"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

işbirlikçiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
işbirlikçiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Haziran 2012 Perşembe

DAGLICA SEHITLERININ ARDINDAKI IHANETLER




DAĞLICA ŞEHİTLERİNİN ARDINDAKİ İHANETLER!

İşte PKK'yı bunlar kurdu
19 Haziran 2012 günü ogle saatlerinde medyaya ateş gibi bir haber düştü. “Hakkari Dağlıca’da askeri karakola yapılan terrorist saldırıda “8” sekiz asker şehit düştü ve “16” asker yaralandı” şeklinde başlayan haber vatandaşlarımızın yüreklerini yasa boğdu, duyguları alt üst oldu, hükümete ve devlete olan güvenleri sarsıldı “btimecek” kaygısı bir kez daha beyinlere kazındı.

Evet, PKK terörü gerçekten bitecek gibi görünmemektedir. Çünkü bitmesi hem devletin başındakilerin hem, ordunun hem silah ve uyuşturucu kartellerinin ve daha nicelerinin ekmeklerine yağ sürdüğünden bitirlmeyeceği konusunda şüpheler her gün halkımızın yüreklerinde yer etmektedir.

Hain saldırıda şehit düşen, mekanları cennet olasıca askerciklerimizin kimlikleri de şöyleydi: 
Kıdemli Çavuş Ali Gümüş, Piyade Onbaşı Cahit Kılıç, Piyade Onbaşı İsa Sayın, Piyade Er Umut Bulut, Piyade Er Ali Yasin Erosmanoğlu, Piyade Er Mustafa Türkmen, Piyade Er Yaşar Doymuş, Ulaştırma Er Samet Bütün. 
Evet biz çocuklarımızı Atatürk zamanında çıkartılan 26 Kürt isyanı, onu takiben Sabetayist Adnan Menderes’in Kore’ye gönderdiği sayıları halen açıklanmayan, napalm bombalarının yarattığı Nemrut ateşlerinde yanmaları, kimliklerinin tespit edilemeyecek şekilde yanmış, parçalanmış oldukları, gereksiz savaşa verdiğimiz kurbanlardan, 1968 öğrenci olaylarının başlaması, 1974 Kıbrıs çetrefiline verdiğimiz kurbanları takiben hızlandırılan sağ-sol olaylarının bilinçli kışkırtılmasından beri bir şekilde kurban veriyoruz.

Bu yüzden tarihimizi inceledeğimizde Osmanlı’nın kuruluşundan Cumhuriyete, Atat’nın ölümünden Menderes, Kıbrıs, sağ-sol, Asala, PKK adlarıyla sürüp giden bu “Kurban Sunma” ayinleri bitmeyecek inancı vermektedir.

19.Haziran 2012 Şehitleri
2007 yılından beri Dağlıca karakolları baskın üstüne baskın yedikçe, sayıları “12, 26, 8” gibi rakamlarla ifade edilse de görülen o dur ki ne hükumetin ne de ordunun bu konuda hiç bir tedbir  geliştiremedikleridir.
AKP hükümeti neredeyse teslim olması sağlanmış bir terrör örgütünün ardından devir aldığı hükümeti, ilk önce başbakan RE.T.E’nin “Kürt  sorunu benim sorunumdur!” ifadesinin geçtiği açıklamasını Kürt, Çerkez, Arap, Rum vs açılımları takip etmişti.

Biz bunlarla oyalanırken, Irak’a NATO güçlerinin girmesi için ülkemizin üs olması konusunda TBMM olumsuz karar vermiş, terror örgütü de gücünü bunun aksine arttırmıştı.

Kürt sorunu 1516'da Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran seferiyle başlayan doğu Anadolu, Suriye Mısır ve Hicaz fetihlerine karşı önce tepki  sonra isyanlarla devam eden Yezidi, Hıristiytan ve Sabi Süryani, Arami ihanetleri daima Gürcistan ile işbirliği içinde sürmüştür. Yetmezmiş gibi, Alevi Türklere “Sünni Arap Mezhebini” Kabul ettirmekte zorlandığı için Afganistan’dan ve Hint Babür Hanlığından Şafii Kürtleri Mardin bölgesine getirip yerleştirdiği Babürd Kürtleri (E.ÇELEBİ SYEAHATNAME- Mardin Saçlı Kürtleri) de İran’a sürülen Türklerin yerlerine yerleştirilmiş bu işlem Kanuni döneminde de sürdürülmüştü.

İşte  Yavuz’un sevgili Kürtleri, bölgedeki eski Kürtlerle “Din ve Soy” kardeşliğini fark etmiş ve, Hicaz Yezidi iamamı Şeyh Adi’nin Kürt Yezidiliği’ni kurup, “Mushaf-I Reş (Kasra Kitap) ve Kitab-ül Cilve” adlı  kitapları yazmasıyla Kürtçükler Osmanlı yerine bölgedeki gayrimüslüm azınlıklara yanaşmışlardır.

Vatikan'dan ödüller alan, Amerika Pensilvanya'da oturup Müslümanlara "Haçlıya Teslim Olun" fetvaları yazan Erzurum'lu dönme Ermeni Fethullah Gülen!

Zamanla Vatikan, Fener Patriği, Moskova Patriği işbirliği ile güçlenmiş, aralarına İspanya’da soykırımdan kurtardığımız Yahudi cemaatlerinden mason shte mesih Sabetay Sevi yandaşları da eklenmiş ve tümü bu tarikat içinde birleşmiş, aldıkları Mason Yahudi Sermayenin destekleriyle devletin başına kendi adamlarını geçirmeyi başarmış ve Osmanlı'yı çökertmiş, Cumhuriyet devrimlerini engellemiş, Ulu önder Atatürk'ün ölümünden “5 ay 12 gün” sonra İngiltere Türkiye Kredi Antlaşmasının imzalanması bunun diğer Haçlı ülkeleri olan Fransa, Almanya, ABD ile tekrarlanması ile sürmüş, 14 Mayıs 1950 seçimleriyle Kore'ye asker gönderilmesiyle de TSK NSK (Nato Silahlı Kuvvetleri) ya da "Koloni Ordusu” olmuş, Amerikan yapılanmasının seçtiği, kökenleri bu işbirlikçilere dayalı tippler ordu içine dopldurulmuş, devlet eliyle ABD’de eğitilmiş, bütün darbeler emperyalizmin tuzaklarını uyanan siyasetçilere ve halka karşı bu eğitilmiş yapılanma tarafından yapılmış, doğruyu yazan yazar, gazeteci, Üniversite hocası, Türk, Kürt, Ermeni, Rum kökenli olsun olmasın “anti emperyalist” olan kim varsa tasfiye edilmiştir.

Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerini yıkmak için, İngiliz, Rus, Fener patrikhanelerinden aldığı desteklerle "Kürt İsyanlarını" yürüten "Haçlı askerine ŞEHİT" diyen Said-i Kürdi'ler, 1650'lerdeki Gürcistan- Vatikan işbirliğiyle Osmanlı'ya isyan eden Bitlis'li Kürt Yezidi Abdal Han'ın devamıdır.

12 Eylül 1980 darbesi lie iktidarını sağlamlaştıran "Türk ve Müslüman" takiyesi yapan yukarıdaki işbirlikçiler, ASALA yerine kurulan ve görevini devralan PKK terör örgütünü devlet ve NATO eliyle büyütmüşler, vatansever kadroları "21. Yüzyılın Savaş Taktiği Gerilla Harbine Göre Ordunun Eğitimi" diye avutmuşlar, bu da yetmeyince örgütü hain ilan etmişler, ama dokunmamışlar, her operasyondan sonra örgüt daha da büyümüş, Irak işgalinde devletin içerden çökertilmesinde ABD ve işgal güçleri lehine hizmet etmiş, Mısır, Libya, Suriye gibi ülkelerde ABD yanlısı Yahudi Nurcuları ile birlikte sözde "Özgürlükçü Arap Baharı" kampanyasında devlet eliyle görevlendirilmişlerdir.

Ödül olarak Irak'ta Kürdistan devleti oluşturulmuş şimdi bu devlet İsrail ile birleşecek Suriye- Türkiye sınırları boyunca genişleyecektir. Bunların karşılığında İran'dan, Türkiye'den de eklenen parçalarla önce "Büyük Kürdistan" oluşturulacak, NATO güçleri yerleşince de, Kürdistan tasfiye edilecek, bölge "Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail" adıyla iki yeni devlet oluşumuna geçecektir.

Bu ihanet işbirliği böyle tezgahlandı. Türkçülük yapan hiç bir Türk yoktur.
Hepsi dönmedir, Mason Yahudi'si, Kürt Yahudi'sidir. Türkçülük siyaseti Azınlıkları kışkırtarak Osmanlı'yı, Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için kullanıldı. Bu gün de Atatürk ve MHP gibi partilerle Kürtler ve ötekilere "ayrılıkçılık kapıları" açılmaktadır!


İçinde tek bir Türk barındırmayan  (Varsa şaşkın veya satılmıştır) AKP hükumeti ve şehitlere, AKP siyasetlerine karşı gelişen tapkilerde “gaz alma görevlisi” olarak görevlerini icra eden TBMM muhalefet partileri, Cumhuriyetin kuruluşundan beri işbirlikçilerden ve onların soylarından gelenlerinden oluşturulmuştur.
Küresel Emperyalist Sermaye'nin işbirlikçisi olan sözde 61. T.C. hükumeti  olan AKP ve meclis muhalefeti devleti "100." Kuruluş Yılında tasfiye edecek B.O.P projeli AKP’yi iktidar etmişlerdir. Şimdi devlet tasfiye aşamasına girmiştir. 2023'e varmadan devlet önce federasyonlara bölünecek ve RE.T.E'nin dediği gibi "36 parçalı" Anadolu haritasının resmileşmesi ise 2023 yılında yapılacaktır.
Ezeli işbirlikçiler artık uluorta hareket ediyorlar

Vesselam, Türk millet ve bu topraklarda “Huzur” arayan antiemperyalist vatansever insanlar son şehitlerimiz ve hükumetin siyasetleri bizlere göstermektedir ki biz bu şehitlere bu gün yanıyoruz ama Rusya ABD ile keza bir uyuşmaya girdiğinde ya da AB-D NATO güçleri bir “III. Dünya Savaşına”  ya da onu başlatacak öncü oluşumlara göz yummaya karar verdiklerinde inanın bu günler için “sevinç bile duyabileceğinizi” şimdiden söylersem bana darılmayınız.

