AKP SAHTE DEMOKRAT
Cumhuriyetin kuruluşundan beri,sömürgeci batılı devletlerin destekleri ile ayrılıkçı,Kürtçü,Pontusçu,saltanatçı,hilafetçi bahanelerle isyanlar çıkaran köktendinci İslami Kürdistancı Nurculuk hareketi,14 Mayıs 1950 seçimlerinin ardından çıkarılan af yasası ile Demokrat Parti içinde iktidara taşınmıştı.
İkinci dünya savaşının şartları altında geçen 11 yıl'ı "
İsmet paşa diktaötlüğü" olarak tanımlamışlar ve "ö
zgürlüğü getirenler "olacaklardı.Geçen beş yıl içinde,İsmet paşayı aratan sansür,baskı,solcuyum diyenleri idam edilmesi gibi yasakları getiren kanunlar çıkardılar. Amerikalı askerlerin işgal ordusu gibi davranışları halkı bezdirdi,eğitimde,basında yasaklar,gazete kapatmalar haddi aştı.Özgürlük asla gelmedi.1961 askeri darbesinden sonra "5" yıl İsmet paşa gene hükümet oldu.
1961’lerde Almanya ve ardından diğer Avrupa ülkelerinin işçi istekleri doğrultusunda, özellikle Atatürk
döneminde çıkarılan bu isyanlara katılımın yoğun olduğu bölgelerden seçilenler Almanya ve sırasıyla diğer ülkelere işçi olarak gönderilmişlerdi.
O tarihten bu yana,batılı devletler işçilerimize asla “dini dayatmalarda bulunmamalarına rağmen”,ülkemizden kökenleri gene bu isyanlara dayanan sözde bir takım din adamları gönderilmiş ve bunlar sözde “işçilerimizin ve çocuklarının dini eğitimlerine katkıda bulunmak” bahanesi ile bir takım örgütler kurmuşlardı.
Bu örgütler 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Karases lakaplı C.KAPLAN gibi bir takım tiplerin,bir takım bahanelerle buralara gönderilmeleri ile “Anadolu İslam Federe Devleti” kurmak gibi yapılanmaların içine girmişlerdi.
Yıllar sonra ,dönemin başbakan ve sonradan cumhurbaşkanı olan Turgut ÖZAL’ın kardeşi Korkut ÖZAL’ın yakın geçmişte katıldığı bir TV mülakatında,ağabeyinin “
Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti” kavramını savunduğunu açıklamıştı.
İşte bu tür yapılanmaların aslında,Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet düzenini yıkmaya yemin etmiş Sünni Kürt ve Alevi görünümlü Dersim yapılanmalarının devleti ele geçirmelerinin ve yıkma çabalarının doruğa ulaştığını işaret ediyordu.
İşte bu Karases lakaplı Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan’ın ve diğerlerinin oluşturdukları yapılanmaların birisi de “Deniz Feneri Derneğiydi”
İşçilere “paranızı gavurun bankasına vermeyin,faiz haramdır, günaha girersiniz.İyisi mi bize verin size kardan pay” verelim” aldatmacaları,oluşturdukları “faizsiz bankacılık” dümenleriyle işçilerin paralarını toplamışlardı.
Bunlardan birisi gelip Batman’a otomobil fabrikası bile kurmaya kalkmıştı.Paralarının güme gittiğini anlayanlar daha 35-40 yıl öncesinden Alman mahkemelerine başvurmuşlarsa da ne yazık ki giden gitmişti.
İşte bu olayların son aşaması geçen iki yıl içerisinde Alman savcıların başlattığı “Deniz Feneri E.V” davasıydı.
Alman mahkemeleri bu dava konusunda AKP hükümetinden hiçbir destek alamamışlar,başbakanın Almanya seyahatlerinin ardından imzalanan “karşılıklı ticaret ve iyi niyet antlaşmalarının “ ardından bu konu uykuya yatmıştı.
Bu gün Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan bir haber bu
“dolandırıcılık yoluyla haksız kazanç elde etme” konusunu gene gündeme getirdi.
Alman mahkemeleri,bu olayda başbakanın beyinlerinden olan eski RTÜK başkanının “baş sanık” olduğuna karar vermişler.Tebligat yapmışlar ama cevap bekliyorlarmış.Dava cevap süresi dolduğunda başlayacakmış.
İşte o haberden birkaç satır;
Almanya’nın Frankfurt eyaletinde sonuçlandırılan ilk Deniz Feneri davasında, “asıl failler” olarak tanımlanan ancak haklarında dava açılması için Türkiye’den dosya beklenen Zekeriya Karaman ve Zahit Akman’a ilişkin olarak yürütülen adli süreç tamamlandı.
Zekeriya Karaman ve Zahit Akman artık resmen sanık.
