HYKSOSLAR KİMLERDİR ?
Aşağıdaki
yazım ve yorumum tamamen dinlerin mantığına göre yazılmıştır. Çünkü geçmiş
çağlarda yeryüzünde bütün kavimler ve Türkler de “tanrının yarattığı, kurduğu”
dine dayalı devlet kültüne sahipti. Her millet tanrısı tarafından yaratılmış ve
inançları da kendilerini yaratan tanrıya teşekkür etme ve ondan yardım ummaya
dayalıydı. Bu durumda tarihi de materyalist açıdan yorumlamak tarihi dine
dayandırılan sayısız savaşların yapılmasındaki açmazları aydınlatamayacaktır.
Devletler din devletiyse icraatları da dine göreydi. İşte Türklerin
savaşçılıklarının ve “şeytana tapan
kavimlerce, şeytanın ordusu olma iftirasına maruz kalmalarının sırrı da
gene dinlerdedir. Sabi kökenli Mason tarikatlarının ve siyonizmin dünyayı
yönettiğini ve başımıza her türlü gericiliği ve pislikleri musallat ettiği
dönemde bunlara karşı toplumu örgütlemek de “dini onların elinden almak” ile
olacaktır. Bu çalışmam da bu amaca yöneliktir.
Hiksos adı Mısır’ı işgal eden (M.Ö.1530’larda) ve “511” yıl
hükmettiği yazılan kavmin adıdır. Bu konu Mısır’lı tarihçi Maneto’nun kayıp
kitabında geçmektedir. Kitabın varlığı İskenderiyeli Apion’un Yahudileri
kızdıran yazıları sonucu cevap olarak “Contra Apıon” yazısını kaleme alan
Yahudi tarihçi Flavius Josephus’un yazısında yaptığı alıntılardan
anlaşılmıştır. Aşağıdaki kısa hikaye de o yazıdan alınım bir kısaltmadır.
Tercümesi bana aittir. Önce Maneto’yu tanıyalım;
Manetho (Manethon-
Maneton); M.Ö.III.yy.da Ptolomeo döneminde (Grek dönemi) yaşamış Mısırlı rahip
ve tarihçidir. Aegyptiaca (Mısır’ın Tarihi) adlı kitabı yazmıştır. Firavunların
saltanat dönemlerinin kronolojik tarihleri ve Mısır’ın geçmişi hakkında
deliller bulmak için Mısır bilimcilerinin çok sık başvurduğu bir kitaptır.
Adının anlamı günümüzde kaybolmuşsa da “Thoth’un Sevdiği”,”Thoth’un
Gerçeği”,”Neith’in Sevdiği”,”Neith’in aşkı” anlamlarına geldiği hakkında
spekülasyonlar yapılmaktadır. Daha az kabul edilen anlamları arasında “Seyis,
At çobanı”, “Ma’ani Djehuti-( MâniYehuti)” “Thoth/ Yahudiyi* Gördüm anlamları
da vardır. Eski Grek kaynaklarından olan Kartaca ve Flavyus Josephus’un
eserlerinde Manethônn Plato’da ve öteki Greklerde Manethôs, Manethô, Manethôs,
Manethôn ve Manethoth olarak geçmektedir. Latincede Manethon, Manethos,
Manethonus ve Manetos olarak geçmektedir.
*(Djehuti, Tehuti,
Jehuti tanrı Thoth’un adlarındandır ve bu adlar “Yahudi” demektir. İslam tarihinde Thoth/ Tut/ Tat ve İdris
peygamber adlarıyla bilinir. Adlarından birisi de “El Lah” yani Türkçesiyle
Allah’tır.)
Maneto, Mısır’ın Grek Firavunları Ptolemi I.Soter
(M.Ö.323-283) ve Ptolemi II. Filedelfiyus (“Filedelfiyus”-Manisa
–“Akhisar’lıoğlu” demektir. M.Ö.285-246) saltanatları döneminde yaşamış olduğu
M.Ö.241/40 tarihli Hibeh Papiri’de yazmaktadır. Ayrıca Aegyptiaca’nın da
yazarı olduğu ve III. Ptolemi Euergetes (M.Ö.246-222) döneminde de yaşadığı
belirtilmiştir. Kendisi Mısırlı olmasına rağmen, sadece Grek dilinde eserler
vermiştir. “Heredot’a Karşı, Kutsal Kitap, Din ve Antik Kültür
Üzerine, Bayramlar Üzerine, Kifi’nin Hazırlanması Üzerine ve Fiziğin
Lezzeti” adlı eserleri vardır. Astroloji üzerine “Sothis’in Kitabı”
adlı eser ona atfedilmiştir. “Aegyptiaca- Mısır’ın Tarihi” adlı eserinde
Grek hanedan dönemini ve devletin gücünü anlatmıştır.
