HAÇLILARIN SİNSİ İMHA PLANLARI
Sizler bu yazımda daima yaptığım gibi “bize iyi “ görünen ama amacı ülkemizi dilim dilim bölmek,bizim yanımızda “Tevrat’ta geçen Sam Soyu olmayan, tüm Türk soylu ve Müslüman toplumları kıyamet öncesi imha etmeyi” içeren sinsi planı açıklamaya gayret edeceğim.
Sizler de vaktiniz varsa okuyun ama aklınızda yorumlamadan,düşünmeden de karar vermeyin.
Sonucunda bu tespitler bana aittirler ve sizler değişik bir fikir paylaşımı olarak okumaktasınız.29.Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanının arkasından sırası ile Saltanatın ve hilafetin kaldırılması ile başlayan hoşnutsuzluklara 25 Kasım 1925 kılık kıyafet kanununda yapılan değişikler de eklenince şeriat isteyeninden Pontus Rum Devleti ,Şeriat Kürdistanı isteyenine, kadar değişik amaçlarla iç isyanlar yabancıların da el altından destekleri ile alır başını gider.
Kurtuluş Savaşında 22.000 asker kaybeden devlet,çıkan bu iç isyanlarla 200.000 insanını yitirir.Yani iç isyanlarda kurtuluş savaşının on katı insan kaybederiz.
1937’de de Özerk Dersim talepleri birilerinin kışkırtmaları ile gündeme gelince 22.Ekim 1938 yılına kadar üç büyük Dersim isyanı eklenince artık devlet “Misak-ı Milli ve OTİ siyasetlerini askıya almak zorunda kalır.
Dersim isyanlarının bastırılmasının ardından da 18 gün sonra Atatürk’ün vefatı ülkeyi başsız bırakır.
İstanbul’un işgali sırasında kurulan Amerikan ve İngiliz Muhipleri (Sevenleri) derneklerinin mecliste bulunan temsilcileri de Amerika’nın Willson ilkelerine sahip çıkmamasının ardından doğan boşluktan yararlanan İngiltere’nin kışkırtmaları ile hilafeti ve saltanatı geri getirme çabalarına başlarlar.
Mandacıların önünde bulunan en büyük engel Atatürk artık önlerinde değildir.Bunların hiç birinde “Türk Milliyetçiliği” diye bir kavram yoktur.Tartıştıkları konu ise “İngiliz Mandası mı Amerikan Mandası mı” olsundur.Mandacıları hepsi de “saltanat ve hilafet” yanlısıdırlar.
İçlerinde “Türk” kökenli kimse olmadığı gibi tümü “saraya köle olarak alınıp,eğitilip yetiştirilerek makam,mevki sahibi edilen dönme ve devşirmelerden oluşmaktadırlar. Kanuni’den bu yana “Biz Müslümanız ama kendi milletimiz olan Avrupa’ya karşı savaşmayız” diyen, Osmanlı’yı Avrupa’dan çıkaran haçlı projelerini uygulayan,Padişahları kendileri seçen,II Selimden sonraki tüm padişah adaylarını Topkapı Sarayının hareminin altındaki tünellerde kurdukları hücrelerde yıllarca tutan,bu yüzden bu dönemden sonra bütün padişahları “delirten”,sarayı ve Bab-ı Âli’yi (Yüksek Kapı-Başbakanlığı) Avrupa’nın istihbarat üssüne çevirenlerin soyudurlar.
Bu gün de AKP hükümeti ile yaptıkları “dedeleri veya babalarının” yaptıklarını takip etmekten ibarettir.
Manda kelimesinin anlamını biraz açayım. İngilizce “Mandate” kelimesinden gelir. ”Başka devletin yönetimi altına girme,sömürge olma” anlamına gelir.”
Bizdeki çiftçilerin tarlada kara sabanı çekmekte kullandıkları güçlü iş hayvanı olan su mandası ile bir alakası yoktur.Bu hayvanın nesli yavaş yavaş tükendiğinden, gençlerimizin görmedikleri için İngilizce’den alıntı ile “Water Buffalo” olarak bildiklerini yazılarından okuyorum.
Ülkenin,Atatürk’ün getirdiği ortamdan geriye gittiğini gören İsmet İnönü, gerek Kürt aşiretlerinin gerek ordu içindeki yandaşlarının yardımları ile diktatörlüğünü ilan eder.
