Amerika Birleşik Devletleri Askeri
Akademisi (USMA)nın akademik kuruluşlarından olan West Point Combating Terorism
Center’in, 2003-2011 yılları arasındaki El Kaide raporundan bazı bilgileri
dilimize çevirmeyi, olur olmaz yerlerden bilgiler alarak kafaları karışan ve
başkalarının da kafalarını karıştıranları aydınlatmak için “kısmen” dilimize
çevirdim.
Yazının bütününde, Irak’ta
2002’lere uzanan El Kaide’nin örgütlenmesi, zamanla IŞİD’e dönüşmüş, El Kaideyi
bitirmiştir. 2003 Irak’ın ABD-NATO işgaliyle, Irak’a Suriye üzerinden başlayan
yabancı terörist girişleri Suriye üzerinden gerçekleşmiştir. Irak’a savaşçı
veren ülkelerin başını Suudi Arabistan ile Libya’nın çekmesi dikkat çekicidir.
Bizi ilgilendiren diğer kısım olan
Libya’ya da girişlerin 2007’lerde de aynı El Kaide teröristlerinin Mısır
üzerinden Libya’ya girdiklerini, ilk önce liman kenti Bingazi’yi ele
geçirdiklerini, zamanla 2008 ve sonrasında Muammer Kaddafi’yi hedef almalarını,
başka adlar altında daha önce de benzer terör faaliyetlerinin emperyalistlerce
kışkırtıldığını öğreniyoruz.
Sonunda da El Kaide bütün liman
kentlerinde sağlam örgütlenerek, güneyde Derne’yi birinci şehir haline
getirdiğine, El Kaide’ye doğrudan destek veren farklı adlarda İslami terör
örgütlerine izin verildiğine, militan gönderilmesine engel olunamadığına tanık
oluyoruz.
El Kaide’den PKK’ya Irak üzerine
sevk edilen dinci terör örgütlerinin “kendileri için o zaman zarfında tehdit
olmayacağı inancının” bütün bölge devlet adamlarında olduğundan ben eminim.
Irak işgaline destek veren her ülke önderi, bu işgalden kendisine vaat edilen
pastayı hayal ediyordu. Aksi halde, 11 Eyhlül 2001’de G.W.Bush’un ilan ettiği
“Haçlı Seferine” kulak tıkamazlar, bütün Arap devlet adamları birleşirlerdi.
İşgal Afganistan ile başladı,
Elkaide, oradan Irak’a kaçırıldı, Oradan Libya, güney ve kuzey Afrika
ülkelerine sıçratıldı. 2012’de Rusya’nın küresel güç olarak devreye girmesiyle
Suriye işgali gerçekleşemediyse de, çok sayıda İslamcı terör örgütünün ülkeye
sokulmasıyla ülke savaş alanına döndürülmüştür.
Emperyalizm asla planından vaz
geçmez ama erteleyebilir. Suriye’ye bu örgütlerle sürdürülen baskılara ek
olarak Rusya’nın Ukrayna’da sıkıştırılması, AB-D ambargolarına maruz
bırakılması savaşın farklı boyutlarıdır.
Bu işgal saldırılarının bize
bulaşmayacağının hiç bir garantisi yoktur. Irak’a terörist gönderen çeşitli
sözde dinci örgütleri “uğraştım ama bastıramıyorum” kurnazlığına yatarak
barındıran bütün ülkelerin önderleri tasfiyeden kurtulamamıştır. Şimdi Esat,
yarıon biz aynı sonuçla yüzleşeceğiz.
ABD’nin Sincar’daki El Kaide
yuvasına yaptığı baskınla ele geçirdiği belgelerden ibaret olan aşağıdaki
çeviri rapordan çıkaracağımız kısa sonuç, zamanında Saddam Hüseyin’e karşı El
Kaide’yi destekleyen Libya ve Mısır’ın kaderlerinin pek de haksız olmadığını
göreceksiniz.
