İnsan kurbanı eski İran Mihri dini ve Zerdüştlüğünde, Zervanilik dinlerinde olduğu gibi Irak’ın Sümer, Babil, Suriye’nin Asur, Mısır’ın Ra, Hindistan’ın Brahmanizm, Greklerin Mitracılık dinlerinde uygulanan çok eski bir gelenekti. İnsan, hayvan kurbanı yanında, küçük kuşlardan Kumrulara kadar kurban, tahıl, tütsü adakları da yapılırdı. Tevrat Levililer bölümünde bunlar geniş olarak açıklanmıştır.
PUTLARA KURBAN KESME GELENEĞİ
İnsan kurbanını önce İran’da M.Ö 600’lerde Zerdüştlüğü takip eden Mitra dini kaldırmıştır. Aynı anda hayvan kurbanı ile erkeklere baş örtmeyi de birlikte kaldırmıştır. Onun ardından gelen ve adeta Mitra’nın Yahudi taklidi olan Roma İncilinin Haz. İsa’sı Hıristiyanlığı da aynı işlemi tekrar etmiştir.
İnsan ve hayvan kurbanının kaldırılması, İranlılar, Yahudiler ve Hıristiyanlığı kabul eden Greklere ve Roma halkının tapındığı tanrılarca yapıldığından, o tanrıların soyu olmayan kavimler insan ve hayvan kurbanı geleneğini sürdürmüşlerdir. Hicaz Araplarının insan ve hayvan kurbanlarını sürdürmesinin sebebi de bu inançtır.
Bir başak insan kurbanı Hint-Günümüz |
İslâm öncesi Hicaz (Mekke-Medine-Taif bölgesi) Arapları, 360 kadar puta taparlardı. Bu putların taştan işlemeli, işlemesiz heykelleri vardı. Bunların 160 tanesinin Kâbe içinde, diğer 180’ininde Kudayt’ta Nahle ovasında, Taif’te bulundukları Kur’an tefsirlerinde ve en eski İslâm bilginlerinden İbnî İshak’ın “Kitab-ül Asnam” (Putlar Kitabı) ’nda geçer. Necm Suresi 20-24 ayet tefsirlerinde de birçok tefsirci bu bilgileri verir.
Hac zamanı veya Kâbe’ye yapılan herhangi bir ziyaret esnasında olduğu gibi, adak kurbanları da adanan putlara her zaman kesilirdi. Bu, zorunlu ibadet gereği olan veya adak kurbanlar zamanlarında yapılırlardı. İslâm’da da hac dışında kesilen, hayır, bağış, zekât gibi işler için kurban kesilmesi gerektiği Kur’an Hac, Enam, Maide gibi surelerde anlatılmaktadır.
Putlara İnsan Kurbanı;
İslâm öncesi Mecusilerde, İnsan yerine "10" deve kurbanı, "1" insan kanının yerini tutmaktadır;
İsmail'İn kurbanını engelleyen melek |
Bir Abdullah "10" deve ediyorsa, bir deve de ederi kadar para fakirlere dağıtılarak daha fazla sevap işlenir. Zaten günümüzde kurban dağıtan yok. Kesip yiyorlar.
Kurban bayramının adı Arap dilinde “Eyd el Eda” olarak geçer. Arap diline Hint dilinden geçen “Eda” kelimesi “Kurban” demek olup, “İyd/Eyd” sözü de “Bayram” demektir.
Hint dil gruplarının konuşulduğu, Pakistan Urdu, Bengal Güney Pasifik ülkelerinde Endonezya, Malaya ülkelerinde “Eydul Eda-Aydulada” şeklinde söylenmektedir.
Sami dilleri olan Farsça’da “Eyde Gurban”, Tacikistan’da “Iydi Kurban”, Kazakistan’da “Kurban Ayt”, Uygurlarda “Kurban Eyit” çeşitli Hint dillerinden Bengal’de “Kurbanir İd” şeklindedir.
