Kemal Kılıçdaroğlu'nun ikincisini düzenlediği Emekli Emniyet Mensuplarının Sorunları paneline katılımım ve meslektaşlarımın sınırlı sayıda katılımları istenilmiştir.
Ana Muhalefet tarafından daha önce yapıldığını hatırlamadığım bu panel ile bizlerin sorunları, çözümler hakkında görüşleri, beklentileri dinlenecektir, anlaşılan budur.
Toplantıyı düzenleyen ana muhalefet partisi sıfatıyla, sorunlarımızı kayıt edip, TBMM, basın yoluyla dile getireceği, ileride iktidar olursa çözme vaadinden başka bu toplantının bir anlamı olacağını düşünmüyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, henüz cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçim tarihi bile kesinleşmiş değildir.
Polis emeklilerini bir araya getirme, muhalefet ile görüştürüp yakınlık yaratmak, ve ümitsizliğe kapılanlara ümit, vermek, güvenilebilecek bir muhalefet olduğunu göstermektir.
Benzer toplantıların başka meslek grupları ile yapılacağı olasılığına bakarsak, muhalefetin ilk kez iktidara ciddi olarak asıldığına da halkın inanması amaçlanmaktadır. Çünkü 20 milyona yakın oy kullanmayan ve kararsız seçmen vardır.
Toplantı davetini yapan devrem Şeref beyin demesine göre Haliç Kongre Merkezinde 300 emekli polis davet edilmiş.
Her masaya bir CHP millet vekili gelip sorunlarımızı dinleyip not alacakmış.
Muhalefet yoluyla hükümetin gaz alması mı, CHP iktidar olunca bizi refaha kavuşturacak hayaliyle ikisi birlikte seçimlere ilgiyi arttırma çabası mı, başka ne desem bilmiyorum.
Recep Tayyip Erdoğan'ın bu toplantılara kızıp;
"- Bay Kemal, sen kim oluyorsun ki, bu devlet, ŞAHSIMIN devletidir, çalışanın da emeklinin de sıkıntısı varsa ben çözerim. Senin bir vaadine ben 10 veririm be, sen de kim oluyorsun" gibi çıkış yapsa, biraz da seçim icabı zam verse bu iş yatar mı ayrı bir şey.
Olmaz olmaz demeyin, peynir ekmek yemeyin, tabi haliniz varsa başka şeyler de yeyin.
İşte bu toplantı da artık peynirin, etin kilosunun 70₺ Teyyo olması, sollaması, fırıncıların da ekmeği 2,5₺ Teyyo'ya çıkarmak istemesi gibi sürekli çalışan, emekli aylıklarının değer kayıplarına dayalı gelişmeler yüzünden düzenleniyor zaten.
Ülkemizin genel siyasal, ekonomik, kültürel, bölünmüş halkın güveninin kazanılarak devlete güvenlerinin sağlanması, her kesimin geleceklerine güven duyma sorunları çözülmeden, meslek gruplarının, dini-etnik farklılıkların tek tek sorunlarının çözülmesi imkansızdır.
Ama iktidar yürüyüşünde bu yol sürekli tercih edildiğinden olana göre davranmak düşüyor.
Polislerin sorunları, hemşirelerin sorunları, madencilerin sorunları ve tabiî ki sokak insanlarının, evsizlerin de sorunları var.
Her meslek grubunun kendine göre özel iş güvenliği ve iş riski farklıdır.
Bir madencinin korkulu rüyası göçük altında kalmak, kilometrelerce derinlerden sağ olarak gün yüzüne çıkmak, kazandığını yiyebilmek, polisin tek parça olarak eve dönebilmek ve bu şekilde emekli olabilmek, sağlıkçıların bulaşıcı bir hastalığa yakalanmadan eve gidebilmek, emekli olup ayrıcalıklı, rahat yaşam sürebilmektir.
Ama herkesin istediği ayrıcalığı geçelim temel geçim standardının en altında yaşatılan çalışanlar mutlu edilemedikleri gibi bir de çalışma şansı olmayan, bunu bulamayan, şerefiyle yaşama hakkı bulamadığı için şerefsizliğe mahkûm edilen bir çoğunluk var.
Ülkemizde ve dünyada çözülmesi asla istenilmeyen sefalete mahkûm edilmiş bir insanlık sorunu var.
Bu çözülmediği için de polis var, jandarma var, jop var, dayak var.
Hükümet, polisin en yüksek amiridir.
Pahalılık, işsizlik, kıtlık artınca, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikalar basın açıklaması, miting gibi toplu eylemlere başlarlar.
Hükümet polise "en ufak toplumsal, bireysel protesto eylemi hatta basın açıklaması istemiyorum" dediği anda, polisin güç kullanma görevi devreye girer.
Bu da dayak demektir.
Eylemci polisi suçlar ama kendini dövdüren hükümete oy verir.
Polis de memur olduğu için bunu halka söyleyemez. Polis hedef olur, halkın ilgisini çekmek isteyen yazılı, görsel basının, anarşi, terör örgütlerinin ve muhalefetin lincine uğratılır.
Mesleğe ilk başladığımdan bu güne BU LİNCİ DURDURMAK için konuştum, yazdım. Her polisi hedef alan habere, makaleye, bu tespiti yazdım.
Duyarlı insanlar sayesinde bu anlayış on yıllar boyunca yayıldı, oysa herkesin görüp bildiği gerçekti.
Polisin hükümetin günah keçisi olmaktan çıkarılmaması en büyük sorunudur. Toplumda hâlâ polise karşı büyük bir kin var, AKP döneminde bu daha da büyütüldü.
Siyasiler, polisin sorunlarını çözmek istiyorsalar;
1- Polis her şeyden önce iş riskine karşı kendini koruyan yasal korumaya sahip olmalı, aşağılanan değil, saygı gören, şerefli insan olarak sayılmalıdır. Bu da hükümetlerin namuslu, ahlaklı olmasına bağlıdır.
2- İnsanca yaşamını sürdürecek maaş, aile, sosyal yaşama zaman ayırabileceği çalışma saatlerine göre mesai yapmalı, yasalarda belirtilen sosyal hakları da asgari değil azami gelişmiş ülkeler düzeyinde gelir üzerinden verilmelidir.
Bu gün, 6-8 saat günlük çalışan, senelik 30-40 gün izin kullanan, yıllık 98 bin€ yaklaşık, 1milyon TL alan Alman, Avrupa polislerinden iki kat fazla ve ağır şartlarda hizmet veren polisimizin neyi eksiktir ki bu sefalete layık görülmektedir?
Üstelik adamlar terör örgütleri ile sıcak çatışma gibi olaylara tanık olamadan, bir terörist bile göremeden emekli oldukları halde muhteşem gelire sahip olabiliyorlar.
Bizim gazilerin protezlerine bile haciz geliyorsa, niye çalışıyoruz ki? Midesine esir edilmişiz, ötesi yok.
Polis emeklilerine ödenen maaş ile "emekleyebileceği" bir yaşam biçimi layık görülmüştür, "dik durabileceği" değil.
Tek maaşlı, çalışamayan emekli polislerin kira, gaz, elektrik, telefon faturalarını ödeyince, asgari pazar alışverişi için üç beş kuruşu kalıyorsa ne mutlu.
Çocuklarına iyi okul, torunlarına harçlık gibi lüksü yoktur. Artı sosyal nefretin verdiği sorunlar da cabası.
3- Polis ve diğer tüm vatandaşlar "sosyal devlet" ilkesine göre en az 10.000TL aylık gelire kavuşturulmalıdır.
4- Her vatandaşa sağlık, eşit eğitim, sosyal güvenceli iş, konut sağlanmalıdır.
Şerefiyle yaşama şansına her vatandaş kavuşturulmalı, vatandaş olma bilinci aşılanmalı ki devletine sadık millet olsun.
Şerefiyle yaşayacak bir iş bulamamışların düzenledikleri bir panel, yürüyüş, miting zaten olmaz. Güçleri yok ki zaten.
Ama bunlardan, hırsız, gaspçı, kumarhane erketesi, kiralık katil, anarşist, terörist, kaçakçı, köçekçi ve yer altı toplantıları yapan her tür suçlu çıkar.
Halkını şerefli yaşamaktan mahrum eden hükümetler anarşi toplumları yaratır.
Ülkemizde ve dünyada gidişat bu yöndedir. Polisin iş güvenliği ve riskini arttıran iktidarlar çalışana da emekliye de tüm meslek gruplarından farklı ayrıcalık vermek zorundadırlar.
Emekliliğinde güvence göremeyen güvenlik görevlisi kendince tedbir almak zorunda kalır, o da devleti yıkar.
Toplumsal zenginlik, adalet sağlanmadan, meslek kuruluşları üyelerine çözüm sağlanarak," biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar" toplumu yaratırsınız.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, "Polis yaptığı iş yüzünden aşağılanmamalı, saygı görmelidir."
Halka kötü davranan polisin sorumlusu, devleti kötü yöneten iktidarlardır.
Tüm adi işlerini polis ve yargı sopası ile halkı sindirerek örten her hükümet gider, her devlet çöker.
Bunlara ses etmeyen halk da köle olmayı hak eder.
Böyle devletler de tüm kurumları yıkılmaya mahkûmdur, yıkılacaktır.
Aksini isteyen toplum, hükümetini, bürokratını cahilden, hırsızdan, ırz düşmanı, yağmacıdan, işbirlikçiden değil yüksek eğitimli, ahlaklı kitle önderlerinden seçer.
Bunun içinde bağımsız olması gerekir.
Koloni devlet idarecileri, egemen devletlerin memurlarıdır, adalet sağlayamazlar.
Ülkemiz de AB-D kolonisidir.
Ümitsiz vaka.
Ama bu tür toplantılara katılarak, isteklerimizi, güvensizliklerimizi söyleyerek siyasetçiye güven ve uyarı vermek de şarttır. Aksi halde arkasında halk desteği görmeyen, halkın hakkındaki tespitlerini öğrenemeyen muhalefet kendini riske atmaz, muhalefet memurluğuna yatar, bu güne kadar olduğu gibi.
Umarım, ileride herkesin yararını görebileceği bir toplantı olur.
Asgari ücretin 1250€(12.500₺) olduğu Fransa, 2000€ altında maaş alanlara, AB-D-ÇİN-RUSYA kapışmasının sonucu olan doğal gaz, akaryakıt fiyat artışlarına karşın 100€ aylık destek vereceğini açıkladı.
Adamların asgari aylık ücretini bile bir polis memuru emeklisi 4 ayda alabiliyor.
Neymiş, Dolar, dolar, boşalırmış, benzin, mazot mu yiyormuşuz?
Bu kafaya oy vermeyi 40 yıldır bitmeyen, 40 yıl daha sürecek Pkk tiyatrosuna aldanarak desteklemeyi bırakalım.
Üç gün önce Pkk çetebaşı Duran Kalkan, kendi televizyonunda;
" - KÜRT sorununu AB-D çıkardı, çözmek istemiyor, istese çözülür" dedi.
1986'larda TRT2 deneme yayınlarının gece yarısı tartışma programlarında, " 21.yüzyılın çete savaşları yüzyılı olacağı için ordunun çete ile savaştırılarak eğitilmesi" tartışılırdı.
Sizce bu terör biter mi?
Boş verin terör örgütü ile savaş pozu veren iktidarlara, çok ümit veren muhalefetlere de.
Asla bir partiyi iki kez oylamayın.
Herkesin kendine yetecek aklı var, saygılar.
Alaeddin Yavuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.