"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

TGB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TGB etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2012 Pazar

ULUSAL KANAL VE TGB YE SALDIRILAR


ULUSAL KANAL VE TGB YE SALDIRILAR

Ulusal Kanal ve onun siyasi uzantısı olan İşçi Partisi ile, yazı yazmaya başladığım zamanlarda ben de ters düştüm. Doğu Perinçek’in 1961 darbesi sonrası Almanya’ya gittiğini, ABD ajanları tarafından eğitildiğini, 1968’lerde getirilerek “Sol’u Bölme” eylemlerinde görev aldığını, Erzincan Eğinli bir Ermeniliğini, Adalet Partisi milletvekili olan toprak ağası Sadık Perinçek’in oğlu olduğunu,  işbirlikçi olduğu için İbrahim Kaypakkaya tarafından Bursa’da bacağından vurulduğunu ve bu yüzden sakat kaldığını, PKK ve örgütün çakma önderi Abdullah Öcalan Süryani Ermeni’si ile fotoğraflarını hep eleştirdim.

Ama şunu unutmayalım ki, çok sayıda Osmanlı padişahlarının analarının, çok sevdiğimiz hayranı olduğumuz Gazi Osman Paşa gibi Tokat Ermenilerinden kurtuluş savaşımızda da çok önemli görevler almış ve devleti “53” yıl yönetmiş İsmet İnönü gibi Bitlis Ermenileri de hala çok makbuldür. Osmanlı’ya zafer kazandıran büyük paşaların neredeyse hepsi Sırp, Rum, Ermeni, Ulah, Arnavut ve diğer milletlerden yetiştirilmiş devşirmelerdir.

Çok övündüğümüz Sokollu Mehmet paşa Sırp, Kara Murat Arnavut’tur. 

Bu topraklar bizler kadar Ermenilerin ve öteki azınlıkların da vatanıdır. Bir insan kendisini devletin ve milletin iyiliği için hayırlı bir davaya adamışsa ırkından da hainler çıkmışsa bunların topunu dışlamak sadece düşman sayısını arttırmaya yarar!

Salaklığın lüzumu yoktur!

Hatta 1961 askeri darbesinin ABD tarafından, ABD’nin nakit kredi yerine askeri malzeme şeklinde ayni kredi ödemeye geçmesiyle projeleri yarım kalmış Adnan Menderes’in SSCB ile yakınlaşma siyasetini baltalamak için Amerikan askeri akademilerinde yetiştirilmiş, Kayseri Aziziye/Pınarbaşı sürgünü Ermenilerin soyu, harp akademisine torpille alınmış olan Alpaslan Türkeş gibi “Derin Nato” militanlarınca gerçekleştirildiğini, darbenin sonunda sadece Menderes ve ekibi değil, antiemperyalist subayların da idamı ile sonuçlandığını ilk ben yazdım.  

Bu yazılarım Ulusal Kanal’dan tutun diğer yandaş medya tarafından da diğer birçok yazım gibi konu edildi. Bana “böyle yazma zamanı değil” diye çağrılar yapıldı. Ben gerçeklerin bilinmesinden ve uyanacağına ihtimal vermediğim halkın kazara uyanırsa, içine gireceği devrimci mücadelesinin sonunda gene bir komploya kurban gitmesinden duyduğum endişelerden dolayı bunları yazmıştım.

Öte yandan, CHP ve sol hareketin geçmişte kendilerinin dinsiz algılanmalarına izin vermekle ve Sünnilik karşıtı siyaset izlemekle hata ettiklerini, dini, Sünniliği doğru işleselerdi işbirlikçi Deliüzzaman’ın Nurcularının iktidar koltuğunu bu kadar kolay 70 yıl boyunca işgal edememiş olacaklarını delilleriyle yazmamdan sonra tespitlerimi tartıştılar, Ulusal kanal ve öteki sol muhalif kanallar hoca aramaya başladılar ve bu gün iyi bir çizgi yakaladılar.

 Ulusal kanal yaptığı dini tartışma programlarıyla gerçekten antiemperyalist Müslümanları, Ülkücüleri hareketin içine çekmeyi başardı.
İnanan- inanmayan, liberal bilmem ne hangi grupta olup ta “antiemperyalist ve Atatürk sevgisi taşıyan veya Atatürk’ü sevmese de Atatürk rejiminin getirdiği demokratik haklara sahip çıkanlara kadar herkesi birleştirmede Ulusal kanal bu güne kadar taviz vermeden doğru bir çizgi takip ederek antiemperyalist mücadelesini sürdürdü.  

