"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2023 Cuma

#NİHAL ATSIZ ERMENİ Mİ?

Tanrıcılık (Tengricilik) ve Nihal Atsız'ın Putlaştırılması

Atatürk aydınlanma dönemi ve ardılı İsmet Inönü, Celâl Bayar-Adnan Menderes dönemleri ve bu gün dahi tüm aydınlarımız Ermeni, Rum, Süryani, Keldani'dir.

Çünkü Türkler sadece Kuran kurslarında dini eğitim alabilirdi.
Devlette görev verilmezdi.
Esir gibi savaşlarda en öne sürülerek toplu yok edilmesi sağlanırdı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk tarihi, Türkçülük, Tengrizm çalışmalarını yapanlar da Ermeni ağırlıklıydı.
Bunlar batıda Alman, Italyan Faşizmine uygun olarak oluşturulmuş peojelerin sonuçlarıdır.

Tengri Dini, eski Türk ve Moğol toplumlarının ortak olan dinidir. Şamanizm, animizm içeriklidir.
Gök veya KÖK Tengri/Tanrı adlı bir yaratıcıya inanan, TEK TANRICI ilk dindir.

Çağlar içinde, Türklerin, birlikte yaşadığı Harappa medeniyeti Kuzey Hindistan Sabileri, Hintliler,Sabilerin kolu olan Med'ler (Pers, Part, İranlılar) etkisiyle girdikleri Sabilik, Zerdüştlük, Budzim, İran yapımı Ortodoks Hıristiyanlık olan Mecusilik gibi dinlerin etkisiyle unuttuğu TENGRİ dini, Batılı gezginlerin araştırmacıların çabaları ile ortaya çıkmıştır.
Bize ilk bilgileri verenlerin başında da yaptıkları arkeolojik kazılarda buldukları yazılı metinleri Rusça ve Türkçe'ye çeviren Rus komşularımızdır. 

Rusların elinde esir bulunan İsveç'li Philip Johan von Strahlenberg (1676-1747) coğrafyacı bir subayın görünce İsveç alfabesi, dili ile benzerliği olması nedeniyle fark ettiği Orhun kitabelerinde  Türk,Tengri adına rastlamıştır.
1893 yılında[2] Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi'nde bilim dünyasına açıklanmıştır.

Tengricilik akımının ülkemizde bilinmesini yazılarıyla sağlayan beyinlerin başında, Gümüşhane Midi köyünden Deniz binbaşısı Mehmet Nail bey'in oğlu Nihal Atsız bey gelir.

Bu ve diğer ideolojiler nasıl, neden çıktı, önce buna bakalım.

1924'de Stalin, Lenin'in yerini alır almaz, Gürcü olmasından kaynaklı mıdır Mason localarına iktidar borcundan mıdır nedir, ilk işi Türkiye'yi İngiliz idaresine devreden anlaşmayı yaptı.

Haberi gece yarısı öğrenen Atatürk sabahı beklemeden SCCB büyük elçiliğine gitti. Büyükelçiyi uyandırdı, protesto telgrafları çektirdi.
Sonucunda cevap gelmedi.
 
Heyet yolladı, dinleyen olmadı. Büyük elçi de geri çağrılarak öldürüldü.

Kafese giren Türkiye'ye Amerika, Türk Irkçılığı, İngiltere şeriat dayatmaya başladı.

Bu baskılar sonucu, ilk önce Şefik Hüsnü gibi komünistler, Rusya'ya eğitime gideceksiniz denilerek aldatılıp, Trabzon limanında öldürüldü.

Yeni düzene uymak için gerekli ideolojileri yaratmak gerekiyordu.
Bazı yazar çizerlere görevler verildi.
Din ağırlıklı demokratik devlet, İslamsız Türk Irkçılığı Tengricilik, Amerikan sistemine uyumlu demokrasi-sol gibi konularda tezler hazırlatıldı.

Cemal Kutay, Nihal Atsız gibiler de bu dönemde ideoloji üretmek için seçilenlerden biriydi.

Ancak, batının isteklerini mantıklı bahanelerle boşa çıkartan, Misak-ı Milli, Osmanlıdan çıkan ülkelerde anti-emperyalist direnişleri, Balkan ve Sadabat Paktlarını kuran örgütçü Atatürk gibi biriyle uğraşmak zordu.

1935'de mason localarını da kapatınca iyice defteri dürüldü. Yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldü.

Bu tarihten sonra Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere, "Türk Soylular" ile çalışmama kararı aldılar.

1745 Vehhabi İsyanları ile başlayan, 1760 Süryani Yezidi isyanları ile süren Süryani ve Yezidiler ile çalışmaya geçtiler.

19.yy başlarında Osmanlı padişahı olan II. Mahmut'un, "Avrupalı Hıristiyanlar bizi yok etmek istiyor, ABD onlara karşı bağımsızlık savaşı vererek yeni bir devlet oldu. Belki bize yardım eder" düşüncesiyle 1815'de Beyrut'ta ilk misyoner okulunu açan ABD'nin, ABCFM (Amerikan Comission Board for Foreigner Missions) okullarına izin verdi.

Hıristiyan dinini öğretmek ve yaymak amaçlı kurulan bu okullarda "Müslümanların Hıristiyanlaştırılmasını Önlemek" için, Türk ve Müslümanların alınmaması şartıyla izin verdi.
 
Osmanlı'nın yıkılışına neden olacak derecede Türk ve İslam düşmanlığı dersleri alan gayrimüslim çocuklar tam bir Türk Düşmanı olarak Osmanlı'ya karşı dinci ve Nasyonal Sosyalist ideolojiler ile isyanlar çıkaran öncüler oldular.

Yeryüzünde bütün feodal devletleri yıkmak için her büyük imparatorluğu, Nasyonal Sosyalist ve Dini siyasetlerle iç karışıklıklara iten ABD, bütün Osmanlı topraklarında ayrılıkçı Arap, Süryani, Yezidi isyanlarını destekledi. Balkanlar, Kırım, Kafkaslar, kuzey, Doğu, Güney Doğu ve İç Anadolu'da her yerde isyanlar patladı.

1914 ile 1917 arasında süren Süveyş Kanal Savaşlarında bile Vehhabi Suudiler, Süryani Filistin, Lübnan, Ürdün, Suriye Dürzi Araplarının iç isyanları sayesinde kaybedildi.

Buna rağmen, Osmanlı devlet idaresine ve ordusuna bu misyoner okullarından gelenlerin alınmasına da engel olunamadı.

Aslen Bitlis kökenli olup, Bitlis Süryani, Yezidi İsyanlarından sonra kaçıp izini kaybettirmek için Malatya'ya yerleşmiş olması mümkün olan, Malatya Amerikan Misyoner Ortaokulu ve İzmir Amerikan Misyoner okulu mezunu olarak orduya katılmış, Arap isyanlarını bastırmada şöhret yapmış, zamanın Osmanlı Genelkurmay Başkanı olan Fevzi ÇAKMAK'ın yaverliğine yükselmiş, Fevzi paşanın Kuvayı Milliye'ye katılmasından sonra kim ikna ettiyse Kurtuluş savaşına katılmış, Atatürk'ün İngilizce tercümanı, Amerikan, İngiltere büyükelçilerini ikna etmekte kullandığı İsmet İnönü ile ABD ve İngiltere çalışma kararı aldı ve iktidara onu getirdiler.

İsmet İnönü döneminde de, Alman bakan Von Ribbentrop, Rosenberg gibi bakanların Kırım, Kazani Kafkaslar ve Hazar Gölünün ötesi Türkleri üzerine yaptıkları projeleri vardı.

 Alman Doğu Bilimleri Uzmanı Gerhard Jaeschke'nin 1. Dünya Savaşı sırasındaki Türk Turancılığı üzerine bir inceleme çalışma olan "Der Turanismus in der Jugentürken Zur Osmanischen Aussenpolitik in Welfriege" başlığı altında kendi hazırladığı Welt Des İslams adlı derginin 1941 yılı baskısı 13. cildinde  yayınladığı bu makaleyi Hitler'e sunulması sonrası  hazırlıklı gelen Alman büyük elçisi Von Papen, Almanların işgal ettikleri SSCB topraklarında yaşayan Türklerin Nazi çıkarlarına hizmette ne kadar yararlı olabilecekleri konusunda projeler üzerinde, SSCB idaresi tarafından sürgün edilmiş veya bir şekilde Türkiye'de bulunan, Sibirya, Kırım, Kazan, Kafkasya, Türkmenistan ve çevresi Türkleriyle çalışarak rahat bir egemenlik sürdürmeyi düşlemişlerdi.

Yukarıdaki projeleri iyi bilen, Alman büyükelçisi Von Papaen, Osmanlı Turancı'sı Enver paşanın kardeşi Nuri paşa ve Türkiye'de bulunan sayılan ülkelere ait göçmenlerle ilişki kurarak Türkiye'yi yanına çekme işine başlamışlardı.

İsmet paşanın başbakanı Şükrü Saracoğlu da "İngiltere müttefikimiz, Almanya dostumuz" ilkesine dayalı iki yüzlü bir siyaset uygulayarak, ne Almanların ne de İtilaf devletlerinin Türkiye'yi işgal gibi projeleri olmadığını kesin açıklamalarına rağmen, kazara bir kuru gürültüye giderek işgal edilmesini önlemek için böyle bir oyalama yöntemi bulmuşlardı.

Ülkemizdeki göçmen Turancılar ile birlikte Tengrici Turancı ideolojiler üreten Nihal Atsız, Türk milletinin, Alman Nazi çıkarlarına köle edilmesi projeleri olan  Dinci Turancılar ile birlikte Tengrici Turancılık üzerine oldukça uzun süre kafa yormuştur.


Ancak, Almanya'da gelişen "Alman askerlerinin kanıyla feth ettikleri toprakları Türkiye Türkleri ile paylaşmak gibi bir aptallığa bizden başka hangi avanak millet izin verebilir ki?" sorusu etrafında yapılan kısa tartışmalar ile Hitler bu projeyi, Rus orduları komutanı general Kutuzov tarafından yenilgiye uğratılıp, SSCB topraklarından kovulmadan önce iptal etmiştir.

Sahipsiz kalan İslamcı ve Tengrici Turancılık da Alman yenilgisi sonrası "aşırı Rus korkusu" olan İsmet paşa tarafından yapılan "7 Eylül 1944'te başlayan ve 29 Mart 1945"de biten bir operasyon ile de mahkum edilmiştir.


Sarışın, mavimsi gözleri, iri ve kıllı yapısı ile Türk'ten çok Balkan Slavlarına benzediği yazılıdır. 

Babasının Gümüşhane'li Çiftçioğulları'ndan Mehmet Nail, annesinin babasının da Kadıoğulları'ndan Trabzon'lu Osman Fevzi bey olmasına, iki tarafında  iki bakılırsa, Bagratuni Hıristiyan Rum veya Ermeni olma ihtimali yüksektir. 

Gümüşhane merkezinde ve merkez köylerinin nüfusları Ermeni ağırlıklıdır.

Aşağıda linkini verdiğim yazıda, Eski Gümüşhane şehrinin kalıntılarını kendi çektiğim resimlerden ibaret olan yazıma bakabilirsiniz.


Zaten Osmanlı ordusunda Fatih Sultan Mehmet sonrası tarih boyunca Türk devlet adamı yoktur. 

1976 yılında ağabeyim Deniz Astsubay okulunu kazanıp Astsubay oldu.

Dedemin büyük ağabeyi yaşı  100'e yakın veya fazla, babama haber gönderir.

"Senelik izine gelince üniforması ile gelsin, bizden birinin bu üniformayı giydiğini ölmeden göreyim"der.
Ağabeyim geldiğinde üniforması ile amcamı babam, ablam ile ziyarete gider.

Amcam, ağabeyimi sofraya oturtur, o yaşında hizmet eder, itiraz kabul etmez. İlle hizmet edecektir.
Sonra ağlarken der ki;

"-Demek ki artık devletimiz bu subay elbisesini Türklere de giydiriyor. Sen de tarihimizde bu üniformayı giyerek bizi şereflendirdin, Allah ömrünü sağlıklı uzun etsin, hayırlı evlatlar versin" der.

Türkler orduda subay sınıfına alınmamanın ezikliğini Osmanlı tarihi boyunca yaşamıştır.

Nihal Atsız beyin hem gendi babası hem eşinin babasının deniz subayı olduklarına bakarak Türk olmadığı sonucunu çıkarmaya yeterli delildir.

Ama biz "ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" diyerek devam edelim.

1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasında göre Ortodoks Bagratuni Musevi Hristiyanlar (Süryaniler iki ad kullanırlar), Yezidiler askerlik ve vergiden sorumsuz yani muaf tutuldukları için, askerlik, vergi yükleri altında çalışan Türkler okula gidemezdi.

Cumhuriyet döneminin aydınları içinde de Türk soylu aydın bulmak samanlıkta iğne aramak gibidir.

İster Türk olsun ister olmasın, insanımıza yeni bir bakış açısı kazandırmıştır.

Bunlar önemli olmasa da, Atatürk ve döneminin karalandığı İnönü ve Demokrat Parti döneminde bu günkü Akp'nin Atatürk Düşmanlığı siyasetini aratmayan hakaret dolu yazılar yazdı.
 
Örnek olarak;
" Mustafa Kemal Paşa iyi bir kumandan, ondan daha üstün olarak da dâhi bir siyaset adamıdır.
Dağınık ve işgal altındaki Türkiye’yi birleşik olarak kurtarmak için başvurmadığı tertip, girmediği kalıp kalmamıştır. Usta bir satranççı yahut damacı nasıl on hamle, on beş hamle, hattâ yirmi hamle ilerisini görerek ve düşünerek ona göre taş sürerse, Mustafa Kemal paşa da Yunanlıların ne kadar asker çıkarılabileceğini, İngiltere'nin onları nereye kadar destekleyeceğini, Fransa ile İtalya'nın ne zaman İngiliz menfaati aleyhine gizlice çalışacağını isabetle tahmin ediyor, Türkiye'nin depolarında kaç askeri silâhlandıracak kadar tüfek ve cephane bulunduğunu biliyor, yeni çıkan komünizmden de İngiltere aleyhine ne şekilde faydalanacağını hesaplıyordu..." gibi övücü tespitleri yanında, dünya küresel siyasetini çözemediği için de, içinde Atatürk'ün de dahil edildiği "Dalkavuklar Gecesi" yazısında Atatürk aleyhine saçmalamaktan da geri kalmamıştır.

Ama gün gelmiş, 'Türkiye'de Atatürk'ün ölümünden sonra huzur diye bir şey kalmadı.'' ve ''korkarım bu ülkede Atatürk'ü savunan bir ben kalacağım. çok aşırı ve haksız Atatürk aleyhtarlığının propagandası yapılıyor.'' demiştir.

1961 sonrası da, Süryani Bagratuni Gregoryen Ermeni Hıristiyanlığının "İslam Maskelisi" olan, Nurculuk Denen Sayıklama çalışması ile de, kriptoların İslam adıyla yürüttükleri dinci gericiliğe karşı dik durmuştur.

Belki bu tartışılan köksüz, omurgasız yapısı biraz da Müslümanların Islâm değerleri öne çıkarılarak, el altından Doğu Kiliseleri Hıristiyanları ve Yahudilerinin dinine evrilerek Hıristiyanlaştırılması projesinin ağırlık kazanması ile, Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Türk ve Cumhuriyet tarihi batının baskılarıyla gözden düşürülme siyasetinin sonuçlarıdır.

Nihal Atsız da, herkes gibi ihtiyaçları olan bir insan, kendisine göre doğru, yorumlayanlara göre yanlış, kötü sayılabilecek sözleri, yazıları olabilir.

2000'li yıllarda, Osmanlı'nın iç ihanetlerle kriptolarca yıkılmasını, İslam'ın Türk milletini düşman sayan tutumunu işleyen ilk yazılarım beğenildi.
Bunlarda Nihal Atsız Tengrizm öğretisinin, Amerikancı İslamcı köle Türkçülükten, Türklerin uyanması için başlangıç olacağını, samimi Türk soylu Ülkücülerin buradan başlamasını önerdim.

O zamanlar sadece keykubat.blogcu.com'da yazıyordum.

O zaman tek olan Windows arama motorunda ararken bir gün "Komünist Manifesto Yayınlamış" bir Ülkücü blog gördüm. Çok hoşuma gitmişti.

Şimdi inadına Tengrici bazı grupların "Ölen Tanrı Kültüne" dayalı olduğunu düşündüğüm ilkelliklerin bilinç altlarındaki etkisi nedeniyle olsa gerek Atatürk, Alpaslan Türkeş gibilere yaptıkları gibi, Nihal Atsız beyi de ilahlaştıran yazı ve yorumları toplumda tepki çekmektedir.

Bilindiği gibi son 13 yılda Recep Tayyip Erdoğan da kendi kesimi tarafından Allah ilan edilmiş durumda.

İnsanlar ille de insan şeklinde bir tanrıya tapmakta bunca ısrar edince, bu vatandaşlara da bozulmak bile gelmiyor içimden.

Yeryüzünde, insan anne ve babadan doğup kusursuz olan hiç kimse yaşamadı.

Ama düşünceleri ile bireyleri, toplumları, dünyayı değiştirenler çok oldu.

Bu tespite dayalı olarak, tespitler, fikirler, ideolojiler hak ettiği değeri görmelidir.

Bunların sahiplerine gösterilecek saygı, sevgi, bağlılık Tanrılık derecesine çıkarılmamalıdır.

Böyle bir tutum, onları savunurken hem elinizi güçlendirir hem de sizin de o ideolojiye birikimleriniz ile katkıda bulunarak fikrin mükemmelleşmesine olanak verir.
Ki olması gereken budur.

Son olarak, adından başka Türklüğü kalmamış, yüzyıllardır haçlılarla bir olup Türk ve Müslüman katliamı yapan Hıristiyan ve Musevilerin yönettiği, her seye sahip olduğu bir devlette;
Türkçülük- Turancılık- Tengricilik veya Türk-İslamcılık gibi tamamen Türklerin köleleştirilmesi olan bir siyaset izlemek, sadece yok etme amaçlı TÜRK DÜŞMANLIĞIDIR.

Türkçülük de İslamcılık da Türk ve Müslüman soylu olmayanlar tarafından, Türkiye Cumhuriyetini dini-etnik bağlamda bölerek düşmanlık yaratarak aşama aşama yıkıma götürmek için yapılmış sinsi projelerin temeli olmuştur.

Buna en güzel örnek, Gregoryen Süryani Hıristiyan Ermeni İslamcı  din adamımız Fetullah  Gülen'in Ermeni İslamci bas yazarı Elif Şafak'ın bir yazısını okuyalım ve Türk düşmanlığını görelim;

"""Eski bir yazı ama olsun belki ilk kez okuyorsunuzdur. 
Ülkesine söven kadın: Elif Şafak!

Fethullah Gülen’in manevi oğlu Eyüp Can ile evlidir.Eyüp Can, tüm Fetullahçılar gibi Amerika’da okudu ve ardından Türkiye’ye geldi,Zaman Gazetesinde ve Referans Gazetesinde calışmaya basladı. Eyüp Can 2005 senesinde Berlin’de Elif Şafak ile evlendi.

Elif Şafak 1971’de Fransa’da doğmuştur.
Ermeni bir annenin çocuğu olan Elif Şafak’ın Ermeni vakıflarından para aldığına dair çok fazla iddialar vardır.

Elif Şafak, 2005-2009 arası tam dört yıl Zaman Gazetesinin başyazarlığını yaptı.
Zaman Gazetesinin Başyazarlığını yaptığı 2006 senesinde, Elif Şafak “Baba ve Piç” isimli bir kitap yazdı. Bu kitapta Türk Milletine ve Osmanlı Tarihine ağzına geleni sayan Elif Şafak mahkemelik oldu.

Şimdi bu kitaptaki küfürlerden birkaç tane alıntıya bakalım:
1. ...Bütün akrabalarını 1915’te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum (Sayfa 63)
2. … Sen kalk gel Ortaasya’dan, dal dosdoğru Anadolu’nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeniye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler. Mal mülklerinden oldular! (Sayfa 65)
3. … Sıradan Türklerle ne konuşacaksın eğitim görmüşleri bile ya Milliyetçi ya cahil (Sayfa 130)

4. … Ayaşta sağ kalan olmamış Çankırı’ya götürülenler de peyderpey öldürülmüşler… Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler. Bazıları açlıktan ölmüş bazıları da öldürülmüş (Sayfa 170-171)
5. … Türkler de 1915’te bunları Ermenilere yapanlar (Sayfa 172)
6. … 1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden… bunlar sana bir şey hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı hiç? (185-186)
7. … Toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden. (Sayfa 192)
8. … Erkek bırakmıyorlar ortada. Silah arama bahanesiyle Ermenilerin evlerine girip sonra da yağmalıyorlar”

Bu kitabın dava mevzusu olması Avrupa Parlementosunda konuşuldu ve DÖNEMİ̇N DIŞİŞLERİ BAKANI ABDULLAH GÜL,Avrupa’dan gelen talimat üzere Elif Şafak'ı mahkemeden kurtardı.

2007’de Abdullah Gül,Cumhurbaşkanı olduktan sonra Çankaya'daki bir yemeğe Elif Şafak da davetli olarak gitti.

Elif Şafak mahkemelik olduğu bu davalardan dolayı beraat edince,TAYYİP ERDOĞAN kendisine tebrik telefonu açmıştır.

Ermenistan'a arşivleri açalım dedik. Yanaşmadılar.
Bu asil millete Piç, Kasap, İstilacı ve Cahil diyen bu kadının kitaplarını almayınız.
Yazdıklarına itibar etmeyiniz.

(alıntı)
SADECE VE SADECE ANLAMAYA ÇALIŞINIZ.... 
KİM KİMDİR, KİMLER KİMLERE HİZMET YARIŞINDA...
UYUMAYIN UYANIN ARTIK!!!

Takdir aklı, fikri, yeterli bilgi ve deneyim sahibi olanlarındır.

Alaeddin Yavuz

10 Aralık 2011 Cumartesi

DUNYA BILIMLER AKADEMISINDE TURKIYE YOKMUS


DÜNYA BİLİMLER AKADEMİSİNDE TÜRKİYE YOKMUŞ

İnternet’te gördüğüm bu haber beni gene durduk yerde üzüntüye sevk etti.
Biz;
'Ben,manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim maveni mirasım bilim ve akıldır...Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların,kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.Böyle bir dünyada,asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek,aklın ve bilimin gelişimini inkar etmek olur...Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler,bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse,manevi mirasçılarım olurlar.
Diyen bir Atatürk’ün kurduğu ülke olarak bu halde nasıl oluruz?

Hadi gel de üzülme!

Atatürk’ün kurduğu devlet anlayışı onun ölümünün ardından yıkılmıştır. 12. Mayıs 1939 İngiltere-Türkiye Kredi Anlaşmasını ABD, Fransa, Almanya ve İtalya ile yapılan anlaşmalar takip etmiştir.
1945’de imam hatip liseleri açılmış ve ABD’nin “Komünizm’e karşı duvar örme” çabası uğruna, 1925’lerin Kürt isyancılığını ateşleyen Said-i Kürdi (Nursi) Deliüzzaman tekrar piyasaya sürülmüş 14. Mayıs 1950’de düşünceleri iktidar edilmiş, 1958’lerde ordu ona biat etmiş ve Said “Mirac’a çıktım” demiştir.

1952’de bu adamın üstünden yazılan saçmalıklar “Hilafet emriymişçesine” Müslüman ülkelerde emperyalist devletlerce dağıtılmış ve etkisinden dolayı 1952’de Said-i Deliüzzaman’a Vatikan’dan ödül verilmiştir.

Said, koyu Kürtçü olup
Kürt kıyafetleriyle gezerdi!
Said, Yezit Kürt tanrısı Tavus’un yani şeytanın bedeninde reenkarne olduğu “Tavus/Şeytan/Yaşayan Şeytan Yezid” olabilmek için “yazı yazmayı” inatla öğrenmemiştir. Beş yıl üç ay süren Bitlis, Siirt’ten Erzurum’a kadar uzanan eğitim faaliyetleri süresince inatla “yazı yazmayı” ret etmiştir. Bu sure zarfında devam ettiği öğrenim süresi bir buçuk ayı geçmemiştir. En uzun süresi altı ay olup Erzurum’da kalmıştır. Molla Camii adlı “HECELEME KİTABINI” asla bitirememiştir. Çünkü Yezitlikte “okuryazarlık” yasaktır. Askerde ben öğretmenlik yapmıştım, Mardin İdil ilçesinden öğrencilerime zorla, sopayla okuryazarlık öğretmiştim. 600 öğrenci içnde birinci olmuşlardı ama iki ay içinde okuryazarlığı unutmuşlardı. Çünkü onlar da Said gibi Yezitlerdi.

Bu yüzden de be zatın, Said-I Deliüzzaman’ın soyadı “OKUR” dur. Ona deli diyen de Erzurum dönüşünden sonra, belge almak için gittiği  Siirt’li Hocası Fethullah efendidir. Sonra II.Abdülhamit.
Bu gün onu 300 kadar televizyon kanalında, basında, sinemalarda yapılan filimlerde (Hür Adam) ve okullarda “Din Uleması/ Bilim Adamı” olarak tanıtmaktadırlar.

85 yıllık ömrü boyunca “1+1=2” yazamamış, hesap kitap bilmediğinden, beş kuruş para harcayamamış bir adamdan”Din Uleması” yapacaksın, buna, bu devletin Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanlar kurulu ve hükümetin ve muhalefetin milletvekilleri yetmedi Üniversiteleri idare eden Y.Ö.K. Yüksek Öğretim Kurumu, profesörler, doçentler, doktorlar, gazeteciler, öğretmenler, bürokratlar, işadamlarından sokakta kağıt toplayan fakirine kadar bir millet inanacak, inandırılacak, bu adamın saçmalıklarını öne süren bir hükümet halkın %50 oyunu alacak.
Deliüzzaman'ın "Hocam" dediği
Mısır'lı Mason Efgani

Oysa, “Bilim Adamı/Ulema” kelimesinin ne olduğu, doğru olarak ana okuluna gitmeyen beş- altı yaşında bir çocuğa anlatılsa ve Said-i Kürdi Deliüzzaman’ın ulema olup olmadığı sorulsa vereceği cevap doğrudan “hayır” dır.

Ama gelin görün ki, “74” milyonluk bir ülkenin, “50”  milyonluk seçmeninin “25” milyonu bu zihniyete oy veriyorsa, TÜBA-Türkiye Bilim Adamları toptan istifa ediyorsa ve TÜBİTAK gibi bilim kurullarına doldurulan sözde bilimadamları bu adamın “ulema” olduğunu savunanlardan oluşuyorsa bunlar da yetmiyor, bu adamın fikirlerini savunan bir ilk okul mezunu zat Fethullah Gülen Amerika’dan bütün 1.5.000.000 (bir buçuk milyarlık) Müslüman dünyasına “Din Uleması” olarak kabul ettiriliyorsa, kim bir Müslümanın “Bilimden anladığını” savunur da Dünya Bilimler Akademisine kabul eder?

Ederse zaten bilimin temeli olan “okuryazarlık” ilkesine ihanet etmiş olmaz mı?
Diyorlar ki Türkiye’den adam çıkmaz!

Tespit doğrudur, çıkmaz!


Ulemaları, bilginleri “cahillerden ibaret” bir toplum; Aancak, poedofili, kulamparalık, eşcinsellik, çocuklarla evlenen sakallı, sarıklı, cübbeli yedi bin yıl öncesinin “putperest Arap” modasını takip eden, ne dediğini anlamadıkları dua ve sözleri cennete gitmek için tekrarlayan, emperyalizme “köle” edilmiş sapık, bir buçuk milyarlık bir güruh olarak kalacaktır.

Nüfus değişebilir ama “kafalar” aynı kalır.
Eller gider Mars’a biz hala gidemedik Kars’a!
Ey millet uyan artık uyan da bas şu Marş’a!

Keykubat/adilyargıç/Alaeddin Yavuz


20 Ağustos 2010 Cuma

ARİSTOKRAT KÖLELERİN İHANETLERİ ve ATATÜRK

BİTLİS MAKASININ İHANET BIÇAKLARI VE ATATÜRK;

"Bitlis Makası" kavramı bana ait bir tanımlamadır.29 Ekim 1923'den itibaren Atatürk'ün devrimlerini uygulamasına engel olmak için İngiltere ve diğer sömürgeci devletlerle işbirliği içinde olan Bitlis'li Said-i Kürdi'nin "İslami Kürdistancı" Nurculuk akımının çıkarttığı Kürt isyanları,makasın "İslami Kürtçülük" veya "Sağ" bıçağını,aslen Bitlis'li sonradan Malatyalı olan Haçik (Küçük Haç,Haççık.KynkDr.Rıza Nur'un anıları.) namlı İsmet paşa'nın "Dersim,Kars,Ağrı isyanları" ile oluşturduğu Sabetayist Yahudi Kürtler,Yahudiler,dönme Ermeniler ve Rumlar da bu makasın "Sol" bıçağını oluşturmaktadır.

Atatürk'ün ölümünden sonra 11 Kasım 1938 darbesi ile iktidar olan İngiliz-Amerikan mandacısı İsmet paşa cuntası döneminde isyanlar bıçak gibi kesilmişse sebebi İsmet paşanın işbirlikçiliğidir.

Bu tarihten önce de sonra da ABD-İngiliz koalisyonunun en büyük ortağı,işbirlikçisi İsmet İnönü'dür.

1937'de Atatürk'ün İsmet paşayı Büyükada'da zorunlu ikamete tabii tutmasının nedeni de onun bu işbirlikçiliğinin ortya çıkmasındandır.Bunun için önceki yazılarıma bakınız.

İsmet paşa,İslamcı Kürt yapılanmasını iktidarda tutmak için daima onları mağdur edecek her türlü senaryoyu kusursuzca uygulamış ve halkın dini duygularını sömüren ve aslında ayrılıkçı,teslimiyetçi,mandacı ve Türk düşmanı olan bu yapılanma halkımıza ABD-İngiliz yanlısı bu yapılanmayı "Batının özgürlük getiren işbirlikçileri" olarak göstermeyi başarmış ve bunu halen sürdürmektedir.

Aşağıdaki videolar bunları size yeterince anlatabilecektir.

İRTİCA İLE MÜCADELE Mİ EDİLDİ YOKSA,1945'DEN BERİ MAĞDUR GÖSTERİLEREK İKTİDARDA MI MKALMASI SAĞLANDI?

Bu devleti,12 Mayıs 1939 İngiltere-Amerika-Fransa,Almanya Kredi Antlaşmaları ile İngiliz Mandası haline getiren İsmet İnönü'ye,İngiliz başbakanı Winston Churchill;

-"Mustafa da öldü,hadi şu Kürdistanı kuralım " dediğinde İsmet paşa;

-"Kürtler kurulacak bi,r devleti yönetecek olgunlukta değildir.80 yıl daha Türklerin arasında ehlileştirilmeleri gerekir" demiştir.

İşte bu ehlileştirilme sürecinde,Türk yurdu önce 1948 Askerlik yasasıyla,sonra Devlet Memurlarının görev bölgelerinin düzenlenmesi gibi kanunlarla Türk bölgelerine doldurulan Kürt devlet adamlarının destekleri ve Türklere devlet baskısı uygulamaları sayesinde işgal edilmiştir.

Türk yurdunu Haçlı Dünyasına hediye etmeyi haliyle "solcu veya demokratik anlayışa " sahip bir siyasi akımla halka kabul ettirmeleri olanaksızdı.


Bunun için din ve terör kullanılmalıydı.
Öyle de yapıldı.
Aynı yapılanmanın halka kabul ettirdiği sanatçılar,gazeteciler ve her türlü halka mal edilmiş işbirlikçi kişi ve kurumlar da bu işe alet edildiler.


Bu gün de "açılım senaryoları" ile halka,"Bölünelim ve akan kan dursun" mesajı verilerek, televizyon kanallarından her gün halka toplu hipnoz yapılmıyor mu?

İşte,İngiliz işbirlikçisi Said-i Kürdi'nin ardılı Pensilvanya'dan yıkıcı,teslimiyetçi,Türkiye Cumhuriyetinin tasfiye hareketini CIA-FBI desteği ile yürüten Fethullah Gülen hareketi,12 Eylül cuntası,ardılı cunta mirasçıları,Kürt,dönme Ermeni,Rum,Yahudi Kürtlerin oluşturduğu dönme devşirme siyasetçilerin elinde bulunan işbirlikçi devlet eliyle böyle şişirildi,pompalandı.

Peki neden kavga ediyorlar?
Aslında kavga falan ettikleri yok.Devletin tasfiyesini halka kabul ettirecek İslam maskeli Kürt-Rum,Ermeni yapılanmasını sadece "mağdur göstererek,tasfiye hareketinin daha az kanlı ve kusursuz" olarak gerçekleşmesine hizmet etmektedirler.

Çünkü o "80-seksen yıl" artık dolmuştur.Teslimiyetin olabilmesi için tasfiyenin gerçekleşmesi lazımdır.

Adilyargıç,Keykubat.blogspot ve Keykubat.blogcu.com bloglarımla Türk Milletine bu gerçekleri üç yıldır anlatmaya çalışıyorum.

ARİSTOKRAT KÖLELER

Türkiye Cumhuriyeti,Osmanlı devlet idaresine padişaha "kul=köle"askerler şeklinde doldurulan, sonra da devlet idaresini ele geçiren,asırlardır soydaşları olan batılılara planları önceden satılmış savaşlarda Türk Milletinin soykırımını gerçekleştiren devşirmeler ve dönmelerin ardılları olan bir "Köleler Aristokrasisi" tarafından oligarşi düzeni içinde yönetilmektedir.

Hani televizyon dizilerinde "biz filanca soydan,filanca kökten geliyoruz,kökenimiz bilmem şu aileye dayanır" diyen ya da "boy değil soy önemlidir,soy " diyen başbakanımızın bahsettiği, kendisinin de dahil olduğu şu "soylu" (!) aileler var ya işte onları da kastediyorum.

12 Eylül öncesi gençliğimizde biz bu "soylu" (!) ailelere "YSMOÇ" derdik.YSMOÇ,"Yüksek Sosyeteye Mensup Orospu Çocukları" kelimlelerinin baş harflerinden oluşuyordu.

Saray oğlanlarının vaz geçemediği yer gene saraydır.
Atatürk sayesinde saraya adım atanları bir daha kovmak kolay olmamıştır.

Çocuk Ömer İnönü Atatürk'le Dolmabahçe'de.

Gürkan, Ahmet;İsmet Paşa'nın Beytülmali,Ayyıldız mat.A.Ş. Ankara/ 1970, 5. 22 İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde, oğlu Ömer İnönü nün gerek talebelik gerekse daha sonraki yıllarda koskoca Dolmabahçe Sarayını ikametgah olarak kullanıp, yattığı bir oda için bütün sarayın kaloriferlerini yaktırdığını ve ayrıca bu şefzadenin sarayda kadınlı kızlı gece alemleri düzenlediğini...
Bütün bu olanların dönemin Millet Meclisinde ciddi tartışmalara yol açtığını ve o gün mecliste bulunan baba İnönü nün kulaklığı takılı olduğu halde müzakereleri işitmemezlikten geldiğini...


Mandacı İsmet paşa yapar da Mandacı devşirme Tayyip geri mi kalır?
Bunlar işte hep aynıdır
.
Osmanlı sarayına,köle olarak girmiş bazı padişahların bile "Ulan karpuz götlü vezir!!! " (İnanmayan Murat Bardakçı'ya müracaat etsin) diye çağırdığı,Sultanahmet meydanında kurulan Avratpazarından satın alınmış saray ibneleri ve fahişeleri olan bu işbirlikçi köleler saltanat da kalktıktan sonra Cumhuriyetin ilanı ile bir günde "özgür vatandaş" oldular şimdi "Soylu" luk (!) taslar hale gelmişlerdir.

Bu soyluların sözde yönettiği, milletimizin her türlü zenginliklerine dış güçlerin yenildiğimiz her savaşta "Hıristiyan halkın haklarının devlet güvencesine alınması gibi şartlara attırılan imzalar sayesinde" asırlardır kesilmeyen yardımları ile el koymuşlardır.

Türk milletini de takiyyeci Müslümanlıkları arkasına sığınarak dini telkinlerle yaptıkları kültürel baskılar sayesinde "gezgin Yörük veya fakir amele,çiftçi köylüsü" konumunda da asırlardır uyutmayı başarmış bu işbirlikçi kölelere en yakışan,en usturumlu,onları en iyi tanımlayan ifade YSMOÇ dışında "Köleler Aristokrasisidir."

İsteyen istediği ifadeyle bunları tanımlayabilir.

Devletin eğitim,kültür düzenini sömürgeci devletlerin isteklerine göre düzenledikleri için,aslında Türk Milletinin tasfiyesine,Ortadoğu bölgesi halklarının köleleştirilmesine yarayan,kültür zemini İngiliz-Amerikan istihbarat bürolarının masalarında hazırlanmış yeni köktendinci Vehhabilik, Nurculuk, Fethulahçılık, Ilımlı (Light) İslamcılık ve milliyetçilik akımları içinde Türk ve Ortadoğu halklarını kıvrandırmakta, uyutmaktadırlar.

Türk milleti ve Ortadoğu halkları bu işbirlikçi,teslimiyetçi "Köleler Aristokrasisini" yıkmadıkça tarihten silinmeleri ve köleleşmelerinin doğal olduğunu kabul etmelerini,hazm etmelerini sağlayan askeri ve kültürel işgallerin kökleşmesi an meselesidir.

İddialarımın ispatını kendileri yaptıkları kavgalarla vermiş,buyurunuz.

Köktendincilik "Aristokrat Kölelerce" böyle şişirildi;



Günümüzün "KALPAKLI ATATÜRKÇÜSÜ" Yalçın KÜÇÜK (=Ermenice Bogos,Yunanca Paulous İngilizce Pavlus demektir.Hıristiyanlığı Anadolu'da yayan Aziz Pavlus'a(Küçük'e) atfen dönme Ermeni ve Rumların kullandığı bir soy adıdır.)

Bitlis Makasının "İsmet paşa bıçağını " oluşturan Alevi maskeli Sabetayist,Yahudi Kürt ve dönme Rumlar yani kısaca "ARİSTOKRAT KÖLELER".


Bu video da ihanetin "İsmet Paşa Makasını oluşturan" Bitlis'li dönme Ermeni İsmet İnönü'nün Alevi maskeli dönme Ermeni,Sabetayist,Yahudi Kürt ve dönme Rumlar kanadının" ihanetlerini göstermektedir.


Aristokrat Köle,Yalçın KÜÇÜK "OPERASYONU APO'YA BİLDİRMEMİ DEVLET İSTEDİ"



Bu videolar,ihanetin ""Bitlis Makasının İngiliz düzenlemesi Kürt Vehhabiliği olan "Bitlis'li dönme Ermeni Said-i Nursi'nin "NURCU" bıçağını"" oluşturan kesimini göstermektedir.
Aristokrat Köle Recep Tayyip Erdoğan.


Ülkemizi bölecek olan "Bitlis Makasının" Nurcu=İlluminatici (Ermeni Kilisesinin kurucusu İlluminator Gregor'dan) " kanadına devam.

Bu video,ihanetin İngiliz düzenlemesi Kürt Vehhabiliği olan "Bitlis'li dönme Ermeni Said-i Nursi'nin "NURCU" kanadının ABD-AB bağlılığının kanıtıdır.
"Aristokrat Köle'ler İstiklal marşını da kafalarına göre söylerler.
Bu marş bile onlara batmaktadır.


Bu video,ihanetin İngiliz düzenlemesi Kürt Vehhabiliği olan "Bitlis'li dönme Ermeni Said-i Nursi'nin "NURCU" kanadının ABD-AB bağlılığının kanıtıdır.Gençlerimiz,devletine hain,sömürgeci güçlere hayran hale işte bu yapılanma ile getirildi.



BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK



BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK