ADALET VE AKP
Bu gün yaşadığım iki olay beni çok duygulandırdı.Bunu okuyucularımla paylaşmak istedim.
Birinci olay,bu gün sevdiğim bir blogdaşım ile chat yaparken kapı çaldı,izin istedim ve kapıyı açtığımda karşımda 20 yaşlarında genç bir hanım,Kartal Belediye Başkanlığından geldiğini en fazla 5 veya 10 dakikamı alacağını söyleyerek izin istedi.Evde de yalnız olduğum için içeri buyur da edemedim.
O da kısadan giriş yaptı akıllı bir hanım kızdı.Evde yatalak,bakıma muhtaç hasta,sakat olup olmadığı ile başladı.Meğer ücretsiz bakıcı ve sağlık elemanı gönderiyorlarmış.
Aylık gelirimize kadar her şeyi sordu.iş arıyorsam veya çalışmak istiyorsam ne iş yapabileceğimden tutun da sokağımda muhtaç insan varsa tespit edip belediyeye bildirmem için gönüllü olup olamayacağıma kadar sorular sordu.
Açıkça itiraf edeyim benim de hayalimdeki devlet başka da bir devlet değildi inanın.47 yaşındayım ve hayatımda ilk kez inanın ilk kez bununla karşılaştım.
20 gün önce emekli bir binbaşı arkadaşım da bundan bana bahsetmişti.Karşılaşmadığım için o kadar etkilenmemiştim.Eşimde bir komşunun hasta olduğu için iğnelerini yapmak üzere belediyenin ücretsiz sağlık personeli gönderdiğini duyduğunu söylemişti.Bu da bana yeterli olmamış ki bu güne kadar yazmadım
Bu gün bu bende derinden bir etki yaptı.Demek ki ben yaşlı ve yatalak olduğumda beni soracak bir devlet vardı bu ülkede.Bu ne güzel bir şeydi!
Benim bütün hayallerimin ardında zaten başka da bir devlet beklentisi hiç olmadı ki zaten.İnanın çok samimi ve alkollü olarak yazıyorum.
Ben de belediyenin her yıl bazen senede birkaç kez sık sık kaldırım taşlarını değiştirmek yerine bu para ile bir çok fakir ve işsize ekmek verilebileceğini partizanca kabul ettiğim bu uygulamalardan şikayetçi olduğumu,genelde de belediyelerden bu güne kadar pek bir şey görmediğim için de olsa gerek hatırı sayılır pek bir şikayetim olmadığını da ekledim.
Yani “Devletin adaleti”
Akşam kararırken dolaptan bir duble rakımı koydum onu içerken baktım bir arkadaşımın arabası geliyor.
Araba benzerliği olabilir derken araba apartmanın önünde durunca emin oldum.
Ona da rakısını doldurup sohbete koyulduk.
Benim yazılarımı okuyanlar bilirler az çok beni.
Sohbet koyulaşınca bana şöyle dedi.
Biliyor musun ben senin bana ilk söylediğini hiç unutmadım.
Neydi o?
Hani demiştin ki,Havva şeytana uymuş Ademi kandırıp yasak meyveden yemiş,Ademe de yedirmiş ve Allah onları cennetten kovmuş ya.
Evet,
Hani demiştin,Onlar ağacın meyvelerini yolmamış,dallarını kırmamış,ağacı kökünden kesmemiş,bahçeyi benzin döküp ateşe vermemişler ve sadece bir meyveyi ortadan bölüp yemişler.
Buna karşılık olarak onlar ve nesilleri olan bizler cennet yaşamından uzak tutulmuşuz.
Evet,
İnsanların çocukları evleri yakıyorlar,koca koca şirketleri batırıyorlar ama insanlar evlatlarını affediyorlar.Bu Allah’ın adaleti nerede?
Sende ne uyandırıyor bu?
Ben hep bunu düşünür oldum.Sen “disiplin”den de dem vurmuştun ardından.
İşte hayatın sırrı bu kadar basit.En küçük hata çok büyük ödenmesi,telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilmektedir.
Bu yüzden çocuklarımıza da kendimize de adil olmalıyız.Hatta,halı lifleri arasında yaşayan maytlardan okyanuslardaki balinalara kadar her canlıya bir adalet içinde ve kesin kararlılıkla yaklaşmak gereğini çıkardım.
Orada adaleti keşfettim.
Evet,başka,
Şu sözün de son noktayı koyuyor;
İmam Gazali’nin olduğunu söylediğin o söz,hani diyordun ya;
“İnsanlar dinsiz yaşayabilir ama adaletsiz asla”
Bence evrenin bilip bilmediğimiz her yerinde görüp göremediğimiz her canlıya karşı bir adalet içinde olmamız gerekiyor.Onları ne olduğundan çok “canlı” olmaları bu adaleti istemeleri için yeterli bir neden diye düşünmeye başladım.
Sen bunlardan da fazla şeyler anlattın ama ben sadece burayı başlangıç noktası yaptım.Düşüncelerim böyle şekillenmeye başladı.
“Sen adaleti bulmuşsun” dedim sadece.
Sonra başka konuya geçtik.
Ya sizin adaletiniz?
Not;bunu okuyan AKP'li yetkili lütfen "Amerika Şeriat Devletlerince Terkedilmek" başlıklı yazımı da okusun.Doğrucu davutluğun da bir şartı var çünkü.Herkese saygılarımla.
Keykubat