"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

9 Aralık 2008 Salı

GERÇEK İSLAM MI KUREYŞ İSLAMI MI?


-->

GERÇEK İSLAM MI KUREYŞ İSLAMI MI?


Son yıllarda iyice ayyuka çıkan yukarıdaki başlık bağlamındaki iddialar herkesin ilgisini çektiği gibi benim de ilgimi çekmiştir.

Bu nedenle elimdeki bazı kaynaklardan yararlandım.Bizim Müslüman dünyasının kendinden olan insanların düşüncelerine değil de yabancıların,dönme ve devşirmelerin sözlerine ve yazılarına itibar edip asırlardır onlara taç giydirip,tahtlara oturttuğu içindir ki ben de yabancı eserlerden kaynak vermek zorunda olduğumu düşünmekteyim.

Müslüman olduktan sonra Ebubekir Siraceddin adını alan İngiliz asıllı Müslüman ,Martin Lings adlı şahsın "Siret Ödülü" almış "Hz.Muhammed'in Hayatı" isimli kitabını bu yüzden kaynak göstermekteyim.
Ilımlı İslamcı hükümetimizin,sadık,sevgili Çalık Grubunun gazetesi olan Sabah’ın ücretsiz dağıtmış olması da en önemli tercih nedenimdir.

Tamamen bana ait olan “Tacı haine giydiren milletin kanı dinmez “ sözü ile aslında anlatmak istediğim de budur ama daha almamız gereken yol çoktur.

“Kureyş veya Emevi İslamı” iddiası ilk değişiklik iddiası olarak kabul edilirse,750’de Emevilerin çöküşü ile başlayıp,950’lerde Roma’lıların İran Urumiye gölüne kadar bölgede bütün Müslümanları kılıçtan geçirmelerinde, Kudüs’ün 100 yıl kadar Haçlı eline geçmesi, 1200’lerden itibaren de Abbasilerin çöküşü, Moğol İstilası, dönemlerinde yenilmiş,diz çökmüş İslam devletlerine de bu günkü gibi “İslamı Ilıtma” önerisi yapıldı mı?
Yapıldıysa sonuç ne oldu?
Elbette bilmiyoruz ama bilenler olduğunu da biliyoruz.
1200’lerde başlayan Moğol akınları ile Güney Türkistan’dan hızlanan Türk göçlerinin ardından gelen yeni kavramlar ile1350’lere gelindiğinde Nakşibendilik gibi tarikatlar ile İslam’da yeni bölünmeler ve yorumlamalar da hızlanmıştır.

Ancak o zamanki Haçlıların bu günkü torunlarının yaptığı gibi 300 yıl öncesinden beri İslam’ı ciddi bir ılıtmadan çok yavaş yavaş sapıklaştırma faaliyetleri olduğunu görüyoruz.

1739’lardan itibaren İngilizlerin çabaları ile Vehhabilik adı altında yaratılan bir Mezhep ile Hz.Peygamberin memleketinde “Kureyş İslamı” iddiası olduğu iddia edilen İslam’ın bile kalmaması, 1900’lerde Said- Kürdi ile de hilafetin son bulduğu topraklarda Bahailik-İslam karışımı yeni Fethullahçılık vs adı ile yeni “Ilımlı İslam” yaratılma çabalarını da göz önüne alırsak,İslam Kitabını taa başından beri yeniden incelemek zorunluluğu da acil bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.

Önce aklı olanlar,çalışıp araştıranlar doğruyu bulacaklardır.Ben sadece ilgi çekici konuları göz önüne sererek bilinenleri sorgulayarak pekiştirme yolunda yürüyenleri okumaya davet etmekteyim.

Kureyş’in Hz Peygamberle Pazarlık Arayışları;
Hz.Muhammed de yaşamı boyunca hem kendi kabilesi hem de Kabe’nin en büyük tanrısı Hubel’in yani,ululanmış adı ile en büyük tanrısı El Ellah (Allah)’ın da bekçileri olan Kureyş Kabilesini ilk önce ikna etmek için ne kadar çok uğraştıysa kabilesi,cümlenin başındaki sıfatının verdiği saygınlığı korumak için onun en büyük düşmanı olmuştur.
Sonunda düşmanlıkla başarılı olamayınca da pazarlık yolunu denerler.İşte alıntı yazı;
(M.Lings.Hz.Muhammed’in Hayatı s.107’den...)