Çünkü, daha geçenlerde AKP yandaşı bir gazetenin kalemşörlerinden birisi ne yazmıştı?
“Bu gün terörle mücadele eden askerler yakın bir zamanda “Vatana İhanet” ile yargılanacaklardır.
Atatürk iptal ediliyor!

Vatana İhanet Yasasını, annesi Tunceli Çemişkezek’li öğretmen olan eski cumbabalardan Turgut ÖZAL 1988’lerde kaldırmış, PKK oluşumunun temelini atmıştı. Bitirmek istedi falan dense de de gerisini, doğrusunu Allah bilir. Onun, Azerbaycan ve öteki Türk devletlerini  Nurcu dinine (Günümüzde Fethullah Gülecilik) ve Amerikan yandaşlığına dahil eden, Rusya’yı, Çin’i yok sayan Amerikancı siyasetleri yüzünden Hocalı Katliamı olmuş ve onbinlerce Türk Ermenilerce yok yere katledilmişti.  
SAVAŞ KARARI VEREN ASKER KAÇAĞI BAŞBAKANLAR!


Ne Türkiye ne NATO Azerilerin yardımlarına koşamamış, göz göre göre soykırımlara uğratılmalarına seyirci kalınmıştı. Bu yüzden kırgınlık olduğunu, ÖZAL’ın ölmeden öce Türkistan Ziyareti çabalarını iki gece once yandaş medyada konuşan Mehmet Keçeciler  de dile getirmişti. Hatırlayınız.

Bu yazımdan sonra mutlaka “Yecüc Mecüc”  VE “PKK TARİHİ BAŞINDAN BU GÜNE” konulu yazılarımı okuyunuz ki olayların asıl iç yüzünü anlayasınız!

ŞEHİTLER, ŞEHİTLER, ŞEHTİLER BİTMEYECEK DAHA DA ARTACAK ŞEHİTLER!

Saygılar!
Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

23 Ekim 2011 Pazar

PKK TARİHİ BAŞINDAN BU GÜNE 4


G.W.BUSH,T.ERDOĞAN ve YECÜC-MECÜC


İslamiyet de “İbrahim” kavmine gelen “Tevrat ve İncil’in” devamıdır.Her üç kitapta “Gok-Magok veya Yecüc-Mecüc” yani “Cüceler ve Devler” kavimlerinin kıyamet öncesi bu “İbrahim kavimlerinin üzerine felaket yağdıracağından bahsetmekte ve bunu tehdit olarak göstermektedir.


GOG-MAGOK =YECÜC-MECÜC;
Kuran Kehf Suresinde Yecüc -Mecüc,Tevrat ve İlk Ahit'te Gog-Magog Devler ve Cüceler dendiğinde ilk düşünülmesi gereken Tevrat,İncil ve Kuran'da adı geçen II.Adem olarak da bilinen Nuh Peygamberin çocuklarını lanetlemesi ile başlayan insanların üreme ve dağılım olaylarıdır.
Nuh Peygamberin oğlu Yafes'in "Tanrı'nın yeryüzünde insanları tyfana terk edip cezalandırmasını adaletsiz olduğunu söyleyip Tanrı'ya tapmayacağını söylemesi sonucu Yafes ve soyu Nuh tarafından lanetlenmiştir.Bu yüzden Tevrat'a göre Yafes soyunu incelememiz gerekir;



Yafes'in Yedi Oğlu
---Gomer'in çocukları ‘Aşkenaz, Rifas, ve Togarmah’tır. (Yaradılış 10:3). Tevrat'ta Aşkenaz diye geçer.

---Mecüc. Ezekyel'e göre, Mecücler kuzeyde yaşardı (Ezekyel 38:15, 39:2). Josephus'a göre Grekler'in Saytiyalılar diye çağırdıkları bunlardır, (Romanya ve Ukrayna'nın eski adı
Saytiya )

---Sam'ın oğlu Elam'la , Maday Iranlıların atasıdır. Josephus der ki Maday'ın çocukları Greklerce Medes diye bilinirdi. Med'ler Tevrat'ta da geçer. Sayrus'tan (Büyük Krus) sonra, Med'ler daima Persler ile anılır (Tevrat'ta). Onlar tek krallıkta birleşmiştir —‘Med ve Persler Kanunu’ (Danyel 6:8, 12, 15). Sonra sadece Persler diye çağrıldılar. Medler Hindistan'a da yerleşmişlerdir’


---Yavan’ın oğlu Elişa, Tarşiş, Kittim, ve Dodanim (Yaradılış 10:4), Yunanlılar ile alakalıdır. Elisyalılar, isimlerini Elişah'tan almışlardır. Tarşiş ve ya Tarsus Kilikya olarak bilinir.
----Tubal. Ezekiel Yecüc ve Meşeç ile anar (Ezekyel 39:1). Tiglath-pileser I, M.Ö.1100 yılındakiAsur kralı, Tubal'den Tabali diye bahseder. Josephus onların adını Thobelit'ler diye kaydetti ki, sonra Iber'ler olarak bilinir.Gürcistan'ın başkenti (Tubal'dan gelen) Tiblistir. Buradan bu insanlar, Kafkas dağlarının geçip, kuzey doğuya, Tobol nehrine isim vermiş, ve Tobolsk şehrinin isim sahibi olmuşlardır.’


----Meşeç, diğer torunu adı, Moskova'nın eski adıdır. Rusya'da bir alan hala "Mesçera Altı" diye bilinir.
----Tiras'ın çocukları Thracia'lılar olarak bilinirdi. Grekler ismi Traklar olarak değiştirdiler.Tras'ın insanları vahşi Hint-Avrupalılardı. Tiras'a daha sonralarıThuras, ya da Thor, yani Yıldırım tanrısı olarak tapılırdı.


Yukarıdaki alıntı yorumlardan da anlaşılacağı gibi işin aslında başta Gürcüler ve Tüm Kafkas halkı da Yecüc Mecüc sıfatında olup,oradan Sibirya ve Asya steplerine göç eden kavimlerin Yecüc Mecüc olduğu da göz önüne alınmalıdır.

Yukarıda görülen ve yine Hıristiyan dünyasınca İncil-İlk Ahit ve Tevrat'a göre hazırlanmış Kavimler haritasında Tubal'ın veya "Gog-Yecüc kavminin" İç Anadolu'dan yukarı Kafkasya,"Magog-Mecüc kaviminin" ise yarinin Diyarbakır civarı ve doğusu olarak gösterildiğini görmekteyiz.

Ancak Tuval-Tubal adı ile o anılan bu bölgeleri Arap yarımadasında da uzak Kuzey Asya'da Tuva Cumhuriyeti,Çin,Moğolistan Sarı Deniz sahillerinde de aynı adla anılan bölgeleri bulmak mümkündür.

Kur'anda da Tuva bölgesinin kutsallığından bahsedilir.

Sonuç olarak yeryüzüne insanlığın Tufan sonrası dinlere göre Anadolu ve Kafkaslar üzerinden dağıldığı kabul edildiği açısından baktığımızda adı geçen bölgelerden dağılan insanlar gittikleri yerlere geldikleri toprakların adını vermiş demek te mümkündür.Tabii ki hiç bir şeyi net tüm açıklığı ile tespit etmek ve doğrulamak da mümkün değildir.

ÜSTÜN IRK
Tevrat'ta İbrahim Peygamberin,yeryüzündeki diğer kavimlerin çok tanrıya tapmaları ve sapık cinsel ilişkiler ve yaşam tarzları içinde olduklarından dolayı Tanrı Yahve'nin onları cezalandırmak için İbrahim Peygamberin neslini seçtiği işlenir.
İncil Tevratında bahsi geçen,Mısır Kralı Tutmosis II.'nin hediye ettiği Kuzey Afrikalı köle Prenses "Hagar veya Hacer'den olan İsmail peygamberin soyunu annesi "asil" kavim olmadığı için yüceltmez.
Babaları bir anaları ayrı kız kardeşi olan Sara'dan olan İshak peygamberin iki oğlundan küçüğü olan "Yakup " ile güreşir ve ona "İsrail=Tanrı ile güreşen" adını verir ve onun soyundan peygamberler getirir.Bildiğimiz Yahudiler veya Museviler Yakup soyundan gelenlerdir.
Hz.Muhammed de İsmail soyuna verilen bir teselli'dir.Bu yüzden de Kuran-ı Kerim;
Şuara Suresi -7:"Şehirlerin anası Mekke ve çevresinde bulunanları şüphe götürmeyen o kıyamet gününün dehşetinden haber veresin diye sana Arapça okunan bir kitap vahiy ettik.Mahşerde toplananlardan bir kısmı da cehenneme gider"
ayeti ile Kur'anın gelişinin Allahü Teala'nın İsmail soyunu sonunda onurlandırması dile getirilmektedir.Yani Kuran=İslam sadece "Mekke ve Çevresinde " yaşayan İsmail soyu Araplarına gelmiştir.Diğer Araplar ise İbrahim soyundan çokçok eski kavimlerdir ve coğrafi ortaklık dışında hiç bir bağları yoktur.
Bu yüzden Mekke Arapları kendilerini üstün ırk saymaktadırlar.Oysa bunlar yeni oluşmuş kavimlerdir ve yeryüzündeki bütün kavimleri yok etmekle görevlidirler.Tevrat,Zebur,İncil ve Kuran hepsi İbrahim Peygamber soyuna inmiş kitaplardır.
Diğer kavimleri de aldatarak özlerinden koparıp kendilerine hizmet ettirmektir.Bunu da başarmışlardır.
İşte onların bu amaçla "SEÇİLMİŞ ÜSTÜN IRK" olduklarını gösteren Tevrat ayetlerinden bir kaçı aşağıdadır.


