Ey Türk Milleti! Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz
Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar. Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır. İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz! Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir. Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat-
ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN
YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat
İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR.
VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat
Suriye konusunu anlamak için önce bizim hangi safta olduğumuza bakmak gerekir.
Biz işgalci batılı emperyalistlerin safındayız. 1991'de SSCB çöktüğünden beri dünya tek kutupluydu ve batının Tek Kutuplu Dünya siyasetini ABD düşünce kuruluşları New American Century Project olarak da belirlemişler.
Devlet adamlarımızı seçenler başkalarıdır. Onlar seçtikten sonra önümüze sürülürler.
Ortadoğu işgal edilecek, Balkanlar gibi etkisiz küçük devletlere bölünecek 100 yıllığına batının hakları garanti altına alınacak, halklar aşırı dini ibadete gark edilip üretemeyen tüketen kalabalıklara dönüştürülecek, mezhep savaşlarında tükenecek. Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, gibi ülkeler bu projede askeri ve mali harcamaları üstlenen ortaklar olaca bölünürken de hizmetlerinin karşılığında biraz para yüzü göreceklerdi.
Bu durum 12 Mayıs 1939 tarihli İngiltere-Türkiye Kredi anlaşmasının 1947'de Nato ilişkilerine dönüşmesiyle, 1960, 1971, 1980 cuntalarıyla iyice Amerikan kuklası olmamızı sağlayan gelişmelerle devam eden sürecin sonucuydu. Tayyip ile AKP si olmasaydı bir başka kukla benzeri mutlaka bu işte bu rolü üstlenecekti. Çünkü batı bizi 1980'lerde "Bölünmüş Türkiye haritalarını NATO toplantılarında masalarımıza sürerek yaptığı tehditlerle de zorlamıştı.
2001'de Rusya'nın ikinci kutup olarak çıkmasıyla dünya siyaseti yeni bir döneme geçmiş ve Türkiye'nin elini rahatlatmıştı. ABD ve 22 NATO çetesinin Irak, Libya ve Afrika ülkelerinde yaptıkları zulümler, tecavüzler insanlık dışı muameleler, kendi kurduğu terör örgütleri bahanesiyle işgalci olarak ülkelerin tepesine çökmesi nefret edilir duruma düşürmüştü. Bu da Rusya-Çin-Hint bloguna sempatiyi getirmişti.
Geçmişin bu iğrenç bağları yüzünden Türkiye’nin işgal edilen İslam dünyasının hedef ülkeleri yanında yer almasına da olanak yoktu.Kısaca biz haklı olan değil, haksız, sömürgeci işgalcinin ortağıydık, öyle olmak zorundaydık. Başka türlü siyaset izlememize de olanak yoktu.
Sonuç olarak Muhafazakar Neocon’cu Bush'un yarattığı nefret dehşet dönemi Oba dönemi ile yumuşatılmıştı. Şimdi D.Trump ile ABD sempatik mesajlar verirken gelişen komplo, olayları, patlatılan bombalar ve uçak düşürmeler, ABD'nin Türkiye'yi de hedefe oturtan askeri ve sivil kanattan ifadelerine baktığımızda ise D.Trump döneminin G.W.Bush'un Muhafazakar siyasetlerine döneceği endişesi yüreklere düşmektedir. Sonuç olarak 78 yıllık İngiliz-Amerikan -Batı koloniliğimizin verdiği yükümlülüklerdenden öyle kolayca kurtulabilecek halde değiliz.
20 Ocakta hükumeti devir alacak D.Trump hükumeti eğer, Obama'nın hükumeti devir teslim işleri nedeniyle doğan boşluktan dolayı ortaya çıkan başıboşluğun, bazı demokratların Türkiye'nin üstlendiği ağır yükü bizler finanse edemeyeceğimize göre bırakalım kendi çıkarının olduğu doğu ve Avrasya bloglarıyla ilişki kursun" anlamına gelen "Türkiyenin çıkarları onun Avrasya blogundadır" açıklamalarının etkisiyle Rusya ve diğer Avrasya blogları ile ilişkilerimiz olumlu yönde ilerlemiştir.
Bu bizi aldatmasın. 1939'dan beri geçen 77-78 yıllık İngiliz-Amerikan koloniliğimizin kolayca bırakıp gitmemizi engelleyen gizli, ikili, derin bağlayıcı maddeleri olan anlaşmalar yakamızı bırakmayacaktır.
Bu esrarlı göbek bağlarımız yüzünden, Donald Trump hükumetinin izleyeceği siyaset ABD’de hükumetin devir alınmasından sonra belirlenecektir. D.Truamp’ın yapıcı açıklamalarına muhalif olarak bazı derin Amerikan yapılanmalarınca yaratıldığını düşündüğüm çeşitli komplo, kumpaslara ülkemizdeki bombalama olayları, terör örgütlerinin aldığı yeni tavır ile topyekun ülkemizi hedef seçmeleri de dahil edilmelidir.
Recep Tayyip Erdoğan, ona F.Gülen cemaatine karşı savaşı yüzünden tümüyle kefil olan Ergenekon-Vatan partisi, bunlara doğrudan dolaylı katılan MHP-CHP ne kadar isteselerde “geçmişin turnalarının devletimizi tırmalayacağı” ortadadır.
Amerikan-AB isteklerine ne kadar direnirsek direnelim, AKP’yi iktidar eden ekonomik kriz şartlarının bile aranacağı ciddi yaptırımlarla da karşılaşacağımız kesindir. Tabii ki AKP ile birlikte olanlar gerçekten bu “yeni dünyada Türkiye’ye yeni yer bulma” gayretini Demokrat ABD’li siyasi ve resmi yapılanmalarının izinleriyle yapmıyorlarsa.
Her iki şekilde de Türkiye’ye Kıbrıs dümeninin musallat edilip sonra da ekonomik, askeri, mali ambargolarla mahkum edilmesi gibi 1991’den beri Amerikan projelerinde etkin rol almış ama daima da papazı bulmuş, en kötünün bir iyisine, ehveni şere mahkum edilmiş Türkiye, daha da ehveni şerlere mahkum edilecektir.
Bu da Anadolu üzerinde kurulu Türkiye cumhuriyetinin Balkanlaştırılmasıyla sonuçlanacaktır.
B.O.P projesine göre ilk bölünme Kürdistan ile olacak.
Ülkemizdeki her dini, etnik grubun bastığı toprağa sahip çıkarak ortak Amerika ve Batılı emperyalistlerin emellerine direnmesi, hükumetin de “bağımsız siyaset izlemesi” esasına dayalı yeni bir anlayış benimsenmelidir, benimsetilmelidir.
Bunun faturası inanın 1960’ların ikinci yarısında başlatılan sa-sol olayları, 1980 cuntası, PKK terörü ile süren yıkıcı, bölücü dış kaynaklı olaylarda döktüğümüz kandan, verdiğimiz canlardan daha pahalı olmayacaktır.
Hükumet ve TBMM içi ve dışı muhalif,destek siyasi yapılanmaları, bunların kripto dinci-kinci cemaat-tarikat kuruluşları dahil herkes, 1096’da Haçlılara posta koyan Suriye Hristiyanları kadar bastıkları toprağa sahip çıkmayı bilmelidirler.
Hepimiz aynı toprağa ayak basıyoruz ve devleti satıp, yıkılınca efendilerinin Amerika,İngiltere veya diğer batılı topraklarında kendilerine rüyalar alemi kuracaklarına inananlar bunun gerçekleşmeyeceğini Filipinlerin Ferdinand Marcos’u, Romanya’nın Çavuşesku’su örneklerinde görebilirler.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu koloni bağımlılığı yüzünden izlediği siyasetlerin kerhen desteklenmesi gerekse de de, Türk halkının bu topraklarda dünya durdukça yaşayacak şekilde siyaset izlemesi daha akılcıdır. Yani dünya düzeninin belirlediği şartlara göre zoraki siyasetler izleyen hükumetlerimizin yaptıklarının tümünü onaylamak yerine, vicdana, adalete, dünya milletlerinin genel adalet-vicdan değerlerine uygun olarak kendi devletinin hükumetlerini eleştirmesi mecburidir. Dünyanın ve coğrafyamızın siyasi jeopolitik şartlarına göre kurulan hükumetlerin yıldan yıla, günden düne değişen mantıklı-mantıksız siyasetlerinin körü körüne desteklenmesi Türkiye Cumhuriyeti halkının ebedi çıkarlarına aykırıdır.
Hükumetler de buna anlayış göstererek, kendilerinin izledikleri “devleti emperyalizme teslim et-rahat et” mantığı dışında bir şeyler yapabilme olanağı yakalamış olacaklardır.
Pişmanlık veya zafer serhoşluğundan suçun itirafı
Hükumet yıllardır koloni mantığıyla hareket ederek içine düşürüldüğümüz şartların oluşmasının mimarı olmuşsa da şimdilik ABD’den gelen bazı izinlerle biraz da belki kendilerine saygınlık kazandırabilme arzusuyla doğru bir çizgi tutturmuş, Suriye ve Irak’ta “sadece terörü sonlandırma, onların toprak bütünlüklerine sadık kalma” mantığıyla yaptığı askeri girişimleri de destekliyorum ve bunlar desteklenmelidir. Toprak ve siyasi birliklerine kavuşan komşularımızın da geçmişin zorunluluktan doğan hatalarının yüreklerinde affedilmesini sağlayacaktır. Çünkü onlar da emperyalizmin köleliğini yapmasaydılar İslam dünyası bu günleri hiç yaşamayabilirdi. Arapların İslam dünyasına Vehhabilik, Efganilik, Bahailik, Humeynicilik gibi yeni Mason dinleriyle ihanetlerini de bizler unutmadık. Araplar,Farslar öyle masumcuk falan değillerdir.Ama sadece bu amaca uygun oldukları sürece. Osmanlı siyasetleri kesinlikle devletin altımızdan kaymasına sebep olacaktır bu tartışmasız kabul edilmelidir.
Okuduğunuz blogum, bu gün kaldırıldı ve yazışma sonucu geri geldi
Türkiye Cumhuriyetinin kurduğu demokratik Ulusalcı rejim, ülkenin halkı olan her dini, ırki kesimce ortak olarak iyileştirilerek korunmalıdır. Eğitim, din ile uyuşturan yapıdan, bilimle uyandıran hale geçirilmelidir. Dışarıdan dayatılan siyasetleri bile yetersiz yabancı dil ve genel kültür nedeniyle yanlış tercüme edip batılı efendileri bile kızdıran salak, kukla adamlar, kişiler, dinci-kinci ihanet yapılanmalarından kurtulunmalıdır. Bunlar da bu amaçta birleşmek için çaba göstermelidirler.
Ülkemize ve yeryüzü milletlerine akan kanların dindiği, barışın, refahın hakim olduğu bir gelecek, bunun içinde mutlak adalete inanan vicdanlar edinmelerini diliyorum.
Özallı yılların ünlü sunucusu Reha
Muhtar, Boğaz köprüsündeydi yanılmıyorsam ölmek üzere olan kazazedeye bu soruyu
sormuş, gazetecilik hayatının bitmesinde bu olayın önemli etkisi olduğunu
düşünenlerdenim.
Ordumuz, Irak ve Suriye'de
buralardaki kayıplar bildirilmiyor, biz de bilmiyoruz. Terörle mücadelede malum
örgütün yurt dışına çıkarılmasında da her gün kayıplar oluyor, 40 yıldır
bunlara da alıştık. İnsanlara sorduğumda "eee onlar her gün ölüyor ne
yapacağız ki, hükumet var devlet var.
Sen güzel anlatıyorsun, seni
dinlemiyen beni hiç dinlemez. Amaaan sende işine bak" cevabını alıyorum.
Son iki yılda sekiz oldu galiba, halkın arasında ve askeri, polis araçlarına
yapılan bombalı araçlarla patlatılan bombalar ile yüzlerce insanımızı
kaybettik.
Son bir haftada Beşiktaş ta Çevik
Kuvvet, Kayseri'de asker taşıyan halk otobüsünde ölenler morgda, yaralılar can
çekişirken, Trabzon'da katar emiri ile disko toplu stad açılışları, gangnamstar tarzı müzikler, coşku, eğlence tam gaz. Ekonomi dehasıyız dediler, 15yıl
sonunda seferberlik ilan ettiler, döviz bozdurmayanı vatan haini ilan eder
oldular.
Yetmez gibi "beni başkan
seçmezseniz böyle kanınız akacak" tehdidi yandaş basın üzerinden,
yaralılar can çekişirken, aileler kahrolurken yapılmakta, cumboşa kötü bakan
şehit yakın onlu yaşlarda bir erkek çocuğunun linç edilmesi, okuldan atılması
kampanyası başlatılmaktadır. R. T. Erdoğan'ı Allah ilan ederek, buna tepki
vermeyen R. T. Erdoğan da Müslüman olmadıklarını kanıtlamışken, onun arkasında
toplanan %50,sabah "insan tarı Tayyip, Katolik inancındaki benzeri İsa
gibi ölse, AKP kaça bölünür?
Hiç düşünen var mı?
Ama kimin seyinde ki?
Gözleri, aklı böylesine körleşmiş,
bunca acıya alışmış, tepki duygusunu yitirmiş bir toplum olduk.
Acı duygusu, insan veya hayvanın
sigortasıdır. Önlem alınıp acı veren tehditten kurtulunmazsa bir süre sonra acı
duygusu çalışmaz olur. Kendisini yiyen aslanı seyreden manda, ceylan gibi acı
veren tehdidin bedeni tüketmesi seyredilir, sonra can da çıkar ve ölürsünüz.
Sorun da bitmiş olur.
Ülkemiz insanı şimdi tam Reha
Muhtarlık haldedir.
Acı var mı acı???
Atatürk zamanı Kürt isyanlarında 500
bin, sağ, sol kavgalarında yüzbinler, 40 yıldır iç terörde yaklaşık
60.000,Kurtuluş savaşında 20.000 insan kaybettik ve o Kurtuluş savaşına %50'si
küfreden toplum olduk.
Bizden görünen hain işbirlikçi kripto
cemmatler, tarikatlar, onların kurdukları ihanet hükümet ve muhalefet
partilerince, basınla, okullarda öğretilen yalan tarihle kandırıldık, bölündük.
Birbirimize duyarsız olduk.
Birimizin acısından hoşnutluk duyar
olduk.
15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden
sonra hükumetle ortak olduklarını açıklayan Vatan partili İ.Hakkı Pekin paşa
yaptığı açıklamada;
Şehitler sadece Türk çocuklarından çıkıyor
“Devletin bölünmesinin
engellendiğini, liyakat istemine dayalı devletin bürokratlarının tespit
edileceğini, şeriat rejim tehlikesinin kalktığını ama DEVLET BÜROKRASİSİNDE
TÜRKLERİN YER ALMAYACAĞINI” açıklamıştır.
Milli birlik, seferberlik ama
Türklere yemede, içmede, karar almada, sermayede, bürokraside yer yok... Ama
cepheye sürülmede, terörde, savaşta kıyılmada en önde...
Hani ortak tasada, kaygıda, acıda, iç
dış tehditte birleşen millettik? Hani hepimiz Türktük?
Bunu öne çıkatan da benden başka
kimse yok. Ama ortalık Türkçü kaynıyor benim adım bile ortalarda yok...
Kısaca Türkçülük de siyasi aldatmacada
ülkemizde kullanılması vazgeçilmez bir terim.
1876 DAN BERİ ABD BAŞKANLARI SEÇİLİYORLAR AMA BİR TANESİ "BENİ HALK SEÇTİ DEVLETİ YIKICAM, REJİMİ DEĞİŞTİRİCEM, ANAYASAYI TANIMAM, HAKİMİ, YARGIYI TANIMAM DEYİP MUHALİF BÜROKRATLARDAN GAZETECİ,İŞ ADAMI, SİVİL NE VARSA CEZAEVİ İNŞA EDİP İÇERİ TIKMADI.
ZATEN FİİLEN BAŞKANSIN VE MEVCUT ANAYASAYA KARŞI SUÇ İŞLİYORSUN.
BUNLARA RAĞMEN , BUNCA ÖLÜNÜN ARDINDAN HALA "BAŞKANLIK" DİYE KONUŞUYORSUNUZ.
NE OLACAK MIŞ?
BAŞKAN OLUNCA TERÖR OLMAYACAKMIŞ, BOMBA PATLAMAYACAKMIŞ.
BAŞKAN OLUNCA TERÖRÜ DURDURABİLECEKSEN, BELLİ Kİ TERÖRİST SENSİN.
BİRLİKTE ÇALIŞIYORSUN.
DIŞ MİHRAK PALAVRASI ATMA.
YAZIK DEĞİLMİ BUNCA ŞEHİDE, YETİMLERİNE, ANA BABALARINA. İŞİN ASLINI SEN DE BİLİYORSUN BU TOPRAKLARDA TERÖRÜ BİTİRMEYE SENİN GÜCÜN DEĞİL KİMSENİN YETMEZ.
AMA SEN KANDAN BESLENDİĞİNİ İTİRAF ETMİŞ OLDUN. SEN Kİ BÜTÜN İÇ, DIŞ İSTİHBARAT SANA BAĞLIYKEN, DARBEYİ ENİŞTENDEN ÖĞRENDİĞİNİ SÖYLEDİN, ACİZLİĞİNİ BELGELEDİN. YAPTIĞIN İŞ DEVLET ÇARKINI İŞLEMEZ KILMAKTAN BAŞKA ŞEY DEĞİLDİR.
BUNCA MAL YAPTIN, GÜCÜN VARSA ŞİMDİ DURDUR DA GÖRELİM. MİLLETE BİR HAYIRIN DOKUNMUŞ OLUR.
FEDERASYON OLUNCA TERÖR BİTER SANIYORSUN. ASIL TERÖR O ZAMAN BAŞLAR, BUNU BİLE GÖREMİYORSUN. ÇEKİL BİRAZ DA MİLLET RAHAT ETSİN.
SEN Kİ, TBMM KARARI OLMADAN, ORDUYU IRAK, SURİYE'DE SAVAŞA SOKTUN, BAŞKAN OLUNCA DÜNYA SAVAŞI ÇIKARACAĞIN KESİNDİR.
SAVAŞ KARARINI DA SENİN GİBİ ÇAKMA ASKERLİK YAPAN ADNAN MENDERES VERMEDİ Mİ? BOŞUNA DEMEMİŞLER, SAVAŞLARI KORKAKLAR, ASKER KAÇAKLARI ÇIKARTIR DİYE.
ON BEŞ YILDA, DEVLETİN ELİNDE BÜTÜN DEVLET FABRİKALARI, KAMU ARAZİLERİ YABANCILARA SATILDI, TÜTÜN, BUĞDAY GİBİ TAHILLAR, PANCAR V.S ÜRETİMİ SIFIRI ÇEKTİ.
SAMANI DA İNEĞİ DE İTHAL EDER OLDUK. İŞ YERLERİ KAPANIYOR, İŞSİZLİK ARTIYOR.
AKP NİN YENİ TANKI TULPAR. TANK SAVAŞLARI DEVRİ BİTELİ ÇOK OLDU.
EĞİTİMDE DÜNYADA SON SIRALARA DÜŞTÜK. ÖĞRENCİLERİN YARISI OKUDUKLARINI ANLAMIYOR.
AMA YARI MONTAJ SAVAŞ SANAYİİ HIZLA GELİŞİYOR. AKLIMA, BAŞKANLIK OLURSA KAOS OLMAYACAK AÇIKLAMASI GELDİ.
EVET, İÇ TERÖR BELKİ KISA SÜRELİ ÖNLENEBİLİR AMA, KOMŞULARLA SAVAŞ GÖRÜNÜYOR UFUKTA.
TÜRK BEYLERİ, OSMANLI OĞLANLARI NE İÇİN ÖNE ÇIKARTILDI?
ELBETTE İSTİKBALDE SAVAŞLAR VAR, ÖLÜMLER VAR. KAOS YERİNİ KIYAMETE BIRAKACAK. İÇ KAOS İLE DIŞARIDA SAVAŞLARLA NESİLLER TÜKETİLECEK ANLAYACAĞINIZ.
İSTANBUL ÇEVİK KUVVET ŞB. MD.LÜĞÜNDE KONUŞAN CUMHURBAŞKANI R.T.ERDOĞAN, POLİSLERE "ALLAH ŞEHADETİ SİZE DE NASİP ETSİN" DEDİ.
AYNI İFADE BU GÜN DE BAKANLARINCA GENE POLİSE YAPILAN KONUŞMADA TEKRAR EDİLDİ.
AMA HÜKUMETTEN VE SARAYDAN KİMSE "ALLAH ŞEHADETİ BİZE DE NASİP ETSİN" DEMİYOR.
BIRAKIN OSMANLI OLMAYI BU HARİTAYI DA BU GÜNLERİ DE ARAYACAĞIZ. TAKDİR SİZİN.
Er Ryan, düşmana çalışan ajan bir Amerikan askerdir.
1970'li yılların ünlü ABD dış işleri bakanı Henry Kissiger'ın "Biz, düşmanlarımızı öldürdüğümüz, diğer milletlerin de başlarına HAİNlerini getirdiğimiz için güçlüyüz" ifadesindeki " düşmanlarınca yönetilen milletlerden" biri de biziz.
Atayan da Amerika'dır. Başımızda, onların seçip bize sunarak seçtirdikleri kuklalarca yönetiliriz. Ama Amerika 'nın da hainleri vardır, yoksa da yaratır.
Bunlardan birisi de Er Ryandır.
II. Dünya savaşında ABD orduları, düşmana esir düşen askeri Er Ryan'ı kurtarmak için büyük bir operasyon yapar ama kurtardıklarında ajan olduğunu keşfederler. Benim yıllardır değişmeyen tespitim de bildiğiniz gibidir.
Devlet iktidarda kripto, namaz kılan Ortodoks Yahudi, Hristiyan ve Rumların 1950'den beri yönettiği İktidar Partileri, muhalefetin de Alevi maskeli Musevi Ermeniler ve onlara katılan azınlıkların elindedir. 2010'dan beri CHP, devşirme Işıkçı, Nurcu Gregoryen Ermenilerin çarşaflısı, Kürtçüsü, Pontusçusu olan Atatürk ve rejim karşıtlarını partiye doldururken Atatürkçü ve gerçek solcuları tasfiye etmiştir.
Son aşaması, CHP+GÜLEN+HDP koalisyonu parti olmasıdır. Şu anda iktidar partisince tasfiye projesine dahil edilmiştir. MHP ve 1917'de Suriye'den dönme Gregoryen Ermeni ve yıllardır.
Gülenin imam eşi olan Bohçalıyan ise AKP'ye tam destek siyaseti gütmektedir.
2008'de başlayan Ergenekon kumpası mağdurları da AKP ile saf tutmuşlardır.
Bize görünen, Ergenekoncular Gülenden öç alırken hükümeti Avrasya Şangay Beşlisi safına çekerek hizmet ettiklerini söylemektedirler. Bohçalıyan, yeni sömürge Anayasasında TÜRK adını ve bazı tepki uyandıracak maddelerinin ret edilmesine, terörle mücadeleye hizmet ettiğini savunmaktadır.
Y-CHP ise, tamamenn karşı olduğunu söyleyerek kendini süreç dışı bırakıyor, demokrasinin savunucusu olduğunu söylüyor. Ama bütün kadrosu rejimi tasfiye etmek isteyenlerden oluşuyor.
Bu çok önemli bir çelişki. Ayrıca AKP'nin rejim ve Atatürk düşmanı olduğunun da belgesidir ama 10 yıldır bu partinin anayasal suçlarına rağmen kapatma davası açmayı bırakın, onu yatıştırarak bir şeyler kurtarmakla övünen, her seçimde yaptıkları salaklıklarla halkı alternatifsiz bırakarak bu partiler ihanete ortak olmuşlardır.
Sonuç olarak, yeni anayasal düzen ABD gibi iki partili rejim olacaktır. Bohçalıyan devre dışı kalmamak için AKP yalakalığına soyunurken, CHP de Pkk ve HDP oylarını kendinde toplayarak ikinci parti olma, diyaspora Ermeni, Süryanilerin destekleriyle 1.parti olma peşindedir.
Bu rejimin "2,5" patili olması da söz konusudur. Tüm TBMM tasfiyede anlaşmıştır. Biz, en azından mevcut rejimi ve tam bağımsızlığı savunanlar ortada kalmış durumdayız.
Her biri birer Er Ryan olan TBMM içi ve dışı partilerin, oluşumların hangisine sarılsak bir Er Ryan kucaklamış olmanın acısını yaşıyoruz.
ER RYAN'I KUCAKLAMAK İSTEMEYENLER BİRLEŞMELİDİR.
Takdir sizindir.
AlaeddinYavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc
Sümer, Hint, eski Mısır, Fars, Grek dinlerinde okuryazarlık, tapınakta yapılan ruh çağırma ayinlerinde, Cebrail veya çağrılan tanrı tarafından verilen eğitimle kazanılırdı.
Okumayı bu yolla öğrenen Soferim yani OKUYUCU olurdu. Yazmayı da öğrenirse YAZATA yani YAZICI olurdu. Başrahiplikten krallığa kadar yükselirlerdi.
Eğitim yoluyla öğrenenler yirmili otuzlu yaşlarda öğrenirler, bu görevlere getirilmezlerdi. Bu gün bu ilke, masonlarda, Yahudi, Hristiyan, İslam tarikatlarında bile hala geçerlidir.
19.yüzyılda Bahiliği kuran Bahaullah, Allah olduğunu iddia ettiği İngiliz mason dini Bahailiği yaymak için Irak Süleymaniye Yahudi ve Yezidi Kürtlerine İngilizlerin emriyle gittiğinde Kürtler sorar:
-Okuma biliyor musun?
- Evet. - Peki yazı?
-Evet. i
Cevap gelir.
"Bizde okuryazar olandan Allah olmaz, sana güle güle.
Bu konuyu yıllar önce "19.yy. Mason İslam Dinleri" yazımda işlememden kısa süre sonra T. Erdoğan uçakta bir gazeteciye :-Ben okumam, önemli kitapları danışmanlarım (yazıcılarım) okur demişti.
Bunu takiben Mesihliği ve Fevai Aslan ın Allah iddiaları çıkmıştır. Nurculukta da var olan "100 yılda bir dini yenileyen mürşit çıkma iddiası" öteki dinlerde "Tanrı çıkması" şeklindedir.
Doğu Anadolu ve Ortodoks Rum, Yahudi oylarının sırrı burada yatmaktadır. Tayyip, onları Müslüman, Türk baskısından kurtaracak tanrıları veya mürşitleridir.
Ülkemizin Dolce Vitası Tayyip
Buna inanan Rum ve Kürtlere tanık oldum da. Bu gidişle diploma hiç çıkmayacak gibi görünmektedir. Diploma çıkarsa oylar kesilir.
Biz hep çağdaş yada İslam mantığıyla olayları yorumladığımızdan bir din tüccarının ince hilesini gözden kaçırıyoruz diyorum. Çakma da olsa bir diploması vardır. Bu diploma çıkarılmalıdır.
Baş örtüsü, çarşaf, peçe, sarık, cübbe İslam değil, 200 yıldır Hristiyan sayılan, Osmanlıya Haçlı paraları, silahları ile isyan eden Sabilerin, onların dininden türetme Ortodoks Yahudi ve Hristiyanların dini kıyafetleridir.
Bu kıyafetler dinen onlarda mecburidir. İslam maskesiyle Ermeni'si Rum'u, Kürdü sizleri aldatmaktadır. 11 Eylül 2001'de açılan haçlı seferinin neferleri davet edicileri bunlardır. Bir Arap deyimi vardır:"Göt kısmetten çıkmışsa yarak kafayı Bağdat'tan gösterir.
" 1991-2003 Haçlı işgalleriyle de organ kafayı Bağdat tan göstermiş, bütün Müslüman ülkeler işgal edilmiştir. Bağdat'ta kadın ve erkekler, çocuklar işgal güçlerince sınırsız sayıda tecavüze uğramışlar, malları yağmalanmıştır.
Libya lideri Kaddafinin kıçına demir çubuk sokularak öldürülmüştür. Şimdi Suriye de Işid benzerlerini yapmıştır ve Suriye Sabilere teslim edilmek üzeredir.
Her gün açtıkları yurtlarda çocuklarınızın ırzlarına geçmekte, diri diri yakmaktadırlar.
Üstüne de, yanmak cennetlik olmaktır, tecavüze uğrayan ilk okul çocukları için aile bakanı kaltak, bir kereden bir şey olmaz demekte, alay etmektedirler. Ya her gün ölen asker, polisçikler?
Onlar da köledirler onlara göre. Şeriat ve başkanlık da sizi ilelebed kadın ve erkek Babil fahişeleri olarak görmelerini sağlayacak sistemin adıdır.
Şeriat ve Başkanlık olunca bizim Amerika gibi güçlü ülke olmamıza izin vereceklerini sanıyorsanız, halis, muhlis, su katılmamış salaksınız demektir.
Bu konuda on yıldır 3000 arşivlik yazı yazdım.
Gerisi size kalmıştır.
Takdir sizindir.
AKPLILER ve HERKES UYANIN!!!
Ülkem insanı olan herkesin, İran Humeyni, Suud Vehhabi şeriatındaki gibi, ensest homoseksüel, ensest heteroseksüel ve iğrenç nekrofilik yaşamları olmadıklarını biliyorum.
Yansıyanlar da hala kripto yaşayan sapkın bir azınlıktır. İslami tarikat ve cemaat olarak ünlenmiş, gerçek yüzlerini halktan gizlemiş Ortodoks Yahudi, Hristiyan devşirmeleri olan bu sapkın azınlık, Akp ile gizli yüzlerini açığa vurmaya başlamışlardır.
Peygamber, sahabe, ensar sünneti diyerek tarikat yurtlarında, imam hatiplerde, cemaat toplantılarında, İslamın ve Katolik Hristiyanlığın yasakladığı Lut Kavmi geleneklerini çocuklarımıza tecavüzler veya gönlünü çelen aldatmacalarla aşılamaktadırlar. Gelecek on, on beş yıl içinde nesillerimiz Lut Kavmi gibi yaşar hale gelecektir.
Tecavüzcüsüyle mağdureyi evlendirme yasasını bu ortamı hazırlamak için kilometre taşı olarak görmektedirler. Bu saıpklıklar, GW. BUSH un 2001'de ilan ettiği haçlı seferinin aşamalarıdır. İlkinden sonuncusuna tüm haçlı seferlerinde Müslümanlar ve Türkler Sodom ve Gomora halkları gibi yani Lutilikle suçlanmışlar, evlerine, camilere doldurularak bu yüzden yakılmışlardır.
Tarikat, cemaat yurtları buna halkı hazırlamakla görevlendirilmiş kripto gayrimüslümlerdir. Çocuklarınızı cemaat yurtlarına muhtaç etmek için, köy, mezra gibi küçük yerleşim birimlerindeki okulları kapattılar, taşımalı sisteme geçtiler. Küçücük bedenler için ağır olan bu yükü kaldırmak için de denetimsiz cemaat yurtlarını açtılar.
Çocuklarınızı vermeye mecbur kaldınız. Eğitim hakkınız elinizden alırken üstüne hayırsever de görünmeyi başardılar. Buralarda görevlendirdikleri imam kılıklı papaz veya İslam ile bağı kalmamış eğitimciler çocuklarınızın ırzlarına geçtiler, sapık eğitimler verdiler.
Dün Adana'da yakılan çocuklar bu pislikleri örtmek için yapılmış görünmektedir. "Ölüm yok" ile başlayan valinin yalan açıklamaları bakanlarca da sürdürüldüğünden sonunda çareyi basına yasak getirmekte buldular.
Bu sinsi düşmanlıklara karşı tutum almaz, tavır koymazsanız, sağlığınızda Lut Kavmi olmuş evlatlarınızı, torunları göreceksiniz. Bu gün böyle değilseniz, o günlerde baba oğul, baba kız, abi, kız kardeş, dede torun ailece ensest cinsi sapıklığa boğulmuş olduğunuzda geri dönüş şansınız olmayacaktır.
Nesillerinizin geleceğini bu günkü tutumlarınız belirleyecektir.
On yıldır bu amaçla sizleri uyandırabilmek, uyarabilmek için dinlerin cinsel sapıklıkların kökeni olduğunu işledim.
İşine gelmeyenler, yazımı anlamayanlar beni karaladılar. Eğer bu tehlikeyi görmeseydim dinler hakkında yazı bile yazmazdım.
Yakın ve uzak geleceğinizi şimdiki davranışlarınız belirleyecektir.
Takdir sizindir.
Bu bulut Beyaz Bulutlar ülkesi Yeni Zellanda da görülmüşse de Bağdat deyimine uymaktadır.
Ülkem insanı olan herkesin, İran Humeyni, Suud Vehhabi şeriatındaki gibi, ensest homoseksüel, ensest heteroseksüel, lezbiyen ve iğrenç nekrofilik yaşamları olmadıklarını biliyorum.
Yansıyanlar da hala kripto yaşayan sapkın bir azınlıktır ve AKP'nin Avrupa Birliği emirleriyle 2003'lerde çıkardığı "Üniversitelerde Lezbiyen, Gay, Transeksüel, Biseksüel" kısaca LGTB kulüplerinde yetişenler de eklenebilir.
İslami tarikat ve cemaat olarak ünlenmiş, gerçek yüzlerini halktan gizlemiş Ortodoks Yahudi, Hristiyan devşirmeleri olan bu sapkın azınlık, Akp ile gizli yüzlerini açığa vurmaya başlamışlardır. Peygamber, sahabe, ensar sünneti diyerek tarikat yurtlarında, İmam hatiplerde, cemaat toplantılarında, İslamın ve Katolik Hristiyanlığın yasakladığı Lut Kavmi geleneklerini çocuklarımıza tecavüzler veya gönlünü çelen aldatmacalarla aşılamaktadırlar.
Gelecek on, on beş yıl içinde nesillerimiz Lut Kavmi gibi yaşar hale gelecektir. Tecavüzcüsüyle mağdureyi ve mağduru evlendirme yasasını bu ortamı hazırlamak için kilometre taşı olarak görmektedirler. Yani, bunlar erkek erkeğe evlenmeyi de getireceklerdir. Kısaca Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerde olan Baçiz Bazi, gılman, Osmanlıda hadım köle olarak bilinen ilişkileri de yasallaştıracaklardır.
Bu sapıklıklar, GW. BUSH un 2001'de ilan ettiği haçlı seferinin aşamalarıdır. İlkinden sonuncusuna tüm haçlı seferlerinde Müslümanlar ve Türkler Sodom ve Gomora halkları gibi yani Lutilikle suçlanmışlar, evlerine, camilere doldurularak bu yüzden yakılmışlardır. Tarikat, cemaat yurtları buna halkı hazırlamakla görevlendirilmiş kripto gayrimüslümlerdir.
Çocuklarınızı cemaat yurtlarına muhtaç etmek için, köy, mezra gibi küçük yerleşim birimlerindeki okulları kapattılar, taşımalı sisteme geçtiler. Küçücük bedenler için ağır olan bu yükü kaldırmak için de denetimsiz cemaat yurtlarını açtılar. Çocuklarınızı vermeye mecbur kaldınız. Eğitim hakkınız elinizden alırken üstüne hayırsever de görünmeyi başardılar.
Buralarda görevlendirdikleri imam kılıklı papaz veya İslam ile bağı kalmamış eğitimciler çocuklarınızın ırzlarına geçtiler, sapık eğitimler verdiler. Dün Adana'da yakılan çocuklar bu pislikleri örtmek için yapılmış görünmektedir. "Ölüm yok" ile başlayan valinin yalan açıklamaları bakanlarca da sürdürüldüğünden sonunda çareyi basına yasak getirmekte buldular.
İşte AKP ve tarikatları buna hizmet etmektedir
Bu sinsi düşmanlıklara karşı tutum almaz, tavır koymazsanız, sağlığınızda Lut Kavmi olmuş evlatlarınızı, torunları göreceksiniz. Bu gün böyle değilseniz, o günlerde baba oğul, baba kız, abi kız kardeş, dede torun ailece ensest cinsi sapıklığa boğulmuş olduğunuzda geri dönüş şansınız olmayacaktır.
Nesillerinizin geleceğini bu günkü tutumlarınız belirleyecektir. On yıldır bu amaçla sizleri uyandırabilmek, uyarabilmek için dinlerin cinsel sapıklıkların kökeni olduğunu işledim. İşine gelmeyenler, yazımı anlamayanlar beni karaladılar.
Eğer bu tehlikeyi görmeseydim dinler hakkında yazı bile yazmazdım. Yakın ve uzak geleceğinizi şimdiki davranışlarınız belirleyecektir.
Bu yazıları yazma gerekçem, ülkemiz adice senaryolarla, halkın din konusundaki düşkünlüğü, hassaslığı istismar edilerek yavaş yavaş İran, Suudi Arabistan tarzı bir Yahudi Şeriatına doğru götürülmektedir.
Bu şeriat da binlerce yıl önceki eski Mısır dini geleneklerinin bile gerisindeki çağlara insanımızı götürecek, yaşam kalitesini ortadan kaldıracaktır.
Akp hükumeti geçtiğimiz günlerde halktan gelen aşırı tepkiler ile muhalefetin yoğun tepkileri sonucu komisyona daha sonra yeniden görüşülmek üzere çektiği ve kamuoyunda "tecavüzcüsüyle evlendirme" yasası olarak bilinen yasa ile ilgili bu gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklama yaptı.
AKP DÖNEMİNDE TECAVÜZ SUÇLARI SİSTEMLİ OLARAK YÜZDE YEDİ YÜZ ARTMIŞ, TECAVÜZ MAĞDURLARININ SAYILARI ON ALTI BİNİ AŞMIŞTIR. Kİ BUNLAR, HÜKUMET BASKILARINA RAĞMEN POLİSE VE YARGIYA YANSIYANLARDIR.
"Bir ülkede erken evlenme geleneği var ise ne kadar yasaklarsanız yasaklayın önleyemezsiniz, onu düzenleyerek sorun olmaktan çıkarmak gerekir. Bu yüzden, aynı yasa daha kapsamlı ve uyumlu olarak meclise geri gelecektir" şeklinde açıklama ile muhalefet ve halka meydan okudu.
Cumhurbaşkanı temsil ettiği cumhuriyetin anayasasına da muhalefet etmiştir ki bunu hükumete geldiğinden beri yapmaktadır.
Peki erken evliliğin gerekçesi nedir?
Ülkemizin hangi kesimlerinde erken evlilik yaygındır?
Dünyadaki durumu nedir?Erken evliliğin tek gerekçesi dinlerdir.En eski Sümer, Babil, Hint, İran ve Grek dinlerinde sütten kesilmiş öz evlatlarıyla ana babaların yaptıkları sapık cinsellikler vardır. Bu gün de bütün dünyada yasaklanmasına rağmen azınlık gruplarca gizli olarak yapılmaktadır.
Ülkemizde, "Dinim yaşamak istiyorum, türbana özgürlük" kampanyalarıyla köktendinci AKP hükumeti, çeşitli tarikat koalisyonlarıyla ve derin Nato memuru olan Genelkurmay subaylarınca iktidar edilmiştir.
İslami tarikat görünümlü Ortodoks Yahudi, Hristiyanların kurdukları Nurculuk, Işıkçılık, Menzil, İsmailağa ve Arabistan da yaygın olan Vehhabilik İslamında peygamber Muhammet in karısı Ayşe ile altı yaşında cinsel ilişkiye girdiği, İran lideri Ayetullah Humeyni nin "Tahrir El Vesile" kitabında da peygamberin, Ayşe ye altı yaşında iken mufakatat denilen, uyluk kemikleri arasına sürterek boşaldığı iddiasıyla ALTI YAŞINDA kız çocuğuyla evlilik, Ayşe ile dokuz yaşında cinsel ilişkiye girdiğini kabul edenlerde da dokuz yaşında kız çocuğuyla evlilik bu devşirme Müslüman tarikatlarınca uygulanmak . Bunun yasala zemine oturtulmasını da isteyenler bunlardır.
Oysa aynı konu emredilmektedir. Tevrat'ı İncil ile birlikte okuyan Hristiyan ülkeleri de bu hükme tabidir.
Bu sapkın geleneğin İslam adıyla uygulanmak istenilmesi hem İslamın adının kötüye çıkarılmasına, bunca İslamofobi faaliyeti arasında İslam düşmanlarının ellerine de iyi bir koz vermekten başka işe yaramayacağıdır.
Dünyada, Hinduluk,Brahmanlık, Budistlik, Jainstlik, Zerdüştlük, Zervanilik, Sabilik, Sabilerin Hristiyanları olan Süryani, Nasturi, Marunilerde, Avrupalı Hristiyan ülkelerde, Kürt ve İran Yezidiliğinde, Kürt Yahudiliğinde ve Yahudi din ve mezheplerinde bu sapıklık olmasına rağmen bütün dünyada yasaklanmıştır.
3 yıl ve 1 günlük yaş altında Dönme Yahudi kızının evlenmesine hükmeden Talmud Kitabi
Buna rağmen, İran, Suudi Arabistan, Afganistan, Pakistan, Bangladeş "İslami gelenek, peygamber sünneti" olarak uygulanmaktadır.
Hatta buralarda peygamberin erkek köleleri bahane edilerek, erkek çocuklarla evlilik ve cinsellik de Kuranın yasaklamasına rağmen aynı gerekçe ile uygulanmaktadır. Aslında İslam öncesi bu kavimler dinleri olan Hinduluk ve Zerdüştlük dinleri nedeniyle zaten böyle yaşıyorlardı.
AKP hükumeti İslamcı görünüp, İslam adıyla bu putperest dinlerin kalıntılarını, İslamın çıkış çağında bu geleneklere göre yaşayan peygamberin halkının sapkınlıklarını "Peygamber, sahabe sünneti" adıyla uygulamaya geçirilmesinin İslam ile alakası yoktur.
Günümüzden beş, altı bin yıl öncesi Eski Mısır dininde bile evlenme yaşının erkeklerde "On Altı ve yirmi" ama kız çocuklarında aynı Tevrata geçtiği gibi "ilk ay hali olmasıyla evliliğe hazır kabul edilmiş" olduğunu okuyacağınız çeviri yazımdaki bilgilerle tanıştığınızda, AKP hükumetini elinde bulunduran devşirme Müslümanların sapkınlıklarını yaşama arzuları yüzünden insanımız, sekiz bin yıl geriye götürülmüş olacaktır.
Millet olarak ilkelliği tercih ederseniz takdir sizindir ve "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" öz deyişine göre de "sapık bir millet olarak" anılmaya karar vermiş olacaksınız.
Şimdi yazıya geçiyorum;
Amerika İllinois Üniversitesi antropoloji profesörü, Spurlock Muzesi müdürü, Nil vadisi ve tarih öncesi, hanedan öncesi Mısır tarihi ve Nil vadisi doğal olayları hakkında on sekiz yıl araştırma yapmış, Douglas J.Brewer ile, Giza, Luksor, ve İskenderiye keşiflerine katılmış, Mısır dinleri ve tarihi hakkında akademik makaleleri olan ve Mısır hakkında beş kitap sahibi olan,Chicago Üniversitesi, Nubiya ve eski Mısır antikaları içeren Doğu Enstitü Müzesinde müdürlük yapan Emily Teeter ikilisinin yazdıkları Cambridge Ünv. Pres yayınlarına ait Egypte and Egyptians kitabının yedinci bölümünden alıntı olarak, “athom. Lib,uchicago.edu” internet adresinden okunarak tarafımdan dilimize çevrilmiştir.
Eski Mısır Toplumu ve Aile Yaşamı
Duoglas J.Brewer : Emily Teeter Bölüm I:Evlilik ve Aile
Dilimize Çeviren; Alaeddin Yavuz
“Mısırlılar, insanlığın sıradan uygulamalarını tersine çevirenler olarak görülürler. Kadınlar Pazar yerlerinde, ticaretle uğraşırken, erkekler evlerinde oturur ve örgü örerler. Mısır erkekleri yüklerini başlarında taşırken, kadınları omuzlarında taşır.
Kadınlar sudan ayakta, dik geçerlerken, erkekler çömelerek geçerler. Dinlenmek için içeri girerler ama yemeklerini dışarıda herkese göstererek yerler. Dışarıda yemek her ne kadar uygunsuz olarak kabul edilse de bu gerekli bir davranıştır, özel olarak yapılan şeyler uygunsuz olsa da aleni yapılmaldır. (Herdodot II.33-37)
Evlilik;
Bir genç erkek yetişkinliğe eriştiğinde evlilik için uygun sayılıyor ve kendi ailesini kurmak için ortak aramaya başlıyordu. Dişiler, ilk adetlerini gördükleri (9 Yaş) anda yetişkin ve evliliğe hazır sayılıyorlardı.
Erkekler için evlilik yaşı biraz daha ileriydi. Ailesine destek olabilecekleri yaş olan 16-20 yaşları uygundu.
Bekaret evlilik için bir zorunluluk değildi;aslında evlilik öncesi cinsel ilişki veya evli olmayan çiftler arasında her türlü cinsel ilişki toplumda kabul edilebilirdi. Bir kez evlenildiğinde ise, çiftler, cinsel olarak birbirlerine sadık olacaklarına dair söz verirlerdi. Firavunlar hariç Mısırlılar tek eşliydiler ve bir çok kayıtlarda çiftlerin birbirlerine verdikleri sadakat sözleri yer almaktadır.
Dinlerinin temeli, bereket ve üreme üzerine olduğundan, yüksek derecede şehvete düşkünlerdi. Yeni Krallık döneminden kalan bir şiir metnindebu özellikleri vurgulanır; “Elin, benim elim; Bedenim zevkle titrer; Kalbim oldukça yükselmiştir; Seninle bilikte yürüdüğümden. Ve; “O, diğer kızlardan daha güzel; Doğan bir yıldız gibi...Güzel bakan gözleriyle;Öpen tatlı dudaklarıyla”(After Lichtheim 1976,182)
Evlilik, açık bir toplumsal anlaşmaydı ve mülkiyeti de düzenlemekteydi. Evlilik anlaşması metinlerine ne dini ne de devlet ideolojileri giriyordu, tamamen ekonomikti ve kayıt altında tutulmazlardı. Görünüşte birlikte yaşamaya başlayan çift evli olarak kabul edilirlerdi. Setne’nin bir hikayesinde “Naneferkaptah’ın evine bir eş olarak alındım, bana hediye olarak gümüş ve altın gönderdi.. O gece benimle uyudu ve beni memnun edici buldu. O benimle tekrar tekrar uyudu ve birbirimizi tekrar tekrar sevdik”(Lichtheim 1980.128)
Eski Mısırlılarda “evlilik” kelimesi “meni” idi ve “demir atmak, kayığı bağlamak” anlamlarına geliyordu. Evlilik düzenlemelerinde mallar birbirine geçebiliyordu. Metinlerde, damat daima kızın ebeveynine hediye veriyordu. Yasal metinlerde, her eş, evlenirken getirdiği mallarının idare hakkına sahipti ve evlilikte birlikte edindikleri malları da ellerinde tutabiliyorlardı. İdeal olan, yeni çiftin kendi evlerinde kalmalarıydı, bu imkansızsa, kızın veya erkeğin uygun olan ailelerinin yanında kalabiliyorlardı. Geniş aile düşkünlüğü yüzünden doğum kontrolu uygulamasının eksikliğine bakılırsa, kadınların çoğu evlenir evlenmez hamile kalıyorlardı.
Boşanma;
Evlilik kurumu ciddiyet üzerine kuruluydu ve boşanma yaygın değildi. Çiftlerden herhangi birisi, aldatma, zina, kadının kısırlığı, kötü muamele, uyumsuzluk nedenleriyle boşanma davası açabilirdi. Boşanma, elbette şüphesiz bir hayal kırıklığının yansımasıydı ama boşanmış çiftlerin tekrar evlendiklerine de rastlanırdı.
Boşanma elbette kolay bir sorundu ama, birlikte yaşamaktan elde edilen mallarınn paylaşımı, idaresi sorunu işi karmaşıklaştırıyordu.
İslam ve Hristiyanlığın Katoliklik mezhebi dışındaki mezhepleri ile Ortodoks Yahudilik tümüyle bu sapıklıkları içerir, tüm ekvator kuşağı eski dinlerde vardır
Bir kadın “anlaşmalı boşanmayı” tercih etmişse, evlenirken getirdiği mallar yanında evlilikte edindiği malların da üçte biri veya üçte ikisini alabiliyordu.
Bir metinde, (Ostracon Petrie18) hasta olan kocasını terk eden bir kadının yapılan yargılamasında, kadının bütün edinimlerinden feragat etmesi istenilmiştir.
Eğer, evliliği koca terk ediyorsa, benzer şekilde nafaka ödemekle yükümlü kılınıyor ve bir çok durumda da birlikte edindiği mallardaki hakkını ceza olarak kaybediyordu.
Mısırlı kadınlar, Mezopotamya’daki çağdaşlarından, eski Yunanlılar ile Romalı kadınlardan çok daha medeni eşitlik haklarına sahiptiler. Yazılı yasal haklarının tümünden yararlanarak boşanma işlemini başlatabiliyordu. Ek olarak, mahkemelerde şahitlik edebiliyor, gayrimenkulleri miras olarak alabiliyor, istemediği çocuklarını mirasından mahrum edebiliyordu.
Köylü sınıfında, kadınlar tarlalarda erkekleriyle birlikte yan yana çalışabiliyorlar, yüksek toplum sınıflarında kocaları sanatları veya memuriyetlerinde çalışırlarken evlerinde kalabiliyorlar, cinsiyete dayalı rollerini oynarken haklarını sağlama alabiliyorlardı.
Firavunluk dönemlerinde, kadınların erkeklerle eşit olarak mirastan hak aldıkları görülmektedir. En yaşlı oğul, babasının işini, işindeki konumunu alabilme hakkına sahip olduğundan, babasının cenaze masraflarını da karşılamak zorundaydı.
Miras, aile üyelerince müşterek edinilmesi dışında mirasçılar arasında paylaşılmıyordu. Aile, mirasını umulan mirasçılar dışında birine bırakma istiyorsa, “imeyt per” yani “evin içinde olan” anlamına gelen bir belge ile ölenin istekleri güvence altına alınırdı.
Aile Yaşamı ve Çocuk Edinme;
Cinsel birleşme ve hamilelik arasındaki ilişki eski Mısırlılarca açıkça tanınmıştır. Örneğin, Geç Dönem Setna hikayesinde, “O kocasının yanına uzanıp yattı, hamilelik sıvısını ondan aldı.”ve bir Khonsu ilahisinde, “Mısır’da nesillerin artması ve dişi rahmin hamile kalmasına yol açan erkektir” der.
Mısırlıların tarafların üretim sistemlerinin özelliklerini anlamış olmalarına rağmen, taraflar arasındaki ilişki bazen açık değildir. Örneğin, testislerin üremedeki gerekliliğini biliyorlardı fakat dölün kaynağı kemiklerdi ve oradan gelerek testislerden geçerdi” inancı vardır.
Dişinin iç anatomisinin daha az anlaşıldığı görülmektedir. Anatomik saflık bazı gerçeklerden derleme bilgilerle yorumlanmış, rahmin fonksiyonları hatalı olarak doğrudan beslenme kanalı ile ilişkilendirilmiştir. Bu yüzden, kadının üremeye uygunluğundan çocuğun cinsiyetini tespit etmeye buradan yapılan deneyler ile karar verilmiştir. Kadının vajinasına bir diş sarımsak yerleştirilir, nefesinde kokusu hissedildiğinde kadının doğurabilir, koku hissedilmiyorsa doğuramaz olduğuna karar veriyorlardı.Mısır’ın bütün sınıflarına ait ailelerde,iki cinsten olan çocuklar arasında dişi-erkek ayrımı yapılmazdı.(Çocuk öldürme geleneğinin uygulandığına dair deliller bulunamamıştır.)
Hamile kalan kadının doğuracağı çocuğun cinsiyetinin belirlenmesine dair de deneyler vardı.
Mısır tanrıçası İsis veya Aysis, oğlu Horus u emziriyor. İsa Meryem inancının kökenidir. Kıyafetine bakınız Arapları andırıyor mu hiç?
Deneylerden birisi arpa ve buğday nemlendirme işiydi. Hamile olduğu umulan kadının idrarı içine nemli arpa ve bugday konulurdu. Eğer arpa filizlenirse, çocuğun erkek, buğday filizlenirse, çocuğun kız olacağına hükmedilirdi. Eğer ikisi de olmazsa kadın hamile değildi.
Bu konuda yapılan bilimsel deneylerde, kadının muhtelif hormonlar üretebildiği, bunun idrarında bulunması ile, seçilen bu özel bitkilerin yeşermeleriyle çocuğun cinsiyetinin belirlenmesi arasında bir bağ tespit edilememiştir.
Çocuğun doğması elbette büyük zevk veren bir olaydı ama, çocuğu doğuran anaların onların ölümlerine şahit olduklarında yaşadıkları üzüntü yaygın çocuk ölümlerinin sonuçlarındandı.
Çocuk doğumları doğal bir olay olarak görülürdü, hastalık olarak değil, doğumlarda da genellikle ebeler yardımcı olurdu. Derlenen bilgilere göre çocuk ölümleri bu günün endüstrileşmemiş toplumlarında olduğu kadar yüksekti.
Sağlıklı çocuk yetiştirme, hijyenik ortamlar yaratılmasından ziyade,ana sütü ile beslemeye dayalıydı.
Bu yüzden, çocuk ölümlerinin çoğu da sütten kesilmesinden sonra başlıyordu. Süte alışmış çocuğun sindirim sistemi yeni verilen yiyecekleri hazmedemeyince iç hastalıklar ortaya çıkıyordu.
Eski Mısır’dan derlenen belgelerde, çocuk mezarlıklarının çokluğu ve çocukların dört yaşlarında sıklıkla öldüklerini belgelemektedir. Yeni krallık dönemlerinde bu yüzden çocukları üç yaşına kadar emzirme emredilmiştir.
Mısır çocukları beşinci yaşlarını başarıyla doldurduklarında ise genellikle yaşam dolu olduklarına inanılıyordu ve köy kesiminde, erkeklerin 33, kadınların da 29 yaşına kadar kemiklerinin geliştiğine inanılıyordu. İyi beslenmiş ve köylüler ve aşağı sınıftan olanlar gibi ağır işlerde ezilmemiş Mısırlıların altmış, yetmiş, seksen ve hatta doksan yaşlarını gördükleri metin kayıtlarında görülmüştür.
Yüksek sınıfa ait kadınların yaşam süreleri de kendilerinden alt sınıfta olan, ağır işler ve çok çocuk doğurarak ezilmiş olanlara göre yüksekti.
Çocukların boş vakitlerini değerlendirmek için oyuncaklarla oynamalarına izin verildiği, ancak, bebeklik çağının sütten kesilme ile bitmesiyle yetişkin hayat eğitimi almaya başlatılırlardı.
Genç kızlar, evde annelerine yardım ederler ve tarlada birlikte çalışırlardı. Öteki dişi aile üyeleri de evde küçük kardeşlerine bakarlardı.
Erkek çocuklar da babalarının yanlarında bulunur, onların işleriyle ilgili getir götür işlerinde görevlendirilerlerdi. Bunun yanında aileler, çocuklarına, ahlaki, dini ilkeleri öğretir ve tam n
Eski Mısırda Sünnet etme
asıl davranılacağını gösterirlerdi.
Çocukluğun sona ermesi, kızlarda ilk adet kanı görmeleri, erkeklerde de sünnet törenleriyle belirlenirdi.
Sünnet törenleri, çocukluktan adamlığa geçişi simgeliyordu ve bir kaynakçada geçtiği gibi;” Sünnet derim benden ayrılmadan önce ben bir çocukken...” gösterilmiştir. Bilindiği kadarıyla firavunluk dönemlerinde sadece erkekler sünnet edilmişlerdir, ancak toplum genelinde ne kadar yaygın olduğu da tam bilinmemektedir.
Kral Ahmose ve kral Amenhotep gibi sünnetsiz olduklarına rastlanmış mumyalara bakıldığında sünnetin genel olmadığı sonucu çıkmaktadır.
Yaşlılıklarında babalarının işlerinin varisi olan ilk çocuklar mesleklerini seçemezlerdi. Heredot ile Diodorus bu meslek mirasına dikkat çekmektedir.
Bu babadan oğula intikal eden katı bir sistem olmamakla birlikte, o iş dalında,babanın yeteneklerinin oğluna geçtiğine inanıldığından uygulanırdı. Çocuğu olmayan ailelelerin, Yeni krallık döneminde evlatlık alarak büyütmeleri emredilmiştir.
Mısır Firavunu Akeneton, üç bin beş yüz yıl önce çocuklarıyla. Tek tanrı inancın kuran firavun. Evlilik yaşı kızlarda ON ALTI
Genellikle köylü çocukları okullara alınmazlardı ve yüksek sınıfa ait yazıcıların çocukları erken yaşlarda okullara kayıt edilirlerdi. Kız çocukları ise okula alınmazlar, evlerinde tutulan öğretmenlerce okuryazarlıkta eğitilirlerdi. Orta Krallık dönemlerinde okullara rastlanılmasa da Ramasseum ve Mut Tapınağında özellikle eğitim görenler,bazı idari işler ile sarayda görevlere alınırlardı.
Asillerden olan bazıları, çocuklarına daha iyi eğitim verebilmeleri için ayrıca özel eğitmenler de kiralarlardı. Çünkü eğitim sistemi, pedagojik eğitim almış eğitmenler henüz yoktu ve çocuklarına daha iyi eğitim kazandırmak isteyen aileler de başarılı bilinen eğitimcileri tutarlardı.
Eğitim, metinlerin hecelenmesi, imla kurallarına göre yazılması, ezberletilmesi ve metinlerin kopyalarının çıkarılması şeklindeydi.
Erkeklerin eğitimlerinde matematik derslerin başında geliyordu, ata sözlerinin ezberletilmesi, dini mitlerin öğretilmesi de temel derslerdendi..
Sürpriz sayılmayan meslek de elbette yazıcılıktı ve bir metinde “Olacaksan yazıcı ol, o her şeyin farkındadır, yazı işinde çalışır, vergi ödemez ve hiç bir iş için para ödemez” denilmektedir.
Eğitimin süresi geniş bir zamana yayılmıştır. Yüksek rahip Beken Khonsu, okula beş yaşında başladığını, dört yıl Kral I.Seti’nin ahırında çıraklık ettiğini, yirmisinde düşük düzeyde rahipliğe (wab) atandığını yazar. Bir başka metinde de yazıcılık eğitimini otuz yaşında tamamladığı geçse de bu yaygın değildir.
Eğlence ve içki bölümü tercüme edilmemiştir.
Mısır şehirlerinde yaygın olarak afyon katkılı içkiler, şarap imalatı, satışı,birahane, bulunduğu, yanlarında fahişelerin satıldığı genelevler de belirtilmektedir. Eski Yunanda da genelevlerin tapınaklardan başka limanlarda olduğu ve yeri belli olsun diye de önlerine erkek cinsel organının heykellerinin dikildiği de yazılıdır.
Dilimize çeviren ve yazan Alaeddin Yavuz.
Antik çağların sapıklığını yaşayan ve bunu "dinimi yaşamak istiyorum" gibi masum bir bahane ile örten sapıkları da, onların sapkınlıklarını yasa ile kolaylaştıran siyasi iktidarı da lanetliyorum.
İsa peygamberin de lanetini ekliyorum; İsa Yahudileri bu yüzden suçlamaktadır;
Matta İncil’i 23:27,28; “Vay sizin başınıza geleceklere Ferisiler ve yazıcılar. Hepiniz dışarıdan beyaza boyanmış mezarlar gibisiniz, dışarıdan güzel ama içinde ölü adamın kuru kemikleri bulunurcasına kirlisiniz (Cenabet). Dışarıdan bakıldığında doğru insanlar gibi ama içinden iki yüzlü ve günahkar görünüyorsunuz.”
Bakara yüz doksan sekizinci ayetin son cümlesinin de dediği gibi hepiniz sapıktınız, sapıklığınızda yetişmiş peygamberleriniz de sapıklık içinde büyüdüklerinden sizi adam edemediler, sizler de sapıklıkta ısrar ettiğinizden de sapık kalacaksınız.