BLOG, TÜRK MİLLETİNE VE İNSANLIĞA ADANMIŞTIR.ÜCRETSİZDİR.HİÇ BİR YAZIMIN BÜTÜNÜYLE LİNK VERİLSE DAHİ YAYINLANMASINA İZİN VERİLMEZ,LİNK VERİLEREK ALINTI SERBESTTİR. TOPLUMUN GENEL DEĞERLERİNE GÖRE YAZMAK AFERİN ALAMAYA YARAR. ÖNEMLİ OLAN ASIRLARDIR ÜSTÜ ÖRTÜLMÜŞ GERÇEKLERİN ÖRTÜSÜNÜ KALDIRARAK GÜN IŞIĞINA ÇIKARMAK, TOPLUMA YENİ DÜŞÜNME YETENEĞİ KAZANDIRMAKTIR.ÇALINTI TELİF HAKLARI YASASI DAHİLİNDEDİR... +40 (KIRK YAŞ ALTI İÇİN ZARARLI OLABİLİR);
"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!
Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz
Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.
Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.
Saygılar, sevgiler!
Hakkımda
- keykubat
- Balıkesir , Bandırma , Türkiye
- KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
Translate
Bu Blogda Ara
3 Eylül 2008 Çarşamba
ALLAH HAKKINDA BİLGİLER
ALLAH KELİMESİNİN TARİHİ
Araplar dört halife döneminde ve sonrasında işgal ettikleri güney Türkistan bölgesinde ve Kafkaslarda, Türkleri çeşitli işkencelerle eş ve kız çocuklarına gözleri önünde tecavüz ederek zorla Müslüman etmişlerdir.Daha sonraları iyice sindirdiklerine inandıkları zamanlarda da Cuma namazlarına gelenlere para vererek teşvik eden Arapların (O paralarda Türklerin el koydukları mallarından kazandıkları paralardandı zaten),kendilerini Yahudi’lerin soyundan olmakla “Üstün Irk “ olarak gösterip,diğer yandan,Müslüman olanları da “kıyamette Allah’a karşı savaşacak Yecüc Mecüc” soyu olarak niteledikleri,aşağıladıkları Türk Milleti artık uyanışa geçmiştir. Aşağıdaki yazıları okurken de bir yandan sizin de “Tanrı” anlayışınızın ne olduğunu da sorgulayınız.
“ALLAH” kelimesinin ilk kez Kur’anda geçmediğinin bulunması size şaşırtıcı gelmesin.Ortadoğu Araştırmacılarından H.A.R.GİB “Hz.Muhammed inananlarına “Allah” kelimesinin Muhammed’in doğmasından,Kur’andan önce olduğunu açıklamıştır.(Muhammedizm”Tarihi Bir Bakış.N.Y Mentor Books 1955 s:38)
İlk İslam araştırmacılarından Colombia Unv.Orta Doğu ve İslam Profesörü ve Çağdaş zamanların Batı İslam Alimlerinden olan Arthur Jeffery’den bir alıntı:
“Allah” adı,Kur’an’ın da şahitlik ettiği islam öncesiArabistan’ında bilinmektedir.Aslında, kelime olarak “Allat” dişi formunda Kuzey Afrika yazıtlarında bulunmaktadır. (Islam,Muhammed,ve Dini N.Y.Liberal Arts 1958-s:85)
“Allah” kelimesi bileşik Arapça bir kelimedir.”El İlah”veya “El Ellah”tır.“EL” belirteçtir.Türkçe’de olmayan bu özellik İngilizce’de “THE” yerine kullanılır.Yani bir ismi diğerleriyle karıştırmamak için konulan bir belirteçtir.
“İlah” ise “Tanrı” anlamındadır.Arapça’ya girmiş yabancı,tanrısal özelliği olan bir kelime değildir.Saf Arapça’dır.İncil ve Tevrat’ta bulunan ne İbrani’ce, ne de Yunanca bir kelime değildir.Arap Tanrısallığını ifade eden tamamıyla Arapça olan bir kelimedir.