Şekem'de Yenilenen Antlaşma
BÖLÜM 24
Yeşu.24: 1 Yeşu İsrail oymaklarının tümünü Şekem'de topladıktan sonra, İsrail'in ileri gelenlerini, boy başlarını, hakimlerini, görevlilerini yanına çağırdı. Hepsi gelip Tanrı'nın önünde durdular.
Yeşu.24: 2 Yeşu bütün halka, "İsrail'in Tanrısı RAB şöyle diyor" diye söze başladı, "'İbrahim'in ve Nahor'un babası Terah ve öbür atalarınız eski çağlarda Fırat Irmağı'nın ötesinde yaşar, başka ilahlara kulluk ederlerdi.
Yeşu.24: 3 Ama ben atanız İbrahim'i ırmağın öte yakasından alıp bütün Kenan topraklarında dolaştırdım; soyunu çoğalttım, ona İshak'ı verdim.
Yeşu.24: 4 İshak'a da Yakup ve Esav'ı verdim. Esav'a mülk edinmesi için Seir dağlık bölgesini bağışladım. Yakup'la oğulları ise Mısır'a gittiler.
Yeşu.24: 5 Ardından Musa ile Harun'u Mısır'a gönderdim. Orada yaptıklarımla Mısırlılar'ı felakete uğrattım; sonra sizi Mısır'dan çıkardım.
Lev.20: 22 "'Bütün kurallarıma, ilkelerime uyacak, onları yerine getireceksiniz. Öyle ki, yaşamak üzere sizi götüreceğim ülke sizi dışarı kusmasın.
Lev.20: 23 Önünüzden kovacağım ulusların törelerine göre yaşamayacaksınız. Çünkü onlar bütün bu kötülükleri yaptılar. Bu yüzden onlardan nefret ettim.


Lev.20: 24 Oysa, Siz onların topraklarını sahipleneceksiniz. Bal ve süt akan bu ülkeyi (*)size mülk olarak vereceğim, dedim. Sizi öteki uluslardan ayrı tutan Tanrınız RAB benim.


"Siz Tanrınız RAB'bin çocuklarısınız. Ölülere ağıt yakmak için bedeninize yara açmayacaksınız. İki kaş arasındaki tüyleri almayacaksınız. Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. RAB öz halkı olmanız için yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti."
(Yasanın Tekrarı Bölümü,14/1-2)
"Siz Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. Tanrınız RAB, öz halkı olmanız için, yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti."
(Yasanın Tekrarı Bölümü, 7/6)
Başka bir kaynakta Yahudilerin ağzından kendi üstün ırk fikirleri. "Tanrı tüm evreni dört temel ayırım yani,mineral, bitki, hayvan ve insan üzerine kurmuşsa da, aslında beşinci bir türün var olduğu yazılmıştır. Bu da Am İsrael, yani Yahudilerdir. O'nun dördüncü türden, konuşanlar topluluğu insanlardan ayıran mesafe,
insanı hayvandan ayıran mesafeden daha az değildir."
(Rav Yoel Kahn,"La cinquieme dimension" Rencontres Habad no.25,1989,sf.15)Şimdi


İslam'da Yecüc Mecüc hakkında neler var ona bakalım;


İşte aşağıda Hz.Muhammed (S.A.V)’nin bizzat kendi hadisleri;


“Mirac gecesi Allah beni Yecüc ve Mecüclerin yanlarına gönderdi; Onları dine davet ettim; kabul etmediler.. Onun için onlar, Adem ve İblis neslinden Allah’a asi gelenlerle birlikte cehenneme gireceklerdir”.


Bir diğer hadis;


“Küçük gözlü, kırmızı yüzlü ve suratları kalın deriden yapılmış kalkanlara benzer Türkler’e (Yecuc- Mecuc’e) karşı savaşlar yapmadıkça hüküm günü gelmiş olmayacaktır.”


Buhari-K. Cihad 95,96; Müslim K. Fitan 63,64-66


İşte bir de Hz.Ömer’in Taberi’den alınan bir kaygısı:


“Keşke oralara kadar ordu göndermemiş olaydım.Ceyhun nehri ile aramızda ateşten bir deniz olmasını ne kadar isterdim.Çünkü oraların ahalisi (Türkler)oradan çıkacak ve üç defa dağılarak yeryüzünü istila edeceklerdir.Üçüncüsü onların sonu olacaktır.Bu bela ve müsibetin Müslümanların üzerine gelmesinden ziyade Horasan ehlinin üzerine gelmesi benim için evladır.”


Bir başka tanımlama;


“Yüzleri deriden kalkanlar gibi yuvarlak ve geniş,gözleri sanki katır boncuğu gibi ürkütücü olan kavimlerden çekininiz.Onlar size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyiniz.”


“Türkler ne yaman bir düşmandır.Onların düşmanlarına verecekleri ganimet, çok az,alacakları pek çoktur” dediğini okuyoruz.


Abdullah Bin Büreyde’nin babasından hikaye ederek anlattığına göre Hz.Peygamber buyurmuştur ki;


“Sizler,şüphesiz,çekik gözlü,bir kavimle çarpışacaksınız.Onlar sizleri üç defa sürüp kovalayacaklar ve sonunda Arap yarımadasında size yetişeceklerdir.


*(Cengizhan,Hülagü Han ve Timur İstilaları olarak algılanmıştır.)


Birinci istilada onların önünden kaçanlar kurtulacaklardır.İkinci takipte de bazılarınız kaçıp kurtulacak,bazılarınız helak olup gideceklerdir.


Üçüncüde ise onların istilalarının kökü kesilecektir.”


İslam Hadis İlminin büyük yazarlarından biri olarak tanınan Aliyyül Kari’nin “Türklere dokunmayınız,ilişmeyiniz” hadisine ilişkin islamcı açılımı ise aşağıdaki gibidir;


“Türklerde insanlığa has yumuşaklık ve çelebi insanlara mahsus merhamet yoktur.Belki onlar başka bir tür insan cinsidirler.Onlara insan değil de nesnas (uzun kuyruklu bir maymun türü)denilse daha uygundur.Türkler,Yecüc ve Mecüc artıkları ve onların kardeşleri ve temsilcileri olduklarını söylemek onların nemenem insanlar olduklarını beyan etmeye kafidir.Bununla beraber hiçbir şek ve şüphe edilmemelidir ki onlar son derece zararlı ve fesad ehlidirler.İslam ülkelerine ve Müslümanlara verdikleri zararın haddi hesabı yoktur.Allah onların yüzlerini kıyamete kadar bize göstermesin.


*Kaynak:” Mirkatü’l Mefatih)


Bize gelmeden önce de Zerdüşt olan Kürtleri de ciddi bir soykırımdan geçirmişlerdir.Süleymaniye’de bulunan bir belgede Arap işgali şöyle anlatılır;


Bir hadiste Hz. İsa’nın Peygamberimiz (sav)’e Mirac sırasında şunları söylediği bildirilmektedir:


“Yecüc ve Mecüc her tepeden saldırmaya başlarlar. Ve uğradıkları her suyu içip tüketirler, karşılaştıkları herşeyi bozup altüst ederler, bunun üzerine halk feryad ederek Allah’tan yardım diler. BEN DE (HZ. İSA) ALLAH’A DUA EDEREK Yecüc ve Mecüc’ü öldürmesini isteyeceğim. Bu duam kabul olacak ve yer onların leşleriyle pis pis kokacak. Ben Allah’a tekrar dua edeceğim. Allah da bir su gönderecek ve o su onları taşıyıp denize atacaktır”


Hadislerde bu yok oluşun nasıl olacağı şu şekilde tarif edilmektedir:

“Sonra Allahu Teala, Yecüc ve Mecüc'ü gönderir... Sonra Allah'ın peygamberi HZ. İSA ve arkadaşları ALLAH'A DUA EDERLER DE, Allah Teala düşman ordusu içinde deve ve davarların burunlarında olan BİR KURDU GÖNDEREREK ONLARIN HEPSİNİ, bir tek insanın ölümü gibi helak eder.”

Hz. İsa arkadaşlarıyla birlikte onların şerrinden kurtulmaları için Allah’a dua edecekler. Allah onlara gökten boyunlarındaki kanı emmek için kurtlar gönderecek, hepsi ölecekler ses ve sedaları çıkmaz olacak.

Yecüc ve Mecüc’e musallat olacak olan hastalık hakkında hadislerde birçok bilgi verilmektedir:

Allah onlara gökten boyunlarındaki kanı emmek için kurtlar gönderecek, hepsi ölecekler.
Müteakiben (ardından) Yüce Allah onların başlarına (bela olarak) boyunlarına ve kafataslarına koyun ve deve kısmının burun kurtlarını gönderir de bu kurtlar onların hepsini (bir anda) öldürüp helak eder.
Sonra Allah Teala onların üzerine deve ve koyun cinsine ait burun kurdu denilen hayvanlar ve mikroplar yağdırır da bu mikroplar onların enselerinden yakalayıp hepsini öldürür.


Said Nursi bir sözünde Dabbetü’l Arz’ı şu şekilde tarif etmektedir:


O Dabbe bir nev'dir (tür, çeşit). Çünki gayet büyük bir tek şahıs olsa, her yerde herkese yetişmez. Demek dehşetli bir taife-i hayvaniye (hayvan topluluğu) olacak. Belki "bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi..." (Sebe Suresi, 14) âyetinin işaretiyle, o hayvan, Dabbetü’l Arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde (bedeninde) dişinden tırnağına kadar yerleşecek.32
...Allahu a'lem, o Dabbe bir nev'dir. Çünki gayet büyük bir tek şahıs olsa, her yerde herkese yetişmez. Demek dehşetli bir taife-i hayvaniye olacak...


