Dün akşam, Uğur Dündar’ın
programına katılan CHP Yalova
milletvekili Muharrem İnce kendisinin, diğer muhalefetin ve bürokrasiden
basına hiç kimsenin göremediği bir gerçeği açıkladı.
Neymiş o gerçek?
AKP’nin 2007’lerden itibaren kamu
kurumlarında örgütlenmesinin gerçek amacının, Atatürk rejimini tasfiye
aşamasında, ordunun ve AKP siyasetlerine karşı olanların tasfiyesinde
kullanılmak üzere yapıldığını kestirememişler.
Muharrem İnce, geçen yıl erken
toplanan CHP kongresinde, bastırsa CHP genel başkanlığını alacağını göremeyip,
başkanlığı elleriyle Kemal Kılıçdaroğluna teslim ettiğinde de, partinin Atatürk
partisi olmaktan çıkıp, Müslüman görünen muhtelif Hristiyan mezheplerine ait
dini gruplardan ve PKK’nın militan kadrolarından oluşan Kripto Ermeni partisi
olacağını da kestirememişti.
Bu onun en önemli basirestsizliklerinden birisiydi.
Bireyin, tarihi ve güncel olayları
inceleyerek gelecekle ilgili doğru tespitler yapmasına “Öngörü” eski Türkçe ile
de “Basiret” denilir.
Öngörüsü çalışmayan, gelecek
olayları kestiremeyen, bu yüzden sürekli başarısızlık yaşayanlara verilen ad
“Basiretsiz” dir.
“Basireti bağlanmış” şeklinde
deyim olarak kullanılır.
Bu halktan biri için kendini
ilgilendirdiğinden sosyal tehlike oluşturmaz. Ama basiretsizlik veya “basireti
bağlanmışlık” devletin iktidar ve muhalefet partilerinde, bürokraside yaygın
hale gelmişse bunun nedenleri ciddi olarak araştırılmalıdır.
Devlet büyüklerimizin
basiretsizliklerini aklımda kaldığı kadarıyla sıraladığımda, bu
basiretsizliklerin devletin bağımsızlığından, halkımızın haçlı askeri,
ülkemizin sömürge edilmesine uzanan sonuçlarını da belirlediklerini
göreceksiniz.
1-İsmet İnönü ve yandaşlarının
basiretsizlikleri veya ihanetleri;
Antiemperyalist siyaset izleyen, SSCB himayesinde bir Türkiye yapılanmasının getirdiği
devrimleri geri sardıran ve İngiliz himayesinde yarı sömürge devleti savunan
İsmet paşa-Nurcu/Kürtçü anlayuışın uygulanabilmesi için Atatürk’ün zehirlenerek
öldürülmesi ve, 11 Kasım 1938 günü yapılanb darbeyi takiben “Tek Adam İsmet
paşa” hükumetinin, 12 Mayıs 1939’da İngiltere Türkiye Kredi anlaşmasıyla
devleti İngiliz, sırasıyla bu anlaşmayı diğer haçlılarla imzalayarak, haçlı
sömürgesi haline getirmesidir. Bu yaptığının basiretsizlik olduğunu 27 Mayıs
1960 darbesi sonrasında, Türkiye’nin NATO’nun 1.Derece Savunulacak Ülke
kategorisinden çıkartılması üzerine olası SSCB işgali korkusunun telaşıyla
üniversitelerde ABD-Batı karşıtlığına dayalı solcu akımları kurması karşılık
olarak ASALA’nın kurulup saldırtılmasıyla sonuçlanmıştır.
Bunu PKK takip edecektir. İsmet
İnönü’nün bu basiretsizliği devlete bağımsızlığını kaybettirecektir.
2-İsmet paşa ile Adnan Menderes’in
NATO müracaatları, her ne kadar 1943 Kahire toplantısında İsmet paşa’ya
Churchil-Roosevelt taraından telkin edildiyse de A.Menderes’in Kore’ye asker
göndermesi, ABD’nin yalan vaatlerine kanmasının karşılığını 1956’da görmesi,
1958’de SSCB’ye yanaşmasının karşılığını 27 Mayıs 1960 darbesi ile darağacında
sallanarak görmesiyle sonuçlanan basiretsizlik.
