"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

24 Kasım 2011 Perşembe

EY TURK MILLETI YERINI BELIRLE





Fetoş, 1991'de MHP'ye 3.5. milyar verip
Ülkücüleri satın aldı

O da destekledi. Sonra pişman oldu ve ölü oldu.
Emperyalistler affetmedi.

Dersim sürgünü, PKK ve Nurculuğa zirve yaptıran,
bağımsızlık ve özgürlük hareketlerini ezip geçen
1980 darbecisi, ABD'nin "Bizim Oğlan'ı- Our Bys"
Kenan paşa
Tayyip'i baştan seçmiş gibiydi.
Başbakan PKK Bayrağı yanında konuşuyor!
İşte İngiliz Sevenleri Derneğinin çocuklarının başarı öyküsü böyle başladı.


Erzurumlu, tehcirden kaçan Ermeni ailenin bıraktığı
evlatlık çocuğu,
 Dönme Ermeni Mason kripto Hıristiyan Fetullah


               EY TÜRK MİLLETİ YERİNİZİ                                   .                         BELİRLEYİNİZ!


Kökleri, 1813'ten beri emperyalizmin desteği ile çıkartılan Süryani, Yezidi Kürt ve Ermeni isyanlarına uzanan AKP'nin başbakanı ve hükumet kabinesi yapacağını yaptı.
Batum'lu Tayyi'in, "Haksızlığa karşı savaşırken öldü" dediği
dedesi, Batum'a kaçan, Rus Çarının emriyle yerleştirilen Süryani  hainlerdendi.

Halk arasında geçmiş, üstü örtülmüş düşmanlıkları yeniden ateşledi.

 2003'!ten beri yaptığı açılım- saçılım dümenleri artık sonuçlanma aşamasına geldi.

İngiliz Muhipler Cemiyetini, Kürt teali Cemiyeti ve nice işbirlikçi emperyalizme yalakalık etmiş şerefsizlerin torunları 11 Kasım.1938'den beri devleti esir almıştır.

Bunlar,1950'de Kore'ye asker gönderdiler aynı kölelik için. Şimdi de Ortadoğu'da emperyalizmin jandarmalığına aday oldular. Peki siz bu işbirlikçilerin "NSK"sında yani Nato Silahlı Kuvvetlerinde askerlik yapacak mısınız?

Emperyalizmin Jandarması olacak mısınız? Bakın kendi çocuklarını muhtemelen yıl başında veya bir kaç ay sonra olası bir Irak- İran operasyonunda ordu doğrudan görev alacağından "KIŞLAYA UĞRAMAYAN PARALI ASKERLİK" yasası ile garanti altına aldılar. ALAVERE DALAVERE FAKİR TÜRK MEHMET NATO NÖBETİNE!- Eğer, askere giderseniz AKP'yi ve siyasetlerini onaylamış olursunuz.

Hem AKP'ye karşı olup hem de emperyalizmin jandarması olarak Müslüman ve eski vilayetimiz olan Suriye gibi ülkelerde, savaşlarda dedelerimizle birlikte savaşmış insanların çocuklarıyla, torunlarıyla "ÖZGÜRLÜKLERİNİ SAVUNUYORLAR DİYE" savaşmaya gidecek misiniz?

Dersim dümeni bu işin bir parçasıdır. Eski husumetleri hortlatıp ülke halkı arasında düşmanlıkları körükleyip kolayca bölmek ve yutmak istiyorlar.

Bunu yapanlar resimde görüldüğü gibi emperyalist ülkelerin kucaklarında yıllardır beslendiler kimileri de "solcu devrimci" dümeniyle Yılmaz Güney'inden, uyku saatleri Fransa'dan belirlenen Yaşar Kemal'ine Kürtçülük yapıp Emperyalizme hizmet ettiler. İçinde bulunduğumuz gün devletin tasfiyesi ve ezilen milletlerin köleliğe geçiş dönemidir.

Dersim'li Kemal Kılıçdaroğlu kadar konuşun en azından!

Yeriniz neresi?

Kuvay-ı Milliye mi?

Emperyalizme kölelik mi?

Olay sadece Dersim dümenini protesto etmek değildir.
PKK'yı Dersim'li Kenan Evren kurmadı mı?

Fethullah Gülen'i koltuklarına alıp ülke ülke gezdiren 12 Eylül cuntası ve hükümetleri değil mi?

Polisleri Fetoşçulukla suçluyorlar. Teşkilatı siyasetçiye teslim edersen, o da Nurcu olup kendi adamlarını dolduruyorsa ne bekliyorsun ki?

Nerede "Atatürk'ü ve rejimin korumakla mükellef ordu?

O da teslim oldu.

Demek ki geçmişte yapılan darbeler Atatürk'ü korumak, rejimini korumak için değil, "gelişen sol ve özgürlük akımlarını bastırmak içinmiş ki, o darbeciler hükumetleri daima Nurculara, Nakşibendilere teslim ettiler.

Hatta bazı emekli subaylar Atatürk'ün babasını pezevenk anasını fahişe olarak anlatan "Saadet-i Ebediyye" adlı kitap bastırıp 12 Eylül'de Nurculara kahve kahve sattırdılar.

O yazı bu blogumdaki diğer yazılarda vardır.
Abdülhamit zamanının hainleri şimdi kahraman oldular.
Hem de onu savunarak1

Demek ki darbeler Atatürk ve rejimin korumakla ilişkili değilmiş!

Fethullah Güleni, Talabani ve Barzanileri "KIRMIZI PASAPORTLA" Amerika'ya taşıyan Emniyet Genel Müdürü müydü?

Yoksa 12 Eylül Cuntası'mı?

Yerinizi belirleyiniz.

Yoksa 12 Eylülde satıldığımız gibi gene satılırız!

Keykubat

Tıkla;Yazılar sana bir şey anlatamadıysa bu yazıyı oku ey vatandaş!

Özal'ın kırmızı pasaportla ABD'ye taşıdığı
Barzani şimdi devlet sahibi oldu.
Tayyip de yeni Süryani ve Pontusçuluk peşinde


İşte asıl komplonun baş mimarı Kenan Evren!


24 Ekim 2011 Pazartesi

SEHITLERDEN ANAYASAYA ve VAN DEPREMINE

ŞEHİTLERDEN ANAYASA ve VAN DEPREMİNE

Önce son bir haftada Bitlis ve Dağlıca olaylarında kahpece şehit edilen polis- asker güvenlik güçlerimize tanrıdan rahmet ve yakınlarına ve bütün milletimiz baş sağlığı diliyorum ve bu olayların bende yarattığı izlenimlerin ve genel kültürüm doğrultusunda iç yüzünü açıklamaya gayret edeceğim.
AKP hükümetini milliyetçi vatansever göstererek oyların bu partiye akmasını sağlamak üzere terör örgütü genel seçimler öncesinden sistemli bir şekilde güvenlik güçlerine saldırılar gerçekleştirdi. AKP de yaptığı hamasi konuşmalarla B.O.P projesinin eş başkanı değil de vatansever milliyetçi görüntü sağladı.

Henüz yapılanma aşamasında olmaları nedeniyle görünür bir başarıları topluma yansımamış olan “Polis Özel Harekât Timleri” ile yeni “Özel Ordunun”  terör örgütü ile savaştırılmak üzere teşkilatlandırılmalarına ek olarak emperyalizmin dayattığı “bölücü Anayasa” çalışmalarının örgütte yarattığı “sözde psikolojik baskı”  ile bu eylemleri yaptığı iddiaları aşağıda sayacağım nedenler yüzünden bana pek mantıklı gelmemektedir.

Mart ayında Libya’ya başlatılan NATO Haçlı ordusunun saldırılarını başta Almanya ve Rusya olmak üzere diğer antiemperyalist siyaset güden ülke ve kuruluşlar ile halktan insanların “Haçlı Seferi” olarak tanımlamaları NATO’nun topu ülkemizin üzerine atmasına neden oldu.

Libya’ya NATO  saldırısı gerçekleşmeden birkaç gün önce Suudi Arabistan’da katıldığı bir konferansta konuşan başbakan RE.T.E  şöyle diyordu;
-“NATO’nun Libya’ya saldırması akıl işi mi, NATO’nun Libya’da ne işi var?” Aşağı yukarı ifade böyleydi.

Birkaç gün içinde Semitik Arapların* NATO saldırısı başlayınca bırakın başbakanı muhalefet partileri bile Kıbrıs savaşında karşılıksız yardımlarını esirgemeyen, 24.000 kadar işçimizin ve onlara iş veren çok sayıda şirketin ekmek yediği, milyarlarca yatırımımızın bulunduğu Libya’nın önderi Kaddafi’ye;

*(Sam peygamber soyu olduklarını iddia eden,Mason  küresel sermayenin Müslümanlara biçtiği yeni şablon dinin bilinen adıyla, Nurcu Müslüman kisveli- Grek-Yahudi-Arap melezi kavimlerin yoğun olduğu Ortadoğu bölgesinin sahil kentleri halkları.)

“-Çekil, yerini halk hareketine teslim et!” çağrısı yapıldı ve hatta Deniz Kuvvetlerimiz bir de NATO ordusuna katılmak için kruvazörler gönderdi.

Geçen yedi ay içinde Kaddafi NATO ordularının bombardımanlarına eşlik eden Müslüman kisveli Semitik Arapların işbirlikçilikleri ile gücünü kaybetti ve vahşi bir şekilde öldürüldü.

İnternete düşen videolara göre saklandığı kanalizasyon çukurundan çıkartılan Kaddafi’nin boşaltım sistemine demir çubuk sokularak cinsel taciz ile aşağılanarak yaralanmış ve akabinde öldürülmüş olduğu görülmektedir.
Bu bana Adnan Menderes’in idamdan önce prostat testine sokulması işlemini hatırlattı.
Haçlı güçleri kendilerine karşı gelenleri bu şekilde aşağılamayı seviyorlar demek ki!

Suriye saldırısı ise Haçlı koalisyonunu “prestij kaybı korkusuna” itti ve ülkemizdeki “eş başkanlarına” hemen talimatı verdiler.
-Suriye’ye ve İran’a sen gir!
Başbakanımız hemen Şengen’e alternatif “Şamgen” işbirliği projelerini daha dün gündemde tutmuyormuşçasına aldığı emir gereğince Suriye’li Esad’a;
“-ÇEKİL” çağrısı yaptı ve değişik beyanlarla bunu güçlendirdi.
Bu beyanlar devletin bir numaralı makamı olan Cumbabalık köşkünden de geldi;
-“Artık sabrımız taşmaktadır, çekil ve devret!”

İyi de bu beyanların verildiği gün terör örgütü “10” askerimizi ve polisimizi şehit etmiş, başkent dahil olmak üzere ülkenin her yerinde bombalar, bölücü açıklamalar almış başını gitmişken, Malazgirt savaşından bu yana kamulaştırılmış Kilise vakıf mallarının Fener patrikhanesine iadeleri yapılır, apartman kiliseleri açılır, Sümela’dan Akdamar’a Hıristiyan ayinleri devlet eliyle yaptırılır, Güney Kıbrıs’ın Ak Denizde ABD şirketleri desteği ile petrol ararken ve AB Dönem başkanı olurken batıdan gelen tehditler yükselir, batılı devletlerin iflas ettirilerek Armageddon savaşına razı edilirken, ekonomik krizin ülkenin bağrını parçalayıp milleti işsizliğe ve yoksulluğa gark ederken kamuoyunu nasıl olur da bir Suriye saldırısına ikna edebilirlerdi?

Bu yüzden hükümetin terör örgütüne karşı göz boyayıcı bir başarısı gerekliydi, bu yüzden önce Bitlis’te “5” beş polis memurunun ve “5” beş vatandaşın ölümü ile sonuçlanan bir saldırı gerçekleştirildi.
Bunun üzüntüsü geçmeden aynı günün gecesi saat 01.00 sıralarında, ABD Preditörleri ile İsrail Heronları destekleriyle başlatılan Hakkâri Dağlıca baskını gerçekleştirildi ve “26” askerimizin şehit edildiği haberi bütün milleti yasa boğdu ve halkımızın büyük çoğunluğu her ilde ve ilçede sokaklara dökülerek kadınlı erkekli askere yazılma taleplerinde bulundular.

Bu saldırıları hükümetin başbakanı ve bakanlık üyelerinden zatların dokuz yıldır görülmemiş hamasi nutukları ve timsah gözyaşlarına bulanmış sözde üzüntüleri takip etti. Utanmadan şehir cenazelerine katıldılar ve yuhalandılar. Aynı zamanda da bütün yandaş ve muhalif kanallarda Kuzey Irak’a sözde saldırıya geçen orduyu temsil eden kalkış yapan uçak, havada gezinen helikopterlerin arşiv veya animasyon görüntüleri kapladı.

Sonradan öğrendik ki bu da gaz alma amaçlı olup operasyonların büyük kısmının ülke içinde ve açıklamalara göre de beş altı km. Irak’a Zap Vadisine girildiği ve kış uykusundaki ayıların rahatsız edildiği boş arazinin, kayaların bombalandığı, ordunun elinde modası geçmiş mühimmatların tüketildiği görüntüler eşliğinde “gaz alıcı” açıklamalar yapıldı.

İkinci Kenan Evren vakası ile hakkı olanların istifa ettirilmesiyle önü açılarak Genelkurmay başkanı yapılan Necdet Özel paşanın komutasındaki TSK (NSK) açıklamasında da “49” kırk dokuz teröristin etkisiz hale getirildiği ve “22” teröristin bulunduğu birkaç grubun takip edildiği ve birçoğunun öldürüldüğüne ilişkin açıklamalar milletin gazını almaya yetti gibi görünmektedir.
Dağlıca saldırısı hakkında yapılan yorumlardan birisi de oldukça ilginçti.
Neymiş efendim, yapılan baskında, betonarme karakollarda kayıpların az veya hiç ama bütün kayıpların da baraka tarzı karakolda olduğu, bu yüzden baraka tarzı karakolların terk edilmesi gereğiymiş. Siviri’de  ABD güneşine karşı işemekten mahkum sözde darbeciler yüzünden de bu gereksinimler ihmal edilmişmiş te mişmiş…

Bu insana, 12 Eylül 1980 darbesinin akıl hocaları olan İ. Aldıkaçtı, İ. Doğramacı ve T. Ateş gibi profların 1985’lerden itibaren “Türk ordusunu çağdaş gerilla tipi savaş tekniklerinde eğitmek ve modernizasyonunu sağlamak için ülke içinde ve dışında kurulacak bir gerilla örgütü ile savaştırılması projesi”  projesi kapsamında bu saldırıları düşündüğümüzde, Dağlıca baskını ve diğer terör olaylarının “Kürt Devleti Kurmak isteyen, emperyalizmin beslemesi olan bir örgütün”  saldırısı değil de ordunun yakında katılması muhtemel savaş için yapılanmasını test eden önceden programlı bir danışıklı dövüşün olduğunu düşündürmektedir.

Dağlıca saldırısı bir ırkçı terör saldırısı olmaktan çok, “ABD Büyükelçisi Ricciardione’nin “Biz bu adamla çalışırız” diye icazet verdiği Necdet Özel paşalı TSK şey NSK’nın (Nato Silahlı Kuvvetleri) olası Suriye saldırısına ne kadar hazırlıklı olduğunu ölçmek için yapılmış düzmece bir olay gibi görünmektedir.
Malum AB-D’nin ülkemiz üzerinde Suriye ve İran’a saldırması için yapılan baskılar her gün artmaktayken bu tespit asla yanlış olmayacaktır hatta cuk diye oturmaktadır.

İşte bu gözün gözü görmediği, at izinin it izine karıştığı ve kurtların çok sevdiği sisli-dumanlı havanın arkasından Van’da dün meydana gelen 7.2’lik depremin getirdiği felaket, açıklamalara göre 265 can,1100 kadar yaralı ve mal kayıpları da eklenince şehitlerin üzüntülerine bir de bu eklendi, duygular birbirine girdi, nefret acımaya, yardıma, emperyalist destekli sözde Marksist- Leninist aslında Şoven Kürt Milliyetçiliğine dayalı terör eylemleriyle devlet kurma efeliği yerini yardım bekleyen muhtaçlığa, acizliğe bıraktı.

Kürtler bölge halklarının
nefretini topladıklarını görmeliler.
Boş hayaller bunlar.
Allah bilir işini muhallebi yerken kırar adamın dişini” şeklinde bir özdeyişimiz Kürtlerin deprem ile ortaya çıkan bu halini gayet güzel açıklamaktadır.
İşte ne yaparsanız yapın bir anda o kurşun sıktığınız milletin yardımına muhtaç hale geliverdiniz” dersek haksızlık etmiş sayılmam inancındayım.

Bizler değişik ırki kökenlere mensup insanlar olarak bu coğrafyanın sakinleriyiz ve birbirimize de muhtacız. Deprem bu muhtaçlığı en açık şekilde hissettirmiştir.




Bu depremin Türkiye hükümetinin İran ve Suriye’ye saldırmaya ikna edilmesi amacıyla yapılmış bir ABD HAARB tesislerinin mi yoksa işbirlikçi Kürtleri cezalandırmak için AB-D karşıtı güçlerin HAARB tesislerinin bir ürünü mü olduğu konusunda kararsızım. Ama ilki bence ağırlık taşımaktadır.

Malum son yıllarda olan sel felaketleri ile depremlerin daima “küresel mason sermayenin karakollarını kurduğu AB-D ülkelerinde” değil de çoğunlukla “İslam ülkeleri, Çin ve Rusya’nın etki alanında bulunan coğrafyalarda” meydana gelmeleri benim dikkatimi çekmektedir.

Herkes aklını başına alsın. “El şeyiyle gerdeğe girilmez” deyişimizin tam oturduğu emperyalizmin destekleriyle bölge halklarını birbirine düşman eden, her gün sayısız canların alınmasına sebep olan iğrenç senaryolarda yer alan işbirlikçilerin artık “el desteğiyle devlet kurma hayallerine” bir son vermeleri şarttır.
Çünkü bu kurulacak olası devlet Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail Devletine hizmet etmektedir. Kürtlerin bu projeden çıkarları ise Yahudi ve Hicaz’ın Bedevi melezi Yahudi Araplarının mevalileri (köleleri) olmaları dolayısı ile bu işten sadece “sevap” kazanmak olacaktır.

Emperyalizmin kendi kalesi içinde bile kapitalizme son verilmesini, sosyal devlet ve özgürlüklerin arttırılmasını isteyen  “%99 Percent ninety nine” hareketinin dünyanın her yerine yayıldığı bu günler Nasyonal Sosyalist yani faşist PKK ve işbirlikçisi Yezit- Yahudi, Süryani, Arami, Ermeni işbirlikçilerine de ders olmalıdır.

Emperyalizmi yeryüzünden silecek olan emekçi sınıfının bağımsızlık mücadelesidir, herkesin elinde, dilinde ve aklında olan her şeyiyle yeryüzünü yok etmek için, Armageddon Savaşlarına hazırlanan Kripto Yahudi Mason küresel sermayeye karşı birleşmesi ve savaşması gerekmektedir.

İslam adı ile süslenmiş Yezid- Yahudi, Mason sapık inanışlarına dayalı Nurculuk, Efganilik, Bahailik, Liberallik ve İşbirlikçi Sol görünümlü sözde “Arap Baharı” ile son bir yıl içinde devrilen Arap önderleri bütün işbirlikçilere örnek olmalıdır.
Onları da bu yapılanma iktidar etmiş ve mevcut düzeni yıkıp yenisini oturtmak, 30 ile 50 yıldır birlikte çalıştığı bu işbirlikçi diktatörleri yerlerine yenilerini getirmek için gözünü kırpmadan harcaması gözler önündeyken, yeni işbirlikçilerce bu durum iyice düşünülmelidir.

Çünkü onların da bir “son kullanma tarihleri” olacaktır ve belki de bu tarih daha da kısa olacaktır!
Arkadaş yurduna alçakları uğratma sakın,
Siper et gözdeni dursun bu hayasızca akın…” diyen Mehmet Akif’i yad ederek bu niyetimi de pekiştirmiş oldum.

İncil, Yuhanna’ya Vahiyler, Kıyamet bölümünde Allah Hz. İsa’nın bütün yaratılanların yok edilmesi ve dünyanın onun heybetinden kaçması sonucu, seçilmiş günahsız 144.000 Yahudi’ye yeni yuvarlak bir dünya vereceği  ve bu dünyanın tamamıyla Yahudi ırkına ait olacağı vaadinin bir an önce gerçekleşmesi için bütün dünyada önce ormanları yok eden, tabiatı sanayi atıkları ile kirleten, yaşam alanlarını yok eden, asırlardır kendilerinden başka her millete soykırım uygulayan, Armageddon Savaşlarına B.O.P projesi ile hazırlık yapan Yahudi küresel sermayenin yeryüzünü yok etmesine engel olmak istiyorsanız  devrimcilerin, sömürgeci karşıtlarının yanında olursunuz.

Yoksa ayağınızı basacak bir dünya, bir toprak parçası bile kalmayacağını şimdiden garanti ederim.

Takdir okuyucunundur.

Saygılarımla!

Keykubat/adilyargic

Deprem iddiama 4 gün sonra yurt dışından destek geldi;
Depremle ilgili şok iddia! | Video İzle ve Paylaş | Internet TV

Depremde bir gariplik var

Deprem Dairesi Başkanlığı Deprem Risk Yönetimi Çalışma Grubu Başkanı Demir Akın, Van depreminin şu ana kadar yaşanan depremlere benzemediğini ifade etti.


VAN`DA yıkılan ve ağır hasarlı binaların, Başbakanlık Afet veAcil Durum Yönetimi Başkanlığı`ndaki (AFAD) uydu izleme sistemleri ile 12 saatte tespit edildi. Kurtarma ekiplerini, uydu verilerinden faydalanarak yıkık binalara yönlendirilen AFAD bünyesindeki Deprem Dairesi Başkanlığı kapılarını açtı. Deprem Dairesi Başkanlığı Deprem Risk Yönetimi Çalışma Grubu Başkanı Demir Akın, Van depreminin Türkiye`nin şu ana kadar yaşadığı depremlere benzemediğini belirterek, `Bu deprem bizi şaşırttı. Burada yeryüzünde iz bırakmayan kör bir fay var. Öyle bir cinayet düşünün ki yani cinayet mahalinde çok az bir iz bulabiliyorsunuz. Arkadaşlar bölgede santim santim dolaştılar ama bu fayın kırılmasıyla ilgili izleri doğrudan doğruya bulamadılar. O yüzden bir gariplik var` dedi.
Peru`da 6.9`da can kaybı yok
GÜNEY Amerika ülkesi Peru`da 6.9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi, depremin ülkenin güneyindeki kıyı kenti İka`nın 50 kilometre güneyinde meydana geldiğini açıkladı. Depremin başkent Lima`da etkili olduğu, ilk belirlemelere göre can ve mal kaybının yaşanmadığı bildirildi.
Vatan


http://www.tumgazeteler.com/?a=7154566

23 Ekim 2011 Pazar

PKK TARİHİ BAŞINDAN BU GÜNE 1

PKK TERÖRÜ BAŞINDAN BU GÜNE



2007 yılında yazdığım bu yazım blogcu.com’un sayfaları daraltması sonucu 25 sayfa olarak düzenlendi ve gereği gibi okunamadı. Bu yüzden sonuna yaptığım birkaç küçük ek ile bu blogda tekrar yayınlıyorum.

Umarım yararlı olur.

Bu günlere nasıl geldik?

Birinci dünya savaşı sonrası Ermenistan kurmak için ülkemize donanma gönderen Amerika Halide Edip Adıvar ve arkadaşları tarafından Amerikalı Donanma Komutanını ikna yolu ile durdurmalarından bu yana topraklarımız üzerindeki emellerini sürdürmüştür.

Yurt ve ulusumuzun yok edilmek istendiği yıllarda ABD Başkanı Wilson, "mutemet adamı" Albay House'a 10. Ekim. 1917'de "Türkiye bütünüyle ortadan silinmeli ve ona uygulanacak işlem, barış konferansına bırakılmalıdır" diyor. (Hasan Erden, Barış kapanları, s.39. İst 2001) "Osmanlı Devleti'nin Türk olan kısımlarına egemenlik hakkı tanınmalı, fakat Türk olmayan halklara bağımsızlık verilmeli…" Görüldüğü üzere Türkiye'nin parçalanması ta o günlerde planlanmış

Dünyayı yöneten güç 2.Dünya Savaşı sonrası tamamıyla odur.Ne derse ve ne yaparsa doğrudur mantığı içindedir.

1947’de İsmet İnönü’nün isteği ile Nato’ya yaptığımız ilk müracaat 1952’de Başbakan Adnan Menderes’in girişimleriyle tamamlanmıştır.


1.Dünya Savaşı sonrası İngiltere’nin çizdiği dünya haritasını beğenmediğini her defasında söyleyen ABD halen bizim varlık nedenimiz sayılan “Lozan Antlaşması’nı imzalamış da değildir.


Kendi çizdiği bir dünya haritası görmek istediğini her defasında açıkça söyleyen ABD , Yeşil Kuşak,BOP ve Kuzey Afrika Birliği,Yeni Avrupa gibi projelerle isteği doğrultusunda yoluna devam etmektedir.


“ Artık mazeret kalmadı benim dünyayı istediğim şekilde görmeme engel olamazsınız" ifadesinde ısrar etmektedir.Bunu da gayet kurnaz bir siyasetle de sürdürmektedir.


(B.O.P) BÜYÜK ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA PROJESİ


İncil'e göre kıyametten 1000.yıl önce İsa Mesih'in gelişini beklemek için kurulacak olan "Kutsal Hıristiyan Devleti"ne ait bilinen adıyla "Bereket Hilali" veya "Fertility Crescent" bölgesi.


ABD'nin bu gün uygulamaya koyduğu B.O.P projesi içine giren topraklar.



Haritalar biribirlerinin üstüne bu kadar kusursuz oturarak acı bir gerçeği haykırmaktadırlar.Bizi tarihten silmeyi hedefleyen toplumların planlarına ülkemiz hükümetlerinin "eş başkan" sıfatıyla ortak olması acayip ve korkunç değil mi?

Bu proje Kuzey Afrika Kıtasının Atlantik ucunda bulunan Fas’tan başlayıp doğuya doğru tüm müslüman ülkeleri içine alan ve Pakistan’ı da içine alan ülkelerin bölünüp parçalanmaları,sözde ABD-AB koalisyonu adına Türkiye ve birkaç İslam ülkesi idaresine teslim edilerek Genişletilmiş bir Osmanlı haritası yaratmak olarak anlatılmaktadır.

Ortadoğu Jandarmalığı Projesi

1980'lerde yıkılmanın eşiğine gelen ülke T.ÖZAL ile ilk kez Batı'nın hoşuna giden bir proje üretti.(Açıklama Kenan Evren'e ait).Başbakan T.Özal'ın,ABD-AB koalisyonunun II.İsrail(*) projesine karşılık,Türkiye’nin Ortadoğu Jandarmalığı önerisinin ilgi görmesi ile ülke rahatlamıştı.Bunun içeriği,Türkiye, Osmanlıdan kalan prestiji ile Batının menfaatlerinin bekçiliğini yapacaktı.Ama önce beslenip kuvvetlenmesi ve spor yapması,savaş aletlerini kullanmasını öğrenmesi gerekiyordu.


Yeni Dönem aslında bu zamanda başlamıştır.Uşaklıkla büyüyecektik.Büyüklerimiz başka yol bulamamışlardı çünkü.Sayın Gül'ün ve Apo'nun bahsettiği ise "Uygulamaya geçiş dönemini" işaret etmektedir.
Batı bizim sayemizde bölgede istediği gibi at oynatacak,Rusya-Çin ve diğerlerinin yayılmasını önlemiş olacaktı


*)II.İsrail Projesi:Büyük :Kurulacak olan Büyük Kürdistanı Ermenistan ile birleştirerek Ortadoğuda Batının Jandarmalığını yapacak bir ülke kurma fikri.Ermeni Soykırım davaları da planın gerekçesini oluşturacaktı."Mazlum,soykırıma uğramış Ermeni milletini teselli etmek onurlandırmak..vs vs. ".Kendilerine sadakatle uşaklık edeceğine inandıkları bir jandarma gücü de denilebilir.


12Eylül 1980 olaylarına gelinceye kadar ülkemiz için uygulanan mevcut proje buydu.Büyük elçilerimizi öldüren ASALA örgütü bu proje gereğince bu cinayetleri işliyordu.


B.O.P ile yerini PKK’ya bıraktı.


B.O.P (Büyük Ortadoğu Projesi) Bu proje gereğince Türkiye önce;


B.O.P Projesi her ne kadar Huntington tarafından 1992'de yazıldıysa da Kenan Paşa'nın açıklamasına göre bu proje 1980'lerde planlanmıştı belki de daha önce.

1-Yaratılacak ayrılıkçı bir terör örgütü ile sürekli savaşarak Çağdaş Savaş Tekniklerinin en etkilisi olan “Gerilla Tipi Savaş”(*) tekniğinde eğitilecek ve pratik kazandırılacak.


*(Türk Ordusunun “Gerilla Tipi Savaş Tekniğinde” eğitilmesi ve tecrübe kazanması konusu halen TV kanallarının değişmez yorumcuları (Üniversite patentli olanlar) tarafından 1985-1990 yılları arasında durmadan tartışıldı.Bu arada da bilinen örgüt türedi.Dikkatli TV izleyicileri olayı hatırlayacaklardır.Sıkıyönetimin askeri ve Özal’ın sermaye kanallı baskısı basını ve herkesi o dönemde susturmuştu.Bir tek Gırgır Dergisi tepki gösterebildi.Onu da satın alarak bitirmişlerdi.)


2-Bu konuda hem terör örgütü hem de devlet güvenlik güçleri ABD’de eğitilecek(*)


*(Bunlar 1985-87, yılları arasında ABD’ye “anti terör” eğitimi almaya gittiler.Askeri ve Polis Özel Harekat timleri kuruldu.)


1988'de ABD'ye Ünal Erkan ile birlikte
"karşı terör Contra terror" kursuna gönderildi.


Ancak ilginç teorilerini sürdürmektedir.Tıkla

3-Terör örgütü ABD-AB ve Türkiye tarafından da finanse edilecek .Her iki tarafta yeterli düzeye gelince bölge ülkeleri birer birer oluşturulacak koalisyon güçleri ile işgal edilecek ve Türkiye-Kürdistan Federasyonundan oluşacak birliğe teslim edilecek.
4-Birliğe teslim edilen ülkeler ABD-AB adına bu koalisyonca idare edilecek.
5-Türkiye de yeni yapılanmaya örnek olmak için en az (8) sekiz eyalete bölünecektir.(*)


Ünal Erkan ile birlikte
iki de asker bu kursa katıldılar.
*(Kenan Evren’in kabul ettiği haritayı inceleyiniz.)

Yalnız, yukarıdaki ilkeler geçmiş bazı olaylara istinaden sıralanmış olup hiçbir resmiyeti yoktur.Sadece gelinen durum da bunları sanki doğrular gibidir.
Terör örgütünün ordumuza verdiği idman yeterli görünüyor ve ilk Irak İşgal Senaryosu ve İlk Sınav başlıyor.

12.Ağustos 1990


Şimdi güncelleme bir haber vereceğim.Bu yazınının yazılmasından çok sonra bir haber buyurun bakalım:
Yıllardır savunduğum tezlerim doğrulanıyor!
31.03.2008
İşte benim başından beri beklediğim haber."PKK Tarihi Baindan bu güne" başlıklı yazımın temelini ben bu iddia üzerine kurmuştum."Yani "Terör örgütü orduyu eğitmek için kuruldu".Sonra biraz kontrol dışına çıktığı konusunu doğrulayan açıklama Yunan Genel Kurmayından da geldi.
Daha önce de Aydınlık bu konuyu "PKK'yı M.İ.T Kurdu "başlığı ile vermişti.
Ben iddialarımı gerçek olmasın diye yazdıkça gerçek çıkıyor ya umarım diğer kehanetlerim çıkmaz.
Keykubat

Yunan Genel Kurmayı "Türk Ordusundan Çekiniyoruz"

Yunan Genelkurmayı Türk ordusunun pkk ile gerilla taktikleriyle çarpıştığını belirterek 'Bu çerçevede bölgede önemli güç haline gelmiştir' yorumunu yaptı.


Yunan silahlı kuvvetleri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden "çekindiklerini" açıkça dile getirdi. Apoyevmatini gazetesinde yer alan bir habere göre, Yunan silahlı kuvvetlerinin önemli üst düzey yetkilileri, basın mensuplarına tarihi denilebilecek açıklamalarda bulundular. Ülkedeki savunma muhabirlerine verilen iki günlük bilgilendirme toplantılarında gazetecilerin sorularını cevaplandıran generaller ve kurmay subaylar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden "çekindiklerini" açıkça dile getirdiler.
Cumhuriyet Gazetesi'nden Murat İlem'in haberine göre TSK'nin Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak'ta gerçekleştirdiği pkkya yönelik operasyonlara dikkat çeken komutanlar, "Türk askeri, üzerinden geçen merminin sesini duyup arkadaşının kanını görerek büyük savaş tecrübesi kazanıyor. Bu durum bizim yoğun şekilde kaygı duymamıza neden oluyor" dediler.
Türk ordusunun PKK ile gerilla taktikleriyle çarpıştığını, sürekli profesyonel asker kazanımı elde ettiğini belirten Yunanistanlı komutanlar, "Bu çerçevede özel kuvvetler ile komando tugayları bölgede önemli güç haline gelmiştir" yorumunu yaptılar.
TSK'nin bölgede savaşan kalıcı muharip gücünün (subay, astsubay ve uzman erbaşlar) bir süre sonra Türkiye'nin daha sakin bölgeleri olan Ege Ordusu ve Doğu Trakya'daki birliklere çekildiğini belirten generaller, bu durumun kendileri için ayrı bir tehdit oluşturduğunu dile getirdiler. Türk ordusunun birlik oluşturmakta askeri eksiklik çekmediğini belirten Yunan Genelkurmay yetkilileri, nitelikli asker (özel kuvvetler ve komando) sayısındaki artışın dikkat çekici olduğunu da vurguladılar.
Yunan silahlı kuvvetlerinin Türk ordusu gibi savaş imkânları olmadığı için dünya genelinde barış organizasyonlarına katıldığını ifade eden generaller, "Bizler bunun değerli bir tecrübe olduğuna inanıyoruz" dediler.
Toplantıda konuşan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dimitris Grapsas ise Yunanistan için tek askeri tehdidin Türkiye olduğu iddiasını bir kez daha vurgulayarak "Bu tehdide ancak Yunanistan silahlı kuvvetlerini yeniden düzenleyerek, orta vadeli kalkınma ve modernleşme programları ile modern silah sistemlerinin elde edilmesiyle karşı koyabiliriz" dedi.
30.03.2008
HÜRRİYET
-------------------------------------------------------------------------

KÖRFEZ KRİZİ

Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan Körfez Krizi sürecinde TBMM'den 3 tezkere çıktı.

Körfez Krizi sürecinde, ABD ve müttefiklerinin Irak'a yönelik askeri harekatı aşamasında Türkiye'de çok uluslu bir gücün konuşlandırılması gündeme geldi. Hükümet, “Ülkemize bir tecavüz vuku halinde derhal mukabele edilmesi maksadına münhasır olarak” Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı silahlı kuvvetler mensuplarının Türkiye'de bulunması konularında TBMM'den izin istedi. Bu izin, 12 Ağustos 1990 tarihinde hükümete verildi. Önceleri “Çekiç Güç” olarak adlandırılan, daha sonra sadece hava gücüyle sınırlı olan “Kuzeyden Keşif Harekatı”, bu izin kapsamında Türkiye'ye konuşlandırıldı.

TBMM, yine aynı kapsamda 5 Eylül 1990 ve 17 Ocak 1991 tarihlerinde BM Güvenlik Konseyi kararını desteklemek ve Türkiye'nin muhtemel tehlikelere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında olabilecek gelişmeler ışığında Türkiye'nin çıkarlarını korumak amacıyla Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesine ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verdi.


ÖZAL PİŞMANLIK DUYUYOR


Güneydoğu'ya yaptığı bir geziden dönen Özal, 14 Ekim 1991 tarihinde Hürriyet'e şu açıklamayı yaptı: "Kürt meselesini mutlaka çözeceğim. Bu, benim milletime yapacağım son hizmetim olacaktır”


KÜRTLERİN ANADOLU COĞRAFYASINDAKİ YERLERİ


. " Kafasında bir af projesi olan Özal'a göre, sorunun çözümü için açılımlar yapılırken bölünme endişesine kapılmak yersizdi. Nitekim, aynı yıl çıktığı Uzakdoğu gezisinde yerli ve yabancı gazetecilere yaptığı açıklamada, Kürt vatandaşların çoğunun Batı illerinde yaşadığını belirtip, "Otonomi veya özerklik olmaz, Referandum yapılsa yüzde 85'i Türkiye'den ayrılmaz." dedi.

Kürt nüfusun nasıl bütün Türkiye ile entegre olduğu, Toperi-Güner raporuna şöyle yansıyor: "Elimizde kesin rakamlar mevcut olmamakla beraber, etnik olarak Kürt denilen nüfusun muhtemelen yüzde 60'ı Ankara ve batısında yaşamaktadır." Nitekim, Ümit Fırat bu entegrasyonu anlatırken Kürtlerin bin yıldır Türklerle birlikte aynı devletin tebası ve vatandaşı olduklarını vurguluyor. Feridun Yazar'ın "Yüzde 50 Kürdüm, yüzde 50 Türk" sözleri de aynı mahiyette. Çünkü, Amerikalı Ortadoğu uzmanı Graham Fuller'ın deyimiyle, dünyada Türkiye'ye entegre olan Kürtler kadar, ülke geneliyle entegre olmuş başka bir etnik grup göstermek çok zor.

1991 Körfez Harekatı sonrası proje kapsamında çalışan bazı generaller,Amerikalı’ların bölgede yeni yapılanmalar peşinde olduğunu ,Irak’ın toprak bütünlüğüne önceden söz verildiği gibi önem verilmediğini,terör örgütünün bizzat bu koalisyon güçlerince korunup palazlandırıldığını, bu projenin amacı ile hiçbir alakası olmadığını,ilk hedefinin Irak,İran ve Türkiye gibi İslam dünyasının kilit ülkelerini parçalayıp yuttuktan sonra sınırsız İslam Kanı akıtmak için yapılmış “SİNSİ BİR PROJE” olduğunu fark ediyorlar.ve;

İşte Projenin 27 Yıl Sonra Açıklanan İlk Ayakları;

HALKA NASLI TANITILDI?


Zaten sıkıyönetim yasaklarından hiçbir yazarın çizerin fikrini yazamadığı,üç kişinin yolda durup konuşamadığı bu dönemlerde bu proje bir de halka anlatıldı.Sanki tercih hakkı varmış,neyin ne olduğunu anlarmış gibi.?Bizim halkımız hala bir şey anlamış değildir.


Ülkemizde ilk uygulamaya geçişi oldukça teneke bir ordu durumunda olan”Türk Ordusunun Modernizasyonu ve Çağdaş Gerilla Savaş Tekniğinde Tecrübe Kazanması” olarak aşağıdaki metinde belirtildiği şekilde olmuştur.

O tarihlerde Aylarca Sabahlara Kadar Süren Açık Oturum Programlarından aklımda kalanlar.

Sadece şunları ilave etmeliyim ki,1985-1987 yılları arasında TRT-1 ve 2 kanallarında yapılan açık oturumların ana konusu "Türk Ordusunun Modernizasyonu"ydu.Konuşmacılar ise halen bugün kanallarda gezen ve bugünkü ABD-AB yanlısı hükümeti destekleyen kişilerdi.Spiker soruyordu:


Prof. Orhan Aldıkaçtı.
03.4.2024'de eklendi

Bu konuşmalarda adları geçen "Açık Oturum" programının sunucusu spiker aklımda kaldığı kadarıyla Rahmi Yılmaz veya Aygün, Üniversite hocaları ise 1982 Anayasasının yapıcısı Prf.Orhan Aldıkaçtı, Y.Ö.K başkanı Prf.İhsan doğramacı ve Prof Toktamış Ateş kafa adamlar olarak yer alırken başka katılımcılar da bulunmaktaydı.
Günümüzün bölünme
senaryolarının
Mimarlarından
İhsan Doğramacı

RTE ile.



Sunucu Rahmi Yılmaz olabilir;
Sunucu;-Sayın Aldıkaçtı....hocam, Ordumuzun neden modernizasyona ihtiyacı var?
İhsan Aldıkaçtı;- Ordumuz,2. Dünya savaşı sonrası Natonun verdiği silahlara sahip.Ayrıca Yunanistan ile 7/10 oranı var.Ambargo nedeni ile silah alamıyoruz.2,5 milyonluk ErmenistanAsalayı besliyor,vatandaşlarımızın isimlerini değiştiren Bulgaristan karşısında caydırıcılığımız yok.
Sunucu;- Peki bu caydırıcılık nasıl sağlanacak?
İ.Doğramacı;- Çağın en tesirli terör savaşında tecrübe kazanılarak.
Sunucu;-Şu an böyle bir savaş yok.
Nerede yaratılması bekleniyor?
G.Doğu bölgesi mi?


Günümüzün bölünme senaryolarının
Mimarlarından İhsan Doğramacı

Arınç ailesi Siirt'in
Baykan ilçesine bağlı
Arınçlı Köyü'nden"

İ.Doğramacı-Batı da değil herhalde.Ülkenin ekonomisi burada zaten.İspanya ETA ile İngiltere İRA ile caydırıcılık kazandı.

Başka ülkeye savaş açmak riskli olduğundan biz de böyle bir terör örgütü ile tecrübeli bir orduya sahip olabiliriz.
Sunucu;- Silah ambargoları ne olacak?Ordumuz için silah alabilecek miyiz?

İ.Aldıkaçtı;- İç güvenliğimiz tehlikede olduğundan tabii ki geçerli mazeret teşkil ediyor.Ayrıca o da yakın bir zamanda sorun olmayacak.....

Aklımda kaldığı kadarı ile bu uzun, haftalar boyunca süren tartışmaların konusu buydu.Bu tartışmalar sürerken de bir yanda bu günkü İç İşlr. Bakanımız,Diyarbakır’a, Şemdinli’ye gidiyor,bölücü örgüt mensupları ile halaylar çekiyordu.MSB Bakanımız,ABD ile yakın temas yürütüyorlardı.Başbakan T.ÖZAL Diyarbakır’da "Gemi saçından yapılma paravan ardında konuşuyordu.

Halen AKP'nin teslimiyetçi siyasetlerinin savunucusu, 
F. Gülen'in saçmalıklarının yayınlandığı kitabına 


Bunlar "Devlet korkuyor " imajı ile başladı.T.ÖZAL annesinin Tunceli Çemişkezekli olması bahanesi ile "Damarlarımda Kürt Kanı Dolaşıyor" diyerek de” Devlet Biziz " imajı veriliyordu.
Bu son ifade kullanıldığında 1990"lara gelinmiş,binlerce genç Er,Erbaş,Subay,Astsubay,Polis amir ve memurlarımız,öğretmenlerimiz ve teröre destek için evlatlarını vermeyen bölge halkından çok sayıda insan kayıp verilmişti.


Bu modernizasyon hikayesinin ardında ülkenin bölünmesi,gençliğimizin heba edilmesi tehlikesini gören milliyetçi kadro bir Eşref Bitlis Paşa olayını yaşamamıza neden oldu.Bu günkü çabaların ardında ise bu yanlışı telafi etme çalışmaları yatmaktadır.Bu nedenle gelişmeleri desteklemekteyim.


Umarım bana öyle gelmiyordur.


Olaylar basın yoluyla böyle anlatılmaya çalışılırken,diğer yandan da 27 yıl sonra ortaya çıkacak bunun gizli faturaları da hazırlanıyordu;


Avrupa’da bulunan vatandaşlarımız “İslami Rejime” ikna ediliyorlardı.


Eski Adana Müftüsü, sahte Halife Cemalettin Kaplan'ın kaçakken yurt dışında söyledi sözlerden birisi şu:

"…bölünmez, tekçi Türkiye'ye karşıyız. Bunun yerine Anadolu Federe İslam Devleti'ni kurduk."


Turgut Özal Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı sıfatıyla Houston'da (ABD) hastanede yatarken, Başbakan Mesut Yılmaz kendisini ziyarete gider. Özal yatakta, Yılmaz ayakta. Özal Yılmaz'ın bir avucunun arasına alır ve:

"Kürtlere federasyonu düşün. Bush da (Baba Bush) böyle istiyor. Ben de buna sıcak bakıyorum" der.

Özal uçakla ABD'ye giderken yolda, "damarlarımda Kürt kanı dolaşıyor olabilir", bir başka konuşmasında, " federasyon dâhil her şeyi tartışabiliriz" demişti.

Mesut Yılmaz Başbakan iken, "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" demişti.

Kendisini "Anglo- Protestan Yahudi" olarak tanımlayan CIA görevlisi Huntington 1996'da şunları söylüyor:

"Türkiye İslam'ın lideri olmalıdır, Osmanlı modeli uygulamalıdır."

İşte Evren'in eyalet haritası



Kenan Evren'in 24 yıl önce hazırlattığı haritada Türkiye 8 eyalete bölünüyor.
02.03.2007 13:14

Kenan Evren'in eyaletlerin yolunu açacak nitelikteki 'bölge valilikleri projesi' 24 yıl öncesine dayanıyor. 1983'teki kararnameyle 8 bölge valiliği kurulması ve Ankara'nın pek çok yetkisinin valiliklere devredilmesi öngörülüyordu.


7'nci Cumhurbaşkanı ve 12 Eylül askeri yönetiminin lideri Kenan Evren'in SABAH'a yaptığı çarpıcı açıklamalarıyla gündeme getirdiği ve eyaletlere bölünme yolunu açacak nitelikteki bölge valilikleri projesi büyük tartışma yarattı. 12 Eylül darbesinin lideri ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in hazırlattığı proje 24 yıl öncesine dayanıyor. 8 bölgeden oluşan ve Ankara'nın pek çok yetkisini valiliklere devreden 71 Sayılı Bölge Valiliği Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özal hükümetince reddedildi. SABAH, 12 Eylül döneminde Bülent Ulusu hükümeti sırasında hazırlanan bölge valilikleri kararnamesini veeyalet sisteminin ilk adımı olan haritayı ele geçirdi.


8 BÖLGE VAR
Evren'in merkezin yetkisini devretmeyi planladığı daha sonra da valilerin halk tarafından seçileceği bir eyaletler yönetimi biçimine götürmeyi tasarladığı plana ait haritada Türkiye 8 bölgeye ayrılıyor. Her bölgenin bir merkez ili bulunuyor. Birinci bölgenin merkezi Ankara. Diğer bölgeler ise İstanbul, İzmir, Adana, Konya, Kayseri, Erzurum ve Diyarbakır olarak sıralanıyor.


HÜKÜMETE GİTTİ
Evren'in, ileride eyalet sistemine geçilebileceğine ilişkin sözlerini yaşama geçirecek nitelikteki bölge valilikleri kararnamesi 4 Ekim 1983'te hazırlandı.

Buna ilişkin 82 Anayasası'nda da hüküm yer aldı. Bülent Ulusu hükümetinin son günlerinde hazırlanan ve çıkarılan yetki yasasına dayandırılan kararname, 13 Aralık'ta göreve başlayan Turgut Özal hükümetine gönderildi.


TURGUT ÖZAL İZİN VERMEDİ
Dönemin Başbakanı Turgut Özal ve kurmayları arasında tedirginlik yaratan ve tartışmalara neden olan kararname kabul edilmedi. Meclis gündemine getirilen ve bölge valilikleri kurulmasına yönelik yasal düzenleme de Mayıs 1984'te TBMM'de ANAP'lıların oylarıyla reddedildi. Karar Temmuz 1984'te de Resmi Gazete'de yayınlandı.


Özal sistemi değiştirecekti


Evren'in bölge valilikleri harekâtını durduran Özal, daha sonra başkanlık sistemiyle birlikte Türkiye'de il sayısını 100'e çıkarıp ve eyalet sistemine geçilmesi konusunda çalışmalar yaptırdı. Merkezin pek çok yetkisinin eyalet sistemine benzer yapıda bölgelere verilmesini öngören sistem o dönemde de "ileride bölünme yolunu açacağı" itirazlarıyla karşılaştı. ANAP kurmayları Özal'a, "Kürt konusu halledilmeden bölge sistemine geçilemez" dediler. Dönemin tartışmalarını aktaran eski bakanlardan Oltan Sungurlu da Özal'ın da bölge sistemine bölünme kaygıları nedeniyle mesafeli yaklaştığını ve henüz erken bulduğunu kaydetti. Sungurlu, Özal'ın merkezi yetkilerin yerele devri konusunda hazırlıklı olduğunu ve bölge sistemine geçiş için pilot uygulama olarak İstanbul'u eyalet gibi yönetmeyi planladığını söyledi.


Askerlerden kuşku duyduk


ÖZAL hükümeti tarafından "Türkiye'nin bölüneceği" kaygısıyla reddedilen eyalet kararnamesine ilişkin tartışmaların içinde yeralan dönemin bakanları askeri yönetime yönelik kuşku duyulduğunu ifade ettiler. Özal'ın yakın etkin isimlerinden Vehbi Dinçerler kapalı kapılar ardındaki tartışmaları 24 yıl sonra SABAH'a anlattı. Dönemin Devlet Bakanı Dinçerler, "Bu konu hükümette de, partide de konuşuldu. Bu iyi niyetle konmuş olsa da 'Bunlar zaten ülkeyi bölmek için geldiler' diye etiket yapıştırırlar' diye kaldırdık" dedi. Askeri yönetimin Anayasa yaptığına dikkat çeken ve Evren'in, kararnameyi çıkaramadıklarına ilişkin sözünün doğru olmadığını belirten Dinçerler, Celal Güzel'in de "Durup dururken niye üstümüze alalım" dediğini, hükümette "Uygulasalardı niye sivil yönetime bıraktılar" görüşünün hâkim olduğunu anlattı.


Kürtçe yasağını Evren getirdi


ÖZAL'IN sağ kolu Hasan Celal Güzel ise, düzenlemelerin "Ayrılıkçı, bölücü unsurların cesaret alacağı" endişesini gündeme getirdiğini anımsattı ve "Bölge valiliği üniter sistemi tartışılır hale getiriyor" dedi. Etnik haritalar gibi düzenleme yapılmasının eyalet, özerk yönetim sonra da federatif yapı gibi bölünmelere yol açacağını belirten Güzel, şimdi bölünme kaygısından söz edilirken bölge valiliğinin gündeme getirilmesini doğru bulmadığını vurguladı. Evren'i eleştiren Güzel, şöyle konuştu: "Çelişkiye düşüyor. Kürtçe yasağını Evren getirdi. O yüzden neler çektik. 12 Eylül cuntasının kötü mirası bunu yapan kişinin bölge valiliğinden söz etmesi garip. 82 Anayasası en merkeziyetçi Anayasa. Sen kalk bu Anayasayı yap sonra da giderayak Özal hükümetine bırak. Geçiremeyeceklerini iyi biliyorlardı. Herkes üniter devlet diye itiraz edecekti."

Gazetecilerden Kenan Evren'e destek


EVREN'İN sözleri basında da tartışma yarattı. İşte SABAH'ta yayınlanan Evren röportajının ardından köşe yazarlarının kaleme aldıkları


* Fatih ALTAYLI (SABAH): "Misak-ı Milli sınırları demek olan Kuzey. Irak'ın da bulunduğu bir 'eyaletler' sistemini düşünmek neden olmasın. "


* Mehmet BARLAS (SABAH): "Demokrasiyi ve çoğulculuğu vazgeçilmez model olarak benimsemiş Türkiye'de katı merkeziyetçilikten uzaklaşmanın Güneydoğu'daki sorunlara çözüm getireceğini söylüyor."


* Ergun BABAHAN (SABAH): "Türkiye kafası karışık insanların ülkesidir. Dünün faşisti bugün karşınıza kökten demokrat olarak çıkabilir. Bakınız şekil a: Kenan Evren."


* Ertuğrul ÖZKÖK (HÜRRİYET): "Böyle bir tartışmayı ancak Evren gibi bir insan başlatabilirdi. Bu cesareti gösterdiği için kutluyorum. Yaşı 90 ama emin olun, çoğumuzdan genç."


* Ali SİRMEN (CUMHURİYET): "Bir zamanlar kitaplar yaktıran Kenan Bey, herhalde kitap, özgürlük, Kürt sorunu ve demokrasi konusunda konuşması gereken son kişi olsa gerek."


* Mustafa MUTLU (VATAN): "Sözleriyle bir anayasa suçu işlediği ortada. Sıradan biri söylese anasından emdiği süt burnundan getirilir."


* Mehmet YILMAZ (HÜRRİYET): "Evren'le Öcalan'ın aynı yerde buluşmalarına bir söz bulamıyorum."


* Ruhat MENGİ (VATAN): "Evren 89 yaşında. İstisnai beyinler dışında bu yaştaki konuşmaların sağlıklı kabul edilmesi için doktor raporu istiyorlar."
Osman AYDOĞAN –SABAH

KENAN EVREN'İN HARİTASI DA ZAMAN İÇİNDE DEĞİŞİKLİKLERE UĞRAR
İşte;

ABDNİN YALANLADIĞI BOP HARİTASI


Siyahlar büyüyecek, kırmızılar küçülecek,Griler değişmeyecek olan ülkeler.
Perşembe, 28 Eylül 2006

Amerika Birleşik Devletleri Genelkurmay Başkanı Peter Pace ve Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson’ın inkar ettiği, Türkiye’yi bölen BOP haritası, NATO’nun eğitim üssü Savunma Koleji’ndeki brifingte ortaya çıktı.


Amerikalı bir albay, konuşması sırasında haritayı açtı ve “Ortadoğu böyle olsaydı bu kadar çok sorun yaşanmazdı” dedi.


Türk subaylarının tepki gösterdiği olayla ilgili Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da harekete geçti. Sonunda Amerikalılar, Türkiye’den özür dilemek zorunda kaldılar.


Türkiye’yi bölünmüş gösteren BOP haritasını ilk kez Ulusal Kanal gündeme getirmişti. Haritaya karşı Ulusal Kanal ve İşçi Partisi Türkiye halkını “Görev Başına” çağırmıştı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Genelkurmay Başkanı Peter Pace ve Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, haritanın Amerika’nın politakalarını yansıtmadığını, emekli bir albayın fikirleri olduğunu belirtmişlerdi.
İnkar ede dursunlar ama Amerika’nın Ortadoğu politikaları geçtiğimiz hafta NATO’nun eğitim üssü olan savunma Koleji’nde verilen brifingde bir kez daha ortaya çıktı ve harita katılımcılara gösterildi.
Söz konusu brifingde amerikalı bir albay, BOP haritasını açarak, “Ortadoğu böyle olsaydı bu kadar çok sorun yaşanmazdı” dedi. Bu sözler üzerine orada bulunan Türk subayları çok sert tepki gösterdiler. Türk subaylardan gerekli bilgilerin gelmesi üzerine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, olayın kabul edilemeyeceğini belirtti. Büyükanıt’ın sert tepkisinin ardından Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun da Amerikan Genelkurmay Başkan Yardımcısını arayarak olayı protesto etti. Tepki üzerine Amerikalı yetkililerin Türkiye’ye özür açıklamaları gönderdiği belirtiliyor.

Son Güncelleme ( Pazar, 01 Ekim 2006 )

Son esir askerler oyunu

DOĞU PERİNÇEK (Aydınlık Başyazı - 11 Kasım 2007)

Türkiye’yi, ABD’nin sözleşmeli personeli olduğu kendi itiraflarıyla sabit bulunan zatlar yönetmektedir

Beyaz Saray’da Oval Ofis dedikleri yerdeki buluşma, iki egemen devlet arasında yapılan bir görüşme değildir. Taraflardan biri ABD Başkanı, öbür tarafta yine o ABD’nin BOP görevlisi oturmaktadır. Tayyip Erdoğan, bizim saptadığımız altı ayrı zaman ve yerde, BOP görevlisi olduğunu yani ABD hiyerarşisi içinde olduğunu çıklamıştı. Abdullah Gül de ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 3 Nisan 2003 tarihinde 2 sayfa 9 maddelik gizli bir sözleşme yaptığını açıklamıştı.
İşte B.O.P'un yerli ortakları.



Türkiye’yi, ABD’nin sözleşmeli personeli olduğu kendi itiraflarıyla sabit bulunan zatlar yönetmektedir.

ESİR ALAN DA ABD SÖZDE KURTARAN DA!
Hepimizin gözleri önünde bir oyun oynanmaktadır. Bu oyun, milletin kendine ve Ordusuna olan güvenini kırmak için sahnelenmiştir. ABD, bu oyunda askerlerimizi kurtarıyor”! Esir alan da o, “kurtaran” da o!

MİLLETİMİZİN VE ORDUNUN GURURUYLA OYNUYORLAR
Esir edilen askerlerimizi ABD ve PKK’nın elinden almak, milletimizi kahretmiştir. Sekiz askerimiz kurtulacak derken, Türkiye çok daha büyük bir kayba uğramıştır. Bu savaşta en büyük sermayemiz
milletimizin moralidir, gururudur, kendisine olan güvenidir. Düşman işte o gururu kırmaya çalışıyor.
Tayyip Erdoğan bu oyunda yine başrollerdedir.

İki amaçları var: Birincisi, PKK’yı muhatap haline getirmek ve yasallaştırma sürecini sonuca ulaştırmaktır. İkincisi ve daha önemlisi, Kuzey Irak’ta kurulan kukla devleti Türkiye’nin tanımasını sağlamaktır. Arkasından vatanımızdan bir parçayı o kukla devlete vermeyi planlamışlardır. Bu süreçte ABD, Türkiye’yi dize getirdikten sonra, İran’a yönelik hava harekâtında Türkiye’deki üsleri kullanmak, peşindedir. Bu tabloda, Türkiye, İran ve Suriye birleşmesini önlemek, ABD için can alıcı önemdedir. Çünkü o kukla devleti tasfiye edecek, tehdidi ortadan kaldıracak güç, Türkiye, İran ve Suriye’dir.

PKK’YI TARAF YAPTILAR
Büyük Ortadoğu Projesi işte böyle uygulanır. PKK’yı yasallaştırmış ve taraf haline getirmişlerdir. PKK’nın üzerine gidileceğini söylüyorlar. Oysa PKK bugün Meclis’tedir. Peki kim soktu? AKP’nin içinde bulunduğu sistem! Diyarbakır belediyesi başta olmak üzere 56 belediye de PKK’ya teslim edilmiştir. O belediyeler, “biz arkamızı Cudi dağına dayıyoruz. PKK’nın silahlı gücüne dayıyoruz” diyebilmektedirler. İktidar sahipleri, Türk milletine ve ordusuna karşı PKK ile işbirliği halindedirler. PKK da ABD’ye bağlıdır, Tayyip Erdoğan da!
- ABD’nin BOP haritası için kim Türk milletine kurşun sıkmaktadır?
- PKK!
- Kim bu haritanın memuru olduğunu söylemektedir?
- Tayyip Erdoğan!

BOP MEDENİYET PROJESİ DEĞİL
TÜRKİYE’Yİ PARÇALAMA PROJESİ
Geçenlerde AKP Milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu, “Biz BOP’u medeniyet projesi sanıyorduk. O yüzden genel başkanımız görev aldı” dedi. Diyelim ki bilgisizler. Hiç olmazsa vatan haini olmasınlar! Bilgisiz olarak kalsınlar.
AKP yöneticileri, BOP’un ne projesi olduğunu ABD Dışişleri Bakanı Rice Hanımdan öğrensinler.

BU NASIL MÜSLÜMANLIK
Müslüman milletlerin yaşadığı 24 ülkeyi parçalama planında görev alıyorlar. Gidiyor, Oval Ofislerde 1 milyon Müslüman Iraklıyı öldüren ABD’den yeni görevler alıyorlar. Böyle bir Müslümanlık yoktur. Bu haçlı görevidir. Onu da bizzat Bush söylüyor, “Haçlı seferi başlattık” diyen Bush’tur.

KURTULUŞ VAR MI
Tayyip Erdoğan, Haçlı seferlerinde roller üstlenmekten kurtulabilir mi?
Bu konuda millete güven vermesi için, yapabileceği tek bir iş vardır: ABD’nin BOP eşbaşkanlığından derhal istifa etmek! Veya Türkiye’nin başbakanlığından istifa etsin! Ya Türkiye’nin başbakanlık koltuğunda oturulur, ya da ABD’nin BOP’unun eşbaşkanlığında Türkiye’nin parçalanması için vatana ihanet edilir. İkisi birlikte olmaz!

Aynı Zamanda Hazır Olan Terör Örgütü de Olaya Dahil Ediliyor;
PKK’ın Mücadele Stratejisi

PKK’nın kuruluş amacı, örgütün manifestosu olan KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN YOLU isimli broşür, parti programı ve PKK kuruluş bildirgesinde BAĞIMSIZ BİRLEŞİK KÜRDİSTAN’IN KURULMASI; Stratejisi ise, UZUN SURELİ HALK SAVAŞI olarak açıklanmıştır.

Halk savaşı stratejisinin temel örgütlenmelerinin parti-cephe-ordu olduğu, temel faaliyet biçiminin de, gerilla savaşı olduğu belirtilmiştir.
PKK’nın Mücadele Stratejisi

PKK’nın kuruluş amacı, örgütün manifestosu olan KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN YOLU isimli broşür, parti programı ve PKK kuruluş bildirgesinde BAĞIMSIZ BİRLEŞİK KÜRDİSTAN’IN KURULMASI; Stratejisi ise, UZUN SURELİ HALK SAVAŞI olarak açıklanmıştır.

Halk savaşı stratejisinin temel örgütlenmelerinin parti-cephe-ordu olduğu, temel faaliyet biçiminin de, gerilla savaşı olduğu belirtilmiştir.