing Bang’ına göre,” Tek atomlu Hidrojen yerini 2.atomlu helyuma sonra 3 atomlu H2O1’e suya bırakması ve her şeyin bundan yaratılması kavramı İncil ile “Kutsal Ruh,Baba ve oğul “ kavramına getirilmiştir.

Yani en eski yaratılış efsanelerinde belirtilen ilk kavrama dönülmüştür.

İslamiyet ile de bu “üçlü”nün “bir”e eşit olduğu kavramı getirilerek üç özelliğin “tek tanrıyı” oluşturması (vahdet-i vücut) öne çıkarılarak tanrı sayısı “bir”e indirilmiştir.

Bu kadar ilerlemeye rağmen “Seçilmiş İbrani Kavmi” modeli “Al-i İmran soyu” olarak Kur’an “Alî İmran ,İsra Surelerinde “ yer almıştır.

Bu kavimin dahi yoldan çıkanları ile tüm dünya kavimlerinin yok edileceği bir “Armegeddon Savaşı” kültürü Kuran ayetlerinde ve Hadis kitaplarında da sürdürülmüştür.


Yani ,yeryüzündeki tüm kavimleri yok etmek için seçilmiş olan İbrahim soyunun korunması için yeni getirilen inanç modeli ile diğer kavimlerin uyutulması kandırılmasına devam edilmiştir.


Papa 16.Benedict bile "Türkler ayrı bir kavimdir.Müslüman olmakla kaybolmuşlardır" demedi mi?


Oysa kitaba göre sadece Türkler mi? Seçilmiş Yahudiler dışında tüm kavimler.


Şimdilik hedef Türklerdir.Ondan bu açıklama,uyandırma yapılıyor.


Şimdi basında yer alan iki haber ile devam edelim.


SİNA DAĞINDA OLANLAR HALUSİNASYON ÜRÜNÜ
güncellenme zamanı 18.09 | 4.3.2008


İsrailli bir psikoloji profesörü, Musa Peygamber, Sina dağında 10 Emri aldığında, bu olaya tanık olan İsrailoğullarının, aslında bölgede yetişen ve halüsinasyona sebep olan bir bitkinin etkisi altında olabileceklerini iddia etti.

İbrani Üniversitesinden Prof. Benny Şanon, İngiliz dergisi "Time and Mind"daki araştırmasında, Sina çölündeki iki bitkinin, Amazon bölgesindeki halüsinasyona yol açan "ayahuaska" bitkisiyle aynı psikoaktif molekülleri içerdiğini yazdı.

Şanon, Tevrat'ın "Çıkış" bölümünde sözü edilen, Sina Dağı'ndan gelen gökgürültüsü, şimşek ve boru sesinin sadece, belli bir beklenti içindeki halkın halüsinasyonu olduğunu ileri sürdü.

"Ayahuaska sarhoşluğunun ileri safhalarında, ışığın görülmesine yoğun dini ve ruhi hisler eşlik etmiştir" diyen Prof. Şanon, bu gibi durumlarda, görülen yoğun ışığın Tanrı'nın yaydığı güç olarak da algılanabildiğini belirtti.

Prof. Şanon, bölgedeki Musevilerin eski zamanlardan beri, yöredeki psikoaktif bitkilerin sihirli ve tedavi edici etkisi bulunduğuna inandıklarını da belirtti.

Tevrat'ta nasıl geçiyor?

Sina Dağı, Tevrat'a göre, Musa Peygamber öncülüğündeki İsrailoğulları'nın (İbraniler) Mısır'dan çıkarken durdukları, Musa'nın Allah ile konuştuğu ve On Emir'i aldığı yerdir. Olay Tevrat’ta şöyle anlatılıyor:

“Çık.19: 16 Üçüncü günün sabahı gök gürledi, şimşekler çaktı. Dağın üzerinde koyu bir bulut vardı. Derken, çok güçlü bir boru sesi duyuldu. Ordugâhta herkes titremeye başladı.

Çık.19: 17 Musa halkın Tanrı'yla görüşmek üzere ordugâhtan çıkmasına öncülük etti. Dağın eteğinde durdular.

Çık.19: 18 Sina Dağı'nın her yanından duman tütüyordu. Çünkü RAB dağın üstüne ateş içinde inmişti. Dağdan ocak dumanı gibi duman çıkıyor, bütün dağ şiddetle sarsılıyordu.

Çık.19: 20 RAB Sina Dağı'nın üzerine indi, Musa'yı dağın tepesine çağırdı. Musa tepeye çıktı.

Kuran'da nasıl geçiyor?

Sina Dağı, Kuran'da "Tur-u Sina" olarak geçiyor. Tur, Arapça dağ anlamına geldiğinden çevirirken Sina Dağı diye çevriliyor.

Meryem Suresi 52'inci ayette "Ona, Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık" deniliyor.

Bakara Suresi 39'uncu ayette ise "Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): 'Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin' (demiştik)" deniliyor.

