"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

ensest ilişki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ensest ilişki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2016 Salı

YAHUDİLER, KENDİLERİNİ GİZLEYEN IRKÇI VE SAPIKLARDIR.

Ülkemizde, İslamiyetin doğuşundan bu güne “72” tarikat kurarak dinde bölünmeye hizmet ettiklerini açıklayan Yahudi cemaatları, Yahudi oldukları açıklanan Ensar vakfında kalan fakir aile çocuklarına tecavüz olayları, özellikle güney doğu Anadolu, kuzey Irak Kürtleri arasında da yaygın olan Yahudi dini Musevilerinin yaşamlarındaki recmi kız sünneti, kulamparalık, eşcinsellik ve ensest biseksüel aile yaşamlarını tarihin ilkelliğine terk etmedikleri ve hala sürdürdüklerine İsrail’de yayınlanan aşağıdaki utanç verici haberle bir kez daha tanık olduk.

Aynı ilkel, sapık ensest tecavüz olayı, Zihin Kontrolü projesinde kullanıldığını anlatan ve iğrenç yaşamını kitaplaştıran ABD’li Yahudi mağdure Cathy O’Brien’in yazdığı ve dilimize Mine Kırıkkanatın çevirdiği “Baykuş İmparatorluğu" kitabının da esas konusudur. 

Cathy’nın ve kızının da öz babasının yıllar süren taciz ve tecavüzlerinin işlendiği bu kitaptaki yazılanların iftira değil gerçek olduğunu, asla tarihin karanlıklarına gömülmediğini, İsrail ve ülkemizde “haremlik-selamlık”, İsrail’deki adıyla “Mehadrin Otobüslerini”, İslami mahremiyet maskesiyle topluma dayatmalarının arkasında iğrenç, ilkel, “aynı soydan ensest üreme inancına bağlı aşırı ırkçılıklarını Sünni Müslüman maskeleriyle insanımıza kabul ettiremeyeceklerdir.

Sabiler, Zerdüştler, Mitracılar,eski Mısır dinlerinden aldıkları ilkel ve pedofilik, ensest sapkın dini geleneklerini bulundukları şehirlerde  o şehrin insanlarının dinlerine bağlı insanlar olarak görünerek, ama evlerinde gizli gerçek dinlerini uygulayarak kripto yaşayan Yahudiler milletlerin ahlaki değerlerine, cinsel özgürlük kampanyaları ile zarar vermektedirler. Asıl istedikleri ise iğrenç sapkın dini geleneklerini rahatça yaşayabilmektir.
Aklıselim, çağdaş bilime dayalı hukuk, demokrasi geleneklerine bağlı olanlarını tenzih ederim. Onların insanlığa katkıları sayılamayacak kadar fazladır.


BAŞ RABBİ OVADIA YOSEF “YAHUDİ OLMAYANLARIN ROLÜ, MESİH ZAMANINDA YAHUDİLERE HİZMET ETMEKTİR.”

İsrail Jerusalem post ve Haretz tarafından bildirilen söylemin ne anlama geldiği hakkında okuyan ve izleyenlerin %99’unun bir fikri yoktur.

Goyimler (köleler) sadece bize hizmet etmek için doğdular. Sadece İsrail’in Halkına hizmet etmelerinde, yeryüzünde bir yerleri olmayacaktır.
Yahudi olmayanlar niçin gereklidir?
Toprağı sürecekler, ekecekler, biçecekler, çalışacaklar.
Biz de efendi gibi oturup yiyeceğiz!...
Yosif’e (Yusuf) göre, “ölümün İrail’de Yahudiler üzerinde bir hakimiyeti olmayacaktır.
Herhangi biri gibi Yahudi olmayanların ölüme ihtiyaçları olacak, fakat (Tanrı) onlara uzun ömür verecektir.
Niçin?
Düşünün, birinin eşeği öldüğünde para kaybeder, bu onun hizmetçisidir.... Bu onun niçin uzun ömüre ihtiyacı olduğunun nedenidir, bu Yahudiye çok iyi hizmet etmek içindir.”

Ovadia Yosif (24 Eylül 1920- 07 Ekim 2013) bir Talmud alimi ve Yahudi şeriat hukuku (Halaka) uzmanıydı, ve uzun süre İsrail aşırı Ortodoks partisi Shas’ın ruhani önderiydi. Irak’ta doğdu, İsrail’in  Baş Rabbi’si, bir Seferad Yahudisiydi.
İsrail’İn Baş Rabbi’si ve İsrail’deki Yahudi halkının şeriat hukukunda en yüksek Halaki otoritesiydi.
İsrail Rabbilik konseyine birbirine yardımcı ve yerine bakabilen iki Rabbi seçilir. İsrail Yahudileri adına dini düzenlemeleri yapmayai idare etmeye yasal olarak yetkilidir. Ayrıca İsrail dışında yaşayan Yahudilerin de halaki konularındaki sorunlarına verdiği yanıtlara itaat edilir. Konsey,rehber ve gözlemci ajanslar kurmaya yetkilidir. Haredim ve özellikle Mizrahi Yahudi toplumlarınca Yosif’e yüksek derecede ittat edilmiş, aralarında en iyi  yaşayan Halaki yetkilisi olarak tanımlanmıştır.