Frankfurt Mahkemesi Deniz Feneri Hakimi Wienz şu açıklamaları yaptı: “Frankfurt Mahkemesi’nde yeni bir Deniz Feneri davasının sanığı oldukları Zekeriya Karaman, Zahit Akman ve diğer sanıklara tebliği edildi. Tebligatımız ellerine ulaştı mı, bunu henüz bilmiyoruz. Tebligatın ellerine ulaşıp, ulaşmadığını İlgili görevli mesai arkadaşlarım sordum. Ancak onlar da, tebligatın sanıkların ve avukatlarının ellerine ulaşıp ulaşmadığı konusunda bir bilgilerinin henüz olmadığını ifade ettiler.”
Aslında dinle işleri sadece halkı sömürmekten öte gitmeyen AKP,tarih boyunca din rejimlerinin yaptığını tekrar etmektedir.
İnsanlar,devlet destekli bir kültür olan dine “doğuştan sahip olurlar”.Asla seçim şansları yoktur.Dayatılan bu inanca uymayanın toplumda yaşaması da olanaksızdır.
|
Türkiye Partisi başkanı Ahmet Kuzu |
Örneğin,Yahudilerde dine inanmayan toplumdan atılırdı,veya öldürülürdü,eski Roma’da,dine inanmayanlar ve “ateist” olarak tanımlanan “tek tanrılı inanca sahip olanları” imparator Neron’un hamam sütunlarına bağlatıp,üzerlerine domuz yağı sürdükten sonra ateşe verdiğini, onların çığlıkları arasında sapık cinsel ilişkilere girdiğini tarih yazmaktadır.
İran’ın dini baskısından kurtulmak için,önceden sapık ilan ettiği Hıristiyanlık dinini,Grek rahiplerin düzenlemeleri ile aldığı yeni şekille halka dayatan Roma,inançsızlık gösteren,eski inanç bağımlılarının beylerini,dini önderlerini öldürüp cesetlerini iki yüzyıl kadar kiliselerin önünde halkı yıldırmak için kullandı,ağır vergilerle de “asil tabakayı" yeni dine mecbur etti.
|
"Kara ses" Cemaletin KAPLAN |
Hz.Muhammet,vergi vermek savaşlara katılmak istemeyen Bedevileri, Yahudileri, Hıristiyanları çok ağır cezalandırdı,Hz.Ömer’in komutanı Haccac,Güney Türkistan’ı işgal ettikten sonra İslam’ı kabul etmeyen Türk beylerini ve dini önderlerini Hotel,Semerkand gibi şehirlerin giriş ve çıkışlarına sağlı-sollu kurduğu 24 kilometre boyunca uzanan darağaçlarında yıllarca ibret için sallandırdı,Cürcan’da esir aldığı 50.000 Türk’ü aynı anda ,dere yatağında keserek kanlarıyla değirmen çevirip,un öğüttü ve intikam ekmeği yedi.
Bütün malları elinden alınan Türkler,daha sonra, Cuma namazlarına katılmaları halinde birer altın harçlıkla teşvik edildiler.”Kehf Suresi ayetlerine göre, ”mecüc-cüce-şeytanın askerleri” olarak tanımlandıklarından acımasızca soykırımlara,tecavüzlere uğradılar.
Bütün bunlar,dinlerin aslında halka değil,devleti elinde bulunduran siyasi mekanizmaya hizmet eden,halkı köleleştiren,sömüren,tercih hakkını ortadan kaldıran,yok eden özelliklerini ortaya koymaktadır.
Cunta+ABD+köktendinci yapılanmanın işbirliği sonucu “Şiir Mağduriyeti” ile öne çıkarılan ve 03.Ekim 2002 seçimleri, işbirlikçi basının destekleri ile de hükümet edilen,”DİNİMİZİ YAŞAMAK İÇİN ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ,HERKESE ÖZGÜRLÜK,CUNTAYA YARGILAMA, REFAH,DEMOKRATİK BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ,DEMOKRASİ, EŞİTLİK” sloganları ile halkı işleten AKP, en son Anayasa halk oylamasında da bu sloganları kullanmış,sözde,92 yaşına gelmiş Kenan Evren’i sembolik de olsa yargılayacağını vaat ediyordu.
Ama olanlara bakınız ki niyetlerinin bu olmadığını kendileri gösteriyorlar.Cuntacıları yargılamak şöyle dursun, geçenlerde,yandaş medyalarında çalışan,önceleri Kemalist,şimdinin “Basına Sansür isteyen” hükümet şakşakçısı gazeteci Yiğit BULUT’un bu isteğinden 15 gün geçmeden,Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İnternet medyasına yönelik düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunu belirterek, ''Basın Kanununa ek bazı maddelerle, bu sınırsız ve sorumsuz alanı da düzenlememiz lazım. Eminim, İnternet medyasıyla ilgili hukuki bir düzenlemeyi sizlerin önüne getirebileceğiz'' dedi.
