15 Kasım 2008 günü İzmir’den Bandırma’ya Karşıyaka Spor kulübünün sağladığı otobüslerle giden taraftarların Balıkesir Polis Okulu karşısındaki benzin istasyonunda verilen mola esnasında işletme görevlileri ile tartışma başlatmışlar ve sonunda televizyon kameralarında da gösterildiği gibi iş yeri savaş alanına çevrilmiştir.
İş yerini koruma telaşına düşen işyeri sahibi başka çare kalmadığına kanaat getirmiş olsa ki pompalı tüfekle,Özgür Soylu (21) isimli Karşıyakalı bir taraftar bir kişiyi vurarak belki canını veya çalışanlarının hayatını kurtarmış,diğerlerinin de zarar görmelerini engellemiştir.
Ölenin de suçlu olduğu için mi,yağmayı durdurmak için tesadüfen seçilerek mi vurulduğu da belli değildir.
Cinayeti,adam vurmayı kim onaylayabilir ki?
Aklı başında hiç kimse.
Peki bir düşünelim,bu iş yeri sahibinin böyle manyaklıkları olsa orayı işletebilir miydi?
Mümkün değil.
Çünkü,yeryüzünde genellikle işyeri,işletme sahipleri gelen müşterilerini “pompalı tüfekle” vurmazlar.
Aksini iddia eden varsa buyursun ispat etsin.
Dünyanın hangi yerinde bir dinlenme tesisi sahibi gelen müşterilerini “pompalı tüfekle veya makineli tüfekle kurşunlayarak ya da bıçaklayarak “ öldürsün.
Böyle bir örnek var mıdır?
Yoktur.
Olay nedir?
Bir otobüs dolusu kalabalık “maganda taraftar yandaşı” ile seyahat ettiğinin bilincinde olan bir paranoyak “alışveriş amacı” ile girdiği işyeri sahibini veya çalışanlarını delirtmek için kendi paranoyaklıklarını sergilemeye başlar.
Böyle şeyler sabaha kadar sokaklardaki tekel bayilerinden içki almak için olay çıkaran magandalarca her yerde her an işlenmektedir,bilinen bir olaydır zaten.
Bakkal,market,büfe ıssızsa,böyle birkaç insan kılıklı hayvan iş yeri sahip ve çalışanlarını gözlerine kestirirlerse hiç çekinmeden bu işe girişirler.
Sonucunda genelde işyeri sahipleri mağdur olur,bazen de magandalar.
Anne babalar,çocuklarının cenazelerine ağlamak yerine zamanında ona iyi bir terbiye vermekle yükümlüdürler.
Tabii Allah sabır versin.Ama,onun üzgünlüğü suçlu oğlunu melek yapmaz.
Bir yüksek okulda öğrenci olması da bir kişinin “ilelebet suç işlemeyeceği” anlamına gelmez.
Her gün tahsilli,büyük hırsızların marifetlerini dinleyip okuyup yazmıyor muyuz sanki?
Rüşvetçi her meslekten insan,bu gün de bir okyanus operasyonu vardır.
Rektör de tutuklandı.
Haklı haksız bilemem ama yargı tutukladı.
Demek ki “Rektörlük” bile suç işlemeye veya suçlanmaya engel değil.
Basın bu magandalık olayını neredeyse kahramanlık destanına çevirdi.
Neden?
Magandayı iyi incelemek lazım.
Bu kişinin;
Hele hele,adı “Özgür” ise,”Alevi” ise ya da Alevi kimliği altında yılardır devletin bölünmesi için mücadele eden malum “terör örgütünün” beslendiği memleket kökenli olup,bu adın “sembol olduğu” yerlerden ise.
İsmet Paşanın 1948 yılındaki askerlik yasası sonrasından bu yana, o bölgeye doldurduğu işgalci Kürtlerden ise.
Suç işlediği bölgenin de Balıkesir gibi “Türk Yurdu” olduğunu bildiği bir yer ise ve bu,onu çocukluğundan beri aldığı aile ve çevre eğitimi nedeniyle “gizli bir düşmanlığa” itiyor ise;
Evde başka, sokakta başka kişiliklerde görüntü vermesi için eğitilmiş ise;
Otobüste kendisi ile birlikte olanların çoğunluğu bu soya mensup,aynı davanın müritleri ise;
Dertlerinin aslında “Alevi mağduriyeti” değil,”Ermeni dönmeliği altında büyük Ermenistan kurmak davası” olduğu bilinenlerden ise;
Son zamanlarda büyük şehirlerde güvenlik güçlerini yıldırmak için kökü dışardan sulanan bazı operasyonlar düzenleyen ve son olarak Avrupa Parlamentosunda “1938 Kürt Soykırımı” adı altında yeni bir ırkçı dava başlatan bir takım “Alevi-Kürt Derneklerinin ” kurucu ve üyeleri ile köken bağı var ise;
Hiçbir şekilde Türk ve Sünni halkla (Kürtler de dahil) “birlikte yaşamak” gibi bir dertleri yoksa;
Bu magandalığı açıklamak için yeterlidir.