Kısaca çok önemli ve eski Yahudi papası olan  ruhani önderin ifadesini yanlış buluyorum.
Bir düşünün, Yahudi rabbi’sine karşıt olarak Papa’nın “Hristiyan olmayanlar, Hristiyanlara hizmet etmek için yeryüzüne konulmuşlardır” dediğini.
Yahudilerin çoğunun bir değer vermediği sözlerin sahibinin yaşı nedeniyle delirdiğine verdiklerini düşünerek......bir kere daha düşünün diyoruz. Ruhani önder Ovadia’nın 30 yıllık liderliğinde Shas partisi, İsrail’in millet meclisindeki, aşırı ırkçı politika güden, iktidarı belirleyen dördüncü büyük siyasi partisi haline gelmiştir.
Şimdi Shas partisi, tam adıyla  “Seferad Tevratını Koruma Hareketi”, Amerikan Seferad Yahudileri ile birleşebilmek için 04 Aralık 2011’de bir köprübaşı inşa aetmek üzere Amerika Brooklyn’de “Shas’ın Amerikalı Arkadaşları” adıyla bir grup kurdu. Bununla İsrail’deki başarısını ABD’de tekrarlamak istemektedir.

Dimona’daki Negev Nükleer Araştırma Merkezinde Shas partisi, birinin beynini yıkamak istiyor ve onu teslimiyete inandırmak için “Hastalıklı eşekleri ayıklama mevsiminde bazı İsrail’lilerin bir çok nükleer füzesi olacaktır.”


Habere yapılan iki yorum da blogculardan gelmiştir ve İngilizcedir;

2 Responses to FORMER CHIEF RABBI OF ISRAEL OVADIA YOSEF: GOYIM ARE DONKEYS PUT ON EARTH TO SERVE JEWS
(Çevirisi; Eski Yahudi Baş Rabbi’si Ovadia Yosif;”Goyimler, yeryüzüne Yahudilere hizmet etmek için konulmuş eşeklerdir”
Cj aka Elderofzyklons Blog says:
Reblogged this on ElderofZyklon's Blog!.

YAHUDİLER VE RABBİLERİ-YERYÜZÜNE İNSAN ŞEKLİNDE KONULMUŞ EN BÜYÜK HAYVANLAR MIDIR?
Ortodoks Yahudi Rabbi ve rahibeleri
Zaman, zaman, masum, onlara hiç zarar vermeyen Yahudi olmayanlar hakkında kötü Rabbilerin, “kendilerine zarar veremeyen insan şekilli hayvanlar” dediklerini işitmekteyim.
Bu yüzden düşünmeye başladım ve bir insanın, hayvan şeklinde insan olup olmadığını anlamak için yaptıkları işler,ne, kararlarına, ahlaki değerlerine bakmak gerektiğine ve bunların hayvanlara benzeyip benzemediklerine bakarak en iyi kararın verilebileceğine karar kıldım.
Bunun içinde “kötü işleri esasında Yahudi Rabbilerinin “insan biçiminde hayvanlar” olmaya en uygun olanlar olduklarına karar verdim.

İşte Tecavüzcü Rabbiler;
Rabbis are rapists: http://truthtellers.org/alerts/The-Great-Raping-Rabbis-Cover-Up.html
Incest is rampant among these Jewish barbarians (above site too).
İşte Organ satan rabbiler;
Rabbis rape female congregants. They invite them for Torah study during the day, while husbands at work, and then seduce them. See the book: Sex, Lies and Rabbis. (Bayan kongre katılımcılarını  kocaları işteyken Tevrat çalışmaları için davet edip baştan çıkartan rabbiler için “Seks, Yalanlar ve Rabbiler” kitabına bakınız)
Rabbis rape boys at birth (Doğan çocuğa tecavüz eden Rabbi): https://richarddawkins.net/2014/07/why-ultra-orthodox-jewish-babies-keep-getting-herpes/
Based on this, shouldn’t people starting thinking about rabbis as animals in human form? Is that why many Judaists also behave like animals in human form—inciting war, promoting and engaging in porn, alienism, inter-racial conflict, filthy rap music, feminism, liberalism, wars, corruption, crime, terrorizing Gazans, bribery, white collar crime, etc. etc.

Çevirisi;
Kanada'da Beytül Şems Yahudi kadınları. 
Çocuklarının ırzlarına geçip elektrik verip 
işkence etmekten Kanada hükumeti çocuklarını 
aldı ve bunları iki yıl önce Honduras'a sürdü.
Bunlara bakarak, insan biçiminde hayvan olanların Yahudi Rabbileri olduğunu düşünmeye başlamayınız. Yahudilerin çoğunun “insan şeklinde hayvanlar gibi” niçin hareket ettiklerini mi düşünüyorsunuz?
 Onlar beyaz yakalı suçlular olarak, savaş çıkartma,pornoculuk, uzaylı dinleri, ırk kavgaları, kokmuş Rap müziği, feministlik, liberalizm, savaşlar, rüşvet, Gazzelileri terörle yok etmek gibi hayvani davranışlarıyla zaten hayvandırlar.

Judaists—animals in human form?
Yahudiler=İnsan biçiminde hayvanlardır.


