"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

12 Aralık 2015 Cumartesi

TARİHÇİ JUSTİN MC CARTHY'NİN 2001 YILINDA ERMENİ SORUNU HAKKINDAKİ KONFERANSI


Bu yazıda Türkçe olan metinlerin, yazara ait İngilizce olan bölümleri aynen her tercümeden sonra verilmiştir. Böylece çeviri metinleri ile asıl metinlerin birbirini takip etmeleri, karışmamaları sağlanmıştır. İngilizce bilmeyenler veya okumaya gerek görmeyenler onları atlayarak okumalıdırlar.


JUSTİN MC CARTHY’NİN TURKİSH DAİLY NEWS DERGİSİNE DİLEKÇESİ

Yazı İşleri Müdürüne Mektup
Turkish Daily News
23 Temmuz 2001

Sayın Yazı İşleri Müdürü,
İstanbul’daki geçen konuşmamı haber yaptığınız için teşekkür ederim.
Ne yazık ki, makalenizdeki “propoganda” sözü bazı yanlış anlamaları belirledi.
Makalemde, Türk hükumetine propagandasını geliştirmesini salık verdiğimi ifade etmiştim.
“Propaganda” sözü, benim savunduklarıma muhalif olarak değil, Amerika’da anlaşıldığı gibi “yalanları çağrıştırma özelliğine” sahiptir.
Konuşmamda söylediğim şey, “Benim önerim çok basittir, yalanları gerçeklerle bozguna uğratmak.”
Karşı yalanlara muhalif olarak gerekli materyalleri üretmeye başlanmalıdır.
Avrupa ve Amerika’nın kütüphanelerini, asla gözardı edilemeyecek tamamen gerçek tarihin tufanında boğun. Gerekli olanlar kitaplar, dergiler, makalelerdir.
Bunlar Türkiye, Amerika, Almanya’daki bağımsız özel kurumlarca mali olarak desteklenirse daha iyi olur.
Bunların, Almanya ve Amerika’da yayınlananları Avrupa dillerinde olmalıdır.
Sadece profesörlerce yazılmış, iyi bilinenlerin üzerinde yoğunlaşmayınız. Halk için olanların da üzerine yoğunlaşınız.
Özrllikle okul çocukları ve öğretmenlere ait materyaller üzerinde yoğunlaşınız.”
Soruşturma esnasında hükumet yayıncılarına onları geliştirmelerinden bahsettim ama Türk hükumetine yalan söylemelerinden bahsetmedim.
Aslında, Ermeni soykırımı konusuna muhalefeten Türk hükumetine veya başkasına yalan söyleyin demeye gerek yoktur.
Gerçek tarih yeterlidir.
Turkish Daily News’un ve muhabirinin, hükumetin yalanlarının avukatlığını yapmadığımı anladıklarını biliyorum ama Amerika’daki Ermeni milliyetçilerinin şimdi ve üniversitedeki her işimde bana yazdıkları, “Türklerin yalanlarını söylediğim” için cezalandırılacağımı” yazılarıyla bildirmektedirler.
Üniversitem, asla böyle bir şey yapmadığımı bilmektedir.
Ben de Turkish Daily News okurları ile Ermeni milliyetçilerinin de tarih hakkında asla kimseye yalan söylemeyi önermediğimi bilmelerini istiyorum.
Saygılarımla