3-Bülent Ecevit-Necmettin
Erbakan’ın, İsmet paşa ile Adnan Menderes’in asla sokulmadıkları “Kıbrıs
tuzağına düşme basiretsizlikleri ve bunu kahramanlık olarak satmaları büyük
basiretsizliktir. Bu günlerde bu basiretsizlik hükumet, basın, yayın
organlarınca detaylarıyla işlenecektir. Veya, bulaşılması gibi, Kıbrıs’ın elden
çıkması da başarı olarak kakalanacaktır.
4-1968-1978 Sağ-Sol öğrenci olaylarının ülkemize
bulaştırılarak, devletin üniversitelerinden ortaokullarına akdar bulaştırılan
ayrımcılık ile yalnızca, “Osmanlı ve cumhuriyet tarihinin en eğitimli, hırslı,
vatansevere eğitimini almış gençliğini 12 yıl boyunca tüketmesi, yetmezmiş gibi
1980 darbesi ile bu harcamaya idamlar, işkenceler ile devam etmesidir. Kendi
halkına düşman bir devlet yapılanmasının basiretsizlikleri bunlarla da bitmeyecektir.
5-Geçmiş 12 yıl boyunca asla
halktan, gençlikten iltifat görmemiş, uyuz, ırkçı, Amerikancı, faşist Kürt
Abdullah Öcalan Ermenisine, Kenan Evren-T.ÖZAL-ABD pazarlığıyla M.İ.T’in
kullanılarak PKK’nın kurdurulması, cezaevlerindeki solcu Kürtlere “Kürtlüklerinden
dolayı işkence yapılıyor havası” verilerek devlet düşmanı edilmeleri,
cezaevlerinden salınarak PKK’ya katılmalaya teşvik edilmeleri basiretsizliğinin
bu gün sonuçları ortadadır. PKK’nın “Solc Kürtçü eğilimli” kurulmasında payı
olduğpunu söyleyen prof. Yalçın Küçük’ün de “Pkk’yı SSCB-ABD dengesine göre
kurduk, SSCB’nin çökeceğini öngöremedik” basiretsiziliğinin aslında bir
ihanetin itirafı olmasıdır.
6-ABD derin devletinin ülkemizdeki
yapılanmasınca seçilerek darbe yapması ve hükumet kurması sağlanılan Müslüman
görünümlü Kenan Evren ile Turgut Özal Çemişkezek Ermenilerinin, bölücü
Kürtçülüğü devlet ağzıyla ve olanaklarıyla başlatmaları, özelleştirme adına
devletin kurumlarının elden çıkartılmasına başlanılmasını “ekonmik başarı”
olarak halka satmaları bu gün de AKP’ye kötü örnek olmuştur.
7- T.Özal sonrası ANAP’ın başına,
1915 Ermeni tehcirinden kurtularak o zamanlar Rus Çarlığına bağlı olan
Gürcistan’a sığınan Süryani, Ermeni isyancıların* Batum’a ve Rus işgalinde 60
yıl kalan Rize ‘ye yerleştirilmiş asilerden gelen Mesut Yılmaz’ın içinde
bulunduğu hükumetlere devletin teslim edilmesi ve aynı grup asilerden olan,
yapacakları daha 1992 İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında görülen Recep
Tayyip Erdoğan ile devletin tasfiyesine taç giydirilmesi basiretsizliğidir.*(
Gürcistan’ınAvrupa parlamentosuna verdiği 2003 Gürcistan Azınlık Raporu Tıkla)
8-R.T.Erdoğan’ın ona çok karşı
olması gereken CHP desteğiyle siyasi yasaklarının kaldırılması basiretsizliği.
9-Muhalefetin, Ergenekon
komplosuna rağmen 2009’a kadar hiç bir şeilde muhalefet yapmaması ve hükumet
sıkıştıkça destekten kaçınmaması basiretsizliği.
10-1946 yılında Pembe Köşk’te
İsmet İnönü-Celal Bayar-Adnan Menderes arasında yapılan “Şike=Muvazaa”
gereğince CHP’nin iktidarı Nurcu-Işıkçı Sünni İslam olarak bilinen Ortodoks
Hristiyanlardan dönme tarikatlar hükumetine teslim etmesi ve hükumet olmak için
çaba göstermemesi. 1923-1950 arası 27 yıllık kuruluş dönemi hariç CHP, 1962-65
arası “3” yıl, 1972-74 CHP-MSP “2” yıl, 1979 “1” yıl toplam “6” altı yıl dışında
iktidara oynamaması, aynı yapılanmaya devleti teslim etmesi basiretsizliğidir.