Bediüzzaman bu sözünde, Dabbenin tek büyük bir hayvan olursa heryere yetişmesinin mümkün olmadığına, bu nedenle de bir tane hayvan değil, bir hayvanlar topluluğu olduğuna dikkat çekmektedir.


„...’bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi.’ (Sebe Suresi, 14) âyetinin işaretiyle, o hayvan, Dabbetü’l Arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek...“


Ve Kur’an-ı Kerim;


Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten YE'CÜC VE ME'CÜC, YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARIYORLAR, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?" (Kehf Suresi, 94)


Dedi ki: "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır. Madem öyle, bana güçle yardım edin de, SİZİNLE ONLAR ARASINDA SAPASAĞLAM BİR ENGEL KILAYIM."


"Bana demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim."


Böylelikle, NE ONU AŞABİLDİLER, NE ONU DELMEYE GÜÇ YETİREBİLDİLER. (Kehf Suresi, 95-97)


Dedi ki: "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. RABBİMİN va'di geldiği zaman, O, bunu dümdüz eder; Rabbimin va'di haktır." (Kehf Suresi, 98)


YECÜC VE MECÜC(ÜN SEDLERİ) AÇILDIĞINDA, ONLAR HER BİR TEPEDEN AKIN EDERLER; GERÇEK OLAN VAAD YAKLAŞMIŞTIR, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler). (Enbiya Suresi, 96-97)


Hadislerle Arap Milliyetçiliği örnekleri.İşte;


“Arap’lar Arap’ların eşitidir. "MEVALİ" de "MEVALİ"’nin. Ey "MEVALİ", içinizde Arap’lar ile evlenmiş olanlar suç işlemiş olurlar, kötü yapmış olurlar.”


*Kaynak-Muttaki 8/24-28- Lewis Çevirisi


“Ey Arap kendinden olanla ve kendi denginle evlen ve yapacağın çocukların safiyeti bakımından dikkatli ol ve asla zenci ile evlenme. Çünkü zenciler çarpık yaratık olduklarından onlarla evlenenlerin çocukları sakat ve çarpık doğar.”


*Kaynak-Muttaki 8/24-28- Lewis Çevirisi


*(Burada yapılmak istenilen,Tevrat’ta,Hz.İbrahim'in çocuklarına kendi ırkından olan "Hititli gelinler alması ve yaşadığı yere kendinden önce gelmiş kendi ırkından olan insanlarla evlenmelerini salık vermesine bir özentidir. Kendi kız kardeşi ile evli olan Hz.İbrahim,oğlu İshak'a ağabeyi İsmail'in neslinden kız alması ile ilgili bir nasihatı yoktur.Karısı Sara öldüğünde de Hitit topraklarından mağaralı bir arazi satın alarak karısını da "Hitit Toprağına" gömer.Açıkça kavmiyetçilik yapılmaktadır.Tevrat Yaratılış-Hititli Gelinler" bölümüne bakınız. Hz.Muhammed’in Araplara Irkçılık telkin ederken Yahudilerin”Hz.İsmail’in varlığı” olayını red ettiklerini de biliyordu.Hz.İsmail Kur’anda vardır.Tercüme Tevrat’lara, tercüme edenlerce konulduğu görülür.)


Hadislerin yol göstermeleri üzerine Araplar İran ve Anadolu üzerine saldırmış ve ele geçirmiştir. Bize gelmeden önce de Zerdüşt olan Kürtleri de ciddi bir soykırımdan geçirmişlerdir.Süleymaniye’de bulunan bir belgede Arap işgali şöyle anlatılır;


”Kutsal yerler yakıldı.Ateşler söndü ve büyüklerin en büyüğü kendisini gizledi.Arap zülmü Şehrizara kadar olan tüm köyleri harap etti.Kadınlar ve kızlar esir alındı.Erkekler kendi kanlarında boğuldular.Zerdüşt inancı yalnız bırakıldı.Hürmüz’ün hiçbirisi için bağışlaması olmayacaktır.”


Bu kavimleri ele geçirdikten sonra da


İ.S.650’den İ.S.950’ye kadar geçen sürede Araplar sonradan “Mavera ün Nehr” yani “nehrin öte yanı” adını verecekleri Seyhun-Ceyhun nehirlerinin arasında bulunan ve “Güney Türkistan” olarak bilinen bölgeye saldırmışlar ve Hz. Muhammed’in hadisleri doğrultusunda Yecüc-Mecüc” kavmi olarak niteledikleri atalarımızı “Soykırım”a tabii tutmuşlardır.Hz.Ömer'in yukarıdaki hadisinde bu adres açıklıkla görülmektedir.


Oysa Yahudiler tarafından bile "İbrahim Nesli" olarak kabul edilmeyen,bu güne kadar da Yahudi ve Hristiyan dünyası tarafından "Şeytani İnanç" sahipleri olarak tanımlanan Arapların,"İbranilikte direnmeleri, bizim AB kapısında "üyelik " beklememize mi yoksa kılıç zoruyla kabul ettiğimiz "İslam" sıfatı yüzünden "Yecüc-Mecüc" nesli olarak nitelenmemize "alınmamak"onu kardeş kavimler olan Moğol veya Tatarlar'a yamamaya çalışma özelliğimize mi (*)benzer düşünmek gerekir.


* (Evliya Çelebi,Erzurumlu İ.Hakkı gibileri).


Çünkü Türk tarihinde sadece "Tatarlar"ın ve Cengiz Han'ın oğul ve torunlarının ortadoğuyu yakıp yıktıktan sonra geriye dönerken kendi istekleri ile müslüman oldukları yazılıdır.


Bunda eski kavimlerin,yenilenen kavimlere verilen "İlahi Mesajları" takip ederek "İbret alma" geleneklerinin etkili olduğu açıktır.


Musa ve İsa'nın doğumlarında İran'lı Zerdüşt rahiplerin İran'dan taaa Mısır diyarına gittiklerini her iki peygamberin efsanesinde de görmekteyiz.Yani eski kavimler olay beklenen olaysa takip ederler ve "son emirleri " alarak uygularlar.Ama kendilerini ayırırlar.


Hititlerin idarelerindeki tüm halkların tanrılarını kabul etmeleri, Bizans İmparatorunun,İ.S.530 Jüstinyen dönemine kadar idaresindeki tüm dinlerin "en üstün temsilcisi" olmaları ve en büyük dinlere ait Tanrı Heykellerinin Yerebatan Sarnıcı yanındaki Milenyum taşının olduğu yerdeki büyük bir taş takın üzerinde bulunması hep dinlerin kökeninin bir olduğu kavramıyla ilişkilidir.Ancak,son yenilenen kavmin kitabı ve yaptırımları ona ait olup,bilge sayılan inisiye rahipler bu mesajdan "eskilere gelen emirleri" ayırma işlemini yaparlar.


İ İsevilikle başlayan "Tanrı'yı Resmetme" yasağı ve Tanrı sayısını "Tek" e düşürerek " Çok Tanrılığı Yasaklama" İslamiyetle de sürdürülmüştür.


Bu da putperestliği önlemekte ve insanların daha ulu,güçlü,,tüm tanrıların özelliğini kendinde toplayan tek bir tanrıya tapmalarını sağlarken öncekilerle olan bağlantısını inkar ederek de kavram kargaşalarına neden olmuştur.


Eskilerde verilen bilgiler yenilerde tekrar edilmemiş,eskiden kalmış bir çok ritüel,kıyafet,tapınak özellikleri ,inançlar,v.s. yenilerinde açıklanmadığından bu kavram karmaşaları oluşmuş olup,tanrı kavramını ve tanımını yüceltirken ,dinleri köklerinden koparmakla da,onları eskilerin ilahi masalları olarak nitelemekle de anlaşılmaz hale gelmişlerdir.


Örnek olarak,”Tevrat’ın okunmadan İncil ve Kur’anın anlaşılamamsı gibi.


Eski kavimlerin alması gereken en önemli ibret de budur.


Görüldüğü gibi İslam dini tamamıyla Hz.İbrahim soyu sayılan bir kavime hitap etmektedir.(*)Müslüman da olsa düşman ilan edilen bu kavimlerin bu inanca göre "cennetlik" olmaları mümkün müdür?Gerisine siz karar veriniz


*(“Nuh Tufanı ve Kavimler Tarihi 8” başlıklı araştırma yazımı okuyunuz.)


AB’DE İSLAM DÜŞMANLIĞI


AB İSLAM İÇİN NE DÜŞÜNÜYOR


İsveç'te, "Nerikes Allehanda" adlı yerel gazetenin karikatürist Lars Vilks'in Hz. Muhammed'in başını bir köpek bedenine monte edilmiş olarak gösteren tasvirlerini yayımlamasının ardından Danimarka'nın önde gelen gazeteleri de söz konusu çizimleri yayımlayacaklarını bildirdiler.
2005'te Hz. Muhammed'i aşağılayan karikatürleri ilk kez yayımlayarak dünya çapında bir krize neden olan "Jyllands-Posten" gazetesi bir kaç gündür İsveçli karikatüristin çizimini yayımlarken, muhafazakâr eğilimli "Berlingske Tidende" gazetesi de yakında çizimleri yayımlayacağını duyurdu.
"Politiken" gazetesi genel yayın yönetmeni Thöger Seidenfaden, çizimlerin "aktüel haber" olması nedeniyle gazetesinde yayımlayacağını belirtti. "Kristeligt Dagblad" gazetesi genel yayın müdürü Erik Bjerager, provokasyon olarak nitelendirdiği çizimleri, "tarihe not düşmek" amacıyla yayımlamak istediklerini söyledi.