Kendisi Heliopolis’te güneş tapınağında bir rahip olup Ra
dinine inanırdı. Syncellus’a göre tapınağın başrahibiydi. Osiris- Apis boğa
kültüne dayanan Sarapis kültünde otoriteydi. Bu kült, Greklerin Mısır’a
yerleşmelerinden sonra doğmuş Mısır/Grek inançları harmanı bir dindi.
|
Akeneton- Amenofis |
Şimdi
Yahudilerin alınmasına neden olan hikâyeyi okuyalım;
Osarsif’in
kısa hikâyesi;
Firavun
Amenofis tapınaktaki tanrıları görmek ister ama ilk önce Mısır’ı cüzzamlılardan
ve kirli insanlardan Mısır’ın temizlemesi gerekir o da onlardan 80.000’ini doğu
deltasındaki Hiksosların eski başkenti olan Avaris’e onları hapseder ve taş
ocaklarında çalıştırır. Bundan sonra Osarsif onların önderi olur ve tanrılara
ibadet etmeyi bırakmalarını kutsal sayılan hayvanları yemelerini emreder.
Osarsif’e inananlar bunun ardından Hyksos’ları ülkeye davet ederler
onların da yardımıyla firavun Amenifisi oğlu Ramses ile birlikte Nubiya’ya
sürgüne sevk ederler. Firavun ve oğlunun sürgünde oldukları 13 yıl boyunca
şehirleri, tapınakları, tanrıların heykellerini, büstlerini tahrip ederler ve
tapınakları da mutfağa çevirirler, kutsal hayvanları ateş üstünde kızartırlar.
Sonunda firavun ve oğlu Ramses dönerler, Hyksoslar ile cüzzamlıları kovarlar,
eski dini de yeniden onarırlar. Hikayenin sonuna doğru, Maneto, Osarfis’İn Musa
adını aldığını bildirir.
Ayrıca
Hiksosların Mısır’ı İstilası işlenirken kullanılan “Hyksos” yani Çoban/ Esir
Krallar kavramı bence incelenmelidir. M.Ö. 1530’larda Türk milleti Türk adıyla
anılmadığı gibi başka kavimlerde komşularının kendilerine verdikleri adlarla
anılmaktaydılar.
Maneton’un kitabından;
Hiksoslar olağan üstü okçulardı
ve Mısırlıların o zaman akdar bilmedikleri atların çektiği savaş arabalarına
sahiptiler ve bronzdan üstün silahları vardı.(Maspero Hist.Anc.Çii.s.51.;
Petrie, Hyksos and İsraelite Cities S.70)
Erman Grapow “Hyksos” adını
“Yabancı Diyarların Yöneticileri” olarak açıklamıştır. (E.Grapow, Worter Buch
III.S.171-29)
Hyksos adının bir başka şekli
olan “Hykussos” Eusebus tarafından korunmuştur. Mısır dilinde “u” çoğul”
takısıdır (Meyer). “Hyk= Kır Halklarının Yöneticisi, Şeyh” anlamına
gelmektedir.
Babilli Kassitlerin dilinde
“Hyksos” “işgal edenin kültürüne uyan” demektir.
Hyksos
tamamen Arapça’dır. Mısır dilinde “Hyk” Çoban anlamına geldiği gibi bu
kelimenin söylenişlerinden biri olan “Hak” da “esir-ler” anlamına gelmektedir.
Bu çözümlemeden de “Esir Krallar” anlamını çıkarabiliriz.