Türkiye ve Suudi Arabistan dışında
Suriye, Libya’nın kaderini yaşamama mücadelesi vermekteyse de, Irak’la başlayan
emperyalist işgalde emperyalizmin kullandığı bütün maşaları da tasfiye ettiğine
veya etmek için her şeyi yapabileceğine emin olmamız gerektiğinde ısrar
ediyorum.
03 Kasım 2002’den beri ABD-AB ile
işbirliği içinde olan ve komşulara kan ve ölüm ihrac eden hükumetimizin, onu
görevlendirenlerin de aynı şekilde tasfiye edileceklerinden emin olmaları
şartı, bu rapor okunduğunda görülmektedir.
Bütün raporları açıklamalaı olarak
tercümeye gerek kalmadan sadece tanıtım özetleriyle bu sonuca varacaksınız.
Alaeddin Yavuz.
Çeviri yazı:
Hazırlayan: cartalucci
24 Ocak 2012.
Telif hakkı: Ticari olarak
yayınlanamaz.
WEST
POİNT CTC RAPORUNDA IRAK’TA EL KAİDE SAVAŞÇILARI
SİNCAR
KAYITLARINA İLK BAKIŞ
HARMONY
PROJECT (UYUM PROJESİ) CTC AT WEST POİNT
Yazarın Notu;
Irak’ta Yabancı Savaşçılar:
Terörizmle Savaş Merkezinin yayınladığı raporlar dizisinden en sonuncusu olan
“Sincar Kayıtlarına İlk Bakış” ta , Savunma Bakanlığının Harmony Data Base
(Bilgi Uyum Üssü) den yayınlananlardan ele geçen El Kaide belgelerinden bahsedilmektedir. Kayıtlar, geçen yıl Irak’a
Suriye’den giren tabancı savaşçıların geldikleri çevreler ile özgeçmişleri
hakkında bilgiler içermektedir.
Kayıtların İngilizce çevirileri
esnasında olan yazım hatalarındaki tutarsızlıklar, şüphesiz olarak raporların
şifreli olmasından da kaynaklanmaktadır. CTC, Sincar Kayıtlarındaki tutarsızlıkları
incelemek ve bilgi merkezimizde olduğu gibi mükemmelleştirmeyi planlamaktadır.
Yazarlar, Harmony Proje Müdürü
James Phillips’e, belgelerin derlenmesinde yardımcı olan CTC memuru Sherwet Witherington, Vahid Brown ve Warren
Polansky, Araştırmaların yazılmasındaki destekleri için teşekkür ederler.....
Joseph Felter ve Brian Fishman
Terörle Savaş Merkezi (CTC)
Sosyal Bilimler Müdürlüğü
ABD Askeri Akademisi West Point-
New York
TANITIM;
04 Aralık 2007’de Ebu Ömer el
Bağdadi, 200 yabancı ve diğerleri tamamıyla Irkalı olan savaşçılarıyla Irak
İslam Devleti (IİD/ISI=Islamic State of Iraq) El Kaidesinin Emiri olarak
kendisini ilan etti. On iki gün sonra 16 Aralık 2007’de Ayman el Zevahirii Irak
Sünnilerini ISI’ye katılmaya zorladı. İki açıklama da sert İslami yasaların
vurgusunu arzu eden ve ISI’inin Irak’taki yabancı önderliğini ele geçirmeye
çabalayan El Kaide’nin parçalarıydı.
2007 Kasımında West Point’teki
CTC, 2006 Ağustosu ile 2007 Ağustosu arasında yabancı milliyetlerden 700 kadar
giriş kaydı elde etti. Bu bilgiler El Kaide’Nin Irak’lı üyelerinden ilk olarak
Mücahiddin Şura Konseyi (MŞK) ve Irak İslam Devletinden (ISI) derlendi, analiz
edildi.
Kayıtlar, her bir savaşçının,
milliyeti, yaşı, işi, kayıt edilen savaşçının adı ve hatta ırak’a hangi rotayı
izleyerek geldiğine dair bilgileri içermekteydi. Bu bilgiler Koalisyon
Kuvvetlerince 2007 Ekiminde, Irak-Suriye sınırında Sincar bölgesine yapılan bir
baskında elde edildi. Bilgiler arasında uyumsuzluklara rastlanmasına rağmen,
kayıtlarda yabancı savaşçı girişlerinin çoğunun Suriye üzerinden olduğu
listelerde yer alıyordu. Sinca kayıtlarının varlığı, New York Times’dan Richard
Oppel’in bu bilgilerin bazılarına ulaşarak bildirmesiyle öğrenildi. 2008 CTC
planları daha da kapsamlıdır. CTC bu planların daha olumlu amaçlar için
kullanılabilmesi amacıyla, planlarda bir değişiklik yapmamıştır...
Arkaplan;
El Kaide müttefikleri, 2003’te
ABD’nin Irak’a girmesinden önce Irak içine hareket etmeye başlamışlardı.
Afganistan’ı terk etmesinden sonra
İran’ı geçen Mus’ab el Zerkavi, 2002’de Kuzey Irak’ta bir yerlere kayıvermişti.
O zamanlar Zerkavi’nin örgütü Tevhid Vel Cihat (Cihat’ta Birlik) adını
taşıyordu ve Irak’ın, Suriye’nin, Ürdün’ün ve Kürtlerin ense kemiği olan yerlerde konuşlandı ve Kürdistan merkezli
çalışan Ensar El İslam cihatçı grup ile Irak’ta birleşti.
Zerkavi, Usame Bin Ladin’e birlik
yemini ettiğinden 2004 Ekimine kadar El Kaide’ye katılmadı. Yeni örgüt, Irak
Batı El Kaide’si (IBEK/AQI) olarak da bilinen Tanzim Kaidat el Cihat fi
Bilad el Refideyn adıyla anılmaya
başlandı. Zerkavi ile yeni uzmanları arasındaki anlaşma bazı uyuşmazlıklar
yüzünden yalanlandıysa da Zerkavi El Kaide’deye resmen katıldı. Zerkavi, Bin
Ladin’in hoşlanmamasına rağmen, uzak düşmanı olan ABD ve yakın düşmanı Şia’dan
daha tehlikeli gördüğü diğer düşmanlarına karşı hassas işbirlikçiliği yapmakta
tereddütlü davranarak dönek gibi göründü. El Kaide’nin “yakın düşman” olduğuna
dair ateşli konuşmalar yaptı.
El Kaide, ıraklılardan askere
alımlarını, Baasçı milliyetçi isyancılarla yakın ilişkiler kurarak, dini
muhafazakarlığı soğutarak, Iraklıların ilgisini çekerek yaptı.
Ocak 2006’da milliyetçi isyancı
grupları ile arasında, Zerkavi’nin kötü niyetli Ürdün Amman’da üç otel
basmasıyla yapılan kanlı savaştan sonra Irak EL Kaidesinin şemsiye grubu adını
Meclis Şura el Mücahiddin (Mücahitlerin Yüksek Şurası- MYK) adını aldı. El
Kaide Irak’ta hala vardı ve Irak El Kaidesine yumuşak yüzünü de göstermeliydi.
Zerkavi kocaman bir propagandacıydı ama onun şiddetinin yayılması, Irak sivil
savaşından ızdırap çekenler arasındaki ihtilafın artmasına dayanıyordu. Bu
yüzden, MYK adı Bağdatlı anlamına gelen Abdullah Raşit Bağdadi tarafından
göstermelik olarak yönetiliyordu.
2006 Haziranında Zerkavi’nin
ölümünden sonra IBEK’in başına Ebu Hamza el Muhacir ile ABD kimlikli Mısırlı
Ebu Eyyup el Masri getirildi. Sincar kayıtlarında bu konuda çok sayıda başlığa
rastlanılmaktadır.
Ocak 2006’da El Muhacir ISI’nin
adını “Devlet el Irak el İslamiyye(Irak İslam Devleti”, Ömer El Bağdadi’yi de
Emir olarak ilan etti.
Irak El kaidesi ve ISI,
isyanlarına Irak yüzü koyarken, öncekilerine nazaran daha etkili örgütlenmeler
yapıyorlardı. Irak El Kaidesi istemese de Irak İslam Devleti (ISİ) mevcut
örgütlenmeye üstün geldi ve El Kaide Irak’ta kalmadı, bu yüzden hala ISİ adı kullanılmaktadır.
ISİ,ABD’nin Irak’tan aceleyle
çekilmesinin ardından, El Kaide’nin küresel destekçilerinin desteklerini de
alarak, şeriat yasasına vurgu yapıyor, Amerikan işgaline karşı direnişte
birleşmeye çağırıyordu. Bu gün ISİ örgütüçıkardığı şeri yasalarıyla
egemenliğini ilan etmiş, balkıçılık, tarım gibi bakanlıklarıyla hükumet
kabinesi olan, dini eğitimler veren okullarından destek alan bir otoritedir.
Bu gayretglerine rağmen ISİ, akıl
kıtlığı çeken ve genelde başarısızlığa düşmüştür. Otoristesini uygulamak
istediğinde Irak nüfusundan olan diğer Sünni isyancılar arasındaki
güvenilirliğini,El Kaide’Nin küresel destekçilerini kaybetmiştir.
Bağdat’taki ABD sözcüsü Kevin
Bergner, Ömer el Bağdadi’nin ISİ önündeki kurgusal karakteri hakkında aldığı
istihbarata göre ipi çekenlerin Iraklılar olmadıkları açıklanmıştır.
Sinca kayıtlarında, savaşçıların
büyük çoğunluğunun üzerinde değil de, Ömer El Bağdadi’nin sadece kurumlar
üzerinde güven uyandırdığı yöneündedir. Kayıtlara göre Irak’ta kalan 200
yabancı savaşçıya göre, örgüt El Kaide’nin yabancı savaşçı ithal etme programıyla dahi başa çıkamamış, iki örgütün
idaresi de Iraklıların elinde değil yabancılarda kalmıştır. El Kaidenin sıcak
ilişkilerle kazandığı Iraklı savaşçıları örgüte katmayı ISİ başaramamıştır.
Sincar kayıtlarında, El Kaidenin
Iraklı tarikatçıların küresel anayasal, ideolojik isteklerini pratik ilgi
göstermelerle eritmiştir.
Iraklıların çoğu stratejik sorun
yaşamamaktadır.Irak’taki militanların yaygın çoğunluğu El KAİDE’ye bir şey
yapmaktansa, güvenlik, gücün ve paranın dağılımı, tarikatçılık gibi Irak’ın
sorunlarıyla ilgilenmeye yönelmişlerdir.
Bu isyancıların çoğu Basçılar, Şii
milisler, İslami örgütlerin karışımlarından oluşmaktadır.Bu grupların El
Kaide’ye yanlış yapmaları yanlış değil tehlikelidir.
ISİ politikalarında başarısızlık,
dünyanın bir çok yerinden El Kaide’ye katılan gençlerin binlercesinin
nedenlerinden esinlenmemek, Irak gerçeğinikarartmamaktadır. Sincar kayıtları,
bize sadece, Irak içinden katılımlardaki dayanışmayı değil, Irak dışından
katılımlarda askere alma, lojistiğin sağlanması hakkında da bilgiler
vermektedir. Bu analizler,bunların dinamiklerini keşfetmemizi de sağlamaktadır.
Yukarıdaki 2008 başlarındaki CTC raporunda anlatılanlara döneceğiz. El
Kaide’nin güçlenmesi ve zayıflaması
hakkındaki görüşlerini alacağımız araştırmacıların, bu bilgilerden önemli
analizler yapmalarını öneriyoruz.
Başlangıç Bulguları;
Bu örnek belgede, 244 savaşçıyla %41 oranında en
geniş katılımın Suudi Arabistan’dan gerçekleştiğini görüyoruz.
Libya’yı, 112 savaşçıyla %18.8
oranında ikinci derecede katılımın olduğu ülkeler olarak görünmektedir. Yemen,
Suriye, Cezayir’i 49 savaşçıyla %8.2,48 savaşçıya %8.1 ve 43 savaşçıyla
%7.2 oranında katılım sağadıklarını ve
Fas’ınd e 11 savaşçıyla %1.9 oranında militan verdiğini görüyoruz.
Katılımların 2005-2007 aralarında
kuzey Afrika ülkelerinden düşük olduğu gözlenirken örgüte katılım sağlanan
ülkeler arasında Fransa 2, Bosna, Belçika, İngiltere, Irak, Kuveyt, Lübnan,
Mortianya, Umman, Sudan, ve İsveç’ten 1’er savaşçı katıldığı görülmektedir.
(Kynk – Lisa Meyers “Who are
foreighn Fighters” MSNBC 20 Haziran 2005 ve Ned Parker “Saudi’s Role in Irak
İnsurgency Outlined” The Los Angeles Times 15 Temmuz 2007)
Sincar kayıtlarına göre, kişi
başına katılımın en yoğun yaşandığı ülke Suudi Arabistandır.
Bir başka belgeye göre, 2007
Mayıs-Temmuz arasında, El Kaide bağlantılı Libya İslami Savaş Grubundan (LIFG)
“39” katılımla Libya %76 oranına ulaşmaktadır. Bu örgütten katılımlar
03 Kasım 2007’ye yoğunlaşarak sürmüştür.
Mart 2007’de, LIFG’nin baş
ideologu Ebu Yahya el Libi, ISİ yanlısı El Kaied ile anlaşmazlığı belirten bir
açıklama yayınlamıştır. İlan edilen
devletin dini kabulune ait stratejik akıl üzerinde cihatçıların bölünmelerine
rağmen, Ebu Yahya Irak’ın birliğini desteklemiş ve Mücahir ISİ’yi her yerde
cesaretlendirmiştir;
“Müslüman halka yardım
edebilmesi için kardeşlerimizin bedeni, barınama, mali, dua desteğine ve
teşvike ihtiyaçları vardır... Allah yolunda cihaet edip devlet kurmaktan başka
yol yoktur ve sadece cihat vardır. Yol, bu yoldur, bundan başkası şeytanın
yoludur.”
2007 baharında Libya’nın kabarıp
kabarmadığına gelince, Libya –Irak boru hattı şeklen kuruldu. %84.2 oranında
Libyalı’nın Mısır’a ve oradan hava yoluyla Suriye’ye ve onun üzerinden Irak
yollarına düştüklerini kayıtlarda görüyoruz.
Bu askere alma işleminin ağını
kuran, Mısır ve Cezayir İslami örgütleriyle derin bağları oaln LİFG’dir.
LIFG’nin El Kaide’ye ettiği bağlılık yemini resmen ilan edilmiştir. İki
ideologu olan Ebu Yahya El Libi ile Ebu Leyd el Libi’nin LİFG ile
Afganistan-Pakistan sınırında El Kaide propagandası yapmaya kadar uzanan derin
tarihi bağları vardı.
Ebu Leyd, şimdilerde Afganistan’da
operasyonlara bakan komutandır, 2007’de Ebu Yahya, El Kiade propagandasında
Zevahiri’den sonra ikinci adamdır. LİFG’nin artan önemine dayanılarak El
Kaide’nin ırak dahil Orta Doğu yüksek komutanlığına gelebilmek için, grupların
eleman temininden lojistik destek sağlamaya kadar etkili olarak çalışabilmeleri
ve çok gayret göstermeleri gerekmektedir.
Şehirlere Göre Savaşçıların
Kökenleri;
Sincar kayıtlarında, ülkelerine
göre incelenen 591 kayıttan440’ının şehirlere göre kökenleri tespit edilmiştir.
En çok savaşçı gönderen şehirlerin
başında Libya Derne, Suudi Arabistan’ın Riyad, 80.000 nüfusuna karşılık 51-52
savaşçı ile Derne’yi 4.3 milyonluk nüfusuna göre Riyad’ı kıyaslarsak 52 ve 51
kişi ile şehir nüfus oranına göre kişi başına düşen savaşçı sayısını buluyoruz.
Öteki Sincar kayıtlarında Mekke
(43) Bingazi (21), Kazablanka (17) kişi olarak görünmektedir.
Aşağıdaki kayıtlarda şehir/kasaba
merkezli incelendiğinde, Suudi Arabistan, Libya, Fas, Cezayir ve Suriye büyük
katılım sırasını bozmaktadır.
Suudi Kasabalarından olanlar;
Sincar kayıtlarında, 205
S.Arabistanlı görülmektedir Bunlardan Riyad’lı (51) kişi ile %25,6; Mekke’li,
(44) ile %22,1; Cidde’li (15) %7,5; El Cavf (18) %9.0; Medine (13) %6,5; Taif
(11) %5,5 ve Bureyde (9) %4,5 olarak sıralanmış diğer 72 kişi de S.Arabistan
boyunca şehirlere dağılmaktadırlar.
Libya Milliyetliler;
Sincar kayıtlarında Libya’lı
savaşçıların ülkenin kuzey doğusundaki Derne (53) %60.2; Bingazi (21) %23.9
oranıyla başı çektiğini görüyoruz.
İki şehir Derne ve Bingazi’nin
1990’lardaki İslami milislik hareketlerine uzanan bağları olduklarını
biliyoruz. Libya hükumeti, Afgan gazilerinden olan Cemaat el Libiyah el
Mukatilah (Libya Savaşçılar Grubu) elemanlarının Sudan ve Mısır üzerinden
ülkeye sızdıklarından dolayı kınamıştı. Libya ayaklanması olağanüstü şiddetli
olmuştu. Kaddafi, Bingazi’de helikopter ateşi açtırmış, telefonları kesmiş,
köpekler gibi ölsünler diye Derne’ye giden su kanallarını kapatmıştı. (Onun
yaşamı da 2011’de kanalizasyonda son buldu, ilahi takdir mi, planlı intikam mı?
A. Yavuz)
Libya İslami Savaş Grubu (LİFG)
Emiri Ebu Leyt elLibi, Derne ve Bingazi’yi takviye etti, El Kaide’ye katılan
Libyalı cihatçılara bu bildiriyi okudu;
“Libya İslami Savaş Grubu adı
altında, İslami cihatı yasaklayan “dönme/devşirme” rejime karşı bayrak açmış
bulunuyoruz, rejime karşı savaşta kurban olacak komutanların, onların seçkin
evlatlarının dağlarda, Sebe çöllerinde, sahillerin kumlarında dökülecek kanları
mübarek olacaktır.”
Libya da diğer bölge hükumetleri
gibi, sınırlarındaki cihatçı şiddetle ilgilenir göründü. 2007 Mayısında çok
sayıda Libyalı’yı, komşusu cezayir’in Nisan’da yaptığı gibi araba bombalamayı
planlamaktan tutukladı. 2007 Temmuzunda Doğu Libya El Kaidesi adlı grup
Derne’de bir suikast yapacağını açıkladı. Libya lideri Muammer Kaddafi tehdit
gelecek gruplara karşı acil önlemler aldı, 80 Müslüman Kardeşler Örgütü üyesini
ortalığı ılıtmaları ümidiyle serbest bıraktı.
Libyalıları Irak’a tünelleyen
LİFG, Libya sınırlarındaki milis faaliyetleri ile LIFG üyeleri arasındaki
gerilimin artmasına dair söylentilere yoğunlaşılmasına kızmıştı.
Küresel olaylara yoğunlaşmak ile
milli cihada yoğunlaşma konusunda tartışmalar başlamıştı.Bu tür bir tartışma
1990’larda Mısır İslami Grubu ile Mısır İslami Cihat Grubu arasında
çıkmıştı.Rporlar, LİFG’nin muhtemel geleceği üzerine tartışma içeriklerini
yansıtmakla beraber El Kaide ile LİFG’nin uyuşmazlık kararına katılındığını
göstermektedir.KİFG’nin Irak El Kaidesini desteklemesiyle El Kaide liderliğine
muhtemel katılımların artacağı düşüncesi yanında iç dinamikler karmaşıktı.”
Bundan sonraki diğer ülkeler
hakkındaki bilgileri isteyen linkten İngilizce olarak okuyabilir.
Yukarıdaki rapora dayalı olarak
verilen bir Libya haberi çevirisi de vakti olana okuması için çevirdim.
Kaynak Global Research Newsletter
(Küresel Araştırma Dergisi/Gazetesi. Washington’s Blog);
ABD, KADDAFİ’Yİ DEVİRMEK İÇİN EL
KAİDE’Yİ SİLAHLANDIRDI
(GLOBAL RESEARCH’ÜN ONAYLANMIŞ
ARAŞTIRMASI)
ABD, El Kaideyi desteklemek için
“taraf değiştirdi”.
2012’de, Libya’da Kaddafi’yi
devirmek için ABD’nin El Kaide’yi desteklediğini bildirmiştik.
Libya’nın Kaddafi’sini devirmek
için ABD, çoğunluğu El Kaide teröristlerinden oluşan muhalefeti destekledi.
West Point’s Combating
Terorism Center ( Batı Ucunun Terörizmle Savaş Merkezi) nin 2007
raporuna göre, Libya şehri Bingazi, Kaddafi’nin devrilmesinden önce El Kaide’nin, Irak’a El Kaide teröristlerini
göndermek için kullandığı ana karargahıydı.
(Bu gün, Libya’dan giden
teröristler içinde Derne’liler %60.2 ile başı çekerken %23.9 ile Bingazililer
ikinci sırayı işgal etmektedir.)
Geçen Yılki Hindustan Times
Raporuna Göre;
Eski C.I.A Ajanı, terörizm yönlendirme uzmanı
Bruce Riedel’in Hindustan Times’a verdiği açıklamaya göre, Libya İslami
Savaşçı Gruplarının bir parçası olarak El Kaide’nin Libya’da ayrıcalık elde
etmesinde bir sorun yoktu.
En iyi korunan Bingazi’de
Kaddafi’nin en büyük düşmanı oldu. El Kaide şu anda Libya’nın en geniş
bölgesini elinde tutmaktadır.Bir zamanlar Kaddafi’nin olan Bingazi Mahkeme
Binasında El Kaide bayrağı dalgalanmaktadır.”
Dün Daily Mail’in bildirdiğine
göre;
Eski yüksek rütbeli, işi bilen
askeri subaylardan kendiliklerinden seçilmişleren oluşturulmuş C.I.A düşünce
üretme gurupları Salı günü Waşington’da, eğer, ABD, bir yıl önce silahlı El
Kaide militanlarına silah yardımı yapmasaydı, ölümcül 2012 terörist
saldırısının engellenebileceğini kararlaştırdıklarını açıkladı.
Eski C.İ.A memuru ve komisyon
üyesi Clare Lopez, Mail Online’a;“Amerika Birleşik Devletleri, Libya’da El
Kaide Milisleri olarak bilinen kişilere silah temininde bilerek kolaylık temin
ederek, terörle savaşta taraf değiştirmiştir.” Dedi.
B.A.E’ye gidecek olan “1. milyon
ABD Doları değerinde silahların yarısının El Kaide’ye deniz kargosuyla
ulaştırılmasını” ayıpladı.
Lopez, “Havadan ve denizden girişe
ordumuzca izin verilmeyen Bingazi’ye bu silahların girişine ordumuzca izin
verildiğini hatırlayınız.” Dedi. “Bu silahların içeri girmesine izin
verildiğini bildiklerinden onlar da izin verdiler” dedi.
Dış İşleri Bakanlığının bir
parçası olan İstihbarat Topluluğu, bu konunun
A.B.D’nin Kongre ve milli güvenlik kongrelerince bilinmesi onların önderlikleriyle
yapılması gerektiğini özetlemişlerdir.
“Beyaz Saray ve Yüksek Kongre
Üyelerinden bir grup, Salı günü yayınladıkları geçici raporda, El Kaide’yi
bastırmak için faal olarak çalışan en üst yönetici (Muammer Kaddafi)yi devirmek
için çalışan terör örgütüne, hükumetin bilerek ve kasten destek siyaseti
yürüttüğüne dair maddi deliller temin edilmiştir.”
Komisyon çalışmasına katılan eski
C.İ.A ajanı Wayne Simmons, “Olay biraz ihanet gibi görünmektedir” dedi.
Aynı şey şimdi Suriye’de
olmaktadır ve ABD, düşmanımız olan terör örgütü lehine taraf değiştirmiştir.
Sonuç olarak, Libya’daki Bingazi
ABD elçiliği, Kaddafi düştükten sonra Suriye El Kaide asilerine nakliyat
karargahı haline getirilmiştir. Doğrulandığında, Pulitzer ödülü kazanmayı hak
etmişlerdir.
24 Nisan 2014
Sy Hersh
Yukarıdaki Sincar El Kaide kayıtları ile bunlara dayalı
olarak yazılmış habaer yazısı incelendiğinde, terör ile sadece ülkemizin meşgul
olmadığı, büyük devletlerin, her ülkenin çağına göre onları meşgul edecek, kendisine
sadık “dönme/devşirme” terör örgütleri kurmada usta olduğunu, gözlerini
kırpmadan dini inançların siyasete alet edilerek binlerce, milyonlarca insanın
ölümüne zemin hazırlandığına inanmalıyız.
Hiç kimse, kendi ülkesindeki
uyuşmazlıkları yüzünden emperyal güçlerle işbirliği yapmamayı tercih ettiğinde
emperyalizmin ancak doğrudan işgal ile çirkin yüzünü ortaya koyacağı, buna da
her zaman cesaret edemeyeceğindeni, kürsel emellerini dizginleyebileceği
sonucunu çıkartmalıyız.
Elbette bu, bütün halkların ortak kararı olursa olabilecek bir
seçenektir.
Bu olmadığı takdirde, raporlarda
açıkça görünen gerçek, emperyalizmden destek alınarak başarılan hiç bir işin
sonucunda mutlu sona ulaşılamayacağıdır.
Komşu ülke bana terörist ihraç
etti, ben de yaparım, yok şu azınlığım beni rahatsız ediyor, anlaşmak yerine
kafasına vurayım, o bizden değil zihniyetinin, kıyamete dek sürecek kan
davalarını tetikleyeceği de açıktır.
Bütün dünya milletlerine, emperyal
güçlere yaslanarak kazanılacak bir zaferin, aynı şekilde kendilerine döneceğini
bilerek, bunu yapmamalarını, “insanlar konuşa konuşa anlaşır” uymalarını,
öneriyorum.
Dini, ırki farklılıklar ve dünyevi
çıkarlar uğruna kurulacak kumpasların, atılacak bombaların, sıkılacak
kurşunların, yetim bırakılacak yavruların sizi de mağdur edeceğinden emin
olarak karar veriniz.
Takdir okuyanların, düşünenlerin,
insan ve tabiat yaşamına değer verenlerindir.