Kevin says:
JUDAISTS AND THEIR RABBIS—ARE THEY THE BIGGEST ANIMALS IN HUMAN FORM?
I hear from time to time some insane Rabbi calling innocent gentiles, who have done them no harm, as “animals in human form” or some such thing.
So I started thinking—the best way to decide is somebody is an animal in human form is to look at their deeds and then decide, based on their moral behavior (or rather, a lack thereof) if they are behaving like animals.
I therefore think that Jewish Rabbis are eligible to be called “animals in human form” based on their evil deeds.
İşte Tecavüzcü Rabbiler;
Incest is rampant among these Jewish barbarians (above site too).
İşte Organ satan rabbiler;
Rabbis sell organs: http://www.foxnews.com/story/2009/07/25/rabbi-caught-in-new-jersey-corruption-sting-called-himself-kidney-matchmaker.html
Rabbis rape female congregants. They invite them for Torah study during the day, while husbands at work, and then seduce them. See the book: Sex, Lies and Rabbis.
Rabbis rape boys at birth: https://richarddawkins.net/2014/07/why-ultra-orthodox-jewish-babies-keep-getting-herpes/
Based on this, shouldn’t people starting thinking about rabbis as animals in human form? Is that why many Judaists also behave like animals in human form—inciting war, promoting and engaging in porn, alienism, inter-racial conflict, filthy rap music, feminism, liberalism, wars, corruption, crime, terrorizing Gazans, bribery, white collar crime, etc. etc.
Judaists—animals in human form?

Geçmiş yazılarımda da delillendirerek yazdığım, Sabiliğe dönmüş, kadınları çarşaf-peçe, burka, erkekleri sarık, cübbe giyen, her şeyiyle Sünni Müslüman gibi ibadet eden, şeytana tapınan Beyt el Şems yani Güneş evi-Şemsi Yahudiler bunlardır. İngiliz dilinde bunlara “Ultra Orthodoks Jews-Aşırı Ortodoks Yahudiler” köktendinci, şeriatçı, cinsi ve dini sapıklar bunlardır.
Tevrat’ta ne yasaklandıysa hepsinin harfiyen tersini yaşayan bu sapık kavimler gerçekten yeryüzünde yaşamamalıdır.

Yazı ve yorumları içinde olan çevir haber yazıda, kendileri dışındaki milletlerden bu kadar nefret eden, bu kadar paranoyak, en az 2600 yıldır başka milletlerin merhametleri ile hayatta kalabilmiş, sapık, lanetli, cüzamlı, kendi kız ve erkek evlatlarının ırzına geçen ve kendi ırzına da geçtiren, ensest sapık, biseksüel Yahudi Rabbisi’nin ölümüyle gündeme gelmiş bu yazıya ekleyecek tek söz, “ne kadar Yahudi varsa yeryüzünden temizlenmelidir.” Bu bütün insanlığın vazgeçilmeyecek bir görevidir.”
Her türlü şansı kendileri kapattığından başka ne denilebilir ki?
Yok olun yeryüzünden...

Dilimize çeviren;
Alaeddin Yavuz.


Askeri Yahudi Din Adamı Rabbi, Kızına Tecavüzle Suçlanıyor.


Kızının şikayeti üzerine açlan davada, baba suçlamaları inkar etti. Polis, Rabbi’nin erkek oğlunu da kullandığından şüpheleniyor
Eli Senyor.
Published: 09.05.08, 13:47 / Israel News

Yüksek dereceli bir askeri Rabbi, 15 yaşından beri, son sekiz yıldır kızına taciz ve tecavüz ettiğinden şüpheleniliyor. Ek olarak polis, adamın diğer çocuklarına da saldırdığından Cuma günkü mahkemeye kadar göz altında  tutmak istemektedir.

Yapılan açıklamalara göre, adamın kızının Shfela Sub Dıstrict Police Station’a (Şfela Polis Karakolu) gelerek babasına karşı dava açmak için gelmesiyle polis haberdar olmuştur. Görünüşe göre kızın aldığı terapi yardımının etkisiyle cesaretlenip polise müracaat etmiş.

İfadesinde, 15 yaşından itibaren babasının kendisine taciz ve tecavüz etmeye başladığını, bu zaman içinde evde yalnız kaldıklarına defalarca babasının taciz ettiğini sööylemiştir.
Şikayeti takiben polis babayı tutuklamış, yakalanan baba kendisine karşı yapılan suçlamaları yanlışlık olarak açıklamıştır.
Kızın ifadesini esas kabul eden polis, bbayı tutuklayarak gece boyunca nezarette tutmuştur. Kız, ifadesinde ayrıca babasının erkek kardeşlerinden birini de mağdur ettiğini söylemiştir.

Türk ve Müslüman kimliği adı altında yapılan çocuk evlilikleri, tecavüzleri, recm gibi her türlü pis geleneğin kripto Müslüman gibi namaz kılıp oruç tutan Yahudiler ile Yahudiliği din olarak benimsemiş, soy olarak Yahudi olmayan Musevilerce işlendiğine apaçık bir delili okudunuz.

Ülkemizde de ABD ve AB'de de şeytana 

tapınan Yahudilerin yaşamları böyledir.

Öz kız ve oğullarını doğumlarında oral,
sütten kesildikten sonra her türlü kullanırlar.
Bunu yazan kendileri olduğu gibi din kitaplarıdır
Bize “ahlak din dersi vermeye kalkan, sarıklı cübbeli din manyaklarının özünde ne kadar sapık ve ırkçı” olduklarını bu haber aklı olanlara kanıtlamıştır.
Ne sapık dinleri ne de sarık, cüppelerinin İslam ile bağı olmadığı gibi çağdaş bilimsek hukuk ve ahlakla da bağı yoktur. Okuryazarlığın, düşmanı, cehaletin aşığı olan bu sapıklar da sapıklıkları da ülkemiz ve dünyada devlet eliyle ortadan kaldırılmalıdır.