Justin Mc Carthy
Tarih Profesörü
Univ. Of. Louisville, KY

Mektubun İngilizcesi;
Letter To The Editor
Turkish Daily News
23 June 2001

Dear Editor,

I thank you for your coverage of my recent speech in Istanbul. Unfortunately, one word in your article, "propaganda," has caused some misunderstanding. The article stated that I recommended that the Turkish government improve its propaganda. As it is understood in America, the word propaganda has the connotation of lies — the opposite of what I advocated. What I said in the speech was:
“My suggestion is very simple — defeat the lies with the truth. Start to produce the materials that are needed to counter the lies. Flood the libraries of America and Europe with truthful history — so much good history that it cannot be ignored. What are needed are books, articles, magazines. It would be better if these were funded by private organizations — by foundations in Turkey, America, Germany. And it is necessary that many of them be in European languages and published in Europe and America. Do not only concentrate on the type of learned books usually written by professors. Concentrate on books for the public. Especially concentrate on materials for school children and teachers.”
I did mention government publications in the question period, stating that they might be improved, but I never suggested or intended that the Turkish government lie. Indeed, there is no need for the Turkish government or anyone else to lie in opposing the so-called “Armenian Genocide.” Truthful history is enough.
I know the Turkish Daily News and its reporter understood that I was not advocating government lies, but Armenian nationalists in America have now written to me, and to every official in my university, saying that I am advising Turks to lie, and that I should be punished. My university knows that I would never do such a thing. I also want the readers of the Turkish Daily News, including Armenian nationalists to know that I would never lie or advise others to lie about history.

Sincerely,

Justin McCarthy
Professor of History
Univ. of Louisville, KY
Gobbels Nurenberg’de – 1934

Almanya’ya karşı propagandada en akıllıca numara, Almanya’yı suçlamak için “hangi düşmanlarımız kendileri için neler yapıyor” ’du.
Siyasi propagandanın  ilkesi hareketliliktir.
Yoğun olarak yayılmayı amaçlamaktadır.
Halk tarafından anlaşılmak istendiği için halkın dilini konuşur.
Bazan, çok yaratıcı bir sanatla karışık olayları ve gerçekleri sokaktaki insanın anlayabileceği kolaylıkla ortaya koymayı görev bilir.
Esası, halkın anlayabileceklerini bir kenara koyup, anlayamayacaklarını ortaya koymaktır.
Sorun, özel bir yaklaşım, deliller ve dilin kullanılmasıyla anlaşılabilir yapmaktır.
Propaganda “sona ermek” demektir.
O, anlaşılmazlığıyla halkı gönüllü olarak, vicdani gönüllülükle,üstün liderliğin istekleri ve amaçlarına kendilerini feda etmelerini sağlamayı amaçlar.
Joseph Gobbels
 Der Kongres zur Nürnberg 1934 (Munich: Zentralverlag der NSDAP,Frz Eher Nachf, 1934) Paragraf 130-141

İngilizcesi;


Goebbels at Nuremberg — 1934

The cleverest trick used in propaganda against Germany during the war was to accuse Germany of what our enemies themselves were doing.
...
Political propaganda in principle is active and revolutionary. It is aimed at the broad masses. It speaks the language of the people because it wants to be understood by the people. Its task is the highest creative art of putting sometimes complicated events and facts in a way simple enough to be understood by the man on the street. Its foundation is that there is nothing the people cannot understand, rather things must be put in a way that they can understand. It is a question of making it clear to him by using the proper approach, evidence and language.

Propaganda is a means to an end. Its purpose is to lead the people to an understanding that will allow them to willingly and without internal resistance devote themselves to the tasks and goals of a superior leadership.


Joseph Goebbels
Der Kongress zur Nürnberg 1934 (Munich: Zentralverlag der NSDAP., Frz. Eher Nachf., 1934), pp. 130-141.


TARİHİ GERÇEK


Justin Mc Carthy: “ Zehir ve Panzehir Olarak Ermeni Terörizmi”’nden alıntıdır;

