ANAYASA MAHKEMESİ :”İRTİCA’YA EVET KAPATMAYA HAYIR”
Aylardır her gün başımızın etini yiyen AKP kapatma davası sonunda, Anayasa Mahkemesi kararını açıkladı.
“AKP kapatılmamıştır.10 üyenin 6’sı kapatılması,4’ü para cezası verilmesi yönünde oy kullanmış ve mahkeme başkanı sayın Haşim İşcan ise kendinden beklenen yönünde “ret” oyu kullandığını belirtmiştir.
Bundan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz?
10 üye AKP’nin “İrtica’nın odağı olduğunu kabul etmiştir.” Yani AKP irtica konusundaki suçlamadan aklanmamıştır.Aksine,suçlanmıştır.
Sadece üyelerin 4’ü kapatılmasına değil de “ikaz edilmesine ve hazine yardımının yarısının kesilmesinde karar kılmıştır.Başkan da davayı ret etmiştir.Bu da hem başkan Haşim İşcan’dan beklenen bir davranıştı.Kendisi hakkında iddia edilenleri doğrulamıştır.Diğer yandan da bu tür kararlarda mahkemeler,genelde oy birliği vermezler ve kendilerini hedef etmemek için midir yoksa adil görünmek için midir bir veya iki üye “ret” kararı verme alışkanlıkları da vardır.Ondan da vermiş olabilir.
Başbakan dün akşam bir açıklamasında “Herkesin başbakanı olacağını yinelemiştir.” 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından yaptığı gibi.Ancak yine aynı şekilde uyacaksa,halkla mahkemeleşecekse işimiz var demektir.
Sayın Haşim İşcan,açıklamasında AKP’ye karşımıza bu şekilde geleceğinize “Anayasanın ilgili maddesini uzlaşarak değiştirin” önerisinde de bulundu.Bu hem bir akıl vermedir hem de” olabilecek siyasi krizler halinde dava söz konusu değilken önleminizi alın” demekti.Ama bu olayın ardından uzlaşma yakalanabilir mi, yakalanamaz mı hep birlikte göreceğiz.
AKP yine Hitlervari davranışlar içinde “ben %47 aldım,üstelik kapatma davanız da boş çıktı şimdi sizi yaktım” havasına mı girecektir?
Ancak bu davanın bir uyarı olduğunu görmemesi anlamına gelir ki,böyle yaptığı takdirde kimseyi de kendisine “düşman” ilan edemeyecektir.
Çünkü,mahkemeler daima “uyarı” kararı vermek gibi bir alışkanlığa da sahip değillerdir.
AKP artık asılsız suçlamalar ve iddialarla önüne geleni suçlama alışkanlığını bırakmak,uyum içinde devlet yönetmek zorunda kalacaktır.
Tercih onların.
Ancak,bu davada yargı mercileri özgür müydü? Dersek, hayır özgür değillerdi.
Çünkü dört aydır hem ABD hem AB temsilcileri ve bu ülkelerin her kademesinden yetkililer ve arabulucular, tehditçiler hep geldiler ve doğrudan mahkeme üyelerini ve Ordu mensuplarını tehdit altında tuttular.
Daha akşam,Lagendeick midir nedir bir Tv kanalında eski Dış İşleri Bakanı sayın Mümtaz Soysal ile ciddi bir polemik yaptı.
İlginçtir ki AKP’nin avukatlığını yapan Lagendeick denen adam “AKP kapatılırsa yeni gelen yönetimde Türkiye Avrupa Birliğinin yanında duracak mıdır?” sorusunu sordu.
Mümtaz hoca da “Kürt milliyetçiliği,Alevi Sünni ayrımı gibi mezhebe dayalı mikro milliyetçiliklerle uğraşmazsanız uzun yıllardır AB yanında Türkiye’ye pahalıya patlayan Gümrük birliği gibi fedakarlıklarla da durduğumuzu göz önüne alınız” deyince amcam ne dese beğenirsiniz?
“O zaman sorun yok”
Aslında bütün pisliğin kendilerinden kaynaklandığının açık bir itirafıydı bu cümle,dikkat edip anlayana.
1961’den beri Avrupa’da çalışmaya gidip orada yaşamlarını kurmuş işçilerimiz,Alevi veya Kürt iseler “PKK militanı ve “Kürtçü” olarak,diğerleri de “Hz.İbrahim öncesi Suriye civarında yaşayan Keldanilerin kıyafeti olduğu Tevrat’ta yazılı olan “ sarık ve cüppe” kıyafetleri içinde,”Şeriat Devleti” kurmak isteyen kökten dinciler olarak geri geldiler.
Avrupa devletlerince, vatandaşlarımızın hiçbiri için Hıristiyan olması yönünde bir misyoner çalışması yapılmadı.Lozan’da bastırılan “Laik-Demokratik” düzen yönünde değil de “Saltanat” veya ayrı devlet kurma özlemine şartlandırılıp gönderilmeleri ilginçtir.
Bunu devletin başındakilerin dikkate almayarak,halka böyle sapık tarikatların yanlışlığı yönünde “kültürel” bir çalışma yapmayan gelmiş geçmiş tüm idareler bunda suçludurlar.
Dine karışmamışlar ama,sapık tarikatların yayılmasına da karışmamışlardır.Bu çok büyük hatadır.Ne yazık ki iktidar bu gün bu sapık tarikat yanlılarının elindedir.
AKP değişir,bir ders alır mı derseniz benim hiç umudum yok.Zaten “değiştik” deyip gelmişti.
“Dış devletlerin baskıları ve AKP yanlılarının tehditleri yanında ülkeyi anarşi ortamına düşmekten koruma fikrinin de mahkemenin kararına yansıdığını söyleyebiliriz “ 27 Temmuz Güngören patlaması da halen “dış kaynaklı” olma özelliğini korumaktadır.PKK’nın Gençlik örgütünün olayı kabullenmesi saçmalığı sadece bir komedidir.
Şimdi AKP, kapatma davasında suçlu bulunmuş ama bir uyarı ile bundan çıkmıştır.Bundan sonra yarım kalmış hedeflerine yürümeye de devam etmemesi için bir neden yoktur.
Artık,böyle tehlikelerden nasıl kurtulacağını da öğrenmiştir.
Vatana millete hayırlı olsun,umarım devleti kaoslara sürükleyecek çılgınlıklara girişmezler.
Keykubat