Hastıngs’ Encyclopedıa of Relıgıon and Ethıcs 1:326,T.&T Clark der ki;
“AllahArapların tanrılarına özgü özel bir isimdir”
Dinler Ansiklopedisine göre de;
“Allah islam öncesi bir kelimedir ve Babil inanışında “Bel” e karşılık gelir. (Encyclopedıa of Relıgıon 1:117 Washıngton D.C.Corpus Pub.1979)
Bu yüzden o”Allah” kelimesini islam öncesi putperest Arap inanışları zamanına ait özel bir Arap Tanrısı “ ismi olduğuna inanılmaktadır. Aşağıdaki alıntı bu konuda yardımcı olabilecektir.;
“Allah” İslam öncesi Arap kitabelerinde bulunmaktadır.”(Encyclopedıa Brıtanıca 1:(643)
“Araplar Muhammed öncesi yaygın olarak “Allah” adlı üstün bir tanrıya ibadet etmişlerdir.(Encyclopedıa of İslam1:302 Leıden E.J.Brill.1913 Houtsma)
“İlah” sıklıkla islam öncesi Arap şiirlerinde “Allah” yerine kullanılmıştır.” (Encyclopedıa off Islam III.1093-1971)
“Allah kelimesinin Hıristiyan veya Yahudilerden Müslümanlara geçtiğini kabul etmeye dair bir neden veya bir fikir yoktur.”(İslam,İnançlar ve gözlemler N.Y.Barrons 1987 S:28)
Ortadoğu Araştırmacılarından E.M.WHERRY’ye göre Kur’an’ın bu günkü tercümesinde,İslam öncesi zamanlarda “Allah’a –İbadet,Ay,Güneş,Yıldızlara tapılan Yıldız Dinlerinde ve BA’al’a tapınmak gibidir.( Kur’anın kapsamlı yorumu Osnabruck:Otto Zeller Verlag 1973 S.36)
YILDIZ DİNLERİ
Arabistan’da Güneş dişi bir Tanrıça ,Ay da erkek bir Tanrı olarak görülmüştür.Bu alanda araştırma yapan bir çok alimden biri olan Alfred Guılluame tarafından öngörüldüğü gibi “Ay Tanrı”sının bir çok çağırılış biçiminden biri de “Allah”tır.(İslam:S:7)
Allah ismi Ay Tanrısına verilen muhtelif isimler içinde şahsi özel ismidir.
Allah ,Ay Tanrısı Güneş Tanrıçası ile evlenir .Birlikte üç tanrıça üretirler.Bunların isimleri,”El Lat”,”El Uzza”, ve “Menat” tır.
“Allah’la beraber daha küçük tanrıçalar olarak ve Allah’ın Kızları adlarıyla tapınıldılar.”(Encyclopedıa of world mitology and legend 1:61)
HAC GÖREVİ:
Her yıl Mekke’de Kabe’nin önünde yapılan bir şiir yarışmasıyla sonuçlanır.En iyi seçilen şiir Kabe duvarına gelecek yılki hac görevine kadar asılı kalır ve şaire de Mekke esnafınca konulan en büyük para ödülü Kureyş Kabile Reisi yani “Allah’ın Bekçileri”nin reisi tarafından verilir. Seçilen bu şiir “İlahi” yani “Tanrısal” bir şarkı şeklinde de aşıklarca en az bir yıl boyunca söylenilirdi.
Kur'anın belli bir ses düzeni içinde okunması da bu geleneklerden gelmektedir.Süleyman Paşanın Mevlid'i de (Mevlütlerde okuduğumuz şiirin yazarıdır.) böyle bir içerikle yazılmıştır. Bütün dinlerde tanrıyı öven şiirler vardır.Aleviler sazla ve semahla bu işi yaparlar vs. vs.
HİLAL AY SEMBOLÜ
Arap kültüründe ve bütün orta doğu boyunca başka yerlerde de Ay Tanrısına ibadetin sembolü “Hilal”dir.