Tur Suresi'nin ilk ayetinde de "Tur'a andolsun" diye yazıyor.

Kuran’da anlatılana göre Hz. Musa, İsrailoğulları'yla beraber Mısır’dan ayrıldıktan sonra Kızıldeniz’i geçmiş, daha sonra Sina Dağı’na doğru yönelmiş. Hz. Musa kavminden ayrılıp tayin edilen sürede Sina Dağı'na ulaşmış, ’On Emir’ olarak adlandırılan levhalar da Hz. Musa’ya bu sırada Sina Dağı'nda indirilmiş olduğuna inanılmaktadır.


İBRANİ DİNLERİN GÖTÜRDÜKLERİ


Yukarıda da arkeoloji biliminin getirdiği aydınlanma sonucu ortaya çıkarılan tabletlerin okunmasından da açıkça anlaşıldığı gibi “Semavi Dinler”in aslında kitaplarda geçtiği gibi olmadıkları,eski mitolojik efsanelerle bağlantıları oldukları görülmektedir.


Hz.İsa’nın belirtilen tarihte yaşamadığını,bu adamnı Niğde’li bir rahip olduğunu ,ülkemizin medarı iftiharı araştırmacı yazar Aytunç Altındal’ın verdiği bir belgeye dayanarak öğrenen Roma-Vatikan’da görevli Kardinal rütbesindeki bir din adamının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açtığını unutmayalım.


Davanın konusu da Vatikan ve Papalığın gerçek olmayan inançlar doğrultusunda dünyada “dolandırıcılık ve sahtekarlık suretiyle kazanç elde etmek “ olduğunu da belirtirim.


Hz.Muhammed’in de Güneş ve Ay tanrılarına tapınan bir “Sabi” olduğu bilinmektedir. Yaşamı boyunca kendisi hep sabi olarak bilinmiştir.(*)Bu inanışın kitabı olmamasına rağmen Bakara Suresi 136’da “Sabilerin’de “ cennete gireceğini müjdelemiştir.


Buna en son örnek olarak I.Dünya Savaşından sonra, bir hukukçu olan Amerika Devlet Başkanı Woodrow Willson’un kendi hazırladığı ve kendi adıyla bilinen “Willson İlkelerini” tüm devletlere kabul ettirmesini örnek verebilirim.


Başlangıçta “Amerika’nın şartı olarak kabul edilen bu ilkelerin arkasında Amerikan sermayesini ve ileri gelenlerinin durmadığını gören galip devletler bundan hemen caymışlardır.


Bu yüzden 1923 sonrası Rusya’nın Kafkasya’yı işgali,İngiliz’in Türkiye dahil İslam ülkelerine “Şeriat” getirmek için iç karışıklıkları başlattığını görmekteyiz.


Bu muhteremin de bu ilkeleri yüzünden yalnızlığa itildiği ve yaşamını öyle tamamladığı yazılır.(Ermenistan kursun diye savaş gemisi gönderdiğini unutmayarak,Türkleri sevmediğini de belirteyim)


Ayrıca halen etkili olan Karl Marks'ın Sosyalizmi,Buda'nın Budizm'i, Lao Zu'nun Taoculuğu, Konfiçyus'un Konfiçyüzmi ve Semavi dinlerin mezhep ve tarikat imamları da aynı türden toplum mühendisi olan insanlardır.


Götürdüklerini ise kısaca anlatacağım.3500 yıldır yeryüzündeki bütün soykırımların altında bu İbrahim dinlerinden başka bir şey görmek mümkün değildir.Yahudilerin Ortadoğu’da kurdukları devletlerle yaptıkları savaşlarda kıydıkları,diğer kavimlerin onlara yaptıkları,2000 yıllık haçlı seferleri,İslam İmparatorluğunun yarattığı din savaşları ve özellikle Türklerin soykırım ve asimilasyona uğratılmaları (çekik gözlüydük çakır gözlü olduk,Türk’üm demek dine aykırı bulunduğundan dilimiz bile yasaklandı), Kızılderililer ile Pasifik ada halkları Türk soyu sanılarak soykırıma tabi tutuldular.


Kuzey Afrika ve Güney Afrika halkları köleleştirilirken soykırım dahil her türlü mezalime uğratıldılar.


Bütün bunlar Hitit devletinde saltanata dahil edilmediğinden midir yoksa yeni bir millet dünya yaratmak uğruna aldığı dini eğitimin etkisi ile göç yollarında subaşlarında kurduğu hayallerin ürünümüdür bir hayal Musa’ya kadar gelmiştir.


Musa da Piramit tapınaklarında aldığı din ve tarih eğitimi ile toplumunu beğenmeyip bir halüsinasyonda o geliştirmiş ve dünyanın başına bela bir millet yaratmıştır.


Allah’ın Tevrat’ta Hz.Musa’yı şu şekilde tanımlaması ilginçtir.“Mısırdan Çıkış Çık.7: 1 RAB, "Bak, seni firavuna karşı Tanrı gibi yaptım" dedi, Ağabeyin Harun senin peygamberin olacak.”


