Ülkemizin yıllardır her türlü sıkıntı,anarşi,cunta idareleri ve dış kaynaklı,içeriden işbirlikçili ayrılıkçı terör olaylarının verdiği bunalımdan kurtulmak için seçtiği hükümetimiz halkımıza bekleneni verememiştir. Sayılan sorunlarımızı çözmek için halkımızın %47 oyu ile ikinci kez seçilmesinin arkasından hükümet cümbür cemaat saçmalama moduna girmiştir.
Madrid’te “Dinler arası Diyalog” toplantısında batılı ağabeylerinin “Hani İstanbul’a halife getirecektik,hani birkaç yılda şeriat ilan edecektin? Ne oldu? Bir şeyler yap yoksa yerine başkasını bulalım” demelerinden sonra mı yoksa iddia ettikleri gibi MHP’nin tezgahı dedikleri bir tahrik karşısında Başbakanımızın sarf ettiği “Türban siyasi simge olsa ne olur” meydan okuyuşu ile bu günlere geldik.
Hükümet,devletin sorunlarını çözmeyi bir yana bırakıp “rejim değiştirme” işine sarılmıştır.Sonrada ardından gelsin davalar,mahkemeler.
Aşağıda basından alıntı yaptığım son Yargıtay BAŞKANLAR Kurulunun açıklaması da Hükümetin,Yargı ve Askeri mercileri ile ilişkilerinin ne hale geldiğini göstermektedir.Yaptıkları devlet idaresinden başka her şeye benzemektedir.
Bunlara ek olarak muhalefet yaratan grupları da sorgusuz sualsiz 11.aydır ABD-AB güçlerinin izinleriyle cezaevlerinde tutmaktadırlar.
Teröristlerin avukatlığından,insan hakları silahşörlüğünden insanımıza gına getiren AB’li İnsan Hakları parlamenterlerini bu olayda bakan kapısı,savcı kapısı tekmelerken,polis müdürlerine tükürürken göremedik.
Demek ki Başbakanımız o çıkışı MHP tahriki ile yapmadı.Durum ortada.Şimdi son Yargıtay açıklamasına bakalım ve içimizi karartalım;
Yargıtay Başkanlar Kurulu, 8 ay sonra hükümeti hedef alan sert bir bildiri daha yayınladı.
İşte o 5 kritik mesaj:
1- Yargı bağımsızlığı hazmedilemiyor, Yargı mensupları hedef gösteriliyor.
2- Kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı, ile toplum arasında husumet yaratılmaya çalışılıyor
3- Türbanla ilgili düzenleme eleştirilere ve toplumsal mutabakat oluşmamasına rağmen engellenemeyen bir hızla yasalaştı.
4- Hazırlanan Anayasa taslağı bir siyasi görüşün direktif AB kriterlerini bile karşılamıyor.
5- Yargı ve mensupları yabancılara şikayet ediliyor. Hazırlanan düzenlemeler bizden önce onlara gösteriliyor. Bu hiçbir devlet ciddiyeti ile bağdaştırılamaz.
Yani bir hükümetimiz var,%47 oyla seçilmiş ama devletin bazı kurumları onu dinlemiyor diye bu kurumları güçlü ABD ve AB ‘li ağabeylerine şikayet ediyor.Kimmiş bu kurumlar?Biri Atatürk’ün ABD-AB hayranı zamanının siyaset ve devlet adamlarına güvenemediği için devleti emanet ettiği “Ordumuz”.Diğeri de Yargının en üst mercileri.Yani devleti iç ve dış her türlü işbirlikçiye karşı koruyacak,sadece %47 değil %100 de oyla seçilse,devletin çıkarını gözetmeyen devlet adamlarını ve kurumlarını da yargılamakla görevlendirilmiş “En üst Yargı” kurumumuz.Asıl dokunulmaz, bağımsız,ve işine saygı duyulması olması gereken merciler.
Sayın Yargıtay Savcılarım ve Mahkeme Başkanlarım,hükümeti korkutmuşsunuz.Ayıp etmişsiniz. ABD-AB’li abileri size nannee yapar sonra ha!
Yani hükümet “dikensiz gül bahçesi “ istiyor.Devletin sorunlarını çözmüşler de rejimi kusur kalmış şimdi de ona taktılar.Neymiş “İslamı yaşama hakları varmış.Herkes islam değil ki bu ülkede canım.Herkes istediğini yaşasın.İbadete,hatta din adına uydurduğunuz o saçma sapan kıyafetlerinize, evlerde yaptığınız yasal olmayan “Nur toplantılarınıza”,devlet haricinde Kurban derisi toplamalarınıza ve her tarafa açtırdığınız apartman kiliseleri ve ,Osmanlı kalıntısı tekkeleriniz için bile size kapatma davası açıldı mı?
Demek ki bu kadar kapatma gerekçesi varken bunlar için bile dava açılmadıysa veya Başbakan’ın yüksek gazlı çıkışından sonra açılması bile bu batılı abilerin etkisini göstermektedir.
Başbakanımızın çocuklarını zengin etmesini askerlikten kaçırmak için ABD’ye kaçırmasını anladık da “Damat düşkünlüğü” de tüy dikti.
İşte gündemdeki damat operasyonunun detayları;
Deniz Baykal, gıyabında Başbakan Erdoğan’a şu soruları yöneltti:
Sürecin başında 10’a yakın ciddi firma teklif geliştirmiştir. Ama ‘ön yeterlilik’ süresi uzatıldığı halde sadece üç firma ön yeterlilik almış, iki firmanın da çekilmesiyle ihaleye tek firma girmiştir.
İhale sürecinde konuştuğunuz işadamlarına, ‘Siz bu işten vazgeçin’ dediniz mi?
Ön yeterlilik 19 Kasım’da sona erdi. Bundan 5 gün önce 14 Kasım’da Prag’a hareket etmeden önce Başbakan olarak VIP Salonu’nda 22.55’te bu konuda talipli olduğu bilinen, iddialı bir işadamıyla görüşme yaptınız mı?
Telekom’un 3. nesil cep telefonu ihalesi Turkcell tek firma olduğu için iptal edildi.
TOKİ İstanbul’daki arazi ihalesine de tek firma girdi, niye böyle bir şey olmadı?
İhale Başbakan’ın damadının çalıştığı Çalık Grubu’na verildikten sonra, bu grup ödemeyi yapmak için yabancı bir mali grupla temas kurmuş mudur; yerli özel bankalardan kredi başvurusu yapmış mıdır?
Bu bankalardan 750 milyon dolar kredi almış bir başka yerli firma var mı?
MHP Giresun Milletvekili Murat Özkan: Vakıflar Bankası ve Halk Bankası kredi verirken ciddi bir inceleme yapmış mıdır? Tek seferde 125 milyon dolardan fazla kredi vermeyen bu bankalar, ekstra teminat istemeden 370’er milyon doları tek kalemde nasıl vermiştir? Berat Albayrak’ın CEO’su olduğu kuruluş, Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunun sahip olmuştur. Albayrak’ın Başbakan Erdoğan’ın damadı olması, Başbakan’ın ihale sürecinde etkin rol oynadığına dair kuşkuları artırmıştır.
DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik: Hazine’den aldığı milyarlarca YTL tutarındaki yardımı parti propagandası yapsın diye Kanaltürk’e aktaran CHP’nin tutumu da farklı değil. CHP’nin Başbakan hakkında verdiği gensoru önergesi gerekçesinde belirtilen konuların tamamının doğru olduğu inancındayız.
POAŞ ihalesi ile ilgili sözleri üzerine Bağımsız Rize Milletvekili Yılmaz, oturumu yöneten Meclis Başkanı Köksal Toptan’dan söz istedi. Yılmaz’ın heyecan yaratan konuşması şöyle: “İddialar var. Başbakan filanca kişiye demiş ki ‘sen buna katılma’... Benim de kulağıma geldi. Kim olduğunu da biliyorum ama bunlar doğru mudur? İddialar diyorum. Bunları Meclisin ortaya çıkarması lazım. Size bilmediğiniz bir olay söyleyeceğim; iki kamu bankası var. Bunlardan birinin yönetim kurulunun iki üyesi aylarca muhalefet ediyor bu karara imza atmamak için, genel kurulda ikisi birden tasfiye ediliyor. Yeni yönetim kurulu üyeleri bu kredinin altına imza atıyor.
Bu olayın altından daha çok şeyler çıkabilir. Ama bu olayı denetlemenin yolu şu aşamada gensoru değildir. Doğru olan bir soruşturma önergesiydi.Geçmişte bu konulardan çok zarar görmüş bir insan olarak söylüyorum. Dokunulmazlık zırhınız var. Hele zırhınız bir çıksın bakalım, o zaman neler gelecek. Acaba o zaman sizler benim gibi bu kürsüye gelip kendinizi savunabilecek misiniz?” Yılmaz’a Baykal, alkışlarıyla destek verdi.
Peki Hükümet ne diyor?İşte;
İhale şeffaf gerçekleşti
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, gensoru önergesi üzerinde hükümet adına özetle şöyle konuştu: “atv-Sabah yönetiminin satış süreci TMSF tarafından yürütüldü ve tamamlandı. Bu süreçte söz konusu ekonomik bütünlüğün en iyi değerden satılmasına da öncelik verilmiştir. İhale şeffaf ve kurallara uygun şekilde düzenlenmiştir. Kamu bankaları, özel bankalar gibi özerk ve yetkin bir çerçeve içinde banka kârlılığını ve bankaların sermaye yeterliliğini dikkate alan bir düzenleme içinde faaliyette bulunuyor.
Adı “Adalet” olan bir iktidar partisi milletvekilleri gerçekten bu ayıba ortak değilseler neden bir soruşturma komisyonu oluşturmuyorlar da CHP’nin etkisisz olacağını bildiği içinsadece “Gensoru” ile gündeme getirdiği bu olayı savunuyorlar.
Ben vatandaş olarak bu savunmaya inanmadım.Deniz Feneri yolsuzluğunun Almanya ayağında dönen “Kara Para” işinden dolayı da Başbakanımızın ifadesini almak için Alman hükümeti de girişim başlatıyormuş.
Kur’an “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” der.Garip güçsüz biri susarsa ayıp kaçmaz ama “Milletin vekilleri”,hem de “Allah adı ve Dinini” öne sürerek oy alıp iktidar olanlar susarsa ne denir?
Ha anladım.Temmuz daha yeni geçti.200-300 milyon YTL'lik seçim masrafları daha çıkmadı diyorsunuz.Biraz da kâra geçersiniz.Belki bir şeyler düşünürsünüz değil mi?
Siz de haklısınız değil mi ,onca para koy vatan millet de ortada kal!İş mi yani?
Ortada bu kadar ayıp günah uluorta dönerken bunlara sessiz kalmayı ve savunmayı sürdüren AKP milletvekillerinin “Adalet” anlayışını da anlamış oluyoruz.Ön teker nereden giderse arka teker de oradan gider hesabı.
Kıyamette insanların helak olmaktan kurtulmak için İsa Peygambere (Allah’ın Kuzusuna)“kurtulmalık” olarak sunulacak olan 144.000 oğlandan bir farkları yok.İncil’in yazdığına göre İsa nereye onlar da oraya giderler,kimsenin söyleyemediği şarkıları söylerlermiş.(Bu arada da İncil İsa’sının aslı da foyası da ortaya çıkmış oldu ya!)
Aynı AKP milletvekilleri gibi değil mi?
İşte o İncil ayeti;
Yuhanna Vahiy-Kuzu ve Kurtulanlar 1-5; Sonra Sion Dağında Kuzuyu (Allah-İsa) ve onunla birlikte 144.000 kişinin durduğunu gördüm.Alınlarında Kuzunun ve Babasının adı var.Ardından çağlayan suların ve güçlü gök gürlemesinin sesini andıran bir ses duydum gökten.Duyduğum ses harp çalan çalgıcıların çalgı sesini andırıyordu.Tahtın dört yaratığın ve ihtiyarların önünde yeni bir ezgi söylüyorlardı.
Yeryüzünden kurtulmalık karşılığında sağlanan 144.000 kişiden başka hiç kimse bu ezgiyi öğrenemiyordu.
“Bunlar kadınlarla ilişki sonucu lekelenmeyenlerdirÇünkü kız oğlan kızdırlar” Kuzu her nereye giderse Onun ardı sıra gidenlerdir.İnsanlık içinden Tanrıya ve Kuzuya kurtulmalık karşılığında sağlanan ilk üründürler.
Ağızlarında hiçbir yalan bulunmadı.Suçsuzdurlar.
21.5.2008