İsveç'in başkenti Stockholm'de 300 kadar Müslüman önceki gün Hz. Muhammed'e hakaret edilen karikatürün yayımlanmasını protesto etti. Göstericiler, Hz. Muhammed'e yönelik hakaretlerin yasaklanmasını ve 18 Ağustos'ta karikatürü yayımlayan yerel "Nerikes Allehanda" gazetesinin özür dilemesini istedi. Örebro'da cuma namazı kıldıkları kültür merkezinden çıktıktan sonra gösteri yapan grup pankart açıp sloganlar atarak Nerikes Allehanda gazetesinin merkezine dek yürüdü. Müslüman gruptan 1 saat önce de iktidar ortağı Folk Parti'nin liberal gençlik örgütü, gazete önünde toplanarak basın özgürlüğü lehinde gösteri yaptı. İki gösteri de olaysız geçti.
Karikatürist Lars Vilks'in ise ölüm tehditleri aldığı bildirildi. İsveç resmi haber ajansı (TT) tarafından verilen haberde, Lars Vilks'in web sitesine, özel mail adresine ve telefonuna bırakılan mesajlarda sanatçının öldürüleceğinin söylendiği belirtildi.


İSRAİL DE BUNLARA KATILIYOR.


ADL’nin (Anti-Defamation League / İnkarla Mücadele Birliği) 1915’i ’soykırım’ olarak tanımasına geçen hafta hükümetimiz nasılsa tepki göstermişti.?


Maccabi Tel Avivli futbolcu ve taraftarlar, Erciyes spor maçı öncesi Türkiye'ye gelirken bindikleri uçakta Hazreti Peygambere hakaret içeren şarkılar söyledi. İğrenç olayın tüm ayrıntılarını kameralar görüntüledi. Haber Kayseri 'de infiale neden olmaması için yayınlanmadı. Uçakta bulunan kulüp yöneticilerinin kameralar önünde Hz. Peygambere hakaretler edilmesine ses çıkarmamaları ve İsrail gazetelerinin maç öncesi olayı haber yapmaları Kayseri seyircisini tahrik etmeye yönelik bir provokasyon olarak nitelendi.


İşte Arapların bize karşı hisleri;


İNTİKAM EKMEĞİ;


Dağıstan’da İ.S.716’da Cürcan’da esir aldıkları Türklerden 12.bin kişiyi değirmen bulunan bir su yatağına götürüp keserler ve akan kanları ile DEĞİRMENDE ÖĞÜTTÜKLERİ BUĞDAY UNUNDAN EKMEK YAPIP YERLER.Buna da “İntikam Ekmeği” derler.Sadece bu şehirde kırk bin Türk Halife YEZİD tarafından vahşice katledilirler.


Yecüc-Mecüc nitelemesinde Arap/İslam bakış açısından Türkler,başta Araplar olmak üzere insanlığa felaket getirici bozguncu,baş belası,bu nedenle de kıyamete kadar insanlıktan duvarla ayrılmayı hak eden bir kavim olarak görülüyor.


Bu noktada kimse Türklerin böyle bir duvarla insanlıktan ayrılmadığı,dolayısı ile Yecüc-Mecüc’den kastedilenin Türkler olmadığını söylemesin.Çünkü bu durumda başka bir kavim de yoktur ve de olmamıştır.


Şimdi de Hıristiyan Evangelist İnanışa göre Yecüc ve Mecüc konusu nasıl işleniyor bakalım;


" Ve Gog İsrail diyarına karşı geldiği zaman, Rab Yehovanın sözü, o günde vaki olacak ki, ateş püsküreceğim. " Hezekiel 37. Bab 18


" Ve Magog üzerine, ve adalarda emniyette oturanlar üzerine ateş göndereceğim... "


Hezekiel 39. Bab 6


" Ve de : Rab Yahova şöyle diyor; Roşun, Meşekin ve Tubal'ın beyi Gog, işte ben sana karşıyım” Hezekiel 38.Bab, 3


" İşte ey İsrail evi uzaktan üzerinize bir millet getireceğim, Rab diyor; o zorlu bir millet, eski bir millettir ki, sen onun dilini bilmez, ve ne dediklerini anlamazsın. "


"..güvenmekte olduğun duvarlı şehirlerini kılıçla vurup yıkacaklar. " Yeremya 5. Bab, 15-17


" Bin yıl dolunca, şeytan zindanından çözülecektir; ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Gog ve Magog'u, saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır. Onların sayısı denizin kumu gibidir.” İncil /Vahiy 20. Bab 7-8


Kıyamet yaklaştığında Kudüs yakınlarındaki Magedon denilen yerde, Şeytanın önderliğinde Gog Magog denilen yaratıklar türeyecek, Armageddon savaşlarını yaparak tüm dünyada karışıklık çıkaracaklardır .


Bunun akabinde Hz. İsa yeryüzüne inecek, kendisine inanan geçmişteki insanları dirilterek bin yıl


( Milenyum ) yer yüzünde adalet ve egemenliği sağlayacaktır.


" Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, baş meleğin seslenmesiyle ve Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek.” Selaniklilere 4. Bab, 16-17


Bundan sonra Kıyamet olacak, İsa ve inananları Hiristiyan ve Yahudiler cennete gideceklerdir.


Ermeni Soykırım Tasarısının ABD Senatosundan geçmesinin ardında George W.Bush’un “Crusade” yani “Haçlı Seferi “ zihniyeti yatmaktadır.Türkiye’nin “İncirlik “ üssünü kapatacağı tehdidi ise artık yerine alternatif bulunduğundan önemini kaybetmiştir.


Amerika İncirlik’ten taşıyacağı üssü Kuzey Irakta İran-Türkiye Irak üçgeninde hakim bir noktaya taşıyacağını Soykırım Tasarısının oylandığı gün açıklamıştır.Bir de Güney Kıbrıs iddiaları da gündemdedir.


Bizim İçin Neler Düşünülüyor Acaba?


Sevr Antlaşması sonrası halkımızı Yunanlılara kıydırarak “Yecüc-Mecüc” kavminden kurtulma planları başarısızlığa uğramıştır.Bu savaşta,Türk halkını ve askerini “Batı’dan doğuya” sürmek denenmiş ve başarılı olamamıştır.


Bu defa çıkarılan “Kürt isyanları” ile yeni hükümetin “Eyaletler bölünme” kavramını kabul ederek yeni anayasaya ekleme çalışmaları yeni kavramlar olduğunu göstermektedir.


Doğuda kurulacak bir “Kürdistan Eyaleti” ile bu bölgeye de koalisyon güçleri yerleşecektir.Irak’tan Gürcistan’a kadar üslerini kurmalarını tamanladıktan sonra “Kıyım” başlayacaktır.Belki de bunu hızlandırmak için de fiili olarak kendileri de karşımıza çıkabilirler.


Bu defa da “Yecüc –Mecüc” (*) kavminin imhasında da yine bu kavimden olan halkların birbirne kırdırılması şeklinde bir başlangıç görülmektedir.Ermeniler de Kürtler’de “Turani” kavimlerdir.Bu kavimlerin işbirlikleri ile Anadolu Türkleri bu defa “Doğudan batıya” sürülerek bitirileceklerdir.


*(Bu tür aşağılayıcı tanımlar bu İbrani sapıklara ait olup,kendilerini İnsanlık ailesinin üstünde gören bu paranoyak yeni yetme kavimlerin ciddi bir sopaya ihtiyaçları vardır.)


“Etrak-ı B’idrak” (Anlama özürlü)olarak tanımlanan Anadolu Türklerine de böyle bir planın işbirlikçisi bir hükümet “Hizmet” politikaları ile seçtirilmiştir.


Bush ve ekibinin TÜRKİYE yanlısı tutumlarına rağmen tasarının oylanıp geçmesi ise sadece bir kayıkçı kavgasından başka bir şey değildir.Ülkemizdeki ortakları timsah gözyaşları içindedirler.Sözcüleri olan bazı satılmış keskin gazeteciler, "Türkiye bir Diyaspora'nın tehditleri ile yönetilemezdi son verdik" gibisinden başlıklarla olayı zafer gibi göstermeye çalışmaktadırlar.Oysa bu daha Özal-Kenan Paşa ortaklığının kabul ettiği (8) eyaletli Türkiye haritasına zemin hazırlamaktır.


Bundaki amaç ise yeni oluşumların gerçekleşeceği zamana kadar sıkıntıya düşmelerini önlemektir.Ülke üzerinde bulunan mülklerine ve menfaatlerine halkça yapılabilecek bazı eylemleri önleme amaçlıdır.


Bu gün basında yer alan Türkiye ziyaretleri ile ilgili haberler ise buna yönelik bir “avutma” taktiği ve ülkemizdeki işbirlikçilerin korunması olarak algılanmalıdır.Yaptıkları her şeyi bilinçli olarak yapmaktadırlar.


Son zamanlarda haberlere dikkat ettiyseniz Gürcistan’da Azeri azınlığa Türkçe eğitim veren okulların kapatılmaya başlandığı görülmektedir.Bu okulların müdürleri “Gürcüce” sınavına çağırılmakta,ve dil bilgileri yetersiz bulunarak görevden çekilmekte ve okulları kapatılmaktadır.Benzer eylemi Ermeni azınlık içinde denemelerine rağmen Ermenistan’ın protestosu tesirli olmuş ve bu uygulama dışında kalmıştır.


Azerbaycan’ın burada yetersiz olduğu gibi,Ülkemizin Gürcü” Başbakanının da hiçbir faaliyeti de görülmemektedir.


Başbakanımız “Gürcü’dür.En azaından “Ben Gürcüyüm,karım ise Kürt’tür “demektedir.Bu ayrımı biz değil kendi yapmaktadır.
1945 yılında Stalin'in emri ile Gürcistan'ın Doğu Karadeniz Bölgesini Sinop’a kadar gönderdiği iki Gürcü profesöre istetiyordu. Bu iddianın gerçek olmadığı anlaşıldıysa da bu konu NATO’ya giriş mazeretimiz olarak yıllarca işlendi durdu.






