AKP’YE AÇILAN KAPATMA DAVASI
14 Mart 2008Bu gün yani 14.Mart.2008 günü akşam saatlerinde birden ortalık bir haberle çalkalandı.Bütün haber kanalları birden tüm programlarını askıya alarak ülkemiz için çok önem arzeden bu haberi konuşmaya başladı.Halen de tüm programlar gündemlerini değiştirerek bu konuyu tartışmaya başladılar.
Bu haber ülkemizin hükümetinin,Cumhurbaşkanı,Başbakan dahil 71 milletvekilinin de siyasi yasaklı olmasını isteyen bir dava olduğu açıklanınca daha da önem kazanmaktadır.
Bu günlere nasıl geldik biraz hatırlayalım.03.Kasım 2002 seçimleri ile iktidara gelen mevcuthükümetimiz,Parti Genel Başkanı olan Syn.Recep Tayyip ERDOĞAN’ın yasaklı olması yüzünden bu gün Cumhurbaşkanı olan Abdullah GÜL’ün başbakanlığında kurulmuş,daha sonra toplanan meclis R.T.Erdoğanın yasağını kaldırmış,Siirt AKP Millet vekili olan Mervan GÜL olsa gerek,bu zat için atılan oylarda “bir oy”luk mesele yaratılmış ve milletvekilliği düşürülerek tekrar bu ilde seçime gidilmiştir.
Sol partilerin el birliği ile iktidar teslim ettikleri ve bu davalı olan Fethullah Gülen Hoca'nın sadık "Nur Fedaileri" oldukları kanaati ortaya çıkan, İki Cumhurbaşkanı ve bir Başbakanımız.
(Deniz BAYKAL'A Mecliste türban konusunda "Bu yola çıkarken beyaz çarşaf giydik de çıktık" dediği için yakıştırdım.Yiğidi öldür hakkını yeme.)
Yapılan seçimde yasağı kaldırılan Recep Tayyip ERDOĞAN sandıktan çıkmış ve eşinin memleketlilerinin oylarıyla meclise bu şekilde girmiştir.
Ardından ABD ve koalisyon güçlerinin Irak operasyonu için 01.Mart.2003 teskere oylaması meclisten muhalefet ve iktidar partisinden vatansever milletvekillerinin çabaları ile geçememiş ve hükümet ABD’nin gözünden düşmüştür.ABD isteği doğrultusunda ülkenin 80 yıllık bütün birikimi olan ticari ve ekonomik önemi büyük olan,bir çok insanımızın da ekmek teknesi olan kamu kurum ve kuruluşları yok pahasına “özelleştirme,küresel ekonomi,sıcak para” aldatmacaları ile Yunanlılar dahil olmak üzere yabancılara satılmış,bazıları önce yerlilere sonra yabancı işbirlikçilere satılmıştır.
Bir çok insanımız da bu uygulamalar sayesinde işinden,evinden olmuş,aile huzuru kalmamış ancak dertlerini anlatabilmeleri için tüm basın kanalları da yüzlerine kapatılmıştır.
Bunlara ilave olarak yabancılara “karşılıklılık ilkesi” gözetilmeden toprak,gayrimenkul satışları da serbest bırakılmıştır.
20.000.0000.000 (Yirmi milyar) ABD Doları dış borçla devralınan hükümet,her yıl 100.milyar ABD doları ihracat gelirine 160-170 milyar ABD Doları ithalatla ve üstüne İMF (İnternatıonal Money Fund-Uluslar arası Para Fonu) ve Dünya Bankası (World Bank)’tan aldığı kredilerle ülkeyi hesapsız borçlandırmıştır.
80 yılda oluşturulan bunca kurumun satılması,devlet arazilerinin yabancılara sınırsız satılması ile hazinenin dolu olması gerekirken muhalefetin iddialarına bakılırsa 400.milyar ADB doları toplam iç ve dış borç oluşmuştur.
ABD’de meydana gelen “Emlak Krizi” nedeni ile ev kredisi veren bankaların ve ardından ilişkili şirketlerin de yavaş yavaş iflaslarını açıklaması ile son günlerde kendini hissettiren yeni dünya krizi son bir hafta içinde ABD Doları ve Avro değerlerinin birden fırlamasını sağlamıştır.
Bir hafta içinde ülkemiz nüfusunun azaldığının tespit edilmesi ile halkımızın milli geliri kimsenin cebine 1.kuruş bile girmeden 2500.ABD Doları zenginleşmiş olduğu hükümetçe açıklandı.
Cebimize para girmeden gelen bu zenginleşme döviz kurlarının fırlaması ile bir anda fakirleşmeye dönmüşken birden bu kapatma haberi çıkıverdi.
AKP bu durumun olacağını tabiiki biliyordu.ABD’de başlayacak bu ekonomik kriz ne zamandan beri konuşuluyordu zaten.Hükümet işin kaymağını bu güne kadar topladı.Diğer yandan gelecek ekonomik krizi görerek de “İrtica eylemlerini” sürdürdü.Tam ekonomik krizin “GÜM” dediği bu günlerde hakkında “kapatma davası açmayı” başardı.Başarılı iken görevden çekilmek hele de de “mağdur imajı” yaratarak çekilmek ise süper olacaktı.
Çok süper bir plan.Kutlamak gerekir.