Toplumlar din adına girdikleri savaşlarda,yetiştirdikleri kıymetli bilge insanları ha esir olarak ha dövüşte kaybetmişlerdir.


Yol gösterecek bilge insanları olmayan insanlar binlerce yıldır tüm tarihini,medeniyetini unutmuş,asırlar boyu karanlık zulüm dolu çağlar yaşamışlardır.


Tüm bunlara rağmen hala insanlar “köktendinci” gerici partilere oylar vererek cehalet dönemini arzu ettiklerini göstermekte ne kadar gönüllüdürler.
(*)Hz.Muhammed’in hayatı,Ebubekir Siraceddin.
Google’dan “dinler tarihi com veya “sabilik” yazarak da bu bilgilere ulaşabilirsiniz.


Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc


http://keykubat.blogspot.com/2009/04/allah-esir-dusmus-kurtarin.html
http://keykubat.blogspot.com/2009/03/insanligin-yildiz-savaslari-1.html
http://keykubat.blogspot.com/2009/04/dinler-eskilerin-masallaridir.html
Diğer Blogumda-Yeni http://adilyargic.blogspot.com/2009/04/devler-cuceler-ve-yecuc-mecuc.html




1 Ekim 2013 Salı

İSLÂM’DA NAMAZ MI ADALET Mİ ÖNEMLİDİR?


İSLÂM’DA NAMAZ MI ADALET Mİ ÖNEMLİDİR?



İslâm dininin temeli adalet, ibadeti namazdır.

İşte Ermeni Güneş tanrıçası Fetoş efendi(!)

Sadece iman edeni bağlar.
Namaz Müslümanlara özel bir ibadet şekli değildir. 

Namaz Hintçe “Selam” anlamında bir kelimedir. Hintliler ibadet için kullandıkları terimlerinde “Namaskâr=Güneşe selâm” ifadesini kullanırlar.  Yoga için kullanılanı ise “Namaste=Kendine selamdır”. Kur’an’da ise “Salat=Selam” olarak geçer. 

Türkler İslâmiyet’ten çok önce namazı bildiklerinden Müslüman olduklarında Arap terimi olan Salât’ı” kullanmamışlardır. 

Namazın doğuşu, Sümer dininde Ay tanrısı Sin’in kızı İnanna/İştar  (*) ile çoban Dumuzi evliliğinde yaşanmış zina sonucu, Dumuzi’nin yeraltına (Kur’a/Cehenneme) sürülmesiyle güneş doğmaz ve yeryüzünü karanlık kaplar. Çareyi Dumuzi’yi oradan çıkartmakta bulurlar ve böylece Dumuzi karısı İnanna ile çalgılarla şenlendirilmiş ilahiler eşliğinde tapınak içinde birleşince güneş doğar, bitkiler canlanır, hayvanlar ve insanlar eski yaşamlarına dönerler.  

Sonraları güneşin tekrar kaybolmasını önlemek için insanlar bu çiftleşmeyi, ardından güneşin batmadan önce ve tekrar doğduğunda yaydığı ışıkları kutsamak için yaptıkları “ışık öpme ayini” olan salâtı/namazı ibadet olarak benimsemişlerdir.
Bu ayinden doğan çocuklar ülkelerine kral edilmişlerdir. Soy sop milliyetçiliğinin temeli olan dinler de böyle doğmuşlardır.

Bu dinin ibadetinden Mısır, Hint, Yunan ve bütün Arap dinlerine geçmiş olan “güneşi selamlama, ışık öpme ibadet i”  olarak namaz dinlerde yerini almıştır.

(*)Babası da kızı da babalarının ve kardeşlerinin iktidarlarını sağlayan güç/kudret tabletlerini çaldıklarından lanetlenmiş, huzurdan recmedilerek kovulmuş şeytanlardır.  Müslümanlar her Kur’an ve namaz suresi ne başlamadan önce söyledikleri “Euzubillahimineşşeytanirracim=Huzurdan taşlanarak kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığınırım!” Diyerek bu şeytanları lanetlemektedirler. 

Halen ırak, Suriye, İran, Ürdün, Lübnan ve ülkemizde yaşayan,  Yezidiler İnanna’ya  İştar, Tavus,  Urfa, Mardin, Suriye Sabileri Er Ruha adlarıyla anar, “Güneş Tanrıçası” olarak tapınırlar. Babası Sin de Allah olarak Güneş tanrıçasının hem babası hem de eşi, ilk yedi gezegenin babası, baş tanrı olarak hürmet edilir.
 Hıristiyan olmuş Suriyeli Sabiler (5.500 yıldır namaz kılarlar) olan Süryani Hıristiyanları günde yedi vakit namaz kılarlar ve takkesiz olarak saf tutmak şartıyla kiliselerinde iki vakit sabah namazı, öğle ve ikindi namazları kilisede cemaatle kılınmalıdır diğerlerini evde kılarlar. 