Akabinde de Almanya ve İtalya’nın faşist yapılanmaları ile oluşturdukları ortam yeni bir paylaşım savaşının başladığını da göstermektedir.
Biraz İngiltere Başbakanı Curchil’in nasihatları ile biraz da kendisini böyle bir savaşa girmeye yeterli görmeyen İsmet Paşa, ülkeyi savaşa sokmama uğruna elinden geleni yapar.
Savaş bitip yıl 1946’ları gösterdiğinde İngiltere’den gelen “Serbest Fırka” emri ile CHP dışında ilk siyasi yapılanmalara izin verilir.Bu yapılanmadan 1950’de Demokrat Parti Adnan Menderes liderliğinde iktidara gelir.
İkinci Dünya Savaşının yarattığı kıtlık ortamından sonra zaten CHP’ye karşı kim olsa iktidar olmaya adaydır.İsmet Paşa da zaten talimat gereği seçimlere asılmamıştır.Büyüklerden gelen emir böyledir.
Türkiye Cumhuriyeti yapılanmasına karşı olan herkes neredeyse bu yapılanma içinde yer alır ve mandacılar tarafından ülke İngiliz-Amerikan İmparatorluğuna bir güzel peşkeş çekilir.
Menderes ülkemizin tüm üretim sistemini iflas ettirecek olan “Marşal yardımını” öyle beğenir ve abartır ki,Ermeni İsmet bile “Menderes,Menderes,gavur bir şey verirse canını almak için verir” uyarısını bile anlamazlıktan gelir.Sonunda İsmet’in dediği olur,Menderes canını verir.
Onun bu sözünde bir “vatanseverlik kokusu” olduğunu da itiraf etmeliyim.
1960 yılına kadar önceki yazılarımda da yazdığım olaylar nedeni ile DP hükümeti kendi yediği ve millete de yedirdiği “çıkmaz kazıkların” tecrübelerinden sonra mı yoksa “askeri darbe korkusu ile mi” bilinmez,emperyalist Amerikan-İngiliz koalisyonundan umudunu kesip Rusya’ya açılma kararı aldığı zamanda 27 Mayıs 1960 askeri darbesi gerçekleşir.
Başlangıçta Atatürkçü,milliyetçi,emperyalizm karşıtı kesimin hakim olduğu ihtilal kadrosundan İsmet Paşanın Rus korkusu mu,İngiltere’nin telkinleri mi hangisi etkili olduysa bu vatansever kadro ihtilalci kadrodan tasfiye edilir.
Tekrar Amerikancı bir ihtilal yapılanması ortaya çıkar.
Ülkemizi bu günün kardeş savaşlarına hazırlayan korkunç plan başlıyor;
Emperyalist devletlerin “uyanış” olarak gördükleri bu hareket onları endişeye sevk eder ve yeni bir “kaos yaratma,uyutma ve bölme” siyaseti ortaya çıkar.Başta Almanya’nın “işçi talebi” ile başlayan bu yapılanma diğer Avrupa devletlerinin de katılımları ile bir çok insanımızın Avrupa ülkelerinde çalışmak için müracaatları sağlanır.
İşte bu proje kapsamında, ülkemizden seçilen işçilerin başlangıçta tamamen 1925 Şapka Kanunu, Şeriatçı ve Özerk Dersim Kürt isyanlarının çıktığı illerden ve isyanlarda yer alanlardan seçilmiş olmaları ilginizi çeker mi bilmem.
Zamanın hükümetleri bunu “devlete sadık vatandaşımızı gavura kul etmeyiz” şeklinde açıklamaktaydılar.
Ayrıca o zamanlar Alman Markı Türk Lirasından da düşüktü.Bu durum da bu açıklamaya haklılık kazandırmaktaydı.
Selda Bağcan’ın “Bizi kul ettin Almanya’ya” diyen şarkısı “ayrılıkçı alevi solcuların” simgesi olmuştu.Bir çok filimler yapılmaktaydı “Almanya acı vatan” ve bir çokları ile bu halkımızın “devletlerine küstürülme” gayretleri körüklenmekteydi.
İçeride ise,Kürt şarkıcı,Kürt artist-aktristler,Kemal Sunal-İlyas Salman,İbrahim Tatlıses gibi sanatçılarla bir yandan “Kürt Sempatisi” oluşturularak,mazlum,cahil, yardıma muhtaç “Kürt İnsanı İmajı” oluşturulmaktaydı.