TGB Ulusal kanal’dan ve İşçi Partisinden ayrı bir yapılanma içinde ortaya çıktı. Köken bağları olabilir bu şimdilik önemli değildir. TGB gençliği de yetişkinleri de örgütlemede, anarşiden uzak mücadele verme konusunda bu güne kadar çok başarılı olmuştur. Emeği geçen tümünü yürekten kutlarım.

 

Amerikancı- İşbirlikçi kesim “din ve milliyetçilik” maskesini giymiş, Türk ve Müslüman dünyasını emperyalizme teslimiyete ikna mücadelesinde mali dış desteklerle iktidarını iki yüz yıldır iyi kötü korumaktadır.
Onlara göre, eskinin “Düvel-i Muazzama’sı” yani “Yenilmez Büyük Dünya İmparatorluğu” olan İngiltere, işbirlikçileri Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerine muhalif olanlar kötüydü.

Bu gün de yaptıkları ve savundukları budur.

Kötü olan bizler yani solcular, Atatürkçü Tam Bağımsızlıkçılar, sömürgeci devletlere karşı olan vatanseverler onların gözünde maceracı, hayalci ve şaşkınlar sürüsüdür!

Bunun böyle olmadığını, kendilerine yapılan eleştirilerden ders alarak sürdüren bir İşçi Partisi, onun yayın organı Ulusal Kanal, Aydınlık Gazetesi ve gerçekten gençliğin bağrından ibaret olan gençlik örgütü TGB büyük fedakârlıklarla anlatmaya çalışmaktadırlar. Bunda da hayli başarılı oldular.
Hepsini yürekten kutlarım!

Devrimci adam uyanık olur, hiçbir siyasi yapılanmanın bütün üyelerinin bilgisayarla programlanmışçasına “aynı fikirde” oldukları bir devrim yeryüzünde olmamıştır ve olmasına da olanak yoktur.
Bütün devrimler “asgari müştereklerde” birleşilerek gerçekleştirilir. Buna en iyi örnek te Kurtuluş Savaşına katılanların Cumhuriyetin ilanından sonra içine düştükleri durumdur. Bu durum Atatürk’ün kaybedilmesine, beş ay sonra da devletin İngiliz mandası haline gelmesiyle sonuçlanmıştır.

14 Mayıs 1950 Amerikan Sivil Darbesiyle (AKP gibi) devletimiz “NATO”  çarşafı ile örtülmüş Amerikan emperyalizminin askeri, kolonisi olmuştur.
“Tarihe tekerrür derler, ibret alınsa tekerrür mü olur!” deyişine beğenilmese de bence değer verilmeli, Atatürk döneminin karmaşasına düşülmemesi için bilgi çağının olanaklarını da kullanarak ortak görüş birlikleri en aza indirilmelidir.

Bu da karşılıklı anlayış, hoşgörü, sabır ile mümkündür.
Bu gün demokratik bir devrim yapabilmek için Atatürk döneminden çok şanslıyız. Çünkü yetişmiş beyin açısından o dönemi milyona katlayacak insanımız vardır.

İster Atatürk devrimlerinin kazanımlarına sahip çıkacak kadar isterse daha ileri sol görüş bakımından ne kadar devrimciysek bu çizgimize o kadar sabırla, azimle sahip çıkmalıyız.
Aksi halde bu gün Osman Pamukoğlu paşanın hiçbir yere ortak olmamasından, internette görüş ayrılığı yüzünden diğer devrimci, demokrat, bağımsızlıkçı, milliyetçi arkadaşlarla uyuşmazlıklarını öne çıkartıp, kızıp kinlenerek herkesi karalamayı adet edinmek yanlıştır.

19 Mayıs 2012, 29 Ekim 2012, 10 Kasım 2012 mitingleri her ne kadar Ulusal Kanal ve TGB önderliğiyle gerçekleştiyse de katılanların hepsinin bu partiye oy verenler olduklarını iddia etmek gülünçtür.
Halkımızın vatansever aydınları bu mitinglere devletin ve rejimin geleceğinden duydukları endişeler yüzünden her yaştan çok sayıda katılım sağlamışlardır.

Ama İşçi Partisi, Ulusal Kanal, TGB bu işin motoru olmuştur. Bizler de yıllardır yazarak kültür ortamının oluşmasında katkılarımızı bıkmadan sürdürmekteyiz.
Doğu Perinçek’in cunta bağları, Derin Nato bağları olabilir, Silivri’de bulunanların da olabilir ve büyük ihtimalle vardır da!

