07.6.2015 genel seçimlerinin ardından yürütülen hükumet kurma çalışmaları
iktidar ve muhalefet partilerinin ortak çabalarıyla sonuçsuz kaldı.
Hükumet kurma görevinin sona
ereceği son 10 günlük süreye kadar CHP-AKP görüşmeleri, hepimizi ekran başına
klilitledi.
Ha kuruldu ha kurulacak haberleri
beklemekten helak olduk. Sonunda AKP’nin, ya da Beştepe’deki, zatın “AKP’nin
tek parti hükumeti dışında hükumet istemediği” tespitine bağlanan zorlamaları
sonucu hükumetin kurulamadığı da sık yapılan tartışmaların konularından başlıca
olanıydı. Bu tespitin doğruluğu da koalisyonun kurulamamasıyla doğrulanmış
oldu.
Görüşmelerin kısırlıkla
sonuçlanmasının ardından CHP’nin yağtığı açıklama da oldukça düşündürücüdür.
“AKP, bize sürekli koalisyon
kurmak için değil, süreli seçim hükumeti kurma teklifi ile geldi” açıklaması
CHP’nin, bir ay boyunca görüşmeleri ne için sürdürdüğünü sordurmaktadır.
Arkadaş, sekiz saat süren görüşmelerde AKP’nin bu niyetini anladıysanız
görüşmeleri neden sürdürdünüz?
Yok , bu öneri son görüşmede dile
getirildiyse, 35-40 saati geçen görüşmelerde bu niyetiğni anlayamadınız mı?
Sonucunda, 45 günlük sürenin
görüşen tarafların bilinçli olarak bir plan dahilinde halkın umutlarını boşa
çıkarttıkları apaçık ortadadır.
Deniz Baykal’dan Kemal
Kılıçdaroğlu’na CHP’nin bir yandan oldukça sert muhalefet yaparken diğer yandan
AKP’nin projelerine sürekli destek vermesi, geçen seçimlerde Kemal
Kılıçdaroğlu’nun oylamalar sürerken oy kullanamadığının görsel basında yayınlanması,
Libya konusunda hükumete tam destek vermesi, partiden bütün Ulusalcıları
tasfiye edip ABD’nin Sorosçu sivil toplum örgüğtleriyle bağları olanları,
C.I.A’nın memuru olduğu deşifre olanları, kurucumuz Mustrafa Kemal Atatürk’e
“Kefere” diyen bir Rum’u partinin yönetimine taşıması, 2015 Haziran seçimlerine
bir yıl kala terör örgütünün partisine yaklaşması CHP’nin Atatürk’ün partisi
olmaktan uzaklaştığının açık delilleriydi.
CHP, AKP’nin diktatörce idaresin e
tepki gösteren halkın kendisine bir umut olarak sarılmasını değerlendirip
iktidara oynayacağına, AKP-PKK-HDP koalisyonuna oynamasını “Ben iktidar olmak
istemiyorum” demek değilse nedir?
Ya MHP ne yaptı?
Haziran seçimlerinden önce HDP
yanlısı bir kadını milletvekili adayı yaptı. Bunu yaparak Ülkücüleri kızdırdı.
Oyların AKP ve diğer partilere gitmesini sağladı. Gregoryen Ermeniliği İslami
tarikat olarak gösteren Fethullah GÜLEN’in bekarlık çeken papazı olduğu,
Amerikancı M.İ.T mensubu olduğu sıklıkla ileri sürülen Devlet Bahçeli de sözde
AKP-CEMAAT kavgasında hem hocası F.Gülen’in mağduriyetini öne sürerek hükumete
muhaalefet yaparken diğer yandan her sıkıştığında AKP’ye destek olduğundan adı
“İSTEPNE”ye çıkmış Bahçeli MHP’si, “oyum boşa gitmesin” diuerek çaresiziliktren
oy verenlere rağmen HDP ile aynı sayıda milletvekili çıkarması bile bence
başarıydı.
Seçim meydanlarında defalarca “Bir
kez hükumet olma şansını verin” demesine rağmen asla hükumet olmak için bir şey
yapmayan MHP, CHP gibi hükumete karşı “sınırısız eleştiri yapan ama sınırsız da
destek veren parti” olarak cumhuriyet tarihimize geçmiştir.
HDP’nin tutumu ise açıktır. O
daima, PKK’nın sözcüsü, pazarlık yürüten kravatlı ekibi olmuştur.
Ancak nasılsa solculuğu tutup,
Haziran seçimlerinden önce Recep Tayyip Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız”
sözüne sadık kalarak muhalefet etmesi ve AKP’den Kürt oylarını çekmesiyle
ülkemizin R.T.Erdoğan diktatörlüğüne dönüştürülmesine engel olduğu için bir
teşekkürü hak etmiştir. Buna diğer muhalefet partileri dehak kazanmışlardır.
Ancak temsilcisi oldukları malum
terörö örgütünün, haziran seçimleri ardından yaşanan “hükumet bunalımını”
fırsat bilerek, sınırları Hatay’a dayanan Kürt Koridorunu yaşama geçirme çabası
ise iğrençtir ve bu çabaları kendilerine değil, gözden düşmüş AKP ve sahibi
R.T.Erdoğan’a pirim kazandırmıştır.
On üç yıldır “Kürt sorunu benim
sorunumdur, açılım siyasetlerinden çözüm süreçlerine kadar daima “Kürtçülüğe
oynayan “AKP’yi “Türkçü” göstermeye hizmet etmiştir.
Genelkurmay başkanlığının da
ısrarlarının olup olmadığını bilmediğim “Kürt Koridoruna müdahale kararı” ile
Suruç patlamasını AKP’nin isteğiyle IŞİD’in yaptığına dair IŞİD militanı bir
canlı bombanın cesedine dayanarak asker polis vurmaya, askeri, emniyet
binalarına saldırmaya başlaması, yılların PKK ortakçısı, Kürtçülerin babası R.T.Erdoğan
va partisi AKP’yi “Türkçü” göstermekten
başka işe yaramamıştır.
Her gün bir ile sekiz arasında
değişen görev şehitlerinin, örgüt kamplarına yapılan hava saldırılarıyla
ölenlerin canlarını vermemeleri, ailelerinin yüreklerinin dağlanması ise sadece
AKP-R.T.E’ye hizmetten başka bir şey değildir.
Bence bu tiyatro, geçen 13 yılda
yıpranan AKP ve R.T.Erdoğan iktidarını, muhalefetin de hükumet olmama
gayretleri yüzünden “alternatifsiz” gösterip iktidarda kalmasını sağlamaya,
Kurtuluş savaşı mücadelesinin başladığı 19 Mayıs 1919’un 100. yıldönümünde yani
2019’a kadar “Özerk Kürdistan’ı ilan ettirmek, Türkiye Cumhuriyetinin ilanının
100. yıldönümü olan 2023’te de “Sekiz eyalete bölünmüş federe yeni Türkiye”
haritasını yaşama geçirme tiyatrosunun oynanan setlerininden sadece birisidir.
Bu tiyatro bazen AKPKK+HDP
koalisyonu bazen de çatgışması ile sürecektir.
Zaten 26 Ağustos 2015’te erken
genel seçime karar veren cumhurbaşkanının tekrar hükumeti kurma görevini kendi
partisine vermesiyle, durumu protesto eder görünerek kurulacak seçim hükumetine
bakan vermeyeceklerini açıklamalrının ardından, AKP genel başkanı Ahmet
Davutoğlu, bir yandan “terörist” ilan
ettiği, il ve ilçe başkanlarını tutukjlayıp ceza evine attığı, terör örgütünün
TBMM temsilcisi HDP ile koalisyon kurmaktan başka çaresinin kalmadığını
açıklaması, HDP’nin kurulacak hükumete “şartsız katılacağını ilan etmesi”
oynanan tiyatroyu gözler önüne sermektedir.
Bir yandan 2008’de ABD’ye giderek
aldığın talimatlarla ABD karşıtı genelkurmay subaylarını mesnetsi olarak
tutuklayıp, onlara özel bir Silivri yargı ve hapishaen kuracaksın, bu davanbın
da “sevcısıyım” diyeceksin, sonra dönüp “kandırıldım” diyeceksin.
Bir yandan cumhurbaşkanlığı ve iç
işleri bakanlığı makamlarından bu devletin anaysasını tanımadığını ilan
edeceksin, devlet kurumlarından Atatürk adını,T.C. simgelerini, okullarda
okutulan “andımız” marşını kaldıracaksın, bayrağı yeşile boyayacaksın,
emperyalist ülkelerden aldıkları mali ve askeri desteklerle cumhuriyete ve
özgürlüğe karşı savaş açmış vatan hainleri olan dünün Kürt ve Ermeni
isyancıları Şeyh Saitleri, Seyit Rızaları aklayıp heykellerini diktireceksin
bir yandan da kendi resmini Atatürk’ün yanına asıp, on üç yıldır yürütttüğün
Kürtçülük siyasetlerinin tersine “Türkçü siyasete” döneceksin.
Bir yandan 13 yıldır birlikte
çalıştığın, ergenekon yargılamalrında “gizli tanık yaptığın”, 13 yıldır Irak
ordusundan ve Irak işgalinde ABD’nin bıraktığı silahlarla, artı olarak da
IŞİD’in ele geçirdiği Esad rejiminin silahlarıyla silahlandırılmasına göz
yuımduğun terör örgütüne “terörist” deyip saldıracaksın, her gün gelen şehit
cenazelerinde kardeşlerini, evlatlarını, eşlerini kaybedenlerin yürek
acılarıyla sözyledikleri sözleri “hainlik, teröristlik, Alevilik, devlet
düşmanlıığı” olarak yorumlayıp haklarına davalar açacaksın, bir yandan da terör
örgütünün siyasi parti,siyle hükumet kuracaksın, üç tane de de bakanlık
önereceksin.
Evladını, eşini, kardeşini senin
ve partinin ihanet dolu siyasetlerinin sonucu olarka kaybettiğine inanmış ama
yine de “vatan hizmeti” deyip orduya evladını vermiş insanların yürek
yaralarının tesiriyle söyledikleri sözler yüzünden bu şehitlerin cenzae
namazlarını kıldırmayacaksın, yakınlarını da işten atma, mahkemelerde
süründürme, hapislere etmekle korkutma gibi adiliklere baş vuracaksın.
Enerji bakanın Taner Yıldız,
“Sandıktan başkan çıkarsaydınız bunlar olmayacaktı” ve “bize oy vermeyenleri
elektrik kesintileri ile ikna edeceğiz” ifadelerini de aynen uygulamaya
koyacaksınız. Kars’tan, Ardahan’dan, Artvin’den İstanbul’a kadar bu elektrik
keisntilerini de uygulamaya sokacaksın.
Kusura bakmayaın ama bu
yaptıklarınızla siz devlet adamı değil,
millete musallat olmuş, kendisine pas vermeyen kadına aşık olmuş
magandaların “ya benimsin ya toprağın” deyip masum genç kız ve kadınları
öldüren zihniyetin siyasete yansımış halisiniz.
Siz;
-“Ey millet, ya bana oy verir,
iktidar edersiniz ya da sizi her türlü musibete gark ederim.”
-“Ey devlet ya benimsin ya da
toprağın” diyen bir siyasi magandasınız.
Haliniz c iddi psikolojik tedavi
gerektiren bir ruh bozukluğu hlidir, ya tedavi olursunuz, bir kenara çekilir
torunlarınızı seversiniz ya da bu kendinizi, askerlikten kaçırmak için onca
çabalayıp devletin kaynaklarını üstlerine transfer ettiğiniz çocuklarınızı,
torunlarınızı de sonsuza dek bu millete lanetletirsiniz. Millete çektireceğiniz
her acı size fazlasıyla bu m illetin içinden de dışından da size dönecektir. Bu
yazgıyı siz kendiniz yaptıklarınızla, sözlerinizle yazdınız.
Bundan sonra da hep birlikte bunu
tecrübe edeceğiz.
Tervrat’ta Mısır firavununu
“inatçı, asi yapan, bu yüzden de onu helak eden Tevrat tanrısı Yahweh” bu defa
firavunun kaderini size yazmış görünmektedir.
Firavunun cesedi asırlar sonra
Kızıldenizde bulundu, bakalım sizin cesediniz hangi denizde bulunacak?
Bunu tarih gösterecektir.
Bu milletin sessizliği onların
korkak, ürkek, tırsıklar topluluğu olduğunu size düşürmesin. Tarih, asırlarca
bastırılmış, sindirilmiş milletlerin özgürlik destanlarıyla doludur.
“Yahudi kölelerim ya benim ya da
toprağındır” dercesine özgürlüklerini vermeyen, onlar işkenceler eden, sonunda
Kızıldenizde boğulan Mısır firavununun günümüzdeki uyarlaması olmak veya
olmamak da sizin kendi tercihinizdir.
Halk, emperyalist küresel
sermayenin memurluğunu yapan iktidar ve muhalefet partilerinin oynadıkları “senaryosu
dışarıda yazılmış, ama ülkemizde oynatılan kayıkçı kavgasına dayalı
“iktidar-muhalefet çekişmesi tiyatrosunu” yememektedir.
Türk milleti, geçen yüz yılın
firavunları olan Stalinleri, Muhammet El Vehhabileri, Ayetullah Humeynileri,
Saddam Hüseyinleri, Hafız Esadları, Muammer Kaddafileri, İdi Aminleri, Bocassa’ların
uyarlaması olan Recep Tayyip Erdoğan’ın firavunluğunu görmek istememektedir.
Bu çağ dışı ilkellikleri yaşamak
istemeyen bu millete yapacağınız her türlü dayatma büyüyen bir tepkiyle size
geri dönecektir.
Zaman en iyi şahittir.
Kendi siyasi iktidar hırslarınız
uğruna bu milletin 20-25 yılda binbir güçlükle yetiştirdikleri evlatlarına
kıymayın efendiler, izin verin de onlar da küçük mutluluklarını yaşayabilsinler.
Takdir okuyanlarındır.