Peygamberlik öncesi bir Sabi olan Muhammed de namaz kılardı ve Mekke’de kabilesinin inancına göre Suriye Sabilerinin kıldığı öğle ve ikindi namazları “Allah’a eş koşmak, gücünden şüphe etmek” olarak bilindiğinden “orta namazları” denilen bu namazlar yasaktı. Ebu Cehil’in peygamber için “Onu namaz kılarken görürsem boynunu kıracağım” dediği ve yasakladığı “namaz kılması” değil, öğle, ikindiden ibaret orta namazlardır. (Kaynak Maide 62, Hac 17 tefsirleri E.H.Yazır)

Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet dışında bütün dinlerde “okuryazarlık” dindar inananlara yasaktır. Sadece doğumlarıyla tapınağa adanmış olan ve ailelerinin “ilk doğanlarından”(Erdoğan gibi anılırlar) seçilmiş olan din adamları yaptıkları ayinlerde okuryazarlığı  “çiftleştikleri cinlerden, şeytanlardan ya da onların başları olan Allah ve kızlarından öğrenirlerdi.” Cebrail’İn Hira mağarasında peygambere okuryazarlığı öğretme nedeni de bu yasağın Hicaz Araplarından peygamber aracılığıyla kaldırılmasını, “Kitap Okuyanlar=Kitap Ehli” olmalarını sağlamak içindir. Çünkü Yahudi melezi olan Hicaz Arapları peygamberin gelişine kadar uyarılmamış tek kavimdirler ve diğerlerince aşağılanmaktaydılar.

Peygambere iman etmediği için Taif’e sürülen kâfirin torunu olan dördüncü halife Mervani soyundan gelen Yezidi Şeyh Hadi tarafından dinleri 12. yüzyılda yapılarak Süryanilere, Yahudilere ve dolayısıyla Vatikan’a hizmetkâr olmaları sağlanmış olan Yezidi Kürtler de sabah ve akşam olmak üzere güneş tanrıçaları Tavus’a iki vakit namaz kılarlar. 

Hindistan'da Can dini inananları (Jainism/Caynacılar olarak bilinirler ve bunlar 16.000 yıldır namaz kılarlar ve Namaz (Namaskâr (güneşi selamlamak) kelimesi de bunların dilinden Türkçe ve Farsça'ya girmiştir. İslâm dışında namaz kılanların tümü güneş doğsun diye namaz kılmaktadırlar. Sabiler ve onların Hıristiyanlığa girenleri olan Süryanilerin İslâm'a girenleri ve dini Emevilerden beri devşirenler de bunlardan çıkmaktadır.
Bu devşirmenin esasında da dinde "Namaz'ı" öne çıkartıp adaleti önemsememeyi, Kur’an ayetleri yerine peygambere ait olduğu iddia edilen ve doğrulukları şüpheli olan milyonlarca Hadis’e bağlılığı önermektedirler. 1774'ten beri Osmanlı, Menderes iktidarıyla devletin başına geçen Yahudi, Süryani, Yezidi, Rum koalisyonu sayesinde 1950'den beri böyledir ve AKP iktidarı da bunların devamıdır. Bizler ise onları bizim başımızdan eksik etmeyiz.

Bitlis Süryanisi Kürt taklitçisi Said-i Kürdi Deliüzzaman, Sabilerin kitabında geçen  Şeytan'ın ortak adı olan "NUR''a dayanarak Nurculuğu Efganilik, Masonlukla karıştırarak İngiliz rahip casusu Robert Frew  talimatlarıyla kurdu. Menderes Yahudisi yanında oldu. Ortadaki de "gizli postaları olduğunu ölmeden önce açıkladı.
Namaz dinin ibadet şekli olsa da bütün Müslümanlar arasında “ortak namaz hareketleri” yoktur. Ülkeden ülkeye değil bölgeden bölgeye, köyden köye namaz ibadeti şekli değişebildiği gibi, Alevi Kızılbaşlar gibi hiç namaz kılmayan Müslümanlar da vardır.

Dinin apaçık bir gerçeği olan bu kesin durum da namazın “dinin temeli olamayacağını ispatlamaktadır.”
İslâm dinine iman etmenin altı şartı vardır ve  bu şartlar her namazda oturunca okunan “Amentübillahi” olarak bilinen duadır ve şöyledir;
Âmentü billahi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusulihî vel yevmilâhiri ve bil kaderi hayrihî ve şerrihî minellahi teâlâ vel-ba'sü ba'delmevti hakkun eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlühü .”
Bu mezar taşına kadar geçmiş bir saptırma olmak yerine sadece ibadete bağlılığı vurgulamalıydı.

Türkçesi;
"Allaha, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaderin, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna iman ettim. Öldükten sonra dirilmek haktır. Allah'tan başka tanrı olmadığına, Muhammed’in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim".