Hatta bir çok yazımda küresel Mason sermayenin, AKP’nin halka özgürlük getiren bir devrimci parti olduğuna inandırılması için Ergenekon tezgâhının düzenlendiğini, AKP bu devrimi (!) temsil eden paranın “yazısıysa” Silivri’de tutulanlar da “tura’sıdır” diye yazmışımdır.

Böyle olmasına rağmen, demokratik devrimi geçelim, Atatürk devrimin getirdiği demokratik haklarımızı korumak için İşçi Partisi ve TGB uzlaşılabilecek en uygun kurumlardır.
Çünkü Atatürk rejimine karşı yapılan “karşı devrime-karşı devrim mücadelesini” yürütebilecek güç sadece onlarda vardır!

Bu millet asırlardır diğer milletler gibi dini taassupla yönetildi. Yetmiş yıldır da “teslimiyetçi-Nurcu Kürt İslâm’ı” saçmalığının halka pompalanmasıyla insanlar dinlerini şaşırdılar. Her gün çıkartılan iddialarla insanların dini ve tarihi inançları aşındırılmakta, her şeye ve herkese karşı derin şüpheler içine itilmekte, yalnızlaştırılmaktadır.

Milli birlik duygusu tamamıyla silinmekte, toplum bireyselleştirilmekte, hedonizm, tüketim düşkünlüğü gibi aile ve toplum bağlarını kurutan, kopartan dini ve cinsi sapıklıklar emperyalist beyin yıkama ideolojileri yüzlerce televizyon kanalı,  yazılı basın ve yabancı mağazalarca hatta misyoner Hıristiyan faaliyetlerince pompalanmaktadır.

Herkes aklını başına alsın ve demokratik mücadeleye zarar verecek her türlü davranıştan kaçınsın!
Atatürk devrimin getirdiği demokratik hakları korumak için, dindar-dinsiz, solcu-Ülkücü, demokrat-liberal, Türk-Kürt- Ermeni-Arap-Çerkez ve daha kimler varsa, her kim olursa olsunlar bu dayanışmaya katılmak ve destek vermek zorundadırlar.

Kimseye “armudun sapı, üzümün çöpü” türünden bahaneler bulup dışlama, aşağılama, hareketin dışına itme gibi eylemler yapacak kadar lüksümüz yoktur.

Takdir okuyanındır.
Saygılarımla!


keykubat /adilyargic/ adilyargicc


23 Mayıs 2012 Çarşamba

ULUSAL VE TGB’YE AĞAÇKAKAN MI LAZIM?


ULUSAL VE TGB’YE AĞAÇKAKAN MI LAZIM?

Yazıma sadece başlığa uygun olan ifadeleri yazsam, hele hele sol edebiyatın ve tarihin hafızalardan silindiği ülkemizde tarihi açıklama yapmadan maksadım anlaşılamayacağı için özet tarihi bilgileri tarihi bilgisi kıt veya unutmuş olanlar için önceden izahat vermeyi uygun buldum.
03 Kasım 2002 seçimleriyle AKP’nin iktidara gelmesiyle AKP’ye en ciddi muhalefeti elinde bir televizyon, bir dergi, bir gazete bulunduran Doğu Perinçek’in şahsi malı olarak görülen İşçi Partisi verdi.

Partinin yayın organlarında ilk boy gösteren muhalifler, iktidar partisi tarafından “Rusya’cı” olarak nitelenen generalinden Albayına emekli subaylardı. 2007 Aralık’ında “TSK’yı Çağdaş Savaş Teknikleri olan Gerilla Savaşında” eğitmek ve Modernize etmek amacıyla cunta şefi Kenan Evren ve ABD ortaklığında kurulan PKK örgütünün, akşamüstü ve öğlen vakti aralıkla yaptığı iki saldırıda 25 askeri şehit etmesinin ardından RE.T.E’nin gerçekleştirdiği ABD ziyareti dönüşünde başlatılan 2008 yılı başlarındaki Ergenekon tutuklamalarıyla bu askerlerin bir kısmı Silivri Koloni Esir Kampına doldurulmaya başlamalarıyla hükümete muhalefet hızlanarak sürdü.