Kafkaslar ve Doğu Anadolu’da Rusya’nın geleneksel dengeyi alt üst eden sömürgeci yayılımı tarihi bir gerçektir.
Bütün insanlar acılar çektiler. Çoğunlukla Kırım Tatarları ile Kafkas Müslümanlarından çok sayıda ölümler ve sürgünler yaşandı. Eğer bir soykırım mağduru halk varsa onlar da kendi vatanlarında, Büyük Katerina ile başlayan ve J.Stalin ile imha edilmeleri biten  mağdur Kırım Tatarlarıdır.
Hala, “Müslümanları soykırımcı” olarak görmeye istekli olanlar, Müslümanları soykırım kurbanı olarak görmekte gönülsüz davranıyorlar.
Bununla alakalı, arz ettiğim gerçektir.
O, kahramanı veya kötü adamı olmayan, Türk ya da Ermeni olup olmadığına bakılmadan sadece mağduru insan olan bir çok hikayedeki gibi “acı çeken insanın" hikayesidir.
Fakat, hikayenin anlatılmasının yolu da değildir.
Gerçek bir insan felaketi olmak yerine, “Kötü Türk-İyi Ermeni” miti olarak çıktı. Mit, Ermenilerin Çektiklerinin Hikayesi olarak aralıksız anlatıldı. Hikayeler, sıklıkla gerçekti ama Türklerin çektikleri büyük acılardan aynı eşitlikte asla bahsetmiyordu.
Mit’in genellikle Ermenilere ait olmadığına ama asırlardır anlatılan eski “Korkunç Türk” mitine daha çok uyduğuna inanıldı.
Ermeni soykırımı miti, beş asır boyunca Türklerden korkan Avrupalılara Türk vahşiliğinin sadece bir fazla örneği olarak göründü.
Ön yargılı olarak, kilise vaazları, öğrenci sınav belgeleri, halk hikayeleri, doğudan gelen atlılara ait imajlar içeren ataların geçmişteki korkularıyla beslenerek anlatıldı ve bu yanlı imajdan Türkler kuvvetle etkilendiler.
Bunları Türkler protesto edip, Ermeni ölüler için de yas tuttuklarında onlara en ufak bir anlayış ve sevgi gösterilmedi.
Söylediklerine inanılmadı, sundukları delillere güvenilmedi ve yakın zamanda Türkler adaletsizliğe karşı protestolarını kestiler.
Mustafa Kemal Atatürk’ün idaresi altında Türkler, “Korkunç Türk imajına” karşı, çağdaş bir millet yaratmayı en iyi silah görerek, yeni cumhuriyetin kurulmasıyla kendilerini meşgul ettiler.
Türkler bu büyük aşamayı başarıyla geçtiler. Amerika ve Avrupa’daki siyasiler, dış işleri sözcüleri Türkleri dostları ve müttefikleri olarak ilan ettiler.
Her nasılsa bu Türk sessizliği Ermeni soykırım mitini öldürmek için birşey yapmadı. İyi eğitilmiş medyadan oluşan bir Ermeni grubu tek ses olarak “yanlış soykırım resmini” çocuklarını düşman edecek şekilde öğretmeye inandılar.
Kavradıkları miti güçlendirerek sürekli tekrar ederek başarılı oldular. Sahte Ermeni soykırımı resimde görüldüğü gibi oldu.
Elektronik postamda görülen kitabı bu kağıda yazarken, profesörlerin, yayıncıların yaptıkları gibi gönderilen metinlerin kopyalarına sınıflamak için sahip olacağımı umuyordum.
Kitap,Arian ve Richard Mitchell tarafından yazılmış, ABD’de en büyük yayıncı Macmillan tarafından yayınlanmış, “Çağdaş Ortadoğu ve Kuzey Afrika/Modern Middle East and Nort Africa” dır. Yoğun şekilde pazarlanıp dağıtıldığını bildiğimden, Ortadoğu hakkında yazan ve ders veren her profesöre gönderildiği gibi bana da gönderileceğini umuyordum.
Amerikalı Üniversite öğrencilerinden binlercesi bu kitabı  kazanmış olabilir.

TİPİK METİNLERDE SOYKIRIM NASIL ÖRTÜLDÜ

Çağdaş Ortadoğu ve Kuzey Afrika,”Ermeni Feragatı (Armenian Demise)” başlıklı bir bölüm içermektedir, ondan küçük bir alıntı yapacağım;
“Ermeniler Anadolu’yu geçerek geniş Suriye çöllerinde güneye ve doğuya doğru yürümeye başladılar. Türk ve Kürt kuvvetleri onların dinlenmelerine, yemelerine, içmelerine izin vermediler. Yollarda binlercesi öldü. Bunlar, Fırat kenarında Deyr El Zor’a ulaştıklarında ölmeyenlerdi.
Ermenilerin çoğu doğuda anında öldürüldüler.”

Kitap,söylemeye devam ediyor, “Tarihçiler ne kadar Ermeni öldürüldüğünü belirlemediler”(Bu ifade düşündüklerimden ve yaptıklarımdan sonra özellikle beni rahatsız etmiştir.) Ermeni ölümleri hakkındaki bilgi eksikliği, Osmanlı hükumetinin hapsettiği sonra da öldürdüğü eğitimli seçkin Ermeni yazarları,öğretmenleri, iş adamları ve olay hakkında yazmış olmaları gereken öne çıkan ruhbanları” ile birlikte sonunda kanıtların yetersizliğine rağmen yazarların elde ettiği bulgularda “hükumet tarafından 200.000 kişinin öldürüldüğü,tarihçilerin genelde 1,5 milyon Ermeni’nin öldüğü kabul görmektedir. Ermeniler hakkında yazılan kitapların bazılarındaki bilgiler yarı doğrudur. Bazıları tamamen yanlıştır. Hiç birisi tam olarak doğru değildir.
Elbette, ders kitabı yazmanın en büyük yararlarından birisi de iddialarınızı ispat etmek zorunda olmayışınızdır. Ender olarak tarihçilerin genel kabul ettiği bir başvuru olması kanıt olarak yeterlidir.
Okuma metinleri, savaş zamanında, Anadolu’da savaşçı olmayan Müslüman ölüler, açlık hastalık çeken Türk,Kürt, Rumlardan hiç bahsetmeden Ermenilerin çektiklerini vererek okuyan birisinin okumaktan af dileyebileceği,ölümlerin organize bir kampaya sonucu olduğunu dile getirmeyecek şekildedir.
Müslümanlar üzerine yapılan Rum ve Ermeni saldırılarından, bunların düzenlenmiş kampanyalar olduklarından hiç bahsedilmemektedir.
Türk Bağımsızlık Savaşına sadece iki paragraf yer verilmiştir.
Ermeni ve öteki ulemaların yazdıkları kitapların aksine bu kitap, Türklere karşı bir Ermeni polemiği olma niyetinde değildir.
O bir ders kitabıdır, iyi yazılmıştır ve cazibelidir. Bir çok profesöre ve öğrencisine başvuru
Kitabı olmayı başarmıştır. Bu yüzden mitler yaşamaya devam eder.
Ermenilerin ve Türklerin bu şekilde tarihi bozan tarih kitaplarına örnekler çoktur.
Ermeni Sorunundan, yanlışsız, tahrifatsız olarak nadiren bahsedilmektedir. Gerçekte ABD ve Batı Avrupa’da yanlış tarihin yeni dalgası görülmüştür. Ermeni savunucuları, Yahudi Soykırımından çekenleri unutmadıklarını, Ermenilerin soykırımlarının da bir “yeni soykırım” olduğunu kabul ettirmeyi başarmışlardır. Televizyon şovları, gazete makaleleri, Avrupalılarca ve Amerikalılarca doğrusu söylenmediğinden kabul edilmiş eski miti tekrarlayarak kuvvetlendirdiler. Yeni nesil Ermeniler, geleceğin teröristlerini üretmek üzere hikayeleri öğreniyorlar.
Ders açıktır, sessizlik işe yaramıyor. Tarihi yalanlar karşı konulmadıkça kendilerini tekrarlayacaklardır.
Ermeni çocukları büyük babalarının Türklerce öldürüldüklerine inandıkça bazı Ermeni çocukları bildikleri intikam yoluyla öldürmeye devam edeceklerdir.
Dünya, Türklerin suçlu olduğuna inandıkça katilleri durdurmak için küçük bir şey bile yapmayacaklardır.
Çözüm zor olandır, gerçek korkusuzca ilan edilmelidir. “Korkusuzca” sözünü söylüyorum çünkü bir Amerikan profesörü Stanford Shaw ve ailesi Ermenilerin kaderi hakkında daha önceden söylediği ifadelerinden dolayı fiziki bir saldırıya uğramıştır.
“Korkunç Türk” inancına yoğun olarak inanıldığında gerçek işitilmeyebilecektir.
Bununla beraber gerçek özellikle Avrupalı ve Amerikalı alimlerce konuşulmalı, bağımsız ve iki taraflı tarih çalışmaları için çağrı yapılmalıdır. Yapmaya başladıkları gibi Türkler bütün arşivlerini, kayıtlarını araştırmacılara açmaya devam etmeli, Ruslar ve Ermeniler de bunu aynen yapmalıdırlar.
Hemen acil çözüm elbette bulunmayacaktır, bundan “30” yıl kadar önceki Osmanlı Ermenilerinin sahip oldukları gerçek tarihte bu günkü Ermeni terörünün olmadığının yaygın olarak bilindiğine genç Ermenilerin farkına varmalarının sağlanması zaman alacaktır.
Tarihçiler olarak görevimiz o “30” yılı şimdiden aynı şekilde ifade etmektir.
Ermeni terörizmine karşı en iyi silahın tarihi çalışmak olduğunu söylemeye başlıyorum.
Denildiği gibi,”En iyi silah gerçektir”.

Burası makalenin sonudur.

Türkçeye çeviren
Alaeddin Yavuz
Makalenin İngilizce aslı aşağıdadır;
 Historical Truth 
Justin McCarthy: Excerpts from "Armenian Terrorism History as Poison and Antidote."

The historical truth is that Russian Imperial expansion upset the traditional balance of the peoples of the Caucasus and Eastern Anatolia. All the peoples suffered. In terms of number, dead and deportations, those who suffered most were the Crimean and Caucasian Moslems. If any people were the victims of genocide, it was the Crimean Tatars, victims in their own homeland of a planned extermination begun by Catherine the Great and ended by Joseph Stalin. Yet those who are an too willing to consider Moslems as the agents of genocide seem strangely unwilling to consider Moslems as its victims.

What I have related is, I submit, the truth, albeit in an abbreviated form. It is story of human suffering that, like most such stories, has no hero and no villain, only victims-human victims, whether Turkish or Armenian. But that is not the way the story has been told. Instead of the truth of a human disaster, a great myth has arisen, the myth of the Evil Turk and the Good Armenian. The myth has been perpetuated by stories of the sufferings of the Armenians. The stories are often true, but they never mention the equal or greater sufferings of the Turks. The myth has been generally believed by non-Armenians because it fits wed into a larger, centuries-old myth-the Terrible Turk. To Europeans, who had feared Turks for more than five centuries, the myth of the Armenian genocide seemed just one more example of what they had been taught was the savagery of the Turk. It spoke to a prejudice that had been nurtured by textbooks, sermons, folk tales, and ancestral fears of the horsemen riding out of the East The false image of the Turks was too strong to be affected by facts.

When Turks protested that their side should be heard and that their should be mourned just as Armenian dead were mourned, they found no sympathy and no understanding. No matter the evidence they presented, nothing they said was believed, and soon the Turks ceased their protests against the injustice. Under the leadership of Mustafa Kemal Ataturk, they busied themselves with the creation of a new Republic, assuming that their success as a modern nation would be the best weapon against the image of the Terrible Turk.

To a great degree, the Turks have succeeded. Politicians and statesmen in Europe and America have welcomed the Turks as friends and allies. However, Turkish silence has done nothing to kill the myth of the Armenian genocide. A vocal, well educated, and media-conscious group of Armenians, believing in their cause and anxious that their children learn to believe as they do, have kept alive the false picture of the genocide. They have succeeded in perpetuating the myth and strengthening its grip. The false picture of Armenian genocide has become the only picture seen.

