"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

21 Ekim 2016 Cuma

İSLAMIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ TAMAMLANMIŞTIR.


İSLAMIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ TAMAMLANMIŞTIR.


11 Eylül 2001 yılında ABD başkanı G.W.Bush’un kardeşinin özel güvenlik şirketinin korumasındaki New York İkiz Kulelere CIA elbirliği ile düzenlenen uçaklı saldırı komplosunun ardından, Afganistan’da Taliban yerine kurulan El Kaide terör örgütünün hemen üstlenmesiyle ilan edilmiş bir Haçlı Seferi hala yürürlüktedir.


ABD ve çetesi NATO’nun 22 ülkesi Irak ve Suriye üzerindedir.
9/11 OLAYI BÜYÜK BİR TEZGAHTI
9/11 OLAYI BÜYÜK BİR TEZGAHTI
Bunun ülkemizdeki yansıması da bize Müslüman görünen kripto (gizli) Rum Hristiyan ve Yahudilerin kurmuş oldukları dini cemaatler iktidarı olan AKP’nin eğitimden güncel yaşama uyguladıkları politikalarda kendisini göstermektedir.

Bu siyasi uygulamaların başını kız ver erkek çocuklara, yetişkin kadın ve genç kızlara yapılan tecavüzler ve taciz saldırılarıdır.

Böyle aşağılık olayların hükumet kontrolünde yapıldığını düşündüren de bizzat hükumetin televizyon programlarında konuşan sözde profesörlerden hocalara ve cemaat önderlerine uzanan sapıkça açıklamalardır.
İncil Tevratı olan Ahdi Atik de Kur’an da homoseksüellik, lezbiyenlik veya biseksüellik tarzındaki eşcinselliği yasaklamıştır. Buna rağmen bu yasaklar din ve devlet adamları ile devletin ileri gelenlerini asla bağlamamıştır. İslamda bu muafiyet, Ahzap Suresi 50.ayet ile Muhammet üzerinden kaldırıldığı bildirilmesiyle ilişkili olmalıdır.


Homoseksüellik, lezbiyenlik biseksüellik, Sümer, Hint,Fars, Grek, Aztek, Maya ve Afrika kabile dinlerinde yer bulmuştur.


İslam ve Hristiyanlığın doğduğu Ortadoğu coğrafyasında İran Zerdüştlüğü, Mihriliği (Mitracılığı), Mecusiliği, Aramilerin Sabiliği, Mısır’ın bütün dinleri, bunların harmanı olan Grek/Yunan Mitracılığı ve ondan doğan Roma Mitracılığı da eşcinselllik, çocuk evliliklerinden nasibini almıştır.
HRİSTİYAN KAYNAKLARINDA ADEM VE HAVA CEBRAİL TARAFINDAN CENNETTEN KOVULURKEN
HRİSTİYAN KAYNAKLARINDA ADEM VE HAVA CEBRAİL TARAFINDAN CENNETTEN KOVULURKEN
Adem ve Hava’dan bahseden en eski ve ilk kitap olan Sabilerin Cinze di Rabba (İng.Ginza d Rabba) kitabıdır. Evrenin yaratılışından Ademin yaratılışına dört yaratılış aşamasında kozmogoniyi açıklayan bu kitapta, Adem’i yaratan Hay’ın bize göre Allah’ın Adem’e nasihatı şöyledir; “Ey Adem, biz sana, zenginlik olarak kızlar ve oğullar, mallar verdik. Kızların ve oğulların senin karıların ve kölelerindir” ayeti gereğince bu kitaba inanan Sabiler, Ortodoks Yahudiler, Ortodoks Hristiyanlar (Keldaniler, Süryaniler, Nasturiler, Maruniler) de Grek İncil’ini ret ettiklerinden bu emirleri aynen uygulamaktaydılar ve uygulamaktadırlar.
1096’da I.Haçlı Seferi sonrası Kudüs’de kurulan Haçlı Krallığını korumak amacıyla kurulan Tapınak Şövalyeleri örgütü, günümüzün Masonları da kökenleri gene Sabilere uzanan Fransız, İtalyan askerleriydiler. Burada kökenleriyle tanışınca Cinze kitabını benimsediler ve Sabilerin şeytana tapınan mezhebi olan Sin Mezhebine girdiler. Bu dinin de keçi başlı tanrısı Tevrat’ın Azazil’ine Kabe’de İslam öncesi Hubel/Allah, Anadolu’da Bafomet, Yunanistan’da Pan adıyla tapınılmaktaydı.

Keçi başlı tanrı şeytan Bafomet ibadeti Hristiyanlık öncesi Roma'da yaygın bir dindi. Ükmeizde Karadeniz bölgesi "Paflagonya", Samsun Bafra, Muğla Bafa gölü, Kıbrıs Baf şehirleri adını bu şeytandan alır.
Keçi başlı tanrı şeytan Bafomet ibadeti Hristiyanlık öncesi Roma'da yaygın bir dindi. Ükmeizde Karadeniz bölgesi "Paflagonya", Samsun Bafra, Muğla Bafa gölü, Kıbrıs Baf şehirleri adını bu şeytandan alır.
Bu sapkın mezhepte aile cinsel yaşamı, ilk doğan çocukların tanrıya adanması yani kurban edilmesi, yenilmesi, kaynatıldıktan sonra, yağda mısır unuyla kızartılarak Akitu (Nevruz) bayramında baş rahibe ikram edilmesi gibi yamyamlık yanında, doğra doğmaz oral seks, sütten kesildikten sonra (18 ile 24 aylıkken) anal vajinal cinsel ilişkiye girilmesi, yetiştiklerinde bunu ret eden çocukları işkence ile razı etme gibi sapık gelenekleri barındırmaktadır.


Kabe’ye “Gök Ana’nın Rahmi” olarak tapınan, Habeş Yahudileri olan Beytül Şems Yahudilerini İsrail büyük ırkçı umutlarla 1974’de İsrail’e getirmişse de sapıklıkları yüzünden sınırdışı etmiştir. En son iki yıl önce bu kabilenin ellerinden çocukları Kanada Hükumetince korumaya alınmış ve aileler sınırdışı edilmiştir.


Bunlar, erkekleri sarık, cübbe, çarık, kadınları araş çarşaf peçe giyen şatanist Yahudilerdir.


İran Mihriliği kökenli olan Roma Mitracılığında da etkisi lan Sabilik gelenekleri Romada da vardı. Hatta Roma yakınlarında bizim Harran’ın konik evleriyle aynı evleri olan ve evlerin üstlerinde “Hilal Ay+Haç” sembolüne çok sık rastlanılan

Puglia köyünü TRT belgeselinde seyretmiştim.

Haz. Muhammet’i resmen koruyan ve Müslümanlarca gizli Müslüman sayılan Roma imparatoru Herakles de Nasturi Hrsityan mezhebinin fikir babası Aziz Agustin tarikatının olduğu Libyadan gelerek darbe yapıp Roma imparatoru olmuştur. Nasturilerin IV.yy. a kadar ilk adları “Nasranilerdir. Bu İncil’de İsa’nın “Ben Nasıralıyım” dediği Arami köyünden adını alan bir mezheptir.
Puglia Sabi köyü
Puglia Sabi köyü


Peygamber Muhammet’in de amcaoğlu olan, Hira mağarasında gördüğü rüyayı peygamberlik olarak yorumlayan ilk ve tek kişi olan Varaka bin Nevfel’in de, Mekke Nasturi kilisesi baş keşisi olması ilginçtir. İbni İshak, “Siretül Nebeviye” adlı kitabında, Varaka bin Nevfel’in sapkın Arap kabilesi için din aramaya çıkıp, Nasturi Hristiyan mezhebini benimseyerek dönüp Mekke kilisesini açan kişi olduğunu yazar.


Bu durumda Muhammet’in dedesi Abdülmutallip, amcası Ebu Talip, arkadaşı Ebubekir’in de Nasturi olduklarını düşünebiliriz. Çünkü Muhammet dokuz yaşındayken, kabilesinin dini Mecusiliği sevmediğini Büşra şehrinde Arabistan Episkoposu olan rahip Bahira’ya söyler. Hem Mecusilik, hem Hristiyanlık hem de Ortodoks Yahudilik dinlerinde kız ve erkek çocukların ırzlarına ailelerince geçme geleneklerinin Katolik Hristiyanlık ve İslam ile kaldırıldığını hatırlayalım.


Kısaca biseksüel pedofilik, kulampara yaşamı Ortadoğu coğrafyasından Amerika kıtalarına uzanan bir sapkınlıktı. Avrupalılar bunları xvı.yy.da Rönesans devrimi ile kaldırmayı en azından azaltmayı başardılar.
İslam ve Hristiyanlığın Katoliklik mezhebi dışındaki mezhepleri ile Ortodoks Yahudilik tümüyle bu sapıklıkları içerir, tüm ekvator kuşağı eski dinlerde vardır
İslam ve Hristiyanlığın Katoliklik mezhebi dışındaki mezhepleri ile Ortodoks Yahudilik tümüyle bu sapıklıkları içerir, tüm ekvator kuşağı eski dinlerde vardır


“Rum” adı Aramice olup, “Öküz başlı dev ve cüce cinlere, onların yoldan çıkmışları olan şeytanlara tapınan kavimlerin ortak adıdır. Rum, Roma adlarının kökeni Sabi din kitabıdır.


Bütün Roma tarihçilerinin yazdıklarında ortak görüşe göre Roma’da biseksüel pedofilik yaşam günümüzdekiden elbette farklı olarak vardı. Özgür/Efendi olan erkeklerin eril/maskulin/dominant erkek, köle erkeklerin de “pasif/feminen/boyuneğen/submissive” rolünü üstlendikleri bir homoseksüellik anlayışları vardı.


Özgür (freeborn) erkeğin, dominant/Hakim yani beceren rolünü oynaması övünç meselesiydi ve “erdem” olarak nitelenirdi ve bu ilişki ile “cinsel organinin çalıştığını, diriliğini kanıtlamış" sayılırdı. Bu kadın lezbiyen ilişkisinde de özgür kadının dominant, köle kadının submissive/boyun eğen/dişil rolünü oynamasına dayanırdı.