Eğer,bu öğrenci-maganda,sıradan bir maganda olsaydı,ülkenin en ünlü ulusal yayın yapan televizyonlarının haber müdürleri aynı anda bu magandalığı “haklı çıkaracak naklen canlı yayın” yaparlar mıydı?
Hele hele iki kanalın haber müdürleri de köken olarak aynı camiaya mensup olmakla biliniyorlar ise.
Bu ülkede terör ve anarşi işte böyle yaratıldı.
Devletin huzuruna,barışına,bütünlüğüne düşman,gizli ilişkileri dış güçlerle örgü olmuş olan Seyit Rıza ve Şeyh Saitlerin soylarının ve destekçilerinin günümüzdeki takipçi nesillerinden olmasaydı, bu maganda eğer bir Türk veya bu camianın dışında birisi olsaydı çoktan yerden yere vurulurdu.
Vurulmaz mıydı?
Hatta ebeveynleri bile çocukları için suçlanmaz mıydı?
Her yerde “Maganda Teröristi” olarak lanse edilmez miydi?
Hepsi olurdu.
Ama,maganda,devletin bile içindekilerle işbirliği içindeki bir ihanet cemaatinin mensubu ise,o zaman o maganda değil böyle kahraman olur.
Olayın Polis Meslek Yüksek Okulu'nun karşısında işlenmesi de aynı anda "Öğrencilere gözdağı verme" amacında olduklarını düşündürüyor.Polis okulu olmasa bu olmazdı inancındayım.
Öğrencilere "Polis olursanız bakın,elleriniz kollarınız bağlı sizi beter ederiz" korkusu verilmiştir.
Böyle amaca hizmet eden magandalar da kahraman edilir.En büyük Tv’ler bile anısına düzenlenen magandalıklar için canlı yayına geçerler.
Çünkü o en sinsi ihanet örgütlenmesini gerçekleştirenlerin soyundandır.
Son günlerde CHP’ye kaydolan türbanlılar yüzünden Sayın Deniz BAYKAL’a karşı çıkanlar da bunlardır.
Atatürk mirasını yiyen,Atatürkçü olmakla övünen, ama memleketlerinde Atatürk heykel ve büstleri 24 saat polisçe korunan bir toplum bunu ister mi acaba?
Aslında Baykal,Tayyip beyin gitmesi halinde aynı projeyi sürdürmesi için tedbiren bu operasyon yapılıyor ya olsun.
Değişiklik gereklidir.
İşte bu cemaat malum terör örgütünün “demokratik kanadını” oluşturmakla övünen bir cemaattir.
Terörist orada “Devrim Şehidi-Kürdistan Şehidi” olarak anılır.
Asker-Polis ile girilen çatışmalarda ölen terörist çocuklarını sayarken,kaybettikleri çocuklarının sayarken “iki,dört tane devrim şehidim vardır” demektedirler.
Alman Yeşiller partisine eşbaşkan olan kişinin de ortağı olan Caludia da bu işbirliğinin parçasıdırlar.
Meclis ve adliye kapılarını bir zamanlar AB kimliği ile tekmeleyen bu kadının da hakkını aradıkları sadece bu bölgeden devlete kurşun sıkmış hainleri korumak içindi.
Kurdukları tezgahlar iyi çalışmakta,devlet her türlü yayın organından “bölünme veya özerklik” şartına zorlanmaktadır.
Bu olaylar “sıradan asayiş olayı” olarak görülmemeli,”Türk Halkına Gözdağı” olarak yorumlanmalıdır ve terörle mücadele kapsamında değerlendirilmelidir.
Terörist,maganda veya ırz düşmanı da olsa bu medya onların ellerinde iken onlar daima “kahraman” edilirler.
Vatandaş da yargı da,bu bölgenin siyaset adamları da en azından bunlar kadar vatandaşlarını korumak zorundadırlar.
Vebali daima Türk devletini korumak için şehit yetiştiren bu insanlara sahip çıkmayanlarındır.
Keykubat
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberdetay.php?hit=11031