BAŞBAKANA PROTESTO OLMAZ SECDE EDİNİZ!
Başbakanın korumaları nerede bir protesto olayı olsa vatandaşa meydan dayağı çekiyorlar. Artvin’de bir koruması protestoculara karşı laf yetiştirirken otobüsten düşüp yaralanmıştı ve devam eden olayların sonucunda bir öğretmen polislerin sıktığı gaz sonucu hayatını kaybetmişti.
Dün akşam İstanbul Üsküdar Altunizade’de “yumurta atmadan, küfür etmeden protesto eden gençlere arabalarından inen yakın korumalar yerlere yatırarak meydan dayağı çekti.
Yandaş medyalarda bile “tepki” gören bu olay başbakana karşı duyulan derin korkuya rağmen “kendi bilgileri dışında güvenlik görevlilerinin marifetleri” olarak yorumlanabildi.
Basın mensupları başbakandan o kadar korkuyorlar ki sormayınız. Dün akşam Beyaz Tv’de büyük yalamalar Hazreti Nagehan Salça ile Hazreti Latif Üçbuçukatar’ın programını seyrediyorum. Konukları arasında MSP’nin eski tüfeklerinden
Oğuzhan Asiltürk var. Hükümetin tamamen ABD kontrolüne girdiğini söyler söylemez adamın sesini gereksiz sorularla kesmeye çalışmaları üzerine adam sonunda dayanamadı ve Latif Üçbuçukatar’a şöyle dedi;
“-Yav iki de bir hükümetimiz, hükumetimiz, başbakanımız deyip duruyorsun. Başbakandan, hükümetten ne çok korkuyorsun?”
Bu ifade bile basında yerleşmiş korkunun üstüne çıkmış dehşeti göstermektedir. Başbakan çalışma ofisi olarak Dolmabahçe Sarayını seçtiğinden ve B.O.P projesini “Yeni Osmanlı Projesi” adıyla anmaya başladığından beri kendisine “Sultan” yakıştırması haklı olarak yapılıyordu.
|
Latif Üçbuçukatar kardeş!
N'apsın atmasında? Atmayan var mı?
Korkusu çok açık olduğundan böyle ad verdim
ama diğerleri de ondan aşağı değil! |
Davranışları da kendisini böyle gördüğü yönündedir. Demokratik yasalarla iktidara gelen başbakan demokratik rejimlerin esası olan “sevgi gösterme ve protesto etme” özgürlüklerinden “protesto edilmekten” ne kadar nefret ettiğini her daim gözler önüne sermektedir.
Akşamki olay da buna tuz biber eken cinstendir.
Osmanlı padişahları yeryüzünde “tanrının temsilcisi” olarak kabul edildiğinden geçtiği yerlerde halk tarafından “secde edilerek” selamlanırdı. Bu tür selamlama bütün Uzakdoğu ve Ortadoğu ülkelerinde yaygın olarak mevcuttur.
Dolmabahçe Sarayına “Sultan” olan başbakanın özlediği “halk tipi” geçtiği yerlerde secde ederek kendilerine “uzun ömürler dileyen, “dindar” yani onun anladığı tarz dindar *sorgulamadan itaat eden, sadaka kültüne razı olmuş, bayram harçlığı ile öbür bayrama kadar geçinen, ABD-İngiliz mason localarının talimatlarına uygun siyasetlerini sorgulamayan bağnazlıkta bir halk aramaktadır.
Sayın vatandaşlar eğer sokak ortasında yerlerde tekmelenerek dayak yemek, karakollarda sorgulanmak, mahkemelerde sürünmek istemiyorsanız, başbakanı asla sorgulamayınız, protesto etmeyiniz ve gördüğünüz yerde secde ederek “tanrıdan” yani İsa ile Yahweh’ten Sabi tanrısı Sin'den, Yezid tanrısı şeytan Tavus'tan ona uzun ömürler vermesini, saltanatının daim olmasını dileyiniz!
Ve haşmetli kişilikleri ile yalama badigardları yakınlarınızdan geçerken;
“PADİŞAHIM ÇOK YAŞA!!!” Deyiniz!
|
1912 Uşi Antlaşması ile Libya İtalyanlara teslim edilirlen, Sultan mehmet V.Reşat'tan medet uman Libyalılar onu "Secde" ederek selamlıyorlar. Ama secdeleri onlara bir fayda getirmedi. |
Her şeyi göze alarak protesto etme cesaretini gösteren bu vatansever arkadaşların hakkını inanın ödeyemeyiz. Bu vatansever arkadaşları yürekten kutluyorum!
Aydınlık günler uzak değildir yeter ki isteyiniz ve mücadele ediniz!
Saygılar!
Alaeddin YAVUZ