Hadice (R.A) nın ölümünü (Hz.Peygamberin ilk eşi) aslında daha küçük fakat dışarıda büyük etkiler uyandıran bir kayıp daha izledi.Ebu Talip hastaydı ve ölümünün yakın olduğu durumundan belliydi.Ölüm yatağında bir grup Kureyş’li lider ,Utbe,Şeybe,Abdu Şems'ten Ebu Süfyan,Cumah'tan Ümeyye,Mahzum'dan Ebu Cehil ve diğerleri onu ziyaret ettiler ve ona şöyle dediler.
---"Ebu Talip,seninle gurur duyduğumuzu biliyorsun,şimdi ise başına bu hastalık geldi ve biz senin için korkuyoruz.Yeğeninle (Hz.Muhammed S.A.V) bizim aramızda geçenleri biliyorsun.Onu yanına çağır ve ona bizden bir hediye ver ve o bizi biz de onu rahat bırakalım.Bizi dinimizle barış halinde bıraksın." dediler.
Bunu üzerine Ebu Talib Peygamber (S.A.V),"halkının soyluları seninle anlaşmak istiyorlar." dedi.
-Peygamber (s.a.v)" Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İran'lıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" dedi.
-Ebu Cehil "Babanın üzerine yemin ederim ki bu karşılıklar için bir değil on söz veririz." dedi.
-Peygamber (s.a.v) "Allah'tan başka Tanrı yoktur demelisiniz" dedi.
Ellerini çırptılar ve ,
-"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın? Senin teklifin gerçekten çok acayip" dediler. Kendi kendilerine,
-"Bu adam istediğimiz hiç bir şeyi bize vermeyecek, o halde kendi yolumuza gidelim ve Allah onunla bizim aramızda hükmünü verinceye dek babalarımızın dinine uymaya devam edelim" dediler.
Bu pazarlık her ne kadar anlaşmazlıkla bittiyse de aşağıda yine aynı kitaptan yapılan alıntılarda da okuyacağınız gibi Kureyş’in zaferi ile mi sonuçlanacaktır?
Hep birlikte okuyup görelim;
*(Allah veya El Ellah=Hubel;Kabe'de bulunan 360 putun en büyüğünün adıdır.Kur'an ile belirtilmiş özel bir ad değildir.
Hz.Peygamber’in babasının adı da “Abdullah” tır. “Abd-El –Ellah=Allah’ın Kölesi” anlamına gelir.
Bu yüzden onlar da "Allah'ın (Tanrı) hükmünü beklemekten" bahsediyorlar.* Arapça'da "A" harfi yoktur.*Elif ile başlar.*)

HZ.MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ VE KUREYŞ’İN İKTİDAR OLUŞU;

“”Hz.Muhammed SAV ölümünün yaklaştığı günlerde camiye giderek cemaate namaz kıldıracak kadar gücü kalmadığını hissettiğinde hanımlarına :”Ebubekir’e namazlarda imamlık etmesini söyleyin” dedi.Fakat Ayşe,Peygamber SAV’nin yerini almanın,babasını çok üzeceğinden korktu.” Ey Allah’ın Rasulu,” dedi”Ebubekir çok duygulu bir adamdır,sesi de gür değildir. Hem Kuran okurken çok ağlar.”

