BELEDİYE ZABITA DİKTATÖRLÜĞÜ
Eskiden polis kaba davrandı şu oldu bu oldu gibi haberler medyada yer alırdı.Zamanla bunları da kanıksamıştık.
Son yıllarda özellikle AKP hükümetinin kurulması sonrası artan terör olaylarında Polisimizin kahramanca mücadelesi halkımızın gözünden kaçmamış ve polisimiz yavaş yavaş toplumdaki saygınlığına kavuşmuştur.
Son yapılan fuhuş operasyonunda da içindeki çürükleri temizlemekte gösterdiği kararlılığını da sayın valimiz Muammer Güler’in basın açıklaması ile hep beraber gördük ve bir kez daha gururlandık.
Polis teşkilatının adının gereken saygınlıkta olması ve bu yerini koruması için gerekli kararlılığı gösteren tüm bürokrasi ve hükümet kademesini de bu açıdan tebrik etmek gerekmektedir.
Şimdi Türkiye’nin yeni bir sorunu var.Bu da yine AKP hükümeti zamanında ortaya çıktı. Başbakanımız Sayın R.Tayyip ERDOĞAN’ın İstanbul Belediye Başkanlığından gelmesi, belediye hizmetlerini verimli kılmak için çaba göstermesi güzeldir.Halkımız da zaten oyları ile bunun karşılığını vermektedir.
Daha verimli görev yapmak için zabıta kuvvetlerini arttırmak olumlu bir davranıştır.Daha önce bu tür görev yapmayan belediyeler Belediye Kanunu ile Ceza Kanunu arasında bir bağ kurmayı hesaplayacak eğitime ve tecrübeye sahip olmadıklarından böyle tiksindirici olaylara sebep olmaktadırlar.
Yani, daha önce bu potansiyelde zabıta memuru idare etme tecrübesi olmayan belediyeler “zabıta memurlarını” idare etmekte acz içine düşmüşlerdirYa da memurlar gerekeni yapıyor da emir verenler yanlış yönlendiriyorlar bilmiyoruz.Ancak her ikisi de sorunun temelinde mevcut.Bu gün gibi aşikar.
Ankara’daki içkili yer kapatma konusunda zabıtaların estirdiği terör Türkiye sömürge valisi konumundaki ABD büyükelçisinin bile ilgi alanına girmiştir.
Her gün haberlerde ellerinde sopalarla zabıta memurlarının halktan birilerinin kafa ve yüz şekillerinde değişiklik yapma gayretlerini görüyoruz.
Akşam haberlerde de güneyde bir ilimizde anakent belediyesi ile belde belediyesinin “iftar çadırı” kavgası da vardı.
İki belediye memurlarının ve çadır işini organize eden şirket görevlilerinin tehdit ve saldırılarla dolu görüntüleri ekranlarımızı doldurdu yine.
Bu gün de İstanbul Bakırköy’de oturan bir arkadaşım telefon etti:
Ev sahibi evden çıkmasını istemiş.O da kiranı alıyorsun,zammını da yapıyorum daha ne istiyorsun.Benim çıkacak durumum yok zaten kaç para aylığımız var deyince işler çatallaşmış.
Haksız olduğu için mahkemeye başvuramayan ev sahibi,Edirnekapı Zabıta Amirliğinde görevli yeğeni Salih YİĞİT ‘e işi havale etmiş.
Kiracının çalıştığı iş yerine görev arabası ve arkadaşları ile dört beş kez giden Salih YİĞİT,kiracı Yılmaz GÜNER’i iş yerinde tehdit etmiş.
“Bak biz Vanlı’yız,bizim ne olduğumuzu Türkiye bilir,o evden hemen çıkmazsan başına gelecekleri sen düşün” demiş.
Bu gün de yani 03.9.2008 günü saat sabah 11.50 sıralarında cep telefonundan arayarak ağır hakaret,küfür ve öldürme dahil bazı tehditlerde bulunmuş.
Beni arayarak ne yapması gerektiğini sordu .Ben de Cumhuriyet Savcılığına başvurmasını söyledim.O da aynen yapmış ve Karakola giderek ifadesini de vermiş.
Polis teşkilatının görevini yapacağından zerre kadar kuşkum yoktur.
Olay basit bir çıkar olayı değildir.
Devlet üniformasını sırtına geçirmiş biri,vatandaşı alenen ölümle tehdit ediyor,korkutuyor, eşkiyalık yapıyor ve himaye görüyor.
Bakırköy'de zabıtanın vatandaşı terbiye etmekte kullandığı sopalardanboğuşma sonrası esnafta kalan bir hatıra.Akşam Gzt.
Herkesin çoluk çocuğu var.Eğer herkes sorununu kendi çözecekse devlete ne gerek var.Yalnız devletin “yerel” bir kurumu olan Belediye Zabıta Kurumu son günlerde ülke genelinde terör estirmektedir.
Bunların amirleri ve belediye başkanları bu adamların nereye gittiklerini takip etmiyorlar mı?
Olmaması imkansız.O zaman bazı ince ilişkiler de araştırılmalıdır.
Bu tür olayların gelişmesinde bu kişiler bazı himayeler görmese bunların bu işlere cesaret edebileceğini sanmıyorum.
Bu adiliklerin,çeteleşmelerin arkasında hükümet yoksa kim vardır?
Polis teşkilatını bile Amerikan sistemine göre ayarlayıp Belediye Başkanlarının emrine vermeye çalışan hükümetin zabıtalarla geldiği yer ortadadır.Bir de Polis teşkilatının bu belediyecilere teslim edildiğini düşünün.
Vay halimize o zaman.
Çete diye 80 yaşında adamları,siyasi parti başkanlarını,emekli generalleri,gazetecileri gecenin bir vaktinde pijamaları ile toplayan hükümet bu çeteleri görmemekte niye diremektedir ve üstüne gitmekte tereddüt etmektedir anlaşılır değil.
Adalet ve Kalkınma Partisinin “adaletinin” ve “kalkınma çabalarının” kimlere yönelik olduğu gün gibi meydandadır.
Suçu belge ile ortada olan “Dişli”ler kahraman muamelesi görmektedirler.
Asker ve polis bir kenara itilmeye mi çalışılıyor?
Yeni sorunlarımızdan biri de “Belediye Zabıta Çeteleridir.”
Nereye gidiyoruz?
Belediye Zabıta Diktatörlüğü’ne mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.