Elbette bu tutuklamalarda İşçi Partisi başkanı Doğu Perinçek de kampa kabul edilen torpillilerdendi (!)
İşçi partisinin “Atatürk ve Devrimlerini Savunma” ilkelerine Atatürk’ün kurduğu “yarı bağımsız T.C.’yi”  1939 Mayıs başında imzaladığı “İngiltere Türkiye Kredi Antlaşmasıyla”  tamamen “İngiliz Mandası” (Sömürgesi) yapan ve bunu ABD, Fransa, İtalya ve Almanya ile tekrar eden İsmet İnönü’nün teslimiyetçi siyasetlerini, tamamen ABD’de eğitim görmüş subaylarca ve gene ABD’nin projeleri ile gerçekleştirilmiş 27 Mayıs Cuntasını savunmak da vardı.

Öte yandan Atatürk’ün hiçbir izini taşımayan ve sadece İsmet Paşa’nın şahsi malı haline gelmiş olan CHP’ de “Atatürkçülük” adı altında “İsmet paşanın teslimiyetçi” siyasetlerini savunmayı iş edinmişti.

Libya'da Kaddafi sonrası "Ilımlı İslam Namazı!
Allah'ı ABD bunların!
AKP’ye “Ilımlı İslâm Devrimi” yaptırmaya kalkan İngiliz-ABD koalisyonu, bu ülkede kimleri başa getirdiğini iyi bildiğinden, eski “işbirlikçilerinin” de açıklarını iyi biliyordu. Bunları AKP’nin eline teslim ettiği görsel ve yazılı basına verdikçe bizim sözde “antiemperyalist, bağımsızlıkçı, Atatürkçü” asker ve sivil tayfasının Atatürk’ün ölümünden PKK olaylarındaki işbirlikçiliklerine kadar bütün kirli çıkıları da açılıyordu. Bu da yetmiyordu ve Genelkurmay başkanı olan kişilerin başbakan RE.T.E ile yaptıkları her “haftalık görüşmenin ardından” yeni bir “Ergenekon dalgası” adı altında tutuklamalar başlıyordu ve AKP de %37’lerden  %49’lara uzanan bir yükseliş grafiğine ulaşarak ülkenin “tartışılmaz siyasi partisi” oluyordu.

Bu tespitler ışığında düşündüğümüzde AKP ve emperyalizme muhalefet eğer İşçi Partisi ve CHP’ye kalsaydı hele o Irak’ın işgal edildiği, “sansür v.s. türü baskıcılığın zirve yaptığı” dönemlerdeki şartlar içinde 2012 genel seçimlerinde AKP’nin oy grafiğinin  %90’a yükselmesi işten bile değildi.

Çünkü AKP, 30 yıldır sürdürülen “TSK’nın Terörle eğitimi” projesinin meyvelerinin toplanacağı  “hasat projesi” kapsamında iktidar edilmişti. ABD ve batılı Haçlı Orduları Türk ve Müslüman dünyasını işgal edecekti, “NATO Üyesi” sıfatıyla Türkiye de emperyalist güçlerin çıkarlarının bekçiliğini bu eğitilmiş ordusuyla yapacaktı.
Hem de soykırımcı batılı güçlerin zalimliklerinden de onları “koruyan güç” olacaktı. Proje iyiydi. Fethullah Gülen bunun için “Ilımlı İslâm projesinin” dini, ruhani önderi edilmiş, yaklaşık 200 ülkede okullar açması sağlanmıştı.

Her şey tıkır tıkır yürüyordu, Silivri Koloni Esir Kampıyla sözde ABD karşıtı, Rusya’cı subaylar ve yandaşları sahneden çekilmişti, yıllardır sürdürülen “asker baskısından “ halk kurtarılıyordu, özgürlükler geliyordu.