Afgan Peştu dilinde “Gurbaney Aktar”, Çince’de “Gerbang cie”, Malaya dillrinde “Hari Raya Kurban”, Filipinlerde “”Arav enci pag- Sasakripisyo”, Azericede “Kurban Bayramı, Tatarca’da “Kurban bayrami”, Bosna’da “Kurban Bayram”, Sind dilinde “Eyd Kurbani Vari” şeklinde söylenmektedir.
Araplar arasında Kurban Bayramına verilen adlardan birisi de “Eyd el Zuha’dır. “Eyd el Uzaiyya” şeklinde de söylenirmiş. “Zuha” Kurban anlamına da gelen bu kelimenin “Uzaiyya/uzaiyye (Kurban etmek)” kelimesinden türediği yazılmaktadır. Uzaiyya’nın da kökeninin, putperestlik döneminde Hicaz Araplarının Allah’ın kızlarından Uzza’ya kurban kestiklerinden, “Uzza’ya adanan/yaklaşan” anlamına geldiğini söylemek yanlış olmaz.
Kurban Arapça bir kelimedir ve “dini amaçla kesilen hayvan (veya insan)” şeklinde açıklanabileceği gibi, “Allah’a yaklaşmak” anlamındadır. Kurbanın amacı da zaten Allah’a yaklaşmak, onun rızasını kazanmaktır. Bizde bilinen yaygın anlamı birinci anlamıdır. Bu da en çok hayvan tüccarlarının hoşuna giden kısmıdır. Ülkemiz tarım ülkesi olduğundan, Kurban Bayramı hayvan yetiştiricilerinin bayramı olarak anılsa daha mantıklı yorumlanmış olur. Zaten günümüz şartlarında her iki dini bayram da geçim sıkıntısını iliğine kadar hisseden halkımızı, kredi kartlarına, banka kredilerine muhtaç edip borca sokmaktan başka bir işe yaramadığı tartışmasız kabul edilmektedir. Çocukluğumdan beri duyduğu tek şey;
Yahudilerin yaptıkları "kan içen Allah" resmi. Allah, Yahudilerden "İlk Doğan Çocuklar" yerine Levi soyunu kurban almıştı. Bir Levili'nin icabına bakarken. İyi bakın. |
Hayvan Kurbanı;
Maide 5:4-4- Kesilirken üstüne Allah'tan başkasının ismi çekilen" ve mesela "bi'smi'l-lâti ve'l-uzzâ" (Lât ve Uzzâ'nın ismiyle) denilen ki, beraberinde "Bismillah" gerek denilsin ve gerek denilmesin. Bu da Allah'tan başkası adına kesildiği için haramdır. Hayvanı yaratan, insanın emrine veren ve buna onu kesmek hak ve kudretini lütfeden Allah olduğu halde, o hayvanı Allah'tan başkasının adına kesmek büyük bir zulüm, bir şirktir. Böyle kesilen bir hayvan da manevî ve hukukî durumuyla murdar ve haramdır.
Maide 5:10 - Dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlananlar. Bu kısım, "Kesilirken üstüne Allah'tan başkasının ismi çekilenler." üzerine atfolunmuştur, bu da haramdır. Demek ki her kesme, şer'î kesme değildir.
NUSUB, " mansub" (dikilmiş) mânâsına tekil, veya "nisab"ın veya "nusbe" nin çoğuludur, bunun çoğulu da "ensab" gelir. Bazı tefsirciler bunu "asnâm" (putlar) diye tefsir etmişlerdir. Fakat diğerleri "asnâm" ile "ensab"ın farkını göstermişlerdir. Şöyle ki "asnâm", resimli ve nakışlı taşlar, putlardır. "Nusub" ise dikili taşlardır ki, resimli veya nakışlı olması şart değildir, vesen (put) gibidir.
