"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

31 Ocak 2015 Cumartesi

DEMOGOG İMAM MUHAMMED EL ARİFİ



Suudi imam Muhammed El Arifi bu videoda çok güzel damara işleyen bir hutbe vermiştir.
Ancak, "demagoji" yani "kelime oyunu" ile halkı yanlış kanalize ettiğini videonun sonunda görüyoruz.

Hafız Esad gibi Emperyalizme karşı duranı eleştireceğine kendi ülkesindeki işbirlikçi saltanatı eleştirseydi ben ona adam derdim.

Hafız Esad'in dini veya mezhebi önemli değildir, önemli olan emperyalizme karşı duruşudur. Batığı toprağa sahip çıkmasıdır.
Biz de bastığımız toprağa sahip çıkmak istiyorsak, imam Muhammed Arifi gibi demagogların "doğruyu" verip ardından insanları yanlış hedefe yöneltenlere karşı uyanık olmalıyız.
Gerçek Müslüman dinine, toprağına, halkına ve emperyalizme karşı çıkandır, işbirlikçilik eden değildir.

Arabistanda Arap soyluların iktidardan bir şikayetleri olamaz, zaten hiç birisi "Allah'ın seçtiği asil kavim" sayıldıklarından çalışmaz.

Bizdeki gibi dertler yok onlarda. Arabistanda sıkıntı, köle olarak çalıştırılan "mevali" denilen Arap soylu olmayan" kimselerindir. Ezilenler onlardır. Buna rağmen onlara ödenen ücret bile orada çalışmayı teşvik edecek şekildedir. Bu yüzden Arabistanın yerli halkının mevcut düzene başkaldırısı belkenmez.Hatta yabancı çalışanların da.

Bu adam, Vehhabiliği benimsemiş, ya da ne olduğunu bilmeyen Müslüman ülkelerdeki halkları ve Arabistandaki halkı da Esad rejimine karşı örgütlemeye hizmet etmeye yarar. "Hafız Esad" deyi,nceye kadar söylediği her şey dört dörtlüktür.

Ne derler?
"Şeytan ayırntıda gizlidir.
Bu Vehhabi şeytanı da şeytanlığını ayrıntıda gizliyor.
Doğru söyleyip sonunda yanlış adrese sevk ediyor.

İnsanımız, dini taassubu yüzünden, biri doğru bir kaç laf edince, buna hoş görüsü de eklenince bu tip adamları dahi beğenebiliyor.

Oysa, şeytan ayrıntıda kendisini gizler ve "yalanı, hileyi" doğruyla birlikte servis eder ve afiyetle yedirir.
Bu tür oyunları uyanmak için dindarların dinsizlere oldukça ihtiyacı var gibi görünüyor.

Şimdi videoyu izleyelim;



Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

8 Ocak 2015 Perşembe

EMPERYALİZMİN İŞGALİNE UĞRAMIŞ ÜLKELERDE ÖLENLER Mİ PARİS Mİ ÖNEMLE TARTIŞILMALIDIR?

Baskın yiyen
Çarli Ebdo dergisi kapağı 

Onlar kanıksandı ve oyunlara gelmenin, sömürgeci devletlerin memuru olmanın bedelini ödüyorlar.
Ama Paris, bütün haçlı devletlerini topyekun hale getirdi.

Hristiyan kamuoyu savaşa hazır hale geldi.
Bunun ardından "Topyekün savaş" çıkar.
Bu yüzden Paris ve İstanbul konuşulmalıdır.

Dünyanın en emniyetli başkentinin ortasında, üç kişi ikisi silahlı polis, 12 kişiyi öldürüyor, bir yankesicilik olayında her yer polis ekibiyle dolarken, böyle bir katliamda güvenlik güçleri toptan tatile çıkmış gibi adamlar rahatça işlerini görüyorlar.

Bu nasıl olabiliyor?
Olayda adı geçen El Kaide ve IŞİD ikisi de C.I.A imalatı örgüt olduğu halde bu nasıl masum Müslümanlara yöneltilebiliyor?
Önce Paris, sonra bütün Avrupa
 "Hepimiz Çarli'yiz"
 diye yürüdü.
Olayın emperyalist bir proje olduğu öne çıkartılmalıdır.

İki merkezde aynı günde iki karşı taraf ateşleyen olay, iki tarafta hamasi nutukları attırdı.
Müslümanlar darmadağın olduğundan İslami birliğin adı bile geçmedi.
Batı ise Voltranı oluşturdu. Elbette konuşulmalıdır.

Son 20 yılın en büyük emperyalist oyunlarından birini konuşmayıp ta, emperyalizme teslim olmuş topraklarda, işbirlikçilerin muhalifleriyle boğuşmasından ölenleri tartışmak kime ne yarar sağlar?

Paris dergi baskını konusu hamasi İslamcıların eline bırakılırsa Haçlı Seferine davetiyeden başka bir şey çıkarmayacaklardır.

Bu olaydaki büyük devletlerin istihbarat örgütlerinin yeri, Fransız güvenlik güçlerinin o esnada armut toplayıp toplamadıkları, olayın faillerinin gerçekten El Kaide, Işid veya başka örgütün militanları mı yoksa istihbarat örgütleri işi mi olup olmadığının mantığı kurularak tartışılmalıdır.

Bizim AKPKK yandaşı mallar da böyle verdiler.
Yaptığınız yalakalığa değmeyecek, bizlerin
soyları kırılacak sa, sizler de soykırıma
uğratılacaksınız.
Çünkü, batı ırkçıdır. Kurtaramayacaksınız.
Şüpheli veya sanık olarak kamuoyuna tanıtılanlar, Sultanahmet olayında sağ çıkan canlı bomba iftirası gibi "yanlış/yalan" mıdır, Paris banliyöleri denilen gecekondu semtlerinde bir milyon kadar Müslüman göçmenden bir kaç fakir fukara, gencin parayla suç kabul ettirilerek İslam düşmanlığı" yaratılarak Haçlı Seferlerine sebep olarak mı kullanılacaktır?

Bence, Paris dergi baskını, sahte fail gösterildiği ortaya çıkan, muhtemelen yabancılarca işlenmiş, aynı günde gerçekleşmiş olması sebebiyle Sultanahmet Turizm Polisindeki canlı bomba olayı da birlikte ele alınmalıdır.
Hem Hristiyan hem de Müslümanlarda hamaset edebiyatıyla seslendirilmesi iki ülkeye tek merkezden operasyon yapıldığını düşündürmektedir.
,
Olayları zamanında tartışıp, yetkilileri gerekli önlemleri almaya zorlamazsak, şartlar bizi istemediğimiz yaşam şartlarına zorlayabilir.

O zaman pişmanlığın fayda etmeyeceği zamandır.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

EKTİR;
Oysa daha, Charlie Hebdo dergisine yapılan sadırının IŞİD, olduğu ama , Sultanahmet Turizm Polisi saldırısının canlı bombasının kimliğinin açıklanmadığı zamanda, "Türkiye Fransa Kurbağayı Isıtıyor(Tıkla)" başlıklı makalemde, "tek merkezden iki ülkeye yapılan saldırıyla, Hristiyan ve Müslüman toplumları birbirine düşman edecek, yeni Haçlı Seferlerine zemin hazırlayacak, C.I.A merkezli bir operasyon olduğunu yazdığımda aşağıdaki bilgilerin hiç birisi mevcut değildi. Zaman benim tespitlerimin doğru olduğunu kanıtlamıştır.

Paris Charlie Hebdo karikatür dergisine yapılan saldırı ile eş zamanlı olarak ülkemizde İstanbul Eminönü Turizm Şube Müdürlüğüne yapılan saldırıyı ilk önce  PKK'nın yan örgütü olan DHPKC (Tıkla) üstlenmişti. Olayın faili de PKK'nın pişmanlar kadrosundan Elif Sultan Kalşen adlı genç bir kadının üstlendiği açıklanmışsa da, teşhise giden Elif'in annesi morgdaki failin kızı olmadığını belirtmiş, ardından da adı geçen genç kadın ben buradayım diye açıklama yapmıştı.

Sonunda Polis doğru açıklamayı yaptı ve canlı bomba olan kadının IŞİD elemanı olan Dağıstan'lı Riana Ramazova(Tıkla) adlı "28" yaşında bir militan olduğunu duyurmuştu.

Aynı örgüt, Fransa'da peygamber Muhammet'in hakkında ahlaksız yorumlar yapan dergiyi cezalandırmak için saldırı yaptığını söylemiş, AKP örgütlerinden ve işbirliği yapan dini tarikatlardan IŞİD'e destek söylemleri basına yansımıştı.

Peki, Turizm polisi de mi Muhammet karikatürleri çiziyordu? IŞİD hiç bir denetim yetkisi olmayan, yerli vatandaşlarla işi olmayan soyut, sadece yabancıların adli müracaatlarına bakan bu polis birimine neden saldırmıştı?

Bunun açıklaması ise ne örgütçe ne de hükumetçe yapılmamıştı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nn saldırı olayını kınamak, basın özgürlüğüne saygısını göstermek, batıda oluşan haçlı koalisyonunu teselli etmek için "Je suis Charlie (Ben Çarli'yim" demeye giderken neden "Je suis Kenan Kumaş (Ben Kenan Kumaş'ım)" demeyi ihmal etmişti.

DHKP-C terör örgütü (Tıkla) de açıklamasını geri çekmişti.

Bunlar ne demek oluyordu?

PKK, IŞİD, DHKPC, EL KAİDE gibi terör örgütleri ABD'nin istihbarat örgütü olan C.I.A imalatı örgütlerdi. Ülkemizin başında 13 yıldır iktidar olan AKPKK koalisyonu da El Kaide'nin üzerine yıkılan 2001 New York İkiz Kule tezgahını takiben G.W.Bush'un ilan ettiği Haçlı Seferinin ardından başlatılan Afganistan, Irak işgallerine çanak tutmuş, işbirliğinin her türlüsünü de yapmıştı.

11 Eylül 2001'de ilan edilen Haçlı Seferi henüz tamamlanmadığından, bu işgali, büyük bir haçlı seferiyle gerçekleştirebilmek için Hristiyan batılı devletlerde kamuoyu yaratılması operasyonunun bir aşaması olan C.I.A imalatı terör örgütlerinin batıyı ayağa kaldıracak cinayetler işlemesi, bizde de batı düşmanlığını körükleyecek benzeri eylemlerin icra edilmesi gerekiyordu.

Paris Charlie Hebdo dergisine saldırarak "cihad'çı" olan IŞİD örgütü, Sultanahmet Turizm Polisine saldırınca ne oluyordu?

Turizm polisi de mi Haçlıydı ve Çarli dergisi gibi İslam ile alay ediyordu?

Hayır.

IŞİD'i dini koruyan, din adına cihad yapan örgüt olarak göstermek uğruna, Turizm polisine yaptığı saldırı IŞİD'e mal edilmeyip PKK'nın yan kuruluşuna mal edilerek IŞİD sevgisi körüklenecekti.

AKPKK koalisyonunun siyasi ortağı olan IŞİD bu yüzden korunmuştu. Ama ne olduysa oldu, polislerin, savcıların vatanseverliğinden midir, hükumetin IŞİD konusunda siyaset değiştirdiğinden midir, sonunda olaydaki IŞİD bağlantısı belki de mecburiyetten ifşa edilmişti.

İçişleri Bakanı Efkan Ala konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Önemli bilgiler elde ettik, kimliğini tespit ettik. Daha önceki Dolmabahçe saldırısıyla ilgili bazı gözaltılar oldu, onlar tutuklandı. Soruşturmanın selameti ve irtibatların ortaya çıkarılması bakımından bu aşamada ayrıntılı açıklama yapmayı doğru bulmuyoruz." dedi.

NWO'nun (Yeni Dünya Düzeni örgütü) en önemli ortaklarından olan ve Suriye'nin işgalini savunan Fransa ve Türkiye'nin, IŞİD ortaklıklarıyla, Müslümanları "cani, katil, insanlık dışı, yok edilmesi varlıklar" olarak gösterecek, gayrimüslüm dünyanın Haçlı Seferine ikna edilmesi ilave ekonomik krizlerle de desteklenerek kolaylaştırılırken bizde de "batı,Hristiyan düşmanlığı" körüklenerek, büyük bir savaşa psikolojik zemin hazırlanacaktı.

Müslüman ve batılı halklar, dünya nüfusunun yarısını temizlemeyi hedef alan bu küresel savaş projesine destek veren hükumetlerini, basınlarını, iş adamlarını iyi denetlemek zorundadırlar. Aksi halde, herkesin pişmanlık duyacağı insanlık dışı kitle cinayetlerine zemin hazırlamış, ve suç ortaklığı yapmış olacaklardır.

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz.

4 Ocak 2015 Pazar

TEVRAT, TÜRKLERİN VARLIĞINI KANITLAYAN EN ESKİ KİTAPLARDANDIR.

Tevrat'ta Yahweh, Elohim adlarıyla geçen ama
kendisini Hint yaratılış destanlarında geçen
tanrı Atman'ın  yaptığı gibi "BEN"  adıyla
tanıtan tanrı insan kanı içen, yılan kuyruklu,
kanatlı, ak sakallı bir vampirdir.
Kendisine adanan Levi soyundan
zavallı kurban bir Yahudi'nin
 kanını içmeye hazırlanıyor.

TEVRAT, TÜRKLERİN "MECÜC(Cüce Şeytanlar)" SOYU OLDUĞUNU İDDİA EDEN İLK KİTAPTIR. 

BU KİTAP BUNU DERKEN, YAHUDİLERİN BABASI İBRAHİM, ALLAH'IN YÜZYILLIK PLANINDA YOKKEN, YERYÜZÜNDE TÜRKLERİN VAR OLDUKLARINA DA ŞAHİTLİK ETMEKTEDİR. 

AİLESİNE TANRININ KENDİSİNİ SEÇTİĞİNİ SÖYLEMEK İÇİN YOLA ÇIKMADAN ÖNCE MUSA'YA ADINI "BEN" OLARAK TÜRKÇE TANITAN DA ALLAH'TIR. (Exodus/Mısırdan Çıkış Kitabı)
BU NEDENLE, ÇOCUKLARINA ALLAH'IN ADINI KOYMA GELENEĞİNE SAHİP OLAN YAHUDİLER HALA, "'O'BEN" ADINI KULLANIRLAR.

BU YÜZDEN "MU KÜLTÜ" VE ONA DAYALI GÜNEŞ DİL TEORİSİ YAHUDİLERCE YAZILMIŞTIR.

TÜRK DİYE BİR MİLLET YOKTUR DİYEN AKPKK'LI
YAHUDİ, YEZİDİ KÜRTLERE VE İŞBİRLİKÇİLERİNE GELSİN.
ANLAYANA.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

1 Ocak 2015 Perşembe

AKP HALKI BÖLMEYİ BAŞARDI MI?



31 Aralık 2014, 14:58



Ülkemizi dış güçler yönetiyor.

Bunu halkımız bilmiyor mu?

Biliyor.

Biz ne için yazıyoruz?

Bütün davamız bunun üzerine kurulu zaten.

Bunu halk da biliyor da bunun iyi olmadığını, onların destekleri olmadan da başarılı, refah toplumu olabileceğimizi halka anlatmakta sorun yaşanmaktadır. Son iki ayda Balıkesir- İstanbul arasında biraz dolaştım.

İç Anadolu, Karadeniz, doğu Anadolu bölgelerinden insanlarla gerek oralarda, gerek yolculuk esnasında konuştum.

İç Anadolu ve Karadeniz bölgesi kökenlilerde, AKP'nin onların köylerinin, şehirlerinin adlarının Rumca olduğundan bahisle kökenlerinin Rum, dinlerinin Hristiyan olduğunu kabul ettirme konusunda başarılı olduğunu ve Hristiyan Rum Pontus devleti kuracağını, Türklerin onlara din baskısı yaptığını savunuyorlar.

Sanki bu ülkede hiç Türk hakimiyeti olmadı, buralara sanki hiç Türk gelmedi?

Sanki bu bölgelerde Selçuklulardan önce yerleşmiş, Hristiyan Türkler yoktu?

Sanki bu gün hala ülkemizde Hristiyan, Yahudi, Zerdüşt, Abdal Türkler de yokmuşçasına, Türk kimliği yok sayılarak, cahilliğin istismar edilip sömürülmesine dayalı siyasi ve dini aldatmacalarla halkımız kandırılıp, bölünmektedir.

Sanki bu topraklarda gayrimüslüm Türkler yok, hiç yaşamamış, herkes ya Rum ya Kürtmüş.

"İranlıların ve Emevi Araplarının, İran'da millet özelliği göstermeyen, Hint, İran ve Türk kültürleri harmanı inanışlara sahip topluluklara aşağılamak için "Kürd=göçer yaşayan, ilkel topluluklar" dediklerini, İran'ın, Şii yayılmacılığını kesmek için Osmanlı'nın Sünni siyasetini benimsediğini, Samsun Canik dağlarından Azerbaycan-Diyarbakır üçgeninde yayılan Alevi Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türk aşiretlerini kovup yerlerine Emevi Yezidiliğini benimsemiş Kürt kabilelerini getirip yerleştirdiğini, İdris-i Bitlis-i'yi başlarına geçirdiğini, Alman, İngiliz ve İran kaynaklarından dilimize çevirerek dün "Çingenelerden Kürtlere İranlı Azınlıklarımız" başlıklı yazımda yayınladım.

Yahu Osmanlı zaten devşirmelerin idaresinde bir devletti.

Türkler ne zaman devletin başında olmuşlar da kime dini baskı yapmışlar ki?

Bunun ispatı yoktur.


Benim çocukluğumdan bildiğim insanlardan akrabalarıma kadar böyle kabulleri benimseyenlere tanık oldum "Bizim soyumuz aslında Türk değilmiş" diyecek hale getirilmişler.

Doğuda, Abdal Alevilerden Kürtlere Tayyip'in Kürdistan kuracağı inancı var. AKP bunu cahil kesime kabul ettirmiş. Bu yüzden AKP halkımızın cahil kesimini "bilinçli azınlık" durumuna getirmiş.

İnsanlar buna değer verip oy veriyorsa, "azınlık tuzağına" itilmişse bunu düzeltmek daha da zor. Biz, din üzerinden gidiyoruz ama olay bu değil. Geçen hafta İstanbul'da fayans ustalığı yapan bir arkadaşla konuşuyoruz.

Birisi Alevi diğeri Rize'li. Alevi AKP karşıtı, Rize'li'ye Tayyip'in Süryani olduğunu, Süryanilerin yedi vakit namaz kıldıklarını, Ortodoks GREK Rumların da 14 Nisan akşam ayininde namaz kıldıklarını söylediğimde patladı "Ben niye bilmiyorum?" diye.

Sonunda Rum olduğunu itiraf etti ve AKP'yi bu yüzden desteklediğini söyledi.

Durum İslam siyasetinin suistimalinden çıkmıştır.

Belli bir kesim resmen Bizans hayali, Ermenistan ve Kürdistan hayali ile AKP'ye oy vermektedir.

Bu her gün büyüyen bir tehlike.

Buna karşı bilinçlendirme yapmak zorundayız.

Takdir sizlerindir.

Hepinize iyi, doğduğunuza pişman olmayacağınız ve kimseyi de etmeyeceğiniz barış dolu yıllar.dilerim.

26 Aralık 2014 Cuma

ATATÜRK DEĞİL, MUSTAFA KEMAL (Kamal)

Mustafa Kemal hakkında
geçmiş tespitlerimden birisi


Atatürk, adı, , aslında hiç bir şey olması gereken, ama, sahip olduğu bütün kariyerini, karizmasını Mustafa Kemal’e (Kamal) borçlu olan, ölüm döşeğinde ona askeri darbe yapan, öldürülmesinden sonra da adını her yerden temizleyen Bitlis Yezidi İsmet İnönü tarafından verilen bir önergeyle kabul edilmiştir.

Oysa, “Babalık, Atalık” terimleri hem Türk tarihine hem de İslami inanışa aykırıdır.
Halen, İsa peygamber, Hristiyanların “Allah’ı yani Babasıdır” ve yeryüzünde onun temsilcisi kabul ettikleri Vatikan’da oturan “Papa (Baba demektir)” da topunun babasıdır.
Hristiyan mezheplerine göre bu baba Moskova Patriği, Ermeni Patriği, Süryani, Kipti patrikleri olarak da anılabilir.



İsa, hem kendisinin dedesi Kutsal Ruh,
hem kendisinin babası BABA,
hem de kendisi BABA'nın oğlu İsa /Kuz'dur.
Bütün Hristiyanların da "BABA'sıdır.
Yezidi Kürtler, Allah’a, “Allah” adı ve “Ay Tanrısı”  sıfatıyla tapınırlar. Kızı olan Tavus adını verdikleri dişi şeytanın Âdemi yarattığına, kendilerinin de Âdem ile Havva’nın terinden yaratıldığına inanırlar.

Ata’lık yani Baba’lık Allah’ın “Baba” olarak kabul edilmesine dayanır. İslam öncesi Hicaz Arapları da , Allah’ın kızı ve güneş tanrıçası El Uzza ile ilişkisinden ilk yedi gök cismi/gezegenin ve diğer gök cisimleri olan güneş ve gezegenlerin doğduklarına inanır, bunların başta Allah olmak üzere 360 tanesini büyük sayıp, her bir Arap kabilesinin bunların soyundan geldiğine inanırlardı.

Bu ensest, yani “aile içi cinsel ilişki sonucu üreme” ile üreyen tanrıları ailesini taklit olarak da Arapların da ensest evlilik yoluyla üremelerine sebep olmuştu.
Kürt Yezidiliği de zaten Hicaz Arap Mecusiliğine Zerdüştlük ile Arap dini harmanı bir inançtır) inanan Halife Mervan soyundan gelen Şeyh Adi tarafından 12. yüzyılda yazılmış yeni bir dindir.

Ürdün Hazor'da 1948'de bulunan Allah putu.
40cm.boyundadır.
M.Ö.2300'lerde Petra Krallığında
Allah'ın kızları, El Lat,
El Uzza ve Menat

Arap dininin temeli, Sümer, Mısır, Hint, İran dinlerine dayanırdı ve bütün bu dinlerde de “ensest üreme” esastı. Millet, Tevrat’taki adıyla “Ulus” bu ensest üreme dinlerinden adını alan bir terimdir.
Her ulusun, göklerde bir tanrı soyu babası vardı ve kıyamete kadar o tanrı onların koruyucusu yani “BABASI” olacaktı.
Babalık ya da Babailik denilen inanışların temeli bu dinlerdir. Kısaca, “BABA/ATA” sıfatı, insan şeklinde olan, insanlar gibi üreyen en büyük tanrının ve yeryüzünde onun temsilcisi gösterilen dini şahsiyetin adıdır.

Oysa Türk Karahan dininde Türkler, yaratılışta, “19 kavim” olarak yaratılmışlar ve “ensest üremeden muaf” yaratılmışlardır.
Gen bir Arap gezgin olan İbni Fadlan da Türklerin yaratılışta “22 Kavim olarak yaratıldıklarını”, aralarında zina, ensest ilişki yaşamadıklarını yazar.
İslamiyet de bu “ensest üremeyi Nur Suresi 31. ve 33. ayetlerde kesinlikle yasaklar ve Allah’ı “her şeyin mutlak yaratıcısı” olarak tanımlarken, onu “doğmamış, doğurulmamış, çocuk, eş sahibi olmayan” üstün, ayrı bir özellikte tanımlar ve “BABA/ATA” dinini ret eder.

Öyle ise, “ATA/BABA” sıfatı, hiç kimseye verilemez. Hiç kimse Türk milletinin “ATA’SI, BABA’SI” da olamaz. Bunu kabul etmek, Türk milletini putperest olarak tanımlamaktır.
Türkiye cumhuriyeti Müslümanlarının da “ensest üreyen aileler olmadıklarını” göz önüne aldığımızda, hiç bir Türk ve Müslümanın “ATA’SI, BABA’SI” bir insan olamaz.
Bu insan, Mustafa Kemal de olsa.
Tarih boyunca Türk milleti çok büyük soykırımlara uğramış, Ergenekonlardan çıkmış ama kimseye “BABA/ATA” ya da “ANA” dememiştir.

Türk dini geleneklerinde de İslami geleneklerde de “Anıt Mezar” yoktur.
Allah'a Yakmalık kurban adağını
yakmakla görevli Yahudi din adamı
Anıt geleneğini en çok Tevrat’ta görüyoruz. İbrahim peygamber, Hacer Ana’dan başlayarak bütün Yahudi peygamberleri Allah’ı gördükleri yere hemen taşları üst üste koyarak bir tepecik yaparlar ve buna “ANIT” derler. Daha sonra gelerek o anıta, çocuklarından veya hayvanlarından bir kurban keserek dua ederler, anıtı kurbanın kanıyla yıkarlar, etlerini de iğne ucu kadar kemik, parça kalmayıncaya kadar kurdukları bir mangalda yakarlar.


Mustafa Kemal’e de “ANITMEZAR” yapma fikri de gene Müslümanlara ait değildir. ANITKABİR, İsmet İnönü zamanında planlanmış, Adnan Menderes tarafından tamamlanmış ve Mustafa Kemal’in naaşı, onun zamanında ANITKABİR’e Etnografya Müzesinden alınarak taşınmıştır.

Türkler, büyüklerini, gösterişli yerlere değil, akarsuların altına gömerlerdi. İslamiyet, anıt mezarı yasaklamıştır.
Hem Türk hem de Sünni Müslüman olan Mustafa Kemal’in “ANITMEZAR” istediğine ben inanmıyorum.
Musevi Adnan Menderes'in 
tamamlattığı ANITMEZAR

İstemiş olsa bile mutlaka etrafındaki Yahudi-Musevi tayfasının etkisi vardır. Çünkü, o Yahudi azınlığa çok sahip çıktığından, ona düzenlenen suikastlardan kurtulduğunda Yahudi cemaatinin şükür ayinleri yaptığını o zamanki gazetelerden biliyoruz.

Bu konuyu, geçmiş yazılarımda işlemiştim. Ancak, şimdiki cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisinin Mustafa Kemal’e saldırıları yüzünden, ortamı bulandırmak istemediğimden bu konuyu deşmemiştim.
Hem Türk milletinin en eski dinlerinde yeri olmayan, hem de en son dini olan İslam dini ilkelerine göre de "terk edilmiş olan" ANITMEZAR inşa etme ve "ATA/BABA" adı vermeyi uygun bulmuyorum.
Mustafa Kemal, 200 yıldır haçlı devletlerine karşı zafer tatmamış, kendisine saygısını tüketmiş,
30 Ekim 1918 Mondros Anlaşmasıyla, yıkılmış, orduları silahlarıyla teslim olmuş, sadece devletin tasfiyesini sağlamak için başında padişah bırakılan kukla bir enkazdan "yarı bağımsız" bir devlet çıkartmıştır.
Halkına çağdaş eğitim ve demokratik haklar kazandırmış, Türk milletine büyük önderlik ve hizmetler vermiş, çok kıymetli, tarihi kişiliği olan Mustafa Kemal gibi bir evlat yetiştiren, bu evladıyla da övünen Türk milletine kimse baba olamaz.
Mustafa Kemal, Türk ve Müslüman milletlerinin, hatta, bağımsızlık savaşı vermeye cesareti onun kişiliğinde bulan ezilen milletlerin de kıymetli bir evladıdır.
Baba olan milletlerdir, fertler değildir.

Milletlerin yaşam şekillerini dini inançları belirler. Türk milletinin de yaşam şeklini belirleyen hem ilk hem de son dini olan İslam'a da ters olan bu geleneğe karşıyım.
Buna rağmen, onun adını silmek için fırsat kollayan, Türk ve Müslüman görünümlü, iktidar, muhalefet partileri ve arkalarında olan her türlü kurum ve kuruluşların ekmeğine de bu yazı ile yağ sürmek değil aksine onların Mustafa Kemal'in daha gönüllerden tasfiyesini bitirmeden, kendilerini "Allah, Mesih" ilan edişlerini de her gün ifşa etmekteyim.

Şimdi, ise tekrar etmenin zamanıdır. Çünkü, CHP-MHP-Işıkçı Gülen Cemaatinin, “Ermeni koalisyonu”, AKP’ninde Süryani, Yezidi, Rum koalisyonunu oluşturmaları, her iki tarafın da Mustafa Kemal’e kinlerini dökerken, “Anıtkabir ve Atatürk” adlarını kullanarak, bu büyük insanı gözden düşürdüklerini gördükçe, buna bir son verilmesi gereğine inandım ve yazdım.

19 Aralık 2014 Cuma

AZINLIKLARIMIZ, HAKLI OLARAK RAHATSIZLAR.


Son günlerde, bazı yazı ve yorumlarıma yapılan serzenişlerden, azınlıklarla arkadaşlık edenlere karşı yapılan dışlamaların facebook v.b. sosyal medya sayfalarına yansımalarından sürekli artan "Türk Irkçılığı ve radikal İslam" akımlarının azınlıklar üzerinde yarattığı olumsuz ruh hallerini anlamak zor değildir.

AKPKK koalisyonu geldi geleli ülkemizde 36 kadar azınlık olduğu, her birisine ayrı bir vilayet-devlet kurulacağı, Atatürk cumhuriyetinin tasfiye edileceği işlendi durdu.

Bu da utanmadan, adı "Türkiye Cumhuriyeti" nin "TÜRK" kabul edilen ama danışmanlarına kadar kökenleri azınlıklardan ibaret olan AKPKK koalisyon hükumeti ve onları her konuda eleştiren ama hükumeti "İSTİKRAR", kendilerini "DENGE" unsuru gören CHP, MHP, HDP muhalefetince her sıkıştığında da gözü kapalı destekleyen, kripto azınlıkların idaresinde bulunan siyasilerce sürdürüldü.

11 Eylül 2001'de çakma İkiz Kule operasyonu ile, yeni Roma imparatorluğu olan ABD, Müslümanlara Haçlı Seferi ilan etti ve hala saldırıları kesilmeden devam etmekteyken, en büyük desteği de, bütün Müslüman ülkelerde, haçlı devletlerince iktidarlarda tutulan "Müslüman görünen" kripto azınlık iktidarlarından görmektedir. Ülkemizde de durum budur.
Avrupa dahil, her ülkenin devlet adamları
"o ülkenin hainlerinden, işbirlikçilerinden" seçilir.

Bunlardan haberi olmayan, iktidar ve muhalefeti, en azından PKK'nın resmi TBMM temsilcisi HDP hariç, Müslüman ve Türk bilen halkımızı, "İktidar ve muhalefet, sömürgeci büyük devletlerce tayin edilmiştir.

Yaşadığımız ihanetler tesadüf değildir, devletin işlerinin tersine gitmesi, durmadan insan ve sermaye kaybına uğramamızın sebebi bu işbirlikçi hainlerin işidir" tezimizi ispatlamak için araştırıp yazıp çizerken de bize de "ırkçı" damgası vuranlar oldu.

Benim ve düşüncelerimi paylaşan vatanseverlerin bu ırkçılıkları, elimizde, internet bloglarımızdan başka bir şeyimiz olmaması yüzünden tehlike arz etmemektedir.

-Nurculuk, Kürt Nakşibendiliği tarikatlarıyla, Kürt Yezidiliği, Süryani Ortodoks Hristiyanlığı ile Şemsi, Yakubi Yahudiliğe dayalı bir şeri düzeni Türk ve Müslümanlara dayatırken;

-Işıkçılık, Gülencilik tarikatlarıyla Gregoryen Ortodoks Hristiyanlığı ve Alevilik adı altında Sabetay Sevi Yahudiliğini İslam diye dayatırken, F.GÜLEN'in dediği gibi "geçmişte bize 'böyle inanacaksınız' denildi, şimdi de biz diyoruz"* itirafını yaptığı dayatmalar ve sa-sol, askeri darbe, ekonomik krizler, PKK v.b. örgütlerle bölünmeyi bu günlere taşırken iyiydiniz.
*(Kynk-Fethullah Gülen'i itirafı için Kutlarım-adilyargicc.blogspot.com'daki yazıma bakınız.)

Oysa devleti yöneten kripto azınlıklardan seçilmiş TBMM, sermaye, basın, Üniversite ihanet çeteleri ve efendileri olan dünyayı yöneten büyük güçlerin destekleriyle her gün yönettikleri devletin kuyusunu kazan iktidar, muhalefet ve yandaşlarının tehlikeleri ise devleti imha boyutuna ermiştir.

Bu güne kadar, "Türklerden adam çıkmaz, onlar, idrakten yoksun canlılardır, devleti biz yönetiyoruz, devlet de ekonomi de, iktidar da, muhalefet de, güç de biziz" diyerek, bu işbirlikçi hükumetleri tereddütsüz destekleyen azınlıklar ve kriptolar şimdi niye şikayet ediyorlar?
13 yıldır AKPKK koalisyonu ve tüm TBMM ihanet çetesine en ufak serzenişte bulunmayan bu azınlık komşularımız şimdi niye ağlıyorlar?
Niye şikayet ediyorlar?
Ya da onlar adına şikayetleri dile getiren yazılar yazan arkadaşlarımız bunları görmüyorlar mı?
Malı götürürken, devletin kaymağını yerken, her yeri işgal edip, soy sop nüfusunu arttırırken, hak edilmeyen gelirlerle yurt dışında eğitimlerden, her türlü safahata sahip olmak iyiydi.

Siyasiler sizden, sermaye sizden, eğitimin iyisi sizden, kilit bürokratik mevkilere sizden, ülkenin en güzel yerlerini mülkiyetine geçirenler sizden seçilirken iyiydi ya.

Şimdi ne oldu?

1000 yıldır, Hristiyanlık, Yahudilik, İslam dinleriyle uyutulan Türk halkının uyanışları mıdır sizi rahatsız eden yoksa, gerçekten açık ve kripto soydaşlarınızın yaptıklarından size de mi gına geldiğindendir?

Azınlıkların yarattığı tablo budur.
Oysa, yazmaya başladığımdan beri daima; "hangi din, ırktan olursanız olun, sömürüye, emperyalizme karşı, özgürlüğünüze, bastığınız toprağa sahip çıkın!" çağrısında bulundum.


Eeee ne duruyorsunuz?

Şımarık kripto azınlıkları da, açık kimlikleriyle Türk ve Müslüman düşmanlığı yapan dindaş ve soydaşlarınızı siz bizden daha iyi bilip tanıdığınıza göre kulaklarını çekiverin biraz. 

Olmaz mı?

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz

keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc



Dini ve ırki kimliğini gizlemeyen azınlıklarımıza saygım sonsuzdur. Ama onların da içlerinde bol miktarda işbirlikçi hainler bulunmaktadır ve ihanetlerini de açıkça da yapmaktadırlar ve karşılık görmemektedirler.

12 Aralık 2014 Cuma

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİTTİ


Bu gün,telefon ederek beni evimden alan arkadaşlarım, İstanbul Tuzla’da bir şirkette elektrik işi olduğu, oradan dönüşte benim işlerimi yapacaklarını söyleyerek beni evden aldılar.

Arabalarına bindim ve Tuzla Tepeören denilen mevkide bulunan sanayi yağı üreten bir şirkete gittik.
Elektrikçi arkadaşım, işlerini yaparken, şirketin sahibi olduğunu sonradan öğrendiğim Rıfat adlı şahıs geldi.

Oldukça entellektüel bir konuşma yaptık ve konu Ermeni soykırımına geldi.
Adam, Amasya’lıymış, annesi, Topal Osamn ve çetesinin gece gelerek, köylerinde sekiz Ermeni’yi evlerinden alarak bir derenin çukurunda öldürdüğünü sabah öğrendiğini bu şahsa anlatmış.
Böylece Ermeni soykırımı gerçekten olmuş oluyormuş.
Ben de ;
Ermeniler, Topal Osman’dan çok önceki yıllardan başlayarak 1916’başlarında Doğu Anadolu’nun Ruslarca işgali sırasında, Ermenilerin durumu fırsat bilip Türk ve Müslüman halkı topluca evlere ve camilere doldurup öldürmelerini, yakmalarını, bu coğrafyada yapılan kazılarda hala yüz  binlerce Ermenilerin toplu kıyım yaptıkları Türk ve Müslümanları dile getirince vatandaş;
-“Haklısını onu da yaptılar ama Ermeni kıyımı oldu, devlet yok diyerek yalan söylüyor!” demesi üzerine;
-“Hiç bir devlet, savaş esnasında düşmanla işbirliği yapan ve kendisini, erkeksiz ve silahsız köylüleri topluca katliama yani senin deyiminle tek suçları “Müslüman ve Türk olmak” olan insanları soykırıma uğratan hainlerine şans tanımaz. Ki, Ermeniler bu işten çok ucuz yırttılar” cevabıma da ;

“-Haklısınız beyefendi, Ermeniler bunları da yaptılar” demesinden sonra konu Kürt hareketi ve PKK konusuna geldiğinde verdiği cevapla, bu iş adamı vatandaşımızın, aslında yurt  dışı kaynaklı siyasi fırtınaların etkisinde kalmış birisi olduğuna karar verdim.
Bana;
-“Biliyor musunuz, Amerika’da iş yaptığım çok zengin bir kişiden öğrendiğime göre, AKP hükumeti, ÖZERK KÜRDİSTAN’ı tanımış ve 2015 seçimlerini takiben Kürdistan  yasallaşacak, PKK ve militanlarına genel af çıkarılacakmış. Devlet bunu kabul etmiş” Deyince ben de;
-“Dün akşam başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamada, Kürdistan, özerklik ve af konularında açıklama yapmak sürece zarar vereceği için bir açıklama yapmıyorum” tarzında konuşmuştu ve bunu açıkça itiraf ettiğini ben Faceebook sayfamda “açık itiraf” diye paylaştım dediğimde;
2015 Genel Seçimlerinden sonra bu harita geçerli olmayacaktır.

“-Beyefendi, siz gerçekleri gören, çok iyi takip eden birisiniz ama yapılacak bir şey yok, devletimiz, resmen bölünmeyi kabul etmiştir. Birde bunu uzun yıllardır tanıdığım bu Yahudi iş adamı arkadaşımdan duyduktan sonra yüreğim parçalandı” demesiyle sekiz yıldır yazdıklarımın gerçekleşmiş olması beni kahretmiştir.

Bu ihanet sürecinde emeği geçen bütün vatan hainlerine lanetler olsun!
Türkiye Cumhuriyeti bitmiştir., Bu güne kadar yazdıklarım gerçek olmuştur. AKPKK koalisyonunu işleyen bütün vatanseverler haklı çıkmıştır. Milleti aldatan Süryani, Yezidi, Ermeni koalisyonu hükumet ve onu destekleyen sermaye takımı, devletin parçalanmasını desteklemiştir. İhanet büyüktür ve hesabı bu milletçe sorulmalıdır.

Bu güne kadar,vatan millet diye yazıp kendini parçalayan, 1.500TL emekli maaşının “1000TL” sini muhtaçlara dağıtan ben ve benim gibi insanlar bu kadar mücadele ederken, kılları kıpırdamadan, filmi seyreden, olacaklar konusunda yurt dışındaki bağlantılarından haberler aldıkları halde, devletlerinini birliği, bütünlüğü için kıllarını kıpırdatmayan zenginlere lanetler olsun!

Sizler tartışa durun;
Osmanlıca resmi dil olsun mu olmasın mı?
Şeriat gelsin mi gelmesin mi?

Şeriat İslami mi Yahudi mi olsun diye.... Yakında bunu da tartıştığınızda  şirketlerinizin, taşınır-taşınmaz mallarınızın, evlerinizin ellerinizden alındığını anlayamayacaksınız.

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

11 Aralık 2014 Perşembe

BÜTÜN OKURLARIM BU YAZIMI MUTLAKA OKUSUNLAR






Yaptığım bir yoruma, bir arkadaşım şöyle yorum yapmış;

"Alaeddin Yavuz bey, memleketi satan... kaç tane Süryani Yezidi tanıdınız....?"
Cevabını verdim.

-"Başımızda yeterince var..." ve ilgili yazılarımın linkini de verdim.

Osmanlıda da, Atatürk sonrası da devleti yönetenler daima devşirmelerdir. Türkler, Fatih Sultan Mehmet tarafından devlet işlerinden uzaklaştırıldıklarıldan beri, göçer yaşamları içinde kaldılar ve sadece devşirmelerin işbirlikçi siyasetlerinde can vererek devlete hizmet ettiklerine inandılar ise de devletlerinin elden çıkmasına engel olamadılar.

Çünkü, Allah, Muhammed, Kur'an diyen devşirmeler onları daima sattılar.

Atatürk sonrası devletimizin halini düşününüz;

Bütün devlet adamları Müslümandılar, İsmet paşa dahil hepsi dinci yapılanmanın taraftarı ve uygulayıcısı oldular.

Bu kadar, dindar Müslüman siyasi, bürokratlarca yönetilmemize rağmen neden devlet hep geriye gitti?

Bu "kader ve fıtrat" kelimeleriyle açıklanamaz. Bu ancak ihanetle açıklanabilir.

Çünkü, bir insanın Müslüman ülkede siyaset yapabilmesi, bürokrat olarak çalışabilmesi için, halkın çoğunluğunun inancından olmaması düşünülemez.
Ama, her insanın davranışlarını o insanın kültürü yani dini inancı belirler.

Bir siyasinin, bir bürokratın davranışlarını da işlerini de ailesinin, geldiği toplumun dini inançları belirler. Kişi buna göre vatansever ya da işbirlikçi vatan haini olur.

Müslüman ve Türklükte bize meydan bırakmayan, adlarını bile Öztürk, Türkoğlu, Türk gibi adlardan veya İslam öncesi Türk mitlerindeki dini, siyasi kişiliklerden seçmiş insanların yanında, bu adları asla kullanmayan Türkler bile "Türk'üm" diyemediler ve çoğu da bu yüzden Yavuz Selim'den bu yana İran'a kaçtılar ya da Kürtler, Ermeniler arasında asimile oldular.

Ama, bu bizden çok "TÜRK" ve "Müslüman" olan devşirmelerin idaresinde olan devlet hep geriledi ve yıkıldı. Bu gün de son yıkılışını seyretmekteyiz.

Türk ve İslam sıfatlarını öne çıkartarak iktidar olan bu siyasilerin nedense işbirlikçilik ettikleri ülkeler ve milletler tarih boyunca hep aynıdır.

Kürt, Ermeni ve Süryaniler daima Gürcistan, Fener patrikhanesi, Vatikan ile birlikte olmuşlar.
Bu gün, AKP, iktidara gelir gelmez, Gürcistan'ın başına aynı şekilde monte edilen Sakaşvili ile birlikteydi. Fener patrikhanesi, Ermeni ve Süryani patrikhaneleri gibi Ortodoks Hristiyan cemaatlerin, kiliselerinin vakıf arazilerini, Osmanlı'dan çok çok önce Alpaslan zamanında camiye çevrilenlerini dahi bu cemaatlerin vakıflarına geri iade etmiştir.
Ülkemiz için hiç bir iyilikleri, hizmetleri olmamasına rağmen Cumhurbaşkanlığı köşkünde özel protokol ile karşılanıp ağırlanmışlardır.

Kaç-AKsarayın ilk yabancı konuğu, Vatikan'ın Papa'sı olmuştur.

Bunların evvelleri ne yapmışlardı?

Bitlis'i Ruslara teslim edecek işgali yürütecek Rus Kafkas orduları komutanı Nikolay Nikolaviç'e, Tiflis'te, Doğu Anadolu'nun askeri, demografik, coğrafi haritasını, akıl hocası olan İngiliz rahip ajan Robert Frew'dan alarak teslim eden Said-i Kürdi Deliüzzaman, Ruslar Bitlis'İ işgal ettiğinde, Seyit Rıza, Şeyh Sait gibi işbirlikçi, kripto Hristiyanlarla birlikte "sadakat madalyaları" takmışlardı.

Üç yıl, Rusya'da Türk ve Müslümanları, devrimcilere karşı kışkırtıp, Stalin döneminde soykırıma uğratılmalarını sağlamıştı.

Halifenin adamı sıfatıyla adına yazılmış bazı saçmalıkların Müslüman ülkelerde yayılmasıyla, İslami direniş sıfıra indirilmiş, tek kurşun atmadan Müslüman dünyası emperyalizme teslim olmuştu.

1952'de bu hizmetleri için Deliüzzaman'a Vatikan özel sadakat ödülü verilmiş, öldüğünde "Aziz" ilan edilip Vatikan'a gömülmesi sağlanırken, uydurma bir mağduriyet senaryosuyla cenazesinin kaybedildiği yalanlarıyla, halk devlete düşman edilmiştir.
Bu günlerin planlayıcısı Fethullah Gülen, 1992'de Paa II.Jean Paul'den sadakat madalyası almıştır, geçen yıllarda da "ölünce Vatikan'a gömülmek istediğini" resmen ilan etmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan'ın 2008 Gürcü-Rus savaşında Gürcistan'a destek olamaması yüzünden, Gürcistan internete 2003 Gürcistan Azınlık raporunu sızdırmıştı. Ben de tesadüfen bulup dilimize çevirince, Tayyip Erdoğan'ın çok övündüğü dedesinin, Enver paşanın Ermeni tehcirinden kaçıp Gürcistan'a sığınan Süryani bir isyancı olduğu, 30 Ekim 1918 Mondros Anlaşmasından sonra da, Adana bölgesinde Fransız üniforması giymiş Ermeni asilere desteğe geldiği de ortaya çıkmıştı.

Bu yazım üzerine Tayyip Erdoğan, 2010 referandumuna 30 gün kala "adilyargic.blogspot.com" blogumu sildirmişti. Olaydan 45 gün sonra, başka blog açıp Google ile birlikte hükumeti suçlayan İngilizce yazımdan sonra Google, hükumetle ipleri kopartmış ve blogumu iade etmişti.

Bunların hepsi çok iyi birer Müslüman iken nasıl oluyor da, 1096'de başlayan Haçlı Seferlerinin merkezi olan Vatikan'a gömülme sırasına giriyorlardı?

Kendilerini bizden gösterip bizi satan işbirlikçileri tanımak için de onların kendileri hakkında bize verdikleri bilgileri kullanmak, atalarının dinlerini, kültürlerini tespit ederek, devletin nasıl elden çıktığını açıklamak benim gibi "vatanseverim" diyen herkesin görevidir.

Yoksa, yeryüzünde hiç bir hain yoktur ki boynuna "BEN HAİNİM" yaftasıyla dolaşsın!

Müslüman toplumlarda "ırkçılık" yapılmaz.

O halde, Kürtçülük akımını nasıl açıklayacağız?

Kürtçülüğün temeli 12. yy.da Şeyh Adi'nin kurduğu, Mushafı Reş (Kara Kitap, şimdi Kur'an-ı Kerimi Mushafı Reş diyorlar) ve "Cilvename" gibi iki din kitaplarına Talmud gibi iki de gizli kitapları olan "Yezidi Kürt dini" ile açıklayabiliyoruz. PKK kamplarında İslami dini ibadetlerle alay eden ama, Diyarbakır, Hakkari meydanlarında Yezidi imamları olan Mele imamlarının kıldırdıkları toplu namazlarda, Yezidi ibadeti yaptıklarında hiç alay konusu görmüyoruz.

Bunlar Allah'a inanır, Kur'anı ve Muhammed'i saymayan putperest, Allah'ın kızı, cennetten recm ile kovulmuş, düşmüş dişi şeytan olduklarına inandıkları şeytan Tavus'a tapınan bir dindir.

Süryani, Ermeni, Sabilerin de dinleri aynıdır ve onlar da aynı şeytana Ruha, Anahita, Ruda, NUR gibi adlarla tapınan, günde beş ile yedi vakit namaz kılan ama ne Muhammet'i peygamber ne de Kur'an'ı kitap sayanlardır. Aksine büyük kinleri vardır.

İşte size, bir türlü iyiye gitmeyen devlet işlerinin en mantıklı açıklaması. Bu yüzden;

"TACI HAİNE GİYDİREN MİLLETİN KANI DİNMEZ" dedim ve hala diyorum.
Vatan satan eşkıya torununun yükselişi

Kişi kendini ne veya kim olarak tanıtırsa tanıtsın, dini kültürüne göre hareket eder ve işlerini de ona göre yürütür. Hainleri bu şekilde tespit etmenin dışında deşifre etme olanağı yoktur.

Bu çalışma tarzım, sosyoloji biliminin de temel ilkesidir. Bir toplum incelenirken önce dini incelenir, sonra dini ile yaşam şekli incelenir ve komşularıyla bağları incelenir. Böylece bir toplum hakkında da karar verilir.

Benim yaptığım da sosyoloji biliminin teme ilkesini uygulamaktır.

Bu önemi yüzünden insanlarımız, yeni tanıştıklarında, kasabalarına misafir gidildiğinde ilk önce "Nerelisin", sonra, "Kimlerdensin?", sonra tatmin olmazsa din, mezhep, tarikat gibi sorular yöneltirler.

Bu sorularla, kişinin, dini/sosyolojik kimliği, ahlakı, dostluğu-düşmanlığı, ahlakı hakkında yorum yapılabilir.

Size de tavsiye ederim ki zaten bilerek, bilmeyerek her gün yaptığınız bir şeydir bu!

Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz

Sahte Müslümanları böyle deşifre ederler.
Sahte Müslümanları böyle deşifre ederler.

2 Aralık 2014 Salı

AKP İSTİKRAR, MUHALEFET DENGE, HOŞ GELDİN EMİNE YENGE!

AKP, hükumetinin, ülkemizde 13 yıllık iktidarı boyunca izlediği tehlikeli, ihanet olarak tanımlanacak siyasetlerinden şikayet eden kesimler her gün hızla artarak büyümektedir.
Buna rağmen, TBMM’de bulunan muhalefet partilerinin birisi zaten malum terör örgütünün ABD ve AB haçlı koalisyonunun baskılarıyla oraya soktuğu memurudur. Geriye ise anamuhalefet partisi ile milliyetçi çizgisini koruyan, kendisini derin devletin görevlendirdiği sigorta olarak gören, buna rağmen ABD ile birlikte çalışan, adı “Milli” olan ama işleri “milli olmayan” bir kurumun memuru olduğu kesinleşmiş, her sıkıştığında hükumete koltuk olan bir parti başkanın idaresindedir.

Her iki parti de, hükumetin keyfi hukusuzluklarına karşı bu güne kadar gerçekten ciddi olarak karşı koymuşlar, halkın da takdirini kazanmışlardır.
Buna rağmen bir türlü “iktidara oynamamaları” ise halkın onlardan beklediği yeni, bağımsızlıkçı, içinde bulunduğumuz belalardan kurtuluş getirecek çözümleriyle iktidara yürümeyi bir türlü yerine getirmemeleri de “neden” sorusunu akla getirmekte ve yüreklere kuşku getirmektedir.

Yeryüzünün idaresini ele geçirmiş batılı devletlerin iktidar partisini tayin ettikleri artık genel kabul gören bir görüştür. Ama muhalefeti de tayin ettiğini, bu ülkenin tarihinde ilk kez yazmak bana nasip olmuş, ABD’den, büyük umutlarla ülkemize gelmiş olan Oktay Sinanoğlu tarafından da yazımdan aylar sonra Tv’lerden dile getirilmişti.

Ortodoks Hristiyan R.Tayyip Erdoğan,
Papa'sından (Baba) aferin aldı.
AKP’nin ilk altı yılına kadar, muhalefet partilerinin, hükümetlerin yaptığı iyi hizmetleri de, yolsuzluk, hukuksuzluk olarak göstermek veya sadece karalamak gibi kendilerine puan kaybettirecek akıl dışı siyasetler yürütmelerinin de sırrının bu olduğunu ilk kez keşfettiğimde, bloglarımdaki yazılarımda bunu terk etmelerini önermiştim. Bu terk edildi. Ülke siyaseti bir çirkinlikten kurtuldu.
Diğer yandan, her gün her türlü yolsuzluk, hırsızlık, yağma tarzı hukuki suçlarıın hükümet üyelerinin aile fertlerini de ortak ederek işlendiği, devletin bekasının tehlikeye düştüğünün ayyuka çıktığı, terör örgütü ile yasa dışı gizli anlaşmalar yaptıkları iddiasına bile “şerefsizlik” tanımlaması yapan hükumetin bu işlerinin terör örgütünce ve yabancı kaynaklarca lanse edilmesine rağmen, muhalefetin, hükumeti indirecek hiç bir şey yapmaması, muhalefetin, hükumetin suç ortağı olduğuna bizi ikna etmiştir.

Ülkemizde, muhalefetin de batılılarca tayin edildiği, devleti idaresine talip olmak yerine, iktidarın işlerini kolaylaştırması için çalıştığını artık kendileri de dile getirmektedirler.

Papa, R.T.Erdoğan'ın günahlarını bağışladı.

Bu gün, 02 Aralık.2014 günü saat 15.00 haberlerinde, anamuhalefetin yayın organında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, 1980 cuntasının kalıntısı olan “seçim barajı” kozunun hükumetin elinden alınabileceğinin TBMM’de tartışılmasıyla ilgili canlı röportajda, CHP’li Akif Hamza Çebi ile MHP’li tarihçi ve eski TTK başkanı Yusuf Hallaçoğlu konuştular.
Haber spikeri Yusuf beye MHP’nin tutumunu sorduğunda, verilen cevap tam siyasetçi kimliğine yakışan bir cevaptı;
-“%10 seçim barajı yüzünden, AKP, 63.000 oy ile bir milletvekili çıkartırken MHP 107.000 oyla bir miletvekili çıkartmaktadır. Biz bundan zarar görmekteyiz, ama “ÜLKEDE İSTİKRAR SAĞLANMASI İÇİN”, biz bu değişikliğe karşı çıkacağız.” Diyerek, hükumetin her şeyi saat gibi idare ettiğini, “ülkemizin siyasetinde İSTİKRAR”ın sembolü, kendilerinin de “DENGE” unsuru olduğunu belirtmiş oldu.

Akif beyin konusu ise farklıydı ve ;

“Bu ülkede, yıllardır Kürt sorununun serbestçe tartışılabileceği bir ortamın yaratılması için çalıştıklarını ve bunun için çalıştıklarını” söyleyerek, bütün muhalefet çabalarının, “Bölücü Kürtçü siyasetlerin halka kabul ettirilmesi” olduğunu itiraf etmiş oldu. Sank, 13 yıldır, sıfırı tüketmiş terör örgütünü, “Kürt sorunu benim sorunumdur” diyen Tayyip Erdoğan eliyle, “ayrılıkçı Kürt ordusu” haline getiren, mevcut devleti savunmayı “ırkçılık, faşizm”, Kürtçü, diğer etnik farklılıkları kaşıyıcı siyasetleri” savunanları da “Müslüman, demokrat, özgürlükçü” ilan etmeleri, İmralı adasındaki ceza evini, Kürtçü, bölücü ihanetlerin idare merkezi, malum haini de “olmayan Kürt devletinin siyasi önderi” haline getiren AKP’nin yaptıkları yetmiyormuşçasına CHP’nin de daha da arttırma isteğini vurgulaması kendilerinden artık hiç bir şey beklenmeyeceğini ortaya koymaya yetmektedir.

TBMM muhalefet partilerinin, terör örgütünün postacılığını yapan, terörist çetesi olanı dışında kalan, ülke yönetimine aday görülen iki büyük partisinin de ülke yönetimine aday olmadıkları, mevcut hükumeti “İSTİKRAR UNSURUNUN TEMELİ”, kendilerini de “DENGE UNSURU” olarak görmeleri demektir.

Bu güne kadar, AKP’nin tehlikeli, ihanetlerle dolu, devleti “dar-ül harp/savaş alanı” görüp yağmalama kararı almış, Nurcu ve Işıkçı/Gülenci, İslam’ı Ortodoks Hristiyanlığa dönüştürmek üzere İngiliz-Amerikan istihbaratlarınca kurulmuş hareketin elinden kurtarsınlar diye, eğrilerine, doğrularına bakmadan, hangisi kuvvetliyse muhali olan CHP ve MHP’ye oylarınızı verin çağrısı yaptık, buna çalıştık ta ne oldu?

Bin bir emekle, hak etmedikleri halde kendilerine verilen oylarına bile sahip çıkamadılar.
Ülkemizin tasfiyesine sebep olacak ihanetleri her gün gören, yeni bir kurtuluş hareketi bekleyen bizlerin bu hainlere söyleyecekleri söz de olacaktır elbette.

Yüksek yargı organı hakimliğinden, CHP’ye katılmasıyla başlayan siyasi hayatına kadar devlete bağlılığından, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarından taviz vermeyen, bu uğurda chp’den bile istifa ederek yeni bir kurtuluş hareketi başlatan Emine Ülker Tarhan ve arkadaşlarının kurduğu Anadolu Partisi ülkemiz için bir umut olabilir.

“-Madem ki, AKP İstikrar, Muhalefet Denge, o zaman Hoş geldin Emine Yenge”
 Veya TBMM dışından yakında gerçek profilleri ortaya çıkacak olan herhangi bir yenge, hala,amcalardan, kardeşlerden birileri.


Alaeddin Yavuz
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

30 Kasım 2014 Pazar

RECEP TAYYİP ERDOĞAN, DİNİ VE DEVLETİ DÖNÜŞTÜREN BİR AJANDIR.


AKPKK KOALİSYONU MÜSLÜMAN DEĞİLDİR, TÜRK DEĞİLDİR, AJAN İHANET PARTİSİDİR.

AKP VE TAYYİP ERDOĞAN'IN SÜRYANİ OLDUĞUNU BELGELERİYLE "2003 GÜRCİSTAN AZINLIK RAPORU" İLE İSPAT ETTİM.

NAMAZ KILAN, SÜNNİ MÜSLÜMAN GİBİ İBADET EDEN ORTODOKS HRİSTİYANLIĞA DÖNÜŞTÜREREK BİZANS'I KURACAĞINI YAZDIM. 
HALA DA YAZIYORUM.
AMA BU DEFA BİR AKP'Lİ ONU BİZANS'IN PATRONU İLAN ETTİ.

Çünkü o, 1915'de Enver paşanın Ermenileri bozguna uğrattığında, Ermeni çetecilerle birlikte Türk ve Müslüman soykırımı yapan Yezidi Kürtlerle ortak hareket eden, korkudan Rus Çarından icazet alarak Rusya idaresinde bulunan Gürcistan Batum'a yerleştirilmiş 67.500 Süryani vatan haini isyancılardandı. 

Kur'an Maide, Hac ve Bakara surelerinde "iyilerinin cennetle müjdelendiği, Sebe ve Neml surelerinde de Yahudiler gibi "iyiyi ret edip kötüyü istedikleri için Allah tarafından lanetlendikleri belirtilen Sabilerin Hristiyanları olan Süryaniler, Hazreti Muhammet'e "Arapoğlu, Arap Ahmet, Şeytan Bizbat" dedikleri, Bağdat Şeriat mahkemesinde  tespit edildikten sonra haklarında "katledilmeleri vaciptir" kararı çıktıktan sonra Roma'daki Vatikan ve İstanbul'daki Fener, sonraları Moskova patrikhaneleri ile Müslüman ve Türk düşmanlığına başlamışlardır.
Papa bir Müslüman'ı böyle neden kutsasın?
Ölünce, Said-i Kürdi Deliüzaman gibi "Aziz ilan edilip
Vatikan'a gömülme garantisi mi aldı acaba?

750'den beri, 1260 yıldır Türk ve Müslüman düşmanı olanların, bu gün de Müslüman kılığında dini Ortodoks Hristiyanlığına dönüştürdüklerini, Müslümanları haçlılara köle eden ihanetlerini yazmak onların bana dedikleri gibi eğer "ırkçılık" ise ırkçıyım.
Çünkü, kendilerinin verdiği bilgiler doğrultusunda yapılan araştırmalarda;
Tayyip anne tarafından Batum göçmeni bir Gürcü Yahudi'siydi. Baba tarafından Cumhuriyet öncesi Potamya olarak bilinen Güneysu ilçesine bağlı Dumankaya ya da Rumca ismiyle Pilihoz köyünden eşkıya Bakatalı Teyup'un torunu, Süryani Hristiyan kökenli Rum olduğu belgelenmiş bir işbirlikçiyi tespit ve teşhir etmek, IRKÇILIK DEĞİL, İSLAM DÜNYASINA BİR HİZMETTİR.
Haber aynen şöyle;

TİKA Başkanı Erdoğan'ı 'Bizans'ın patronu ilan etti"


TİKA Başkanı Serdar Çam'ın Papa'nın Türkiye ziyaret dolasıyla attığı tweet tartışma konusu oldu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Katolik Hıristiyan dünyasının ruhani lideri Papa Francis'in görüşmesi esnasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Serdar Çam, kişisel Twitter hesabından “Doğu Roma'nın Patronu, Batı Roma'nın patronunu ağırlıyor. Mazlumların Babası, Katoliklerin Babası Francis'i ağırlıyor.”şeklinde mesaj attı.
TIKA başkanı Serdar Çam Gregoryen Ermeni'si.

Bu mesajı üzerine sosyal medya üzerinden Çam'ın Erdoğan'ın Bizans'ın patronu yaptığı eleştirileri geldi. Bu eleştirilere çevap olarak Çam, “Dinlerarası Diyalog' safsatasının mensupları alaya alsanız da nafile. ‘Allah katında tek din islamdır' vakarını böylece öğreniyorsunuz.”ikinci bir mesajı takipçileriyle paylaştı.

Çam daha sonra attığı twitter mesajlarında ise Erdoğan'ın Fatih'in mirasçısı olarak niteledi. Çam, ilk attığı twitter mesajındaki ifadeleri açıklamak amacıyla daha sonra şu tweetleri attı:

“İstanbul Fethiyle Fatih Sultan Mehmet Roman'nın başıdır Müslümanların başı olarak halife Türklerin başı olarak da Hakanlık; Miras devam ediyor. Fatih Doğu Roma'yı Fetihinden sonra, Batı Roma'ya yöneldi. Ömrü yetmedi, seferde 48 Yaşında şehit oldu; Bizans'ı bitirdi; Doğu Roma'nın sahibidir." 29.11.2014---Saat 08:54
Tayyip Erdoğan zamanında Kiliseye dönüştürülmüş camilerimizde ibadet eden "TÜRBANLI HRİSTİYANLAR" Camiide.



14 Kasım 2014 Cuma

AMERİKAN ASKERLERİ HAKKINDA BAZI BİLGİLER

Çuval öncesi Amerikan askerleri

Amerikan ordusu, dünyanın her ülkesinden ilanla gönüllü maaşlı asker toplar ve çalıştırır.

Bir çok Amerikan askerinin ABD vatandaşlığı dahi yoktur.

Ülkemizden bu orduya katılan iki elin parmaklarından fazla Amerikan askeri tanıdım. Bunlar Irak'ta da Afganistan'da da her yerde bunlar da görev aldılar.

Dış ülkelerden toplanmış askerler de ABD içinden toplanmış askerlerde gerçekten fakir, fukara halk çocuklarıdır.

İçlerinde, "emparyalizm, antiemperyalizm nedir?" sorusunu cevaplayabilecek tıynette adam olduğunu da sanmıyorum. Olsa girmemeleri gerekir bence.

Her ne olursa olsun, Amerikan devlet ve siyaset adamlarının pis emellerini gerçekleştirmek için uyguladıkları siyasetlere tepki verirken, yurt dışında mevcut Türk düşmanlığının artmasına katkı yapmayalım.

Ama, gelen vursun, giden vursun sineye mi çekelim?

Hayır TGB, hareketini doğru yapmıştır ve fazla da kin uyandıracak darp, yaralama, adi küfür gibi bayağılıklara da bulaşmaktan uzak kalmıştır.

Tamam, bu çuval geçirilenler hakikatten çok gariban görünümlü,cılız tiplerdi, ben bile acıdım :)

Ama, bunlar ellerine fırsat geçince o masumlukları aniden canavarlıkla yer değiştiriyor.

Bu eylemi desteklemek için yeterli.

Şunu da hatırlayalım, bu gün Irak'ta olan zulümlerden haberdarsak gene bu askerlerin içindeki "insan ruhu" taşıyanların "her  şeye rağmen" sağladıkları bilgiler sayesindedir.

Çuvalı geçirelim, protesto edelim ama "neden yaptığımızı" açıklayarak "düşmanlık yaratmadan" yapabilirsek daha başarılı olunabilir.

Tekrar ediyorum, Amerikan askerlerinin çoğu Amerikalı da değildir, vatandaşlıkları bile yoktur. ülkemizde dahil, her ülkeden ekmek kovalayan genç var o orduda.

Irak işgali sırasında bir çok yazımda,Amerikalı asker ailelerinin paylaşımlarından da yararlanmıştım. Ayrıca, yavru G.W.Bush'un zulüm, katliam döneminin sona ermesinde, Amerika'lı şehit, gazi asker aileleri ile savaştan tiksinmiş asker ve asker yakınlarının çabalarını da unutmayalım.

Amerika bizi NATO'dan sepetlemedikçe bizim ülkenin sittin sene geçse bu ihanet yapılanmasında çıkacağı da yoktur. Bu da, daha Amerikan solcırlarıyla uzun bir zaman daha müttefik kalacağız demektir.

Takdir sizindir.