Bu yazıda Türkçe olan metinlerin, yazara ait İngilizce olan bölümleri aynen her tercümeden sonra verilmiştir. Böylece çeviri metinleri ile asıl metinlerin birbirini takip etmeleri, karışmamaları sağlanmıştır. İngilizce bilmeyenler veya okumaya gerek görmeyenler onları atlayarak okumalıdırlar.
JUSTİN MC CARTHY’NİN TURKİSH DAİLY
NEWS DERGİSİNE DİLEKÇESİ
Yazı İşleri Müdürüne Mektup
Turkish Daily News
23 Temmuz 2001
Sayın Yazı İşleri Müdürü,
İstanbul’daki geçen konuşmamı
haber yaptığınız için teşekkür ederim.
Ne yazık ki, makalenizdeki
“propoganda” sözü bazı yanlış anlamaları belirledi.
Makalemde, Türk hükumetine
propagandasını geliştirmesini salık verdiğimi ifade etmiştim.
“Propaganda” sözü, benim
savunduklarıma muhalif olarak değil, Amerika’da anlaşıldığı gibi “yalanları
çağrıştırma özelliğine” sahiptir.
Konuşmamda söylediğim şey, “Benim
önerim çok basittir, yalanları gerçeklerle bozguna uğratmak.”
Karşı yalanlara muhalif olarak
gerekli materyalleri üretmeye başlanmalıdır.
Avrupa ve Amerika’nın
kütüphanelerini, asla gözardı edilemeyecek tamamen gerçek tarihin tufanında
boğun. Gerekli olanlar kitaplar, dergiler, makalelerdir.
Bunlar Türkiye, Amerika,
Almanya’daki bağımsız özel kurumlarca mali olarak desteklenirse daha iyi olur.
Bunların, Almanya ve Amerika’da
yayınlananları Avrupa dillerinde olmalıdır.
Sadece profesörlerce yazılmış, iyi
bilinenlerin üzerinde yoğunlaşmayınız. Halk için olanların da üzerine
yoğunlaşınız.
Özrllikle okul çocukları ve
öğretmenlere ait materyaller üzerinde yoğunlaşınız.”
Soruşturma esnasında hükumet
yayıncılarına onları geliştirmelerinden bahsettim ama Türk hükumetine yalan
söylemelerinden bahsetmedim.
Aslında, Ermeni soykırımı konusuna
muhalefeten Türk hükumetine veya başkasına yalan söyleyin demeye gerek yoktur.
Gerçek tarih yeterlidir.
Turkish Daily News’un ve muhabirinin,
hükumetin yalanlarının avukatlığını yapmadığımı anladıklarını biliyorum ama
Amerika’daki Ermeni milliyetçilerinin şimdi ve üniversitedeki her işimde bana
yazdıkları, “Türklerin yalanlarını söylediğim” için cezalandırılacağımı”
yazılarıyla bildirmektedirler.
Üniversitem, asla böyle bir şey
yapmadığımı bilmektedir.
Ben de Turkish Daily News okurları
ile Ermeni milliyetçilerinin de tarih hakkında asla kimseye yalan söylemeyi
önermediğimi bilmelerini istiyorum.
Saygılarımla
Justin Mc Carthy
Tarih Profesörü
Univ. Of. Louisville, KY
Mektubun İngilizcesi;
Letter
To The Editor
Turkish Daily News
23 June 2001
Dear Editor,
I thank you for your coverage of my recent speech in Istanbul. Unfortunately,
one word in your article, "propaganda," has caused some misunderstanding.
The article stated that I recommended that the Turkish government improve its
propaganda. As it is understood in America, the word propaganda has the
connotation of lies — the opposite of what I advocated. What I said in the
speech was:
“My
suggestion is very simple — defeat the lies with the truth. Start to produce
the materials that are needed to counter the lies. Flood the libraries of
America and Europe with truthful history — so much good history that it cannot
be ignored. What are needed are books, articles, magazines. It would be better
if these were funded by private organizations — by foundations in Turkey,
America, Germany. And it is necessary that many of them be in European
languages and published in Europe and America. Do not only concentrate on the
type of learned books usually written by professors. Concentrate on books for
the public. Especially concentrate on materials for school children and
teachers.”
