(İstanbul Boğazının korunması)
20 küsür yıldır İstanbulda yaşıyorum.Ne zaman gazetelere baksam Marmara ve boğazlara sintine boşaltan ve cezaları kesilmeyen sırıtarak geçen gemilerin sırıtan kaptanları görülürdügazetelerde .Basın belediye ve hükümeti suçlar kimseden ses çıkmazdı.1979 "İNDEPENDENTA" adlı Romen tankerin patlamasıyla boğaz sorunu ciddi olarak kendini ilk kez göstermişti.Tankerin enkazı Yanılmıyorsam Sayın Bedrettin Dalan zamanında kaldırılmıştı.
Oysa Montrö Antlaşması ile boğazlar bize verilmiş,isteyene "Kılavuz kaptan " verilmesi dışında hiç bir yaptırım hakkımız yoktu.Yoksa hangi hükümet veya belediye böyle ballı cezaları uygulamaktan kaçabilirdi ki?
Tansu Çiller döneminden itibaren (yalısında otururken duvardan içeri bir Rus Şilep'i girmesinden sonra ) bu konu basının gündemine bilinçli olarak taşındı.Tiyatrocu Yasemin Yalçın Meşhur Tansu tiplemesi ile parodilerini yaptı
" Evinizde oturuken duvardan içeri bir şilep girerse ne yaparsınız ?" gibi.En son 1999 AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Toplantısı) öncesi basın devamlı konuyu gündemde tuttu.Ben de AB Dönem Başkanı Finlandiya Cumhur Başkanı Sayın Marrtti ANTİSAARİ'nin yakın Koruma Amiri olarak görevlendirildim.Akşam haberlerde boğaz konusu da işlenince " bunu dile getireceğim" diye karar verdim.
O gün de Sayın Başkan Boğaz gezisine çıktı eeh biz de beraber.Yanımdaki Konsolos arkadaşa "Saygısızlık kabul etse de söyleyeceğim" deyince "git o zaman söyle" dedi.Tercüman olduğum için nazikçe girişi yaptıktan Finlilerin kuzeyden 50. yılda Avrupa'ya yerleşen "Türk kavmi olduklarını ve soydaş olduğumuzu söylerek kendilerine gerçekten sıcaklık duyduğumu belirttim. İstanbul'un ve Boğaz'ın Persler döneminden itibaren tarihçesini anlattım.Çok memnun olmuştu.Türkiye'ye ilk kez geldiğini, hayatında ilk defa Finli'lerin Türk olduklarının kendisine söylendiğini söyledi.Sonra "Başka" dedi.Ben de "Böyle bir tabiat güzelliğinin antlaşma maddeleri yüzünden ülkemiz tarafından korunamadığını,bir tanker patlamasının 15 milyonluk halka vereceği zararı gazetelerden okuduğum kadarı ile açıkladım,"İndependenta" olayını anlatarak bir "İstanbullu" olarak endişelendiğimizi ve yardım edip edemeyeceğini sordum.
Düşündü,biraz bana baktı,(Kimbilir "kafayı yemiş bu memur" demişmidir bilmem ) sonra "Ben Türklerin "Boğaz Sorunu" olduğunu bilmiyordum,kimse de bana söylemedi, bir yerde de okumadım.Ancak biraz sonra Sayın Başbakanınız Bülent Ecevit ve Başkanınız Süleyman Demirel ile görüşmem var ondan sonra akşama sana söylerim" dedi çok teşekkür ettim.Programı zaten elimdeydi.
Gün boyunca başka devlet başkanlarıyla da görüşmeleri bittiğinde geç vakit otele döndük ve odasına yerleşti,istediği özel güvenlik tertibatını anlattı ve "gitme " dedi."Bu gün her ikisi ile de görüştüm.Senden "Süleyman'a bahsettim" o da doğruladı destekleyeceğim ama Rusya çok karşı gelecektir,en çok onların gemileri geçiyormuş" dedi.Sonra o meşhur karar çıktı.Artık boğazlarda devletimiz konuşabiliyor.
Bunu gündeme getiren büyüklerimize ve basın mensuplarımıza da şükranlarımı sunarım.Bu millet çalışması denen bir olay şeklinde olmuştur. Bu olay benim kendi özel anımdır. Bunun şahidi onun koruma polisleri,bizim bir konsolosumuz ve bazı finli önemli şahsiyetlerdir.Onlar halktan insanların istek ve değerlerine daha çok önem veriyorlar.Bu boğaz meselesine desteği yüzünden bu adamı ölünceye kadar saygı ile anacağım.Ayrıca çok sıcak kanlı olan Finli Polis meslekdaşlarımı ve Asker Finli koruma amirini.Bu olayın var olan dostluk ve kardeşlik bağları kurmada ve korumada yararlı olacağını umarım.
(Önceki haberi okuyunuz)
27.03.2007