"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

Müslümanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müslümanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Temmuz 2018 Çarşamba

Mlacchaslar Sabiler Yahudiler Hristiyanlar ve Müslümanlar

SORARSAN HERKES MÜSLÜMAN, HRİSTİYAN, YAHUDİ

Hindistan Cholapuram şehri
Şiva Tapınağında Tanrı Brahman
eşleri Sarai Swati ve Gayatri ile
İslam'ın kökenlerini araştırınca, İslam'ın yeni hiç bir şey getirmediğini görüyoruz.
Beyaz Hintliler olan Mlacchaslar, (Meleklere tapınanlar) Keşmir bölgesinden 4500 YIL önce İran'a geçtiler. Şiva dinine inanan bu halk, tanrıları Brahman ve tanrıçaları Saray Swati efsanelerinden İbrahim ve eşi kız kardeşi Sara efsanesine dayalı Keşi İbrahim dinini kurdular. Zamanla Mezopotamya, Yemame, Umman, Yemen, Hicaz, Etiyopya'ya geçtiler.

Mısırda hüküm sürdüler, kovulup Filistin, Ürdün, Lübnan, Harran çevrelerine yerleştiler. İndus nehri efsanesi üzerine olan dinlerini Mısırda Nil, Ürdün de Ürdün nehri, Mezopotamya’da Dicle Fırat üstüne yazdılar. Karanlığın ışık tanrısı Hay (Melki d Nura) üstüne bölge mitlerinden çaldıkları efsanelerle mitolojilerini yazdılar.
MÖ 1300'lerde iyileşmeyen hastalıklara yakalanan aristokrat, kölelerden oluşan bir halk, I.Seti sonrası gelen firavun 2.Ramses tarafından Sina'ya sürüldü. Sağlıklı olanları Ürdün, Filistine geçtiler. Meleklere tapınan Mlaccha’ların (Sabilerin) dinlerinden Yahudiliği kurdular. MÖ.7. yüz yılda Asur kralı Nebukadnezar (MÖ 605-562), İsrail’e saldırdı, tapınaklarını, şehirlerini yerle bir etti. Halkını tümüyle sürgüne gönderdi ve aristokratlarını Babil’e köle olarak getirdi.

MÖ 539’da Med kralı Büyük Krus Babil’i yıktı ve Yahudi cariyesi Ester’in hatırına Yahudileri özgür bıraktı, köleliği yasakladı ve Yahudilere da ülkelerinde tapınaklarını kurmaları için olanaklar sağladı.
Büyük Krus, avda tanrısı Ahura Mazda onu

Gök Aracından izliyor. Bu araçtaki varlık
Süryani, Nasturi, Yahudilik ve İslam'da Cebrail
olarak kabul görmüştür.

Onsan sonra, Yahudilerin emredilen İran dinine göre yaşayıp yaşamadıklarını görmesi, İran dini ilkelerini bildirmesi için Ezra adında bir rahip gönderdi. Yahudilerin bu rahibi, Tevrat geleneğine göre rahiplerin Harun soyundan oloması ilkesine uygun olarak, Harun soyuna bağlayarak Yahudi yaptıklarını görüyoruz.

“Ezra Yeruşalim'e Geliyor
BÖLÜM 7

Ezr.7: 1-6 Bu olaylardan sonra, Pers Kralı Artahşasta'nın krallığı döneminde, Başkâhin Harun oğlu Elazar oğlu Pinehas oğlu Avişua oğlu Bukki oğlu Uzzi oğlu Zerahya oğlu Merayot oğlu Azarya oğlu Amarya oğlu Ahituv oğlu Sadok oğlu Şallum oğlu Hilkiya oğlu Azarya oğlu Seraya oğlu Ezra adında biri Babil'den geldi.  Ezra İsrail'in Tanrısı RAB'bin Musa'ya verdiği yasayı iyi bilen bir bilgindi. Tanrısı RAB'bin yardımıyla kral ona her istediğini verdi.
Ezr.7: 21 "Ben, Kral Artahşasta, Fırat'ın batı yakasındaki bölgenin bütün hazine görevlilerine buyruk veriyorum: Gökler Tanrısı'nın Yasası'nın bilgini Kâhin Ezra'nın sizden her istediğini özenle yerine getirin.
Yahudiler tanrıları Yahweh’ten bazen Göklerin tanrısı diye bahsederler, Perslerin tanrısı Ahura Mazda da Güneş tanrısıdır ve Göklerin tanrısıdır. Din adamları kadar demogog yoktur. Kelimelerin anlamlarını, anlam benzerliklerini çarpıtarak kendilerine pay çıkarma sanatkarlarıdırlar.

İran Nakşi Rüstem'de Keşi İbrahim Kâbe'si
Metinde geçen Artahşasta’nın,I.Xerxes (Zerkses) in oğlu, MÖ 465-424 yılları arasında hüküm süren   Artaxerxes (Artakzerkses) olduğu kabul edilmektedir. Bu tarihler de bize, Tevrat’ın Yahudilerin Büyük Krus’un Babil’i fethinden (539) yüz sonra yazılmaya başlanıldığını göstermektedir.

Böylece İran dini esasında Yahudilerin yeni kitabı Tevrat, İran dinine göre yeniden yazılmış oluyordu. Bunu Üzeyir peygamber olarak da bilinen Rahip Ezra’dan yüz yıl sonra Grek Büyük İskender’in fethi takip edecek, Tevrat Yahudileri bu defa da Teke Şeytan ibadetine döneceklerdir.

Sonra Nasıralı Sabi Yahudiler ilk Hristiyanlık Nasraniliği kurdu. Ms. 70’lerde Romalıların Nasarani Hristiyanlığın yayılmasından duydukları rahatsızlık üzerine Yahudi sürgünü takip edecek, Yahudiler Anadolu, Kuzey Afrika ve Batı Afrika ülkelerine göç edeceklerdir.
Hindu hacılar çıplak tavafta. Tecbe 28 ayetiyle
çıplak tavaf İslam'da yasaklanmıştır.

İran Mitracılığı yüzünden İran'a savaş açamayan Romalılar, Konstantin ile Nasraniliği M.S.324’de resmi din yaptı. Tanrı kabul edilen Roma krallarının durumlarına uygun olarak Roma yasalarına ve dini geleneklerine göre Tevrat yeniden düzenlendi.

215 yıl sonra I. Jüsyinyen(542), askere alacak sağlıklı insan bulamayınca ensest evlilikleri, eşcinselliğin her türünü yasakladı. Bu sapkınları cehennem kuyularında yakarak korku yaydı, Tevrat Levililer kitabı ve birçok bölüm yeni Jüstinyen yasalarına göre düzenlendi, batılıların kendilerini medeni saymalarına neden olan eşcinselliği, ensest evlilikleri yasaklayan Katolik Hristiyan ve sonra Hristiyanlıktan doğacak Hanefi İslam ahlakının temellerini attı.
MS 600 Arap Yarımadası


627-628'de Aziz Agustinin(Ö.430) okullarının öğrencisi Nasrani Herakles Sasani ordusunu Mezopotamya'da yok etti.
Jüstinyen yasalarına uygun olarak, İran Hristiyanlığı olan Mecusiliği, Nasturi Hristiyan kaynakları İslam’ı hakkında yazdıklarına göre, Büşra şehri Arabistan kiliselerinden sorumlu episkopos Rahip Bahira'ya yeniden düzenletip, İslam adıyla bir din yazdırdı.

Muhammet (Faraklit, Baraklitus) adını kullanan Tizpon'lu Mani karakterini Mekkeli Arap peygamber yaptı.
Günde 160-100 rekat Namaz, üç aylar, zekat, sadaka, fitre olan, Budizm, Sabilik ve Süryani Hristiyanlığı temelleri üzerine, her dilde yazılmış yedi kitaplı Mecusilikten evrilen, İslam adlı bu Vatikan kölesi dini destekledi.

Müslüman adını alan bu Araplar, Vatikan, Herakles’in askeri ve mali yardımlarıyla kurdukları orduları ile İran coğrafyasını yağmaladılar, binlerce yıllık kültürlerini yok ettiler. İşkenceyle dinlerini yaydılar.

Hüküm Ezd’dedir hadisi ile övülen peygamberin kendi kabilesi Ezd, 1000 yıl önce Lübnan'a göçüp Mecusi mezhebi Dürziliğe* geri döndü. Arabistan 1739-1919 arasında Yezidi Vehhabi oldu. Tevbe 28 ayeti, Kabe’ye dikilen Haçlı otelleri, inşa edilen kiliselerle hükümsüz oldu.

Şimdi sorarsan herkes Müslüman.
Bizim Türkler de bilmem kaçıncı kez değişmiş ve hatta cami imamına göre değişebilen din haline gelmiş bir dine göre hâlâ Müslüman???

*Philip K.Hitti Origins of Druzes People and Religion
Yorum, geçmiş yazılarımın ortak sonucudur. Bana aittir.
Uzun araştırma yazılarından sıkılanlar bunu anlayabilecekler mi bakalım?

Kafası takılanlara konu hakkındaki eski çalışmalarımın linkleri




15 Mayıs 2011 Pazar

VERGİ,YAHUDİ AHLAKI, MÜSLÜMANLAR ve EMEKLİLER


VERGİ,YAHUDİ AHLAKI, MÜSLÜMANLAR ve EMEKLİLER

Dün yani 12.Mayıs 2011 günü eşim, kızımın sınıf öğretmeni çağırdığı için gitmemiz gerektiğini söyledi. Birlikte hazırlandık iki emekli yollara düştük Okula elli metre kala birden ayakkabımın tabanı topuğuna kadar ayrılıverdi.

Her adım atışımda yürüyüşümü engellemeye başladı. Sonunda durdum ve ayakkabımın ernimiş tabanını elimle yırtarak yakındaki bir çöp konteynerine atarak ondan kurtuldum ve tabansız ayakkabı ile okula doğru yürümeye devam ettim.. Eşim bana;

-Alaeddin bu ayakkabı senin polislik ayakkabındı değil mi? Diye sordu.
Ayakkabım yaklaşık böyleydi

-Evet, 2001 yılında verilen istihkaktandı. Tam on yıldır beni üstünde taşıdı. Kısmet buraya kadarmış! Dedim ve okula gittik. Bizi çağıran öğretmen program değişikliği nedeniyle öğrencileri geziye götürmüş olduğundan onunla görüşemeden okul kapısından geri döndük.

Eşimi eve bırakıp kendime ucuzundan bir ayakkabı almak için en yakın caddeye tabansız ayakkabımla yürüdüm ve “sezon sonu indirimli ayakkabıların sergilendiği” bir dükkanın önünde durarak fiyat kontrolü yaptım. Fiyat ile ayakkabı hoşuma gidince yani keseme göre olunca esnafa “ telefon faturamı yatırıp dönüyorum” diyerek uzaklaştım.

Faturayı yatırdıktan sonra dönerken de sözüm üzerine dükkana girdim. Bana birkaç çeşit ayakkabı göstermesinden sonra bir tanesini beğendim ve  “60” TL dediği fiyat üzerinden 45 TL’ye anlaştık.
Malum cepte nakit de yok. Kredi kartı olur mu dedim adam onu da kabul etti sağolsun. Ödemeyi yaptım. Sonra başladı muhabbet. Malum ben AKP karşıtı o da tam tersine ham Rizeli hem de AKP’li.

Şuydu buydu derken esnaf adam güzel de demogoji yapıyor, malum ben de onu AKP karşıtı yapacağım diye yemin etmiş değilim. Her ikimiz de esnek konuşuyoruz. Derken konu konuyu açtı ve adam bana bir örnek verdi;

“-Ben yıllardır ayakkabı ticareti yaparım. Gene yılar önce İstanbul’da CIZLAVET ayakkabı fabrikası vardı, bilir misin?
-Evet bilirim. Onlarla çocukluğumda az mı oğlak, keçi gütmüştüm, az mı zeytin bahçesi kazmıştım, içine dolan toprakları silkelemiştim!

-Yani köylü çocuğusun? Deyince;
-Evet! Dedim.

- İşte, benim Rizeli bir hemşerim bir gün bana “Bana İstanbul’dan iki kamyon cızlavet getir ama bir kamyonu faturasız olsun! Demişti. Ben de fabrikaya gittim ve teklifi fabrikanın Yahudi olan sahibine söyleyince adam bana “-Gel şöyle” dedi ve beni kenara çekerek camiyi gösterdi.

-Bak, caminin kapıları 24 saat açık git oradan halıları çal ve sat! Dedi.
-Olurmu öyle şey? Diye yanıtladım.
-Öyleyse eşşek gibi devlete vergini vereceksin ve ben de faturayı keseceğim!
-Sen nasıl bir Müslüman ve Türk’sün ki devletinden vergi kaçırıyorsun, utanmıyor musun? Ben Yahudi’yim ama vergi kaçırmam! Deyince yüzüm yere battı! Diye anlatınca ben de kendisinin ne kadar vergi kaçırdığını sordum. O da;

-Fişini aldın yetmez mi?”  Deyince diyecek bir şey kalmadı.
Sonra bana ne iş yaptığımı sordu. Ben de polis memuru emeklisi olduğumu söyledim. Bana;
-Bu ayakkabı kaç yıllık? Diye sordu. Ben de;

-2001 istihkakı Yeşil Kundura. Malum devlet resmi ayakkabıyı veriyordu! Dedim.

-Haaaa sen “10” yıl bir ayakkabıyı giyersen biz ondan iş yapmıyoruz desene! Deyince;

-Senin AKP emekli  memurların düşmanı. Ben ne yapayım? Çocuğun okulu, doğalgaz, elektrik, su vs. bir de mutfak ıvır zıvır ekle sen ne yaparsın? Diye sorunca;

- Haklısın beyefendi. Ben de SSK emeklisiyim, AKP 300.TL kadar olan emekli aylığımı 700 TL’nin üzerine çıkardı. Bir de dükkândan gelir sağlıyoruz işte, Allah bereket versin! Deyince;

-Siz patronlarınızla pazarlık yaptınız, maaşınızı asgari ücretten gösterip  bir polis memurunun 1.200.000.000.TL (Bir milyar iki yüz milyon TL) maaş aldığı zamanda sizler 2,3 milyar kadar aylık alıp devlete kazık attınız. Primi eksik ödediniz, vergi kaçırdınız.Şimdi de memurun emekli maaşı size çok geliyor? Deyince;

-Haklısınız beyefendi, sonuna kadar haklısınız. Belki o Yahudi işadamının ahlakından oldukça ders çıkarmamız gerekir! Deyince;

-Söyle bakalım, bende sendeki imkan olsaydı en azından benim evimden başka bir ikinci evim veya dükkanım olmaz mıydı? Diye sorduğumda;

-Haklısınız beyefendi, gerçekten bir ev sahibi olabildiyseniz, o şansınız olsaydı daha fazla malınız olurdu! Deyince tartışmayı bitirdik ve ben eskimiş ayakkabımı çöpe atmasını söyleyerek dükkânı terk ettim.

Türk milletinin geleneğinde “devletten, yoksulluktan şikayet”  geleneği olmasa da, AKP hükümetinin böyle teslimiyetçi siyasetlerinin uygulandığı günümüz Türkiye’sinde bu hikayeyi yazmam gerektiğine inandığım için yazdım ve bu konuşmanın galibi olmadı. Gerçekten iyi niyetli insanımıza her daim saygım sonsuzdur.

Bundan üç yıl kadar önce gene kızıma bir okul gömleği almak için aynı cadde üzerinde bir Kürt konfeksiyoncuya gitmiştim. Bir çok dükkan gezmemize rağmen kızım onun malını beğenmişti. Ne yapabilirdim ki? Üstelik ben alışverişte ve sosyal ilişkilerde ırk ayrımı da yapmayan biriyim.

Sorun elbette ondan yaptığım alışveriş değildir. Sorun benim fiş istememden kaynaklandı. Adam fiş isteyince çıldırdı, başladı dırdır etmeye, ben de sinirlendim onu bastırmaya başladım. Sonunda;
-Kardeşim devlete vergi vereceksin de ne olacak sana indirimi de yaptık al malı git, güle güle kullan, ne diye fiş istiyorsun?

-Beyefendi, yaptığınız iş doğru değildir. Üstelik eve gidince malınızın defosunu bulsam geri getirdiğimde değiştirecek misiniz veya parasını iade edecek misiniz sanki? Diye sorunca;

-Bir de böyle yapacaksan hiç alma! Deyince ben de malı bıraktım ve çıktım. Ciddi olduğumu görünce tezgahtar hanım;

-Tamam fiş verelim beyefendi deyince kızım da ısrarlı olunca malı aldım. Eşim ve kızımın bütün incelemelerine rağmen bir kusur bulunamayan gömleğin evde giyilince defosu çıktı.
Fişi de alarak, haydi gerisin geriye düştük yollara! Bu defa da adam başladı itiraza.
-Kaç paralık mal aldınız ne biçim bakıyorsunuz, gözünüz kör mü….?

-İyi o zaman ben de tüketici mahkemesine gidiyorum fişim de elimde! Deyince adam önce değiştirmeye sonra da parayı iade etmeye de razı oldu. Bütün bu kızılca kıyamet “10 TLik” bir gömlek üzerinde koptu.
Ben emekli olacağım yıllarda 1.200.000.000TL (Bir milyar iki yüz milyon TL) maaş alıyordum velime geçen maaşımın 2/3’si kadarı da emekli keseneği, sağlık sigorta pirimi vergi vs. adı altında kesiliyordu. Hatırladığım kadarıyla sadece “sağlık sigortası primi olarak 480.000.000TL kesiliyordu.

Aynı zamanda da SSK’lı olarak çalışan özel şirketlerden birisinde olan bir arkadaşım ise 2.400.000.000. TL (İki milyar dört yüz milyon TL) aylık alıyordu ve maaşı “asgari ücret” üzerinden vergilendiriliyordu ve bütün keseneklerinin toplamı  25.000.000TL.(25 milyon TL) idi.

Bunun nasıl olduğunu sorduğumda olayı bana şöyle açıklamışlardı;

-“Asgari ücretle işe başlamak doğaldır. Ancak hiç kimse “emekliliğine kadar asgari ücretle çalıştırılamaz! İşçinin bu konuda yasal hakları da vardır, işçisinden memnun olan hiçbir işveren de kıdem alan işçisine zam yapmaktan kaçınmaz! Ancak, patronlar bize soruyorlar;

“-Devlete vergi mi verelim yoksa bu parayı size mi verelim?” diye. Biz de asgari ücretten vergilendirilmeyi kabul ettiğimiz için bu parayı alıyoruz.” Diye durumu açıklıyorlardı.
Yani, devletten sigorta primini, vergisini kaçırmaya razı olan işçiydi. Patron değil. Ama patron da bu pazarlıktan nereden baksan %10 kadar bir kâr elde ediyordu.

Bağkurlular ise ev kadınlarından küçük esnafa kadar olan kesimden oluşuyorlardı ve sadece “sağlık primi” konusuna önem verdiklerinden prim yatıranından “süper emeklisine” kadar farklı prim ödeyenler vardı. Onlar yazının konusunu oluşturmamaktadırlar.

Malum o zamanlar AKP hükümeti yoktu. 03.Kasım 2002 seçimleri ile iktidar olan AKP, geldiğinde “maaşları ve kesintileri istekleri dışında, kaynağında kesilen” devlet memurlarına karşı bir düşmanlık yarattı. Devlet memurlarının keseneklerinden biriken parayı da devletten vergi kaçıranlar dağıtmayı kendisine görev bildi.
 “Devlet memuru düşmanlığını” halen işleyen ve sürdüren AKP, uyguladığı “maaş rejimi” ile, devletten vergi kaçıranların maaşlarını yükseltmeye ama devlet memuru emeklilerini de süründürmeyi sürdürmeye devam etmektedir.

12.Haziran.2011 genel seçimlerine 28 gün kalmasına rağmen AKP’nin hiçbir seçim konuşmasında “emekli devlet memurlarına yapılacak zam” gündeme getirilmekten özenle kaçınılmaktadır.
Çünkü, emekli devlet memurları, kazara “belediye başkanı olmuş topçu Tayyip” gibi serkeş, işbirlikçi Mason değillerdir ve “Devlet” kavramının ne olduğunu, devletin nasıl olması gerektiğini bildiklerinden AKP hükümetinin işbirlikçi siyasetlerine karşı halkı aydınlatma görevini “gönüllülük temeli” üzerinde yürütmektedirler.
Onlar “beş kuruşsuz, aç da kalsalar da” bu siyasetlerini sürdürecek kadar cesurdurlar. Asla “namerde muhtaç” olmazlar!

Onlar devletin nereye gittiğini “en iyi şekilde gören” sorumlu, onurlu insanlardır. Bu yüzden de mağdur edilmektedirler.

Nasıl bir ülkede devletine ne kadar bağlı, vatansever insanların, hükümetlerin olduğu (!) bir ülkede yaşadığımıza siz karar veriniz?

Keykubat