Okumayan Türk Milleti de yine bu zatı “Mağdur” bilecek,Sayın Süleyman Demirel örneği “yedi kez gittim,sekiz kez geldim” türü bir siyasetin ilk örneğini uygulamış oldu.
Bu yüzden İktidara geldiklerinden beri hep “Laiklik düşmanlığı,baş örtü mağdureliği”(!) ile gündem yaratarak Irak operasyonunun tartışılmasını bile gündem dışı bırakmayı başardı.
Basınımızdan "Mağdur Başbakanımız hakkında bir haber başlığı."Anayasaya uyacağına dair yemin eden bir Başbakan için Sizce bu "Mağduriyet" mi "Tahrik" mi,"Provakasyon" mu?
10 Ocak 2008’di yanılmıyorsam İspanya’daki “Dinler arası Diyalog” toplantısının ikinci günü Sayın Başbakanımızın “Başörtü siyasi simge olsa ne olur” çıkışı ile başlayan krize belediyelerin bazı ticari reklamlara,resim sergilerindeki tablolara kadar koyduğu “tesettür” zorlamaları,İmam Hatip Lisesi bayan öğrencilerine “ücretsiz otobüs” teminleri eklenmiştir.
Sansür Tesettürlü bir tablo,resim sergisinden -Basından
Bunlar yetmez gibi de “%47 ile iktidara geldik istediğimizi yaparız” iddialarına “Dindar Cumhurbaşkanı” ifadeleri,meclise sokulan terör örgütünün partisi ve bu partinin devletten maaş alarak mecliste ve yurt dışında ülke aleyhine çalışmaları da eklenmiştir.
Tüm bunlar ek olarak şehitlerin artması,Irak Operasyonunun ABD heyetleri ve Başkanlarının tehditleri ardından bitirilmesi,siyasetin operasyonu ABD-AB'ya karşı ciddi olarak savunmayıp,hükümetten umudu kesen halk ve muhalefet partilerinin orduyu eleştirmelerine karşı "orduyu savunma davranışı göstermesi,orduya prestij kaybbetiren siyasi icraat olarak görülmüş, tuhaf bir komedi türü yaratmıştır.
Bunlar birikince de “ülke bölünüyor” psikolojisini her kesimde güçlendirmiştir.
İktidarın zihniyeti olan “Kürt Said Nursi’nin Şeriat Devleti” ideolojisi de ABD-AB destekli olarak hızla ve serbestçe halk arasında yaygınlaştırılmış,iki gün önce de bu ideolojinin lideri olan ilk okul mezunu şeyh Fethullah Gülen Hoca’nın davasından beraat ettirilmesinin sağlanması,Türban yasası ile Üniversitelerde yepyeni bir “Anarşi” olaylarının başlatılması ise bardağı taşıran son damlalar olmuştur.
Fethullah Gülen Hoca.ABD Destekli "Ilımlı İslam ve Dinlerarası Diyalog" adlı Gericiliğin beyni.
%100 oyla da iktidar olsa bir siyasi parti o devletin rejimini “Siyasi veya zorla” değiştirme teşebbüsünde bulunursa o devletin yargı kurumları o hükümeti yargılama hakkına sahiptir.
Sayın Yargıtay BAŞ Savcımızın yaptığı da budur.
Dengir Mir Mehmet FIRAT
Buna ilk tepki, AKP Gnl.Başkan Yrd.Mir Dengir Mehmet FIRAT konu ile ilgili bir açıklama yapmaktayken ilk tepki Fener Rum Patrikhanesinin avukatı olan meşhur Tv şovlarının yaşlı yıldızı bayan Kezban Hatemi tarafından gelmiştir:
"Derhal yapılması gereken şey savcı hakkında dava açılmasıdır. Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmalıdır. Cumhurbaşkanının parti kapatılması yoluyla görevden alınmasını hiç gördünüz mü? Buna yargının siyasallaşması denir" diyerek avukat Kezban Hatemi,dava açan Yargıtay Başsavcımızın acilen yargılanmasını istemiştir.Fener Rum Cemaatinin Avukatı Kezban Hatemi Hanım.
Patronları olan Patrik efendiler boşuna maaş vermiyorlar elbette.Bu hükümet için az mı zahmet ve harcamalara girdiler.Hem de ABD,AB ve dünyanın her yerindeki cemaatlarinden az mı para topladılar.Bu kadının işi de bu.Ne yapsın?
Son çıkan vakıflar yasası gereğince katrilyonlarca YTL’lik mülklere havadan konmak,ülkeyi ele geçirmek çabaları yara alabilirdi.Bütün bunlar AKP varlığına bağlıydı.
Bu parti hakkında kapatma davası ülke bölünüp parçalandıktan sonra açılacak değildi ya!
Bu davanın sonucu ne olur bilmek elbette imkansız.Ancak tek isteğim hiçbir vatansever “Kriz korkusu ile ABD Doları almasın.Döviz almasın.” Yoksa yine eski günlere döneriz haberiniz olsun.
İktidar partisi hakkında böyle kapatma davaları tabiiki hoş değil.Ancak gelişmeler de hoş değil ve bir şeyler yapılmalıydı.Bence o oldu.
Ülkemiz için iyisi olsun.
Keykubat
15.3.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.