Bu sayede her yere ayrık otu gibi yayılan Kürtler çoktan ülkenin her tarafını işgal etmişlerdi.
1980 sonrası çıkartılan terör olayları ve siyasi yapılanmaları ise bunun böyle olmadığını, Sünni-Türk kesimin “Said Nursi Tarikatı “ içinde örgütlendirilerek “Atatürk Cumhuriyetini yıkma” hevesine kaptırıldıklarını ve Said Nursi’nin “Kürt Milliyetçiliği yüzünden yaşadığı 1926-1958 sürgün hayatı boyunca kitaplarına yazdırdığı Atatürk Düşmanlığının” bu vatandaşlarımıza aşılandığını,öz be öz Türk-Kızılbaş olanların ise “Alevi Cemaatleri ve “sol Kürdistan” ideolojik yapılanması içinde örgütlendirildiklerini gördük.
Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinden gelen her vatandaşımız “Atatürk Türkiye’sine” düşman olarak dönmekteydi.
Her biri kendine has örgütlenme ve yardımlaşma içine sokulmuş,1990 sonrası Yimpaş Marketler zincirleri, Deniz Feneri yardım derneği ,Fethullah Gülen Okulları,Dershaneleri, Faizsiz Bankacılık, türbanlı genç kız örgütlenmeleri gibi “yeşil sermaye ve yeşil devrim”, “İslam Kürdistan’ı veya Demokratik Özgür Kürdistan”yapılanmaları günümüzün şartlarını ve tümünü içinde barındıran AKP hükümetini oluşturmuştur.
Bu yapılanma sadece bizde değil,aşağıdaki gazete haberinde de anlatıldığı gibi 200 YILDIR İngiliz idaresinde sayılan Mısır’da İslamî yapılanma bizdekini aratmıyor;
“Müslüman Kardeşler örgütünün kurucusu imam Hasan el-Benna da aynı hedefi işaret etmekteydi. Hasan el-Benna, Müslüman ulusların İslam ilkelerine dayanan birliğini savunuyordu. Ona göre Müslüman ulusların geri kalmasının nedeni, din yolundan uzaklaşılmış olmasıydı. Kurtuluş,İslam öğretilerine geri dönerek sağlanabilirdi. Devlet, İslam dini temelinde örgütlenmeli, İslam hukuku geçerli kılınmalıydı. Toplumun ahlakı ve eğitimi İslam ilkelerine göre yönlendirilmeli, toplumsal eşitsizlik ve adaletsizliklere son verilmeliydi. Müslüman Kardeşler örgütünün amacı da bu programı gerçekleştirmekti. Mısır'ın çeşitli
yörelerinde kurduğu okullar, fabrikalar, hastaneler ve toplumsal hizmet kurumları aracılığıyla görüşlerini yaşama geçirmeye çalışan Hasan el-Benna'nın başlattığı hareket, Arap dünyasını büyük ölçüde etkilemiştir.”
Avrupa devletleri işçilerimize Hıristiyan olmaları için “Misyoner faaliyetler” içine girmemişler, aksine onları “sapık İslam-î Tarikatlar ile ayrılıkçı anarşist örgütlenmeler ile devleti yıkmaları için geri göndermişlerdi.Avrupalılara göre ne de olsa çoğu isyancılardan veya soyundandı.
Oysa yüzde doksanı Osmanlı’dan kalma toprak sisteminin kurbanlarıydılar.Ağa,şeyh,pir istedi diye kim ölmek ister ki?
Terör örgütünün destekçisi ve Özgür Gündem Gazetesi sahibi eski Kürtçü-solcu yani faşist Yaşar KAYA’nın 1992’de yaptığı;
“Kürtler,1960 yılından bu yana Türk solu içinde ve Avrupa’da eğitimlerini tamamlamışlardır. Artık Özgür Kürdistanı kurma zamanı gelmiştir.Türk Solu’nun desteğine ihtiyacımız kalmamıştır.” şeklindeki konuşması,1939’larda Adana’da bir trende Churchil-İsmet İnönü planına son noktayı koyuyordu.
O plan da “Kürtlerin devlet kurup yaşayabilmeleri için, 80 yıl gibi bir süre Türklerin arasında eğitilip yetiştirilmeleri gereklidir.
Bu önerinin İsmet Paşaya ait olduğu bilinir.Çhurchil ise “Mustafa öldü artık engel kalmadı Hemen Kürdistanı Kuralım” dır.
Bütün bunlar da göstermektedir ki Huntington’un 1992 yılında yayınladığı“Medeniyetler Çatışması” kitabında yer alan “B.O.P projeleri o tarihten sonra çıkmamış, kökleri çok eski dönemlerde olan “sinsi bir haçlı planı” olduğu ortaya çıkmaktadır.
Geçmiş hükümetlere ekonomik krizler,sağ-sol anarşi dönemleri ve ardından ayrılıkçı Kürt Hareketinin başlatılmasına kadar her türlü çağdaş hizmetten yoksul bırakılan halkımız da , Turgut Özal döneminde inceden bir hizmet görmüş ama ardından “terör” çıkınca gelişen olaylar onun da partisinin sonunu getirmişti.
Son Anap+DSP+MHP koalisyon hükümeti de kısmen ambargo,kısmen yolsuzluk ekonomileri sayesinde günümüzün “Rum-Kürt” işbirliğinden oluşan hükümetine zemin hazırlama işini mükemmel yapmıştır.
03.Kasım 2002 seçimleri ile iktidar olan AKP,halkımızın tarihi boyunca görmediği,ama Almancı-İslamcıların alışık oldukları bir çok sosyal hizmetleri halkımıza sunmaları ile büyük ölçüde güven sağlamışlardır.
Bu güven öyle bir güvendi ki asırlardır insan yerine konulmamış,2000’li yıllara gelindiğinde bile ortaçağ yaşantısına sahip insanımız hükümet aleyhine söylenenlere inanmak yerine daha çok bağlanmayı seçiyordu.
İşte “ülkenin teslimiyetini” hazırlayanların “sinsi projeleri” buydu.Bu ülke,savaşla değil,barışla işgal edilecekti.
Hatta bir de Fatih Sultan Mehmet’e ait bir fıkra ile de bunu kanıksatıyorlardı.
“Sözde,İstanbul’u feth eden Fatih,Bizanslı bir rahibi çağırtır ve kemik falına baktırır.Merakı da şudur:
Kemikler atılırlar,yerlerde dönerler ve falcı papaz okumaya başlar.
“İstanbul elinizden “savaşla değil,barışla,topraklarınız satın alınarak çıkacak.Milletin onları satmak zorunda kalacak.”
“İstanbul’u feth edenin adı Mehmet olduğu gibi teslim edenin de adı Mehmet“ olacak”
Hatta bu projeye öyle sarılırlar ki,bu milleti kehanetin doğruluğuna inandırmak için,türlü dümenlerle art arda iki tane Mehmet adlı padişahı da iktidara getirmeyi başarırlar.
1909-1918 Sultan V.Mehmet Reşat döneminde devletin ömrü anlaşmalar yüzünden uzayınca;
1918-1922 Sultan VI.Mehmet Vahideddin de temin edilir.
Atatürk eğer padişahlığı kaldırmasaydı,onun da ardından muhakkak bir “Mehmet” yaratırlardı buna eminim.
İşte bu devşirme,köle ve dönmelerin Osmanlı’yı teslim etmek için “İki Mehmet bulmaları gibi bu günkü torunları da “Pazarlamacılık”,Vakıflar Yasaları ile devletin vatansever yapılanması olarak bilinen “askeri-sivil” yapılanmayı çökertmek için de bal gibi Türk Düşmanlığı kokan “Ergenekon” adı verdikleri vatanseverleri sindirmekte kullandıkları tam bir “Haçlı Saldırısı” eylemini de başlatmışlardır.
Bizdeki olayın benzeri de Pakistan’da olmuş,ABD-İngiliz koalisyonunun getirdiği Müşerref sonunda Avrasyacı tutum izlemeye başlayınca geçen ay iktidardan alındı ve yerine “ticari zekası” ile ünlü Benazir Butto’nun eşi “Bay %10’cu” Zerdari iktidara getirilmiştir.
Bu faaliyetleri ile fıkradaki papazın kehanetini gerçekleştirmek üzeredirler.Ancak bir yerlerde işler ters gider ve Irak’ın ardından İran’ı vurma planına destek bulamaz,o da Gürcistan’ı teşvik ederek başına dert almasını sağlar.
Çıkan, Rus-Gürcü Savaşından dolayı prestij kaybeden “Haçlı Koalisyonunun” baş aktörü ABD seçim nedeni ile hükümet krizi yaşarken diğer yandan da ekonomik krizlere girer.
Avrupa koalisyonunda Fransız-Alman-Rus işbirliğini savunan kesime Amerika’nın Cumhuriyetçi kesimi de destek çıkar ve Türkiye’de piyonları olan hükümeti zora sokacak “Deniz Feneri yolsuzluğu olayı patlatılır.Ne de olsa başından sonuna kendilerinin organize ettikleri bu sinsi planı failleri ile birlikte gayet iyi bilmektedirler.
Bakalım pazarlamacı,işbirlikçi,beş yılda 16-25 yaşında çocuklarını “dolar milyarderi” yapacak iş zekalarına sahip hükümet bu olayın altından hangi tavizlerle kalkacak?
Sanırım yine “devletimizin bekası” ile ilgili tavizleri her iki tarafa da vererek ülkemizin “ortak bir haçlı işgaline” uğramasına yarayacak ortamı hazırlayacak gibi görünmektedir.
ABD-AB destekli “Büyük Ermenistan Projesinin” uygulamaya geçmesine artık ramak kalmıştır.Ancak Ermenistan “Rusya” yanlısı bir siyaset içindedir.Ermenistan’ın bu özelliğinin ABD-AB koalisyonu için bir sakınca teşkil etmemesi dikkat edilmesi gereken en hassas konudur.Bu projede Rusya da büyük olasılıkla yer almaktadır.Dünyamız büyük bir satranç tahtası haline gelmiştir.
İşte “Evet Efendimci” mandacı iktidarımızın Ermenistan çabalarının sonucu;
İşbirlikçi Cumhurbaşkanımızın ziyareti Ermenileri şımartmış;(O kadar gitme dedik.)
20.9.2008 Hürriyet
“Washington- Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyareti ile iki ülke ilişkilerinde beklenen yumuşama bu kez Ermenilerin daha da şımarmasına neden oldu. ABD Başkentindeki Ermeni lobisi Bush yönetiminin Ankara'ya atayacağı büyükelçinin senato oturumu öncesi Tüm senatörlere yolladıkları birer mektupla, Türkiye-ABD ilişkilerinin sorgulanmasını
istediler. Türkiye'nin son girişimlerinin de birer yutturmaca olduğunu ileri süren diyaspora Ermenileri, Bush yönetiminin bu ülkeye yönelik politikalarının da yanlış olduğunu vurguladı.20.Eylül.2008”
Benim naçizane çıkarımım,uluslararası bir casusluk operasyonu ile hazırlanan 1979 İran Devriminin üzerine,sürgünde bulunduğu Bursa’dan alınarak üç-dört yıl Paris’te devlet idaresi eğitim verildikten sonra ,1965 yılından beri giremediği ülkesine “hazır devrimin” üzerine götürülüp oturtulan Humeyni” projesi “Fethullah Gülen için de tasarlanmıştı.
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak,Fethullah Gülen de tüm İslam dünyasının halifesi yapılacaktı.
Bundan sonra kısa bir süre içinde Amerika ve Avrupa’da “”İkiz Kule Komplosu” ve ardından Bush’un ticari ortağı Usame Bin Ladin’in El Kaide’sinin saldırıları ile başlatılan “Müslüman Düşmanlığını” körüklemek için,haçlı koalisyonu,ülkelerinde ”Irkçı yapılanmaları” desteklemekteydiler.
Amerika Devlet Başkanı George W.BUSH’un,”İkiz Kule” komplosunun ardından “Crusade” yani “Haçlı Seferi” kampanyası başlatması,2004’de Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde Fransa Cumhurbaşkanı Jack Chrirac’a “Kıyamet alametleri belirmeye başladı.Ortadoğu’da Yecüc-Mecüc var.Onları buradan çıkarmak için savaşmama yardım et” talebini hatırlayalım.
Kastedilen Yecüc-Mecüc Ortadoğu’da yaşayan Türkler ve Müslüman halklardan başkası değildir.(G.Bush,T.Erdoğan ve Yecüc-Mecüc” başlıklı yazım.Blog arşivinden bak.)
Yıllardır ülkelerinde yaşayan,dünyanın her yerinden getirilmiş Müslümanlara aşıladıkları “Fethullahçılık-Nurculuk İslamı” sayesinde onları hedef haline getirmişler,böylece onları “ırkçı gençlik örgütlerine” hedef göstererek kıydırıp kovduracaklar,onlarda da “Hıristiyan düşmanlığı”.oluşturacaklardı.
Türklerin evlerinin yakılmaları, ülkelerine dönmek için yapılan teşvik ve tahrikler, vatandaşlık sınavları,dil zorunlulukları da bu “kamplaşma projesinin” parçasıydı.
İşte Avrupa’da ülkemize karşı oluşturulan kampanyaların sonuçları 20.9.2008 Hürriyet;
Avrupa’da Ülkemizin birliğe katılmasına karşı olanlar gittikçe artıyor;
“AB nüfusunun üçte ikisini oluşturan, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya,Belçika, Hollanda ve İspanya'da toplam 7 bin 7 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen anket sonuçlarına göre, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olanların oranı, Fransa'da yüzde 80, Almanya'da yüzde 76,
Belçika'da yüzde 68, Hollanda'da yüzde 67, İngiltere'de yüzde 57,İtalya'da yüzde 56 ve İspanya'da yüzde 51'e ulaşmış. Türkiye'nin AB'ye katılmasına olumlu bakmayanların oranı dört yılda İspanya'da 29 puan,İtalya'da 23 puan, İngiltere'de ise, 15 puan artmış.”
|
Korkunç Kıyamet Savaşı Planı;
Ülkelerindeki yabancılardan bu şekilde kurtulurken,24 Müslüman ülkeyi de başlarında “Halife ile örgütledikten sonra İslam dünyası “Rakip Güç” olarak yerini alacak,rakip belirgin bir hedef olacaktı.
Böylece kendi kamu oyları da karşılarında “düşman grup” oluşturulduğundan ,büyük bir “Haçlı Seferine” kolayca ikna edilecekti.
Belirginleşen rakibe de artık, “açıkça düşmanlık” yapılmaya başlanılacak ve yavaş yavaş da, anarşi,terör,suikastlarla karıştıracaklardı.
Pakistan, Hindistan Ahmedabat Eyaleti,Pencap,Irak,Türkiye’de yakın uygulamalarına halen şahit olmaktayız.İyice gözümüzün karardığı bir zamanda da “Tesla silahı” ile depremler ve kasırgalarla ayağa kalkamaz hale getirip son olarak da riski olmayan askeri bir harekatla da “Türk ve İslam” dünyasından kurtulup,İncil Vahiy 20.bölüm 4.ayette geçen “Mesih’le BİN YIL” yeryüzünde hükümranlık ettiler” sözünün gerçekleşmesi için “Armageddon Savaşını başlatacaklardı.
Bu da ülkemizin İncil’de kıyamet zamanını anlatan ayetlerinde olduğu gibi paylaşılacağı anlamına gelmektedir.
İncil-Bölüm Çocuk doğuran kadınla düşmanı 1-6
İncil Vahiy 12:1 “Gökte ulu bir belirti göründü.Güneşi kuşanmış bir kadın,ayaklarının altında ay,başında 12 yıldızdan bir taç”
Bu ayeti Avrupa Birliği olarak yorumlamak herkesin yapacağı bir iş zaten.
Aşağıdaki ayet de sanki Rusya’yı andırmaktadır.Eskiden oraklıydı ne de olsa.İsmet Paşanın da yardımı ile bayağı Müslüman kıydılar.
Tanrı öfkesini bağbozumu:Vahiy 14 “Sonra baktım,beyaz bir bulut göründü.Bulutun üzerinde insanoğlunu andıran biri oturuyor (İsa veya halkından birini)Başında altın bir taç var,elinde keskin bir orak”
15:”Tapınaktan başka bir melek çıktı,bulutun üzerinde oturana gür sesle bağırdı “Orağını sal ve biç! Çünkü biçim vakti geldi,yeryüzünün biçilecek ürünü olgunluğa erdi”
16:”Bulutun üstünde oturan orağını yeryüzüne salladı ve yeryüzünün ürünü biçildi”
17: “Gökteki tapınaktan başka bir melek çıktı.Onun elinde de orak var.”
18:Bu kez sunaktan başka bir melek çıktı onun da ateş üzerinde yetkisi var.Elinde keskin orak bulunana gür sesle bağırdı.”Keskin orağını sal ,bağ bozumu geldi,yeryüzünün üzüm salkımlarını topla. Çünkü,üzümleri olgunlaştı.”
19:Melek yeryüzüne orağını salladı,bağ bozumunda yeryüzünün üzümlerini topladı.Bunları tanrının kızgınlığında üzümün çiğneneceği büyük tekneye koydu.”
20:”Tekneye basılan üzümler (insanlar,yani bizler) kent dışında çiğnendi.Tekneden akan KAN üçyüz yirmi kilometrelik bir alanı kapladı,atların gemlerine dek yükseldi.”
Şeytan bin yıllık süreyle bağlanıyor-İlk Diriliş-4-6
4:“Sonra tahtlar gördüm,onlara insanlar oturdu (İsa soyu.Biz Ademoğluyuz)Yargılama yetkisi verildi kendilerine.İsa tanıklığı ve Tanrı sözü için boğazlananların canlarını gördüm.Canavara da,benzerine de tapmamış,alınlarına ya da ellerine onun nişanını almamışlardı.Bunlar yeniden yaşama kavuştu ve “MESİH İLE BİRLİKTE BİN YIL HÜKÜMRANLIK ETTİLER.”
İşte yukarıdaki İncil Ayetleri Bush ve Papa’nın koalisyonunun temel ilkesi olup,dünya halklarının çektiği çilelerin kaynağını oluşturmaktadır.
Bizim,dönme ve devşirmelerden oluşan İngiliz ve Amerikan Muhipleri (sevenleri) de Hıristiyanların ardına düşme gerekçelerini aşağıdaki hadise bağlamakta olduklarından kendilerini haklı görmektedirler.
”Siz onları adım adım,zira zira izleyeceksiniz.Öyle ki onlar zehirli kertenkele çukuruna girseler siz yine onların peşinden gideceksiniz.İslam bir garip olarak başladı yine garip olacaktır” ( Müslüm İbn El Hacca El Kuşeyri Hadis kitabı 47:6) (*)
Tayyip Erdoğan’ın “Türk’üm” dememesinin ardındaki gerçekte bu olsa gerek.Ama biz Türkler Hz.İbrahim’in Hacer’den doğma,babası ve Allah tarafından terk edilmiş İsmail Peygamber soyu olmadığımız için,Yakup Soyu’nun ardına düşmesi uygun görülen kavim değiliz.Amacı “bizi imha etmek” olan bir plana nasıl destek olabiliriz? Bunu iyice düşünmenizi öneririm.
Buraya kadar okuyup da umarım çıldırmamışsınızdır.Sizi kutlarım.J)
Bunlar tamamen benim olasılıklarımdır.(!)
Kimse,dünya olaylarını bilip takip etmeden hemen kabul etmesin, inanmasın ha!!! (!)
Haberleri izleyin,habersiz kalmayın!!!
(*) Bu hadisin ardından “Kuran Araplara gelmiştir.Ayetlerle ispatı” başlıklı yazımı blog arşivinden okuyabilirisiniz.
İşte size gerçek niyetleri.Yaptıkları filimlerde bile hedefiz.Siz gene bana inanmayın(!).
Dinimizin çalınacağını düşünenler "Türk Milletini millet yapan dinlerinin" çalınmasının üstünden 1500 yıl geçtiğini düşünseler iyi olur.
İşte size konuile tam uyumlu bir haber,
İnsanlığın Türk’le imtihanı
21 Eylül 2008Gelecekten bir iyi, bir de kötü haber: İyi haber, ileride insanlık kötülüğü yenecek. Kötü haber, yenilen tarafta biz varız. CNBC-e’de yayınlanan Terminatör dizisinde dünyayı yok edecek bilgisayarın adı The Turk, yani Türk. Nereden çıktı derseniz, bu neredeyse iki yüz elli yıllık bir hikaye. Taa Avusturya-Macaristan İmparatoriçesi Maria Theresa’ya kadar uzanıyor.
"http://www.hurriyet.com.tr/pazar/9942216.asp?gid=59&sz=60582"
Savaş ÖZBEY
Keykubat
İşte ülkemiz'in "hedef" tayin edilme aşamaları da sürdürülmekte.
CIA eski uzmanından ilginç sözler 30.10.2008
|
|
"http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=754995&title=cia-eski-uzmanindan-ilginc-sozler"