Kategori: ABD-AB


Genelkurmay'dan Hükümete İlk Uyarı.
28.04.2007 01:03


Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorunun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumda olduğu belirtildi. Açıklamada, ''Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk
Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir'' denildi.
İŞTE GENELKURMAY'IN O AÇIKLAMASI:
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.


Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.


Bu bağlamda;


Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.


22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.


Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.


Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.


Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.


Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.


Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.


Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.


Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.


Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.


Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.


Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Büyükanıt: Direktif bekliyoruz, geldiği an gireriz


09 Kasım 2007

Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, gazetelerin Ankara temsilcilerinin katıldığı toplantıda PKK terörü, sınır ötesi harekât, Türkiye'nin Amerika temasları ve Dağlıca'da 12 askerin şehit edilmesi olaylarıyla ilgili görüşlerini açıkladı.


Hükümete sınır ötesi harekât yetkisi veren tezkerenin 19 Ekim 2007 günü Resmi Gazete'de yayımlandığını belirten Org. Büyükanıt, "24 Ekim 2007 günü Başbakanlık bize bir yazı yazarak tezkere kapsamındaki operasyonla ilgili görüşlerimizi sordu. Biz de görüşlerimizi 1 Kasım 2007 günü Başbakanlığa bildirdik. Tekliflerimizi Başbakanlığa iletmiş olduk. Başbakanlık ve Dışişleri bu teklifler üzerinde çalışıyor. Bu bir hükümet direktifine dönüşecek ve bize gelecek. Zaten normal planlama usulü de budur. Şu anda yetki hükümette. Değerlendirilecek. Eğer harekâtın gerekli olduğuna inanırlarsa 'şu operasyonlar yapılır' denilecek.
Zaten biz asker olarak her türlü olasılığa karşı önceden planlama yaparız. Bir çatışma çıktıktan sonra planlama olmaz. Askeri birliklerimiz bir görev verildikten sonra kısa süreli bir ikazı müteakip son hazırlıkları yaparak operasyonu gerçekleştirebilecek durumdadır. Geldiğimiz nokta bu. Şimdi hükümetten gelecek direktifi bekliyoruz. O direktife göre, gereğini yapacağız. Bu süreçte bir gecikme yok" dedi.

Org. Büyükanıt, gazetecilerin "Kapsamlı bir operasyon mu olacak, yoksa nokta operasyonları mı" sorusuna, "Sırf operasyon yapmak için operasyon yapılmaz. Askeri gerekçeleri ve hedefi olur. Birazcık operasyon yapalım diye operasyon yapılmaz. Nokta veya nokta değil diye bir şey söylenemez. Bizim kafamızdaki şey, bunun ciddi bir hedefi olduğudur" yanıtını verdi.


Org. Büyükanıt, muhtemel operasyonun boyutları ile ilgili olarak da "Önce hükümet direktifini görmemiz lazım. O direktifte bazı sınırlamalar olur. O sınırlamalara bakacağız" yanıtını verdi.


KİMSEDEN İCAZET ALMAYIZ

Org. Büyükanıt, "Neden ABD'ye sormuyorsunuz" şeklindeki soruları yakışıksız bulduğunu belirterek "Böyle bir durum söz konusu olamaz. ABD'ye soruldu mu, diye soruyorlar. Biz kimseden icazet almayız. Bizim icazet alacağımız yer bellidir. O da kanunlarımız ve Atatürk'ün yol göstericiliğidir" yanıtın verdi.


Büyükanıt, "ABD'nin tutumunu güvenilir, inandırıcı ve samimi buluyor musunuz" sorusuna "Bulunduğum konumda düşüncelerim var ama açıkça ifade etmeyi uygun görmem. Biz düşman kazanmaya değil, dost kazanmaya çalışacağız. Toplumda negatif duygu ve düşünceler var" yanatını verdi. Büyükanıt, "Bu negatif düşünceler var mı" sorusu üzerine de "Bilemiyorum" karşılığını verdi.


OPERASYON YAPILMAYACAKSA İSTİHBARATI NE YAPALIM


Org. Büyükanıt, Başbakan Erdoğan'ın ABD'deki temasları ve ABD Başkanı George Bush ile yaptığı görüşmelere ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu tür üst düzey görüşmelerin politik, diplomatik ve askeri yönü vardır. Ben askeri yönüne, Erdoğan-Bush'un basın toplantısına bakıyorum. Başkan Bush'un konuşması tamamen istihbarat üzerine kurulmuştu. Tabii istihbarat önemli. İstihbarat olursa gider orayı, o noktayı tahrip edersin. Operasyon yapılmayacaksa istihbaratı ne yapalım? Turşu kurmuyoruz. Operasyon yapılmayacaksa onun geçerliliği kaybolur."


ÜÇLÜ MEKANİZMA OYALAMAYI HATIRLATIYOR


Org. Büyükanıt, üçlü mekanizma kavramını kullanmadığını belirterek, bu kavramın kendilerine oyalamayı hatırlattığını söyledi . Büyükanıt, "Ben buna 'üçlü sistem' diyorum. İşte komutanlar arasında kırmızı telefon hattı olacağı da söylendi. Bu, operasyonel bir sistemdir. Sınır ötesi harekât olduğunda biz orada uçaklarımızı uçuracağız diyelim. ABD uçakları da var. Başka devriye gezenler var. Bu bakımdan birbirimizle çatışmamamız için, istemeden bir çatışma olmaması için koordine edilmesi gerekiyor. Kurulan üçlü sistem bu"açıklamasını yaptı.


DAĞLICA'DA KÖSTEBEK TARTIŞMALARI


Org. Büyükanıt Dağlıca'da 12 askerin şehit edilmesi ve 8 Türk askeriyle irtibatın kesilmesi olayıyla ilgili olarak, kaybolan askerlerin arasında PKK terör örgütüne çalışan köstebeklerin olduğu şeklindeki iddialar ilişkin olarak da "Bana ulaşan böyle bir bilgi yok. Mehmetçiklerin yaşadıkları veya bulundukları yer itibarıyla onlara şüphe ile bakmak, son derece tehlikeli ve yanlış olur. Biz, etnik kökene bakmayız. O güvene sahibiz. Böyle bir yaklaşım bizi rahatsız eder. Öyle bir şey olsa, tekrar Türkiye'ye teslim ederler miydi? Etnik kökenleri ne olursa olsun Türkiye'ye vatandaşlık bağı ile bağlı herkes bizim kardeşimizdir" yanıtını verdi.

Büyükanıt Dağlıca olayı ile ilgili şu açıklamaları yaptı:


"Dağlıca olayında şu anda neredeyiz, ne yapılacak? Şu anda kaçırılan erlerle ilgili olarak idari soruşturma yapılıyor. Bu 8 erle sınırlı değil. Dağlıca Taburu'ndaki herkesle görüşülüyor. Askerlikte 'faaliyet sonu incelemesi' yapılır. Şu anda o kapsamda inceleme yapıyoruz. İdari soruşturma sonrasında ortaya bir resim çıkacak. Bu 8 erin hemen suçlu ilan edilmesi yanlış olur. Bir kusurları varsa, tabii ki o kusura göre sorumlu kişi veya kişiler hakkında işlem yapılır. Bazı yayın organlarında bu çocuklar için esir kavramı kullanılıyor. Bundan büyük hata olamaz. Cenevre Sözleşmesi'ne göre ancak 'savaş esiri' olur ve savaşan iki devlet varsa kullanılabilir. Terör örgütü kendini bu anlamda taraf yapmaya çalışıyor."

"Dağlıca olayı 21.10.2007 günü gece yarısı oldu. Üç koldan saldırılıyor. Çatışma aralıklarla 36 saat sürdü. 12 personeli kaybettik. 8 personelle de irtibatımız kesildi. Sonra bunların terör örgütünün elinde olduğu ortaya çıktı. Birlik Dağlıca'daki normal piyade taburudur. Taburun ilerisinde hududa yakın yerde taburun emniyetini sağlayan unsur ile yine o unsurdan daha ileride emniyet sağlayan ufak bir gruba saldırı yapıldı. Zayiat emniyet grubundadır.


Küçük grubun başında bir asteğmen vardı. Yaralanmasına rağmen çatışmayı sürdürdü. Ve zayiat vermedi. O asteğmene üstün cesaret ve feragat madalyası verilmesini önerdim. Nasıl bir coğrafyada mücadele ettiğimizi sizler biliyorsunuz. Oraya gitmeyenlere Dağlıca'yı tarif etmek olanaksızdır. Örnek, Gabar Dağı 40 km. genişlikte, 30 km. derinlikte, 1200 kilometrekare yüzölçümü olan bir coğrafyadır.


Bunun içinde 100 tane terörist arıyorsunuz. Kumluğun içinde toplu iğne aramak gibi bir şeydir. O zor araziye rağmen tabii ki bunu yapacağız. Bizim görevimiz budur. Bir İngiliz sözü vardır. Başarısızlığın 40 bin tane nedeni olabilir, ama mazereti olamaz."


BASIN BAKANI DOĞRU YORUMLADI

Org. Büyükanıt, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in "Kurtulduklarına pek sevinemedim" şeklindeki açıklamasının sorulması üzerine, "Benim yorumlamam doğru olmaz. Basın sanıyorum doğru yorumladı" yanıtını verdi.


Orgeneral Büyükanıt, yaşanan son olaylar ve şehitlerin verilmesi sonucu şehit aileleri başta olmak üzere, halkın tepkisinin mükemmel olduğunu belirtti ve şunları söyledi:


"Son olaylara bakınca halkımızın duyguları, düşünceleri mükemmel. Halkımız metin ve milletine bağlı. Şehit ailelerini metanetli görmek beni derinden etkiliyor. Ben, şehit annelerinin ellerini öperim, yaşları benden küçük olsa da. Babaların da gözlerinden öperim.


Haymana'da bir şehit annesinin elini öpmüştüm. Sonra o köye gazeteciler gitmiş ve şehit annesinin benim onun elini öptüğümde ne hissetiğini sormuşlar. Şehit annesi ise 'Ben o zaman kendimde değildim. Eğer kendimde olsam ben O'nun elini öperdim' demiş. İşte bizim milletimiz böyle büyük bir millettir.


Türkiye güçlü bir ülkedir. Tehdit olmak başkadır, o tehditi yaşama geçirmek başkadır. Kimsenin gücü Türkiye'yi bölmeye yetmez. PKK'nın gücü Türkiye'nin gücüne yetmez. Şimdi kendimizi Atatürk'ün yerine koyun. 15 Mayıs 1919'da daha Samsun'a çıkmadan, o koşullarda Samsun'a çıkma kararı alır mıydınız? Para yok, pul yok, ordu yok.


Ülke işgal altında. 17 yıldır savaşan bir ülke, okuma oranı erkeklerde yüzde 10, kadınlarda yüzde 1. Bu durumda gider miydiniz? Ama Atatürk'ün sezisi bu kararı aldırmış. Şimdi koşullarımız daha mı kötü? Kimse Türkiye'ye hayalindekileri dayatamaz."

DTP'NİN ADINI ANMAK İSTEMİYORUM


Org. Büyükanıt, gazetecilerin DTP kongresiyle ilgili soru sormaları üzerine de şu yanıtı verdi:


"O siyasi partinin adını ağzıma almak istemiyorum. Bunların yaptığı gerçekten kabul edilemez. Bazıları terör örgütü olayını çok uluslu hale getirmeye çalışıyor. Perde açıldığında başka bir şeyle karşılaşabilirsiniz. Yaptıkları kabul edilemez.


Böyle devam ederse toplumda bir kutuplaşma ve çatışma ortamı ortaya çıkabilir. Herkesin bu konuda sorumluluğu var. Buna uygun davranmaklazım. Biz hep halkı ve teröristleri birbirinden ayırdık. Diyarbakır, Türkiye'de en çok sevildiğim yerlerden biridir."demektedir.


ELLERİ KINALI ASKERLER YİNE GÖRÜLMEYE BAŞLANIR

Mehmetçiğin elleri neden kınalı?

İşte Anadolu'dan duygulandıran bir geleneğin öyküsü...

14.11.2007 19:00

3 Mart 2011 Perşembe

DEMOKRASI IHRACINDA OBAMA FARKI








DEMOKRASİ İHRACINDA OBAMA FARKI

Küresel sermayeye direnen tek Arap önder.
Amerika Cumhuriyetçi,Neo Conservatist  kısaca “neo-con” olarak bilinen “yeni muhafazakar” yapılanmasının,hileli seçim dümeniyle Bill Clinton’u devirerek iktidar olduğu 21.yy. başında,hemen “5” şer ülkesi ilan edivermişti.

Bu beş şer ülkesinin Afganistan,İran,Suriye ve Irak “Müslüman” olanlardı ve “terörist” olmakla suçlanıyorlardı.
Ermenistan,Bulgaristan gibi küçücük Hıristiyan ülkelerde yıllardır nükleer santrallerin varlığı sorun olmazken İran’ın,Irak ve Suriye’nin “kurma girişimleri” ve bu konuda üretilen dedikoduları bile onların terörist ilan edilmelerine yetmişti.
ABD demokrasisini tanımış bir Afgan taşınıyor.
İngiltere İran’da 19.yy.da Bahaullah ile gerçekleştiremediği “Hıristiyan İslam” rejimini ABD desteği ve Humeyni ile 1979’da gerçekleştirmişti.
Uluslar arası işbirliği ile Şah Rıza devrilmiş,ABD-İngiltere koalisyonunca,ideolojisini kendilerinin yazdığı  “Hıristiyan İslam” veya “İran Vehhabiliği” adını verdiğim yeni dinci-şeriat yapılanması İran’da  iktidar edilmişti.
Irak ise tamamen ABD tarafından iktidar edilmiş Saddam Hüseyin’i işleterek önce,10 yıl boyunca Şah Rıza döneminden kalma İran silahlarının eritilmesi için İran’la savaştırılmıştı.
Onun ardında da Kuveyt’i işgal ettirerek “işgalci” ilan etmişlerdi ve yok cehennem topuydu yok atom bombasına sahipti,yok yer altında nükleer tesis kurmuştu gibi  iftira kampanyaları ile ABD Saddam rejimini terörist ilan ettirmişti.
Haçlı Komutanı Bush
Suriye ise başından beri SSCB ile birlikte olmuş,ABD projelerinden uzak kalmıştı ve 1991 SSCB’nin çöküşü ile sahipsiz kaldığından,İsrail karşıtlığı yüzünden de tamamen hedef olmuştu.Bu yüzden “terörist” damgası yemesi zor olmadı.Malum,ABD,nin kendi kurduğu PKK yapılanmasına Suriye’nin destek vermesi vb.vb.mazeretlerin ardında onun ne olacağına ABD karar verince iş bitiyordu zaten.

Afganistan’da,ABD ve işbirlikçileri 1980’li yıllarda,varoluş kavgası veren SSCB rejiminin işgaline karşı “Allah-İslam” maskeli kökten dinci Taliban yapılanmasını örgütlemiş,Rambo filmleri ile Afgan-Talibanları desteklemiş sonunda SSCB Afganistan’dan çıkarılmıştı.Ortada kalan ve ABD ve işbirlikçilerine karşı da hoş bakmayan savaşçı Taliban çetelerinin eritilmesi, diğer yandan Çin’in etki alanlarını genişletmesini engellemek bahanesiyle de bu ülkeye yerleşmek için dünkü “müttefiklerini” de “terörist” ilan edivermişti.
11.Eylül 2001 olayı Devlet Suçu
Peki Kuzey Kore Müslüman da değildi ama neden “terörist” ilan edilmişti?
Çünkü iktidar gücünü Çin’den alıyordu,Çin ile kan bağları vardı,rejim Çin malıydı,Çin’in Güney Kore üzerinden sıcak sulara inmesinin engellenmesi için Kuzey Kore de “terörist” ilan edilmeliydi ve öyle de oldu.

Sıra son aşamaya gelmişti artık o da bu ülkelere karşı hem ABD hem de NATO örgütünü ve kamuoylarını ikna edecek şerefsiz bir hile ile mazeret üretilmesi gerekliydi.

Onun da çaresi önceden düşünülmüştü.”Terörist İslam” kavramı.

Kuleler Özgürlüğün Faturası -Uçak-Vatansever Harekatı
Peki,19.yy.dan beri Necd’li Muhammed Vehhabi,Mazenderan-Nur’lu Bahaullah,Muhammed Abduh ve Cemaleddin Efgani ve son olarak ülkemizin medarı iftiharı,20.yüzyılın Deliüzzaman’ı gibi “Kripto Yahudilerin” saçmalıklarının Müslüman toplumlara enjekte edilmesiyle İslam dünyasında “Emir-Şeyh-Pir” feodal yapılanmaları iktidar edilmişti ve hepsi de “Komünizm” korkusuyla ABD-AB koalisyonunun sadık müttefikleri olmuşlardı.

Yani onlara karşı savaşacak terör üretecek hiçbir kadro yoktu.Müslümanlar böyle bir kölelik içindeyken nasıl olacaktı da “terörist” olacaklardı ve Haçlı yapılanmasına savaş açacaklardı?
O da,Vehhabi Suudi Kralı Fahd’ın akrabalarından,G.W.Bush’un iş ortaklarından “Ladin” (Dinsiz) ailesinden bir deli bu işi üstlenecekti.

Usame Bin Ladin (Dinsiz oğlu Usame) yeteri kadar banka hesabıyla birlikte Afganistan’a gönderilecek,Taliban’a maddi destek çıkarak göreve başlayacaktı.O orada projenin temelini atarken,G.W.Bush’un kardeşinin “özel güvenliğini” sağladığı New York’un İkiz Kuleleri de önce çelik kolonlarına yerleştirilen patlayıcılarla havaya uçmaya hazırlanıyordu.Bunu takiben de içinde yolcu olmayan iki adet uçak da bu binalara çarptırılıyor,aynı anda ateşlenen patlayıcılar da koca çelik kuleleri bir anda olduğu yere çökertiyordu.

Olay öncesi bazı “önemli şahsiyetler” uyarılarak binadan uzaklaştırılmış,yabancı,göçmen ya da önemsiz silik kişilikli insanlar da projenin kurbanlarını oluşturmuşlardı.Olayın suçluları da önceden tespit edilmişti. Asla uçakta bulunmayan Müslüman gençlere ait pasaportlar hemen haber kanallarına verildi ve “Terörist İslam” kavramı beyinlerde oluşturuldu.

Bu uçak saldırısı operasyonunu gerçekleştirirken öldükleri ifade edilen gençlerin yaşadıkları yer ve fotoğraflarıyla tespit edildiyse de geçen zaman içinde Hıristiyan dünyasında,yapılacak “Haçlı Seferi” için  gerekli ikna ortamı oluşturulmuştu.

G.W.Bush hemen “CRUSADE” diyerek Haçlı seferini ilan etmişti.Düşünün,”Haçlı Seferi” ilan ediliyor ve bu seferin en büyük proje ortakları Suudi Arabistan,Türkiye,Mısır gibi Müslüman ülkeler.İlginç değil mi?
ABD Demkorasisi her şekilde "ölüm" halinde gelir!

Müslüman ülkelere yapılacak Haçlı Seferi öncesinde bu ülkelerin siyasal-ekonomik,kültürel analizleri de yapılmıştı.
Analizler bilinen gerçeklerdi ve Müslümanların “feodal-dinci” rejimlerle yönetilmesi bu günleri hazırlamıştı ve tez elden Müslüman haklara “Demokrasi”(!) ulaştırılmalıydı.Onlara göre şeytana tapan ve  “şeytanın çocukları” dedikleri Müslümanlara “demokrasi ihracı zorunluluktu.

“Haçlı Seferi” veya “Demokrasi İhracı” aşamasına hemen geçildi.

Oysa ABD,II.Dünya Savaşının ardından haritalarını cetvelle çizdiği bu ülkelerdeki yapılanmayı “Cumhuriyetler Çağı” adını verdiği gene bir ,”Demokrasi İhracı” projesiyle gerçekleştirmişti.
I.ve II.Dünya savaşlarının asıl amacı,batılı sömürgeci devletleri silmek ve ABD’yi yeryüzünün “Tek Gücü” haline getirmekti.O da başarılmıştı.

Demokrasinin hükmüne izin verin!
Bu aşamada,demokrasiden “demokrasi” adıyla kurtulunmalı, “Feodalite Çağı” geri gelmeli ve milyarlarca köle yeni uzay çağı projeleri için bedavaya ABD için çalışmalıydı.Bu yüzden amacı,yeryüzü milletler ailesini ABD kölesi edecek yeni “Demokrasi İhracı Projesi” yürürlüğe girmeliydi.
Şimdi gerçekleştirilecek olan buydu bana göre “1.”ve “2.” Dünya savaşlarından sonra .“3.” aşamaydı.

2002’de ABD+NATO Afganistan’ı işgal ediyor ve Irak aşaması için de,ülkemizde,12 Eylül 1980’lerden beri yürütülen “Kökten dincilerin iktidar edilme projelerinin” yarattığı AKP’nin 03.Ekim 2002 genel seçimlerinden “tek parti” olarak çıkması hedefleniyordu.O da oldu.Abdullah Gül ABD dışişleri bakanı Powel ile “9” maddelik gizli bir antlaşma imzalıyordu.
ABD bizden 11 şehre üstlenmek için “üs” talebinde bulunuyordu.AKP bunu vermişti ama, ”ülkenin işgal edileceğinden korkan” bazı asker-sivil” yapılanma buna engel oluyorlardı.

Başarılı da oldular ve ABD’ye üsler verilmedi,hatta meşhur 01.Mart 2003 tezkeresi de hem AKP hem de muhalefet milletvekillerinin oylarıyla geçmedi.Bu AKP milletvekilleri bir daha meclise giremediler ve 2008’lerde hızlandırılan bir operasyonla tezkereyi engelleyenler
“Cuntacı”  ilan edilerek “yargısız infazlarla” cezaevlerine dolduruldular.
ABD'de Obama karşıtlığı
ABD-NATO orduları ülkemizde gerek gördükleri her yeri kullandılar,Irak işgal edildi, Afganistan’ın üzerine çöküldü, Karzai başa getirildi.Irak’da Saddam’ın kafası idam ipiyle uçuruldu,yerlerde yuvarlandı.işbirlikçi Yezidi Kürtler devletin başına geçirildi.
Sonuç Irak’ta 1.5.milyon ölü,8.milyon savaş mağduru,yıkılan bir Irak,perişan milyonlarca halk.

Guantanamo Adası denilen yere ABD karşıtı düşünceye sahip genç-yaşlı,asker-sivil,halk-aydın ne varsa dolduruldu ve korkunç işkencelerle cezalandırıldılar.
Erkek-kadın,yaşlı-genç,ergin-çocuk-bebek demeden tecavüzün akılları zorlayan çeşitleri bu insanlara karşı yapıldı.

Bütün bu pislikler de ABD’yi bölgede istenmeyen ülke haline getirdi.ABD işgalinden korkan ezilen ülkelerin korkularına dayalı verdiği tepkilere,bu düzmece savaşta gereksiz yere evlatlarını kaybeden ABD ve AB’li annelerin de tepkileri eklenince G.W.Bush iktidarı devrildi.
Yerine,melez zenci bir Köle Kral getirildi,azıcık veya yerine göre tam bir  Müslüman olduğu işlendi,Müslümanları kurtaracağı telkin edildi.Bu da onun ülkesinde “vatan haini” ilan edilmesine,nüfus kayıtlarından ABD vatandaşlığının reddine kadar sürdü.Onun bu şekilde tanıtılması,Haçlı kampanyasının artmasını sağladı.
Ama,küresel sermeyenin Bush döneminden kalan “Demokrasi ihracı” sürmeliydi ama bu önceki gibi değil de farklı olmalıydı.
Demokrat olan yeni Köle Kral,demokrasiyi “halkın istemesi” gereğine inanıyordu,böylece ABD sempatik de olacaktı ve bu da hemen uygulamaya konuldu.
Prf.Yalçın Küçük

Önce,Amerikan ordusundan bir Albay devletin uluslar arası istihbarat dosyalarını Avrupa’da bir İnternet sitesinde yayınlatıyordu.Albay hemen tutuklanıp içeri atılıyordu.Ama belgeler bitmek bilmiyordu.
Adı Wikileaks olan bu İnternet operasyonunun aslında “Tilkilik” olduğu da hemen ortaya çıkmıştı.
Ülkemizde ve AB devletlerinde ciddi bir hasar yapmayan bu operasyon ilk etkisini,20 küsür yıldır ABD-AB işbirlikçisi olan Tunus devlet başkanını koltuğundan etmiş,”domino etkisi” dedikleri şekilde,Müslüman ülkelerdeki ruhban-feodal işbirlikçilerinin halklarını kışkırtmaları sonucu bütün Müslüman ülkelerde halklar sokaklara dökülmüş,sıra ile devlet başkanları yerlerini yeni işbirlikçilere bırakıyorlardı.

Obama'nın Savaş gemisi Demokrasi (!) hizmetinde
Obama tarzı demokrasi ihracının başlaması ile sokaklarda öldürülen insanlar,yakılan devlet kurum ve kuruluşları ve haliyle kan ve talan Müslüman ülkeleri gene kucaklamıştı.Ama “demokrasi geliyordu” ya,Arap sürüleri bunu sevmişti.

Ancak,Libya’da,yılardır büyük devletler arasındaki uyuşmazlıklar sayesinde iktidarını sürdüren Muammer Kaddafi ciddi bir engel olarak ortaya çıkmıştı.
Libya’da aşiretler vardı ama feodalite hakim değildi,halk yıllardır devlet korumasındaydı, İslam-Sosyalizm arası bir devletçilikle halk yattığı yerden az-çok geçiniyordu.Petrol gelirinden az-çok faydalanıyordu. Sağlık,sosyal güvence sorunları yoktu.Sınıf farkı derin değildi,bazılarına göre sınıf da yoktu.Devlet tüm hizmetleri bedava veriyordu.

Onu devirmek için de Obama hükümeti hemen bir uçak gemisini Libya üzerine yönlendirmiş, işbirlikçileri olan devlet adamlarından ülkenin insanlarına kadar bütün ortaklarıyla Kaddafi üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştu.

Şimdi bekliyoruz bakalım hangi gün hangi saatte Libya’ya “Demokrasi İhracı” gerçekleşecek diye.
Gazeteci Nedim Şener

Ülkemizde de keza,”Ergenekon” operasyonları adı altında sürdürülen baskıcı eylemler gene hızlanmış,işbirlikçi hükümet ve AB-D aleyhinde yazan,çizen,söz eden göze batan asker-sivil kişilikler gene sabah operasyonları ile ceza evlerine dolduruluyorlardı.
Bu gün bu bağlamda Yalçın Küçük ve Nedim Şener ve eski bir M.İ.T. memuru askerin de dahil edildiği operasyonunun basını süslediğine tanık olduk.

Ayrılıkçı Yezidi Kürtçü hareket dün Hakkari Yüksekova’da bir Polis Memurunun görev başında resmen linç etti ve hükümetin İnegöl ve Dörtyol olaylarında gösterdiği kararlılıktan Kürtlere karşı en ufak bir kıvılcım yok.Çünkü hükümetin bütün bakanları Yezidi-Kürtlerden oluşmaktadır ve onlarca yıldır Yezidi Kürt hareketinin öncülerindendirler.

Yüksekova'da Linç edilen Polis Memuru!
Ana muhalefet partisinin yayın organı Halk Tv,hükümete muhalefet eden ART televizyonlarının da uydu yayınlarının sona erdiğini de eklemek gerekir.
İşte,demokrasi ihracında Obama farkını böyle dile getirmeye çalıştım.
Müslüman ülkelerin halkları, kendilerinin “dini” değerlerinin sömürülerek köleleştirilip Hıristiyanlaştırıldıklarını,vatanlarının ayaklarının altından işbirlikçi hükümetler sayesinde kaydırıldığını görme zamanıdır.
Yoksa yazık olacak hem de çok yazık.
Burkalı kadının "Kutsal İncil" elinde

Uğur Dündar bile "korkuyorum" diyorsa,ithal edilen demokrasinin hakkında çok çok düşünmek gerekir!!!


keykubat

Masonların ve Yahudilerin kıyamette Allah'ın yeryüzünü Yahudilere teslim edeceği inancına dayalı olarak Türk ve Müslümanlar üzerinde "soykırımı içeren "Yecüc-Mecüc" siyaseti güttüklerine delil benim çok sayıda yazımın dışında yabancı kaynaklar da önemle işaret etmektedirler.
Başbakan RE.T.E'nin (RITE) ağzına "TÜRK" adı almamasındaki işin sırrı kendisinin de Mason Rotschild'lardan aldıkları desteklerle,Türk askerini arkadan vuran sıkıyı görünce de Ermeni ve Yezidi Kürt çetecilerle birlikte Ermenistan ve Gürcistan'a 1915'de kaçan, Süryanilerin yerleştirildiği Batum'lu olması yetmez mi?;
İşte bir video ama İngilizce;"10" bölümlük videonun ilki;