I
did mention government publications in the question period, stating that they
might be improved, but I never suggested or intended that the Turkish
government lie. Indeed, there is no need for the Turkish government or anyone
else to lie in opposing the so-called “Armenian Genocide.” Truthful history is
enough.
I
know the Turkish Daily News and its reporter understood that I was not
advocating government lies, but Armenian nationalists in America have now
written to me, and to every official in my university, saying that I am
advising Turks to lie, and that I should be punished. My university knows that
I would never do such a thing. I also want the readers of the Turkish Daily
News, including Armenian nationalists to know that I would never lie or advise
others to lie about history.
Sincerely,
Justin McCarthy
Professor of History
Univ. of Louisville, KY
Gobbels Nurenberg’de – 1934
Almanya’ya karşı propagandada en
akıllıca numara, Almanya’yı suçlamak için “hangi düşmanlarımız kendileri için
neler yapıyor” ’du.
Siyasi propagandanın ilkesi hareketliliktir.
Yoğun olarak yayılmayı
amaçlamaktadır.
Halk tarafından anlaşılmak
istendiği için halkın dilini konuşur.
Bazan, çok yaratıcı bir sanatla
karışık olayları ve gerçekleri sokaktaki insanın anlayabileceği kolaylıkla
ortaya koymayı görev bilir.
Esası, halkın anlayabileceklerini bir
kenara koyup, anlayamayacaklarını ortaya koymaktır.
Sorun, özel bir yaklaşım, deliller
ve dilin kullanılmasıyla anlaşılabilir yapmaktır.
Propaganda “sona ermek” demektir.
O, anlaşılmazlığıyla halkı gönüllü
olarak, vicdani gönüllülükle,üstün liderliğin istekleri ve amaçlarına
kendilerini feda etmelerini sağlamayı amaçlar.
Joseph Gobbels
Der Kongres zur Nürnberg 1934 (Munich: Zentralverlag der NSDAP,Frz
Eher Nachf, 1934) Paragraf 130-141
İngilizcesi;
Goebbels at Nuremberg — 1934
The cleverest trick used in propaganda against Germany during the war was to accuse Germany of what our enemies themselves were doing.
...
Political propaganda in principle is active and revolutionary. It is aimed at the broad masses. It speaks the language of the people because it wants to be understood by the people. Its task is the highest creative art of putting sometimes complicated events and facts in a way simple enough to be understood by the man on the street. Its foundation is that there is nothing the people cannot understand, rather things must be put in a way that they can understand. It is a question of making it clear to him by using the proper approach, evidence and language.
Propaganda is a means to an end. Its purpose is to lead the people to an understanding that will allow them to willingly and without internal resistance devote themselves to the tasks and goals of a superior leadership.
Joseph Goebbels
Der Kongress zur Nürnberg 1934 (Munich: Zentralverlag der NSDAP., Frz. Eher Nachf., 1934), pp. 130-141.
TARİHİ GERÇEK
Justin Mc Carthy: “ Zehir ve
Panzehir Olarak Ermeni Terörizmi”’nden alıntıdır;
Kafkaslar ve Doğu Anadolu’da Rusya’nın
geleneksel dengeyi alt üst eden sömürgeci yayılımı tarihi bir gerçektir.
Bütün insanlar acılar çektiler. Çoğunlukla
Kırım Tatarları ile Kafkas Müslümanlarından çok sayıda ölümler ve sürgünler yaşandı.
Eğer bir soykırım mağduru halk varsa onlar da kendi vatanlarında, Büyük Katerina
ile başlayan ve J.Stalin ile imha edilmeleri biten mağdur Kırım Tatarlarıdır.
Hala, “Müslümanları soykırımcı” olarak görmeye istekli olanlar, Müslümanları soykırım kurbanı olarak görmekte gönülsüz davranıyorlar.
Bununla alakalı, arz
ettiğim gerçektir.