Bu ilkeleri sıralayınca da çıkan listede “Namaz kılma” konusu geçmez. O, iman etmiş Müslümanların yaşam şeklini belirleyen “İslâm’ın Şartları” içinde ikincidir.  
Anlamanız gereken şudur. Namaz'ın öncelikli olması "Güneşin doğacağından şüpheye düşmüş, ona tanrıça diye tapınan putperestler için çok önemlidir. Oysa Müslüman namazı "günahlarını bağışlatmak için yakarmak" ve günlük ibadet borcu olarak bilir. 

Varsa eğer "Allah sizi güneşin doğacağından endişeye düşmüş putperestlerin dinlerine hile ile sokulmaktan, sevgisinden mahrum olmaktan korusun!" diyorum.

Takdir okuyanındır.

İsrail "NUR" Mason locası sembolü

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc(01.Ekim2013)






21 Eylül 2013 Cumartesi

KEYKUBAT.BLOGCU.COM GENE KAPATILDI

"1KEYKUBAT.BLOGCU.COM"  BLOGUM GENE KAPATILDI

Sansürcü "Demokrasi havarisi(!)" AKP:))
Ciner Grubunun  Haberturk gibi yayın organlarından olan "Blogcu.com"'da 2006 yılından beri yazdığım ilk blogum olan "keykubat.blogcu.com" blogum gene kapatılmıştır.
AKP ve yandaşlarının "muhalefete ve gerçeklere" olan düşmanlıkları, tahammülsüzlükleri yine kendisini göstermiştir.
Blogumu tıkladığınızda "
Bu blog kapalıdır.
İstersen önce çıkan içeriklere aşağıdan göz atabilirsin"

ibaresi ile karşılaşıyorsunuz.
 
Daha önce de yine bu blogumun defalarca aylarca süren şekilde engellenmesi ve sonunda defalarca kapatılması, "Türkiye Türklerindir" blogumun altı ay boyunca engellenmesi sonucu açtığım google bloglarımdan olan "Tacı Haine Giydiren Milletin Kanı Dinmez " blogum da hükümetin "google'un sahibini Ankara'da ağırlamasını takiben silinmişti. Onun ardından da yazdığım yazılarım ve iadelerinin hikâyesi de bu linktedir;http://adilyargic.blogspot.com/2010/10/my-blog-returned-back-after-referendum.html#axzz2fTePnZDf


Alaeddin Yavuz /
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc

8 Ağustos 2013 Perşembe

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN


 HERKESE İYİ BAYRAMLAR!

Bütün Türk ve Müslüman coğrafyasının mübarek Ramazan bayramı kutlu olsun! 


DAHA ÇOK DEMOKRATİK HAKLARIN ELDE EDİLDİĞİ, HERKESİN EVİNE GÖTÜRÜP EŞİNE, ÇOCUKLARINA VEREBİLECEĞİ EKMEĞİ "BEN KAZANDIM" DİYEBİLECEKLERİ BİR İŞLERİ OLMASI İÇİN MÜCADELE ETMELERİ, BÖYLECE ONURLARINA DAHA ÇOK SAYGI DUYABİLECEKLERİ BİR YAŞAMA KAVUŞMALARINI ARZU EDİYORUM!

BU KAZANILDIĞINDA ŞEYH, PİR, AĞALARIN İMARET VE TEKKE KAPILARINDA BİR TAS ÇORBAYA MUHTAÇ OLMAYAN BİR ÜLKENİN EŞİT VATANDAŞLARI OLACAKLARDIR.


Said-i Kürdi Deliüzzaman TIKLA
MÜSLÜMAN MASKELİ, KÖLECİ SABİ-SÜRYANİ, YEZİDİ, GREGORYEN ERMENİLERİN İKTİDARLARI OLAN, TÜRK VE MÜSLÜMAN DÜNYASINI B.O.P, MEDENİYETLERİ İTTİFAKI, ILIMLI İSLÂM, NURCULUK, FETHULLAHÇILIK, EFGANİLİK, BAHAİLİK, KADIYANİLİK, VEHHABİLİK GİBİ  DİNDEN ÇIKMIŞ MEZHEPLERE VE IRKİ KÖKENLERİNE GÖRE AYIRAN İŞBİRLİKÇİ, MÜSLÜMAN VE TÜRK TAKİYESİ YAPAN AMA TERÖRİSTLERİ DEVLET KONUTLARINDA AĞIRLARKEN, DEVLETİN EN YÜKSEK RÜTBELİ SUBAYLARINI TERÖRİST İLAN EDİP KOLONİ MAHKEMELERİNDE YARGILAYIP MÜEBBETLER MAHKUM EDEN, HALKLARI HAÇLILARIN KÖLESİ, ASKERLERİNİ HAÇLI ASKERİ EDEN, TEKKE, ZAVİYE KÜLTÜNÜ GERİ GETİREN VE ORTAÇAĞ KÖLECİLİĞİNİ HORTLATAN ABBASİ'DEN OSMANLI'YA BATI KARŞITI DEVLET YAPILANMALARININ YIKILMASINDA 1300 YILDIR İŞBİRLİĞİ YAPAN, HER DİNE DÖNEN HAİNLERİN DEVLETİ ELE GEÇİRDİĞİ GÜNÜMÜZDE YAPACAK TEK ŞEY UYANMAKTIR. TAÇ GİYDİRDİĞİMİZ HAİNLERDEN TACI GERİ ALMAKTIR.
UNUTMAYALIM;



TACI HAİNE GİYDİREN MİLLETİN KANI DİNMEZ!


