ABD KONSOLOSLUK BASKINI VE ARKASI.
POLİS TEŞKİLATININ BAŞI SAĞOLSUN !!!
Tüm Şehitlerimiz nur içinde yatsınlar,topraklarında dinlensinler.
Bu gün,09.7.2008 günün saat 10.50 sıralarında İstanbul ABD Başkonsolosluğuna yapılan silahlı saldırı esnasında hayatlarını kaybeden meslektaşlarıma ,ailelerine,mesai arkadaşlarına, İstanbul Polis Teşkilatına,Tüm Türkiye Polis Teşkilatına ve milletimize baş sağlığı dilerim.
Türkiye’nin “Şeriat Devletine” geçişinin Ortadoğu klasik yapısına uygun olarak “kavgasız, dövüşsüz” olamayacağını “Fight For Turkey-Türkiye İçin Savaşın” başlıklı yazıyı yazan Int.Herald Tribun yazarı Robert Cohen’in çizdiği hareket tarzı uygulamaya geçmiş görünüyor.
Yıllardır içerden ve dışardan kardeş kavgasına sokulmak istenen milletimiz her şeye rağmen “kan kusmuş kızılcık şerbeti içtim” demiş ve iç savaştan kardeş kavgasından uzak durmuştur.
Hain planlarını uygulamak isteyen dış güçleri diğer yazılarımda daima açıkladığım ve de herkesin de bildiği için tekrar etmeyeceğim.
“Amerika Ortak Değiştiriyor” ve “Ergenekon’un Arkasındaki Gerçekler” başlıklı yazılarımda da anlattığım olayın tepkilerini bekliyordum.
ABD ve İngiltere,I.Dünya Savaşı sonunda şanlı Kurtuluş Savaşı ile kurulan genç Türkiye Cumhuriyetine “O.T.İ-Osmanlı-Türk-İslam” siyasetini yasaklamıştı.Bu şartlara dayanarak Osmanlı’dan koparılmış ve Willson İlkeleri ile kurulmuş yeni kukla devletler üzerinde emperyalizmin çıkarlarına zarar verecek isyanlar ve direniş hareketlerini destekleyen bir siyaset güdemeyecektik.
Bunu garantiye almak için de devlet kademelerine özellikle II.Dünya Savaşı sonrası başlayan Nato maceramız ile ABD devlet içine girmiş,ABD ajanı yerli işbirlikçiler,gerici,ayrılıkçı isyanlara karışmış aşiretlerin içinden olanları devletin en önemli kurumlarına doldurmuştu.
Bunlar, Dersimli dönme Ermeniler,Kürtler ile şeriatçı Kürdistan isteyen Kürtler ve “Pontus Rum Devleti kurmak isteyen Lazlar,Rumlar ve Gürcüler’den oluşmaktaydılar.
Türkler yine devlet içinden el çektirilmişti.
“Türkler” kelimesini bizim anladığımız “ırksal” anlamda değil,”Sünni vatansever Osmanlı’lar” olarak anlamamız gerekir.Çünkü tüm batı dünyası “Türk” kelimesine karşılık olarak “Sünni,vatansever Müslüman Halk”ı kast etmektedirler.
Bu yüzden AKP iktidarını ABD Deniz Kuv.Komutanı John Mc LOY Tayyip Erdoğan ile ilgili yaptığımız 2000 yılındaki konuşmamız sonunda şöyle demişti.
-“Atatürk’ten sonra ilk defa Türkler iktidara gelecekler”
Bunların hepsi Türk mü? deyince de “Biz Türk deyince onları anlarız.Bizim tanıdığımız Türkler bunlardı” demiştir.(“Amerika nasıl Lider Seçiyor” başlıklı yazım)
Amerika yeni yapılandırmaya çalıştığı İslam Şeriatına dayalı “B.O.P projesi kapsamında Osmanlı’dan kalan “Sünni Müslümanlar”ı değil,Kürdistan kurmak için Batı ile işbirliği içinde bulunan “Said-i Nursi veya Kürt Said’in başlattığı “Nurculuk hareketinin” anlayışını “Hıristiyanlığa daha yakın gördüğü için tercih etmiştir.Çünkü Said Nursi Avrupa’ya götürüldüğünde ampullerle aydınlatılmış ortamı görünce “Bunlar hak yolu insanlarıymış, Allah nurunu bunlara vermiş diyerek” Hıristiyanlığa teslim olmuştur.AKP’nın de sembolünün “Ampul” olması buraya dayanır zaten.
Bu güne kadar ABD, kullandığı,Alevi,Kızılbaşları ve Kızılbaş alevi Kürtleri devre dışına itmiştir.Son yapılan PKK operasyonları da bu halkın yaşadığı bölgelerde sürdürülmektedir.
Bu kesimin ehli sünnet olmadığı için diğer Müslüman kavimlerce kabul görmeme olasılığı ABD’ye bu tercihi yaptırmıştır.
Genç Türkiye Cumhuriyetine yasakladığını şimdi kendisi teşvik etmektedir.İnce oyunlar da tabii ki var.
Yıllardır ABD ve Avrupa ve özellikler Alman istihbaratı ile içli dışlı hale gelmiş,son hazırladıkları “1938 Dersim Soykırımı” tasarısı ile ülkeyi bölme tasarıları geliştiren ayrılıkçı Dersimlilerin projeleri yarım kalmıştır.(Yeni bir soykırım iddiası” başlıklı yazımı “blog arşivinden” okuyabilrisiniz.)
Ama onlarda kolay teslim olmayacaklardır.İşte ABD Baş Konsolosluğuna yapılan baskın olayı ile aynı anda gelişen Ağrı dağında kaçırılan üç Alman Dağcı olayı ABD’ye gözdağı amaçlıdır.Alman dağcıların %99 terör örgütü bağlantılı oldukları inancındayım.
Mesaj açıktır ve “Bizi terk ettiniz pişman olacaksınız” demektedir.
Ergenekon kapsamlı ABD derin devlet destekli operasyon da bu yönde yürümektedir.Bu arada da ABD’nin yarattığı korku nedeniyle gerçek Türk Vatansever ve Atatürkçüler de saf kalplilikle inandıkları dava yüzünden bunlarla paslaştıkları için canları acımaktadır.
Kimliği açıklanan faillerden biri eğer sonradan fail olduğu yalanlanmazsa Bitlisliymiş.Yani İsmet İnönü’nün hemşehrisi.Buradan zaten Türk ve Müslüman çıkmaz.Kimse kusura bakmasın ama ben Bitlisli olup da “Takiyye” yapmayan görmedim.Bunların amaçları Dersimli vatandaşlarımızla aynıdır.Hem şeriatçı hem de faşist ayrılıkçı Kürt ve Ermeni hareketleri bu şehirden destek bulmaktadır.Adıyamanlı Menzil tarikatı bile köken olarak aynıdır bildiğim kadarı ile.Daha geçen yıl Ermeni patriği açıkladı bunları hatırlarsanız kimse bana kızmasın.
Ayrıca Danıştay olayının sanığı olan Avukat Alpaslan Arslan'mıydı neydi o da Bingöl'lüydü. Yani,olayların kaynağı belli bir merkeze o da "Dersim" merkezine uzanmaktadır.
Olay hakkında abuk sabuk yorumlar yapan bir sürü Üniversite etiketli cahile ise sadece gülüyorum.
Polis onlar gibi düşünse bırakın terör olaylarını çözmeyi basit asayiş olaylarını bile çözemez.
Mesajın geldiği adres burası amacı da ABD’ye “Sen görürsün”dür.Şimdi bir sürü tutuklama yapılacak yine “Atatürk” adına bir takım çığlıklar atılacak.
Ha ben de yazıyorum.Ama ben iç savaşı doğurabilecek “adaletsiz” uygulamalara dikkat çekiyorum ve ikisi arasında da “mezhep ve etnik” yapı dışında bir amaç farklılığı göremediğim için yazıyorum.Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek isteyenleri de görüp de “Laik ve Atatürkçü’dürler kırmayayım” dediğim de oluyor ama,bunlarla kimsenin bir yere varmasının da mümkün olmadığına inancım yüzünden de açıklıyorum.
Ayrıca ABD ülkemizi istediği yöne çekmek için bu olayı “taşerona havale etme” yöntemini de kullanmış olabilir.Dünyanın şeytanından her şeyi beklemek mümkündür.
Nasıl ve ne şekilde yaşayacağına oyları ile millet karar verdiğine göre benim de amacım devleti iç kavgalardan uzak tutacak ve demokrasi,eşitlik ilkelerinden uzaklaştırmayacak çizgide durulması şeklinde davranmayı telkin etmektir.
Yazılarımın okunması ihtimali yoktur zaten çünkü bir blogdan kaç kişiye seslenebilir ve iknacı olabilirim ki?
İnsanımızın sağ duyulu olmasını ve sazan gibi her şeye atlamamasını umarım.
Bir de televizyonda konuşan görgü tanıklarının anlattıklarına göre,Amerikan Başkonsolosluğunun güvenlik görevlileri çatışma sırasında “masa altı” olmuş,onların destek vermemesi yüzünden bu üç Polisimiz kahramanca görevlerini yaparken görev şehidi olmuşlardır.
İşte Üç Şehidimizden bir olan,15 Gün önce göreve başladığı belirtilen Şehit P.Me. Mehmet Önder Saçmalıoğlu.Ölmesi için henüz erken değilmiydi?Bizim gibi ülkelere ölümü,kanı, gözyaşını kader biçen büyük devletlere ve yerli işbirlikçilerine lanetler olsun!!!
Amerikan güvenlikçileri de bizdeki gibi “torpilli” oldukları ve 1500 ABD Doları aylık aldıkları için kazandıklarını dünyada bırakmama derdinde olduklarından olsa gerek masa altı olmuşlardır.
Polis de kendisi hedef olduğu için mecburen tek başına savaşmıştır.Yetkilileri bu konuda uyarmak isterim.
Polisimize sahip çıkalım.Özel Güvenlik Yasası ne diye var?Herkes adamına sahip çıksın. Benim polisim Amerika için niye ölsün?
Olayların bende yarattığı izlenim budur paylaştım.Umarım faydalı olmuşumdur.
Yazmıştım ya "Gelecek Ay Farklı Olacak" diye.İşte emareler başladı.En sevmediğim şey haklı çıkmam.Çünkü ben "kötü" olasılıkları" tedbir alınsın diye öne çıkarıyorum da ondan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.