O, kahramanı veya kötü adamı
olmayan, Türk ya da Ermeni olup olmadığına bakılmadan sadece mağduru insan olan
bir çok hikayedeki gibi “acı çeken insanın" hikayesidir.
Fakat, hikayenin anlatılmasının
yolu da değildir.
Gerçek bir insan felaketi olmak
yerine, “Kötü Türk-İyi Ermeni” miti olarak çıktı. Mit, Ermenilerin
Çektiklerinin Hikayesi olarak aralıksız anlatıldı. Hikayeler, sıklıkla gerçekti
ama Türklerin çektikleri büyük acılardan aynı eşitlikte asla bahsetmiyordu.
Mit’in genellikle Ermenilere ait
olmadığına ama asırlardır anlatılan eski “Korkunç Türk” mitine daha çok
uyduğuna inanıldı.
Ermeni soykırımı miti, beş asır
boyunca Türklerden korkan Avrupalılara Türk vahşiliğinin sadece bir fazla
örneği olarak göründü.
Ön yargılı olarak, kilise vaazları,
öğrenci sınav belgeleri, halk hikayeleri, doğudan gelen atlılara ait imajlar
içeren ataların geçmişteki korkularıyla beslenerek anlatıldı ve bu yanlı
imajdan Türkler kuvvetle etkilendiler.
Bunları Türkler protesto edip,
Ermeni ölüler için de yas tuttuklarında onlara en ufak bir anlayış ve sevgi
gösterilmedi.
Söylediklerine inanılmadı,
sundukları delillere güvenilmedi ve yakın zamanda Türkler adaletsizliğe karşı
protestolarını kestiler.
Mustafa Kemal Atatürk’ün idaresi
altında Türkler, “Korkunç Türk imajına” karşı, çağdaş bir millet yaratmayı en
iyi silah görerek, yeni cumhuriyetin kurulmasıyla kendilerini meşgul ettiler.
Türkler bu büyük aşamayı başarıyla
geçtiler. Amerika ve Avrupa’daki siyasiler, dış işleri sözcüleri Türkleri
dostları ve müttefikleri olarak ilan ettiler.
Her nasılsa bu Türk sessizliği
Ermeni soykırım mitini öldürmek için birşey yapmadı. İyi eğitilmiş medyadan
oluşan bir Ermeni grubu tek ses olarak “yanlış soykırım resmini” çocuklarını
düşman edecek şekilde öğretmeye inandılar.
Kavradıkları miti güçlendirerek
sürekli tekrar ederek başarılı oldular. Sahte Ermeni soykırımı resimde
görüldüğü gibi oldu.
Elektronik postamda görülen kitabı
bu kağıda yazarken, profesörlerin, yayıncıların yaptıkları gibi gönderilen
metinlerin kopyalarına sınıflamak için sahip olacağımı umuyordum.
Kitap,Arian ve Richard Mitchell
tarafından yazılmış, ABD’de en büyük yayıncı Macmillan tarafından yayınlanmış, “Çağdaş
Ortadoğu ve Kuzey Afrika/Modern Middle East and Nort Africa” dır. Yoğun şekilde
pazarlanıp dağıtıldığını bildiğimden, Ortadoğu hakkında yazan ve ders veren her
profesöre gönderildiği gibi bana da gönderileceğini umuyordum.
Amerikalı Üniversite öğrencilerinden binlercesi bu kitabı kazanmış olabilir.
TİPİK METİNLERDE SOYKIRIM NASIL ÖRTÜLDÜ
Çağdaş Ortadoğu ve Kuzey Afrika,”Ermeni
Feragatı (Armenian Demise)” başlıklı bir bölüm içermektedir, ondan küçük bir
alıntı yapacağım;
“Ermeniler Anadolu’yu geçerek geniş
Suriye çöllerinde güneye ve doğuya doğru yürümeye başladılar. Türk ve Kürt
kuvvetleri onların dinlenmelerine, yemelerine, içmelerine izin vermediler.
Yollarda binlercesi öldü. Bunlar, Fırat kenarında Deyr El Zor’a ulaştıklarında
ölmeyenlerdi.
Ermenilerin çoğu doğuda anında
öldürüldüler.”
Kitap,söylemeye devam ediyor, “Tarihçiler
ne kadar Ermeni öldürüldüğünü belirlemediler”(Bu ifade düşündüklerimden ve
yaptıklarımdan sonra özellikle beni rahatsız etmiştir.) Ermeni ölümleri
hakkındaki bilgi eksikliği, Osmanlı hükumetinin hapsettiği sonra da öldürdüğü
eğitimli seçkin Ermeni yazarları,öğretmenleri, iş adamları ve olay hakkında
yazmış olmaları gereken öne çıkan ruhbanları” ile birlikte sonunda kanıtların
yetersizliğine rağmen yazarların elde ettiği bulgularda “hükumet tarafından
200.000 kişinin öldürüldüğü,tarihçilerin genelde 1,5 milyon Ermeni’nin öldüğü
kabul görmektedir. Ermeniler hakkında yazılan kitapların bazılarındaki bilgiler
yarı doğrudur. Bazıları tamamen yanlıştır. Hiç birisi tam olarak doğru
değildir.
Elbette, ders kitabı yazmanın en
büyük yararlarından birisi de iddialarınızı ispat etmek zorunda olmayışınızdır.
Ender olarak tarihçilerin genel kabul ettiği bir başvuru olması kanıt olarak yeterlidir.
Okuma metinleri, savaş zamanında,
Anadolu’da savaşçı olmayan Müslüman ölüler, açlık hastalık çeken Türk,Kürt,
Rumlardan hiç bahsetmeden Ermenilerin çektiklerini vererek okuyan birisinin
okumaktan af dileyebileceği,ölümlerin organize bir kampaya sonucu olduğunu dile
getirmeyecek şekildedir.
Müslümanlar üzerine yapılan Rum ve
Ermeni saldırılarından, bunların düzenlenmiş kampanyalar olduklarından hiç
bahsedilmemektedir.
Türk Bağımsızlık Savaşına sadece
iki paragraf yer verilmiştir.
Ermeni ve öteki ulemaların
yazdıkları kitapların aksine bu kitap, Türklere karşı bir Ermeni polemiği olma
niyetinde değildir.
O bir ders kitabıdır, iyi
yazılmıştır ve cazibelidir. Bir çok profesöre ve öğrencisine başvuru
Kitabı olmayı başarmıştır. Bu
yüzden mitler yaşamaya devam eder.
Ermenilerin ve Türklerin bu
şekilde tarihi bozan tarih kitaplarına örnekler çoktur.
Ermeni Sorunundan, yanlışsız,
tahrifatsız olarak nadiren bahsedilmektedir. Gerçekte ABD ve Batı Avrupa’da yanlış
tarihin yeni dalgası görülmüştür. Ermeni savunucuları, Yahudi Soykırımından
çekenleri unutmadıklarını, Ermenilerin soykırımlarının da bir “yeni soykırım”
olduğunu kabul ettirmeyi başarmışlardır. Televizyon şovları, gazete makaleleri,
Avrupalılarca ve Amerikalılarca doğrusu söylenmediğinden kabul edilmiş eski
miti tekrarlayarak kuvvetlendirdiler. Yeni nesil Ermeniler, geleceğin
teröristlerini üretmek üzere hikayeleri öğreniyorlar.
Ders açıktır, sessizlik işe
yaramıyor. Tarihi yalanlar karşı konulmadıkça kendilerini tekrarlayacaklardır.
Ermeni çocukları büyük babalarının
Türklerce öldürüldüklerine inandıkça bazı Ermeni çocukları bildikleri intikam
yoluyla öldürmeye devam edeceklerdir.
Dünya, Türklerin suçlu olduğuna
inandıkça katilleri durdurmak için küçük bir şey bile yapmayacaklardır.
Çözüm zor olandır, gerçek
korkusuzca ilan edilmelidir. “Korkusuzca” sözünü söylüyorum çünkü bir Amerikan
profesörü Stanford Shaw ve ailesi Ermenilerin kaderi hakkında daha önceden
söylediği ifadelerinden dolayı fiziki bir saldırıya uğramıştır.
“Korkunç Türk” inancına yoğun
olarak inanıldığında gerçek işitilmeyebilecektir.
Bununla beraber gerçek özellikle
Avrupalı ve Amerikalı alimlerce konuşulmalı, bağımsız ve iki taraflı
tarih çalışmaları için çağrı yapılmalıdır. Yapmaya başladıkları gibi Türkler bütün
arşivlerini, kayıtlarını araştırmacılara açmaya devam etmeli, Ruslar ve
Ermeniler de bunu aynen yapmalıdırlar.
Hemen acil çözüm elbette
bulunmayacaktır, bundan “30” yıl kadar önceki Osmanlı Ermenilerinin sahip
oldukları gerçek tarihte bu günkü Ermeni terörünün olmadığının yaygın olarak
bilindiğine genç Ermenilerin farkına varmalarının sağlanması zaman alacaktır.
Tarihçiler olarak görevimiz o “30”
yılı şimdiden aynı şekilde ifade etmektir.
Ermeni terörizmine karşı en iyi
silahın tarihi çalışmak olduğunu söylemeye başlıyorum.
Denildiği gibi,”En iyi silah
gerçektir”.
Burası makalenin sonudur.
Türkçeye çeviren
Alaeddin Yavuz
Makalenin İngilizce aslı
aşağıdadır;
Historical Truth
Justin McCarthy: Excerpts from "Armenian Terrorism History
as Poison and Antidote."
The historical
truth is that Russian Imperial expansion upset the traditional balance of the
peoples of the Caucasus and Eastern Anatolia. All the peoples suffered. In
terms of number, dead and deportations, those who suffered most were the
Crimean and Caucasian Moslems. If any people were the victims of genocide, it
was the Crimean Tatars, victims in their own homeland of a planned
extermination begun by Catherine the Great and ended by Joseph Stalin. Yet
those who are an too willing to consider Moslems as the agents of genocide
seem strangely unwilling to consider Moslems as its victims.
What I have related is, I submit, the truth, albeit in an abbreviated form.
It is story of human suffering that, like most such stories, has no hero and
no villain, only victims-human victims, whether Turkish or Armenian. But that
is not the way the story has been told. Instead of the truth of a human
disaster, a great myth has arisen, the myth of the Evil Turk and the Good
Armenian. The myth has been perpetuated by stories of the sufferings of the
Armenians. The stories are often true, but they never mention the equal or
greater sufferings of the Turks. The myth has been generally believed by
non-Armenians because it fits wed into a larger, centuries-old myth-the
Terrible Turk. To Europeans, who had feared Turks for more than five
centuries, the myth of the Armenian genocide seemed just one more example of
what they had been taught was the savagery of the Turk. It spoke to a
prejudice that had been nurtured by textbooks, sermons, folk tales, and
ancestral fears of the horsemen riding out of the East The false image of the
Turks was too strong to be affected by facts.
When Turks protested that their side should be heard and that their should be
mourned just as Armenian dead were mourned, they found no sympathy and no
understanding. No matter the evidence they presented, nothing they said was
believed, and soon the Turks ceased their protests against the injustice.
Under the leadership of Mustafa Kemal Ataturk, they busied themselves with
the creation of a new Republic, assuming that their success as a modern
nation would be the best weapon against the image of the Terrible Turk.
To a great degree, the Turks have succeeded. Politicians and statesmen in
Europe and America have welcomed the Turks as friends and allies. However,
Turkish silence has done nothing to kill the myth of the Armenian genocide. A
vocal, well educated, and media-conscious group of Armenians, believing in
their cause and anxious that their children learn to believe as they do, have
kept alive the false picture of the genocide. They have succeeded in
perpetuating the myth and strengthening its grip. The false picture of
Armenian genocide has become the only picture seen.
While I was writing this paper a book appeared in my mailbox. As they do to
an professors, publishers send me copies of textbooks in the hope that I will
adopt them for my classes. The book, The Modern Middle East and North Africa,
by Lois Aroian and Richard Mitchell, is published by Macmillan, one of the
largest publishers in the United States. It is obviously being marketed
extensively with, I expect, a free copy being sent to every professor who
teaches Middle Eastern history. Thousands of American college students win
probably read the book.
|
How the
"Genocide" is Covered in a Typical Textbook
|
The
Modern Middle East and North Africa contains a section titled "The
Armenian Demise." I will quote only a few sentences from it :
Armenians throughout Anatolia began marching southward or eastward into the
Syrian desert wastes. Turkish and Kurdish forces denied them rest, food, and
water. Thousands died on the way. Those who did not were often killed when they
reached Dayr al-Zor on the Euphrates. Most Armenians caught in the east were
killed outright.
The book goes on to state "Historians have not determined how many
Armenians died" (a statement that particularly bothered me, since I
thought I had done so). The lack of information on the Armenian dead is
explained by the assertion that The Ottoman government imprisoned and later
killed most of the Armenian educated elite-writers, teachers, businessmen, and
prominent clergy who might have written about the event" In the end, despite
the avowed lack of evidence, the authors found a number after
all-"including perhaps 200,000 executed by the government, historians
generally accept that as many as 1.5 million Armenians may have died."
Some of what is written on the Armenians in the book is half true. Some is
completely false. None of it is completely true.
Of course, one of the great benefits in writing a textbook is that you do not
have to prove your assertions. An occasional reference such as Historians
generally accept" is considered to be proof enough. Reading the text, one
could be pardoned for thinking that only Armenians suffered, since only one
part of one sentence is devoted to an of the Moslem dead of the time-
"Greek, Kurdish, and Turkish noncombatants in Anatolia died during the war
of hunger and disease, but they were not singled out for death in an organized
campaign. No mention is made of Armenian or Greek attacks on Moslems, both of
which were organized campaigns. Only two paragraphs are given to the entire
Turkish War of Independence.
Unlike many books written by Armenian and other scholars, this book is not
intended to be an Armenian polemic against Turks. It is a textbook,
well-written and attractive. It win appeal to many professors and their
students. Thus the myth lives on.
The examples of this type of historical distortion of the history of the
Armenians and the Turks are many. The Armenian Question is seldom mentioned in
print without half-truths and falsifications. In fact, in the United States and
Western Europe we have seen a new wave of false history. Armenian apologists
have succeeded in tying themselves to those who wish never to forget the
suffering of the Jewish Holocaust, and the Armenian experience has been
portrayed as a "proto-Holocaust". Television shows and newspaper
articles have repeated and reinforced the old myth, accepted because Europeans
and Americans have never been told the truth. A new generation of Armenians is
learning the stories that will produce future terrorists.
The lesson is obvious - silence does not work. Historical lies, unless they are
countered, will perpetuate themselves. As long as Armenian children believe
that their great -grandfathers were murdered by Turks, some Armenian children
will kill in what they believe is revenge. And as long as the world believes in
Turkish guilt, little will be done to stop the killers.
The solution is a difficult one-the truth must be fearlessly proclaimed. I say
fearlessly, because one American professor, Stanford Shaw, and his family have
already been physically attacked for his statements on the fate of the
Armenians. Given the intensity of belief in the myth of the Terrible Turk, it
may be that the truth will not be heard. Nevertheless, the truth must be
spoken. Scholars, especially European and American scholars, must call for the
independent and unbiased study of history. As they have begun to do, Turks must
continue to open all archives and records so that this study can be made,
demanding that Russians and Armenians do the same. There will be no quick
solution and many years will pass before young Armenians realize that their
cause is not just But I believe that, had the true history of the Ottoman
Armenians been widely known thirty years ago, there would be no Armenian
terrorism today. As historians, it is our duty to insure that thirty years from
now the same statement cannot be made.
I began by saying that the best weapon against Armenian terrorism is the study
of history. It might he better said that the best weapon is truth.
Yazının linki; http://www.tallarmeniantale.com/mccarthy-propaganda.htm