Peygamber S.A.V sanki o hiç konuşmamış gibi “Ona namazı kıldırmasını söyle” der.
Hatta Hz.Ömer’i önerir ve yine aynı emri duyunca,Peygamberin diğer eşi olan Hafsa’ya yardım isteyen gözlerle bakan Ayşe’ye yardım gelir ve Hafsa da Ayşe’yi desteklemeye başlar.
Sonunda Peygamber S.AV.,onlara şöyle dedi:”Siz Yusuf’un yanındaki kadınlar gibisiniz.Ebu Bekir R.A’ye namazlarda imamlık yapmasını söyle”Bırakın hata yapan araştırsın,haris olan da arzulasın.Yoksa Allah ve müminler buna sahip olamayacaklar” uyarısından sonra Hz.Ebubekir namazlarda imamlık yapmaya başlar.
(Halife bu kararla tespit edilmiş gibidir.)
(İbn Sad-Kitab et Tabakat el Kebir C.II.Böl.2.S.12)

Bu olaydan birkaç gün sonra Hz.Peygamber’in ateşi düşer ve Fadl ve azatlı kölesi Sevban’ın yardımları ile camiye ulaşır.Namaz kıldırmakta olan Hz.Ebubekir onun geldiğini hisseder ve bir adım geri kayarak imamlığı devretmek için yerini ona bırakır.Ama Hz.Muhammed omzuna elini koyarak “namazı sen kıldır” diyerek onu cemaatin önüne iter.Kendisi de onun sağına oturarak namazını kılar.

Daha sonra Hz.Muhammed evine döndüğünde bir daha dışarı çıkamaz ve hastalığı ilerler. Müslümanlar evinin etrafında toplanırlar ve Hz.Ömer, Hz.Peygamberin ölüm haberini duyunca kabul etmek istemez ve onlara konuşmalar ilginç yapmaktadır.
Hz.Ömer;”Kuranın bir ayetini yanlış tefsir ettiği için,bu ayetin peygamber s.a.v’in onların neslinden gelecek nesillerde sürekli yaşayacağı anlamına geldiğini “ zannetmiştir.Bu yüzden mescittekilere peygamberin sadece ruhen yok olduğunu ve bir süre sonra geri geleceğini anlatmaktadır.

Durumdan haberdar olan arkadaşı Hz.Ebubekir de gelerek kızı Ayşe’nin evine girer.İçeri girdiğinde Hz.Peygamber ölmüş,yüzü örtülmüştü.Hz.Ebubekir örtüyü açar ve can arkadaşı Hz.Muhammed’in yüzünü öper ve “ Ey bana annemden ve babamdan daha sevgili olan, Allah’ın senin için yazdığı ölümü tattın.Bundan sonra sana hiçbir ölüm gelmeyecek” (İncil’de kıyamette 2.ve 3.ölüm olayları vardır) deyip yüzünü örttükten sonra dışarıda konuşmakta olan Hz.Ömer’in yanına çıkar.

”Yavaş ol Ömer,beni dinle” dese de Ömer duymaz ve konuşmasını sürdürür.
(Sen,ben,kavgası,adeta hilafet çekişmesi başlamıştır.)
Hz.Ebubekir’in sesini duyanlar ona doğru dönünce de Hz.Ebubekir önce Allah’a hamd (teşekkür) eder ,ardından ;

Ey insanlar,Kim Muhammed’e tapıyor idiyse,gerçekten Muhammed ölmüştür,kim de Allah’a tapıyor idiyse gerçekten Allah diridir ve ölmez” dedikten sonra Uhud’da indirilen Ali İmran suresi 144.ayeti okumaya başlar.
Muhammed yalnızca bir peygamberdir.Ondan önce nice Peygamberler gelip geçmiştir.Şimdi o ölürse ya da öldürülürse siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz?İki topuğu üzerinde gerisin geriye dönen kimse,Allah’a kesinlikle zarar veremez.Allah,şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir.
(Bu ayetle Ebubekir; “Hz.Muhammed öldü,din sahipsiz kaldı inancı ile eski inançlarınıza mı döneceksiniz” demek istemektedir.)
Hz.Ömer dahil hiç kimse bu ayeti daha önce bilmediklerini itiraf ederler (?) Daha sonra bu ayetin de etkisi ile olsa gerek Hz.Ömer, Ebubekir’e biat edecek,yani onu “halife” kabul edecektir.””

Peygamber Ölüm Döşeğinde,Müslümanlar İktidar Kavgasında;

Şimdi sıra “Devlet” denen o sihirli,cazibeli gücü elde etme savaşına gelmiştir.Savaşın acıması yoktur nasıl olsa.Hemen üç grup ortaya çıkıverir.Bu da 1500 yıl sonra günümüzde bile sürmekte olan “mezhep kavgalarının” temelini oluşturacak bir yapılanmadır.
“”Grup I
Hz.Muhammed’in hem evlatlığı hem de amcası Ebu Talip’in oğlu olan Hz.Ali (r.a) Zübeyr (r.a) ve Talha (r.a) bir grup oluştururlar.

Grup II
Sad bin Ubade’nin de etrafında Evs’li ve Hazreç’li ensarın çoğunluğu toplanarak 2. bir grup oluştururlar.Bunlar,devletin idaresinin Medinelilerin (Yesriblilerin ) olmasını savunuyorlardı.

Grup III
Useyd kabilesinden bir çok kişi ile diğer gruplardan kalan muhacirler de Hz.Ebubekir’in etrafında toplanırlar.Hz.Ömer ve Ebubekir hilafeti kimin alacağı konusunda kararlar oluşturmaktadırlar.
Toplantı yerinede her gruptan seçilen birileri konuşmalarını yaparlar.Kimi ensardan,Medineli, Mekkeli yerlilerin üstünlüklerinden dem vurur kimi de biraz muhacirleri biraz göz önüne alır.
,
Hz.Ebubekir ile Hz.Ömer Öne Çıkarılırlar.Onlar da Kureyş’i ;

Son olarak Hz.Ömer konuşmak isterse de Hz.Ebubekir,nazikçe ondan izin alarak konuşmasına başlar,önce ensarın önemini kabul ettiğini vurgular fakat,İslam’ın Arabistan’da yayıldığını,Arapların Kureyş’ten başka birinin otoritesini kabul etmeyeceğini,çünkü, Kureyş’in tüm Arapların nezdinde eşsiz bir konumu olduğunu belirterek sözlerini bitirir.
Sonraki gelişmeler,Hz.Ömer ve Hz.Ebubekir’in birlikte veya birinin seçilmesi şeklinde önerilerle gelişir.

Hz.Ömer,yaptığı konuşma ile geri çekildiğini açıklar;
Hz.Peygamberin imamlık hakkını Hz.Ebubekir’e devrettiğini ve bu nedenle de halife olması gerekenin kendisi olmadığını” söyleyerek olayı sonuçlandırır.
Hz.Ali, Hz.Ebubekir’e cemaat önünde olayın gündeme Ebubekir tarafından getirilmesi ile biat eder.
Ancak,Sa’d hiçbir zaman biat etmez ve Suriye’ye göç eder.
Hz.Ebubekir’in halifeliğinde anlaşılması üzerine sabah namazında toplanan Müslümanlara Hz.Ömer’in Tevbe Suresi 40.ayeti okuyarak herkes onun halifeliğini onaylar.
Tevbe 40.ayet:”Sizin en iyiniz,Allah’ın Resulünün arkadaşı,ikisi mağarada oturduklarında ikinin ikincisi”demektedir.
Hz.Ali,daha önceden kabul ettiği için o gerek duymaz.
Hz.Ali hariç tüm cemaat ona bağlılık yemini ederler.

