Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’ın, Yemen’e hava
saldırısı başlatması Ortadoğu’da havayı iyice ısıttı.
|
Yemen-Arabistan |
Yıllardır ABD- AB ve derin NATO’nun üstüne gönderdiği, AKP
hükumetinin de başrol oynadığı vatansever rejimi, terör örgütleriyle devirme
çabalarından bir netice çıkmayınca, Suriye’de de süren başarısızlığın
kronikleşmesiyle batılı işglcilerin sabrı taştı.
Fransa’da ikinciye hükumet değişti. ABD’de Obama ve
demokratları cumhuriyetle “başarısız” ilan edildiler ve yaklaşan genel
seçimlere kuvvetli girmek isteyen Obama, “yumuşak emperyalizm” siyasetine mola
vererek, “sert askeri yaptırımlara” yönelmeyi mecburen tercih etti.
Önce Suriye’deki ESAD rejimine karşı besledikleri sayısız
örgüte 600.milyona ABD doları destek çıkan yasa onaylandı. Türkiye üzerinden
desteklenen örgütler saldırılarını hızlandırdılar ve Esad’ın bazı bölgelerde
toprak kaybını sağladılar.
Bu Obama’ya puan kazandırdı.
|
2010'da ABD seçim tehditlerinden birisi |
Bu gelişmeleri Yemen’e yaptırılan Suudi hava saldırılarını,
AKP Türkiye’si, Katar, Mısır gibi ülkelerin destekleri takip etti.
Yemen’e Suudi saldırısının arkasında olduğunu açıklayan ve
TBMM ile kendi partisinin hükumetinin üstünde Sultan olan Recep Tayyip Erdoğan,
Libya işgalinde düştüğü gülünç durumu tekrarlamamam için erken davranıp İran’ı
payladı.
Sebebi, Obama, Ukrayna ve AB ambargolarıyla sıkıştırdıkları
Rusya’yı bastırmanın verdiği rahatlıkla, seçim öncesi elini kuvvetlendirmek
için İran’ı da işgal kapsamına alacağını düşünmesidir.
Bu yüzden “İran, Yemen’de ve bölgede Şii yapılanması
kuruyor, bu siyasetlerini bırakmalıdır” tehdidini yapıverdi.
Aynen, Kardeşim Esat’ten “Düşmanım Esed’e” dönüşen siyaseti
gibi dönüşü bize şaşırtıcı gelmedi.
Dün de Slovenya’ya giderken yaptığı açıklamada “Bir arının
inceliğinde çiçeklerin özünü alıyoruz” diyerek geçmişteki siyasi dönüşlerini de
açıklamış oldu.
Anlayana.
Türkiye ve İran’ın bölgede hakim olmaya aday iki devlet
olduğu ve yıllardır içinde bulunduğumuz her türlü terör ve ekonomik
sıkıntıların ardında bu iki ülkenin hakimiyet yarışı olduğunu yıllar önce “Türk
İran Yarışında Son” başlıklı yazımda yayınlamıştım.
Türkiye ve İran ne kadar iyi geçinseler de, Yavuz Sultan
Selimden beri sürekli kapışmaktadır.I.Selim’in İranın Şii kartına Sünnilik
kartı ile cevap vererek İran ile arasına çizgi koyması gibi, Recep Tayyip
Erdoğan da aynı kartı koyarak İran’ı hedef ilan etmiştir.
Oysa Yavuz’un siyaseti ile büyüyen Osmanlı, sonunda feci
şekilde batmıştır.
|
Suudi saldırısında yıkılan evinin enkazında kalan Yemenli |
Hem de AKP hükumetini elinde tutan dini ve ırki etnik
grupların işbirlikçi isyanları ve onlardan devşirme devlet adamlarının onlarla
ve batıyla sinsi işbirlikleri sayesinde olmuştu bu olay.
İran-Türkiye yarışı her ne kadar ayrı kutuplara dayalı
görünse de yani İran’ın Rus, Türkiye’nin Batı destekli yürümesi sadece “cambaza
bak” olayıdır.
Dünya, ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin olmak üzere beş merkezden yönetilir ve beşi de ABD ve
İngiltere’deki deşifre olmuş Şeytana tapınan Mason küresel sermayece kurulmuş,
şişirilmiş güçlerdir.
Bu yüzden bu kavgadaki kutup farklılıkları sizi aldatmasın.
Küresel Mason sermaye tarafından kurulmuş olan, Rusya+Çin ile ABD-AB gibi iki kutup, sağ el ile sol elin aynı
bedene bağlı olmaları ve hizmet etmelerine benzer bu olay.
Sorun, R.T.Erdoğan’ın Yemen ve İran çıkışı yerinde midir
değil midir? Sorusunun cevabıdır.
Yemen işgalinin ne kadar ileri gideceğini, karşı kutubun
tepkileri ile diğer devletlerin tepkileri belirleyecektir.
Bir yerlerden sert çıkış olursa, işgal her an durabilir
bundan yalakalık eden kukjla hükumetler ve onların halkları zarar görebilirler.
İran konusu apayrı bir konudur. Bu gün Amerika, Avrupa
halklarının din, dil, soy olarak İran ile bağları derindir. Bu yüzden İran’da
Mason İslam’ın kurduğu ilk putperest şeriat rejimi, Mason sermaye açısından
gurur kaynağıdır.
Türkiye henüz o aşamaya gelememiştir, gelmemelidir de.
Çünkü, İran’da değiştirilmek istenen rejim değil, geçen 36 yıllık devlet
tecrübesiyle, milli duyguları kabarmış İran devlet adamları ve bürokrasisidir.
Arkasından demokrasi falan geleceği yoktur. Bizim de İran’ın
da toprakları bölünecek, batılı sömürgecilere askeri üs olacak yeni cici kukla
devletçikler kurulacaktır.
AKP’nin durmadan, ısrarla yürüttüğü “dini, ırki ayrımcılık
siyasetinin sebebi de bu bölünmeye zemin hazırlamaktır.
İtanbul ve boğazlarda, Vatikan tarzı özerk bir bölgenin, bu
beş devletten seçilecek gözlemci, icracı, atanmış bür hükumet tarafından
yönetileceğimiz artık kesinleşmiştir.
Ordumuz, “Haçlı Ordusu”, askerimiz “Haçlı Askeri” olmuştur.
Açılım Süreci, Çözüm Süreci denilen saçmalık da terör örgütünün, ülkemizden toprak alarak devlet kurması, geçici dönem "eyalet" kalması ardından da Haçlı Ordularına askeri üs olmasıyla sonuçlanacaktır.
Devletin bölünmesini sağlayan siyasi ortam AKP sayesinde gerçekleşmiştir. AKP'nin yanında TBMM ve meclis dışı
muhalefetler de buna ortaklık etmiştir. Elbette başta ordu ve sermaye
şirketlerini de saymamız gerekir.
İran’a ABD-AB ve NATO koalisyon ordularının Irak’a
yaptıkları gibi, ABD seçimleri öncesi bir işgal operasyonuna geçip
geçmeyecekleri hesabını doğru yapamadıysa AKP ve Türkiye bu İran çıkışından
zarar edecektir ve belki de İran’dan önce işgal yememize de sebep
olabilecektir.
Bence R.T.Erdoğan İran çıkışında tedbirsizlik etmiştir.
Fatursa da millete kesilecektir.
Yemen işgali öyle hemen sonuç getirecek oldu değildir. Şu an
10 yalaka devlet (!) bir Arap ordusu kurmayı başarsalar da sonuç almaları uzun
zaman alacak bir gelişmedir.
R.T.Erdoğan ve partisi, böyle doğrudan tavır takınmaktansa,
gizliden siyaset yürütseydiler daha iyi olabilirdi.
Neyse, gizli sevişen eşkare doğurur örneğine bakarak, tavrın
doğrudan konması iyidir ama, umarım ardından Menderes’e benzemezler.
Menderes’i astıran ismet paşa değil Amerika’dır. Bunu
bilmeyen varsa öğrensin.
Dünya siyaset sahnesi, rolleri yaşanan bir tiyatro oyununu
Adem’den u yana yaşamaktadır, bira tecrübe alınsa zararı mı olur?
Takdir okuyanlarındır.
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/
adilyargic
/ adilyargicc
Bu konuda çok önceden yazdığım, blogumdan çalınıp, Tv programlarında kullanılan, çalındığını fark ettiğimde yeniden yayınladığım yazım;
http://adilyargic.blogspot.com.tr/2009/04/turk-iran-yarisinda-son.html#axzz3W9BVo9FD