Arkeologlar,Ay Tanrısına tapınmanın bir işareti olarak başlarının üstünde hilal bulunan bir çok tanrı ve tanrıça heykeli ortaya çıkardılar.Aynı anlamda da Mısır Tanrılarının başında da güneş resmedilmişti.
Hz.İsa ve Havarilerinin ,Hz.Meryemin, Meleklerin ve de azizlerin resimlerinde de “Mısır-Sümer veya Mitra’nın sembolü olan güneşe atfen “Yuvarlak Haleler” bulunmaktadır.Topu aynı kültüre dayanmaktadır.
Hz.Muhammed ile birlikte başının üstünde onu koruyan bir bulut olduğu vakası da aynı içerikten gelir.Önceki inanca bağlı olanları cezb etmede kullanılmıştır.
Eski yakın doğuda “Ay” genellikle kadın –dişi olarak temsil edilirken Araplar onu Erkek olarak görmüşlerdir.
KUREYŞ TANRILARI:
Muhammed’in doğduğu Kureyş Kabilesi Ay Tanrısı Allah’a (El Ellah veya HUBEL) ve onunla insanlar arasında iletişim kurduğuna inanılan üç kızına taparlardı.
Mekke’deki Kabe’de El Lat,El Uzza,Menat adlı bu üç tanrıça başlıca rolü oynamaktaydı.Allah’ın ilk iki kızının isimleri “Allah”ın dişi formuydu.
(Babil Enuma Eliş Destanında olduğu gibi Tiamat (Dünya) ve Kingu (Ay) güneşten koparak oluşan ilk iki gezegendir.
Marduk Tiamat'a savaş ilan ettiğinde onun bir kadın olduğunu söyler.Destanın sonunda da insanı "Ay-Kingu"nun kanından yaratır.Buna göre de El Lat-Merkür,El Uzza Venüs ve Menat-Dünya olarak anlaşılmalıdır.Hıristiyanlıktaki "Üçleme -Teslis'in de Güneş,Ay ve Dünya ile ilişkilendirilmesi yanlış olmaz.İsa ve Havarilerinin ve de meleklerin başlarındaki hale Mitra-Zerdüşt inancı, Mısır ve Sümer İnançlarının sembolü olan "Güneş" i temsil etmektedir.)
Hz. Muhammed’in babasının adı kelimesi kelimesine “Abd-Allah” tır.Türkçe’ye “Abdullah olarak geçer. Yani “Allah’ın Kölesi” anlamındadır.Babası Hz.Muhammed henüz ana karnında altı aylıkken vefat etmiştir.Yani ortada İslamiyet falan da yoktur.
Kabilesi olan Kureyş’lilerinde görevi “Kabeyi korumaktır ve bu yüzden bu kabile “Allah’ın bekçileri” adı ile anılır.Hz.Muhammed’e en büyük zorluğu kendi kabilesinin çıkarma nedeni de bu yüzdendir.
Yani “Allah “ ismi pagan bir tanrıya aittir.Ay Tanrısına aittir.
Arapların “Arap olmayan kavimlere illa da “Allah” diyeceksiniz diye diretmeleri de sadece “Arap Kültür Emperyalizmi” yaratmaktan başka bir anlam içermemektedir
MEKKE’YE DOĞRU İBADET
Mekke’de bulunan Kabe’deki 360 putun orada barındırılmaları nedeniyle bütün pagan yani çok tanrılı Araplar ibadetlerini “Mekke” ye dönerek yaparlardı.
Diğer adı “Hubel” olan en büyük putları “El Ellah” veya “Türkçe söylenişiyle Allah’ın “yani “Ay Tanrısının” heykeli de burada bulunmaktaydı.
Ay tanrısına tapınmak Arabistan ve bereket hilali boyunca yani Mısır-Mezopotamya arasında da yaygın bir inanıştır.
Bu Araplar arasındaki inanç birliği de İslam inancının bu bölge boyunca yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır.”Hilal Ay”ın Müslümanlarca sembol kabul edilmesinin ve Müslüman ülkelerin bayraklarında “Hilal” bulundurmalarının sebebi Mekke’deki “Ay Tanrısı”na tapınma kültüne bir atıf olarak yorumlanmaktadır.
“Allah “ kelimesi bizlere öğretildiği gibi sadece “Kur’an-ı Kerim’de geçen ve “99” ismiyle tanımlanan “Allah” kavramı ile alakalı değildir.Her kavim kendi diline göre “Tanrı” diyebilmelidir.
ALLAH’IN KIZLARI
Şimdi Vehhabiliğin öğreticisi İngiliz ajanı Hemper ‘ın 250 yıl sonraki ardılı olan E.Siraceddin veya namı diğer Martin Lings’e hazırlattıkları kendi kitaplarından Arapların Allah’ının ne olduğunu okuyunuz.
“İsmail peygamberin ikinci karısının kendi kabilelerinden olması nedeniyle Yemen’den gelerek Mekke’ye yerleşen Cürmühi kabilesinden uzun yıllar sonra Kabe’nin korunması görevini üstlenen Huzaa kabilesinin şeflerinden biri Suriye ziyaretinden dönerken orada bulunan putperest Moabi’lerden Kabe’ye koymak için bir put ister.Onlar da Hubel adlı putu verir.Daha sonra Kabe’nin baş putu olacak olan bu puta sonradan konulan ad ise “El Ellah” tır.Yani “Allah.”
İsa’dan 400 yıl sonra İsmail soyundan gelen Arap Kureyş kabilesinden Kussay,Huzza Kabilesinin lideri Huleyl’in kızı ile evlenir.Damat Huleyl’in kendi evlatlarına baskın çıkar ve Araplar arasında olan saygınlığı nedeniyle de sivrilmiş kişiliği onun tercih edilmesini sağlamıştı.
Sonunda iki kabile arasında çıkan büyük bir savaş sonunda Kabe’nin korunması Kureyş kabilesine geçer.Mekke ve çevresinde de tepelere yerleşmiş olarak yaşayan “civar Kureyşlileri de vardır.Zaman Hz.Muhammed’in dedesi Abdülmuttalip dönemini göstermeye başladığında Kureyş kabilesinin “Kabe’nin koruyuculuğu” diğer adıyla “Allah’ın Bekçileri” sıfatı ile de bilinen görevi devam etmektedir.
Kabe’nin baş putu yine El Ellah (“Allah” Türkçe söylenişidir.Arap alfabesi “Elif” harfi ile yani “E” ile başlar.) gerçek adıyla Moabi putu Hubel’dir.Yüzyıllardır tapınağın en büyük en saygı gören,maneviyat telkin eden “bereketin timsali” olarak sayılmaktadır.
Arap yarımadasında Kabe dışında da büyük tapınaklar vardır ve bunların en önemlileri de Hicaz bölgesindeki “Allah’ın kızları” olarak bilinen Lat,Menat ve Uzza’dır.
Hz.Muhammet’in dedesi Abdülmutallip de diğer Yesrip (Medine) Arapları gibi Kızıldeniz’deki Kudayd’da bulunan Menat’ın tapınağına götürülmüştü.Kureyş için bunlardan en önemlisi Mekke’nin deve yolu ile bir günlük güneyindeki Nahle ovasında bulunan Uzza putu idi.Bir günlük daha güneye yol gidilirse,Havazin kabilesinden Sakif tarafından yönetilen ve “Yeşil Cennet” denilen Taif’e varılır.Ki burada da Lat’ın gösterişli bir putu tapınağa konmuştu.Lat,Taif’li bir kadını simgeliyordu.Havazin kabilesi bu puta verilen değer nedeniyle kendilerini Mekkelilerle bir tutuyorlardı.Kureyşliler de bunu “İki Şehir” diye niteleyerek Mekke ve Taif’i eş gösteriyorlardı.Hicaz’ın bostanı olarak adlandırılan Taif,bereketinin kaynağını bu puta bağlıyordu.Ayrıca iki kabile de İsmail soyundan geliyorlardı.”
KURBAN
Araplarda İnsan Kurban etme;
Hz.Muhammed'in dedesi Abdülmuttalip'in ,Hz.Muhammed'in babası Abdullah'ı adak olarak Kabe’de Hubel Put’una (Allah) kurban etme olayı vardır.Annesi Fatıma ile kabilenin ileri gelenlerinin itirazları üzerine karşılığında bir bedel ödenerek Abdullah’ın kurtarılması için danışmaya karar verilir.Abdulmuttalip Abdullah ve bir oğlunu da alarak doğduğu şehir olan Yesrib’e (Medine’ye) gider.Aradığı kahin Hayber’e gitmiştir.Kahini bulurlar ve kadın olan bu kahin gece ruhlarla konuşup sabah bilgi vereceğini söyler.Sabahleyin de “insan karşılığı kan bedeli” miktarını sorar.Miktar “on devedir”.Develer ile Abdullah arasında ikisinden birini gösterecek şekilde ortya geçen falcı “kan bedeli” olan 10 deve ile kuraya başlar.10 kez Abdullah’ın kurban edilmesi yönünde ok gelir.11.kezinde ok develeri gösterir.Üç kez daha ard arda ok develeri gösterince “Tanrının kanaati” olarak kabul edilir ve Abdullah kurban edilmekten kurtulur ve 130 deve kan bedeli kurban kesilir.Hz.Muhammed de bu kan bedeli sonrası kurtulan babadan olmadır.Yani Yahudiler İbrahim ile insan kurban etmeyi bırakmışsa da İsmail soyu Mekke-çevresi Arapları ile diğer Arap kavimleri bu geleneği sürdürmüştür.
Kaynak E.Siraceddin. Hz.Muhammedin Hayatı.İnsan yayınları.Başbakanımız R.T.Erdoğan’ın damadının çalıştığı şirketin satın aldığı gazete olan Sabah tarafından “ücretsiz dağıtılan” bir kitap olduğunu belirtirim.Kimse iftira atıyor falan demesin.
HZ.MUHAMMED’İN KUREYŞLİLERLE PAZARLIĞI
Müslüman olduktan sonra Ebubekir Siraceddin adını alan İngiliz asıllı Müslüman ,Martin Lings adlı şahsın "Siret Ödülü" almış "Hz.Muhammed'in Hayatı" isimli kitabının 107.sayfasında 2.paragraftan itibaren bir alıntıyı aktarayım:
"" Hadice (R.A) nın ölümünü aslında daha küçük fakat dışarıda büyük etkiler uyandıran bir kayıp daha izledi.Ebu Talip hastaydı ve ölümünün yakın olduğu durumundan belliydi.Ölüm yatağında bir grup Kureyşli lider ,Utbe,Şeybe,Abdu Şems'ten Ebu Süfyan,Cumah'tan Ümeyye,Mahzum'dan Ebu Cehil ve diğerleri onu ziyaret ettiler ve ona şöyle dediler.
---"Ebu Talip,seninle gurur duyduğumuzu biliyorsun,şimdi ise başına bu hastalık geldi ve biz senin için korkuyoruz.Yeğeninle (Hz.Muhammed S.A.V)bizim aramızda geçenleri biliyorsun.Onu yanına çağır ve ona bizden bir hediye ver ve o bizi biz de onu rahat bırakalım.Bizi dinimizle barış halinde bıraksın." dediler.
Bunu üzerine Ebu Talib Peygamber (S.A.V),"halkının soyluları seninle anlaşmak istiyorlar." dedi.
-Peygamber (s.a.v)" Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" dedi.
-Ebu Cehil "Babanın üzerine yemin ederim ki bu karşılıklar için bir değil on söz veririz." dedi.
-Peygamber (s.a.v) "Allah'tan başka Tanrı yoktur demelisiniz" dedi.
Ellerini çırptılar ve ,
-"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?(*) Senin teklifin gerçekten çok acayip" dediler. Kendi kendilerine,
-"Bu adam istediğimiz hiç bir şeyi bize vermeyecek, o halde kendi yolumuza gidelim ve Allah onunla bizim aramızda hükmünü verinceye dek babalarımızın dinine uymaya devam edelim" dediler.
Hz.Muhammed (S.A.V) "Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" derken, kendi kabilesini ikna edememiştir.
Onlarla pazarlıkla anlaşma yolunu denemeye başlar.Çünkü onların desteği olmazsa ölümünden sonra kurduğu düzenin bozulacağını biliyor.Ayrıca içindeki büyük "Fatihlik" hevesine de onların desteği ile ulaşacağına kanaat getirmiş olsa ki pazarlığa giriyor. Sadece bir "La İlahe İllallah" karşılığında.
Karşısındakiler de ne kadar inançlarına bağlı ki, onlarda verilenin farkındalar, gerçekleşeceğini de biliyorlar ama onlar da inançlarından dönmüyorlar.Ve,
"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?Senin teklifin gerçekten çok acayip"
diyorlar ve yollarına gidiyorlar
Bu konuyu bir de Tevrat ve Kuran ayetleri ile tekrar düşünelim.İşte ayetler;
Önce Tevrat,Zebur,İncil Kuran ile birlikte okunmalı mı? Onun cevabını da Kuran versin,buyurunuz;
Bakara Suresi:
106-“Biz bir yenisini,ya da benzerini getirmedikçe veya unutturmadıkça,bir ayeti yürürlükten kaldırmayız.....” (Eski kitapların ayetlerinin değişmeyenleri sizi bağlıyormuş beyler.)
136-“Deyin ki;Allah’a bize indirilene,İbrahim’e,İsmail’e, İshak’a,Yakub’a ve torunlarına indirilene ,Musa ve İsa’ya verilene ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene inanırız. Ve onlar arasında asla ayırım da yapmayız”
Maide Suresi;68/1- De ki;”Ey kitab ehli,Tevrat’ı,İncil’i ve Rabbinizden size indirilen Kuran’ın hükümlerini gereğince uygulamadıkça bir temeliniz olmaz.”
Sanırım aklı olanlara bu ayetler yeterli olur.
Tevrat;
Yar.6: 1 Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.
Yar.6: 2 İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
Yar.6: 3 RAB, "Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür" dedi, "İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak."
Kuran Enbiya Suresi:43-“ Biz onları ve atalarını yaşattık,nihayet kendilerine ömürleri uzun geldi.”
Yar.6: 4 İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.
Hz.Musa Kenan ilini araştırmak için ajan gönderir ama orada Nefilleri ve soylarından gelen Anaklıları görünce Yahudi ajanlar korkuya kapılırlar .
Say.13: 32 Araştırdıkları ülke hakkında İsrailliler arasında kötü haber yayarak, "Boydan boya araştırdığımız ülke, içinde yaşayanları yiyip bitiren bir ülkedir" dediler, "Üstelik orada gördüğümüz herkes uzun boyluydu.
Say.13: 33 Nefiller'i, Nefiller'in soyundan gelen Anaklılar'ı gördük. Onların yanında kendimizi çekirge gibi hissettik, onlara da öyle göründük.
Yasa Bölüm 4 Hz.Musa Yahudilere cesaret vermeye çalışır;
Yas.4: 7 Tanrımız RAB her çağırdığımızda bize yakın olur. Tanrısı kendisine böylesine yakın olan başka bir büyük ulus var mı?
Say.14: 9 Ancak RAB'be karşı gelmeyin. Orada yaşayan halktan korkmayın. Onları ekmek yer gibi yiyip bitireceğiz.”Koruyucuları onları bırakıp gitti.(*) Ama RAB bizimledir. Onlardan korkmayın!"
(*)
Kur'an-yunus Suresi 29/2 " Uydurdukları ve uydukları putlar onları bırakıp kaçmışlardır".
Bu ayetler de gösteriyor ki “Putların bir kısmı gerçekmiş” ve bir kısmı da onlar kendi gezegenlerine döndükten sonra uydurulmuş.Bir de Tevrat’ın şu ayeti bunu tamamen destekliyor;
TEVRAT’TA RAB, BAŞKA TANRI İÇİNDE YAHUDİLERDEN KURBAN İSTİYOR
Levililer Bölüm 16!
Lev.16: 6 "Harun boğayı kendisi için günah sunusu olarak sunacak. Böylece kendisinin ve ailesinin günahlarını bağışlatacak.
Lev.16: 7 Sonra iki tekeyi alıp RAB'bin huzuruna, Buluşma Çadırı'nın giriş bölümüne götürecek.
Lev.16: 8 İkisi üzerine kura çekecek. Biri RAB için, biri Azazel için.
D Not 16:8,10,26 "Azazel": Çölde yaşayan bir cin olduğu sanılıyor.
Lev.16: 9 Harun kurada RAB'be düşen tekeyi getirip günah sunusu olarak sunacak.
Lev.16: 10 Azazel'e düşen tekeyi ise halkın günahlarını bağışlatmak için canlı olarak RAB'be sunacak. Onu çöle salıp Azazel'e gönderecek.
Kur’an-ı Kerim Nahl Suresi 72-“Allahı bir şeye benzetmeye kalkmayın.Şüphesiz Allah bilir siz bilmezsiniz.”
Umarım kafanızda bazı şeyleri düzeltmeye faydalı olmuşumdur.İnsanlar taptıkları varlıkları tanımak ve anlamak isteyebilirler aynı benim gibi.Ben de yazmış olduğum uzun yazılardan bir özet yaparak bu konuyu bu kadar kısaltabildim.
Din kitapları,insanlığın kayıp geçmişi hakkında kısa bilgiler verirler.Bütün dinlerin kaynağı hep birdir,aynı yerdendir.Bu yüzden akıllı olursanız bazı gerçekleri kavramakta zorlanmazsınız.Yaşamın temel ilkesi her şeye karşın dürüst ve topluma faydalı olmaktır.Kimsenin kimseyi kendine kul köle etme hakkı yoktur.Herkes hakkına sahip çıkmayı bildiği gibi başkalarının da bilme ve öğrenme hakkına da sahip çıkmalı ve bilgisi kadarı ile toplumun bilgi düzeyini yükseltmeye gayret etmelidir.Gerçek ahlak ve yaşam kuralı doğruluk ve dürüstlüktür.Küçüğe sevgi,büyüğe saygı şarttır.Herkes bir şeyler üretmelidir.Ben de bazı sırları ortaya çıkardığımı düşünüyorum, bunları sizlerle paylaşarak insanlığa faydalı olmaya çalışıyorum.Bundan bir kazancım da yok zaten.Herkes benim gibi olmasa da kendine göre bir şeyler üretmelidir.Yoksa yaşam çekilmez bir hal alır.Sonunda insanlar birbirlerini donmuş karlı ortamda yiyen köpekler gibi yerler.
Yaşamı daha güzel,rahat,çekilir kılmak elimizdedir.Bunları okuyup da “her şey boşmuş” demeyin.Bunları yazmaktaki amacım,insanların daha serbest düşünmesini,beyinlerini özgür kılmaları ve böylece topluma daha yararlı olabilmeleri içindir.
Bağnazlık köleliğe sebep olur.Bu günün tüm Müslüman ülkeleri nasıl Hıristiyan ve Yahudi dünyasının oyuncağı olmuşsa bundan kurtuluşun çaresi, de serbest, özgür düşünceye sahip olmakla başlar.Dini korku ve düşünceler içinde bocalayan insanların bilim,teknoloji üretmeleri olanaksızdır.1000 yıldır Müslüman toplumların İnsanlık ailesi için hiçbir keşifte bulunamamalarının tek sebebi düşüncelerinin anlamadıkları din kuralları ile hapsedilmesi yüzündendir. İnanmak isterseniz inanın ama bağnazlıktan da kendinizi kurtarın.Bu ve bloğumdaki diğer yazılar sizleri aydınlatmaya yetecektir.
Hepinize özgür,serbest düşüncelere sahip beyinler ve adalet içinde bir yaşam dilerim.
Keykubat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.