TÜRK VE MÜSLÜMAN GÖRÜNÜP BATILI SÖMÜRGECİ DEVLETLERİN KÖLESİ OLMAMIZI KURTULUŞ GÖSTEREN, HALKA TEKKE KAPILARINDA BİR TAS ÇORBAY DİLENCİLİĞİNİ LAYIK GÖREN, HER GÜN ATATÜRK CUMHURİYETİNİN GETİRDİĞİ DEMOKRATİK HAKLARIMIZI GASP EDEN, EĞİTİMİ SADECE BATILI DEVLETLERİN ÜRÜNLERİNİ KULLANMAYI ANLAYABİLECEĞİMİZ KADARIYLA LAYIK GÖREN BU KÖLECİ, TAKİYECİ YALANCI DÜNÜ VATAN HAİNİ BU GÜNÜNÜ DEVLET ADAMI OLMUŞ HARAMİLERDEN KURTULMAYA KARAR VERDİĞİNİZDE GERÇEK BAYRAMLAR SİZİN OLACAKTIR.

HER TÜRLÜ DİNİ, ETNİK (IRKİ-SOY) AYRIMCILIKLARINI BİR YANA BIRAKARAK EŞİTLİK, DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELERİNE KATILARAK DAHA ÇOK HAK VE ÖZGÜRLÜĞE SAHİP OLMAK, BÖYLECE DAHA ÇOK BAYRAMLARI HAK EDEN BİR TOPLUM OLMAMIZ DİLEĞİMLE!

NİCE BAYRAMLARA!


Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc


 BAŞIMIZDAKİ HARAMİ İKTİDARININ GERÇEK YÜZÜNÜ GÖRMEK İÇİN OKUYUNUZ!


FETULLAH GÜLEN'İN GERÇEK YÜZÜ




  




Bir de bu yazılarımı okuyunuz;
1- http://keykubat.blogspot.com/2010/09/fethullah-hz-muhammede-karsi.html

2- http://keykubat.blogspot.com/2008/08/said-nursi-alim-mi-deli-mi.html#axzz2YpeMOv1r

3-http://keykubat.blogspot.com/2010/08/said-i-kurdiden-gunumuze-ihanetler-ve.html

4-http://keykubat.blogspot.com/2012/10/alpaslan-tukes-devlet-bahceli-ermeni.html

5-http://adilyargic.blogspot.com/2012/01/papa-pedofili-ve-cocuk-pornosunu.html

6-http://adilyargic.blogspot.com/2011/04/masonlar-ve-akp-mason-baglantilari.html

29 Temmuz 2013 Pazartesi

HER GÜN KÜFREDİLEN BAŞBAKAN VE ONUR

 HER GÜN KÜFREDİLEN BAŞBAKAN VE ONUR

Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan kendisine diktatör diyenlere "Her gün kendisine küfür edilen bir başbakan nasıl diktatör olur?" diye sorarak cevap verdi.

Hitler de diktatördü ona da küfür ettiler ama o da sizin gibi gitmek bilmedi. Sizin gibi sıradan biriyken bazı mason örgütlerince öne çıkartıldı, Alman milletinin gözünde büyütüldü ve adam (!) edilmesinin karşılığını da Amerika'nın Rockefeller şirketlerinden aldığı parayla II. Dünya savaşını çıkarttı. Yaklaşık kırk milyon masum insanın ölümüne neden oldu. Zarar verdiği onca dünya devleti ve milletlerini bırakın sonunda kendisini destekleyen, piyasaya süren Amerikalıların ordusuna Alman milletinin de soyunu kırdırdı.
Elan da kendisine başta Almanlarca ve öteki milletlerce küfür edilmektedir.

Yaptığı iş için kendisine küfür edilen onurlu bir insan işi bırakır kendisine başka iş arar.


Ben emekli bir memur olarak memuriyetim sırasında amirlerimden fırça yedim ama dinleyince hak verdiler. Ama yaptığım işten küfür yemedim.
Verilen görevleri harfiyen yerine getirdim ve emekli oldum.
Memuriyet öncesi de gündelik işlerden düzenli fabrika, şantiye işçiliklerine kadar çalıştım. İşlerden ayrılma sebebim ya işin bitmesi ya gündeliğimin veya aylığımın ödenmemesi ya da en son memuriyete geçiş içindir.
Memur olduğum halde dönerim diye sigortamı ödeyen patronlar ile çalıştım ve saygı gördüm.

Terör örgütü sayenizde hükumet ortağı oldu, özerklik aldı, polis, subay mezun ediyor hem de ülke sınırları içinde. Suriye sınırında ikinci Kürdistan ve Süryani devleti ilan ediliyor ve sizle özerklik ilanını geciktirmesi için çağırtıp ricacı olmanız üzerine bunu erteliyor. Hadi küfür etme!
Hatta hoşlanamdığım insanlar çok iyi ücret teklif ettiyseler bile beğenmediğim için görevi, işi kabul etmedim.

Siz ise 3500 yakın koruma  gittiğiniz yerden sağladığınız en az beş bin koruma eşliğinde, devlet dairelerinde ve ticari kurumlarında çalışan işçi ve memurları, okulda öğrenim gören öğrencileri derslerinden kopartarak zorla doldurduğunuz meydanlarda düzenlediğiniz mitinglerde ortaokul, lise çocuklarını, üniversite öğrencilerini, hatta facebook, Twitter ortamlarındaki gençleri, memurları, işçileri ve sıradan mitinglerde bayrak satarak evine ekmek götürmeye çalışan sosyal güvencesiz garipleri küfür ediyorlar diye sorgusuz sualsiz içeride tutuyorsunuz.

Cumhuriyet tarihinde sizin kadar korkak ve korumaya ihtiyaç duyan siyasi olmadı.

Yetmiyor ayağa kalkmadı diye bazı generallere de aynı şekilde işlem yapıyorsunuz. Genelkurmay tabakası size saygı duymadıklarını, sizinle çalışamayacakları söyleyerek tümden istifa etti.Devlet bir askeri saldırıya maruz kalsa ki Allah korusun orduyu yönetecek general yok. Topuk selamcı çok "Özel" paşanız hariç.

Gezi direnişinde gazla copla yaralanan, nefes darlığına düşen göstericilere kapı açtı diye Koç gurubunun defterini düreceğinizi söylediniz ve işe başladınız.Yardım eden doktorları düşman ilan ettiniz burunlarından getiriyorsunuz. Tabipler Birliğinin yetlkilerini kısan kararnameler hazırlattınız.Baroları da ekleyeyim.

Ya Cem Uzan?
Onun size muhalif olmaktan başka ne suçu vardı? Ya Pamukbank, Galataport ve niceleri saymaya sayfalar yetmez.

Tam size göre bir söz sayın dış güçlerin başbakanı!
Siz bunca muhalefete, hoşnutsuzluğa rağmen ve tepkilerden anlamadığınız için başka yol göremediklerinden dayanamayıp her riski göze alarak edilen küfüre rağmen niye dış güçlerin arkasına sığınarak görevi sürdürüyorsunuz.

Geçenlerde ABD'den gelen bir demokrasi uyarısının ardından İstanbul Borsasının yarı hissesini, ardından Haliç Tersanesini Amerikan şirketlerine devleti peşkeş çekerek bu görevde durmaya, terör örgütü ile kol kola girerek kendinizi padişah ilan etmeye çalışıyorsunuz?

Sizde yaptığınız işin beğenilmediğinden, topluma ve devlete hatta komşu ve uzak din kardeşi Müslüman ülkelere verdiğiniz bunca zarar ortadayken, yurt içinden ve dışından hatta işverenleriniz Amerika ve Avrupa birliğinden her gün uyarıları, ikazlar, mahkum eden mahkeme kararları, TİMES Dergilerinde protestolar ve aşağılamalar yayınlanmasına, eleştiriler gelmesine rağmen istifa edecek kadar onur yoksa o da sizin tercihinizdir.

Yoksa makam koltuğu tatlı mı geldi de bırakamıyorsunuz sayın başbakan?
O koltuğa yapışan ölünceye kadar kalmak istiyor nedense?
Helada olsun makam koltuğu olsun değil mi?

Malum bir çift çarıkla geldiğinizi söylediğiniz iktidar koltuğunda geçen on yıl içinde henüz reşit olmuş çocuklarınıza gemicikler, şirketler, Amerika'da Dünya Bankasında işler, Kuzey Irak'ta ihaleler kazandırarak dünyanın sekizinci zengin başbakanı oldunuz ya!
Hani mal canın yongasıdır. Dünyada mekan ahrette iman misali, milletin vergilerinden işgal ettiğiniz hizmet makamını suistimal ederek gasp ettiğiniz paracıklar, bağladığınız yurt içi ve yurt dışı işlerden, komşu  ülkelerden aldığınız yasa dışı komisyonlar üzerine kurduğunuz lüks yaşantınız var ya?

Hani Lüküs hayat yan gel yat keyfine bak misali Dolçe Vita yasaları üzerine kurulu, halkı dini, etnik olarak ayıran, bölücü, ihanet yaşantınızı kast ediyorum.

Tatlı mı geldi?

Yoksa görevi bırakır bırakmaz yakanıza yapışacak yargı mercilerinin korkusu mudur sizi görevde kalmaya zorlayan?

Din ticareti yaparak geldiğiniz görevinizle dini emirlere aykırı olarak kazandığınız servetiniz, sizin yedi sülalenizin yedi göbek ihtiyacını çok iyi karşılar. Bu durumda belki korkudur sizi göreve yapıştıran, olabilir mi?
Her ne olursa olsun bunca tepkiye rağmen onurlu bir insan görevi bırakır. Onun takdiri de sizindir.

Sizin gibi başbakan olup ta daha basit sorunlar için geçmişte istifa edenler de var.
Bülent Ecevit'in 1979 seçimlerine karar vermesi gibi mesela.Hatta sizi iktidara getiren 2002 seçimlerine kapı açan MHP'nin mevcut hükumeti düşüren kıyağı da sayılabilir.

Ya da komşumuz Bulgaristan'ın onurlu bir başbakanı vardı.
Adı Boiko Borisov, geçen yıl, yükselen elektrik fiyatlarına karşı düzenlenen bir mitingte polis halktan birilerini copladığı için "Böyle devletin halkına zulüm ettiği bir ülkenin başbakanı olamam!" diyerek istifa etti.
Siz ise aksine herkese gaz, toz, cop, ilaçlı su, sorgusuz gözaltı, yargısız infaz her şekilde saldırıyorsunuz. Düne kadar yandaşınız olup artık dayanamayıp muhalefet eden yazarları işten attırıyorsunuz.
Açıkça yalan yere iftiralar atıyorsunuz ki artık valileriniz, imamlarınız bile sizleri yalanlamak zorunda kalıyorlar. Çarşaf peçeli kadına saldırı yalanı gibi, Camide bira içilmesi yalanı gibi.

Bu güne kadar içerden dışardan başkaları sizi yargıladı.

Tınmadınız!

Artık kendi kendinizi yargılama vaktinizin geldiğini düşünmüyor musunuz?

İlle darbelerle gelenlerce Menderes gibi, Mursi gibi birileri sizi def mi etmeli?

Malum darbeler olmasaydı ne Menderes'in ne de Mursi'nin gidecekleri de yoktu ya!


Darbeye karşıyız ama gitmezseniz başka çare var mı bilmem?

Çünkü yargı, seçim kurulları, yazılı-görsel basının tümü, tümüyle devlet ve özel sektörü idareniz altına da almayı başardınız.

Herkesi kendi yargıçlarınızla, vergi memurlarınızla, polisinizle sindirdiniz.

Kim sizi indirebilir ki?

Siz de öylesiniz işte! Menderes ve Mursi gibisiniz!

Gideceğiniz de yok! Acaba darbe çığırtkanlığı mı yapsak ne yapsak? :))

"Sizin aymaz doymazlığınız, devlet makamını şahsi dükkanınız haline getirmeniz, bitmeyen baskılarınız, yasaklarınız, sonu belirsiz sorgusuz tutuklamalarınız, her gün artan işsizlik, kapanan işyerleri nedeniyle mahv olmuş girişimcilerden ortada kalmış işçilerine kadar acı çekenleri yaratan icraatlarınız, paralı gençlik örgütleriniz üzerlelrine saldığınız pasif direniş yapan aydın, vatansever gençlerin düşürüldükleri kavgalar yüzünden millet birbirini boğazlayacağına darbenin olması ehvendir!" Düşüncesi hâkim olmaya başlamıştır.

Kendi özeleştirinizi gecikmeden yapmanız dileğimle!


Takdir okuyanındır!

Saygılar!

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

17 Haziran 2013 Pazartesi

BABAMI DA TOPRAĞA VERDİM

BABAMI DA TOPRAĞA VERDİM!

15 Şubat 2013 günü kızımı toprağa vermemin acısını henüz sindiremeden, iki yıldır alzheimer tedavisi gören babam 05.6.2013 günü sabah saatlerinde vefat etmiştir.
15 gündür babamın ölümü ve ardından yapılması gerekenlerle meşgul olduğumdan piyasadan kaybolmak zorunda kaldım!




 
Ölümler başladığı zaman art arda geliyor.
Kızımın ölümünün ardından geçen yaklaşık beş ayın sonunda babamı da ebediyete uğrladık ve kızımı toprağa ellerime verdiğim gibi babamı da ellerimemezarına yerleştirdim.

Toprağın bol olsun baba!


 BİR YASTIKTA YETMİŞ YIL!


Evlendikleri zaman babamın 16, annemin yaşı ise 15'miş. Babam 86 yaşında 05.6.2013 günü vefat ettiğinde evliliklerinin 70'nci yılındaydılar.
Şimdi annem eşinin özlemini çekmeye şimdiden başladı ve kavuşacağı günleri saymaya başladı!



Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc