"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

27 Nisan 2011 Çarşamba

CILGIN BASBAKANIN KABUS ICRAATLARI

ÇILGIN BAŞBAKANIN KABUS İCRAATLARI

Bu gün haberleri incelemek için televizyon kanallarında şöyle bir dolaşmaya çıktım ki ne göreyim? Her kanalda bir “çılgın proje, İstanbul’a 2.boğaz” tartışmaları almış başını gitmiş.

Sanki terör bitmiş, memleketin bütün şehirlerini tehdit eden, Atatürk heykellerine kendi sözde bayraklarını asan, malum adadaki sarayında sefa süren malum şahsın resimlerini Atatürk’ün yüzüne geçiren başıboş örgüt militanları içeri tıkılmış, Kürt ayrımcılığı son bulmuş, ülkemizin işsizlik, açlık sorunları çözülmüş, ordumuzu güçlendirecek silah sanayi kurulmuş, uçaklarımızın şifreleri çözülerek kumandaları bize geçmiş de başbakan Çatalca ile boğaz arasını adaya çevirecek, kazı esnasında beklenmedik şekilde toprağın hesaplanandan fazla miktarda göçmesi ile olası doğal kazalar ile Karadeniz’den hücum eden sularla bir çok yeri sular altında bırakabilecek felaketlere çanak tutan, bir projeyi gündeme oturtmuş.

Yakışır(!) Eş başkan Başbakanımıza!

Başbakanımızın internet sitelerinde malum projeyi açıklarken yaptığı açıklamalardan bir kaçına bakalım;
“Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre duble yol yapılmıştı, biz 8,5 yılda 13 bin kilometreden fazla duble yol yaparak bu hayali gerçeğe dönüştürdük. Şimdi ikinci 15 bin kilometrenin de startını verdik.”
Cemal Gürsel

Evet,1960 darbesi ile Cumhurbaşkanı seçilen rahmetli Cemal Gürsel veya meşhur lakabıyla Cemal ağa, Kürt kökenli olmasına rağmen bu ülkeye bir “otomobil fabrikası” kazandırmak isteğini açıklamasından sonra İsmet İnönü’nün CHP’si başta olmak üzere ağır eleştirilere maruz kalmış ve “Çizmeli Avrupa’yı kızdırmakla “ suçlanmıştı. Ardından birden, Atatürk gibi ince bir hastalığa yakalanmış ve götürüldüğü ABD’den cenazesi Amerika’nın bilmem kaçıncı filosu ile getirilerek, Kıbrıs olayları yüzünden kopan ABD- Türkiye ilişkilerinin yumuşamış gösterilmesine alet edilmişti.
O zaman bu zaman olmuş, yeryüzünde petrol kaynaklarının ömürlerinin “on yıllarla” ifade edilmesine rağmen halen “petrole dayalı”  vasıta ve enerji sistemleri terk edilmek şöyle dursun teşvik edilmiş, ülkemiz Avrupa’nın “otomobil pazarı” olmuş ama bir tek otomobil fabrikası dahi kurulamamıştır.
Otomobil fabrikası yok mu canım Fransız Reno, İtalyan Fiat, Amerikan Ford vs.? İyi de hiç birisi yerli değil ki?
Her yağmurda, karda göçen, toprak kaymalarıyla dağılıp giden, durmadan bozulan karayolu yerine demiryolu yapsaydın daha makbuldü! Ama “hızlı tren” diye, olağan raylar üzerinde sadece “sürati arttırıldığı için” durmadan kaza yapan icraatı var ya başbakanımızın. N e de olsa o konuda da bir şeyleri var ama ben onu geliştirmekle övünsün isterdim şahsen.

Gelelim diğer beyanına;
“Ecdadımız Abdülmecid, 1856 yılında bir proje hazırladı, boğazın altından geçiyordu. O başlayamadı, projeyi tamamlamak biz torunlarına nasip oldu. Dedelerimize diyoruz ki, ruhunuz şad olsun, siz bize ışık verdiniz ve biz o izde yürüyoruz. Marmaray'la kalmadık, onun hemen güneyinde ikinci bir tüp geçidin temelini attık, araçlar için. 2013 sonunda Marmaray, 2014'te de diğer tüp geçidi bitiriyoruz. Türkiye hazır, hedef 2023.”


AKP'nin Devleti Böleceği Eyaletler;
Bu güne kadar “Türk’üm” dememiş ve sürekli Tevrat’ta belirtilen Sam peygamber soyu kabul edilen Ermeni, Grek, Semitik Araplar olan Emevi ve Süryani kökenlilere yönelik  Arap açılımı, Kıbrıs ile Grek ve Roman açılımlarını yapmış, kendi “Semitik kökenini ile övünüp “anti semtisitlere karşı olduğunu tekrarlamış, Mason Yahudi tarikatlarıyla iç içe olan Nurculuk  (asırlardır Vatikan ile işbirliği içinde olan Yezidi Kürt İslamcılığı) içinden gelen, Gürcistan Batum göçmeni Süryani kökenli bir başbakanın “ecdadımız- dedelerimiz”  dediği Abdülmecid ile alakasını halen anlayabilmiş değilim.

Gelelim Marmaray konusuna. O projenin olmasını gerçekten çok istememe rağmen, boğazın altına yerleştirilen tüp geçitlerin “kara yolları bağlantıları yapılamayacağının” ortaya çıkması yüzünden terk edildiğini herkes biliyor. Milyarlarca lira para denizin dibine gömüldü bekliyor. Yani işler palavra kandırmaca, uyutmaca. Adana yöresinde argo bir tabir vardır;

-“At yalanı s…yim inananı” Biz de bir inandık bir inandık ki sormayın!.

Şimdi şu malum “2.Boğaz” konusuna devam eden açıklamasını okuyalım;

“İki yarım ada ve bir ada oluşacak. Karadeniz ve Marmara arasına yaklaşık 45-50 kilometre uzunluğunda bir kanal yapıyoruz. İstanbul'a 'Kanal İstanbul'u kazandırıyoruz.
Panama, Süveyş kanalıyla kıyas dahi kabul etmeyecek yüzyılın en büyük projelerinden biri için kolları sıvıyoruz.
Kanalın su derinliği yaklaşık 25 metre, genişlik 150 metre civarında olacak. Taban genişliği ise 120 metreyi bulacak. Kanaldan bugün dünyanın en büyük gemileri geçebilecek.
Kanal üzerine inşa edeceğimiz köprülerle kara ve demiryolu ulaşımı hiçbir kesintiye uğramayacak. Üçüncü köprünün bağlantı yolları da bu kanal üzerinden geçecek.
İstanbul Boğazı'ndan günde ortalama 149 gemi geçiyor ve yeni kanal deniz trafiğini artıracak. Şu anda gemilerin Boğaz'dan geçmek için bekleme maliyeti yıllık 1.4 milyar doları buluyor, bu maliyet ortadan kalkacak.”

Bu proje hakkında birçok kanalda yorumlar yapıldı. AKP’nin yandaşı kanallarda bile bu proje çok eleştiri aldı. Şöyle ki 45-50 km’lik bir nehir-kanal kazılacak buradan çıkacak hafriyatın nereye döküleceği, bunların taşınma-dökülme maliyetlerinin ayrı ayrı hesaplandığında, on milyonlarca kamyon dolusu hafriyatın dökülme masrafı ile memlekete işsizlere iş aş verecek fabrika vb tesisler kurulmasının daha kolay olduğu da işlendi. Düşünün bu kazılardan çıkan hafriyatın sadece bir yere dökülme masrafı 70- 80 TL artı kazı yerinden kaç km uzağa ne şartlarda taşınacak, o da ayrı bir hesap gerektiriyor.

Buradan yaklaşık 150.000.000 kamyon hafriyat çıktığını düşünelim 70 TL dökme ücretini hesap ettiğimizde;
150.000.000*70=10,500,000,000TL yazıyla “On milyar beş yüz milyon TL.” sadece hafriyat dökme parası.
Yahu kardeşim daha bunun demiri, betonu, kazması, kırması, planı projesi, işçiliği, köprüleri, ekskavatörleri, dinamitleri, araç gereç alet edavatın satın alınması, amortismanları, yol bağlantıları, elektrik vb. giderleri hesaplandığında yüz milyarlara ulaşacak uçuk rakamlar karşımıza çıkar ki, zaten 500 milyar ABD dolar dış borç ortadayken bir de bu projeyle borçlanırsak herhalde finansör ülkelere borç yüzünden memleketi hibe etmemiz gerekse gene bu borç ödenmez gibi görünüyor.

Diğer yandan 25 m olan kanal derinliğinin de yüksek tonajlı gemiler için riskli olduğunu uzmanlar da belirtiyorlar. Benim bir başka korkum da uzak bir gelecekte kanala dökülen betonun ömrünü tükettiği vakit veya beklenen büyük bir deprem ile yeryüzü coğrafyasını değiştirecek, çevreyi bitki örtüsünden yaşayan hayvanlarına kadar katledecek sonuçları da projenin yanında getirebileceği gerçeğidir.

 Zaten AKP geldiğinden beri devletin bütün kurumları kuruluşları Yahudi’sinden Yunan’ına İngiliz’inden Amerikalısına kadar yok pahasına peşkeş çekildi. Daha geçen hafta “İDO-İstanbul Deniz Otobüsleri “ şirketi yok pahasına satıldı. Geçen yıl 3,3.milyarın üzerinde İDO’ya fiyat biçen AKP’nin belediye başkanı 860 milyon ABD Dolarına İskoçyalı ama Amerikan Mason tarikatı merkezli bir şirkete satışının gerçekleşmesi devletin tasfiyesini gündeme tekrar getirdi.

2001’den beri Afganistan, Irak ve Libya’ya ile süren “demokrasi getirme” maskeli NATO Haçlı işgalleri ve “Arap Uyanışı “ adı verilen işbirlikçi kripto Hıristiyanların ve diğer farklı etnik-dini grupların eylemleri ile dibimizdeki Suriye’nin işgalinin beklendiği ortamda böyle fuzuli böyle gereksiz böyle teslimiyetçi bir proje olamaz.

Şu durumda yapılması gereken Osmanlı’nın çöküş döneminde baskılarla Balkan, Irak, Arabistan ve Mısır’ı içine alan “inşa et- teslim et” mantığını terk edip olası bir NATO- HAÇLI işgaline karşı ordumuzu güçlendirecek sanayi yatırımlarına, işsizlere iş getirecek ve “üretim sağlayacak” tesisler kurulmasına, Amerikan Awacs uçaklarından gönderilen sinyallerle “ hareketsiz kılınan NATO kazığı” uçak, ve diğer vasıtaların elektronik sistemlerinin değiştirilmesine gerek vardır. 

Merakımı çeken bir diğer konuda şudur ki, kendi üniversitelerimizden mezun ettiğimiz öğretmen ve doktorların atamalarını yapmayan ama yurt dışından öğretmen ve doktor getirmeye kalkan AKP’nin bu inşaatlarda da amelesinden mühendisine hepsini yurt dışından getirtmesi de beklenmelidir.
Libya'nın Haçlı Nato İşgaline AKP Katkısı

Ne demişler, “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!”.

Üniversite giriş sınavlarından orta öğretim sınavlarına daima “şifreli bir Tarikat yandaşlığı” kayırmacılığı içinde olan AKP bürokrasisi,dekolte kıyafetin “tecavüz gerekçesi” oluşturulmasından tutun ilköğretim kız çocuklarına ailelerinin izni alınmaksızın okul helalarında hademelere “hamilelik testi” yaptırmaya kadar işi götürdü.

Ama,mecliste oturan feodal Kürt Şıh ve pirleri ile toprak ağalarının yaşları “8” ile 13” arasında değişen “çocuk evlilikleri” , gene bu Kürtlerin sekiz- dokuz yaşında çocuk gelinleri kıytırıktan bahanelerle “zina suçlamalarıyla recm etmeleri”  ve büyük çoğunluğu en az “üç eşli” olan Kürtlerin “tek eşliliğe, doğum kontrolüne ve pedofiliye karşı teşvikleri” konusunda “çıtı” çıkmamaktadır. Ülkemizin şehirlerini her eylemde yerle bir eden, yakıp yıkan Kürt eşkıyalara herhangi bir soruşturma yapılmamasını da ekleyelim.

Varsa yoksa Türk milletini rencide edecek, olur olmaz adı duyulmamış soykırım iddialarından tutun da boynunu bastıracak, sefilliğe itecek her türlü aşağılık, rezilliği sergilemek AKP’nin başlıca icraatlarıdır. İşte ilkokul helasında kız çocuğuna hamilelik testi olayını haberi;

“İSTANBUL - 7'nci sınıf öğrencisi kız, müdür talimatıyla dersten çıkarıldı, hademe tarafından gebelik testine tabi tutuldu.
Büyükçekmece -Güzelce- Cevdet Zebure Kotan İlköğretim Okulu'nda yaşandığı belirtilen olay iddialara göre şöyle gerçekleşti: 7. sınıf öğrencisi E.K. (13), 'erkeklerle çok geziyor' diye kadın hademe tarafından dersten çıkarıldı. Müdür talimatı olduğu gerekçesiyle tuvalete götürüldü. Kıyafeti çıkarılan kızdan gebelik testi için idrar örneği alındı….”
Devamı için Tıklayınız;http://www.ntvmsnbc.com/id/25207022/

1876-78 Osmanlı- Rus harbi sırasında Plevne ve Silistre’de Rus ordularına ve işbirlikçi Romen- Bulgar ve Sırp isyancılara karşı savaşan askerlerimize “yiyecek, mühimmat ve silah göndermek yerine sabun” gönderilirken, Saraybosna, Tiran, Selanik, Sofya, Bağdat, Şam, Mekke, Medine gibi şehirlerin güzelleştirilmesine devletin paralarının harcanmasını hatırlatan AKP siyasetleri ülkemizde yüreği vatan aşkıyla çarpanların kabusu olmaktadır.
Ahmet Erdoğan'ın Gemiciği de kanala para öder mi?

 Boğazlardan geçen gemiler 1999 AGİT İstanbul toplantısında alınan karar gereğince “kılavuz kaptan” almak zorunda bırakılmışlardı. O zamana kadar geçen gemileri denetleyemediğimiz gibi Marmara Denizine ve boğazlara sintine boşaltmalarına bile engel olamıyorduk. 

Kaldı ki zaten boğazların etrafına “asker dahi yerleştiremeyeceğimiz” Montrö Antlaşması ile belirlenmiştir. Başbakanın eş başkanı olduğu malum B.O.P projesinde İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının Sevr Antlaşmasında olduğu gibi uluslararası komisyona devredilmesi yer alırken bu proje saçmalıktan, milleti yok yere borçlandırmaktan başka bir şey değildir.

Yeni açılacak boğazların da bu antlaşma hükümlerine tabi kılınması için ABD-AB koalisyonunun başımızdaki işbirlikçi hükümetlere üflemesinin bile yeterli olacağı ortadadır.

Kıbrıs’ın geri istenildiği, Gürcistan, Ermenistan, Yunanistan gibi devletçiklerin 2012 Türkiye işgal planlarını açıkça internetten yayınladıkları, “Eş başkan Başbakan’ın” devleti “36” parçaya bölmekten bahsettiği, HAÇLI-NATO ordularının Müslüman ülkeleri tek tek işgal ettikleri bir ortamda yarın öbür gün çıkacak olası tehdit karşısında bu projelerin devletin tasfiyesinden başka işe yaramayan atıl, teslimiyetçi projeler oldukları ortadadır.

Bu saçmalama ve sayıklamalardan ibaret projeler, devleti tasfiye eden “eş başkan çılgın başbakanın kabus projeleri” olarak tarihe geçecektir.

Aç karnınız ikinci boğaz, üçüncü boğaz köprüsü projeleriyle ağaçlardan arındırılmış bir ülke ile kuraklığa mahkum edilmiş topraklar üzerinde durmadan bozulan duble yollarla doyar artık.
Takdir milletindir. 

Milletler geleceklerini kendi kararları ile kurarlar. 

Teslim edilmiş satılmış bölünmüş bir vatan istiyorsanız bu işbirlikçi partileri oylarsınız. Birkaç yıl içinde de göreceğinizi görürsünüz.

Saygılarımla!


Alıntı-Ektir;
ÇILGIN BAŞBAKANIN KABUS İCRAATLARI
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın Sattıkları:
2003 - AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın ad...li sicilini temizleyen yasa kabul edildi.
2003 - SEKA Balıkesir İşletmesi satıldı.
2003 - Taksan Takım Tezgahları Sanayi satıldı.
2003 - TZDK Sakarya Traktör İşletmesi satıldı.
...2003 - PETKİM Standart Kimya şirketi satıldı.
2003 - TEKEL Çankırı Kaya Tuzlası satıldı.
2003 - SEKA Aksu İşletmesi satıldı.
2003 - Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası satıldı.
2003 - Ormanların satışını öngeren yasa kabul edildi.
2003 - Kuşadası Limanı satıldı.
2003 - SEKA Kastamonu İşletmesi satıldı.
2003 - Gerkonsan Gerede Çelik Konstrüksiyon Ve Teçhizat Fabrikaları satıldı. 2003 - Trabzon, Dikili Limanı satıldı. 2003 - SEKA Taşucu Tersane Alanı satıldı. 2003 - SEKA Çaycuma İşletmesi satıldı.
2003 - TCDD İzmir Limanı satıldı. 2004- SEKA Karacasu İşletmesi satıldı
2004 - EBK Manisa Et ve Tavuk Kombinası satıldı. 2004 - ETİ Bakır İşletmeleri satıldı.
2004 - TEKEL Sekili Tuzlası satıldı.
2004- Bursagaz satıldı.
2004- ETİ Elektrometalurji satıldı.
2004 - Sümer Holding Bakırköy İşletmesi satıldı.
2004 - Kütahya Şeker Fabrikası satıldı.
2004 - THY'deki kamu hisselerinin %23 'ü satıldı.
2004- ETİ Gümüş satıldı.
2004- SEKA Ardanuç İşletmesi satıldı.
2004 - Sümerbank Diyarbakır İşletmesi satıldı.
2004 - Çayeli Bakır İşletmeleri satıldı.
2004 - TÜGSAŞ'a ait Gemlik Gübre Sanayi satıldı.
2004 - TEKEL Alkollü İçkiler Sanayi satıldı. (İki yılı ödemesiz 292 milyon dolara alan şirket 2 yıl sonra 920 milyon dolara Amerikalılara sattı. Devlet yaklaşık 600 milyon dolar zarar ettirildi.)
2004 - TEKEL İçki Bölümünün satışının ardından 9 fabrika kapatıldı.
2004-ESGAZ satıldı.
2004 - ETİ Krom satıldı.
2004 - Tümosan Türk Motor sanayi satıldı. 2004- İGSAŞ (İstanbul Gübre Sanayi) satıldı.
2005 - Sümerbank Manisa Pamuklu Mensucat satıldı.
2005 - SEKA'ya ait üretim yapan 120 tesisin yıkımı tamamlandı.
2005 - Şeker Kurumu ve İdari Birimleri Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırıldı.
2005 - Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura satıldı.
2005 - SEKA İzmit İşletmeleri satıldı.
2005 - ETİ Seydişehir Alüminyum satıldı.
2005 - TÜGSAŞ'a ait Tekirdağ Depoları satıldı.
2005 - TÜRK TELEKOM (iki yıllık karma) yabancılara satıldı.
2005 - Adapazarı Şeker Fabrikası satıldı. 2006-TÜPRAŞ satıldı.
2006 - THY'daki kamu hisselerinin %28'i daha satıldı. 2006 - ERDEMİR satıldı.
2006 - Büyük Ankara Oteli satıldı.
2006 - TEKEL Kaldırım, Yavşan ve Kayacık Tuzlaları satıldı.
2007 - TCDD Derince Limanı satıldı.
2007 - Deveci Maden Sahası işletme hakkı satıldı.
2007 - Araç Muayene İstasyonu I ve H Bölgeleri satıldı. 2007- TCDD Mersin Limanı satıldı.
2008 - PETKİM satıldı.
2008 - TCDD Bandırma ve Samsun Limanları satıldı. 2008 - Ankara Doğaleaz Üretim'e ait 9 Santral satıldı. 2008 - TEKEL Sigara Sanayi İşletmeleri satıldı.
2008- TEKEL'in Adana, Malatya, Tokat, Bitlis ve Samsun Sigara Fabrikaları
geniş arsalarıyla birlikte yabancılara satıldı.
2008 - TEKEL'in Sigara Bölümünün satışının ardından İstanbul, Adana, Bitlis, Malatya ve Tokat Sigara Fabrikaları kapatıldı.
2008 - Türkiye genelinde 60 Yaprak Tütün İşleme Tesisi kapatıldı.
2009 - Başkent Elektrik Dağıtım satıldı.
2009- Meram Elektrik Dağıtım satıldı.
2009- Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker Fabrikaları
satıldı. (Bu fabrikalar da sadece iki yıllık karına yabancılara satılmıştır.) 2009 - İller Bankası'nın tasfiyesi için yasa hazırlandı.
2009 - Güneydoğu sınırındaki arazilerin yabancılara satılması için yasa çıkartılmış olup, bu topraklarm yabancılara devri için hazırlıklar devam etmektedir.
Çılgın Başbakan'ın çılgın Adası.

Not: Bu listede yer alan kurum ve işletmelerin büyük bir çoğunluğu özelleştirme adı altmda geniş arazileri ile birlikte önce AKP ve cemaat yandaşı kişilere çok ucuza satılmış, onlarda bir iki yıl sonra 4-5 katı fiyatla genellikle yabancılara satmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti bu yolla milyarlarca dolar zarara uğratılmış, AKP ve yandaşları ise devletin üzerinden milyarlarca dolar kazanmışlardır. Bu arada satılan bu kurumlardaki onbinlerce çalışan da sokağa atılmıştır.
http://keykubat.blogspot.com/2008/12/ite-eriat-ve-ocuklarmz.html#axzz1KkTWyQR1

15 Nisan 2011 Cuma

TURKIYENIN ISGALI NE ZAMAN OLUR? ZIRVALAMACA

BÖLÜNMEDEN İŞGALE KADAR ZIRVALADIKLARIM.


Aslı olmayan AKP vaatlerinin ve önderlerinin yargılaması;
AKP geldi geleli bir büyümedir tutturdu. Yok, Osmanlı işi “eyaletler” şeklinde büyüyecekmişiz de yok Osmanlı topraklarında tekrar hakimiyet kuracakmışız da anlatıp durdukları kendilerinin de inanmadıkları sinsi bir işbirlikçi, bölücü, bölge milletlerini “haçlı dünyasının azad kabul etmez köleleri“ yapacak ihanet planıdır.
"AKP siyasetleri ile Büyüme" diyenler Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal ederek büyümesini hatırlasınlar.

Kürtlerin tahrik edilmesiyle çıkan isyanların sert biçimde bastırılmasının ardından Kuveyt'i resmen işgal ettirdikleri, Kürtleri kendileri kışkırttıkları, Saddam'a tonlarca silahı verip İran'la savaştırdıkları halde Irak işgal edilmiş ve Saddam’ın kafası uçurulmuştu.
Çünkü, daha 1918’de ABD başkanı W.Vilson’un koyduğu “14” ilkeden birisi “toprak işgalini” yasaklıyordu. Bu ilke halen geçerlidir. Kanıtı ise Afgan, Irak işgallerinin ardından bu ülkelere “işbirlikçi iktidarlar” konularak işgal güçleri geri çekilmektedirler.
 I. Ve II. Dünya Savaşlarında dünyanın her yerini dümdüz eden ABD orduları bir karış yere bayrak dikmemişken sen tutar da “B.O.P” diye bir tezgâhın ardında insanların dini inançlarını suiistimal ederek onları inandırır, alet edersen bu millete de ardından sürükleyeceğin milletlere de resmen ihanet etmiş olursun.
Bu yüzden “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinden şaşmak sonu belirsiz maceralara yelken açmaktan başka bir şey değildir. Sorumluluğu da laneti de büyük olacak bu ihanetten hükümetlerin acilen tornistan geriye dönmesi gerekir.

Eğer AKP'nin, ABD-AB desteğiyle büyümesinden bahsediyorsanız Afganistan, Irak ve Libya gibi işgal ile biten bir filme hazır olun derim. Hele bir de “nükleer tesis” senaryoları da bu dümene eklenmişse!
Komşularımız Ermenistan ve Bulgaristan’da bile olan nükleer santraller hiçbir sorun yaratmazken Müslüman İran’ın bir nükleer elektrik santralı kurması, Saddamın ve Suriye’nin olmayan “nükleer tesisleri” yüzünden bombalanması ve Irak’ın işgali ve İran’ın başına gelenler ortadayken.

Başbakanın evinde "7" ışıklı Mason-Yahudi Şamdanı
Ki Saddam gibi ortaokul mezunu adamı eşeksırtında kaçırıp, İngiliz vilayeti Mısır'da El Ezher'de Hukuk doktorası yaptırıp devletin başına geçiren de kendileriydi. Humeyni de Esad da öyleydi.

Çünkü RE.T.E.(RITE-*1) efendi de aynı mihraklarca sinsi senaryolar sonucunda yarı sömürge devletimizin başına getirilmiştir. İstenilen başarıyı da gösteremediği için "deliğe süpürülmekten de " son anda ZAPSU yalaması sayesinde kurtulmuştu.

Son AP konuşmasında "Seçim Öncesi Destek" vermek amacıyla "One Minütçü" yaptırılan RITE (RE.T.E) efendi her an deliğe süpürülebilir.

Umarım süpürülürken yanında devleti de süpürttürecek işlere girişmez. Ancak devleti de deliğe süpürtecek işleri maalesef yapmaktan geri duramamaktadır.
İşte Yahudi-Mason kandili
Devleti de taşıyacak gibi görünmektedir.
Libya işgalinden bir ay önce Kaddafi Avrupa devletlerinin yarısını ziyaret etmiş, konuk olduğu ülkelerin başkentlerinde Bedevi çadırı kurdurup orada kalmış, misafirlerini ağırlamış, hatta İtalyan Berlusconi'ye elini bile öptürmüştü.

Ben o zaman yakında Kaddafi’nin başına o çadırın geçirileceğini düşünmüştüm ama her aklımızdan geçeni de makale olarak yazacak halimiz olmadığından yazmamıştım.

Zaman beni kısa sürede haklı çıkardı.

AKP ve yandaşlarının "Semitik etnik bölücülüğe dayalı federasyonlardan ibaret büyüme" ile kastettiklerinin, bu ülkeyi işgal ettirip Sevr haritasını çizdirmek olduğu ortadadır.

Emperyalist devletler, sömürge ve yarı sömürge ülkelerin başlarına seçip, yetiştirip, allayıp pulladıkları eşeklerini geçirerek sömürge arabasını çektirirler. Eşek haliyle zamanla yorulunca doğal olarak sucuk fabrikasına satılarak veya uygun bir şekilde değerlendirilmek üzere kaderine terk edilir.

İsalmi Uyanış Devrimi Saçmalıkları;
İslami Uyanış (MIŞ)
Bu gün “İslami Uyanış “adı verilen ABD-AB destekli eylemlerin kökenleri, 19. Ve 20.yy. Mason İslamcıları olan Mazenderani  Bahaullah, Efgani, Said-i Kürdi gibi tiplerin üzerinden Müslüman ülke halklarına geçen bir asır içinde şırınga edilmiş “teslimiyetçi- Hıristiyanlaştırılmış İslam”  öğretisine dayanmaktadır.
Bu teslimiyetçi saçmalıklara “İslam” diye inandırılmış, satılmış saf kalpli din manyakları, emir, şeyh, şıh, pir dedikleri işbirlikçi tiplerin tarikat öğretileri- sayıklamaları içinde yoğurulmuş işbirlikçi uşaklar olduklarının farkında bile değillerdir.

Yapılan her “uyanış hareketi” , ülkesinin çıkarını olmasa bile en azından “işbirlikçilik hizmetini daha pahalıya satacak” eski yıpranmış ama sömürgecileri tehdit edebilecek tiplerin tasfiyesini sağlarken yeni, daha ucuz hizmete hazır işbirlikçi, yıpranabileceği en kısa sürede “deliğe süpürülecek yeni köleleri”  başlarına getirmeye hizmet etmektedirler.

Dün Avrupa parlamentosunda RE.T.E (RITE) efendiye verilen “posta koyma izni” ne yazık ki uyanık bildiğim Azerbaycan’da bile etkili olmuş ve RITE  yani RE.T.E efendiyi bütün yaptıklarına rağmen “umut” olarak görmelerine yol açmıştır. Oysa, ilk “One Minute” olayının nasıl düzmece bir oyun olduğu ben dahil yazıp çizmeyen kalmadığı halde Azerilerin bu dümeni yemesi tuhaf gelmektedir.
Oysa, Avrupa kimi şımarttıysa en kısa zamanda tahtını da ülkesini de kafasına geçirmiştir. Örneklerini de yazıyoruz.
Bir de şu “Fransız kalmak” tabirini kullanması ve bunu tercümanın bir türlü açıklayamamasını gazetelerde okumak beni çok şaşırtmıştır.

Çünkü Türkçemizde “Fransız kalmak” şeklinde geçen bu ifade İngilizce de açıkça “She/he/you are/ is French” şeklinde söylenir ve çok yaygındır.1980’lerde ülkemize gelen Avrupalı öğrenciler bizim Turizm Polis Müdürlüğüne geldiklerinde bu deyimi kullanırlardı. 

Malum, Fransızlar milliyetçilikleriyle ünlüdürler. Başka yabancı dil bildikleri halde başka bir dili konuşmak yerine karşılarındaki insanı ille de Fransızca konuşmaya zorlarlar ayrıca da Yahudi pintilikleriyle de meşhurdurlar. Hesap ödemezler, kimseye bir şey ısmarlamazlar. Paris’te Fransızca dışında bir dilde bir Fransız’a adres sorun, Fransızca konuşuncaya kadar size yol göstermezler.

İşte bu yüzden Fransızlar ayrıcalıklıdırlar ve dünyada sevenleri de pek yoktur.
Bu karakterde olan tipler içinde “She/he is French” yani “O Fransız’dır” deyimi İngilizcede de diğer Avrupalılar arasında da vardır.

Fransız kalanlar :))
Ancak bu ifade yaygın olmasına rağmen kesinlikle “terbiye sınırları içinde” değildir. Halk tarzı konuşmalarda yaygındır. Argo sayılır. Avrupa Parlamentosunda kullanılacak bir ifade tarzı değildir.
Birisi Başbakan’a AP ile “Ananı da al da git”  dediği Adanalı çiftçiye hitabet arasında fark olduğunu anlatmalıdır. AP, Kasımpaşalı esmer vatandaşların mahalle kahvesi de değildir. Temsil ettiği de Kasımpaşa Spor Kulübü değil Türkiye Cumhuriyeti ve halkıdır.

Neyse olan tercümana olmuş ama anlayamadığım, olağan tercümanlar bu konuyu bilirler sanıyordum. Çünkü yurt dışında veya o dili konuşan halkın içinde yaşamadan dil öğrenen birisinin tercümanlığı bir işe yaramaz. Yarar o da sözlük yardımıyla mektup tercüme etmeye yarar.
Bu yüzden Başbakan bu tercümanları temin edip götürüyorsa, tercüman kaynağını değiştirmelidir.Yok tercümanlar AP’nin kadrolu tercümanlarıysa ki öyle olması gerekir, bu da “resmen kılçıklık yapmışlar” demektir ki bu da RE.(I)T.E efendiye “deliği işaret etmek” anlamına da gelebilir.
CHP’nin birden şişirilmesinin arkasında başka bir şey aramak da söz konusu olamaz zaten.

Gelelim YGS sınavındaki son rezalete;
Önce bir avukat arkadaş bu işi, sınav kitapçığındaki şifreyi çözdü ve “Mod Medyan” denilen bir kavramı ülke deyimler sözlüğüne ekledi. Sonra hükümetin başlattığı halkı işletmeye yönelik “kısır tahkikatlar” dönemini yaşadık.
Mod medyan Sistemi Şifreleme
Tahkikat sonuçlarını hükümetin yetkili, yüksek bürokratları, milletin gözünün içine baka baka aslanlar gibi, yüzleri kızarmadan hatta o çok korktukları Allah’ın azabını bile hiçe sayarak, tüyü bitmemiş yetimlerin haklarını resmen çiğneyip yok sayarak, milyonlarca gencin gelecek umutlarına resmen tükürürcesine söyledikleri iğrenç yalanlar ve o yalanlara gene hükümet ve Reis-i Cumhur riyaseti başta olmak üzere “TATMİN OLDUK” diyerek katıldılar.
Bu günün gazetelerine baktığımızda ÖSYM başkanı Ali DEMİR’in uzun zamandır inkâr ettiği “Mod Medyan tarzı şifreleme”  olayını sınav mağduru öğrencilere gönderdiği bir mektupla kabul ettiğini okuduk. Son günlerde öğrencilerin velileriyle yürüttükleri mitinglerde coplanma, gaz tüpleriyle saldırılar gibi aşağılayıcı, yıldırıcı saldırılara hükümetçe maruz bırakılan öğrenciler sonunda bir itirafı almayı başardılar. Ama AKP’nin devlet yapılanması her zaman yaptığı sayısız yalanların, haksızlıkların, yandaşçılığın bir tanesini daha acı olaylarla birlikte millete yaşattı.

Böylece bunların tanrısının Hz.Muhammed’in kurduğu İslam’ın tanrısı “Rahman ve Rahim olan Allah” değil, Laleş’teki şeytan Tavus-Yezit Şeyh Hadi olduğu kanaati bende daha da olgunlaşmıştır. Çünkü ilk tatmin olan Reis-i cumhurumuzun kıymetli anacıklarının adları “Adeviye” dir. Yani, şeytan Şeyh Hadi’nin tarikatının adıdır.


İnsanları inançlarından dolayı yadırgamıyoruz, ancak “Müslüman” takiyyesi yapıp da Yezidi-Hıristiyan örgütlenmesi” yapanları, doğu Hıristiyan kiliseleri olan Gregoryen Ermen ve Arami-Süryani kiliseleri ile kaderlerini birleştirmiş ABD-AB’den emir alarak devleti tasfiye eden işbirlikçileri de yazmayalım mı?

Biraz da CHP’ye bakalım;
CHP benim 23.Kasım 2008’de yazdığım “CHP ALEVİ KÜRT PARTİSİ Mİ”  başlıklı yazımın ardından 1,5. ay kadar sonra CHP ilk türban açılımını Baykal’ın başkanlığında yapmıştı. Takip ediyorum da CHP bu yazımdaki uyarılara sadık kalan bir siyaset içinde herkesi içinde barındıran bir merkez parti oluşturma çabası içine girmiştir.

Son milletvekili aday adayı tercihlerine de baktığımda bunu görmek mümkündür. Anlamak için o yazımın okunması kafîdir. Partiye, türbancı, evetçi, Kürtçü gibi aykırılıkları da doldurduğu yapılan tespitler arasındadır. Ancak, 12 Eylül 1980 sonrası siyasetler bu güne kadar ülkemizi bu hale getirdiyse ve CHP de bunları içine alarak bir “Merkez Parti” konumuna gelmek için çabalıyorsa bunu fazla yadırgamamak gerekir.
Çünkü umulanı değil bulunanı kullanmak zorundadır. Bu gün de bulunanlar bunlardır.

CHP bu açılıma 1990 sonrası geçebilseydi daha iyi olurdu. Ancak o da mümkün değildir. CHP içindeki Kürtçülere gelince Atatürk zamanından beri zaten “pasif” olarak vardılar. 
Son AKP politikalarıyla geçen 8,5 yılda ortaya çıkan “her şeyin tartışılması özgürlüğü” kavramının sadece “etnik-Semitik kökenlerin ve gayrimüslüm azınlıkların haklarının genişletilmesi ve devletin nasıl daha iyi bölünüp parçalanmasının tartışılması” şeklinde sınırlı kalması yüzünden doğu bölgelerimizde bu fikirlerin dışında “oy alabilecek” bir potansiyel görünmemektedir. Doğuda bölünmeyi durdurabilecek tek seçenek bence kendisi aslen Tunceli Nazımiye’li olan Kemal bey ve bu emperyalist oyunu bozmaya niyetli doğulu anti emperyalistlerdir.

Tek umudum CHP’nin, AKP’nin oluşturduğu “Arami-Süryani-Gregoryen Ermeni ve Palu’lu Şeyh Sait ile Said-i Kürdi Deliüzzaman’a dayalı Yezit Kürt bloğunun” karşısında “Dersimli Gnostik Ermeni-Seyit Rıza” bloğunu oluşturarak işbirliğine geçmemesidir.

Fethullah Gülen Müridi Devlet Bahçeli beyin partisinin “tasfiye” girişimi sonrası siyasete asılmaya başlayan MHP oldukça kararlı bir siyaset güdüyor görünümü vermektedir. Gönlümden tam destekleyici bir yazı yazmak geçtiğinde hemen ülkücülerin imza attığı kıytırık bir imza gözüme çarpmaktadır.

Ancak Türkeş’in çocuklarının bile birisinin AKP’den diğerinin MHP’den seçimlere katılması MHP’yi gene eski çizgisinde yani “yama parti” olarak göstermektedir. 1940’larda Alman yayılmacılığına karşı İsmet paşanın görev vermesiyle Alpaslan Türkeş’e Alman büyükelçisi Von Papen’e  şirin görünmek için kurdurduğu CKMP’yi  1960 darbesi sonrasında gene İsmet paşa düzenlemesiyle Amerikancı-Sol karşıtı, iktidar kovalamayan, militan okulu görünümlü yama bir parti olarak görevine başladı. 1967’de Kürtçülüğü ilke edinmiş Nurcularla işbirliğine Türkeş ile girdi.1980’e kadar da bu görevini yürüttü.1991’de 3,5. milyar TL karşılığında A.Türkeş eliyle gene Nurcu- Fethullahçı yapılanmanın kucağına oturtuldu.
Bu defa evlenemiyorlar:))

Bu gün de bu durumundan bir adım geriye-ileriye gittiğini söylemek güçtür. Umarım MHP beni yanıltır. MHP gerçekten vatansever, milliyetçi bir partiyse ve vatansever Ülkücü gençlerin ona olan gönül bağlılıklarını hak edecek biçimde ilkelerine bağlıysa ben uyarayım, mevcut dönme sistemi onu işletmektedir de “dindarlığından” işletildiğini görememektedir.

 Ama MHP bunu bile sorgulayacak bilgi birikiminden yoksun, her şeye körlemesine , “Allah Allah” diye dalan güruh bir partidir. Asla halkın genelinin tercih edebileceği bir parti olamayacak, ABD siyasetlerine sadık kalacaktır. Yaptığı da sadece “Gaz Almak” olacaktır. Ona şahidiz zaten.

Emperyalizmin işbirlikçi şımarık çocuğu Pkk Partisi BDP;
BDP’nin hali zaten ortada, ABD-AB-PKK=Gregoryen-Gnostik Doğu Kiliseleri ve Yezidi Kürt ortaklığının ürünü olarak ağababalarının talimatlarıyla Ortadoğu milletlerinin baş belası olma yolunda kararlılıkla yürümektedirler. AKP’yi yükseltecek her hareketi yapmaktadırlar. Dövüşmeleri kayıkçı kavgasıdır, yemeyiniz.

Vatansever oluşumlar ve aklıselim partiler;
Osman paşa
Osman Pamukoğlu’nun HAK-PAR’ı, N.K. Zeybek’in DP’si, Haydar Baş’ın BTP’si, Gökçe Fırat’ın Ulusal Partisi ile bağımsız olarak seçimlere giren Cumhuriyet Güçbirliği Hareketi birbirinden farklı ama özünde AKP karşıtı oluşumlar olarak dikkat çekmektedirler. Hiç bir partiyi beğenmeyen AKP karşıtlarının bunları tercih etmelerinde fayda vardır.
Gelecek seçimlerin ülkemize “daha renkli bir meclis” aritmetiği getirmesi dileğimdir. İhtiyaç olan budur.

Türkiye işgal tehlikesiyle karşı karşıyadır ve tehdit edilmektedir;

Ülke artık her an kopabilecek bir pamuk ipliğine bağlı bir vaziyettedir. ABD-AB siyasetlerinin karşısında “antiemperyalist” bir siyaseti takip etmek, mevcut ayrılıkçı yapılanmaların tahrikleriyle çıkartılacak bir iç isyan-ların ardından ülkemiz  “NATO-HAÇLI İŞGALİNE” muhatap olabilir.
Aynı gerekçelerle diğer Müslüman ülkelerin işgalleri gerçekleştirirlerken başımızdaki işbirlikçi devşirmeler  “yan cebime koy” siyaseti izlemişti. Ah vahlarla geçiştirmişlerdi.
Resmin Yazısı için

Mevcut durumun sürdürülmesi de ülkeyi bölüp parçalayabilir, bitmeyen düşmanlıkların, iç karışıklıkların tetikleyicisi olacaktır.
Artık üniter yapıyı sürdürme seçeneklerini sıfırlamış bir Türkiye Devleti ile “birleştirici” siyaset izleme olanağı çok azdır. Siyasi partilerin “uzlaştırıcılık-birleştiricilik” görevlerini yürütmesi ip üstünde oynayan cambazın işinden daha zordur. Akp olası ihtimal ümitlerini geçen yıllar içinde sıfırlamıştır.

Ülkemiz ya “kan akmadan isteğiyle bölündükten sonra işgal” ya da “iç karışıklıkları bastırmak zorunda bırakılarak işgal” tehdidi ile karşı karşıyadır.

Haçlı İşgalinde 100.Yıl İlkesi;
Resim çok güzel olmuş
Emperyalizm 2001 Haçlı Seferi ilanından beri daima 100.yılları takip etmektedir.
1879’da Rusya’nın desteğiyle Afganistan’ın başına Kral olan ve İngiliz birliklerinin Afganistan’dan çıkmasını temin eden Afgan Kralı Abdurrahman Han’ın 03 Ekim 1901’de ölümünün 100.yılında Haçlı NATO 07 Ekim 2001’de Afganistan’ı vurmuştu.

Mart 1921’de Suriye Kralı olan Suudi Yezid Vehhabi Faysal Bin Hüseyin’in Irak’a İngilizlerce Kral ilan edilmesinin tam 102.yılında (Afganistan meşguliyeti ve tepkilerin doğmadan önlenmesi için iki yıl ara verildi) Kurban Bayramında Çanakkale Zaferinin ardından 19 Mart 2003de HAÇLI NATO işgale başlamıştı.

1911’de Mısır’ın da İngiliz idaresinde olması yüzünden “karadan, donanmamız olmadığından, denizden asker gönderme olanağımız” olmamasından yararlanarak İtalya ve Fransa’nın kıytırık bir ültimatomla Libya’yı işgal edişlerinin tam 100.yılında gene bir “19.Mart” günü 2011’de Haçlı NATO Libya’ya girmişti.

İzmir İşgali-Resmin yazısı için
100.yılları takip ettiğimizde ülkemizin “I.Dünya Savaşının başladığı ve Çanakkale’ye dayandıkları 1914’ün 100.yılı 2014’te mi, Çanakkale Zaferinin öcünü alırcasına 19.Mart 2015 günü mü yoksa, 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgal günü olan 15 Mayıs 2019’da mı veya Cumhuriyetin ilanının 100. Yılını takip eden 30 Ekim 2023’te mi işgale başlayacaklarını artık emperyalizm tespit etmiş olmalıdır.

"Sen nasıl vatanseversin ki ülkenin büyümesini,sınırlarının genişlemesini istemiyorsun?" Diyen işbirlikçilere söyleyeceğim şunlardır;
Türk Milleti öyle asildir ki,tarih boyunca "kuraklık ve doğal felaketler yüzünden terk etmek zorunda kaldığı anavatanından çıkarak başka topraklarda sürülerini otlatmak için bereketli topraklar aramış,bu yüzden karşısına semitik kavimlerin çıkardığı engeller ve ağır vergilere direnmesi ve savaşmak zorunda kalması yüzünden devletler kurmuştur.
Türk Milletinin hiç kimsenin toprağında,sınırında,hatta ve hatta, komşusunun fakirlikten yemeklik bir şey bulamadığı zamanda,"Evladım az kaldı yemek pişti karnızı şimdi doyuracaksınız" diye avutmak için, evlatlarına "tencerede taş kaynatan" bir anneye "tencereyi kaynatacak bu odunu nereden buldu" diye Semitik kavimler gibi sorgulamak,onu odundan mahrum edip tenceresini de sattırdıktan sonra "sadakya muhtaç hale düşürerek köleleştirmek" yerine ona elindekinin yarısını duruma göre hepsini verip paylaşan asil bire millettir.
Sizlerin peşine düştüğünüz ve ardından milleti de sürüklemeye çalıştığınız emperyalizmin aldatmacalarından ibaret olan saçmalıklarınız,düşman ülkelerin ve aramızdaki cahil-kasıtlı işbirlikçilerinin insanımızı lanetlemek veya lanetlettirmek için uydurdukları kumpaslardır.
Türk milleti bunlara girmez,alet olmaz, böyle fikirleri lanetleriz.
Hiç bir insanı renginden,ırkından, inancından, soyundan sopundan dolayı evinden alıp öldürmek,kaybetmek, hatta horlamak bile asil Türk milletine yakışmaz. 
Hiç bir ülkenin ne sınırında ne de tasında kaşıkladığı çorbasında Türk Milletinin gözü yoktur!
Yeryüzü bütün insanların ve diğer canlıların ortak malıdır.Hiç bir canlının bir diğerinden daha fazla yeryüzünü kullanmaya hakkı yoktur.Bana sorarsan,bir pire bile bir insan ile yeryüznde eşit yaşama hakkına sahiptir.
Siyasilerin büyümek-genişlemekten ibaret bütün vaatleri inandırıcı değildir.Aldatıcı,maceracıdır.
Aslında, vatansever bir yapılanma olsa da el altından bütün ezilen milletleri “Haçlı İşgallerine ve İşbirlikçilerine Karşı” örgütlese ne iyi olurdu.

Buraya kadar olayların bana zırvalattırdığı zırvalıklarımı okuduğunuz için sağ olun!  :))
Başka zırvalıklarımda görüşmek üzere :))


Açıklama;

İskoç Mason Locası'nın resmi-"Scottısh RITE=RE.T.Erdoğan
*1=RITE; İngilizce “ayin” anlamına gelen bu kelime aynı zamanda İskoç Mason Locasının ve diğer Mason localarının adlarıyla birlikte yer alan bir kelime olması açısından önemlidir.

Başbakanımız, ordu içinde “Sabetayist -Yahudi yapılanmasından” eskiden beri dem vurmaktadır. Oysa kendi adı da Tevrat içeriklidir. Tevrat’ta  geçen Yahuda peygamberin bir oğlu vardır ve adı da “ER”dir. Ağabeyi ölünce, Yahudilerde “eve gelen gelin dışarı çıkmaz” ilkesi gereğince, Yahuda peygamber gelinini Er ile evlendirir. Ancak, Yahudi inancına göre, ağabeyinin karısını alan Er’in çocukları da kendinin değil ağabeyinin çocukları olacaktır. O da ağabeyinin adına çocuk yapmak istemediğinden yengesi-karısı ile ilişki sonrası dölünü toprağa akıtır. Allah da buna kızar ve Er’i öldürür. 

ER” aynı zamanda “ERAN” Tanrı ışığıyla aydınlanmış nurlanmış anlamına da gelir. Tevrat araştırmacıları Hz.İbrahim’in aslen kuzey Hindistan’da bulunan antik ERAN şehrinden geldiğini iddia ederler.
Başbakanımızın soyadının başında bulunan “ER” takısı işte bu anlama gelir. “Doğan” da kartal’ın bir görünümüdür. Tevrat Hezekyel 38.bölümde Allah ve meleklerini gören peygamber Hezekyel  onların “dört yüzü” olduğunu anlatır. 1-İnsan,2-İnek,3-Kartal ,4-Aslan.

İstanbul Belediyesinin R.T.E  model Tramvayları.
Aramızdaki Müslüman takiyyesi yapan dönmeler, ad ve soyadlarında “Aslan ve Kartal” veya bunları temsil eden ad veya remzleri yaygın olarak kullanmaktadırlar. Başbakanımızın Batum’dan geldiklerini söylediğini biliyoruz. Batum da 1915’e kadar doğuda çıkan isyanlarda Ermeni, Nasturi-Süryani-Arami ve Yezidi Kürt isyanlarının elebaşlarının 1915’de tehcirden kurtulmak için Gürcistan’a kaçtıklarını biliyoruz. 

Tiflis’e Yezidiler Batum’a da Süryani-Aramilerin yerleştirildiğini belgesiyle yayınlamıştım. Ayrıca, Nuruculuk ve Fethullahçılık akımının kökenlerinin de Gregoryen Ermenilik, Süryanilik ve Bahailik (Nurculuk) olduğunu da yazmıştım. Said-i Nursi’nin  “halefim” dediği Molla Efgani’nin İskoç Mason Locasında başkanlığa kadar yükseldiğini daha sonra “dinsiz olduğu anlaşıldığından kovulduğunu” ve Mısır’a gelerek sapık öğretilerini İngilizlerin destekleriyle yaydığını biliyoruz. Bu durumda başbakanın adının ve soyadının kökenleri “Masonluk” olan Nurculuk öğretisinden de gelmesi dolayısıyla “RITE” kelimesine benzetildiği kanaati bende güçlendi. Takdir sizlerindir.
Keykubat 

Masonların ve Yahudilerin kıyamette Allah'ın yeryüzünü Yahudilere teslim edeceği inancına dayalı olarak Türk ve Müslümanlar üzerinde "soykırımı içeren "Yecüc-Mecüc" siyaseti güttüklerine delil benim çok sayıda yazımın dışında yabancı kaynaklar da önemle işaret etmektedirler.
Başbakan RE.T.E'nin (RITE) ağzına "TÜRK" adı almamasındaki işin sırrı kendisinin de Mason Rotschild'lardan aldıkları desteklerle,Türk askerini arkadan vuran sıkıyı görünce de Ermeni ve Yezidi Kürt çetecilerle birlikte Ermenistan ve Gürcistan'a 1915'de kaçan, Süryanilerin yerleştirildiği Batum'lu olması yetmez mi?;
İşte bir video ama İngilizce;"10" bölümlük videonun ilki;

6 Nisan 2011 Çarşamba

AKP-TURKIYE CUMHURIYETININ TASFIYE BELGESINI IMZALAMIS



AKP TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN TASFİYE 

BELGESİNİ İMZALAMIŞ DA HABERİMİZ YOKMUŞ


Mason ABD'nin taptığı 
Şeytan-Lucifer (Nurcu)
Aşağıda okuyacağınız belge uzun zamandır yayınlanmakyta olmasına rağmen ben hiç farketmemişim.

Ama şaşkınlığım bu değildir,farketmediğim nice kalem akıl ürünleri var hala.

Şaşırmama neden olan bu milletin muhalefet partileri,basını,meclis dışı partileri,üniversiteleri,bürokratları, genelkurmayı bunca "Darbe Planları" yapılırken, terör kahramanları yargılanır, teröristlere dışarıda bayramlar yaptırılıp,meclis bütçesinden maaşlar ödenirken ne iş yaptıklarını sorgulatacak duruma düşmelerine olan şaşkınlığımdır.

Bir başbakan,bir Cumhurbaşkanı, bir Genelkurmay başkanı ne zaman asılır?

Adnan Menderes'in asılmasına neden olan suçu imzaladığı gizli antlaşmalar mıydı yoksa SSCB'ye İşbankası ortaklığı teklif etmesi miydi:?

Böyle bir belge dedikodu bile olsa o ülkede devletin bütün kurum ve kuruluşları istifa etmelidir ya nerede o devlet.

O devlet ki adı "Türk" gerisi dönme,devşirme tasfiye memurlarıdır ki, böyle bir devlette ancak böyle bir belge göze batmaz.

Bu öyle bir belge ki, kışladan çocuklarınızı silahıyla eve geriye çağırıp o devlete savaş ilan ettirecek bir belgedir.

Nerdesin ey millet,başındaki hükümet,seni Haçlı kölesi etmiş sen hala tartışıyorsun?

-AKP mi CHP mi yoksa hangisi olsun?

Hangisi olur,olacak o da belli ama Ordun artık Haçlı Ordusu, asker evlatların Haçlı Askeri, devletin artık Şatanis-Mason-Nurcu devleti olmuş ve sen buna bakıyorsun.

Ben de artık yazmayı düşünmüyorum bıktım.Aha bu son olsun bir daha yazarsam!!!

Haliniz varsa okuyun bakalım!!!

Resimleri ayrıca inceleyiniz.Önceki yazılarda resimlerin linkleri de alt açıklamalarında vardır.

En altta haberin videosu da vardır.

Keykubat

(Yazı alıntıdır.)
YAHUDİLER, BU YOLLA TÜRKİYE ÜZERİNDE KURMAYI DÜŞÜNDÜKLERİ KÜRDİSTAN AYAĞI İLE KUZEY IRAK'TAKİNİ BİRLEŞTİRECEK, SONRA DA HAYALLEDİKLERİ NİL'DEN FIRAT'A KADAR OLAN KUTSAL TOPRAKLARINA KAVUŞMANIN SEVİNCİNİ SENİN KANINI İÇEREK KUTLAYACAK, UYAN!



Hani oldu ben bu makası çizeli!!!
AŞAĞIDAKİ YAZI, DEĞİŞİK BAŞLIKLARLA 2003 YILINDAN BERİ ÖTÜKEN'DE YAYINLANMAKTA, YAZIDA BELİRTİLEN HUSUSLAR AKP TARAFINDAN BİR BİR YERİNE GETİRİLDİĞİ HALDE, İNSANLARIMIZDAKİ TAYYİP AŞKI, GÜLEN SEVGİSİ DEVAM ETMEKTEDİR. YAZIK...

BİR İNSANIN BU KADAR KÖR OLMASI ŞAŞIRTICIDIR. BİR İNSANIN BUKADAR EŞŞEKLEŞMESİ HAYRET VERİCİDİR.

BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU ERMENİLERDEN MÜTEŞEKKİL AKP'DE, DİĞER TÜRK VE İSLAM DÜŞMANLARIYLA KUCAK KUCAĞA NEREYE GİTTİĞİNİ KENDİSİNE SORMAYAN İNSAN, TÜRK OLAMAZ!

GÖNLÜNDE TÜRKLÜĞE ZERRE SAYGIN, KALBİNDE ZERRE ALLAH KORKUSU VARSA, SON DEFA DÜŞÜN!

YARIN GELİNİN KIZIN VE HATTA CAN YOLDAŞIN ELİNDEN ÇEKİP ALINDIĞINDA HİÇ BİR ŞEY YAPAMAYACAKSIN!

* * * * * * * * *

BİR ETKİLİ VE YETKİLİ ARANIYOR!

Aşağıdaki satırlar bilinenlerin bir kısmını ve muhtemel ihanetleri yansıtması bakımından oldukça önemli. Çeşitli yazışma gruplarında dağıtılan bu mektubu bilgilerinize sunuyoruz. Satılmışlarımız hariç, kendisine güven duyabileceğimiz bir etkili ve yetkili çıkarak, bu yazılanların doğru olup olmadığını kamuoyuna açıklamalıdır.

Ötüken , 5 Eylül 2003

* * *

Değerli arkadaşlar,

Güvenilir kaynaklardan aldığım çok gizli bir belgenin içeriğini açıklıyorum.

Bu belgeyi içeren mesaj çesitli e-posta adreslerine dün gönderilmiş bulunuyor..

Sözkonusu belge (hizmete özel-kozmik gizli kaşeli) R-4590/6232N ve RL- 325657/898-09 no.lu iki adet ana dosyadan ibaret olup bu hafta gelecek olan Amerikalı general James Jones ve heyeti ile Türk askeri heyeti arasindaki görüşmeler sonucunda imzalanacak olan mutabakatın esasını oluşturmaktadır (sayet iddia edildigi gibi dogru ise)...

Buradaki çok önemli ve Türkiye'nin kaderini belirleyen ana maddeler özetle şöyledir:

Deniz Feneri-Mason Haçı-Tapınak Şövalyeleri
1 - ABD ve Türk tarafı, en geç 3 ay içinde resmen ilan edilecek olan "Federe Güney Kürtdevleti" (yani Kuzey Irak Kürdistanı) konusunda ortak uzlaşmaya varmışlardır. Bu devletin başkanlığı dönüşümlü olarak M. Barzani ve C. Talabani tarafından icra edilecektir.

Söz konusu devletin şu an için "tam bağımsızlık" elde etmesi düşünülmemektedir. Ancak ileride söz konusu olduğu takdirde -Türkiye tarafından herhangi bir itirazın yapılmaması- konusunda ABD ve Türk heyetleri anlasmış bulunmaktadır.

2 - Türk askerinin Irak' ın L-432B ve HN-034V olarak adlandırılan (adlandırma ABD tarafından yapılmış olup neresi olduğu tam belli değil, fakat Kuzey Irak olmadığı kesin, çünkü aşağıdaki maddelerden bu anlaşılmaktadır) bölgeye gönderileceği kesinleşmiş bulunmaktadır. 


Asker gönderilmesine Ekim ayının ortalarında başlanacak ve sevkiyat 1 ay kadar sürecektir. İlk gönderilecek miktar 12.000 ila 16.000 asker olup, ABD ve Türkiye tarafından belirlenecektir.

Gönderilecek birliklere ait tüm masraflar, mühimmat vb. Türkiye tarafından sağlanacaktır. ABD sadece gerekli hallerde uydudan gözetleme desteği taahhüt etmektedir. 


Nurcuların Deniz Feneri-
İyi bakarsanız aynı arazi şekli

Asker gönderilmesi yönünde hükümetçe hazırlanacak olan tezkerenin reddedilmemesi için bazı milletvekilleri "ikna" edilecekler ve tezkere garantiye alınacaktır. (Acaba ne tür ikna yöntemleri kullanılacak? O belli değil...) Irak' ın 3 federatif bölgeye ayrılması, gerek ABD gerekse Türk askeri heyetleri tarafından onanmıştır.

Buna göre Türk askerinin de ABD tarafından istenilen bölgede göreve başlamasıyla ve Kürdistanın güney kanadının güvenlik altına alınmasıyla kısa sürede dengelerin oluşacağı düşünülmektedir.

Kürdistan sınırları içinde kalacak olan Musul, Kerkük gibi noktalardaki Türkmenlere Kürt vatandaşlığını kabul etmeleri veya Bağdat (yada güneyinde kalan diğer bölgeler) gibi şehirlere göç etmeleri konusunda iki temel seçenek sunulacaktır. Göç etme kararı alan Türkmenlerin giderlerinin, Türk tarafının ısrarı sonucunda ABD tarafından karşılanmasına karar verilmiştir. Göç eden Türkmenlerin güvenliği de yine konvoylara eşlik edecek olan Türk askerlerince sağlanabilecek olup, önerilen süreç 2 yılı kapsamaktadır.

Ermeni Nur Mason 
Locası Sembolü

Ermeni Mason Locası yetkilisi
ABD ve Türk yetkilileri gerekli hallerde Türk askerinin (ve donanımlarının) arttırılması konusunda mutabıktırlar. Fakat görev bölgesi ABD' nin onayladığı yerlerin dışına hiçbir şekilde çıkmayacaktır.

3 - Gidecek olan Türk birliklerinin komutanı Türk olacak, fakat bu komutan da doğrudan "koalisyon güçleri ortak komuta karargahı" ndan (yani ABD-Ingiliz) emir alacaktır.

Görev sırasında yaralanarak uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyacak olan veya sakatlanma sonucu protez, vb. gibi araç-gereçlere ihtiyaç duyacak olan Türk askerlerinin tedavileri ve protezleri ağırlık olarak ABD tarafından temin edilecektir. Diğer yaralanma ve ölüm vb. giderleri Türk tarafına ait olacaktır.

4 - ABD ve Türk tarafları, bundan böyle Kuzey Irak' taki Kürt devletinin her türlü güvenliğini sağlama konusunda mutabık kalmışlardır. Buna göre Türk askeri birliklerinin esas görevlerinden biri Kürdistanın güneyden güvenliğini sağlamak olacaktır.

ABD tarafı, bunların karşılığında Türkiye'ye PKK-KADEK' in etkisizleştirilmesi sözünü vermektedir, ancak yine ABD tarafından Türkiye' nin makul bir süreçte (muhtemel süre 3-5 yıl olarak telaffuz ediliyor) federasyona geçmesi konusundaki "hassasiyeti" hatırlatılmış ve bundan böyle Türkiye Kürtlerinin federatif yapıya giden yollarının tamamen açılması konusunda yeni bir uyarı yapılmıştır.

Bu konuda ABD ve Türk heyetleri arasında tam mutabakat sağlanmış olup, "yerel yönetimler yasası" nın bir an önce hazırlıklarının tamamlanması ve meclise sevk edilmesi kararlaştırılmıştır.

Ayrıca önümüzdeki yerel seçimlerde doğu ve güneydoğu il ve ilçelerinde gösterilecek olan adayların Kürt ve olabildiğince HADEP, DEHAP ve PKK-KADEK kökenli olmaları konusunda her türlü hassasiyet gösterilecektir. 



İran Nur Mason 
Locası Sembolü

Bu arada ABD, Türkiye' den MED-TV nin daha iyi izlenebilmesi için gereken özenin gösterilmesi talebinde bulunmuş ve bu talep kabul edilmistir.

Bunların dışında aralarında Leyla Zana, Vb. nin de bulunduğu eski HADEP milletvekilleri ile bazı PKK-KADEK yöneticileri için uygun bir zamanda af çıkartılacak, siyasete bıraktıkları yerden devam edebilmeleri için gereken şeyler yapılacaktır.

5 - ABD ve Türk tarafları, gerekli görüldüğü hallerde Barzani ve Talabani kuvvetleriyle işbirliği yapmayı, Irak direniş güçlerine karşı ortak askeri harekat düzenlemeyi ve hatta kurulmakta olan Kürdistan ordusunun belirli unsurlarını silahlandirmayı ve eğitmeyi taahhüt etmektedirler.

Şu anda ABD, "Kürt ordusu" nun özellikle ağır silahlar ve bu tür silahlarla ilgili eksikliklerini ve eğitim noksanlığını hızla telafi etmeye çalışmaktadır.

Bu amaçla T676-034 no. lu gizli raporda belirtildiği üzere Kürdistan ordusunda helikopter birlikleri (UH-1, puma, sikorsky ve puma' lardan oluşacaktır), topçu taburları ve en az iki tank tugayı planlanmıştır.

Yine ABD tarafından Kürt kuvvetlerine "MLRS, stinger ve ATACMS" roketleri ve lançerleri verilecektir. Kürt unsurlarının bu silahlara yönelik eğitimine halihazırda başlanmış olup, gerekli hallerde Türk askeri danışmanları da görev yapacaklardır.

4 Berkowitz St. 
(Museum Building, 
4th floor)-İsrail Nur Locası

Bu arada ileride gündeme getirilmesi planlanan iki veya üç yeni tezkere ile sayıları 10.000 civarında olacak olan ABD kara birliklerinin Türkiye' ye, özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerine konuşlandırılması konusunda ortak görüş belirlenmiştir.

Bu amaçla 2 yeni ABD üssü ve uydu istasyonları, yine ABD' nin uygun göreceği yerlerde açılacak ve hizmete girecektir (tahmini süreç 2 yıl olarak belirlenmiş bulunmaktadır).

Tüm bu noktalara gerek sivil gerek asker, hiçbir Türk vatandaşı girme hakkına sahip olmayacak, sadece ABD yetkililerinin izin vereceği Türk subayları, verilecek izin kapsamı içinde girme hakkı elde edecektir.

6 - ABD, Türkiye' nin gerek asker göndermeyi kabul etmesi, gerekse Kuzey Irak Kürdistanı' nın kurulmasındaki engelleyici tutumundan vazgeçmiş olması nedeniyle Türkiye' ye uzun vadeli krediler açmayı ve hibe/kredili satış yoluyla yeni silahlar vermeyi taahhüt etmektedir. Bu silahlar arasında kobra helikopterleri, güdümlü tanksavar füzeleri ve bir miktar M-1 "abrams" tankı mevcuttur. Söz konusu tanklar iki yil içinde (miktari 100 adet civarında telaffuz ediliyor) halen Irak' ta görev yapmakta olan "iron horse" (neyin nesi ise?) birliklerinden verilecektir.

Bununla birlikte, ABD verilecek olan silahların hiç bir şekilde Türkiye Kürtleri' ne karşı kullanılmayacağı konusunda teminat almıştır.

Öte yandan açılacak olan kredinin bir kısmının bir "jest" olarak IMF şartına bağlanmayacağı konusunda mutabakat söz konusudur. Ayrıca Türk stajyer subaylarının "ABD' deki eğitim ve staj" kontenjanlarının arttırılacağı konusunda ABD tarafı söz vermiş bulunmaktadır. Buna ilaveten genç Türk subaylarının ABD üs ve limanlarına yapacakları gezilerin arttırılması konusunda ABD yeni kolaylıklar sağlayacaktır.

Arap NUR Mason 
Locası sembolü


7 - Türk tarafı, kurulmakta olan "Güney Kürdistan" ile bundan böyle her türlü iyi ilişkiler içinde olacağını, dostluk ve ticari ilişkiler geliştireceğini taahhüt etmektedir.

Güney Kürdistan ile Türkiye' nin doğu ve güneydoğusunu oluşturan geniş bir bölge içinde özellikleri ABD tarafından belirlenecek olan bir "ortak ticari bölge" ve "serbest ticari" bölge anlayışı hakim kılınacak, bu bölgeye makul bir süreç içinde Ermenistan' ın da dahil edilmesi sağlanacaktır.

4 veya 5 yıllık bir geçis dönemi içinde söz konusu bölge, Türkiye' nin federatif düzene geçmesinde baz oluşturacak ve bu sürecin sonunda bölgeye özerklik verilecektir.

Türk tarafı nüfusunun %28.54 ünün Kürtlerce oluşturulduğunu artık kabul etmekte ve üniter yapının bu gerçegin önünü kapatmaya yetmediğini, gerçekçi ve küresel bir çözümün artık sadece federatif yapıda yer almakta oldugunu kabul etmektedir.

ABD tarafı, Türk makamlarının bu görüşü paylaşmakta olmalarından dolayı duyduğu hoşnutluğu kabul etmektedir ve tüm bunların ABD-Türkiye dostluğunu pekiştirecek temel ögeler olarak gördüğünü belirtmektedir.


İskoç Mason Locası Scottısh 
RITE=RE.T.Erdoğan
8 - ABD tarafı ayrıca, Kıbrıs' ta çözüm için yegane yolun "Annan planı" olduğunu Türk tarafına bir kez daha bildirmiş olup, kati tutumun gerçekçi olmadığı ve Denktaş' ın sert politikasının yumuşatılması gerektiği konusunda Türk tarafı ile uzlaşmaya varılmıştır. Konular Yunan makamları ile yapılacak görüşmelerde yine ele alınacaktır.

Ayrıca Türk ordusunda asker mevcudu olarak % 28' lik (yaklaşık) bir indirime gidilecek, ayrıca tank, top ve gemi sayısında indirime gidilecektir. Türk ordusu, gelecekteki misyonunu, ABD' nin uygun gördüğü şekilde "bölgesel güç" olmayı terkederek, lokal bir savunma gücü konseptine indirgemeyi makul bulmakta ve geleceğin federasyon ordusuna geçişindeki aşamaları ABD askeri yetkilileri ile görüşmeyi benimsemektedir.

Ayrıca Türk tarafı, ileride oluşabilecek bölgesel krizlerde, ABD ile ortak hareket etmeyi ve silah mevcudundaki eksiği, yine ABD' nin uygun göreceği "takviyelerle" kapatmayı kabul emektedir.

* * *

Başka maddeler de var, fakat en önemlileri özetle bunlardan oluşmaktadır. Bu son derece gizli dokümanlara ulaşan ve ilk elde açığa çıkaranlar kimdir bilmiyorum, fakat onlardan alıp bizlere aktaranların (şahsen tanımamakla beraber) gayet üst düzeyde olduklarını ve resmi gizli belgelere ulaşabilen kişiler olduklarını tahmin ediyorum..

Bu da Eşcinsel Nurcu-(İlluminati) 
Masonluk Sembolü-Fakirlikten de derler.

Bu arada gelen bir diğer gizli istihbarat bilgisine göre, birkaç gün önce Necef' te düzenlenen bombalı saldırıda şii lider Al Hakeim' in öldürülmesinde kullanılan bomba, ABD tarafından sağlanmış olup (250 Kg. SEMTEX ve 320 kg. TNT) bomba Barzani' ye bağlı pesmergelerce konuldu.

* * * 




NOT: ( 22.8.2008 )

Yukarda açıklananlara belge mahiyetinde olan resimler için TIKLAYINIZ.
Genel Kurmay Başkanlığı adresinden alınmıştır.


PDF Formatında
İNDİRİP YAZDIRARAK DAĞITINIZ