“Beceren/ hakim rolünu korudukça bir erkek onurundan bir şey kaybetmezdi ve bu ilişkilerde de eş olarak köleleri veya fahişeleri tercih ederlerdi.


Fahişelerin (dişi/erkek) yaşlarının 12 ile 20 arasında olmasını dikkat edilirken özgürlerin cinsel ilişki tercihi yapmalarında sınır yoktu. Özgür kadınlara akrabalarıyla evlenebilmeleri ve onları hoş tutabilmeleri için müzik, şiir eğitimleri verilirdi. Erkek şairler, kadınların cinsel doyumlarına çok az ilgi gösterirlerdi.


Erken Roma ve Cumhurşiyet dönemlerinde kadınların eşcinselliğine pek yer verilmezken, imparatorluk döneminde kadın eşcinselliğine Romalı şairler oldukça fazla yer vermişlerdir.(Kynk= Williams, Roman Homosexuality, passim; Elizabeth Manwell, "Gender and Masculinity," in A Companion to Catullus (Blackwell, 2007), p. 118.)


Savaşlarda da Roma askerleri, savaş esirleri erkek,kadın,çocuk ayırmaksızın tecavüz etmeyi gelenek haline getirmişlerdi. Sabi kitabında tanrı Hay’ın ya da AllahIn Adem’e emri gereğince “baba, ana, oğul, kız, abla, abi dede, torun” karışık ensest biseksüel cinsel yaşamın kalıntısı 16 çeşit grup seks türünün Pompey şehrinde yaşandığı kalıntıların ortaya çıkarılmasında öğrenilmiştir.


Bunları yazmamın sebebi de ilk Haçlı seferi kararını alan Papa Sixtus’un Arapları ve Türkleri “eşcinsel Lut kavmi olmakla suçlayarak Hristiyanları galeyana getirme propagandasında kullanmış olmasıdır. Bu propaganda, zaten cinsel sapık olan Avrupa Hristiyanlarını nedense bütün haçlı seferlerinde tahrik etmekte kullanılmıştır. Buna ek olarak da Kuran ayet ve sure sayılarının “666” sayısında birleşmesidir. Bu da İncil ayetinde şeytanın sayısı olarak geçmektedir. Oysa Tevrat’ta Süleyman’dan kendisine saray yapmasını isteyen tanrı Yahweh’in sarayını yaparken Süleyma’ın kullandığı Yahudi ağırlık ölçüsüne göre “666” talant’tır.


Ama buna kim dikkat eder, Hristiyanlar o çağlarda İncil Latince okunmak zorunda olduğundan bundan haberleri olacak durumda değillerdi.


Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk yıllarında yazdığım “Recep Tayyip Erdoğan, G.W.Bush ve Yecüc Mecüc” başlıklı yazımda gene bu konuyu Tevrat, İncil ayetleri ve G.W.BUsh’un Fransa cumhurbaşkanı Mitterand’dan “Ortadoğuda Yecüc Mecüc çıktı, bana yardım et” diyerek Mısır Şarm el Şeyh şehrinde yardım istemesini de yazmıştım.


O günlerden bu zamana bu yazımın blogu kapatıldı, onu yeni Türkiye Türklerindir bloguma taşıdım o da engellendi toplam beş blog açmak zorunda kaldım.


Bunlardan başka AKP beni yanıltmadı, gerek Gregoryen Ermeni dönmesi Fetullah Gülen okullarına ait öğrenci yurtları ile AKP’li Protestan Ermeni dönmesi Menzil tarikatına bağlı Ensar bilumum eğitim kurumlarının yurtlarında ortaya çıkan kız ve erkek çocuklara tecavüz olayları, Romalıların Türk ve Müslüman çocuklarını “Luti kavimlere çevirme siyaseti” güttüklerinin kanıtı olmuştur.


Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de öldürülmesini takiben Siirt’li Yezidi İsmet İnönü iktidar olmuş, kısmen cumhuriyeti koruma çabası olmuşsa da 1943 Kahire toplantısında Churchil, Truman ve Stalin tarafından verilen talimatlarla Ortodoks Yaudi ve Hristiyanların devşirmeleri olan Nur ve Işık cemaatleri ile Sabetay Yahudiliği temelli İslami tarikatların iktidarına Demokrat Parti adıyla izin vermek zorunda kalmıştır.
AKP CİNSEL SAPIKLIĞI TEŞVİK EDEN, KORUYAN PARTİ OLMUŞTUR
AKP CİNSEL SAPIKLIĞI TEŞVİK EDEN, KORUYAN PARTİ OLMUŞTUR


O günden beri Atatürk’ün Kur’an Türkçe measli ve tefsirini yaptırmasıyla halka gerçek arınmış dine saldırıla başlamış, Gregoryen Ermeni dönmesi Kenan Evren zamanında F.Gülen cemaatine teslim edilen devlet ve Türk dünyası ile İslami değerler aşındırılmıştır.


Bu gün yapılan kavga, ise temeli sermaye bölüşümü olup, Gregoryen Ermeni temelli Işık ve Nur tarikatlarının yerini, Adıyamanlı Protestan Hristiyan dönmesi Menzil tarikatının ve benzerlerinin almasıdır. Yani, “Ermeni Rum iktidar savaşı “ halini almıştır.


Atatürk’ün kurduğu temiz İslami toplum yerini Luti, Ortodoks Yahudi Hristiyan değerlerine İslam adıyla bağlanmış, aldatılmış ve kıyamette yok edilecek lanetli kavimler topluluğuna bırakmıştır.


İslam, kafirlerin, müşriklerin dinine evrilmiş, halkın dönüştürülmesi tamamlanmıştır. Kıyamet savaşlarında yok edilmeye hazırsınız demektir.


Uyarması bizden takdiri sizdendir.


Nasıl işinize gelirse öyle inanınız.

7 Temmuz 2016 Perşembe

#TÜRK DİLİ CEHENNEMİN DEĞİL TANRININ DİLİDİR.

#TÜRK DİLİ CEHENNEMİN DEĞİL TANRININ DİLİDİR.

2007 yılında ölen İran’ın önemli din ulemalarından kabul edilen Ayetullah Müctehidi, Youtube’ta da yer alan bir konuşmasında Türk dilinin “cehennemin dili”, Fars ve Arap dilinin ise “cennetin dili” olduğunu söylemiş.

Sözünü de peygamber Muhammet’in bir hadisine dayandırmış. Bu hadisin sözde iddiasının kaynağı olduğunu söylemiş.

Oysa, Kuran'ın defalarca Tevrat ve İncil'in doğrulayıcısı olduğunu, bu kitaplarla birlikte Kuran'ı da okuyun diyen Maide 69, Bakara 106-136( Bu ayetler değişti artık). ayetlerinin ışığında, İncil Korintliler 14. Bölümde İsa yabancı diller konusunu derince işlemiştir, bazılarını okuyalım;

Korintliler 14. Bölüm

14
Diller ve Peygamberlik


Ayet 1-Sevginin ardınca koşun ve ruhsal armağanları, özellikle peygamberlik yeteneğini gayretle isteyin. 
2-Bilmediği dilde konuşan, insanlarla değil, Tanrı'yla konuşur. Kimse onu anlamaz. O, ruhuyla sırlar söyler. 

3-Peygamberlikte bulunansa insanların ruhça gelişmesi, cesaret ve teselli bulması için insanlara seslenir. 

4-Bilmediği dilde konuşan kendi kendini geliştirir; ama peygamberlikte bulunan, inanlılar topluluğunu geliştirir.

13-Bunun için, bilmediği dili konuşan, kendi söylediklerini çevirebilmek için dua etsin. 

14-Bilmediğim dille dua edersem ruhum dua eder, ama zihnimin buna katkısı olmaz. 

15-Öyleyse ne yapmalıyım? Ruhumla da zihnimle de dua edeceğim. Ruhumla da zihnimle de ilahi söyleyeceğim. 

16-Tanrı'yı yalnız ruhunla översen, yeni katılanlar senin ne söylediğini bilmediğinden, ettiğin şükran duasına nasıl “Amin!” desin? 

17-Uygun biçimde şükrediyor olabilirsin, ama bu başkasını geliştirmez. 

18-Dillerle hepinizden çok konuştuğum için Tanrı'ya şükrediyorum. 

19-Ama inanlılar topluluğunda dillerle on bin söz söylemektense, başkalarını eğitmek için zihnimden beş söz söylemeyi yeğlerim."

Bu ayetlerin sonucu bir cümle ile şudur;
Yabancı dille dua eden, kendi anlamaz, ama tanrıya, ruhunu katmadığı, kitapta yazılmış olan duasını iletir, ama kendi dilinde dua eden, ruhunu da katarak duasını tanrısına yapmış, olur.

Peki, "Kuran Arapça okunsun, başka dile çevrilemesin" diyen, "Arapça konuşmayan milletlerin dualarını Tanrıya, ruhları ile hissederek yamalarını" engelleyerek, onlara düşmanlık etmiş olmuyorlar mı?

Böyle düşmanlık karşısında bildirilen dine ve o dinin tanrısına inanmayan insan günahkâr mıdır?

Hayır, nedeni, dini tebliğ eden, kendi dilini zorla dayattığı için, o milleti inanmamaya kendisi davet etmiştir de ondan günahkâr olamaz.
Yukarıdaki, Korinliler 14; 19. ayetin son . çok açık;
"...zihnimden beş söz söylemeyi yeğlerim." Yani kendi dili ve ruhu ile 5 söz on binlerce yabancı dildeki sözden kıymetlidir, diyor. 

Azerbaycan’ın Araz News haber sitesinde 08 Nisan 2014 tarihinde bu DİL dayatan, DİL ve Millet aşağılayan bir konu işlenmiştir.

Asırlardır "Kur'an-ı Kerim'in Türkçe'ye çevrilmesinde demek bu yüzden karşı çıkmış bu şerefsizler." 

Yani biz zaten cennete giremeyeceğiz okumasak da olur. Bu şeytanın döllerine köle yaratıldık öyle mi? Vay sizin dininize de kitabınıza da inananın aklına sıçayım sizinde elbette, ölmüş de olsanız.