Nitekim Adiy b. Hâtim boynunda haç ile geldiği zaman Peygamberimiz : " Boynundan şu putu at" buyurmuş, haç'a vesen demişti. Demek ki "Nusub" resimli ve nakışlı olması şart olmayarak evsan (putlar) kabilinden hürmet için konulmuş ve dikilmiş taşlardır ki, zamanımızda "âkide" derler. Bunlar tek parça bir taştan, ibaret olabileceği gibi, birçok taşların birleşmesinden de olabilir ve sadece bir yığın halinde de bulunabilir. "Nusub"ın tekil ve çoğul olması düşüncesi de bundandır. "Ensab" da birçok nusublar demektir.
Kısaca cahiliye devrinde Kâbe'nin etrafında böyle dikilmiş veya konulmuş birtakım taşlar vardı ki, bunlara hürmet ve tazim ederler ve üzerlerinde kurban keserlerdi. Hatta bunlara bile kurban keserlerdi. Mekke'de olduğu gibi diğer Arap beldelerinde de böyle saygı ve hürmet edilen putlar vardı ki "Sa'd" dedikleri taş da bunlardan biri idi. İşte Mücahid, Katade ve diğerlerinin dedikleri gibi nusub (dikili taşlar) bu taşlardır.
Mücahid'in açıklamasına göre cahiliye insanları bunların üzerinde kurban keserler ve isterlerse bunları daha hoşlarına giden diğer taşlarla da değiştirirledi.
İbnü Abbas hazretlerinden de : " Bunlar üzerinde kurban keserler ve bunlar üzerinde ihramdan çıkarlardı" diye nakledilmiştir.
İbnü Cerir demiştir ki:" Bunlar asnâm (putlar) değildirler, sanem resimli olur. Bunlar ise üç yüz altmış kadar dikilmiş taşlardı. "Derler k i, üçyüzü Huzâa'da idi. Kurbanları kestikleri zaman, bunların Kabe'ye gelen taraflarına kanları serperler ve etleri yarıp bu taşların üstlerine korlardı.
İşte bütün bunları haram etmiştir. Bunlar ya açıktan açığadır veya o kabildendir, o manadadır. Bu şekilde iki mânâ ile tefsir edilmiştir. Birisi, "lâm" mânâsına olarak "putlar için boğazlanan" demektir. Fakat bunun, cümlesinden olduğu açıklamaya muhtaç değildir.
Diğeri, "Putlara karşı, yani ona bir hürmeti içererek üzerinde veya dibinde ve yanında her ne adına olursa olsun kesilen" demektir ki, bu şekilde boğazlanırken dikili taşların veya putların veya diğer bir adın anılıp anılmamasından daha genel olur. Ve hatta dikili taşlar (putlar)a hürmet fikri beslemek üzere yalnız Allah'ın ismi anılsa bile yine haram olur.
Ya da Elazığ Valisi Muammer Muşmal gibilere de kesmeyin.
Cumbaba da olsa kesmeyin!
Politikacıların insnaların kanlarına girdikleri
yeter hayvanlar bari kusur kalsın!
|
3- "Çeşitli hayvanlar size helal kılındı", fakat size şunlar haram edildi.
1. Meyt e, (leş yani, kesilmeden ölen, daha doğrusu tezkiyesiz ölen.) Meyte, canlı karşılığı ölü demek değil, hiç bir haricî tesir olmadan ölen demek de değil, mezbuh (kesilmiş) karşılığı ölü, "kesilmeden ruhu ayrılan" tam şer'i mânâsıyla söylenecek olursa karşılığı ölüdür ki, aşağıda gelecek olan "ancak tezkiye ettikleriniz" ifadesi bu karşılığı gösterecektir.
2- Dem, yani kan ki, maksad akıtılmış kan olduğu diğer bir yerde, bu cümleden olarak En'am sûresi 145. nci âyette açıklanmıştır. Meyte (leş) meyte, kan da kan olduğu için bizzat kendileri pis ve haramdırlar. Fakat kanın böyle haram oluşu şunu anlatır ki, leşin haram olmasında, akabilecek kanın tamamen içinde kalmış olmasının da az çok bir hissesi vardır. Ve leşin mânâsına bu dâhildir. Bazı müşrikler leşi yerler ve "Kendi öldürdüğünüzü yiyorsunuz da Allah'ın öldürdüğünü niçin yemiyorsunuz?" derlermiş. Aynı şekilde kanı bağırsaklara doldururlar ve kızartır misafirlerine yedirirlermiş.
Allah'ın kızlarının heykelleri |
4- Kesilirken üstüne Allah'tan başkasının ismi çekilen" ve mesela "bi'smi'l-lâti ve'l-uzzâ" (Lât ve Uzzâ'nın* ismiyle) denilen ki, beraberinde "Bismillah" gerek denilsin ve gerek denilmesin. Bu da Allah'tan başkası adına kesildiği için haramdır. Hayvanı yaratan, insanın emrine veren ve buna onu kesmek hak ve kudretini lütfeden Allah olduğu halde, o hayvanı Allah'tan başkasının adına kesmek büyük bir zulüm, bir şirktir. Böyle kesilen bir hayvan da manevî ve hukukî durumuyla murdar ve haramdır.
Bu dört, esastır. Bundan sonrakiler, dinen bunların şumülüne dahildir. Onun için birçok âyetlerde yalnız bunların zikredilmesiyle yetinilmiştir. Fakat cahiliye devrinde bir takım kimseler leşi yemedikleri halde, leşi "bir harici tesiri olmaksızın kendi kendine ölen" diye kabul ederler ve gerçekte leş kabilinden olan, gelecekte görüleceği üzere ölüleri yerlerdi ki, Müslümanlar dışında böyle kimseler hala vardır. Şu halde burada dini bakımdan leşin kısımlarından bazı l arı şu şekilde açıklanıyor:
Sabilerin Aşera'sı, Hicaz'ın Uzza'sı, cennetten kovulmuş Dişi şeytan |
6- Vurulmuş, yani yakından veya uzaktan her hangi bir darbe ile vurulup ölmüş olan.
7- Tereddi eden, yani yüksekten aşağı veya bir kuyuya, bir suya düşüp ölen.
8- Tosuşan, yani süsülmüş ve süsmüş olan. At veya diğer bir hayvan tekmesiyle ölen de bu mânâda olmakla beraber, daha önce mevkûze (vurulmuş) de dÂhildir.
9- Canavarın yediği, yırtıcı bir hayvan tarafından telef edilen. Belki bundan maksat hayvanın boğazına giden değil, artığı ve hatta yırttığıdır.
SEBU', nâb denilen sivri dişleri bulunan arslan, kaplan, kurt, köpek ve diğerleri gibi âdet olarak saldıran, kapan, yırtan, öldüren her hangi bir yırtıcı hayvan demektir ki, pençe denilir. Pençesi bulunan yırtıcı kuşlar da aynı mânâda dâhildir.
Dilimizde canavar (cânver) ismi üç mânâda kullanılmıştır. Biri, canlı mânâsına, genelde hayvan demektir ki, bu kullanış şimdi kalmamış denecek kadar azdır. İkincisi özellikle domuza veya kurda söylenmesidir ki, kara canavar, boz canavar diye ayrılır. Üçüncüsü cana saldıran yırtıcı hayvan demektir, örfümüzde canavarın asıl mânâsı budur. "Sebu" da bu demektir.
Cahiliye devrinde leşi yemeyenler içinde de münhanika" (boğulup ölen) dan buraya kadar sayılan beş ölüyü yiyenler bulunuyordu. Nitekim bugün Hıristiyanlar domuz etini yedikleri, gibi, darbe ile vurularak ölen (mevkuzey)i de yerler ve özellikle domuzu tepesinden ağır bir demirle vurarak yerler. Güya bunları, dâhili bir sebeple ölmeyip, bir insan veya hayvan fiil ve tesiriyle ölmüş olduklarından leş gibi değil, kesilmiş gibi telakki ederler. Halbuki bunların beşi de kesmek suretiyle kanları akıtılmamış olduğundan tamamen leştirler ve haramdırlar.
Bir gün peygamber camide halkla konuşurken Allah’a yaklaşmanın yollarını, ibadetin, zekâtın, fitrenin, sadak ve öteki iyiliklerin faziletlerini anlatırken cemaatten birisi çıkıp şöyle der;
Müslümanlar: “Ey Allah'ın Resulü, cahiliye halkı Kabe'ye kan ile saygı gösterirlerdi. Bu ise bize daha çok layık değil mi?” demişler. Peygamberimiz "hayır" dememişti. Bunun üzerine "Onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşmaz. Fakat sizin takvanız ona ulaşır". (Hacc, 22/37) âyeti inmiştir."
1950'de Filistin Hazoır'da "Ay Tanrısı" tapınağı kazıolarından çıkartlan, göğsünde "Hilal Ay" bulunan 20.cm yükseklğinde Allah putu. Buna kan akıtıp, kurban kesiyorlarmış. Dört değil tek resimdir. |
Aynı kazıda çıkartılan "Hilal Ay-Yıldız ",onlara açılmış dua eden eller |
Böylece Müslümanlarda “Kurban geleneği” Zerdüştlerde, Hıristiyanlarda olduğu gibi kaldırılamadı. Müslümanlar yeryüzünde yaygın olarak kurban kesen bir topluluk olarak kaldılar! Bu konudaki kuvvetli kanıtın nedir derseniz birincisi yukarıdaki Maide Suresi 10. Ayetin tefsirini yapan Elmalılı kullandığı kaynakta “peygamberin “hayır” demediğini belirtmesidir.
Levhanın
solunda Mekke, ortasında "Sadece Müslümanlar!" (düz ok), sağındaki ok "Gayrimüslümler! uyarısı. Mekke "Harem" olduğundan "sadece Müslümanların girebileceği" yerdir! Levha bunu anlatır. |
İkincisine gelince peygamberin belki de en büyük amacı Rum Suresi tefsirinde de geçtiği gibi kendi kavmini Yahudi ve Hıristiyanlara yamayarak onları “Kur’anla” birlikte “Kitap ehli” kavimler arasına sokmaktı. Yahudilerin bazı mezhepleri ve Hıristiyanlar kurban kesmezler. O çağlarda Mecusi, Yezidi olan Hicaz Araplarının inançlarında “okuryazarlık” yasak olduğundan, diğer kavimlerde de okul eğitimi devlet adamlarının ve çok güçlülerin bile değil sadece ruhbanlar ile saray mensuplarının tekelinde olduğundan, en çok bilgi sahibi olan topluluk Yahudiler ile Hristiyanlardı. Bu durumda Kurban ve erkeklerde örtünmeyi kaldıracağı kesindi diyebiliyorum. O Hicaz Araplarının yetiştirdiği en büyük reformcuydu. Bu reformculuğunun delili de İslâm ile “İnsan Kurbanının” son bulmasıdır. Muhammed, babasının çektiklerini başkaları çekmesin diye Hicaz Araplarını hiç olmazsa bu sapık gelenekten kurtarmıştır.
Onun ölümünden sonra geçen 1400 yıl içinde kendi ülkesinde, onun reformlarından memnun olmayanlar devleti idareyi, dini ele geçirmişlerdir. Onlardan halen Suudi evlendirme bakanı olan bir Vehhabi olan Ahmet El Mubi’nin “Muhammed, Ayşe ile “6” yaşında evlemiştir. Ailesinin rızası varsa “bir günlük çocukla bile evlenilir” fetvası veren cinsi sapık, peygamberin ilk karısı Hz. Hatice’nin peygamberden “15” yaş büyük olduğunu gündeme getirip de gençlerin ekonomik durumlarını düzeltmek için de olsa kendilerinden yaşça büyük hanımlarla evlenebileceklerini niye tartışmaz?
Ya da, peygamber zamanında savaş ganimeti olan kız çocukları ile köle çocuklarına daha doğar doğmaz cinsel tacizde bulunan Sabi Yezidi atalarının bu sapıklığını “6” yaştan gerdek için “9” yaşına kadar çıkartarak çıtayı yükseltmesini örnek alarak ülkesinde çocuk evliliklerini neden yasaklamazlar?
Çünkü bunlar Muhammed Müslümanı değil, onun bıraktıklarını ölümünden sonra tahrip eden Muaviye, Yezid serisi halife çocuklarının, Mekke’ye sürdüğü Mervanilerin soyundan gelen İngiliz istihbarat masalarında hazırlanmış İslâm-ı yaşayan “Hıristiyanlaşmış” sapıklardır.
Kendi sapık şehevi duygularına hitap edecek yasal düzenlemeleri öne çıkartan bu sapıkların da sapıklıklarının da kökenleri altı bin yıl geriye giden antik çağ dinlerine dayanmaktadır. Kendileri ne halt ederlerse etsinler ama insanları da rahat bıraksınlar. Çocuklar çocukluklarını yaşasın, üniversite eğitimlerine kadar doya doya gençliklerinin tatlarını çıkartsınlar.
Kendi saçmalıklarını, sapık arzularını topluma “tanrı emri” diye şırınga eden sapık devlet adamları İslâm dünyasını olduğundan çirkin ve iğrenç göstermektedirler. Evlilik konusunda olduğu gibi Kurban konusunda da, Müslüman ülkelerin sergiledikleri “hayvan katliamı” görüntülerinin sorumluları, Kur’an’ın tanıdığı “geniş yorum olanağının” hayvan tüccarlarınca, onlardan olan veya işbirliği yapan din simsarlarınca üstünün örtülmesinden başka nedir?
Pakistan'da toplu kurban sahnesi |
İşte yabancı ülkelerde Müslüman düşmanlığı propagandasında kullanılan Ahmet El Mubi gibi sapıkların sayesinde hem peygamber hem de Müslümanların “pedofili=çocuk seviciliği/kulamparalık” suçlamaları yanında Kurban kesimi resimleri de önemli oranda İslâm düşmanlığını arttırmakta etkilidir.
Filistin'den bir kurban sahnesi |
Malezya'da dağıtılan bayram etlerinin hali (Bizde böyle dağıtma da kalmadı) |
ABD-NATO ordularının 2003 Irak işgal harekâtının tam da “Kurban bayramında” yapılması, işbirlikçi AKP hükumetinde “Başka ülkelerin topraklarında şehit olan Amerikan askerleri için duacıyız” şeklinde yorumlanırken, Türk milleti ve öteki Müslümanlar arasında resmen “Haçlı Seferi” olarak yorumlanmıştır.
Resim linki |
Ama batı dünyası ile gayrimüslüm dünyada Amerika ve NATO “mazlum hayvancıkların kurtarıcısı” olmuş, + PUAN ALMIŞTIR.
Tayyip ve A. Gül'ün dua ettikleri "cesur ABD askerinin Iraklılara bakışı1 |
Ve Tayyip'in duacı olduğu "Cesur Amerikan" askeri görev başında Üç milyon kadın, çocuğa tecavüz yetmedi "Develere de Tecavüz"! |
Amerikan askerlerinin erkek-dişi-hayvan ayırmdan işledikleri tecavüz olayları |
Bizim RE.T.E ve Gül'ün ve Hillery'nin duacı oldukları "Cessur Amerikan" askerlerinin tecavüzüne uğrayan bu Iraklı kız acaba zevke gelmiştir? Olabilir mi sayın RE.T.E? |
Amerikan ordusu Cinsi terörist! Yazılı |
"Kadınlarımıza,çocuklarımıza tecavüzü durdurun!" ile yukarıdaki ifade yazılı. |
Tayyip'in, Gül'ün Cessur (!) Amerikan solcırları komşumuz Iraklı erkeklere işkence ve tecavüz işleriyle meşgul! |
Aslında gerçek yüzleri bu! |
Bu Filistin karikatürü, İsrali tanıkının altında ezilen Filistinli'yi suçlu ilan eden İsrail Yargısını öne çıkartmış! Bunlar da "Kurbandır! |
İyi olur da bizdeki “reformcuların beyinleri” 1400 yıl öncekilerden daha da geride bir anlayışı temsil ettiğinden bunun şu an önerilmesi bile abesle iştigaldir. Bu yüzden, din “halka devletçe dayatılan bir zorunluluk” olduğuna göre, bu dini, cinsi bozuklukları, yanlışları en iyi düzeltecek olan halkın ta kendisidir.
Afgan Talibanlarından insan kurbanı manzaraları! |
Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc
Bu âyetin iniş sebebi Abdullah b. Ebi Ümeyye olmuştur. Resulullah'a karşı açıkça inat ederek, "Sana iman etmem, tâ ki göğe çıkasın, sonra bir kitap indiresin ki, onda; 'Aziz olan Allah'dan Abdullah b. Ebi Ümeyye'ye' diye yazılmış olsun ve bana, seni tasdik etmemi emretsin ve bununla beraber bunu da yapsan tasdik edeceğimi sanmıyorum" demişti. Fakat sonra iman etmiş ve Tâif'te şehit olmuştur…”
Şimdi önce hayvan kurbanını görelim ki Kurban Bayramı arifesinde belki birilerinin işine yarayacak bir şeyler öğrenebilsin;
*Allah ve Kızları= Hıristiyanlık ve İslâmiyet’e kadar bütün dinlerin bir kavmi vardı. Her dinin bir tanrısı ve onun soyundan gelen milleti vardı (Feodalite). Hicaz Mecusileri/Yezidileri, Harran ve Yemen Sabiliği kökenli inanışları vardı. Ay tanrısı Allah’ın kızı Uzza cennetten kovulmuş bilge çöl şeytanıydı. Hicaz Arapları onun soyundan ürediklerine inandıkları için her işe “Bi’smi’l-lâti ve’l Uzza” (Uzza’nın adıyla) diye başlarlardı. Besmele’nin kökeni Urfa/Harran Sabilerine uzanır. Harran Sabi Arapları da Allah’ın (Ay Tanrısı Sin’in adlarından biri) kızı El Roha/El Ruha adlı gökten düşmüş dişi şeytandan ürediklerine inanırlardı. Uzza’ya karşılık gelen bu şeytanın Lat ve Menat adlı iki kız kardeşi de vardı. M.Ö.2300 yıllarından Lübnan’da Petra halkının tanrıçalarıyla. “Bismillah” ve “Lailaheillallah” Harran Sabilerince dört bin yıldır bilinir. İslâm’dan 610 yıl eski olan Kudüs-Lübnan Hıristiyanları İsa’ya Allah nazarında tapındıkları için ona “İbn el Allah el Mesih” (Allah’ın Oğlu Mesih) şeklinde İsa peygamberi “Allah” adıyla anarlar. Oysa İslâm henüz “1400” yıllıktır. Muhammed de peygamberlik öncesi Mecusilikte dinden çıkmak sayılan “Öğle ve ikindi namazları” kıldığı için “Sabi Muhammed” olarak anılırdı. Amcası Ebu Süfyan ona bu namazları yasaklamıştır. Zira Ebu Süfyan da namaz kılardı. Mecusiler onu uzaktan görünce “Sebat et Nucüm” (Yıldız göründü) diye alay ederlerdi.(Necm Suresi tefsirine bakınız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.