Hz.Ebubekir de ayağa kalkarak cemaate seslenir;
Sizin en iyiniz olmadığım halde sizin üzerinize hakim oldum.Eğer doğru yaparsam bana yardım edin,eğer yanlış yaparsam beni doğrultun.Hakka samimiyetle saygı göstermek bağlılıktır,hakka saygısızlık ise ihanettir.Aranızdaki güçsüzler,inşallah onların haklarını koruyuncaya kadar benim katımda güçlü olacaklardır.Aranızdaki güçlüler ise başkalarının hakkını onlardan, inşallah alana kadar da benim katımda güçsüzdürler.
Ben Allah’a ve Resulüne itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz.Fakat ,eğer,itaat etmezsem siz de bana itaat etmeyin.Namaza kalkın.Allah size merhamet etsin” ””
Hz.Muhammed (S.A.V) yukarıda kendisine önerilen ilk pazarlık teklifinde;
"Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" derken, kendi kabilesini ikna edememiştir.
Onlarla pazarlıkla anlaşma yolunu denemeyi o da arzulamıştır.Çünkü onların desteği olmazsa ölümünden sonra kurduğu düzenin bozulacağını biliyordu.
Ayrıca içindeki büyük "Fatihlik" hevesine de onların desteği ile ulaşacağına kanaat getirmiş olsa ki pazarlığa giriyor.
Sadece bir "La İlahe İllallah" karşılığında.
Karşısındakiler de,yani Kureyş Kabilesi,gerek Hz.Peygamberin doğumu öncesi gerçekleştiği yazılan Kırlangıç vakası gibi olaylara ek olarak,kendilerinin de “Kabeyi korumakla görevli” olmaları yanında “Allah’ın Bekçileri” sıfatı ile anılmalarının da etkisi ile olsa gerektir ki, tanrıları olan “El Ellah-Allah-Hubel’e “ ne kadar bağlılar ki, onlarda verilenin farkındalar, gerçekleşeceğini de biliyorlar ama onlar da inançlarından dönmüyorlar.Ve,
"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı yapacaksın?Senin teklifin gerçekten çok acayip" diyorlar ve yollarına gidiyorlar.Onlar da o kadar inatçı.Çünkü kendileri "Allah'ın Evinin (Kabe'nin)" bekçileridirler.İnançsızlık göstererek Müslüman olmaları,hem onurlarını kırar hem de tüm Araplar arasındaki onurlarını yerle bir eder.Bu korku onları inançlarına daha da bağlı kılmıştır.

Ayrıca Muhammed S.A.V ye ilk inananlar hep köle,cahil,fakir insanlardır.Arkadaşı Ebubekir bile sadece onu korur.Başlangıçta ona inandığını söylemez.Onun da,Hz.Muhammed’i saldırılardan korurken,onu idaresinde tutması,Kureyşlileri Hz.Peygamberin yaşamı boyunca dizginlemesinin ardından kendisini halife ilan ettirirken,Kureyş Kabilesini iktidara oturtmayı başarması onun zeka düzeyinin seviyesini,ne kadar ileriyi gören biri olduğuna dair tek bir şüphe bile bırakmıyor zaten.
Hz.Muhammed’in getirdiği İslam’ın tarihte görülmemiş bir şekilde hızla yayılarak,sağlığı süresince Türkiye’nin üç katı büyüklüğünde bir arazi parçası olan Arap Yarımadasını tek devlet haline getirdiğini görmemeleri de olanaksızdı zaten.

Hz.Peygamberin ölümü ile Hz.Ebubekir’in şahsiyeti ile idareye el konulmasının ardından, görülmemiş büyüklükte bir Arap İmparatorluğu kurmak isten bile değildi.En zorunu yani, yarımadanın tek devlet yapılması ve tüm kavimleri etkileri altına alabilecekleri de yepyeni bir dini de Hz.Muhammed zaten başarmıştı.
Şimdi Kureyş kendini biraz gizleyerek büyük zahmetlerin,cefaların ürünü olan devlete de konuverecekti kimbilir?

Hz.Ebubekir’in ardından halife olan Hz.Ömer’in halifeliği sırasında,Hz.Peygambere sağlığında en büyük düşmanlığı yapmış olan amcası ve Kureyş’in reisi Ebu Süfyan ve eşi Hind’in oğlu olan Muaviye’nin Suriye Valililiğine getirilmesi Kureyş’in İslam İmparatorluğu üzerinde mutlak hakimiyetinin anahtarını ele geçirmelerini sağlar.

Hz.Peygamberin amcası ve babalığı olan Ebu Talip’in oğlu ve Hz.Peygamberin evlatlığı olan Hz.Ali’nin iktidar dışında bırakılması iktidar savaşlarına sebep olacaktır.

İ.S.656’da halife olan Hz.Ali,Hz.Osman’ın öldürülmesinden kendisini sorumlu tutan Muaviye’nin yerine vali atayınca işler karışır.Muaviye de kendi ordusunu Hz.Ali’nin hilfet ordusuna karşı düzenler.
657’de Sıffin Savaşında Muaviye’nin ordusu mızraklarına Kuran ayetleri takarak Hz.Ali’nin ordusunu etkiler ve ikisi arasındaki sorun savaş meydanından hakemler kuruluna taşınır.
Tabii ki amaç sorun çözmek değil güce sahip olma sorunudur.
Muaviye Hilafet ordusunu bölmeyi başarır ve İ.S. 661’de Hz.Ali’nin 5.hilafet yılında öldürülmesinin ardından, Hz.Ali’nin oğlu Hasan’ın da desteğini sağlayarak kendisini halife ilan eder.
Hilafette hakkı olduğunu düşünen,Mekke’den Medine’ye göç etmiş muhacirlerin,Peygambere sahip çıkan ve koruyan Medinelilerin ve Hz.Ali yandaşlarının da tümünü ezip geçer ve sınırları Güney Türkistan’dan İspanya’ya kadar ulaşacak olan Emevi Müslüman Arap İmparatorluğunun temelini atar.
Hz.Peygamberin ölümünden 37 yıl sonra, İ.S.669-678 arasında (9) yıl boyunca İstanbul’u da kuşatır ama alamaz.

Muaviye hilafeti seçimle değil,kendi soyundan olan “babadan oğula” düzenine bırakmış, devletin önemli kademelerine de Arap-Kureyş soyluları getirmiştir.Bu yüzden sert eleştiriler büyüyerek,Muaviye’nin oğlu Halife Yezid zamanında İ.S.681’de Kerbela savaşına sebep olmuştur.Hz.Ali’nin oğlu Hz.Hüseyin’in öldürüldüğü,ordusunun yenildiği bu savaş ile Emevi hanedanı rakipsiz kalmıştır.

İ.S.744-750 yıllarında hüküm süren II.Mervan dönemine kadar,Kureyş kökenli olmayan Araplar bile dahil olmak üzere,Arap olmayan diğer kavimlerin de aşağılanıp köle edildiği Emevi Hanedanı yerini Hz.Peygamberin amcası Abbas soyundan gelen Ebu’l Abbas’ın halifeliği ele geçirmesi ile yerini bu kabileye yerini devredecektir.

İlk kez Türkler bu dönemde İslam Devletinde önemli görevlere getirilecekler ve 1258’de Cengizhan’ın torunu Hulagü Han’ın Bağdat’ı yakıp yıkması olayına kadar da Abbasi Hanedanı hüküm sürecektir.

Kureyş Kabilesinin İslam’ı asla kabul etmediğini savunan Hz.Ali yandaşlarının,Emeviler için Müslüman yerine “Yezid” (=Şeytana tapan İran Mecusi İnancına sahip olan) sıfatını kullanmaları, Emevi inancını taşıyan Sünni-Hanefi,Maliki,Hanbeli,Şii mezhep mensuplarının da Alevi’leri “Hz.Ali’yi Allah ile eş tutmaları şeklinde suçlamaları ile başlayan gerginlikler bu gün de ülkemizde “Alevi-Sünni” kavgasının birleşmeyen kökenini oluşturmaktadır.

Mushaf-ı Reş'in İngilizcesinin
bir sayfası

Aslında inatlaşmalardan arınılıp biraz detaylansa sorun çözülecektir ama,asırların yarattığı tarafgirlikler ne yazık ki bu tür uzlaşmaları engellemekte ve her ikisine de düşman olanlar dünya hakimiyetlerini bu sayede kolayca sürdürmektedirler belki de.

Hz.Peygamberin İ.S.571 yılındaki doğum tarihinden 621 yıl önce bu gün kullandığımız parşömen kağıdın Romalılarca İzmir Efes’te icat edilmiş ve geçen zaman içinde yaygınlaşmış olmasının yanında çeşitli hayvan derilerinden,ipekten ve de Arap yarımadasına komşu Mısırda da papirüs kağıtları bol olarak bulunmasına rağmen İslam düşünürlerinin “ kağıt olmadığı için Kuran ayetlerinin çanak çömlek kırıklarına yazıldığından dolayı ayetlerin ezbere okunmak zorunda kalındığının bildirilmesi yüzünden İslam Kitabının adı “Kuran’dır” Yani Kuran “ezbere okunan kitap”anlamında Arapça bir kelimedir.

Mardin Cizre'de Mushaf-ı Reş Camisinde korunan
"1916'da Osmanlı askerlerince yakılmış Mushaf-ı Reş
kitabının kalıntıları
Dört halife döneminde yazılı ve sayfalar halinde düzenlendiği için “Mushaf” adı altında Kuranlar bulunduğu İslam tarihçilerinin kaynaklarında yazılıdır.
Kürt Yezidilerin iki kitaplarından ilki de “Mushaf-ı Reş=Kara Kitap” olması ve cennetten taşlanarak kovulmuş dişi şeytan Tavus’a tapınmayı esas alması kafalarınızı karıştırmasın. Her mushaf Kurán-ı Kerim değildir. Hattai Mardin Cizre’de Müslüman Yezidiler’in mu dine göre ibadet ettikleri Mushaf-ı Reş Cami’sinde 1916 yılında yakılan bu şeytan kitabının deri parçaları sergilenmektedir.
Bu gün bu kitaplarını “Kur’an-ı Kerim-i Mushaf-ı Reş” adıyla değiştirerek kendilerini Müslüman göstermektedirler.

Özellikle Hz.Osman döneminde tam teşekküllü hurafelerden arındırılmış,doğruluğu yaşayan Kuran hafızlarının beyanları ile de doğrulanmış düzenli bir Kuran yazıldığı bilinir.

Tüm bu bilgilere rağmen Hz.Peygamber ve dört Halife döneminden kalma yazılı derli toplu Kuran bulunmaması,var olanın da Muaviye ve yerine halife yaptığı oğlu Yezid zamanında düzenlenmiş bir Kuran olması İslam dünyasının açmazlarındandır.

Yaşamı boyunca Hz.Peygambere eziyet çektirmiş Kureyş kabilesinin,onun ölümü ile,en yakın arkadaşlarının da destekleri ile iktidarı ele geçirmesi,amcası Ebu Talip’in oğlu,kendisinin evlatlığı olan,Hz.Ali’den başka erkek çocuğun soyunda olmaması göz önüne alındığında Hz.Ali ve çocuklarının öldürülmesi ile de Kureyş’in Hz.Peygamberi koruyan ve destekleyen kendi soyunu kurutması “dine yezidi müdahalesi iddiaları” hakkındaki şüpheleri de arttırmaktadır.

Emevi Mecusilerinin inandığı Allah inancını
yansıtan Mushaf-ı Reş'e göre, Ebren Yaratılış
sayfasındaki resimleme. Kur'anda bu yaratılış
olmamasına rağmen İslam tasavvufuna sonradan
Yezidi Emevilerce sokulmuştur.

Bu gün bile bazı yazarlarımızın “Emevi İslamı ve Kureyş İslamı” tanımlamalarının kaynağını da bu olaylara dayandırmaları ilginç değil,sadece kılıçla ,işkence ile kabul ettirilmiş,eski,üstü örtülmüş bazı tarihi olayların göz önüne serilmesidir.

Hz.Muhammed'in ölümünün ardından öğretilen İslam'ın,Hz.Muhammed'in getirdiği İslam olup olmadığı,her türlü kağıt ve yazı yazma olanakları varken insanların çömlek kırıklarına yazılmış din kitabı uydurmaları gerçekten düşündürücüdür.
Bu asırda Alevi-Sünni ve diğer mezhep ve tarikat uyuşmazlıkları yüzünden zaman kaybetmeye bir son vermek için elimizden geleni yapmalıyız.

Şu kavgayı çözelim artık.
Diğer devletler dev adımlarla ilerlerken biz bir an önce bu kısır sorunlardan kurtulsak olmaz mı?

Keykubat

Kaynakça;Ebubekir Siraceddin-Martin Lings adlı şahsın "Siret Ödülü" almış "Hz.Muhammed'in Hayatı" kitabından.
“Alevi Sünni Niye Çatışsın;”http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10524665.asp