Bu başlangıçların yaşandığı zamanlarda halka güvenini yitirmiş, umutsuz eski “solcuların” sustuğu, bir şekilde satın alınmış veya korkutulmuş Üniversite ve basın gruplarının seyirci olduğu, AKP’nin her gün yayınlanan video, ses kayıtları ve resmi belgelerle yeni bir asker-sivil sözde Atatürkçü tayfanın rezaletleriyle panayır balonu gibi göklere çıkarıldığı dönemde ilk farklı yazıları “Keykubat .Blogcu.com” da ben yazdım.
Bunlarda ne mi yazdım?
1-      Doğu Perinçek, 1961’den 1968’e kadar “işçi statüsünde” gittiği Almanya’da “hiçbir işte çalışmadığı” halde ne yapmıştı?
2-      Behice Boran ve M.Ali Aybar’ın T. İ. P’sini 1968’de gelir gelmez “Maoculukla” nasıl bölmüştü?
3-      Osmanlı kalıntısı Müslüman bir ülkede “sol’un gelişmesi zaten zor bir olayken, 1924’ lerde İngiliz kontrol bölgesine verilmemizin ardından Trabzon sahilinde katledilen ilk “sosyalistler” ile başlayan “sol düşmanlığı” bilinirken, “bölücülük yapmak” kime hizmet edecekti?
4-      Tamamen emperyalizme hizmet eden, Türk soluna hiçbir faydası olmayan Perinçek’in “Maoculuğu” onun C.I.A. ajanlığını gündeme getiriyordu. Bu bağlamda Almanya’da C.I.A ve Alman istihbaratından eğitim almış mıydı?
5-      1950 başlarında henüz NATO’ya üyelik başvurumuzun ret edilmesine rağmen Kore’ye salakça asker göndermemiz ile başlayan TSK’nın “NSK-Nato Silahlı Kuvvetleri”  haline getirilmesi, ABD ve Avrupa devletlerinin ordudan M.İ.T’e devletin mahrem teşkilatlarında yapılanmasıyla devlet zaten tasfiye edilmişti. 17 yıl önce “İslam Kürdistan’ı” ve Dersim Cumhuriyeti kurmak için savaşan ve yarım milyon vatandaş-askerimizin kaybına neden olan ve bu yüzden idam edilen veya sürülen, sürülürken de “Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya yemine eden”  isyancı Kürt, dinci işbirlikçi papa, haham imam tayfası ve yandaşları devleti teslim almışlardı. Ordu denilen yapılanmanın başında da işte bu tayfalar vardı. Ha Nurcu ha Solcu, ha Alevi ha Sünni. Her ikisi de 16. Yüzyıldan beri Hıristiyan Batılı devletlerle işbirliği yapan isyancı tayfalardı.

Süryani başbakan RE.T.E. en sağdaki PKK Bayrağı ile

6-      Silivri Koloni Esir Kampı tiyatrosu neyse onu “düşman” gören AKP de aynısıydı.
7-      Ergenekon adının Türk tarihi ile bir alakası olmadığını, Amerika’nın Cumhuriyetçi Partisinin faaliyetlerini temsil eden “ER GEorge NEo CONservatist Movement =ERGENEC(K)ON(” Aziz Corc Muhafazakâr Hareketi) adlarının başlarından alınan harflerin birleştirilmesinden ibaret olduğunu, halkımızın gene vatanseverlik duygularının istismar edildiğini yazmıştım.
8-      Hem Silivri tutuklularının hem iktidarın hem de muhalefetin bu projede birlikte olduklarını sürekli işlemiştim. Bunun yanında da tutuklanan Silvri Koloni Kampı sakinlerinin de bu projenin “inandırıcı olması” için gerektiğinde “öldürülmelerinin” de mümkün olabileceğini, bu yüzden onların tutukluluklarında yapılan “hukuk istismarlarının” yanlış ve mevcut hukuk sistemimizin dışında “ABD emriyle” tutulduklarını da işledim. Onlar için de adalet istedim. Ama onlar asla hiçbir vatansever için “adalet istemeyen, asmayalım da besleyelim mi diyenler” olmalarına rağmen.

9-      Bir ara üniversitelerde öğrenci eylemleri kışkırtıldı ve “Hoş gelmedin Anarşi” başlığıyla yayınladığım yazı ve ardıllarıyla geçmişte 1980’e kadar gençliğimizin anarşi olaylarında harcandığını, 30 yıldır terör olaylarıyla kıyıldığını, böyle giderse yakında ülke nüfusu içinde genç kalmayacağını vurguladım. Aklıselim insanların destekleriyle bu proje de rafa kaldırıldı.

Yazdıklarım konuların kısaca özetleri bunlardı ve duyarlı insanlarımız bu uyarıları sahiplendi ve vicdanlarıyla birleştirdiler, kendi dağarcıklarını ve karizmalarını eklediler sonunda ülkemiz yeni bir “anarşi” tehdidinden kurtarıldı. Sağ olsunlar.
İşte bu olayların ardından “pasif eylemci”  (askeri güç kullanmayan) gençlik örgütü anlayışında TGB gibi gençlik yapılanmaları ortaya çıkmaya başladı.

