Ey Türk Milleti! Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz
Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar. Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır. İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz! Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir. Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat-
ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN
YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat
İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR.
VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat
Son yıllarda iyice ayyuka çıkan yukarıdaki başlık
bağlamındaki iddialar herkesin ilgisini çektiği gibi benim de ilgimi çekmiştir.
Bu nedenle elimdeki bazı kaynaklardan yararlandım.Bizim
Müslüman dünyasının kendinden olan insanların düşüncelerine değil de
yabancıların,dönme ve devşirmelerin sözlerine ve yazılarına itibar edip
asırlardır onlara taç giydirip,tahtlara oturttuğu içindir ki ben de yabancı
eserlerden kaynak vermek zorunda olduğumu düşünmekteyim.
Müslüman olduktan sonra Ebubekir Siraceddin adını alan
İngiliz asıllı Müslüman ,Martin Lings adlı şahsın "Siret Ödülü" almış
"Hz.Muhammed'in Hayatı" isimli kitabını bu yüzden kaynak
göstermekteyim.
Ilımlı İslamcı hükümetimizin,sadık,sevgili Çalık Grubunun
gazetesi olan Sabah’ın ücretsiz dağıtmış olması da en önemli tercih nedenimdir.
Tamamen bana ait olan “Tacı haine giydiren milletin kanı
dinmez “ sözü ile aslında anlatmak istediğim de budur ama daha almamız gereken
yol çoktur.
“Kureyş veya Emevi İslamı” iddiası ilk değişiklik iddiası
olarak kabul edilirse,750’de Emevilerin çöküşü ile başlayıp,950’lerde
Roma’lıların İran Urumiye gölüne kadar bölgede bütün Müslümanları kılıçtan
geçirmelerinde, Kudüs’ün 100 yıl kadar Haçlı eline geçmesi, 1200’lerden
itibaren de Abbasilerin çöküşü, Moğol İstilası, dönemlerinde yenilmiş,diz
çökmüş İslam devletlerine de bu günkü gibi “İslamı Ilıtma” önerisi yapıldı mı?
Yapıldıysa sonuç ne oldu?
Elbette bilmiyoruz ama bilenler olduğunu da biliyoruz.
1200’lerde başlayan Moğol akınları ile Güney Türkistan’dan
hızlanan Türk göçlerinin ardındangelen
yeni kavramlar ile1350’lere gelindiğindeNakşibendilik
gibi tarikatlar ile İslam’da yeni bölünmeler ve yorumlamalar da hızlanmıştır.
Ancak o zamanki Haçlıların bu günkü torunlarının yaptığı
gibi 300 yıl öncesinden beri İslam’ı ciddi bir ılıtmadan çok yavaş yavaş
sapıklaştırma faaliyetleri olduğunu görüyoruz.
1739’lardan itibaren İngilizlerin çabaları ile Vehhabilik
adı altında yaratılan bir Mezhep ile Hz.Peygamberin memleketinde “Kureyş
İslamı” iddiası olduğu iddia edilen İslam’ın bile kalmaması, 1900’lerde Said-
Kürdi ile de hilafetin son bulduğu topraklarda Bahailik-İslam karışımı yeni
Fethullahçılık vs adı ile yeni “Ilımlı İslam” yaratılma çabalarını da göz önüne
alırsak,İslam Kitabını taa başından beri yeniden incelemek zorunluluğu da acil
bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Önce aklı olanlar,çalışıp araştıranlar doğruyu
bulacaklardır.Ben sadece ilgi çekici konuları göz önüne sererek bilinenleri
sorgulayarak pekiştirme yolunda yürüyenleri okumaya davet etmekteyim.
Kureyş’in Hz PeygamberlePazarlıkArayışları;
Hz.Muhammed de yaşamı boyunca hem kendi kabilesi hem de
Kabe’nin en büyük tanrısı Hubel’in yani,ululanmış adı ile en büyük tanrısı El
Ellah (Allah)’ın da bekçileri olan Kureyş Kabilesini ilk önce ikna etmek için
ne kadar çok uğraştıysa kabilesi,cümlenin başındaki sıfatının verdiği
saygınlığı korumak için onun en büyük düşmanı olmuştur.
Sonunda düşmanlıkla başarılı olamayınca da pazarlık yolunu
denerler.İşte alıntı yazı;
(M.Lings.Hz.Muhammed’in Hayatı s.107’den...)
Hadice (R.A) nın ölümünü (Hz.Peygamberin ilk eşi) aslında
daha küçük fakat dışarıda büyük etkiler uyandıran bir kayıp daha izledi.Ebu
Talip hastaydı ve ölümünün yakın olduğu durumundan belliydi.Ölüm yatağında bir
grup Kureyş’li lider ,Utbe,Şeybe,Abdu Şems'ten Ebu Süfyan,Cumah'tan
Ümeyye,Mahzum'dan Ebu Cehil ve diğerleri onu ziyaret ettiler ve ona şöyle
dediler.
---"Ebu Talip,seninle gurur duyduğumuzu
biliyorsun,şimdi ise başına bu hastalık geldi ve biz senin için
korkuyoruz.Yeğeninle (Hz.Muhammed S.A.V) bizim aramızda geçenleri
biliyorsun.Onu yanına çağır ve ona bizden bir hediye ver ve o bizi biz de onu
rahat bırakalım.Bizi dinimizle barış halinde bıraksın." dediler.
Bunu üzerine Ebu Talib Peygamber (S.A.V),"halkının
soyluları seninle anlaşmak istiyorlar." dedi.
-Peygamber (s.a.v)" Peki öyle olsun bana bir tek söz
verin, tüm Arap ve İran'lıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz"
dedi.
-Ebu Cehil "Babanın üzerine yemin ederim ki bu
karşılıklar için bir değil on söz veririz." dedi.
-Peygamber (s.a.v) "Allah'tan başka Tanrı yoktur
demelisiniz" dedi.
Ellerini çırptılar ve ,
-"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı
yapacaksın? Senin teklifin gerçekten çok acayip" dediler. Kendi
kendilerine,
-"Bu adam istediğimiz hiç bir şeyi bize vermeyecek,
o halde kendi yolumuza gidelim veAllah
onunla bizim aramızda hükmünü verinceye dekbabalarımızın dinine uymaya devam
edelim" dediler.
Bu pazarlık her ne kadar anlaşmazlıkla bittiyse de aşağıda
yine aynı kitaptan yapılan alıntılarda da okuyacağınız gibi Kureyş’in zaferi
ile mi sonuçlanacaktır?
Hep birlikte okuyup görelim;
*(Allah veya El Ellah=Hubel;Kabe'de bulunan360 putun en büyüğününadıdır.Kur'an ile belirtilmiş
özel bir addeğildir.
Hz.Peygamber’in babasının adı da “Abdullah” tır.
“Abd-El –Ellah=Allah’ın Kölesi” anlamına gelir.
Bu yüzden onlar da "Allah'ın (Tanrı) hükmünü
beklemekten" bahsediyorlar.* Arapça'da "A" harfi yoktur.*Elif
ile başlar.*)
HZ.MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ VE KUREYŞ’İN İKTİDAR OLUŞU;
“”Hz.Muhammed SAV ölümünün yaklaştığı günlerde camiye
giderek cemaate namaz kıldıracak kadar gücü kalmadığını hissettiğinde
hanımlarına :”Ebubekir’e namazlarda imamlık etmesini söyleyin” dedi.Fakat
Ayşe,Peygamber SAV’nin yerini almanın,babasını çok üzeceğinden korktu.” Ey
Allah’ın Rasulu,” dedi”Ebubekir çok duygulu bir adamdır,sesi de gür değildir.
Hem Kuran okurken çok ağlar.”
Peygamber S.A.V sanki o hiç konuşmamış gibi “Ona namazı
kıldırmasını söyle” der.
Hatta Hz.Ömer’i önerir ve yine aynı emri duyunca,Peygamberin
diğer eşi olan Hafsa’ya yardım isteyen gözlerle bakan Ayşe’ye yardım gelir ve
Hafsa da Ayşe’yi desteklemeye başlar.
Sonunda Peygamber S.AV.,onlara şöyle dedi:”Siz Yusuf’un
yanındaki kadınlar gibisiniz.Ebu Bekir R.A’ye namazlarda imamlık yapmasını
söyle”Bırakın hata yapan araştırsın,haris olan da arzulasın.Yoksa Allah ve
müminler buna sahip olamayacaklar” uyarısından sonra Hz.Ebubekir namazlarda
imamlık yapmaya başlar.
(Halife bu kararla tespit edilmiş gibidir.)
(İbn Sad-Kitab et Tabakat el Kebir C.II.Böl.2.S.12)
Bu olaydan birkaç gün sonra Hz.Peygamber’in ateşi düşer ve
Fadl ve azatlı kölesi Sevban’ın yardımları ile camiye ulaşır.Namaz kıldırmakta
olan Hz.Ebubekir onun geldiğini hisseder ve bir adım geri kayarak imamlığı
devretmek için yerini ona bırakır.Ama Hz.Muhammed omzuna elini koyarak“namazı sen kıldır” diyerek onu
cemaatin önüne iter.Kendisi de onun sağına oturarak namazını kılar.
Daha sonra Hz.Muhammed evine döndüğünde bir daha dışarı
çıkamaz ve hastalığı ilerler. Müslümanlar evinin etrafında toplanırlar ve
Hz.Ömer, Hz.Peygamberin ölüm haberini duyunca kabul etmek istemez ve onlara
konuşmalar ilginç yapmaktadır.
Hz.Ömer;”Kuranın bir ayetini yanlış tefsir ettiği için,bu
ayetin peygamber s.a.v’in onların neslinden gelecek nesillerde sürekli
yaşayacağı anlamına geldiğini “ zannetmiştir.Bu yüzden mescittekilere
peygamberin sadece ruhen yok olduğunu ve bir süre sonra geri geleceğini
anlatmaktadır.
Durumdan haberdar olan arkadaşı Hz.Ebubekir de gelerek kızı
Ayşe’nin evine girer.İçeri girdiğinde Hz.Peygamber ölmüş,yüzü örtülmüştü.Hz.Ebubekir
örtüyü açar ve can arkadaşı Hz.Muhammed’in yüzünü öper ve “ Ey bana annemden ve
babamdan daha sevgili olan, Allah’ın senin için yazdığı ölümü tattın.Bundan
sonra sana hiçbir ölüm gelmeyecek” (İncil’de kıyamette 2.ve 3.ölüm olayları
vardır)deyip yüzünü örttükten
sonra dışarıda konuşmakta olan Hz.Ömer’in yanına çıkar.
”Yavaş ol Ömer,beni dinle” dese de Ömer duymaz ve
konuşmasını sürdürür.
Hz.Ebubekir’in sesini duyanlar ona doğru dönünce de Hz.Ebubekir
önce Allah’a hamd (teşekkür) eder ,ardından ;
“Ey insanlar,Kim Muhammed’e tapıyor idiyse,gerçekten
Muhammed ölmüştür,kim de Allah’a tapıyor idiyse gerçekten Allah diridir ve
ölmez” dedikten sonra Uhud’da indirilen Ali İmran suresi 144.ayeti
okumaya başlar.
“Muhammed yalnızca bir peygamberdir.Ondan önce nice
Peygamberler gelip geçmiştir.Şimdi o ölürse ya da öldürülürse siz topuklarınız
üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz?İki topuğu üzerinde gerisin geriye
dönen kimse,Allah’a kesinlikle zarar veremez.Allah,şükredenleri pek yakında
ödüllendirecektir.”
(Bu ayetle Ebubekir; “Hz.Muhammed öldü,din sahipsiz kaldı
inancı ile eski inançlarınıza mı döneceksiniz” demek istemektedir.)
Hz.Ömer dahil hiç kimse bu ayeti daha önce bilmediklerini
itiraf ederler(?)Daha sonra bu ayetin de etkisi ile
olsa gerek Hz.Ömer, Ebubekir’e biat edecek,yani onu “halife” kabul edecektir.””
Peygamber Ölüm Döşeğinde,Müslümanlar İktidar
Kavgasında;
Şimdi sıra “Devlet” denen o sihirli,cazibeli gücü elde etme
savaşına gelmiştir.Savaşın acıması yoktur nasıl olsa.Hemen üç grup ortaya
çıkıverir.Bu da 1500 yıl sonra günümüzde bile sürmekte olan “mezhep
kavgalarının”temelini
oluşturacak bir yapılanmadır.
“”Grup I
Hz.Muhammed’in hem evlatlığı hem de amcası Ebu Talip’in oğlu
olan Hz.Ali (r.a) Zübeyr (r.a) ve Talha (r.a) bir grup oluştururlar.
Grup II
Sad bin Ubade’nin de etrafında Evs’li ve Hazreç’li ensarın
çoğunluğu toplanarak 2. bir grup oluştururlar.Bunlar,devletin idaresinin
Medinelilerin(Yesriblilerin )
olmasını savunuyorlardı.
Grup III
Useyd kabilesinden bir çok kişi ile diğer gruplardan kalan
muhacirler de Hz.Ebubekir’in etrafında toplanırlar.Hz.Ömer ve Ebubekir hilafeti
kimin alacağı konusunda kararlar oluşturmaktadırlar.
Toplantı yerinede her gruptan seçilen birileri konuşmalarını
yaparlar.Kimi ensardan,Medineli, Mekkeli yerlilerin üstünlüklerinden dem vurur
kimi de biraz muhacirleri biraz göz önüne alır.
,
Hz.Ebubekirile
Hz.Ömer Öne Çıkarılırlar.Onlar da Kureyş’i ;
Son olarak Hz.Ömer konuşmak isterse de Hz.Ebubekir,nazikçe
ondan izin alarak konuşmasına başlar,önce ensarın önemini kabul ettiğini
vurgular fakat,İslam’ın Arabistan’da yayıldığını,Arapların Kureyş’ten
başka birinin otoritesini kabul etmeyeceğini,çünkü, Kureyş’intüm Arapların nezdinde eşsiz bir
konumu olduğunubelirterek
sözlerini bitirir.
Sonraki gelişmeler,Hz.Ömer ve Hz.Ebubekir’in birlikte veya
birinin seçilmesi şeklinde önerilerle gelişir.
Hz.Ömer,yaptığı konuşma ile geri çekildiğini açıklar;
”Hz.Peygamberin imamlık hakkınıHz.Ebubekir’e devrettiğini ve bu nedenle
de halife olması gerekenin kendisi olmadığını” söyleyerek olayı
sonuçlandırır.
Hz.Ali, Hz.Ebubekir’ecemaat
önünde olayın gündeme Ebubekir tarafından getirilmesi ilebiat eder.
Ancak,Sa’d hiçbir zaman biat etmez ve Suriye’ye göç
eder.
Hz.Ebubekir’in halifeliğinde anlaşılması üzerine sabah
namazında toplanan MüslümanlaraHz.Ömer’in
Tevbe Suresi 40.ayeti okuyarak herkes onun halifeliğini onaylar.
Tevbe 40.ayet:”Sizin en iyiniz,Allah’ın Resulünün
arkadaşı,ikisi mağarada oturduklarında ikinin ikincisi”demektedir.
Hz.Ali,daha önceden kabul ettiği için o gerek duymaz.
Hz.Ali hariçtüm
cemaat ona bağlılık yemini ederler.
Hz.Ebubekir de ayağa kalkarak cemaate seslenir;
“Sizin en iyiniz olmadığım halde sizin üzerinize hakim
oldum.Eğer doğru yaparsam bana yardım edin,eğer yanlış yaparsam beni
doğrultun.Hakka samimiyetle saygı göstermek bağlılıktır,hakka saygısızlık ise
ihanettir.Aranızdaki güçsüzler,inşallah onların haklarını koruyuncaya kadar
benim katımda güçlü olacaklardır.Aranızdaki güçlüler ise başkalarının hakkını
onlardan, inşallah alana kadar da benim katımda güçsüzdürler.
Ben Allah’a ve Resulüne itaat ettiğim sürece bana
itaat ediniz.Fakat ,eğer,itaat etmezsem siz de bana itaat etmeyin.Namaza
kalkın.Allah size merhamet etsin” ””
Hz.Muhammed (S.A.V) yukarıda kendisine önerilen ilk pazarlık
teklifinde;
"Peki öyle olsun bana bir tek söz verin, tüm Arap
ve İranlıları yönetiminiz altına alabileceğiniz bir söz" derken,kendi kabilesini ikna
edememiştir.
Onlarla pazarlıkla anlaşma yolunu denemeyi o da arzulamıştır.Çünkü
onların desteği olmazsa ölümünden sonra kurduğu düzenin bozulacağını biliyordu.
Ayrıca içindeki büyük "Fatihlik" hevesine de
onların desteği ile ulaşacağına kanaat getirmiş olsa ki pazarlığa giriyor.
Sadece bir "La İlahe İllallah" karşılığında.
Karşısındakiler de,yani Kureyş Kabilesi,gerek Hz.Peygamberin
doğumu öncesi gerçekleştiği yazılan Kırlangıç vakası gibi olaylara ek
olarak,kendilerinin de “Kabeyi korumakla görevli” olmaları yanında “Allah’ın
Bekçileri” sıfatı ile anılmalarının da etkisi ile olsa gerektir ki,
tanrıları olan “El Ellah-Allah-Hubel’e “ ne kadar bağlılar ki, onlarda
verilenin farkındalar, gerçekleşeceğini de biliyorlar ama onlar da
inançlarından dönmüyorlar.Ve,
"Ey Muhammed,Tanrıları bir tek tanrı mı
yapacaksın?Senin teklifin gerçekten çok acayip" diyorlar ve
yollarına gidiyorlar.Onlar da o kadar inatçı.Çünkü kendileri "Allah'ın
Evinin (Kabe'nin)" bekçileridirler.İnançsızlık göstererek Müslüman
olmaları,hem onurlarını kırar hem de tüm Araplar arasındaki onurlarını yerle
bir eder.Bu korku onları inançlarına daha da bağlı kılmıştır.
Ayrıca Muhammed S.A.V ye ilk inananlar hep köle,cahil,fakir
insanlardır.Arkadaşı Ebubekir bile sadece onu korur.Başlangıçta ona inandığını
söylemez.Onun da,Hz.Muhammed’i saldırılardan korurken,onu idaresinde
tutması,Kureyşlileri Hz.Peygamberin yaşamı boyunca dizginlemesinin ardından
kendisini halife ilan ettirirken,Kureyş Kabilesini iktidara oturtmayı başarması
onun zeka düzeyinin seviyesini,ne kadar ileriyi gören biri olduğuna dair tek
bir şüphe bile bırakmıyor zaten.
Hz.Muhammed’in getirdiği İslam’ın tarihte görülmemiş bir
şekilde hızla yayılarak,sağlığı süresince Türkiye’nin üç katı büyüklüğünde bir
arazi parçası olan Arap Yarımadasını tek devlet haline getirdiğini görmemeleri
de olanaksızdı zaten.
Hz.Peygamberin ölümü ile Hz.Ebubekir’in şahsiyeti ile
idareye el konulmasının ardından, görülmemiş büyüklükte bir Arap İmparatorluğu
kurmak isten bile değildi.En zorunu yani, yarımadanın tek devlet yapılması ve
tüm kavimleri etkileri altına alabilecekleri de yepyeni bir dini de Hz.Muhammed
zaten başarmıştı.
Şimdi Kureyş kendini biraz gizleyerek büyük
zahmetlerin,cefaların ürünü olan devlete de konuverecekti kimbilir?
Hz.Ebubekir’in ardından halife olan Hz.Ömer’in halifeliği
sırasında,Hz.Peygambere sağlığında en büyük düşmanlığı yapmış olan amcası ve
Kureyş’in reisi Ebu Süfyan ve eşi Hind’in oğlu olan Muaviye’nin Suriye
Valililiğine getirilmesi Kureyş’in İslam İmparatorluğu üzerinde mutlak
hakimiyetinin anahtarını ele geçirmelerini sağlar.
Hz.Peygamberin amcası ve babalığı olan Ebu Talip’in oğlu ve
Hz.Peygamberin evlatlığı olan Hz.Ali’nin iktidar dışında bırakılması iktidar
savaşlarına sebep olacaktır.
İ.S.656’da halife olan Hz.Ali,Hz.Osman’ın öldürülmesinden
kendisini sorumlu tutan Muaviye’nin yerine vali atayınca işler karışır.Muaviye
de kendi ordusunu Hz.Ali’nin hilfet ordusuna karşı düzenler.
657’de Sıffin Savaşında Muaviye’nin ordusu mızraklarına
Kuran ayetleri takarak Hz.Ali’nin ordusunu etkiler ve ikisi arasındaki sorun
savaş meydanından hakemler kuruluna taşınır.
Tabii ki amaç sorun çözmek değil güce sahip olma
sorunudur.
Muaviye Hilafet ordusunu bölmeyi başarır ve İ.S. 661’de
Hz.Ali’nin 5.hilafet yılında öldürülmesinin ardından, Hz.Ali’nin oğlu Hasan’ın
da desteğini sağlayarak kendisini halife ilan eder.
Hilafette hakkı olduğunu düşünen,Mekke’den Medine’ye göç
etmiş muhacirlerin,Peygambere sahip çıkan ve koruyan Medinelilerin ve Hz.Ali
yandaşlarının da tümünü ezip geçer ve sınırları Güney Türkistan’dan
İspanya’ya kadar ulaşacak olan Emevi Müslüman Arap İmparatorluğunun temelini
atar.
Hz.Peygamberin ölümünden 37 yıl sonra, İ.S.669-678
arasında (9) yıl boyunca İstanbul’u da kuşatır ama alamaz.
Muaviye hilafeti seçimle değil,kendi soyundan olan “babadan
oğula” düzenine bırakmış, devletin önemli kademelerine de Arap-Kureyş soyluları
getirmiştir.Bu yüzden sert eleştiriler büyüyerek,Muaviye’nin oğlu Halife Yezid
zamanında İ.S.681’de Kerbela savaşına sebep olmuştur.Hz.Ali’nin oğlu
Hz.Hüseyin’in öldürüldüğü,ordusunun yenildiği bu savaş ile Emevi hanedanı
rakipsiz kalmıştır.
İ.S.744-750 yıllarında hüküm süren II.Mervan dönemine
kadar,Kureyş kökenli olmayan Araplar bile dahil olmak üzere,Arap olmayan diğer
kavimlerin de aşağılanıp köle edildiği Emevi Hanedanı yerini Hz.Peygamberin
amcası Abbas soyundan gelen Ebu’l Abbas’ın halifeliği ele geçirmesi ile yerini
bu kabileye yerini devredecektir.
İlk kez Türkler bu dönemde İslam Devletinde önemli görevlere
getirilecekler ve 1258’de Cengizhan’ın torunu Hulagü Han’ın Bağdat’ı yakıp
yıkması olayına kadar da Abbasi Hanedanı hüküm sürecektir.
Kureyş Kabilesinin İslam’ı asla kabul etmediğini savunan
Hz.Ali yandaşlarının,Emeviler için Müslüman yerine “Yezid” (=Şeytana tapan İran
Mecusi İnancına sahip olan) sıfatını kullanmaları, Emevi inancını taşıyan
Sünni-Hanefi,Maliki,Hanbeli,Şii mezhep mensuplarının da Alevi’leri “Hz.Ali’yi
Allah ile eş tutmaları şeklinde suçlamaları ile başlayan gerginlikler bu gün de
ülkemizde “Alevi-Sünni” kavgasının birleşmeyen kökenini oluşturmaktadır.
Mushaf-ı Reş'in İngilizcesinin bir sayfası
Aslında inatlaşmalardan arınılıp biraz detaylansa sorun
çözülecektir ama,asırların yarattığı tarafgirlikler ne yazık ki bu tür
uzlaşmaları engellemekte ve her ikisine de düşman olanlar dünya hakimiyetlerini
bu sayede kolayca sürdürmektedirler belki de.
Hz.Peygamberin İ.S.571 yılındaki doğum tarihinden 621 yıl
önce bu gün kullandığımız parşömen kağıdın Romalılarca İzmir Efes’te icat
edilmiş ve geçen zaman içinde yaygınlaşmış olmasının yanında çeşitli hayvan
derilerinden,ipekten ve de Arap yarımadasına komşu Mısırda da papirüs kağıtları
bol olarak bulunmasına rağmen İslam düşünürlerinin “ kağıt olmadığı için Kuran
ayetlerinin çanak çömlek kırıklarına yazıldığından dolayı ayetlerin ezbere
okunmak zorunda kalındığının bildirilmesi yüzünden İslam Kitabının adı
“Kuran’dır” Yani Kuran “ezbere okunan kitap”anlamında Arapça
bir kelimedir.
Mardin Cizre'de Mushaf-ı Reş Camisinde korunan "1916'da Osmanlı askerlerince yakılmış Mushaf-ı Reş kitabının kalıntıları
Dört halife döneminde yazılı ve sayfalar halinde
düzenlendiği için “Mushaf” adı altında Kuranlar bulunduğu İslam
tarihçilerinin kaynaklarında yazılıdır.
Kürt Yezidilerin iki kitaplarından ilki de “Mushaf-ı
Reş=Kara Kitap” olması ve cennetten taşlanarak kovulmuş dişi şeytan Tavus’a
tapınmayı esas alması kafalarınızı karıştırmasın. Her mushaf Kurán-ı Kerim
değildir. Hattai Mardin Cizre’de Müslüman Yezidiler’in mu dine göre ibadet
ettikleri Mushaf-ı Reş Cami’sinde 1916 yılında yakılan bu şeytan kitabının deri
parçaları sergilenmektedir.
Bu gün bu kitaplarını “Kur’an-ı Kerim-i Mushaf-ı Reş”
adıyla değiştirerek kendilerini Müslüman göstermektedirler.
Özellikle Hz.Osman döneminde tam teşekküllü hurafelerden
arındırılmış,doğruluğu yaşayan Kuran hafızlarının beyanları ile de doğrulanmış
düzenli bir Kuran yazıldığı bilinir.
Tüm bu bilgilere rağmen Hz.Peygamber ve dört Halife
döneminden kalma yazılı derli toplu Kuran bulunmaması,var olanın da Muaviye ve
yerine halife yaptığı oğlu Yezid zamanında düzenlenmiş bir Kuran olması İslam
dünyasının açmazlarındandır.
Yaşamı boyunca Hz.Peygambere eziyet çektirmiş Kureyş
kabilesinin,onun ölümü ile,en yakın arkadaşlarının da destekleri ile iktidarı
ele geçirmesi,amcası Ebu Talip’in oğlu,kendisinin evlatlığı olan,Hz.Ali’denbaşka erkek çocuğun soyunda olmaması
göz önüne alındığındaHz.Ali ve
çocuklarının öldürülmesi ile de Kureyş’inHz.Peygamberi
koruyan ve destekleyen kendi soyunu kurutması “dine yezidi müdahalesi
iddiaları” hakkındaki şüpheleri de arttırmaktadır.
Emevi Mecusilerinin inandığı Allah inancını
yansıtan Mushaf-ı Reş'e göre, Ebren Yaratılış
sayfasındaki resimleme. Kur'anda bu yaratılış
olmamasına rağmen İslam tasavvufuna sonradan
Yezidi Emevilerce sokulmuştur.
Bu gün bile bazı yazarlarımızın “Emevi İslamı ve Kureyş
İslamı” tanımlamalarının kaynağını da bu olaylara dayandırmaları ilginç
değil,sadece kılıçla ,işkence ile kabul ettirilmiş,eski,üstü örtülmüş bazı
tarihi olayların göz önüne serilmesidir.
Hz.Muhammed'in ölümünün ardından öğretilen İslam'ın,Hz.Muhammed'in getirdiği İslam olup olmadığı,her türlü kağıt ve yazı yazma olanakları varken insanların çömlek kırıklarına yazılmış din kitabı uydurmaları gerçekten düşündürücüdür.
Bu asırda Alevi-Sünni ve diğer mezhep vetarikat uyuşmazlıkları yüzünden zaman
kaybetmeye bir son vermek için elimizden geleni yapmalıyız.
Şu kavgayı çözelim artık.
Diğer devletler dev adımlarla ilerlerken biz bir an önce bu
kısır sorunlardan kurtulsak olmaz mı?
Keykubat
Kaynakça;Ebubekir Siraceddin-Martin Lings adlı şahsın
"Siret Ödülü" almış "Hz.Muhammed'in Hayatı" kitabından.