Ayetullah Müctehidi Tehrani.
İddiasının kaynaklarını ben veriyorum.
Bütün dinciler gibi "kulaktan dolma konuşan"
cehalet timsali, "yarı tanrı sıfatlı hödük"tür.
İran’ın I. Dünya savaşından sonra İngiltere’nin yaptığı yeni dünya düzeni gereğince İran’ın başına sözde “Fars” olduğu iddia edilen Şah Rıza’yı getiren ve Türk katliamı yaptıran ırkçı İran kültüründe büyüyen bu şeytan Ehrimanın oğlu, ırkçılıkte epey ileri gitmiş.

Çünkü peygamber Muhammet’in hadislerinde özellikle Yecüc-Mecüc konusunda Türklerin kast edildiği, “çekik gözlü, yüzleri kalkan derisi gibi kırmızı, savaşçı, çevik, asla bulaşılmaması gereken kavim” şeklindeki ifadesinden ve diğer hadis kaynaklarında da “Türk” adının Muhammet tarafından kullanılmadığını tespit ettiğimize göre Ayetullah Müctehidi Tehrani adlı kendisini “Allah’ın kelamı=Ayetullah” ilan etmiş sapığın iftirası kesinlikle hadislere dayanmamaktadır.

Ama böyle bir inanış var mıdır, varsa nerede geçmektedir ki bu şeytan Ehriman’ın dölü bunu öğrensin ve bu terbiyesizliği yapsın?

Evet, böyle bir ifadeye yakın zamanda, “google kitaplar” da rastladığım, ABD’li profesör Justin Perkins’in 1843 yılında ABD’de yayınladığı “Eight Years in Persia=İran’da Sekiz Yıl” adlı araştırma kitabında, kendisinin İran Urumiye’de Türkçe öğrenirken öğrendiğini anlattığı yazısında gördüm. Ve o konuyu dilimize çevirdim;

Eight Years in Persia- 1843 Justişn Perkins. S.223;
İranlıların en eski ve son peygamberleri
Zerdüşt
“.......Nasturi rahibimiz, baş rahip, ve vaiz Haziranın ortalarında, Tebriz'de çıkan veba salgını yüzünden evlerine gittiler. Urumiye'den yakında ayrılma ihtimali içinde Tebriz'e dönmelerinin uygun olacağını düşünmemiştim. 
Bizi terk etmelerinden sonra dikkatimi Türkçe öğrenmeye vermiştim. Azerbaycan Türkçesi, yazılı bir dil değildir ve öğrenme olanakları sağlamak da sınırlıdır.

Bu dilden, Türkçe-İngilizce on bin kelimelik bir sözlüğü Alman misyonerlerin hazırladıkları küçük dil bilgisi sözlüklerinden yararlanarak düzenledim. 

Bunlar, mükemmel olmasalar da görevimiz esnasında zaman zaman gerektiğinde yardımcı olmaktadırlar.

Burada konuşulan yaygın Türkçe, farsça ve Arapça ile zenginleştirilmiş, parlatılmış Osmanlı Türkçesinden farklıdır ve bölgenin şartlarına göre halkın biçimlendirdiği karakterleri içerir.

"...Türk dili,doğal haliyle otoriteye ve komuta etmeye olanak tanıyan çok güçlü bir dildir. Kendi anahtarı üzerinde yuvarlanarak, bizim Sakson dillerimizden daha görkemli olarak inip çıkan ses tonu değişikliği dönüşümlerine olanak sağlar. 

"Yılan, üç doğu dilinde karakteri belirlenmiş hayvan efsanesinde olduğu gibi, tartışmacı ve ikna edici dil olan Arapça ile Hava'yı (Eve) baştan çıkartmak istemektedir.

Hava, sevecenlik, ayartma ve aşk diyalektine sahip olan Farsça Adem'i işaret etmiştir.

Melek Cebrail, Arap dili ve Farsça ile onları cennetten kovmakla görevlendirilmişti ama sonunda tehdit, yıldırımın mırıldanması olan Türkçeyi kullanmak zorunda kalmıştı. 

Sertçe Türkçe konuşmaya başladığında yüreklerini korku sarmıştı ve düşüncesizce mutluluk ikametini terk ettiler."

Bu karakteristik özelliğini hala barındıran Türkçe, İstanbul ve Küçük Asya'da hakim bir dildir. Fakat uzak doğuda öne çıkan büyüklerini, Muhammedi Türkçe olarak işaret edenlerin dillerinde,alçalan, yükselen, dileyen ses tonlarıyla bükülebilen ve galibiyeti ifade eden, konuşanlarının hürmet ettiği bir dildir.

Kuzey İran'da bütün sosyal sınıflar arasında konuşulan tek dil Türkçedir ve bölgeye gelen misyonerlerin ilk dikkatlerini çeken şey budur....””

Resimdeki kitap sayfası bize, Türk dilinin daha Adem Hava yaratılmadan göklerde/cennette konuşulduğunu kendi dini kaynaklarına dayanarak bildirmektedir.
İşte bu bilgi gereğince peygamberin hadislerinde de Tevrat, İncil, Kuran Kehf Suresi ayetlerinde de Türk milleti "Mecüc soyu göksel kavim" olarak tanımlanmıştır. 325'de Hristiyan olan Romalılarca düzenlenen Tevrat, İncil metinlerinde de bu konu işlenmiştir. 611'de başlayan Kuran'ın yazılmasına da aynı şekilde eklenmiştir. Ben bunu, Türklerle asırlar boyu iyi geçinen Roma'nın, 451'de Atilla ile Roma'yı fethine ve ardından Roma'nın Atilla'nın müttefiki olan, Ukraynalı Astrogot ve Vizigot işgallerinin kini olarak kasıtlı konulmuş olarak görüyorum. Bu ayetler gereğince, İslam Araplarının Türk katliamları açıklanabilmektedir.






Daha sonra da “Peygamberlere vahiyleri Cebrail’in Farsi ve Arabi dillerde fısıldadığına inanılırsa da bu inanış yaygındır. Cebrail bütün peygamberlere vahiyleri Türkçe olarak fısıldamiştir.” Şeklinde konuyu bağlayan Justin Perkins’e bu tespitinden dolayı, “173” yıl sonra da olsa bir teşekkürü borç biliyorum.

Justin Perkins'i doğrulayan, Justin Perkins'den yüzyıllar önce yaşamış bir başka kaynak, bir Türk ve Müslüman şair ise yeterince doyurucu bilgiler vermektedir;

Türk Alp Ereni Kaygusuz Abdal ve Onun maalesef ne Okullarımızda nede başka bir yerde hiç söylenmeyen ve söyletilmeyen şiiri Gülüstan;
Kaygusuz Abdal temsili resim.


GÜLÜSTAN 

Tanrı teala çün yarattı Ademi, 
İşte ol dem Türkde dünyaya geldi. 
Ademi Cennete koydu yaradan, Caytgan(şeytan) çıkdı karşısına, 
Çok geçmeden aradan. 
Adem ata uymadı emirlere, 
Ve ceza olarak atıldı yerlere. 
Hak buyurdı Cebraile var didi 
Ademi cennet içinden sür didi


Geldi Cebrail Ademe söyledi 
Hak buyurdıgın ıyan eyledi 
Cebrail didi çıkgıl uçmakdan 
Adem Tanrının buyrugı budur işte bu dem Niçe ki söyledi hergiz gitmedi 
Cebrailün sözini işitmedi 
Türk dilin Tanrı buyurdı 
Cebrail Türk dilince söylegil dur git digil


Türk dilince Cebrail hey dur didi 
Durı gel uçmağın terkin ur didi 
Ve Adem Cenneti terk eyledi...


(Kaygusuzun bu şiirini günümüz Türkçesine uyarlayan Mustafa Koç, şiiri şöyle açıklamıştır. İnsanlığın ana dilinin Türkçe olduğu tezini savunan Feraizczade Mehmed Şakire göre, Tanrı emriyle Hz. Ademi cennetten çıkarmak isteyen Cebrail, Ademe cennetten çık dediyse de Cebrailin dilini anlamayan Adem cennetten çıkmaz. 

Tanrı, Cebraile, Ademe Türkçe hitap et der. Adem kendisiyle Türkçe konuşan Cebraili anlar ve cennetten çıkar.)

Alıntılar T.Can 
(14 Mayıs 2024'de ekledim. Alaeddin Yavuz)

Bu metin kitabın internet basımından iki saat içinde çıkartıldı. Ben bulamadığımı düşünüp yurt dışında yaşayan arkadaşımdan rica ettim. Merak edip koca kitabı okumasına rağmen bu metinleri internet google kitaplar yayınında bulamadığını söylemiştir.

Buraya kadar İngilizce dilinden dilimize çeviren;
Alaeddin Yavuz

Hint-Aryan kavimlerinin, güçlendiklerinde kendilerinden olmayan kavimlerin "BÜTÜN KADIN VE ERKEKLERİNİ ÖLDÜRÜP, BAKİRELERİNİN IRZLARINA GEÇEREK SOY ÜRETME GELENEKLERİ İLE BASKINLARLA SOYKIRIM YAPIP ÇOCUK KAÇIRMA GELENEKLERİ"nden illallah diyen atalarımızın bunlara diz çöktürdüklerinde haklı olarak bunları suçlayıp hakaret etmelerini de bahane ederek, kendilerini de haklı göstermek için sürekli attıkları iftiraların ürününden başka bir şey değildir bu iftira.

Kendi kitaplarından örnekler vereyim;





Oysa, İranlılar M.Ö.325'de İskender'e, M.S.628'de Roma'ya, 635'te İslam ordularına teslim olduğunda sığındığı kardeş kavim Türklerdi. Türkler de zaman zaman Çin, Moğol istilalarından İranlılara sığındığından iki kavim düşman olmamış en eski kavimdir. Bu Ayetullah şeytanisinin amacı binlerce yıllık Türk-Pers kardeşliğinin köküne kibrit suyu dökmektir.

Bu desteksiz atışlar yapan sapık şeytanın imamını çürütecek öteki kaynaklardan birisi de, Mu kitapları serisini yazan araştırmacı yazar James Churchward da şu tespitleri yapmıştır ve Güneş Dil teorisini de bu tespitinden yola çıkarak Naacal tabletlerinden çeviriyle elde ettiği bilgiler ile geliştirmiştir.

En eski Hinta yaratılış efsanelerinde geçen tanrı Atman, bakar ki evrende tek başınadır başkası yok ve Ben” der ve “Sadece BEN varım” der. Böylece “BEN” olur” şeklinde yazar.

Bakara 136, Maide 68/2  ayette ge geçtiği üzere Müslümanların kitabı Kuran-ı Kerim’in temel kitaplarından sayılan Tevrattır ve Kur'an Tevratı, ondan doğan İncil’i okuyanları da “Kitap ehli” yani “Kitap okuyanlar” sayar. 

Bu da Tevrat öncesi dinlerde “okuryazarlık yasağına” işaret eder. Tevrat okuryazarlığı, “tanrıların bilip okuyabildiği alfabeyi karelere bölerek Hiyeroglif yazısını keşfeden ve bunu insanlara öğreten eski Mısır Ay Tanrısı Lah'tan sonra kaldıran ilk kitaptır.

Bu kitapta, “yanan çalıdan Musa’ya konuşan tanrısına Musa adını sorduğunda o da “Ben, adı BEN olan tanrıyım” diye tanıtır.

İran Cebraili Faravahar. İslam kaynakları, Sabi,
Süryani Nasturi kaynakları da Cebrailin
Faravahar olduğunda uzlaşırlar
Arami, Fars, Arap ve Greklerin soylarını, dini ve dil kökenlerini kuzey Hindistan İndus Vadisi medeniyetine dayandırdıkları günümüz Yahudi ve Hristiyanlarının yetiştirdiği Tevrat-İncil araştırmacılarının tümünce kabul edilmektedir.

Bu bilgiler ışığında bile hala göz göre göre yalan söyleyen, yalanı, hileyi zekanın esası sayan bu şeytan Ehrimanın çocuğunun da sözlerinin sadece fesatlıktan başka şey içermediği açıktır.

Haa, madem öyle de Türkler neden eski kavim olmalarına rağmen yazılı edebiyatları yerleşik medeniyetleri yok denilirse bunun cevabını dinler vermektedir.

“İnsanlığın Yıldız Savaşları” başlığıyla iki bölümde “alaeddinkeykubat.blogspot.com” blogumda yayınladığım yazımda bunun gerekçesini gene dini gerekçeleriyle yazdım.

Türkler, “insanın günahkar doğuşuna ve bu yüzden vaftiz edilmesi inancının” temeli olan, göklerde tanrı ve orduları ile savaşmış, medeniyetler kurmuş ama göklerden pay isteyince tanrı kavmini üstüne saldırtıp yok etmiş, sonunda Kuranda da geçtiği gibi “kırmızı balçık” ile başlayan “insanın aşağılanmış yaratılış efsanesi” nin, “kuru kara çamur” ile son bulmasıyla ifade edilen, “aşağılanmış yaratılış ile tanrının ordularına meydan okuyamayacak Kuran Tin Suresi 4.ve 5. ayetlerde “Biz insanı üstün yarattık, sonra aşağının aşağısına kaktık” (.Y.Nuri Öztürk meali) ifadesiyle “belli bir süreye kadar bu şekilde yaşamakla cezalandırılmış eski millettir. 

Bu ceza çok uzun olduğundan, “yerleşik yaşama geçmek, okuryazarlığı yaymak suçtur.” 

Bu “unutulmuş yenilgi anlaşma maddesi”, şeytanın yeryüzünde yarattığı Adem’in oğullarından Şit’in soyundan olduğunu iddia eden Yahudilerce kaldırılmıştır.

Benim çıkarımlarım bu yöndedir.
Mevcut tarih biliminde ise böyle bir kaynak veya tespit yoktur. Bu durum “insanlığın kayıp tarihlerini yazan” dinlere göredir.

Türklerin, Zencilerin, Aborijinlerin, Maya, Aztek gibi “ekvator kuşağı Kızılderililerinin dışında olan Kızlderili kavimlerinin “okuryazarlık ve yerleşik yaşam yasaklarına bağlılıkları” bu yüzdendir. Bu dinlerin hepsinde bunu görmek mümkündür.

Çünkü yer yüzünde okuryazarlığı Hindular, Farsiler, Aramiler, Mısırlılar, Grekler dahi kaldıramamıştır ve sadece “ruhban ve ruhban olan aristokrat sınıfı” için bu yasak uygulanmamıştır. Türkler gibi eski kavimlerde ise aristokrasi zaten yoktur ve yasağa herkes uymaktadır.

Bu cevap “teoloji bilimi” araştırmacılarınca bile dile getirilmemiş bir konudur ve ilk kez benim dikkatimi çekmiştir.



CEBRAİL VEYA TANRI TÜRKÇE DİLİYLE ADEM-HAVVA'YI
CENNETTEN KOVARKEN.

HRİSTİYANLARIN DA BU RESİMLE ONAYLADIKLARINA GÖRE, ,
TÜRKÇE "EMRETME DİLİ" OLARAK,CENNETTE DE
KULLANILMIŞTIR. ADEM İLE HAVVA'NIN YÜZSÜZLÜKLERİNDEN
DOLAYI KABA KISMI KULLANILDIYSA BU TÜRKÇE'NİN DE TÜRK-
LERİN DE KABAHATİ DEĞİLDİR. BU DA TÜRKLERİN
"SEÇKİN KAVİM" OLDUKLARININ KANITIDIR.

Bu iftiralara bir de Türkler ne demiş, onlar nasıl inanmış aynı dine değil mi?
Buna çok iyi bir örnek buldum.

Türk Alp Ereni görüyorsunuz Kaygusuz Abdal ve Onun maalesef ne Okullarımızda nede başka bir yerde hiç söylenmeyen ve söyletilmeyen şiiri Gülüstan.
Yeni bulduğum ve yukarıya da eklediğim bu şiiri tekrar veriyorum;


GÜLÜSTAN 

Tanrı teala çün yarattı Ademi, 
İşte ol dem Türkde dünyaya geldi. 
Ademi Cennete koydu yaradan, Caytgan(şeytan) çıkdı karşısına, 
Çok geçmeden aradan. 
Adem ata uymadı emirlere
Ve ceza olarak atıldı yerlere. 
Hak buyurdı Cebraile var didi 
Ademi cennet içinden sür didi


Geldi Cebrail Ademe söyledi 
Hak buyurdıgın ıyan eyledi 
Cebrail didi çıkgıl uçmakdan 
Adem Tanrının buyrugı budur işte bu dem Niçe ki söyledi hergiz gitmedi 
Cebrailün sözini işitmedi 
Türk dilin Tanrı buyurdı 
Cebrail Türk dilince söylegil dur git digil


Türk dilince Cebrail hey dur didi 
Durı gel uçmağın terkin ur didi 
Ve Adem Cenneti terk eyledi...


Kaygusuzun bu şiirini günümüz Türkçesine uyarlayan Mustafa Koç, şiiri şöyle açıklamıştır. 

İnsanlığın ana dilinin Türkçe olduğu tezini savunan Feraizczade Mehmed Şakire göre, Tanrı emriyle Hz. Ademi cennetten çıkarmak isteyen Cebrail, Ademe cennetten çık dediyse de Cebrailin dilini anlamayan Adem cennetten çıkmaz. 

Tanrı, Cebraile, Ademe Türkçe hitap et der. Adem kendisiyle Türkçe konuşan Cebraili anlar ve cennetten çıkar.)

Alıntılar T.Can

Demek ki İran Güney Azerbaycan Azeri Türkleri bu konuyu biliyordu, cevaplari da hazırdı.
Ama şerefsiz Hıristiyan Farsların din adına, ülkelerini Roma işgaline açmışlar, Türk soykırımına ve TEJ KUTUPLU DÜNYA DÜZENİNE yol açmışlardır.

İhanetlerini de Türk düşmanlıkları ile örtmeye de çabaları yetmediği için böyle uydurma iftiralara sığınmaktadırlar.

Bu nedenle bazı batılı tarihçi ve dil bilimcilerin, Sümer, Hint, Fars, Asur, Mısır, Grek medeniyetlerini incelediklerinde bunların tanrılarından, dini ritüellerine, ilahilerine, efsanerine kadar yazılı kaynaklarında “Türkçe” diline rastladıklarını görmekte, “Ey Dünya İnsanları Hepimiz Türküz” diye kitap yazan ABD’li yazar Gene D. Matlock boşuna mı yazıyor dersiniz?


Bütün insanlığa, “kaynağını dinlerden alan aptallıktan, yeryüzündeki bütün savaşların, fitnelerin sebebi olan DİNİ IRKÇILIK” saçmalığından vazgeçmelerini öneriyorum.

Bu dünya hepimizi besleyecek kadar bereketlidir ve cömerttir.

Kendini farklı, güçlü gören sapkınlar bu tamahkarlıklarından vazgeçtiklerinde yeryüzü bir barış, adalet cenneti olabilir.


Elbette biraz da, “çok eşliliğe inanan, 12’den aşağı çocuk yapmayan Arami, Yahudi, Yezidilerden başlayarak” nüfus planlaması yapmak gerekir.


Çünkü sokaklarda dilenenler ülkemizde bunların “ülkemizi ve yeryüzünü soylarıyla doldurmak için şeyhleri, pirlerince yürütülen işgal süreci planlarını gerçekleştirmek için yapıldığını” dinlerinden öğrendik ve önceki yazılarımda da yayınladım.


Türk diline ve Müslümanlığına aşağılayarak hakaret eden Arap ve Fars ırkçılarına İncil Korintliler 14:6. ayeti son noktayı koysun;


14-6 Şimdi kardeşlerim, yanınıza gelip dillerle konuşsam, ama size bir vahiy, bir bilgi, bir peygamberlik sözü ya da bir öğreti getirmesem, size ne yararım olur?


7-Kaval ya da lir gibi ses veren cansız nesneler bile değişik sesler çıkarmasa, kaval mı, lir mi çalındığını kim anlar?


8-Borazan belirgin bir ses çıkarmasa, kim savaşa hazırlanır?


9-Bunun gibi, siz de anlaşılır bir dil konuşmazsanız, söyledikleriniz nasıl anlaşılır? Havaya konuşmuş olursunuz!"


Kendini Müslüman, Türkleri mevali= Köle sayan bu Fars-Arap zihniyeti, Dinini tüm insanlığa yaymak için peygamberler gönderdiğine inandıkları tanrıları Allah'ın bu emrine karşı gelmekle Türklerden çok İslâm düşmanlığı yaptıklarını anlarlar mı?


Takdir aklı olan okuyanlarındır.
Alaeddin Yavuz


Sasani devleti, Ortodoks Hıristiyan mezhebini bozdu diye düşman olup Roma ile iş tutan ve Sasani 628'de yenilince, Roma destekli İslâm Çapulcuları istila için hazırlanırken, Salman-ı Farsi Muhammed'e gelir, " Farsları Arap sayarsanız (soykırım yapmazsaniz) size yardım ederiz" der.
Muhammed biraz düşünür ve;
"- Evet, Farslar Araptır ama ben daha Arap'ım" der.


Kaynak İbni İshak Siret ül Resulullah kitabı.


Bu anlama üzerine, Arap işgalciler Sasani ülkesine gelince Araplar Türklerin zayıf noktalarını Farslardan öğrenirler ve sürekli yenilgiler alarak Talkan ve Cürcan katliamlarına maaruz kalmaları Gars ihanetleri sonucudur.


Farslar, binlerce yıllık köleleri olan Arap işgalini hazım ettiyse de dinlerini hazmedemediler ve Şia'yı kurdular.
Hâlâ da aralarında bu kapışma sürüyor.








Ve ikisi bir olup Türkleri suçluyor. Haydi Türkler hem Roma hem Sasani ile ortaktı.
İki devletin ordularının bel kemiği Türklerdi.


Iki devlet de Türk ordularıyla Arapları dövüp haraca kesmiştir.

İki devlet de Türklerden her zaman çekinmiştir.


Ama Türk birliğini bozan İslam kadar başarılı bir din olmamıştır.


Farslar da Türkler olmadan 628'den beri ayağa kalkamamıştır. Türklerin kurduğu devletler idaresinde yaşamıştır. Hâlâ da öyledir.
Mekke ve Medine'nin bulunduğu Hicaz bölgesi Doğu Roma imparatorluğu idaresindeydi ve Hz. Muhammed de Roma vatandaşıydı.













Türkçülükle ve eski yeryüzü kavimleriyle ilgilenenler bunları okuyabilirler;

Türkçülükle ilgili en eski bilgiler Masonlarca üretilmektedir. İslamın VII.yy.da İranı,işgal ettiğinde Türklere çok işkenceler ve soykırımlar yapıldığından, doğan nefret, Türklerin İslamın sevmediği Yahudiliğe geçmesiyle sonuçlanmıştır. Mason localarının çoğu zaten Musevilerce kurulmuştur. Yalnız Museviliğe girenlerin Yahudilerden çok Yahudiliğe düşkün olmaları yüzünden "köleci zihniyete" sahip olduklarından, kendilerinden olmayan bizleri köleleştirme amacı gütmektedir. En azından ben öyle şüphelere sahibim.

Bu nedenle bu yazıdaki tespitleri iyice hazmetmeden öteki Türkçülük araştırmalarına pek itibar etmemenizi öneririm. Sonucunda onlar da bu bilgileri dinlerden sağlıyorlar ben de.

Türklerin ve onlar gibi eski kavimlerin dinlerinde, insanlığı göklerden göçle dünyamıza gelip yerleştiklerine, daha sonra dünyamıza gelen köleci kavimlerin dünyamızdaki eski kavimleri yok etmek, onları göklerdeki hakimiyetlerinden etmek için savaştıklarına, ve savaşı kazandıklarına, bundan sonra da bütün eski kavimlerin yok edilip, ölümlü, hastalıklı varlıklar şeklinde yaşamak üzere belli bir süre cezalandırıldıklarına, bu cezanın dolmasından sonra eski kavimlerin yeniden eski üstün hallerinde yaratılacaklarına dair mitler vardır. Bu mitlerin izlerini Tevrat, Kurandan başlayarak Kızılderili, Mu Kıtası efsanelerine uzanan bir araştırma ile tespit ettiğim yazıyı okumak isteyenler alttaki linki tıklayabilirler;

11 Haziran 2016 Cumartesi

KEMAL KILIÇDAROLU’NA YAPILAN OY AVCILIĞIDIR


07 Haziran 2016 günü İstanbul Fatih Vezneciler Şehzadebaşı caddesinde seyir halindeki Çevik Kuvvet Polis aracına yapılan bombalı araçla intihar saldırısında “7”si polis, “4”ü sivil olmak üzere “11” kişi yaşamını yitirmiş, 36 kişi de yaralanmıştı
Şehitlerden birinin dayısının tepkisini başbakanla
konuştuktan sonra vermesi suçun
sahibinin gösterir


08 Haziran 2016 günü İstanbul Fatih camisinde kılınan şehit polislerin cenaze namazına, parti toplantısını iptal ederek katılan Kemal Kılıçdaroğlu’na, daha sonradan şehit polislerden birinin dayısı olduğu anlaşılan şahıs tarafından tabanca mermisi atılarak protesto yapılmıştı.
Apaçık “ölümle tehdit” olan bu olayı gerçekleştiren kişinin daha önce başbakan Binali Yıldırım ile görüştükten sonra eylemi gerçekleştirmesi provokasyon boyutuna dikkat çekmeyi gerektirmiştir.
Şehidin, annesi, babası, kardeşleri, eşi, çocukları veya eşinin yakınları duruken dayısının hem de başbakanla görüştükten sonra eylemi yapması apaçık provokasyondur.

Yandaş kanalları akşam da izledim. Bazı aknallarda, bazı katılımcıların Kılıçdaroğlunun yanında durmamam için rütbeli polis müdürlerinden birisiyle yer değiştirmesine dikkat çekilerek, halkın tepkili olduğu, olayın provokasyon değil, acıyla yağılan tepki olduğu işleniyor.
Kemal Kılıçdaroğlunun terörist cenazelerine katılımı, teröristlere destek olacak açıklamaları çarpıtılarak hamasi sözlerle mahkum edilerek sürdürülmüştür.

Bu ülke, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkes bilir ki, şimdinin “vatan kurtaran aslanı” olan Recep Tayyip Erdoğanın daha İstanbul belediye başkanlığı dönemlerinde Avustralya radyolarında yaptığı konuşmalarda şehitlerden “kelle”, terör örgütü önderine de “Sayın” dediği hala internet medyasında, bütün temizleme çabalarına ve baskılarına rağmen yer almaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan, “Kürt sorunu benim sorunu mudur, çözeceğim”;”Sen Türküm dersem başkası da Kürtüm der”; kendi memleketi için de “Güneysu yerine Potomya denilse ne olur?” diyen, Rize ziyaretlerinde, mitinglerinde kendisini Yunan bayrağı ile karşılayan başörtülü kripto Ortodoks Hristiyan Rumlara karşılatan Recep Tayyip Erdoğan değil midir?


Habur’a seyyar mahkeme kurdurup, “pişman değilim” dedikleri halde yargıçlara “pişmanım” diye yazdırıp, işledikleri bütün suçları yok saydırıp teröristleri içeri dolduran, olmayan bir ceza hukukunu emrivaki uygulayan, daha iki yıl önce, PYD teröristlerini devletin nakil araçlarıyla Iraktan aldırıp Suriye Ayn El Arap kentine nakleden, lahmacun paralarını va Urfa Valisine ödeten Recep Tayyip Erdoğan değil midir?

Devletin kırmızı çizgisi olduğu halde “madem Amerika Avrupa birliği Irakı bölüyor bundan çıkar sağlayalım” diyerek, Barzani Kürdistan”ını  ve bitişiğinde Süryani Özerk Bölgesini kurdurtan Ercep Tayyip Erdoğan”ın şahsı ve şahsi partisi AKP değil midir?

Oslo”da PKK temsilcileri ile İngiliz ajanları himayesinde gizli pazarlıklar yapıp, ortaya çıktığında yüzüne vuranlara “Şerefsiz” diyen sonra da kesinleştiğinde pişkinliğe vuran kimdir?
Kemal Kılıçdaroğlu mudur?
Amerika”nın teşvikiyle Gürcistan a gaz verip Rusya ile kapıştıran, genelkurmayın yanaşmaması üzerine yardım gönderemeyince tatile çıkan, telefonları kapatan,  Gürcü Rus savaşında Gürcistan”a sopa çektiren kimdir. Bunun akabinde Saakaşvili”nin, Gürcistan Batum’a 1915 yılında Enver paşanın önünden kaçarak sığınan 37500 Süryani asilerden bahsettiği 2003 Gürcistan Azınlık Raporunu internete vermiştir. 

Bu raporda, kendisini Gürcistan Batum Bagata’lıyım diyen bir Recep Tayyip Erdoğan’a ve Süryani isyancılarla birlikte 28000 kadar Yezidi Kürt isyancının Tiflis’e yerleştirilmelerinden bahsedilerek, AKP’nin bütün milletvekillerinin ve R.T. Erdoğan ın danışmanlarının Kürt Rum kökenlilerden ve Kürtçülerden açıkça atıf vardır.

Akif Beki’nin yazdığı R.T.ERdoğan’ın Harfleri kitabında da Erdoğan’ın asıl kökenlerinin Siirt’li hocalara dayandığı geçmektedir. Bu ne demektir?

Siirt, eşi Emine hanımın memleketi, kendisinin hileli seçimle meclis girdiği ildir. Bu ilin nüfus yapısı Süryani Nasturi Hristiyan ağırlıklı Rumlardır. Evliya Çelebi 350 yıl önce bu şehrin Ermeni, Süryani, Kürt, Türk dillerinin konuşulduğu bir yer olarak tanımlamaktadır. 

2003 Gürcistan Azınlık Raporunda da Batum’a Süryanilerin yerleştirilmesiyle Erdoğan’ın eşi, milletvekili seçilmesi ve Akif Beki’nin kitabında yazdığı gibi Siirt kökenlerini birleştirdiğimizde Ercep Tayyip Erdoğan’ın, Sünni Müslümanlarla aynı şekilde namaz, kılan, Ramazanda 30 gün oruç tutan Sabi Hristiyanları olan Süryani veya Nasturi, Keldani olabileceği gibi, raporda geçen “Süryani asiler” ifadesine göre de tartışmasız Süryani olduğu kesindir.
Ayrıca, Gürcistan Batum’lu Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bagata” dediği köy veya mezra, semt Gürcistan içinde bulunamamıştır ve Bagratuni Ermeni olduğunu ima ettiği anlamının çıkarılmasına neden olmaktadır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun kimliğini saklamadan açıkça eski Dersim’in merkezi olan Günümz Tunceli’li olmasından istifade ile onu “Kızılbaş, Sabetayist Yahudi kripto Ermeni” olarak nitlemek ve PKK’ya terörü bıraktırmak için son operasyonlara karşı çıkan tutumundan yararlanarak hain ilan etmek kolaydır.

Ama T.Erdoğan asla sütten çıkmış ak kaşık değildir. Türkiye cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e sövmek, hakaret, kurduğu cumhuriyetin, ona düşman olan kendinin ataları olan Müslüman görünümlü kripto Ortodoks Hristyan imamların kutsal saydıkları sarık, cübbe, çarşaf-peçe gibi 8000 yıllık Kalde’li putperestlerden geçmiş, Yahudi ve Hristiyan kıyafeti giyen sahte Müslüman tarikatlarını giçlendirdiğini, bu tarikatlarda fakir Türk ve Müslüman çocuklarının “intikam amaçlı” ırzlarına geçildiğini bilmeyen varsa öğrensin.
Atatürk cumhuriyetini yıkmak için daha İstanbul belediye başkanı olmadan ettiği yeminler hala kayıtlarda olan Recep Tayyip Erdoğan ve ne kadar Atatürk,Türk, Müslüman düşmanı kripto Rum, Yahudi, Yezidi, Hristiyan varsa doldurduğu partisinin bu gün yaptığı PKK ile anlaşmalı olarak bir kayıkçı kavgasıdır ve Erdoğan’ı “başkan” yaptırmaktır.
Erdoğan’ı Yezidi ırkçı Kürtçüler, Nasturiler, Keldaniler ve Süryaniler ile bunların Müslüman Adeviye tarikatından görünenleri ile Siyanist Ermeni dini olan Nurcu, Işıkçı tarikatlarıdır.

Ama 14 yıldır Deniz Baykal’dan bu yana CHP, AKP ile ortak harekete edeceğine, Erdoğan’ın meclise sokacağına, son çakma cemaat kavgasıyla F. Gülen’in Işıkçılarını ve onlara sonradan katılan Nurcularını savunup, AKP ve Erdoğan’ı vatansever ilan edeceğine, eğer adam gibi muhalefet etseydi,  Atatürk çizgisini korusaydı, devleti bölmekle görevli C.I.A ajanları oldukları ifşa edilmiş millet vekillerini partiye dolduracağına Atatürkçü, Ulusalcı kadroları bünyesinde tutsaydı, köy köy gezip halka durumu anlatsaydı, meydanlarda, televizyonlarda AKP’ye sataşım, mecliste her işinedestek vermeseydi, yani Devlet Bohçalıyan’a benzemeseydi bunlar başına gelmezdi.
Bu provakasyonun sonucu ciddi sonuçlara da uzanabilir. Buna rağmen ben bunu yıllardır ülkemizde C.I.A, KGB, MOSSAD gibi ülkelerin elinde olan MİT ve diğer askeriye dahil kurumların sonları ölümle biten tiyatrolarından farklı görmüyorum.

Yalnız, CHP’nin şu an savunduğunun da “PKK’yı biraz dövdükten sonra sulhun sağlanarak fazla kan dökülmesinin önlenmesi siyaseti” güttüğünü, ama bunu yararının olmadığının görüldüğü halde sürdürülmesinin de CHP’nin terör örgütünü oylarına talip olduğu için böyle gittiğini düşünüyorum.
Peki R.T.Erdoğan ve şahsi malı AKP gerçekten vatansever mi olmuştur?
Hayır o sadece başkanlığı getirecek işlerin peşindedir.
Atalarımız her zaman doğru demişlerdir. Özü, 19152e kadar İngiliz ve öteki haçlılardan aldıkları paralar ve silahlarla 1300 yıldır Müslüman ve Türk kanı döken Siirt’li asi Süryanilere uzandığı hem kendi geçmişini yazan sadık kalemşörü hem de “Gürcistan 2003 Azınlık Raporunda SÜryaniler ve Yezidi Kürtler” belgeleriyle “vatan hainliği” ne uzanan bir kişiliği düşünelim ve okuyalım;
“Kırk yıllık kani olur mu yani?” Kırk yıllk da değil, 1300 yıllık Müslüman ve Türk düşmanlığı yapmış bir neslin ürünü, Atatürk cumhuriyetini yıkmaya yemin etmiş ve her türlü düşmanlık eden birisi bu düşmanlığa “kani” olmuştur ve “aksi olmaz yani” demekten başka da sonuç çıkarılamaz.
Dediği gibi gerçekten “her din ve ırki farklılıkları tek millet, tek bayrak, bastığı toprağın milliyetçisi, ama şeri değil, çağdaş demokratik rejim içinde halkı her türlü ayrımdan uzak kucaklayacak bir siyasi açılıma girdiğine de henüz tanık olmadık.

Halkımızın bu bölücü, yıkıcı, kendilerini gizleyerek Müslüman gösteren kriptoların farkına varmalarını, devlet idaresini elinde bulunduran bu işbirlikçi iktidar ve muhalefetin de “bastığı toprağa sahip çıkan, toprak milliyetçiliğinde ve Atatürk’ün Ulusalcılığında birleştiklerini söylemelerini de yaşama geçirdiklerini de görmek istiyoruz.
Oy avcılığı, koltuk merakları, hırsızlıkları şerefsizlikleri örtmek için provokasyonları, iftiraları, partilili partisiz milleti birbirine kırdırmayı, fakir fukarayı parayla birbirine saldırtmayı bırakın!
Yetmedi mi, 3000 yıldır bu topraklar hep böyle oyunlarla kana bulanmadı mı? Aynı gün içinde Roma’nın Hristiyan, İranın Zerdüşt olacaksınız diyegelip kelle kestiği günlere uzanan korku, endişeye dayalı din ve ırk düşkünlükleri hala yaşatılmalı mı, terk edilmeli midir?

Bu devletin bölünmesi, herkesin kendine ayrı bir azınlık koloni vilayeti kurması sadece hepimizi batının kölesi ve fahişesi yapacaktır.


Birlikten güç doğar, hepimiz karşılıklı saygı hürmet içinde yaşayacağız diyorsanız buyurunuz ve devlet idaresi de sizin elinizde zaten. En çağdaş hukuk ve demokrasi örnekleri de gelişmiş halleriyle mevcut dururken haydi buuyrunuz...

Haaa, daha ne duruyorsunuz, dindirin şu akan kanları, bırakın devleti bölmeyi biribirimizi kırmayı, ayrı sınırları çizlimiş irili ufaklı vilayetlerde devletöik olma hayallerini.
Haydi gelin kardeşliğe, gelin birliğe, gelin barışa, gelin adam olduğunuzu gösterin. BAŞKA ÇIKIŞ YOLU YOK!!!

Alaeddin Yavuz

5 Haziran 2016 Pazar

SORGULAYAN ÇOCUK AZARLANIR....



İlk okul öncesi çocukluğumdan kalma bir ana-oğul konuşması;

-Bak oğlum, namaz dualarını ezberleyeceksin, vaktinde namazlarını kılacaksın, orucunu tutacaksın, Allah’tan cenneti isteyeceksin, bizi Müslüman ettiği için peygambere ve Allah’a şükredeceksin.

Zaten onları yapıyoruz ya anne ama neden peygamber bizi Müslüman etti, daha önce değil miymişiz?
Değilmişiz, peygamberimiz Allah’ın vahiylerini bize öğretmiş Müslüman olmuşuz.
Tamam anne.
Annem, ölümünden bir hafta önce.

Öldüğün zaman kabirde Münkir ile Nenkir sorgu melekleri sorduğunda “ne zamandır Müslümansın?” diye ne cevap vereceksin?
Senden öğrendiğimden beri.
Hayır öyle değil..
Ne diyeceğim pekiyi?
Kalubeladan beri diyeceksin.
O ne demek Anne?
İnsanlar beden olarak yaratılmadan, Adem ve Havva'dan önce, ruh halindeyken demek.
O kaç sene önceymiş anne?
Çok çok eskiymiş dünya yaratılmadan önce.
Bunu kim söylüyor?
Hocalar söylüyor.
Ruh halinde olduğumuzu biliyorlar da neden kaç sene önce olduğunu bilmiyorlar?
Ne bileyim ben be işte öyle diyeceksin.

Madem ruhken her şeyi biliyoruz da neden insanlar sonra dinden çıkmış da Allah peygamber göndermiş? Her şeyi öğretmiş?
Offf çok konuşma ne bileyim ben sana da bir şey öğretmeye gelmiyor. Sus bakayım kap şu baltayı omuzuna ben de çalı demedini alayım doğru eve.

İşte böyle sorgulayan çocuklarınızı azarlarsanız, cevabını bilmediğiniz konuları öğretmeye kalkarsanız o araştırır ve ne din bırakır ne de iman. Bırakın insanları kendi gelişimine, ihtiyacı kadar aldığıyla ya yetinir ya da araştırırsa dibine kibrit suyu dökülmeyecek din ve dindarlık yoktur.
Ya da büyüklenmeden ben de sorup öğrenince sana anlatırım de geçiştir. Veya dediğini da yap.
Bu tür muhabbetleri annemle dağa, tarlaya, bahçeye giderken hep yapardık. Sonunda sorularımdan bıktığı için din konuşmaz olmuştu.

Okuttuk büyüttük her şeyi öğrettik artık kendinizden sorumlusunuz, biz kendimiz gibi cahil bırakmadık sizi” derdi.

Babam, ben, annem, yeğenlerim 1992'de

Köyde okul vardı niye öğrenmediniz deyince de kendi tembellikleri çıkardı. Ama şu bir gerçek ki annem de babam da topraklarından dinlensinler ve çok okumuş yazmış cahilden temiz vatansever insanlardı. Dini inançları temizdi, yobazlık bilmezlerdi. 
Kimseye din dayatmazlardı, yatarken de kalkarken de yemeğe veya herhangi bir işe başlarken de besmeleyle başlarlardı. Ölürken de salavatla, kelimeyi şehadetle öldüler.

Bu gün babamın, “3.” Ölüm yıl dönümü. Hay Allah bu konuya nereden atladım ben?
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

22 Mayıs 2016 Pazar

KOMÜNİZME ATILAN ENSEST İFTİRASI

Ensest evliliğin temeli Sümerle başlar
Ensest, Sümerlerle başlayan, aile içi cinsellik demektir. Köleci, avcı, toplayıcı kavimlerle başlamış, güvenlik amaçlı tercih edilmiş, ilahilik verildiğinden hala sürdürülen bir sapkın, kaynağını dinlerden alan yaşam biçimidir.

Ana, baba,evlatlar kız-erkek ayırmadan, dede, nine torunlar arasında grup olarak da yapılabilen sapık dini yaşam biçimidir.

Yeryüzünde ekvator çizgisi boyunca, onu çevreleyen oğlak ve yengeç dönenceleri içinde kalan enlemlerde geçmişte ilk yaşayan ve onlardan olup başka yerlere göçen tüm milletlerde vardır.

Tarihte ilk kez  İskitler, Hititlilerce yasaklanmış, Hititlilerin yasaklarından İshak-Yakup soyu Yahudilerin okudukları Tevratta yer almış, Katolik Hristiyanlık ve İslam ile engellenmiştir.

En son olarak Avrupa'nın Rönesans çağı ile medeni hukuk maddelerine konulmuş, Sosyalim ve Mustafa Kemal Atatürk ile de ülkemizde İsviçre den alınan medni hukuk ile engellenmiştir.

"Dinimizi yaşamak istiyoruz, Mustafa Kemal kahrolsun" diyenler Müslüman kılıklı bu Şatanıist, Ortodoks, Hrisityan, Yahudi, Zervani, Zerdüşt, Rum tayfalarıdır.

1978’lerde solculuğu ideoloji olarak belirlediğimde, daha önce Ülkücülüğe kazandırdığım arkadaşlarım bana saldırmışlardı.

Komünizmi kuran devrimci Lenin, 
Musevi bir Kazak Türkü olduğundan 
öldürüldü. Yerine Gürcü Bagratuni 
Yahudi Stalin getirildi.
“Komünizmde, baba kızını, erkek ablasını kız kardeşini, anasını beceriyor diye sen söylüyordun bize şimdi sapıttın mı neden komünist oldun?”

Bunun Komünizmde olmadığını, ispatı olan varsa delilini getirsin ben araştırdım hiç bir kitabında böyle şey yazmadığı gibi komünistler akraba evliliklerine, çocuk evliliklerine karşılar diye anlatmaya çalışırdım.
Ne onlar komünizmde böyle bir mecburiyet olduğuna dair delil getirebildiler ne de benim olmadığına dair bir görgüm vardı.
Ama okuduğum hiç bir kitapta da bu konular geçmiyordu zaten. Cinsellik Komünizmde işlenen bir konu olmaktan ziyade ırkçılığa da karşı olduğundan soydan üremeye kökten karşıydı. Bu yüzden ensest aile içi üremeyi desteklemesi de düşünülemezdi.

Bu akşam nereden geldiyse, bilgisayarı kapatıp yatmaya giderken bu aklıma bu konu geldi.
Bir kaç ay önce mevcut Hristiyanlık mezheplerinde ensest yaşamın olduğunu bildiğimden hala Avrupa ülkelerinde var mı diye Hazreti Google’a sorduğumda aldığım bilgiler korkunçtu.
Almanya, İspanya, Portekiz, Fransa, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Rusya, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerde vardı ama “REŞİT VE RIZAYA BAĞLI OLMAK ŞARTIYLA” ilişkiye izin veriyor evlilik ise geçmiyordu.
Putperestlik geleneği Haceri Esved
taşını öpen sözde Müslümanlar 

Gök Ana
Uzza nın amını öptüklerıni 

bilmezler.

Daha önce de Mine Kırıkkanat’ın dilimize çevirdiği Zihin Kontrolü projesini işleyen, Amerikalı Ortodoks Yahudi Cathy O’Brien’in “Baykuş İmparatorluğu” kitabında zavallı Cathy’nin doğar doğmaz ve sütten kesildikten sonra 1,5-2 yaşlarından itibaren öz babasının cinsel tacizine maruz kaldığını ve bunu işkence ile dayattığını yazmıştım. Da sonra içine itildiği derin Amerikan istihbaratının ve ona hükmeden dünyaca meşhur ABD başkanlarının ve devlet adamlarının da bu iğrenç işlerde bulunduklarını da eklemem gerekir. Çünkü önceki yazılarımda vardır.
İsrail’den Kanada’ya sürülen Ortodoks Lev Tahor-Beytülşems Yahudilerinin de bu yüzden çocuklarının hükumetçe alındıklarını ve daha sonra geçen yıl Honduras’a sınır dışı edildiklerini eklemeden edemeyeceğim.
Bir de İslam öncesi Kureyş kabilesi Mecusiydi. Onlar da ensesttiler Hubel baba tanrı kızı karısı güneş tanrıçası Uzza, Lat, Menat’tan göklerde soyları üremişti. Bu yüzden 12 Burç, 63 gök cisminin anası El Uzza’nın rahmi diye kabul ettikleri Kabe’nin etrafında ilk yedi tanrı Yedi gezegen için birer kez tavaf ederek hac, umre yaparlar, Hacerül esved taşını da vajinası olduğu için öperler oradan ruhlarının rahme döneceklerine inanırlardı. Bu yüzden de ölenler için hala kullanılan “sine-i rahme döndü” deyimini söylerlerdi. Kabe’nin bu önemini Sabilerin din kitaplarından çevirip yazdım.

Ama Muhammet ve dedesi Abdülmutallip Kureyş Mecusisi değildi. Bunu İbni İshak’ın siyeri “Siret -el Resulullah” kitabında görmek mümkündür. Rahip Bahira’ya çocuk Myhammet “Mecusi olan akrabalarını sevmediğini söyler. Ama onun gördüğü rüyayı peygamberlik olarak yorumlayan Varaka bin Nevfel’i dedesi de o da severdi



Muhammetin Osmanlı ailesine de bıraktığı sapık miras.

O Mekke’nin Nasturi kilisesinin baş keşişiydi. Bahira da Arabistan kiliselerinden sorumlu Episkopostu. Nasturi İncil’i de Süryani/Sabi temelli İncil olup ensest üremeyi emrediyordu, çünkü Allah Adem’e; “Sana kızlar ve oğullar verdim Havva’yı verdim. Hepsi senin kölelerin ve karılarındır” dediğinden ensest üreme, grup biseksüel (kadın erkek, çocuklar, dedeler, nineler birlikte) dinin temeliydi.

Ortodoks Yahudileri üreme tarzı aynen bunlarda da vardı Muhammet de kabilesini Yemenli Adnanilerden İsmail soyu Yahudi si saymaktadır. Hepsi soylarını İbrahim e yani Sebe kavmine yani Aramilere bağlarlar. İbrahim Filistin Lübnan da yaşayan Aramilerin Kenize kabilesine gelen peygamberdir. Bu Ugarit metinleriyle tespit edilmiştir.

Aynı Cathy OBrien’ın başına gelenler ile Muhammet ve çağdaşları da büyümüşlerdir. İşte Romalılar İslam’ı destekleyerek bunu İslam ile yasaklamışlar, Muhammet de Nisa 23 ayetiyle ensest üremeyi yasaklamışsa da kendi zevklerinden vazgeçemediğinden Ahzap 50 ayetle kendini Nisa Suresi emirlerinden muaf tutmuştur.

Onun yerine kendini koyan İslam halifeleri de onu taklit ederek, mantıklı yaşamı yani Nisa 23 ayetlerini halka dayatmışlar, saraylarında her naneyi yemişlerdir.

İslam Arapları böyle sapıklıktan kurtarmışsa da İngilizlerin Muhammet ten 1000 yıl sonra (1739) çıkarttığı Vehhabilik ile sapıklıkları “kızlarda evliliği altı yaşa bağlayarak” geri gelmiştir. Onlar, Muhammet in altı yaşında Ayşe ile gerdeğe girdiğine inanırlar.Bu gün elinden tuttuğu çocuğu ile gördüğünüz bir Vehhabi Suudi, çocuğunu değil karısını geziye çıkarmış bir sapıktır.
Resmi tıkla büyüsün
Bu ayrımcılık da İslam’ı sapkınlıktan arındırmada başarısızlığın temelidir. Bütün Arap ülkelerinde Suriye hariç sürmektedir. Ahzap 50 ile “devlet erkanının medeni hukuk çerçevesinde dinen sorumluluğu yoktur”. Nota demek oluyor.


Ama Muhammet, Ayşe ile “9” yaşında evlenerek örnek evlilik yapmış ve arkadaşı Ebubekir Sıddık ın kızını almıştır. O çağ için büyük devrim olan bu olayı Araplar, geçmişlerindeki pislikler çıkmasın diye gözden ırak tutmuşlar, böyle olunca da Vtaikan tarafından “Luti kavim ve şeytana tapınmakla” suçlanmışlardır. Elan da böyledir. Bütün haçlı seferlerinde Vatikan bunu kullanmıştır.

Ensest üreme, aile içi grup halinde cinsel ilişkinin kökeni Hint, Fars, Mısır, Sümer, Grek dinleri olursa, hala da İslami ve Hristiyan mezheplerinde yaşıyorsa Komünizm na yapsın?

Muhammet in dokuz yaşına çıkarttığı çocuk evliliğini Komünizm “18” yaşına çıkartmıştır. Atatürk de bunu taklit etmiştir. Her ikisi de aile içi evlilikleri, sübyancılığı, pedofiliyi, kulamparalığı yasaklamıştır.

Ülkemizi asırlardır yöneten ve 1950’den beri iktidarda duran, Amerikancı dinci, Arapçı, Yahudici din adamları da yıldır ülkemizde LGTB den pedofilik evliliklere ve sübyancılıktan kulamparalığa bütün cinsi sapıklıklara ve Muhammet in yasakladığı Hırsızlığa, devleti soymaya karşı tüm engelleri kaldırmışlardır.

16.yy.da Avrupa da başlayan aydınlanma hareketi Rönesans ile bu sapıklıklar yasalarla engellenmiştir. Medeni kanunumuz da Rönesansın etkisindeki İsviçre Medeni hukukundan alınmıştır. Bütün bu akli, bilimsel çağdaş olumlu değişimlere rağmen, dinlerin ve onların yobazlarının etkisiyle sapıklık gizli-aleni sürmektedir.

1979’da derin NATO’nun yaptığı İran devriminin başına Fransa dan getirilerek oturtulan Ayetullah Ruhullah Humeyni sapığı kendisini sayılan adlarıyla Allah ilan etmiş, yazdığı “Tahrir el Vesile” bilinen adıyla “Küçük Yeşil Kitap”ında “ şöyle “ sütten kesilmiş iki buçuk yaşında bir kız ile cinsel ilişki anal, arkadan yapılmalıdır ki acı vermesin” diyerek tarih öncesinden kalma sapıklığı çağdaş yaşama taşımıştır.

Sabi dinine dayalı Süryani İncili okuyan Gürcistan bu gün ensest ve pedofili evliliklerinde dünya şampiyonudur. Aynı İncil’e bağlı bütün Ortodoks kiliselerine bağlı olan;

Öz babasının tecavüzüyle
büyüdüğünü,
aynı babasının torunu olan
kızına da yaptığını anlatan
Yahudi Cathy OBrien

Ruslar, Portekizliler, Fransızlar, Ermeni ve Gürcüler de aynı Sabilik temelli Ortodoks Hristiyan mezheplerine ait İncillere inandıklarından bu yaşam biçimini dinlerinden aldıkları da ortaya çıkmaktadır.

Bizim ülkemizde de muhtelif İslami tarikatlar olarak yaşayan kripto Ermeni, Bagratuni Gürcü, Yezidi Kürtler, Süryanilerin bazı mezheplerinde bunların olduğunu o yaşlarda bilmemin elbette olanağı yoktu.

Ama bize Müslüman görünen sözde “Milli” sıfatları taşıyan koyu dincilerin bu gün Ensar vakfı,4+4+4 ilköğretim sistemi, çocuk ve amca, dayı yeğen evliliklerine verdiğiniz fetvalara tamamen Sabi yaratılış efsanesine dayalı olan sapkınlık, “öz babasının kızına cinsel istekle yaklaşırsa kızda abaye(kaşe pelerin) elbise varsa bir şey olmaz” fetvalarınız ve nicelerinden ibaret rezaletleriyle gerçek yüzleri ortaya çıkmıştır.

Atalarımız ne güzel demişler;
“Kişi kendinden bilir işi”.

Meğer Rusların din kardeşleri olduklarını bildiklerinden, Amerika ve İngiliz paralarını da cebe indirerek Amerikancılık NATO’culuk yaptıklarından Komünizmi karalamak için “KENDİ YAŞADIKLARI İĞRENÇLİKLERİ” komünizme yakıştırmışlar.

Oysa Komünizm bu iğrençliği, sütten kesilme yaşından tutun da reşitliğe kadar yasaklamış, ancak eski dini gelenek kalıntısı diye de tepkileri önlemek için “yaşa ve rızaya” bağlamış.

Ama ensest evlilik yasalarında yok.
Be utanmaz şerefsizler bu kadar da yalan söylenir böyle iftira atılır mı?
Adem ve Havva çocukları Habil Kabil
ile. Hristiyan çizimi temsili 
Oysa ilk ensest Adem, Havva, Habil, Kabil ve Şit ile onlardan üreyen Sabi kavmiydi.
Muhammet de Kureyşli de olsa dinen Hristiyan Nasturiydi, kabilesi Zerdüştlüğe dayalı Mecusiydi hepsi ensestti. İlk karısı Hatice, Zeynep bin Cahş amcalarının kızlarıydı.

Hristiyanlık ve İslam bunları bir nebze kırdı. Şimdi gene Amerika ve AKPye bağlı kripto dinci-kinciler sayesinde zirve yapıyor ensest yaşam

Demek hepiniz kendi sapıklıklarınızın kaynağını “kendinizden” bildiğinizden bizim gibi “sizden habersiz” cahil insanlara anlatarak Komünizm düşmanlığı yaptınız.

Sizler gerçekten aşağılık ve şerefsiz insanlarmışsınız.

AKP ile ilk yaptığınız üniversitelerde LGTB kulüpleri açmak olmadı mı? Şimdi tarikatlara açtırdığınız adı okul olan beyin yıkama,köleleştirme merkezlerinde 4-5 yaşında kız çocuklarına gelinlik giydirmiyor musunuz.

Maskeniz düştü, iftiracılığınız, şerefsizliğiniz ortaya çıktı.
Komünizmin ensest evlilik ve ilişkiyi desteklediğine dair tek kanıt olmadığı gibi bu iftirayı yapan sözde “milli”lerin ve ağababaları Amerika ile Avrupa ülkelerinin bu tür ilişkiler içinde olduğunu millet artık öğrendi.

"Birbirimize sevgimizi göstermek için cinselliğe
ihtiyacımız yoktur. Cinsellik aşk değildir hatta 
evlilik öncesi yapıldığında aşkı azaltır" 
Biz dinsizler, komünistler dinsiz de adaletli
yaşayabilecek kadar zekiyiz. Çünkü, dinleri sor-
gulayarak onlara ihtiyacımız olmadığına karar 
vermiş üstün zekaya ve adalet anlayışına sahibiz. 
Gerçek sapıklar Komünistler değil sizlermişsiniz. Sapıksınız....
Oysa dinsizler, komünistler evlilikte cinselliği fazla önemsemeyiz, önemseyenlerin de bir gün bu mantığa geleceğini biliriz. En azından yaşlılığın zorlamasıyla da olsa mecburen geleceklerdir.

Takdir okuyanlarındır.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

TSK HALKA GÜVENCE VERMELİDİR

Yapacaklarını gizlemeyen, devleti işgal etmiş 
işbirlikçilere karşı TSK güvence olmaktan 
çıkmış mıdır?

TSK'nın yıllardır "darbe yapmayacağız" demesinin arkasında 1992'lerde ABD Pentagon masalarında hazırlanmış B.O.P projesinin uygulayıcısı olarak iktidara getirilen AKP hükumetinin "her işine onay vereceğiz" taahhüdüne dönüşmüştür.

Her gün devletin aleyhine yapılan fütursuz açıklamalar, Atatürk'e aleni hakaretlerin olağan işler haline getirilmesi ve tepkisizliğin sürmesi, 1984'lerde başlamış terör örgütünün devlet içinde devlet olmasına göz yumulması, geçen yıllarda heba edilen 50.000'in üzerinde asker, polis, sivil devlet memurları ve halkın hala süren kayıplarının ne zaman dineceği hakkında tatmin edici tek açıklama ve güvence verilmemiştir.
Bütün halkın desteğini alan elan sürmekte olan doğu ve güneydoğu Anadolu'daki terörle mücadele kapsamında her gün artan şehitler ve sivil kayıplar sürerken devlet ricalinin düğünlerde, derneklerde boy göstermesi halkın artan şekilde tepkisini çekmektedir. 

Tarih tekerrür etmektedir;
1774-1919 arası cağa donduk. 17714'de imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşmasıyla Rusya'Nın Osmanlı'daki Ortodoks Hristiyan ve diğer gayrimüslümlerin hamisi olduğunun kabul edilmesini, 1864'de Sultan Abdülaziz'in bastırmasına kadar geçen 93 yıllık iç isyanlar dönemi takip etmiştir.
Gayrimüslümler askere gitmemiş, vergi vermemiş, Rusya'nın ardından diğer sömürgeci haçlı devletlerin de aynı hamiliği elde etmesiyle devlet, asi Ermeni, Rum isyanlarına boğulmuş, erkeksiz kalmış Türk köyleri yağmalanmış,kadınlarına tecavüz edilmiş, Türk ve Müslüman ahaliye resmen soykırım yapılmıştır. 
Gayrimüslümler askere gitmiyor vergi vermiyor isyan edip haçlı devletlerin baskılarıyla iktidara geliyor din imanla devleti yağmalıyor. Türkler, planları düşmana önceden satılmış savaşlarda kıyılıyor. Fakir Turk çocukları, sözde eğitim kurumlarında çocuk fahişelere dönüştürülüyor, din de Islam öncesi sapkınlıklara dönüştürülüyor.
Bu yüzden artan tepkileri önlemek ve kamuoyunun ikna edilebilmesi için, geçen yüzyıl boyunca yaptığı Amerikancı darbeleri "Atatürk'ün bıraktığı Laik rejimi korumak için yaptığını" iddia eden TSK'dan beklenen açıklama maddeleri şunlar olmalıdır;

1-Doğuda yürütülen terörün ülke dışına çıkarılması savaşının birini BAŞKAN seçtirmek için yapılmadığına
2-2019'da ve sonrasında Özerk veya bağımsız Kurdistan, Lazistan/Pontus ve Ermenistan ilan edilmeyeceğine,
3-Kıbrıs ve ege adalarına sahip çıkılacağına,
4-Laik rejimin teminatı Atatürk'ün ordusu olarak kalacağına,
5-Anayasanın değiştirilemez ilkelerinin korunacağına halkı ikna etmelidir.

Aksi halde millete devlete el koyma hakki doğar.
Eleştiri getirenleri vatan hainliği ile etiketleme, ordunun moralini bozmakla suçlayip susturma donemi geçmiştir.
35 yıldır milletin evlatlarını bozuk para gibi hesapsızca harcadınız. Ama akan kanin neden aktığı ne zaman biteceği hakkında tek açıklamanız yoktur.
Terör 40 yılda bitmiyorsa başınızdakiler haindir' diyen Jul Sezar'ın dediğine inanırsa bu millet siz de çekersiniz.

Takdir sizindir.