Sosyalist basın yayın organlarında görev alan basın mensupları hakkında çok fazla sayıda davanın bulunmasına ise:
''Dedim ki sadece basın mensubu olmak, kimseye suç işleme imtiyazı vermez. Cezaevlerinde tutuklu, hükümlü bulunan, ama adı gazeteciye çıkmış, gazetesinin ismini bile duymadığınız, adresini aradığınızda yerini bulamadığınız öyle mevkuteler var ki... Onun mensubu olan, gazeteci sıfatı taşıyan bu kişinin suçu, adam öldürmek, terör örgütüne üye olmak, terör örgütünde eylem yapmak. Sıfatı gazetecidir, hoş mu bakacağız? Bir milletvekilinin bir insanı öldürmesi karşısında ne düşünüyorsak, burada da onu düşüneceğiz.”
|
Okumak için resmi tıkla |
Sözde cuntanın baskıcı rejiminden şikayetleri öne çıkararak,mağdur edebiyatıyla iktidar olanlar ve her daim bunu halkın önünde kullananların aslında,cuntacılardan daha da baskıcı,yasakçı oldukları ortaya çıkmıştır.
Adnan Menderes'in sansürcülüğübunlarda da aynen hatta fazlasıyla görülmeye başlanmıştır.Referanduma 17 gün kala bir şekilde"
TACI HAINE GIYDIREN MILLETIN KANI DINMEZ" blogum silindi ve 47 gün sonra iade edildi,ama artan okurları kayboldu.Halen de sayfaların akışından da göreceğiniz gibi bu blogum da engellidir.
Bu “YouTube “ yasağına neden olan “Atatürk aleyhine video” bahanesine de inanmıyorum. AKP’li hükümetin bakanlarından vekillerine verdikleri beyanlarda,İnternet’e düşen fıkra olaylarında o videolardan daha çok Atatürk düşmanlığı yaptıklarını görmekteyiz.
Başta başbakan,Fethullah Gülen,Deniz Feneri davaları ile hükümet aleyhindeki videoları halktan gizlemek için birisine böyle bir Atatürk’ü aşağılayan bir video yaptırdıkları bana daha mantıklı görünüyor.
İnanmazsanız YouTube’a girin ve Atatürk aleyhine birkaç video var,Atatürk’ü bilenler de zaten onlara inanmazlar.
Ama AKP ve hükümet aleyhine o kadar çok video var ki bana hak vereceksiniz.Bilmeyenler “antisansürsüz” yazıp oradan indirecekleri bir program yardımı ile rahatça girebilirler.
Her zaman yazdığım gibi,din ve dinciler kendilerinden başka ideoloji tanımazlar.Her zaman “mağdur ve takiyye (hakim olan inançtan görünen)” ile yer tutar,sonra da kendilerini koruyanları en başta keserler.
Roma’da ilk Hıristiyanların,Mitraistlerin aralarında girerek 26 Aralık Mitra’nın doğum günü kutlamalarında “Hz.İsa da bu gün doğdu” diyerek kendilerini şirin gösterirlerdi.Oysa,Hıristiyan araştırmacılara göre İsa'nın doğum tarihi "25 Ekim" idi.Bu gün bile "26 Aralık'ta kutlanan Noel yortuları bu takiyyeciliğin değiştirilememesindendir. (George Barbarin-Büyük Piramitin Sırları,J.CAMPBELL-Tanrının Maskeleri-Batı Mitolojisi)
Mitraistler de farklı inançlara saygılı olduklarından onları Neron’un ve ardılı imparatorların zulümlerinden korurlardı.
Ne zaman Hıristiyanlık (İ.S.325) Roma’nın resmi dini olur,o vakit,bütün Mitraistleri tapınaklarına doldurup hepsini diri diri yaktılar,mallarına el koydular.
Humeyni ilk olarak,kendisine destek olan,Şah’ın faşist örgütünün Azerilere karşı soykırımcı-düşmanca saldırıları yüzünden kendisini destekleyen Azeri ve Fars solcuları yirmişer yirmişer idam ettirdi.
AKP’nin farklı bir niyeti olmadığı ortadadır.
Atatürk’ün bahşettiği,değerini bilmediğimiz kıymetli haklarımız,özgürlüklerimiz her gün çıkarılan yasalarla alınırken,Türban konusu” gibi sahte gündemlerle” meşgul edildiğimizden giden haklarımızın farkında değiliz.İspanya,Fransa, Yunanistan,İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinin emekçilerini örnek alarak “haklarımızı korumak ,için” onurlu bir mücadele vermedikçe,2011 seçimlerinin ardından daha aç,daha güvensiz,daha köle bir toplum olacağımızı şimdiden kabul edebiliriz.
AKP ve dini rejimleri savunan bütün işbirlikçi siyasi partiler sahte demokrattır.Herkes bunu kafasının bir yerine yazmalıdır.
Adilyargıç/keykubat