Haberin İngilizcesi ve linki;
Military rabbi suspected of raping daughter

Major arrested after daughter files complaint. Man denies claims, police suspect he also
assaulted one of his sons
Eli Senyor

A military rabbi, holding the rank of major, has been arrested under suspicion of raping and
molesting his daughter for the last eight years, since she was 15. In addition, police suspect
that the man may have assaulted another one of his children and plan to ask the court to extend
his remand on Friday.
From the few released details, the man's daughter arrived at the Shfela Sub District Police
station and asked to file a complaint against her father. It appears that the daughter had
gained the courage to complain to the police after going through therapy.
In her statement, the daughter said that her father began raping her when she was 15, and
molested her on several occasions when the two of them where at home together.
Following the complaint, police arrested the father. He denied the charges against him and
called them false.
Police accepted the daughter's version of events, as it was consistent, and decided to hold the
father for the night. In her statement, the daughter claimed that one of her brothers had also
been victimized by their father.
http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3592551,00.html

Dilimize çeviren ve yayınlayan;
İşte İngilizce bir video Yahudi din adamı Rabbi kendi öz kızına tecavüz etti haberi;

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

23 Kasım 2012 Cuma

BEDENSEL ENGELLILERE YARDIM KAMPANYALARI VE MİLLİYETÇİLİK


BEDENSEL ENGELLİLERE YARDIM KAMPANYALARI

Son zamanlarda halkımızdan merhametli insanlar ülkemizde sayıları azımsanmayacak ölçülerde olan her türlü sakat, alil ve acizler için yardım kampanyaları başlatmışlardır. Bu yardımların yerine ulaştığını göstermek için gazete, televizyon kanallarında sıklıkla yaptırılan programlarda yer alarak halkı yardımların gittiği yerler konusunda bilgilendirmeye çalışmaktadırlar.
Her şeye rağmen hayat mücadelesi vermek ne güzel!

Öyle de olduklarını varsayalım!
Sakatlara, alil ve acizlere yapılan yardımlar toplumun bireyleri arasında bir bağlılığın ve dayanışmanın göstergesidir. Merhameti yüksek olan insanımız gücü yettiğince katkıda bulunmaktadır. Halkımızın bu konuda tartışılmaz üstün bir konumu vardır.

Sakat insanlar, bedeni, akli sakatlıkları olarak kısaca ikiye ayrılırlar.

Bedeni sakatlıklar, iş, trafik, çoğunluğu çocuklukta geçirilen ağır ateşli hastalıklar, felç, inme, şeker, Sara (epilepsi), Parkinson, alzhaymer gibi orta ve ileri yaşlılık hallerinde çıkan hastalıklar sonucu oluşmaktadır.
Son olarak sayılan hastalıkların getirdiği sakatlık ise aklın yitirilmesi ile yatalak olan ve desteksiz hareket edemeyen hastalardır. Beynin beden ile iletişim dışı kalmasıyla bedenin kullanılamaması olarak ortaya çıkarlar.

Ama bir de bu sakatlıkların öteki boyutu vardır. Bu da ülkemizde yaygın olan akraba evlilikleri, ensest (aile içi) tecavüzler-cinsel ilişkiler sonucu doğurulmuş kan uyuşmazlığı yüzünden olan sakat doğumlarla oluşan sakatlar ordusudur.

Bir de karısını doktordan kıskandığı için koca karılara evde doğum yaptırtan, bu yüzden doğum esnasında çocuğun bacaklarını, kollarını çıkartanlarından, kopartanlarına kadar sefilliklere kapı açan dinci, yobaz, gerici zihniyet de gene bunlardandır.

Bu sakatların dini ve ırki kökenlerine dikkat edildiğinde bunların %90’ının “Şeytan İbadeti Kültü” olarak bilinen Sabi/Süryani Araplar, Ermeniler ile Yezidi Kürtlerdir.

Bu dinlerin kutsal kitaplarında bizzat tapınılan tanrılarının “Şeytan” olduğu yazılıdır. Bu konuda bu dini kaynaklara dayalı, ispatlı belgeli çok sayıda yazım vardır.

Sekiz yaşında kız çocukları ile evlenen, sütten kesilmiş çocuklarla erkek-dişi ayırmadan ilişkiye girdikleri yazılan (Humeyni-Küçük Yeşil Kitap) bu yaştaki kız çocuklarını kutsal kitaplarının emirleri gereği bir dönüm arsa karşılığında veya karşılıklı değiş-tokuş olan Berdel adını verdikleri evlilikleri “Töre” kılıfına sokmuş bu insanlarımız adeta ülkemizin “sakat üretim fabrikaları” gibi çalışmaktadırlar.

Yaşadığımız coğrafyada “Çocuk Evliliklerinin” en yoğun olduğu ülkeler Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan, İran ve Türkiye’dir. Bunun nedeni de Nakşibendi/ Şafi mezhebinden Sünni Müslüman görüneninden açıktan Ezdi/Yezidi olanlarına kadar insanlarımızın çocuk evliliklerine olan düşkünlükleridir.
Günümüzde, “Ay Tanrısı Kültüne” dayalı, Hazreti Yahya Hıristiyanları olarak da bilinen Sabi-Süryani Araplar ve Ermeniler de Yezidiler gibi Sabilik temelli çocuk ve akraba evliliklerini yaygın olarak yaşayan insanlarımızdır.

Bunlar kendilerinden olmayana kız vermedikleri, ama komşularının karı ve kızlarını çalmayı da dini emirleri olarak uyguladıkları gibi, kutsal kitapları olan Mushaf-ı Reş (Ezdilerin), Ginza di Rabba (Ermeni ve Arap Süryanilerin) kitaplarında emredilen “bir dönüm arazi” olan başlık parasını alamadıkları damatlarını, izinsiz kocaya kaçan kızlarını “Kan Davası” olarak bildiğimiz “Töre Cinayetlerini” de eklediğimizde bunlardan kurtulanlardan oluşan yaygın bir sakatlar ordusu oluşmuştur.

19’ncu yüzyılda Ermeni İsyanlarını önlemek için bey paşa yapılan ve “Hamidiye Alaylarının Paşaları” olarak da bilinen Şafi Kürt aşiret reisleri devletin en üst mevkilerine getirilmişlerdir. Kürt Nemrut Mustafa paşa gibi işbirlikçiler, işgal güçlerine veya Ermeni çetelerine karşı savaşan Türk subay ve askerlerini resmen haçlı devletlerinin emirleriyle idam etmişlerdir. Yozgat- Boğazlıyan kaymakamı Kemal bey bunun en meşhur örneğidir. Devlet çarkının başına geçmiş Kürt aşiret reisleri ve onların soyları bu güne kadar da bu yerlerini korumuşlardır.

“TürkiyeNato toprağıdır!” diyen başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, 1915’te Enver paşa korkusuyla Gürcistan’a sığınıp, Batum’a yerleştirilmiş, 1917’de Adana Ermeni isyanına Fransız üniforması giydirilerek savaştırılmış olan aslen Siirt Süryani’si olan dedesini, dört yıl önceki “açılım siyasetleri” döneminde şöyle anlatıyordu;

Adana’da zalim bir vali varmış! Haksızlıklara karşı dayanamayan dedem, ona karşı savaşırken öldürülmüş!”

Batum neresi, Adana neresi? Telefon yok televizyon yok! Olaylardan nasıl haberdar oldun da bu kadar kinlendin? 1200km yolu at-eşeksırtında kat edip Adana’ya gidecek kadar başbakanın dedesini kızdıracak ne olmuş? Diye soran yoksa da ben cevabını vereyim!

1917 Kasım ayında General Allenby komutasındaki İngilizler, Alman Liman Von Sanders paşa-Cemal Paşa’nın ordusunu yenerek Süveyş kanalını geçtiler ve Kudüs’e bayrak diktiler. Hatta Çanakkale’deki Alman ortaklarımız bile “Kudüs Müslümanlardan kurtuldu!” diye şampanyalar patlattılar.

İşte bu olayın arkasından, Enver paşanın sürdüğü 500.000 Ermeni’nin 178.000’i Adana ve Urfa’ya gönderildi. O zamanı Çarlık Rusya’sı da Gürcistan Tiflis’e yerleştirdiği 37.000 Yezidi Kürdü ile Batum’a yerleştirdiği 68.000 Süryani’yi Anadolu’ya savaşa gönderdi. (Kynk-İsveç’te A.P’ye sunulan 2003 Gürcistan Azınlık Raporu- Bu linkteki yazı bana aittir ve blogumdan kopyalanarak yayınlanmıştır. Akıl sahipleri düşünsünler!)

İşte başbakanın dedesi de Türk ve Müslüman askerine Haçlı ordusu yanında kurşun sıkanlardandı. Adana’daki sözde zalim (!)  vali de Atatürk’ün emriyle vatanını savunan bir Osmanlı paşasıydı. Atatürk’ün ölümünden sonra gene iktidarı kapan bu işbirlikçiler her daim vatanı ve vatan evlatlarını eritecek her projede önder oldular.

Evlilikleri düzenleyen Medeni Hukuk ile cezaları düzenleyen Türk Ceza Kanununu oluşturan yasa metinlerinde çocuk evlilikleri, töre cinayetleri gibi olaylarda ortaya çıkan ağır cezalık hallerde indirimi koydurtan da bu devlet ve hükumet adamlarıdır.

Bu güne kadar devletin bütün çıkarlarını 600 yıldır gizli-açık işbirliği yaptıkları sömürgeci Hıristiyan devletlerine “iktidarları uğruna” peşkeş çeken, devlete asla vergi ve asker vermeyen, Türk milletinin yüce gönüllülüğünü düzmece yardım kampanyalarıyla suiistimal ederek soyan bu işbirlikçi azınlıkların kampanyalarına destek vermeyi nasıl doğru bulabiliriz?

Resmin linki
İster Alevi ister Sünni-Şafi maskeli ister açıktan Süryani ve Yezidi olsunlar, 16’ncı yüzyılın Celali isyanlarından (2.000.000’dan fazla kayıp), Atatürk döneminde 500.000 insanımızın kanına girmiş, 26’sı ayrılıkçı Kürt, gerisi Ermeni ve gerici 120 kadar isyandan, son 30 yılda 50.000 vatan evladının gençliklerini mezarda geçirmesine sebep olan PKK işbirlikçiliğine kadar her musibetin içinde olmuş ve bozuk dini yaşamlarını değiştirmek gibi en ufak girişimleri de olmayan bu insanlara Türk Milleti ne kadar yardım edebilir?

Merkezini Amerika ve İngiltere’ye kurmuş olan küresel Yahudi Mason sermayesi, son 20’nci yüzyılı ”ulusal devlet” modeli içinde, çok küçük azınlıkların nüfuslarını artırmaya ayırdı. 21’nci yüzyıl başında da bu “mikro azınlıkları” devlet haline getirecek bölücü, yıkıcı faaliyetlere girdi. 20’nci yüzyıl boyunca nüfusları arttırılırken, dinlerinden kaynaklanan evlilik ilişkileri yüzünden çok sayıda sakat nüfusun ortaya çıkması da engellenememiştir.