Özellikle TGB “her siyasi düşünce ve inanışa ait antiemperyalist gençlik hareketi” olarak ortaya çıktı. Bir zaman sonra onları misafir edebilecek başka bir görsel ve yazılı basın olmadığından haliyle İşçi Partisi tarafından kucaklandılar ve desteklendiler.
Dört gün önceki 19 Mayıs 1919 Büyük Diriliş Yürüyüşünün organizasyonunda da çok çabalar sarf ettiler. Hepsini ayrı ayrı kutlarım.

Buraya kadar her şey rayında. Asıl sorun, yürüyüşe katılan her kesimden vatansever insanımızın bazılarını kıracak birkaç söyleme imza atılması oldu. Bunu da onlara ağabeylik, önderlik yapan Ulusal Kanal’ın defeatle tekrarlaması oldu.
Dün akşam da (23. Mayıs. 2012 00.01’den sonra) tekrar yayınlanan Aslan Bulut’un da katıldığı programda programın hanım sunucusunun da “Ulusal kanal ve TGB’nin düzenlediği 19 Mayıs...” ifadesini, MHP’li vekilin buna “Orada Ülkücüler de vardı” itirazından sonra tekrar edilmesine şahit olmam beni üzdü bu yüzden bu kadar yazmak zorunda kaldım.

Eğer “Atatürkçü isen, eğer devrimci isen, eğer vatansever isen eğer Müslüman ve antiemperyalist isen, eğer bu topraklarda yaşayıp da ayağını bastığın toprağı emperyalist işgale karşı savunmak için bir şeyler yazıp çizip, örgütlenmeleri teşvik etmişsen ve aktif yer almışsan bununla gurur duymak hakkındır. Ama oraya katılanları “onları ben topladım” diyerek halkın tepkisini kendine mal edersen, onların yüreklerindeki mücadele azimlerini hiçe sayıp “senin koyunların” olarak görürsen sen o davaya en büyük ihaneti etmiş olursun.

Görünüşte küçücük bir şeydir ama “sinek küçüktür, mide bulandırır” misaline döner iş.
Evet Ulusal kanal ve TGB eğer ülkemizde oynanan senaryonun bir şekilde “işbirlikçisi, atanmış muhalefeti” değillerse böyle “havalanmaktan, havalar girip şişinmekten kaçınmalıdırlar. Millet zaten cunta baskılarıyla öylesine sindirilmiş oldukları halde bu katılımı ben olağanüstü olarak yorumluyorum. Lütfen “egomuzu tatmin edelim” derken şişinip havalar uçmayalım ve halktan kopmayalım.
Yoksa Yezidi Yaratılış Mitindeki Âdem’e döneriz.

Adem'e "vıdı vıdı vıdı" diyerek
delik açan Ağaçkakan.
Hani, tanrı Âdem’i yaratmış ama vücuduna boşaltım sistemi kurmamış. Çünkü yedikleri atık oluşturmuyormuş. Ancak Âdem, meraktan yasak meyve buğdayı yiyince birden karnı şişmiş, şişmiş göklere yükselmiş. Halini gören tanrı durumu kavramış ve bir ağaçkakan kuşu gönderip dibine bir çıkış deliği (anüs) açtırmış ve Âdem de aşağı böylelikle inmiş.
Âdem’in o hatası yüzünden günde üç öğün yesek doymuyoruz ve tatmin edilemeyen açlığımız yüzünden halen karın tokluğuna kölelik etmekten kurtulamadık.

Size de bir ağaçkakan gönderilebilir ve havanız indirilebilir.
Bu günkü sayfalarına baktığımda ağaçkakan uğramış diye düşündüm.
Lütfen kimse şahsi hesapları yüzünden insanımızın özgürlüklerine, vatansever mücadelesine ket vurmasın, bölücülük yapmasın!

Sözlerimize dikkat edelim. Eğer yukarıdaki ifade yerine şöyle denseydi;
-Ulusal Kanal ve TGB, 19 Mayıs 2012 Büyük Diriliş Yürüyüşünün gerçekleşmesinde çok çaba harcamıştır. Çabalarımıza destek veren, bizleri yalnız bırakmayan bütün halkımıza, sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere teşekkür ederiz!
Bu  günkü TGB sayfası
Denilseydi bu tartışmalar hiç olmazdı inancındayım.
Halkın güvenini istismar etmek böyle basit bir “ruhsal tatmin duygusuyla” da olabilen bir şeydir.
Her şeyimize dikkat edelim de “ağaçkakan” kuşuna delik açtırmak zorunda kalmayalım, malum zararları ortada!
Her ne kadar sürç-ü lisan ettikse af ola! Takdir okuyanındır!


Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc