SEÇİMİ BEKLEYEN TEHDİTLER VE İSYAN BEKLENTİSİ
Birkaç gün önce haberlerde hükümetin
Gürcistan ile vizelerin kaldırıldığını haber programlarında dinlediğimde kuşkulanmadım desem yalan olmaz. Neden derseniz, daha birkaç yıl önce ABD’nin Kafkasya’yı ele geçirme projesi kapsamında Gürcistan’ı Osetya’ya saldırtmış ve Rusya tepesine çökünce de Türkiye’den yardım istemişti. Ama o zamanın genelkurmayı bu işe ters bakınca başbakan tatile çıkmış ve cep telefonlarını kapatmıştı.
Amerika’da Türkiye’ye “Gürcistan’a yardıma gitmedik diye” kızmıştı. Ama malum ABD’de yardıma gitmeye cesaret edememişti. Sonraları Karadeniz’e savaş gemileri çıkarmaya kalkınca, Rusya tepki göstermiş ve ülkede “Montrö Antlaşmasının tartışılması” gündeme oturmuş, günlerce bu konuyu konuşmuştuk.
Bu antlaşma geçenlerde başbakanın “Kanal projesiyle” tekrar gündeme gelmişti.
Şimdi küresel sermaye desteğindeki AKP ille de Gürcistan üzerinden bir Kafkasya Sorunu çıkarma azminden vaz geçmiş değil.
Ergenekon dümeniyle “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini koruyabilecek askerlerin tümü içeriye tıkılmış diğerlerinin de ağızları mühürlenmiş olduğundan şimdi AKP projelerini gerçekleştirmek için uygun ortamı bulmuştur. Malum Yüksek yargıdan emeklilikler de bu günlerin AKP lehine “artı” olacak gelişmeleridir.
Bunların hesabını önceden yapan AKP seçim öncesi Gürcistan ile vizeleri kaldırdı. Gürcistan da komşu diğer ülkelerle vizeleri kaldırdı. “Bizden zarar gelmez mesajı” vermeye devam etmektedir.
Bunlar iyi şeyler ne yapalım vize var da ne oluyor sanki hangi Anadolu kentine gitseniz barlar, eğlence yerleri, sokaklar bu ülkelerden gelmiş fahişelerle dolu.
Ermenistan’da kimse kalmadı bütün kadınları, gençleri buralarda istihdam ediliyorlar. Türkiye’nin değil onların lehine bir gelişme bu.
Neyse AKP hazmettiriyor bunları da ettik artık.
Şimdi dönelim gene vize konusuna!
Rus-Gürcü savaşından önce Gürcistan Türk okullarının başındaki Türk müdürleri görevden alıp yerlerine Ermeni veya Hıristiyan-Gürcü müdürler atadı, camileri Kiliseye çevirdi. Bunları da yazdık. İnternet’te 2012’de Türkiye’yi işgal senaryoları ve savaşın “doğudan batıya sürmek” şeklinde olacağı, Kürtlerin, Yezidilerin, Süryani ve Nasturilerin birlikte isyan çıkaracaklarını, kuzeyden Gürcistan ve Ermenistan’In birlikte saldıracaklarını, batıdan da Yunanistan’ın saldıracağını ve devletin parçalanarak işgal edileceğine dair bir yığın video var.
Bunların altı üstü video demeyin bunlar öyle sıradan insanların hazırlayacağı videolar değil, asker kişilerce piyasaya sürülen videolar. Gazeteleri en azından İnternet’ten araştırırsanız, birkaç gün önce Gürcistan’da Türk vatandaşı olduğu için gördüğü muameleden şikâyet eden bir bayan vatandaşımızın haberi vardı. Bunların sayılarını arttırmak mümkündür.
Bu günkü Radikal Gazetesinin bir haberinde BDP’li Mahmut Alınak Öcalan ile yaptığı görüşme hakkında açıklama yapmış ve bu konudaki yumurtladıklarından ben hiç de umutlanmadım.
Haber şu başlıkla çıkmış;
“İç Savaş Çıkar, Darbe Olur, Erdoğan İmralı’ya Hapsedilir”
Gazete gene bu zatın ifadelerini ise şöyle vermiş;
“Öcalan’ın, İç savaş çıkmasından duyduğu endişeyi ve heyetlerle yapılan görüşmelerden duyduğu ümidi ifade ettiğini tekrar etmiş” ve ;
Ben bu görüşmelerden sonuç çıkmayacağını düşünüyorum. Bence bu görüşmeler bir mutabakat sağlanamadan sonuçlanacak. Böyle olunca seçimden sonra korkunç bir iç savaş başlayacak. Nerdeyse tüm il ve ilçelerde halk birbirine girecek ve evlere baskınlar düzenlenecek, devlet kurumları ve medya merkezleri bombalanacak, içeridekiler katledilecek, yollar kesilecek, alanlar birer ceset tarlası haline dönüşecek.
Böyle bir durumda “iç müdahale” olmasından endişe ediyorum. O zaman başbakan, Yassıada ya da İmralı’ya hapsedilebilir, farkında değil. Öcalan’ın talepleri yerine getirilmeyecek talepler değil bu nedenle hükmet en azından bir açıklama yapmalı” demiş.
Daha ne desin ortada devlet kalmamış ki, başbakan “Kel İle Dimne” adlı eski ama meşhur bir fabl kitabında geçen, hiç öküz görmemiş aslanı sesiyle korkutan “öküz Meştebe gibi bağırmaktan” başka bir şey yapmıyor. Bu terör ve tehdit ortamının tek sorumlusu kendisidir. Sorunu çözeceğim demiş, düğümlerden yumak yapıp bırakmıştır. Muhtemelen de istediğini gerçekleştirmiştir.
“Devleti yıkacağım” diyecek hali yoktu ya!
Elbette birileri verilen zararın, dökülen kanın, karıştırılan düğümlerin hesabını sormalıdır ama asıl konu başbakandan hesap sorulmasından çok, devletin Kürtlerle birlikte isyana katılacak 19.yy.’ın Ermenilerle işbirlikçiliğini yapan gayrimüslüm azınlıkların da katılımıyla ortaya çıkacak tehdittir.
Bu tehdide komşu devletlerin işgal senaryolarını da eklediğimizde çık işin içinden çıkabilirsen?
Türkiye’de yayılmış Kürtlerin tümünün hemen bu ayaklanmaya katılmayacağından adım gibi eminim, bunun bilincinde olarak, komşu devletlerde “milliyetçi ve köktendinci Hıristiyan ve Yezidi, Türk düşmanı” kültürüyle yetiştirilmiş 1915 kaçaklarının nesillerinin, vizelerin kaldırılmasıyla ülkeye doluşarak terör örgütünün yandaşlarına katılmalarını kesin ummaktayım.
Genelkurmay, her ağzını açtığında “
darbeci” ilan edildiğinden artık susmayı tercih etmiştir. Umarım öyledir. Yoksa Şemdinli olayında başbakanın Yaşar Büyükanıt paşa ile ilgili konuşma kasetlerinde geçtiği gibi AKP,
“her türlü teklife açık paşalar” getirdiyse tepeye asıl o zaman görün curcunayı.
En büyük korkum da budur zaten. Umarım gerçek çıkmaz ama endişelerim sürmektedir.
Bugün Gürcistan Tiflis ve Batum’da yarım milyona yakın 1915 kaçağı Yezidi ve Süryani var. Tayyip bey de Batumluydu değil mi?
Zamanın Gürcü kralı Batum’a Süryanileri yerleştirmiş, Gürcü kaynakları böyle diyor, Said-i Nursi’nin Vatikan Kökenleri başlıklı yazımda bunun belgesini koymuştum.
Ermenistan, 1992’de işgal edilen Karabağ’a Erivan ve civarındaki yerlerdeki bu Yezidileri yerleştirdi. Burada 100.000’den fazla Yezidi Kürt yaşamaktadır. Bunlara “Hadi gidin devlet kurun, biz de arkanızdayız” deme vakti şimdi değilse ne zamandır?
Türkiye Cumhuriyeti başbakanının ve bütün hükümetinin de kendilerinden oluştuğunu hepsi biliyor da, bizimkiler anlamamakta ısrar ediyor sadece!
Hep deriz ya;
Allah sonumuzu hayır etsin!
Ama, artık Allah ta bu işleri pek kurcalamıyor, bu işler Amerika- İngiliz koalisyonundan oluşan, mason küresel sermayenin ellerinde hem de birkaç yüzyıldır böyle!
Kafkasya’da hâkimiyet kurmak isteyen küresel güçler, Kürt terörü, iç isyanlarla tehdit ederek, Rusya ile savaşa neden olabilecek bir maceraya ülkemizi sokmak istemektedirler.
Hem de sonucunda “bölünüp küçüleceğimiz, yoksullaşacağımız, komşularımızı darıltacağımız” bir proje için çocuklarımız yok yere kıyılacaktır.
AKP seçim sonrası, Kafkas işgaline bir şekilde teşvik edilecektir. Bu defa tatile çıkmak ta yok!
O zamanlar yani 14 Ağustos 2008’de “Büyük Gürcüler Söyleşiyor” başlığı ile olayı hicveden bir şiirle durumu açıklamıştım.
Merak eden baksın!
Saygılar!
Takdir milletindir!