İstanbul’da başlayıp noktaladığım polislik yaşamımda görevim gereği sayısız eve girdim ve sayısız bedensel engelli gördüm. İster evlerde ister sokaklarda dilenenler ya da bir işle uğraşanlar olsun hepsinin sakatlıklarının sebeplerini de bizzat kendilerinden sordum.
Merakımdan dolayı sorduğumda yaptığım nazari tespitlere göre akraba evlilikleri veya cinsel ilişkileri sonucu olan evliliklerden doğmuş sakatlıklar ne yazık ki bunların %85’ini oluşturmaktadır.

Bu durumda bu sakatlıkları mikro azınlıkların devlet olma, devleti ellerine geçirme, nüfus çoğunluğunu elde etme gibi hıyanet dolu “sinsi egemenlik siyasetlerine” bağlamış oluyoruz.
Hem solcu (PKK), hem İslamcı (Nurculuk) siyasetleri maske yaparak her türlü ırkçılık ve işbirlikçilik yapanların arızalılarına karşı biz neden sorumluluk hissedelim!

Türk milletini imha etme siyasetleri uğruna üretilmiş, doğurulmuş bu sakatlara niye Türk milleti veya onlardan olmayanlar baksın?

Kim bunların karınca gibi çoğalmasına neden olduysa onlar baksınlar!

Sakatların her zaman masum ve günahsız olduklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz; Benim iki anım var ki bunları yalanlar;

Birincisi;

Bekâr olduğum yıllarda, Rus- Moskova’da bir bürokratın karısı  olduğunu ve üstüne kadın tanımadığını iddia eden ve o kadar da güzel olan bir kadınla arkadaş olmuştum. Eve götürmeye razı edip götürdüğünde, herkesin balkonda olduğunu görünce onu sahile indirmiş ve bir kaç bira ile zamanı doldurmaya çalıştığım bir anda bir sakat tekerlekli sandalyesinde gelen dilenci bir Kürdün dibimde bittiğini gördüm.
-Bana beş milyon v er seni rahat bırakayım! Sözünün doğrudan işitince çıldırdım ve;
-Böyle demeseydin sana para verirdim ama bundan sonra zırnık alamazsın! Dedim.
Anında;
Senin ananı, avradını, çoluğunu çocuğunu…” devam eden galez küfürler işittim.
O ana kadar zaten iki yetmişlik rakı içmişim ki kimse beni ayık dahi olsam tutamazdı. Bu itin çenesine öyle bir vurdum ki tekerlekli sandalyesiyle yere yapıştı.
Sonra arkadaşımı arabama alıp oradan uzaklaşıp başka yere gittim.

İkincisi;

Bundan dört yıl kadar önceydi, babam telefon açmış, acilen benimle görüşmek istediğini ve yanına gelmemi istemişti.
Ben en az bir haftalık giyecek ihtiyacımı koyduğum valize eşimin evde ne var ne yok sıkıştırmasıyla 40 kg. üzerine çıkan valizimle bir belediye otobüsüne binmiştim.

Otobüste kendime uygun yer bulmak için orta boşluğa doğru giderken şoför birden frene basmış, ben de dengemi kaybederek, valizimi oturan bir bayanın dizine çarptırdığım için özür dilemiştim.

Ama o hanımın yanındaki Yezidi Kürdü olduğu elleri ve yüzündeki dövmelerden anlaşılan yetmiş yaşlarındaki (Benden yirmi yaş büyük) bir kadının tepkisine neden olmuştu.

Kadın;

-“Sen benim gelinime nasıl çarparsın, soyun sopun kurusun şerefsiz, aşağılık köpek, orospu çocuğu…” hitabetini yapınca şaşkınlığımı anında atarak;

-“Bu lafları söyleyen bir erkek olsaydı onu şu an vururdum. Çeneni kapamazsan senin de kafanı otobüsün camıyla bir yaparım. Canın çok kıymetliyse limuzin kirala şerefsiz karı!” diye tepki göstermiştim.

Aynı anda beş altı tekerlekli sakat arabasına ayağım çarptığı için bağıran bedensel engelli vatandaşımızın tepkisini duydum;

-“Ulan pezevenk görmüyor musun sakat var! Önüne baksana hayvan, Orospu çocuğu!
Allah aşkına sizi kim tutabilir o anda!
Ona;

-“Ulan it oğlu it, ha o kadın trafik bilmez, kazara belediye otobüsüne binmiştir de bu lafları etmiştir diyebilirim. Ama sen aynı durumda değilsin. Şoförün fren yaptığını görmediysen hissetmedin mi?
Aldığım cevap;

-“Hayvan arabamın kasasına çarptın, senin ananı, avradını…” diye gidince;

Hiç sakatlığına bakmadan valizimi unuttum ve gırtlağını sıktım verdim veriştirdim.
Kimse bu sakata yardım etmeye teşebbüs dahi etmedi!

-“Ulan madem sakatsın sakat otobüsünü bekle, beklemiyorsan olayları takip et. Bu millet sana sakatsın diye merhamet ediyorsa bunu üstün çıkmak için kullanma. Yoksa seni gebertir, bu otobüsten atarım! Öldürürüm lan seni!
İnanın kim, sadece sakat ve bedensel veya akli sorunu var diye kendisine “ana avrat, kız, çoluk, çocuk küfür ettirebilir?

Birisi sakat diye sizin ananıza, karınıza, bacınıza, kızınıza, kendinize küfür etmeye hakkı var mıdır?

Bence yoktur. Hele hele toplumun merhametiyle yaşayan bu insanların toplumdan insanlara üstünlük taslamalarına, çoluk çocuklarına bu kadar sıradan adiyane olaylar için hiç kimsenin küfür etmeye hakları yoktur.

Hiçbir sakatın, sağlıklı insanlara herhangi bir duygusal nedenle kin gütmeye de hakları yoktur.
Bunu yapanların toplum tarafından en uygun şekilde sağlıklı insanlara davranıldığı gibi davranılmasında da bir yanlışlık yoktur.

Herkes sakatlığının sebebini önce anne ve babasından sorgulamalıdır.
Sen, sapık bir cinsel ilişkinin ürünüysen bunun sorumluluğunu topluma mal etmeye hakkın yoktur!

Ey sapık ilişkilerin ürünü olanlar ve onları başımıza dert  edenler!
Ellerinizi Türk milletinin cebinden, yakasından, toprağından çekiniz!

Türk milleti kime yardım edeceğini bilir! Sizlerin kampanyalarına ihtiyaçları yoktur!

İş, trafik kazaları, ehliyetsiz sağlıkçılarını sinirlere sürekli vurdukları iğneler, ateşli hastalıklar sonucu oluşan sakatlıkları toplum zaten kendi içinde bilmektedir. Onları da koruyup gözetlemektedir. Bunların sayıları göze bile görünmez haldedir.
Takdir okuyanındır.
Saygılar!
Alaeddin Yavuz

A Ç I K L A M A ;

Polislik meslek hayatım boyunca asla ırk, din, dil, milliyet ayrımı yapmadım. Halen de yapmak yanlısı değilim.
Polisliğe başladığım ilk yıllarımda İstanbul Pendik Sapanbağları mahallesinde, kocası aklını yitirmiş, konu komşunun bir işçi kamyonetine bindirip işe götürdüğü ve oralarda sadece gezindiği için cebine yevmiye koyup evine götürüp teslim ettiği, bir gözü, kör, şişman, hastalıklı, yerlerde halı kilim yerine gazete kâğıdı serili kiralık, eşyasız bir evde oturan, dört çocuk sahibi, kiralık evlerinden, fakirlikleri yüzünden kira almayan bir ev sahibinin merhametiyle yaşayan bir Kürt aileye sosyal yardımlaşma fonundan maaş bağlatabilmek için başında olduğum mesleki hayatımı tehlikeye atmıştım. 

Maaş bağlanması için dilekçelerini ben yazmıştım. Maaş bağlanmayınca kadını alıp Kartal Kaymakamlığına gidip bizzat Kaymakama ağır sözler söylemiştim. Sonunda benim menfaat peşinde olmadığımı anladıklarından olsa gerek bana işlem yapılmadı ama kadına da maaş bağlanılmamıştı. Pendik Bahçelievler Mahallesi idaresinde olan bu aileye maaş bağlanılması için Bulgaristan göçmeni olan zamanın muhtarının yardımını istemiştim. O sonunda bu aileye maaş bağlatmıştı.

İstanbul’da polise gelen olayların %95’i Kürtler tarafından işlenen olaylardır. Ben karakola gelen bir Türk gördüğümde şaşırırdım. Çünkü onlar kendi sorunlarını çözebilecek beyne sahip insanlardı.
Gün geldi kendi kendime İngilizce öğrendim (Orta-Lise eğitimim Fransızcaydı. 1976’da açtıkları “Soykırım Anıtı” yüzünden Fransız dilini daha “15” yaşımdayken protesto etmiştim.)

İngilizce öğrendikten sonra İstanbul Turizm polisinde görev verildi. Burada, bir Yunanlı polisin pasaport kaybı olayında yardımcı olduğumda sırada bekleyen bir İngiliz turist bana şöyle demişti;
-Siz Yunanlılarla düşmansınız! Nasıl oluyor da sen bir Yunanlıya yardım edebiliyorsun?
Cevabım da şuydu;
-Bu şahıs hakkında bana bir ihbar ulaşmadı. Senin gibi pasaportunu kaybeden bir adam. Türk polisinden bir kayıp belgesi istiyor. Ben de veriyorum!

İngiliz turist (yaşlıydı) şöyle demişti;
-Babam I. Dünya savaşında savaşmış ünlü bir İngiliz generalidir. Türklerin asil millet olduklarını ve boş şeylerle sadece devletlerinin yıkılması için hak etmedikleri iftiralarla suçlandıklarını anlatmıştı. Senin karakterinde de, gezdiğim Anadolu’daki Türklerin karakterinde de bu asaleti gördüm! Dilerim bir gün yeryüzünü siz yönetirsiniz! Çünkü sizler gerçekten adaletli insanlarsınız. Sıradan bir polis memuru olarak yaptığın bu davranış sizin adaletinizi göstermiştir. Ne olur, bu çalıştığın yerde hep kal. Türkleri çok kötü tanıyorlar! Ben savunamıyorum. Ama sen bana iyi bir delil verdin! Hep böyle olun!
Bu turist, bunları bana Türkçe söylemişti!

Bu konuda daha yazabileceğim yüzlerce anım vardır. 1987-1990 arasında geçen üç yıl içinde (1990’da şark hizmetine Tunceli’ye gittim)bir Ermeni işadamı Kanadalı, bir Ermeni iş adamı Amerika New York’lu, bir Yunan/Grek iş adamı New York’lu benim adıma o zamanın parasıyla 40.000 ABD ve Kanada Doları olarak Yabancılar polisinin kabul ettiği bir hesaba benim dört yıllık Üniversite eğitimim için para yatırmışlar ve bana “ACCEPTANCE” yani “kabul belgesi” göndermişlerdi. 