While I was writing this paper a book appeared in my mailbox. As they do to an professors, publishers send me copies of textbooks in the hope that I will adopt them for my classes. The book, The Modern Middle East and North Africa, by Lois Aroian and Richard Mitchell, is published by Macmillan, one of the largest publishers in the United States. It is obviously being marketed extensively with, I expect, a free copy being sent to every professor who teaches Middle Eastern history. Thousands of American college students win probably read the book.
How the "Genocide" is Covered in a Typical Textbook

The Modern Middle East and North Africa contains a section titled "The Armenian Demise." I will quote only a few sentences from it :

Armenians throughout Anatolia began marching southward or eastward into the Syrian desert wastes. Turkish and Kurdish forces denied them rest, food, and water. Thousands died on the way. Those who did not were often killed when they reached Dayr al-Zor on the Euphrates. Most Armenians caught in the east were killed outright.

The book goes on to state "Historians have not determined how many Armenians died" (a statement that particularly bothered me, since I thought I had done so). The lack of information on the Armenian dead is explained by the assertion that The Ottoman government imprisoned and later killed most of the Armenian educated elite-writers, teachers, businessmen, and prominent clergy who might have written about the event" In the end, despite the avowed lack of evidence, the authors found a number after all-"including perhaps 200,000 executed by the government, historians generally accept that as many as 1.5 million Armenians may have died." Some of what is written on the Armenians in the book is half true. Some is completely false. None of it is completely true.

Of course, one of the great benefits in writing a textbook is that you do not have to prove your assertions. An occasional reference such as Historians generally accept" is considered to be proof enough. Reading the text, one could be pardoned for thinking that only Armenians suffered, since only one part of one sentence is devoted to an of the Moslem dead of the time- "Greek, Kurdish, and Turkish noncombatants in Anatolia died during the war of hunger and disease, but they were not singled out for death in an organized campaign. No mention is made of Armenian or Greek attacks on Moslems, both of which were organized campaigns. Only two paragraphs are given to the entire Turkish War of Independence.

Unlike many books written by Armenian and other scholars, this book is not intended to be an Armenian polemic against Turks. It is a textbook, well-written and attractive. It win appeal to many professors and their students. Thus the myth lives on.

The examples of this type of historical distortion of the history of the Armenians and the Turks are many. The Armenian Question is seldom mentioned in print without half-truths and falsifications. In fact, in the United States and Western Europe we have seen a new wave of false history. Armenian apologists have succeeded in tying themselves to those who wish never to forget the suffering of the Jewish Holocaust, and the Armenian experience has been portrayed as a "proto-Holocaust". Television shows and newspaper articles have repeated and reinforced the old myth, accepted because Europeans and Americans have never been told the truth. A new generation of Armenians is learning the stories that will produce future terrorists.

The lesson is obvious - silence does not work. Historical lies, unless they are countered, will perpetuate themselves. As long as Armenian children believe that their great -grandfathers were murdered by Turks, some Armenian children will kill in what they believe is revenge. And as long as the world believes in Turkish guilt, little will be done to stop the killers.

The solution is a difficult one-the truth must be fearlessly proclaimed. I say fearlessly, because one American professor, Stanford Shaw, and his family have already been physically attacked for his statements on the fate of the Armenians. Given the intensity of belief in the myth of the Terrible Turk, it may be that the truth will not be heard. Nevertheless, the truth must be spoken. Scholars, especially European and American scholars, must call for the independent and unbiased study of history. As they have begun to do, Turks must continue to open all archives and records so that this study can be made, demanding that Russians and Armenians do the same. There will be no quick solution and many years will pass before young Armenians realize that their cause is not just But I believe that, had the true history of the Ottoman Armenians been widely known thirty years ago, there would be no Armenian terrorism today. As historians, it is our duty to insure that thirty years from now the same statement cannot be made.

I began by saying that the best weapon against Armenian terrorism is the study of history. It might he better said that the best weapon is truth. 
Here is the complete essay.
 Yazının linki; http://www.tallarmeniantale.com/mccarthy-propaganda.htm




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.