11-AKP’yi iktidara taşıyanların,
2003 Irak işgaline dair TBMM kararı, 2008 Gürcü-Rus savaşını, 2011’de Libya,
Suriye işgallerinde devlete işgalci NATO devletlerince verilecek “muharip güç
görevini” öngöremediklerinden üstü çizilen R.T.Erdoğan’ın gözden düşmesine
neden olunması, terör örgütlerini destekleyen ülke durmuna düşülmesi
basiretsizliği.
12-Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın
emriyle başlatılmış, ABD karşıtı ordu, siyaset, basın mensuplarının tasfiye
edilmesi operasyonlarının büyük hata olduğunun herkesçe yazılıp çilip,
yüzlerine söylenmesine rağmen ısrarla yürütlmesi. Yıllar sonra R.T.E’nin
“Kandırıldım” diyerek basiretsizliğini itiraf etmesi.
13- Atatürk rejimini ve cumhuriyetini
korumak adına darbe ve muhtıralarla devletin işleyişinden gençlerin
katledilmesine kadar her türlü ihnaete sebep olan ordunun nedense hep Atatürk
rejimini ve cumhuriyetini yıkmaya yemin etmiş, Şeyh Sait, Dersim
isyancılarından Ermeni tehcirinden, cumhuriyet dönemi mübadelelerinden
kurtulmak için “Müslüman olmuş, ama devleti yıkmaya yemin etmiş” Yezidi
Kürtleri, Gregoryen Ermeni, Ortodoks Rum ve Süryani döenmelerine devleti teslim
etme basiretsizliği veya ihaneti.
14-2015 Haziran genel seçimlerine
katılan bütün TBMM içi ve dışı mecise girmeleri düşünülen siyasi partilerin
tümünün de 13. maddedeki azınlıklardan oluşturulan üyelerden mürekkep olmaları
ve 2018 yılına kadar devleti “konsensüs ile tasfiye edecek” koalsiyon
yapılanmasının seçileceğini görememe basiretsizliği.
CHP Yalova milletvekili Muharrem
İnce’nin devlet ve siyasetiçindeki basiretsizliği itiraf ederken söylediği
“Kimse AKP’nin TÜBİTAK örgütlenmesini delil karartmada kullanacağını göremedi
ben de dahil” demesindeki basiretsizliğin bir daha tekrar edilmemesi için ben
uyardım.
Kimse uyarmadı denmesin.
Zira emperyalizmin hedefi Büyük İskenderden beri değişmemiştir. Değişen sadece zaman, insanlar ve işgal araçlarıdır.
Kimse basiretsizlik mazereti üretmesin.
2015 Haziran seçimlerinde, AKP hükumetinin yıkılarak yerini koalisyona bırakacağı, devletin 1918 yılına kadar tasfiyesini de bu koalisyon hükumetinin ve dışarıdan sokulacak Vatan Partisi gibi ufaklıkların da katılımının sağlanarak “konsensus ile rejimin ve devletin parçalanağı” görülmektedir.
|
Oysa ihanetler resmen ilan edilmişti |
2015 seçimleri, TBMM içi ve dışından meclise sokulacak zıt görüşlere sahip ama aynı kripto azınlık yapılanmasına mensup “dindar, kindar kripto gayrimüslüm yapılanmasının seçimi” olacaktır.
Hepsi, Şeyh Sait, Dersim, Babanzade bilmem ne Kürt adı altında gizlenmiş, Süryani, Ermeni, Rum, Arap isyancılarının “devleti yıkmaya yemin etmiş, bu yemin gereğince sinsice devletin içinde örgütlenmiş oğulları, torunlarıdır.”
Geçmişi asırlar evveline uzanan dindar, kindar gayrimüslümlerin, “Müslüman veya Türk” maskeleriyle devlete ihanet basiretsizlikle açıklanamaz.
Recep Tayyip Erdoğan, "Türgevle çalmaya, çabalamaya devam edeceğiz" diyor.
Bazen Allah söyletiyor" misali kaçırdıkları olmuyor değil. :)