Bu belgeleri bizzat bana iş yerime gelerek bu ülkelerin başkonsolosları iletmişlerdi.
Artı, yine İngiltere tabiiyetinde Yunan kökenli bir iş adamı ile İngiliz kökenli bir iş adamı (Avustralya’da 30 kadar işletmesi varmış) bizzat Üniversite eğitimi ve şahsi sekreterlik işleri önermişlerdi.
 Bütün bunları, onlara “ayırımcılık gözetmeden” yaptığım görevim yüzünden önermişlerdi.
Hepsine verdiğim ortak cevap şuydu;

“Sizler beni Adnan Menderesler, Süleyman Demireller, Bülent Ecevitler ve ötekileri gibi kullanacaksınız. Sizler tarafından kullanılmaktansa ülkemde sıradan bir polis memuru olarak kalmayı tercih ederim!”
Onlar da cevap gönderdiler, ortak olarak verdikleri cevap şuydu;

“-Siz, bana insan olmayı, karşılıksız hizmet etmeyi öğrettiniz. Teklifimiz sizin için halen geçerlidir. Sizden hiçbir çıkar beklemiyoruz ve beklemeyeceğiz. Sadece sizin gibi bir insanın bu ülkede çürümesine gönlüm razı almadı!

Ben kabul etmedim halen buradayım. Tekliflerini kabul etseydim belki şimdi çok daha iyi bir konumda olabilirdim.
Benim kişiliğimi seven o zamanların İngiltere başkonsolosu Mr. R.S.V.P Woodrow beyefendi ben şark hizmetine gidinceye kadar hiçbir menfaati olmadığı halde benimle arkadaşlık etmişti.
Bu örneklere İstanbul’daki o zamanın en az “50” tane başkonsolosunu ekleyebilirsiniz.
Gene 1988-89 yılları arasında Fransa pasaportlu, seyahat sigortasından para almak için Polis raporu almaya gelmiş Türk düşmanı bir Ermeni ile Fransız –Türk ilişkilerini İngiliz dilinde tartışıyorduk.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa kralını İngiltere’den kurtarmak için, annesinin Kanuni’den yardım istemesi üzerine İngiltere’ye yazdığı ve bu gün de İngiltere’nin “Barbarlık mektubu” olarak müzelerinde sergilediği mektuptan yola çıkarak Napolyon Bonapart’ın 1798-99’da Mısır’ı işgal ederek, iki ülkenin dostluğuna ihanet ettiği tartışmasını yaptığımız bir anda, Fransa Başkonsolosluğundan Kültür Ateşesi bir hanımın yanında pasaport kaybı için rapor almak üzere getirdiği bir Fransız  iş adamı ile birlikte konuşmamıza şahit olduğuna, bu kadının Türkçe olarak;

-“Memur Bey, bu sizin kendi görüşünüz mü yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi görüşümü? Sorusuyla tanık olmuştum.
Ona;
-Ben polis memuruyum ve henüz devletim resmi görüşlerini iletme yetkisini bana vermemiştir. Elbette şahsi görüşümdür!
Cevabını vermemden iki, üç saatlik konuşmanın ve getirdiği misafirin işlerini yapmam dan sonra, bu kadın bana bir teklifte bulunmuştu.

O zamanlar, benim maaşımın “100” ABD doları altında olan aylık ücreti olan Fransız Kültür Derneğinde ücretsiz Fransızca eğitimi ve ardından Fransa’da Üniversite eğitimi.
Bu teklifi de o an ret etmiştim ve bana uymayan ve Ülkücü olan dört polis arkadaşımı bu derneğin kursuna kabul etmişlerdi. Hiç birisinde beyin olmadığı için Fransızca öğrenememişlerdi.
O Ateşe kadının söylediği de daha başında şu olmuştu;

-Alaeddin bey, bu teklifi sizin için yaptım ama dört tane gönüllü çıktı. Şimdiden söylüyorum, bunlar başarılı olamayacaklar! Benim istediğim sizsiniz! Sizi eğitirsek hem bizim hem de ülkenizin insanları içi faydalı olabilirdiniz!

Bu ima bana sözünü ettiğim her Başkonsolosluk tarafından yapıldı. Geçelim.
1999 yılında AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Toplantısı) öncesinde ABD başkanı demokrat Bill Clinton’un ön heyetini ağırladığımda ABD başkonsolosluğu ile tanıştım ve hemen istifa etmem kaydıyla o zamanın parasıyla 1.500 ABD doları aylıkla, işten atılmama garantisi verilerek iş teklifi yapılmıştı. Bu teklifi emekli olduktan iki yıl sonra da tekrar ettiler.

Ben onu da kabul etmedim. 

Ben başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da hizmetlerinden dolayı sevmiştim. Bunu da “Amerika Nasıl Adam Seçiyor” olsa gerek başlıklı yazımda yazmıştım.

Ama bu güne kadar RE.T.E’den gördüğümüz, “Önemli olan boy değil soydur soy!” ifadesine uygun, “mikro milliyetçilik” açılımları ve Süryani- Yezidi iktidarını devletin başına musallat etmesinden başka bir şey değildir.

Ortalıkta bu kadar “SOY GÜDEN” olduktan sonra, Türk milletinin de kendisini savunma hakkı vardır. Bu savunma hakkı her canlının sahip olduğu “Nefsi Müdafaa” HAKKIDIR!
Lütfen yazılarımı bu anlam içinde değerlendiriniz!

Siz adam olun soy gütmeyin ben de, başka milletler de gütmesinler!

ADAM OLUN ADAM!

keykubat /adilyargic/ adilyargicc