FETHULLAH HZ. MUHAMMED’E KARŞI
Benim çocukluğumda ve gençliğimde hem solcular hem de Ülkücüler ve herkes tarafından sapık görülen ve dışlanan Nurculuk akımı 12 Eylül 1980 Amerikancı darbesinin ardından şişirildi,sinsice işbirlikleri olan Fethullah GÜLEN denen bir dönme Ermeni,köy imamı ikinci Bediüzzaman olarak yaratıldı.
Cuntacı generaller ve Amerika’nın hükümet ettiği Tunceli Çemişkezek Ermenisi Turgut ÖZAL eliyle dünya liderlerine tanıtılan bu adam,asırlardır “kendi dilinde Kuran’ı okuması yasaklanarak kasıtlı olarak cahil bırakılmış Müslümanları” bu zaaflarını kullanarak aldatarak yeni uydurma Amerikan-İngiliz yapımı Kürt maskeli Ermeni Vehhabiliğine çekmeyi başardı.
Yani “Hileci Tanrının çocukları ndan” olan bu adamın ihanetlerinin yazılması gerekmektedir. Müslümanların nasıl bir “hileye” kurban gittiklerini anlamaları şarttır.
Bu nedenle bu yazıyı yazmayı gerekli gördüm.
Müslüman olduktan sonra Ebubekir Siraceddin adını alan İngiliz asıllı Müslüman ,Martin Lings adlı şahsın "Siret Ödülü" almış "Hz.Muhammed'in Hayatı" (*) isimli kitabının 107. sayfasında 2.paragraftan itibaren bir alıntıyı aktarayım:
*(Başbakanımız,meşhur Ziraat Bankası kredileriyle dünürüne Sabah gazetesini aldıktan sonra,dünürünün gazetesinin (!) verdiği ilk hediyelerden birsiydi bu kitap,bizim hanım da hediyeli diye bunu almış,iyi ki almış.(!) O zamanlar yazı yazma derdine düşecek kadar tahrik edilmemiştim.
İnternet aboneliğimi bile iptal etmiştim,bu kitapların ve nicelerinin verilmesi,kapıya gelen dini kitap satan din tüccarlarının ekmek peşindeki pazarlamacıları,sokaklarda türeyen tuhaf antik çağ kılığı “yürüyen kumaşlar” beni uyuz etti,insanların daha da dinle aldatılmasına, sömürülmesine gönlüm razı olmadı ve “yazmalıyım” dedim,bilesiniz.Neyse devam edelim.)
"" İ.S.619’da,Hatice (R.A) nın ölümünü aslında daha küçük fakat dışarıda büyük etkiler uyandıran bir kayıp daha izledi.Hz.Muhammedin koruyucusu ve amcası Ebu Talip hastaydı ve ölümünün yakın olduğu durumundan belliydi.Ölüm yatağında bir grup Kureyşli lider, Utbe,Şeybe,Abdu Şems'ten Ebu Süfyan,Cumah'tan Ümeyye,Mahzum'dan Ebu Cehil ve diğerleri onu ziyaret ettiler ve ona şöyle dediler.
---"Ebu Talip,seninle gurur duyduğumuzu biliyorsun,şimdi ise başına bu hastalık geldi ve biz senin için korkuyoruz.Yeğeninle (Hz.Muhammed S.A.V)bizim aramızda geçenleri biliyorsun. Onu yanına çağır ve ona bizden bir hediye ver ve o bizi, biz de onu rahat bırakalım.Bizi dinimizle barış halinde bıraksın." dediler.
Bunu üzerine Ebu Talib Peygamber (S.A.V)ye ,"halkının soyluları seninle anlaşmak istiyorlar." dedi.
-Peygamber (s.a.v)" Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" dedi.
-Ebu Cehil (Amcası) "Babanın üzerine yemin ederim ki bu karşılıklar için bir değil on söz veririz." dedi.
-Peygamber (s.a.v) "Allah'tan başka Tanrı yoktur demelisiniz" dedi.
Ellerini çırptılar ve ,
-"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?(*) Senin teklifin gerçekten çok acayip" dediler. Kendi kendilerine,
-"Bu adam istediğimiz hiç bir şeyi bize vermeyecek, o halde kendi yolumuza gidelim ve Allah onunla bizim aramızda hükmünü verinceye dek babalarımızın dinine uymaya devam edelim" dediler.””
Şimdi,aklı olan düşünsün!
Bu yazımı okuyanlardan acaba kaç kişi “Müslüman olmayan birisi ile konuşup dinini savundu veya anlattı?” Bu olay çok azdır ne yazık ki.Hatta yurt dışında yaşayanlarımız bile,olası düşmanlıklardan kaçındıkları için bu konularda konuşmaktan çekinirler.
Konuşanlar ve Müslüman olmayan toplumlarda herhangi bir şekilde yaşayanlar ise şu tespiti çoktan yapmışlardır.
Dinler arasında “genel kavramlarda” fark yoktur veye çok azdır.
Yani,her dinde; zina,eşcinsellik,hırsızlık,arkadan konuşma,sinsilik,ihanet,tabiatı kirletmek, gereksiz yere hayvanları öldürmek gibi edimler kötüdür ve yasaklanmıştır.
Dinler “genelde değil özde” birbirinden ayrılırlar.
Bu “öz”ün başında da “Tanrı tanımı” gelir.
Bütün dinlerde tanrı “insan” şeklindedir ve bizleri kendi şeklinde-suretinde yaratmıştır.
Yukarıdaki alıntıyı yaptığım kitabın 215.sayfasında,bu çok güzel bir şekilde açıklanmaktadır.;
Uhud Savaşının ardından savaş meydanında Hamra (r:a) nın cesedini ararlar ve önce cesedi Haris İbn Simme (r.a) bulur,ancak cesedin yüzü Kureyşlilerce parçalandığı için Hz. Muhammed’e söyleyemez.
Ardından Hz.Ali’yi gönderirler,onun dönmemesi üzerine Hz. Muhammed’in yanındakileri kalkıp giderler.
Hz.Ali’yi cesedin yanında beklerken bulurlar.
Bu “öldürülme şekli” onlara çok ağır gelir ve Hz. Muhammed;
“Allah bana Kureyşlilere karşı bir zafer verirse,onlardan otuz cesde aynı şeyi yapacağım” diyerek duygularını ifade eder.
Ancak hemen akabinde,Nahl Suresi 126.ayeti vahyolunur;
“”Eğer ceza verecekseniz “MİSLİYLE” ceza veriniz,eğer sabrederseniz,andolsun bu sabredenler için daha hayırlıdır””
Bunun üzerine,Hz. Muhammed bir süre önce ettiği yemini bozmakla kalmayıp cesetlere zarara verilmesini de yasakladı.
Ayrıca da “savaş sırasında insanın EN KUTSAL YERİ OLAN yüzüne zarar verilmemesini” istedi ve şöyle dedi;
“Birine bir darbe indireceğiniz zaman,darbenin yüzüne gelmemesine dikkat ediniz.Çünkü Allah,Adem’i kendi suretinde yaratmıştır.”
Bu hadisten de Allah CC’.nin insan yüzlü,olduğunu kavrıyoruz.Yani,Kuran yazdığı gibi gene “kendinden önceki kitapların doğrulayıcısıdır” ve Allah’ın da yüzünün bizim yüzümüz gibi yüze sahip olduğu konusu da böylece doğrulanmış olmaktadır.
Bu bilgiler de bize Allah’ın Tevrat,Zebur,İncil’de ve Mit sayılan diğer dinlerdeki gibi Tanrı’nın yani Allah’ın da “İnsan yüzlü,etten-kemkiten,su temelli” olduğunu öğretmektedir.
Ancak,Kuran’ın bildirdiği tanrının en önemli özelliği;
Hz. İsa "KUZU" tasviri ile.
“Doğmamış,doğurulmamış,doğurmamış” olmasındandır.Yani,Grek İncil’inin tanrısı Hristo gibi bakireden doğma,”Kutsal Ruh,Baba ve oğul-Kuzu” üçlemesine sahip,doğurulmuş,doğuran,çocuklar yapan,insani kusurları olan bir "İnsan Tanrı" tanımı inkar edilmektedir. Allah,ezelde de vardır,şu an da vardır,sonsuza dek de var olacaktır.Eşi benzeri yoktur.
İtalya-Bolonya-Aziz Petronyo Kilisesinin tavanındaki bu resim Hz.Muhammed'e cehennemde çektirilecek ezaları anlatmaktadır.Altında da "Machomet" yani Muhammed yazmaktadır.Öğrenin.
Peki,ne oldu da “İslam Ilıtılmaktadır?”
Vatikan,”Teslis’i mi ret etti,Hz Muhammed’e şeytan,şeytanın oğlu,Kuran’a da şeytanın kitabı” demeyi, Kilise tavanlarına,Hz.Muhammed’in cehennemde çekeceği işkenceleri tasvir eden resimleri mi kaldırttı, Müslümanlara “Şeytanın Ordusu” demeyi ret mi etti de Fetoş efendi ve tayfası dönme Tayyip’in AKP’si bir “Ilımlı İslam” türküsü tutturmuş gitmektedirler?
Neyi ılıtmaktadırlar,Hz.yegamberin düşünemediği,Allah CC’nin bildirmeyi unuttuğu neyi keşfetmişlerdir de “bir ılıma gereği duyulmuştur?
Bu konuda açık ve kesin olarak kimse bir şey bilmiyor.
Yoksa,Kuran’da Hz.Muhammed’den sonra peygamber gelmeyeceği,onun son peygamber olduğu,en cahil Müslümanlarca,hatta Müslüman olmayanlarca bile bilinirken,Fethullah GÜLEN peygamber mi olmuştur ki,”VATİKAN İLE BİRLİKTE DİN KURALLARINDA DEĞİŞİMİ” uygulamaya koymuştur.
Gülen ve Papa 16.Benediktus.
Ağzında “Allah” adı,gözünde sahte yaşlar ve burnunda sümüklerle Müslüman dünyasına, İngiliz-Amerikan istihbarat merkezlerinde oluşturulmuş,Bahailik,Gregoryen Ermeni Hıristiyanlığı,Nakşibendilik,Sünnilik karışımı yeni bir Kürt maskeli Ermeni Vehhabiliğini kabul ettrmektedir?
Vatandaş ne güzel yapmış ve benden önce de yakıştırmış değil mi? :))
Fethullah Gülen’den peygamber olmaz ama olsa olsa “Vatikan Azizi” olur.Sonuçta zaten öyledir.Azizler ve Katolik rahipler gibi gibi evlenmemesi,müritlerine bunları kabul ettirmesi de bundandır.
İslam’da evliliğe en iyi örnek Hz.Muhammed’dir ve ileride halife olacak Hz.Osman’ın;
-“Benim eşim vefat etti,artık evlenmeyeceğim ve kalan ömrümü bir dilenci olarak tamamlayacağım, dine kendimi vereceğim,eziyet çekeceğim” demesi üzerine;
“-Ben,peygamber olarak sana iyi bir örnek değil miyim” demiştir.Ardından,Hz.Osman'ın ölen eşi Rukiye’nin kız kardeşi Ümmü Gülsüm ile evlendirmiştir.
Aynı anda da,Hz.Muhammed,kocası savaşta şehit düşmüş,Hz.Ömer’in kızı,18 yaşında dul kalmış,Hz.Ayşenin de yaşıtı Hafsa (r.a) ile evlenmeye karar vermiş ve Hz.Osman’ın düğününden kısa bir süre sonra evlenmiştir.
Demek ki İslam’da,cinsel organlarını keserek rahip olan Antik Manisa’nın Artemis rahiplerinin ehlileştirilmişi olan Katolik rahipleri gibi “evlenmemek” İslam’da yoktur.
Hz.Osman’a ve bütün İslam dünyasına asırlar boyu “örnek olmayı başarmış” olan Hz.Muhammed, Fetoş efendiye nedense iyi bir örnek olamamıştır.
Çünkü,onun arkadaşları Papa benedictus ve ABD’li rahiplerdir.
Peki Hz.Muhammed’in rahip arkadaşı olmadı mı onu evlenmemeye ikna edecek?
O zaten çocukluğundan beri kervancıydı ve o zamanın kervanları günümüzün seyahat acentaları gibiydi. Kervanlarda kıymetli mallar yanında,en kıymetli bilgeler,ulemalar, araştırmacılar da seyahat etmekteydi.
Hatta peygamberliğinde de çok sayıda değişik inançlara mensup rahipler,din ulemaları ile tartışmış ve İslam’ı kabul ettirmiştir.
Nurettin Veren'e göre,en yakınlarını bile evlilikten uzaklaştırmıştır bu Fethullah dönmesi.
Müslümanları dinin ve peygamberinin emri olan evliliklerden uzaklaştıran bu ilk okul mezunu,kökeni karışık köy imamı sizce,yeterince "milli değerlerimizi benimsemiş,tarihimize,kültürümüze sahip çıkacak olgunlukta" iyi bir Müslüman mıdır?
Eğitim düzeyi bunları yapacak yeterlilikte midir?
35 yıl hizmetini gördükten sonra aforoz ettiği,karısından ve altı çocuğundan ayırdığı Nurettin VEREN’in Fethullah Gülen’i anlatan programlar Ulusal TV’de,internette yayınlanmaktadır.
Hz.Muhammed’i “kendi öz akrabaları” ile yıllarca savaştıran ve asla taviz vermediği “La ilahe illallah” yani “Allah’tan başka tanrı yoktur” ilkesinden taviz vermediği için,kendi soyu ile varlık-yokluk savaşını 21 yıl sürdüren Hz. Muhammet S.A.V. nin yapmadığını Fethullah GÜLEN yapmakta kendisini yetkili görmektedir.
Öyle ki;
Hz.Muhammed (S.A.V) "Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" derken, kendi kabilesini,”La ilahe illallah” demeye ikna edememiştir,başka bir şey demeye de razı olmamıştır.
Oysa,kabilesiyle pazarlıkla anlaşma yolunu o da aramaktadır.Çünkü onların desteği olmazsa ölümünden sonra kurduğu düzenin bozulacağını biliyordu.
Ama gene de en ufak taviz vermiyordu
.
Karşısındakiler de ne kadar inançlarına bağlı ki, onlarda verilen tavizizin farkındalar, “Ateist” olmaktan korkuyorlar,korkularının gerçekleşeceğine de inanıyorlar ve inançlarından dönmüyorlar.
Ve;
"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?Senin teklifin gerçekten çok acayip"
diyorlar ve yollarına gidiyorlar.
Roma’nın bile cesaret edemediği bir Kültür devrimini de bu arada gerçekleştirmiş olan Hz. Muhammed,bu özelliği ile tarihin en büyük “kültür devrimcisidir” de.
Peki,İngiliz ajanlarının destekleri ve paraları ile,Osmanlı’ya çıkardığı Kürt isyanları, II Abdulhamit’i tahttan indiren 31 Mart vakaları ile,Atatürk'ün Musul ve Kerkük’ü almasına engel olan Kürtçü ve köktendinci isyanlarda oynadığı rolleri yüzünden Isparta’ya sürülen, 14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra İngiltere-ABD arzuları (!) üzerine,çıkartılan “af yasalarının” ardından ,ulema ilan edilmiş,okur ama ömrü boyunca ne eski ne yeni Türkçe yazmayı öğrenememiş, beş yılda beş vilayette okula gönderilen ama hiç birinden belge alamamış,Bitlis’li muhtemelen dönme Ermeni Said-i Kürdi'nin işbirlikçi fikriyatından yetişmiş,ailesince terk edildiği için Müslüman bir aile tarafından evlatlık alınarak büyütüldüğü iddia edilen yetim Erzurum Ermenisi, dönme Fethullah GÜLEN,”ILIMLI İSLAM-Modarate Islam” uydurması ile Hz. Muhammed’e karşı savaş açmış değil midir?
Müritlerine önerdiği başına sarık,ayağına çarık,sırtına geçirdiği beş bin yıllık Hint modası bedevi cübbeleri “İslam Kıyafeti” diye yutturan,ağzında Allah,gözünde yaş,burnunda sümük ile Fethullah Gülen, 1925’de Afgan Kralını tahtından eden İngiliz ajanı Topal Molla’ya ne kadar benzemektedir!!!
Topla molla,Afgan halkını İngiliz’e,Fethullah da İslam dünyasını İngilize,Amerika’ya,AB’ye kısaca Haçlı Dünyasına teslim etmektedir ve Vatikan’ın en sinssi proje uygulayıcısı olan ABD’den yolladığı fetvalar ve okyanus ötesi (!) desteklerle,1965’de Şah Pehlevi’nin,”İngiliz ajanı olduğu için” Türkiye’ye sürdüğü,1976’da Bursa’dan alınıp Fransa’ya “devlet eğitme eğitimine götürülen” İngiliz ajanı Humeyni’ye benzemektedir.
Son Türk devletinin de altını oymakta ve tasfiyesini yürütmektedir.
Cezaevinde tutulanlar,İşçi partisi,vatansever sol partiler,Ülkücüler,MHP,BTP,DSP,CHP yıllardır “VATAN ELDEN GİDİYOR” diyorlar,mitingler,televizyon programları,ölen gençlerimizin cenaze merasimlerini televiyonlardan veriyorlar.Yorumlar yazılıyor.
Bunları seyretmekten,dinlemekten,endişeler içinde boğulmaktan milletçe helak olduk.
Birden,halk oylaması öncesi CHP’de bir ayak oyunu ile Deniz BAYKAL devriliyor,Dersim’li Kemal KARABULUT geliyor,”Devlet bölünmüyor,tehlike yok” diye geçmiş siyasetleri yalanlıyor.
Avrupa’ya gidiyor,partili bazıları ABD’ye gidiyor,destekler alınıyor,Almanya’dan yayın yapan Tunceli televizyonu YOL TV,Dersim 38 Soykırım müracaatları yapıyor,halktan topladığı bilgilerden soykırım arşivleri oluşturuyor.Atatürk ve Türkiye soykırımla suçlanıyor.
Ve,CHP’ye göre tehlike yok!!!
Peki bunca tutuklu,bunca mağdur,bunca programibunca miting niye?
Bir tarafta,ABD-İngiliz işbirlikçisi İslam Kürdistancısı Kürt Şıh,ağa ve aşiretleri,Nurcu kisvesinde Gregoryen dönme Ermeniler,Pontus milliyetçileri,dönme Grekler ,Sufi veya Nurcu Rumlar “Ilımlı İslam” siyasetinde, diğer yandan da “Emperyalist (!) Türklere karşı devrim yapmaya çalışan” Dersim’li Gnostik dönme Ermenilerin,arkalarına takılmış Alevi Türklerin,Aman AKP’den kurtulalım diyenlerin CHP’si.
İşte bir haberde çıkan haritaya yaptığım resimli yorumu da görüşlerinize sunuyorum.
Diğer yanda da olanları kuzu kuzu seyreden,olayların buralara gelmesine çanak tutmuş devletin gene bunlardan oluşmuş bürokratik yapısı.
BÜTÜN İHANETLERE,SORUMSUZLUKLARA TÜKÜRÜYORUM.
Bunca çığlığı,duyup görüp de görevini yapmayan ama geçmişte,daha basit olaylar yüzünden başbakanlar, bakanlar asmış,olmadık yerlerinden prostat muayeneleri yapmış,işkence ile sorgulamış, gencecik çocukları yaşlarını büyütüp idam sehpalarına çıkarmış,sokaklarda faili meçhullere götürmüş,yaptıklarını da “irticayı önlemek,rejimi korumak” kılıfına uydurmuş,ama bu gün,devletin bölündüğü, bölücü örgütle pazarlıkların yürütüldüğü,”vatan elden gidiyor” diyenlerin suçlarını bilmeden özgülüklerinin kısıtlandığı Silivri tiyatro sahnesinde tutan, şehitlerin kanlarını yerde bırakan,hiçbir şey yapmadan olan bu tiyatroyu seyreden,sınırsız, sorumsuz devletin bütün ilgili kurum ve kuruluşlarına ve en üst düzeyde bürokratlarına,ikitdardaki ve muhalefetteki işbirlikçi siyasetçilere vb. “TÜKÜRÜYORUM”.
Sadece Tükürme hakkımı kullanıyorum.
Vatandaş olarak bu benim hakkımdır.
Her Türk vatandaşının hakkıdır.
Sinsi senaryolarda evlatlarını,babalarını,eşlerini,yakınlarını kaybedenlerden gazi olanlarına,şehirde,köyde, dağda, bayırda devriye gezen,nöbet tutan güvenlik güçlerimizden,görev yapan diğer memurlarımıza,bu sıkıntılardan dolayı paranoyak edilmiş bölge halkının da tükürme hakları saklıdır.
Eğer tehlike yoksa yıllardır süren ölümler,gizli görüşmeler,faili meçhul cinayetler, verilen şehitler, gaziler, anarşi olaylarında yok yere harcanmış gençler,mahvolmuş aileler,yetim çocuklar,koparılan yaygaralarla paranoyak edilmemiz niye?
İşte bu yüzden “TÜKÜRÜYORUM”.
adilyargic/keykubat