Maneto’nun
Mısır traihini yazdığı öteki kitabında Hyksos ırkının, “çobanlar” olarak
anıldığını ve “esirler” olarak tanımlanıldığını yazmaktadır. En uzak atalarının
aslında geleneksel olarak “yörük” yaşantısına sahip olduklarını ve koyun
beslediklerini, “çobanlar” olarak anıldıklarını yazmaktadır. Öte yandan Mısır
kayıtlarında anlaşılamayan bir nedenle “Esirler” konusu şekillenememiştir.
Atalarımızdan Yakup’un anlattığı “esir” bir Mısır kralı olduğu, sonraları
(“Jaru-watas- Yeru-vatas (Boğazköy metinlerinde de vardır)” Ras es Şamra’da bulunan Kenan adlarından
Salim adına sahiptir. El Amarna belgelerinde “Urusalimmu” olarak geçen bu ad, Yerusalem- Kudüs’ten”
bahseden en eski belgedir.
Ben
Mısır’ın hanedan listesini araştırdığımda Hiksos istilasıyla başa geçen çoban
firavunların içlerinde adı “AY” öz
be öz Türkçe ad taşıyan birini görüyorum. Gene Tevrat’ta Filistin bölgesine
yerleşmelerinden sonra Yahudilerin savaştıkları kavimlerden birisi de Ay Şehri halkıdır.
Tevrat Yeşu. Bölüm 7: 5 “Ay
halkı onlardan otuz altı kadarını öldürdü, sağ kalanları da kentin
kapısından Şevarim'e dek kovaladı. Bayırdan aşağı kaçanları öldürdü. Korkudan
İsrailliler'in dizlerinin bağı çözüldü”.
Bu
durumda bir Türk olarak, Manetho’nun “işgal yemiş mağrur Mısır’lı kişiliğinde”
ortaya çıkan tarihçiliğiyle Grekler gibi “hilecilik yaparak” kendilerini işgal
eden kevimleri “aşağılamak, eritmek için” onlara “uydurma” kimlik verdiğine
tanık oluyoruz.
Öyle ki
tarihçinin tarihinin içinden çıkabilene aşk olsun1
Maneto’ya
geri dönelim. İşgalci Hiksoslar Salatis adlı birini kral yapmışlardı;
“Salatis
oraya yaz zamanı gelir, kısmen tahıl hasatından
alır, kısmen paralı olan askerlerinin maaşlarını öder ve düşmanlarına korku
vermeye çalışırdı. Bu adam on üç yıl
boyunca hüküm sürdü ve ardından Beon
adlı birisi kırk dört yıllığına
saltanata geçti onu Apachnas otuz
altı yıl yedi ay ile takip etti. Ondan sonra Apophis altmışbir yıl, Janin 50 yıl bir ay, Asis
kırk dokuz yıl iki ay olarak saltanatı sürdürdüler. Bu, Mısırlılarla
savaşmaya ve köklerini kurutmaya pek istekli olan krallarının ilk altılık grubunu oluşturmaktaydı.”
İlk altı Hiksos firavunu dönemi sadece
“253” yıl sürmektedir.
Bütün
bu milletin adı “Hyksos”
olarak şekillendi ve adın ilk hecesi olan “HYK”
kutsal metinlere göre “bir kral’a”
işaret ettiğinden ve “SOS”
hecesinin de “Çoban’a” işaret
etmesinden dolayı geleneksel şiveye göre
“Çoban Krallar” anlamında “Hyksos” deniliyordu ama bazılarına göre
bunlar Araplardı.”
Şimdi yazının bir başka
kopyasında “Hyk” kelimesi “kral’a” işaret etmiyordu ve aksine “esir”
anlamına geliyordu ve Mısır dilinde “Sos” kelimesinin “çoban”
anlamına geldiği kesin olduğundan bunlara “Esir Çobanlar” deniliyordu.
Bu açıklama eski tarihin şartlarına göre bana daha uygun bir tanımlama
olarak görülmektedir.
Ama Maneto şöyle devam
etmektedir;
“…Bu insanlar atalarını ve krallarını adlandırmadan ve çobanlar olarak
çağırmadan önce Mısır’da beş yüz on
bir yıl saltanat sürdüler.”
Bundan sonra der ki;
Şimdi
Hiksoslar Maneto’ya göre ne zaman Mısır’ı işgal etmişlerdi?
YENİ KRALLIK
ONSEKİZİNCİ HANEDAN
Ahmose (Nebpehtyre) 1539 - 1514 BC
Amenhotep I (Djeserkare) 1514 - 1493
BC
Amenofis yani 18. Hanedanda,
I.Amenhotep döneminde yıl M.Ö.1514. Bu kral 1493’e kadar “21” yıl iktidarda
kalmış. Bundan sonar firavun adlarında Türk adına rastlanıyor mu?
Evet, Tutankamon’un ardından gelen
firavun Tut’u takiben Amenofis’ten “168” yıl sonra firavun Ay dönemi başlıyor; Ay (Kheperkheperure) 1325 - 1321 BC(M.Ö.)
Hatta
ondan daha önce de 13. Hanedan döneminde de Akenethon’dan 127 yıl önce Firavun Ay (1664 –1641) dönemi gene var. Yani, Mısırlılar Türklere oldukça alışık bir
kavim havası veriyor.
Hiksoslar
Mısır’ı Maneto’nun dediği gibi “13” yılda terk etmiyorlar ve gene kendi yazdığı
gibi bu kralların ilk altısının iktidar sürelerini “253” yıl olduğunu yukarıda hesaplamıştık ve
tümünün de “511” yıl olduğunu kendi yazmış;
Bu
dudurmda Akeneton’un 21 yıllık iktidarı şaibeli duruma düşmektedir. Diyelim ki
son döneminde işgal olayı oldu. O zamandan itibaren düşersek;
M.Ö.1493-511=M.Ö-982
yılına geliriz. Bu da Mısır kronolojisine uymadığı gibi Maneto’nun
kronolojisine de uymaz. Çünkü, Amenofis’ten sonra Ramses’i firavun gösterir bu
da II.Ramsestir. Ramses te (1279 – 1213)
I.Seti (Şit)ten sonra kral olur ve dedesinin adını taşır ve 67 yıl krallık
yapar. Amenofis’ten de “214” yıl sonra 19.Hanedan döneminde kral olur.
Bu
çobanlar hem “511” yıl hüküm sürecekler, ilk altısı maşallah 40 yıldan aşağı
hüküm süren yok. İşgali II.Ramses’ten başlatsak 1279-511= M.Ö.768 tarihine
geliriz. Bu defa da Libya işgalleri falan güme gider. Biraz zorlasak
Memluklulara çıkaracağız yani(!).
Neyse bu
Greklerle Mısırlılar Hileci tanrının çocukları ne tarihleri ne kayıtları ne de
tanrıları uyum içinde. Adamlar sadece kayıt tutmuşlar, yenilgilerini
saklamışlar, adlarını değiştirmişler amaunutamamışlar ve ne yazdıysalar tarih
de öyle olmuş.
Yukarıda
da okuduğumuz gibi Hyksos/ Hiksos adı tamamen Maneto’nun uydurmasıydı. O
dönemlerde bu kavimler “Türk” adı taşımıyor da olabilirler. Selçukluların
yıkılışından sonra Anadolu’da kurulan beyliklerin hiçbirinin adı “Türk” adı
taşımıyor, kurucu boyların veya beylerinin adlarını taşıyorlardı. Bu nedenle
Mısır’ın işgalci çoban Yörüklerini araştırırken “Türk” adına değil “Türkçe”
kelime, ad, belgelere dikkat etmeli ve Türklere has izlere bakılmalıdır.
Mısır’ın
Akrep Krallarından sonra gelen I.Hanedan döneminde Türkçe Firavun adlarına
rastlıyoruz;
İLK HANEDAN - 3050 - 2890 B.C.
Menes – AHA (Arapçada “A”
sesi karşılığı “Elif” tir. Bu nedenle Menes okunabilir. Manas ve Aha- İşte Manas anlamına da gelir. Manas Destanını
hatırlayalım.)
Djer (Diyer-
Diyar olarak okunabileceği gibi “Yer” olarak da okunabilir.)
Wadj
Den - Udimu
Anedjob
Semerkat (Semerkat daha çok güney Türkistan’daki Semerkant şehrini
anımsatmaktadır.)
Qa'a (Ka’a- Kâ okunur. Mısır’da evreni yaratan yaratıcı güç’ün adıdır.
Türkçe’de Kara Han, Kara Bey, Kara Osman (Osmangazi), Kara Murat (Fatih’in
Arnavut casusu), Karaca adlarında “KA-RA”
adlarına rastlamak çok kolaydır.)
Üçüncü
Hanedan’da gene Türkçe bir ada rastlıyoruz;
Üçüncü Hanedan-- 2650 - 2575 B.C.
Sanakhte (Nebka) 2650 - 2630
Djoser - Netjerykhet 2630 - 2611
Sekhemkhet (Djoser Teti) 2611 - 2603
Khaba 2603 - 2599
Huni 2599 – 2575 (Huni- çobanların
vazgeçilmez eşyasıdır kaplara süt gibi sıvıların doldurulmasına yarar.
Türkçedir.)
Yedinci
Hanedan döneminde bol miktarda “Kare” ulamalı adlara rastlıyoruz. “Kare” sözü
“KARA” sözünün inceltilmişi, yumuşatılmışıdır.
“Kaşları
kâre kâre
Açtı
bağrıma yâre
Ne ban
öldüm kurtuldum
Ne var
derdime çare?”
Manisinde
olduğu gibi “Kâre kâre” yinelemesi,
“Kara” kelimesinin inceltilmiş halidir. Kara, (Kara Han) tanrının da adı olduğu
gibi, kararlı, yaptığını bilen anlamına gelirken “kara kalpli”, “karadul
(örümcek)” gibi adlarda da “kötü” anlamı içermektedir. Bu nedenle maniyi yazan
sevgilisini incitmemek için “siyah” renk anlamına gelen “Kara” kelimesini
“kâre” şeklinde yumuşatmıştır. Ama Türk Dil Kurumuna bakarsan “Kare Kare”
deyişi “kareli karelere bölünmüş” olarak karşılık bulmaktadır. Oysa “Kare”
anlamındaki “Dördül- eşkenar dörtgen” anlamına gelen”Kare” sözünün kaynağı
olarak da aynı sözlük Fransızca “ Carre” kelimesini karşılık göstermektedir.
Oysa
manide kullanılan “kare kare” yinelemesi tamamen “kara kara” anlamında renk
belirtmektedir. Yoksa Türkçede ve başka dillerde “kare kaşlı, üçgen, altıgen
kaşlı” deyimi olduğuna rastlamadım.
Bu
yüzden Türk Dil Kurumunun adını “Ermeni Dil Kurumu” olarak değiştirmek gerekir
ya da bu kurumu Agop Dilaçar ve İsmet paşanın doldurduğu Ermenilerden kurtarmak
gerekir. Onlar devleti tasfiye etmeden önce.
Şimdi
Hanedan listesindeki “Kâre” lere bir bakalım;
SEVENTH & EIGHTH DYNASTIES (Yedinci Sekizinci Hanedanlar)
Netrikare
Menkare (Men, Man, proto
Türkçe’deki “İnsan, adam” anlamındadır. “Teo-man” “Tanrı Adam” anlamındadır.
Menkâre”- “Kara adam” demektir Sümerde Adapa soyu olan insanlara “Karabaşlılar”
denilmesini hatırlayalım.)
Neferkare II (“Neferkâre”
bilşik adder. Nefer Türklerle aynı soydan yani Yafes peygamberin oğullarından
Meday’ın soyundan olan İranlıların dili olan Farsça’da “Nefer” asker ve birey-
kişi” anlamına gelir. Nefer – kâre- Fiavunun doğal olarak “asker” olması
şartına bağlı olarak da “kara asker” anlamında bu ad açıklanabilir. Dil
bilimine girersek Arap dili ve eski Mısır dilinde bunun anlamı yaptığım
tespitlerle asla uyuşmayacak çözümlemeler verebilir. Dil bilimi derin bir
oyundur ve ona kız giren dul çıkar. Bu yüzden burada keselim ve aynı listedeki
öteki “kâre’lere” bakalım;
Neferkare III
Djedkare II (Ced kâre- Kara baba- CeddArap tanrılarından birisidir ve Türkçe’ye
Arapça’dab “Baba-Âta” anlamında geçmiştir. Örnek, “Ben senin yedi ceddini
sayarım…” )
Neferkare IV
Merenhor (Meren-Farsa Maran- Yılan “Hor Farsça “Ateş- aşağılamak,
değersizleştirmek “ anlamındadır. Burada “Ateş- Yılanı” anlamındadır.
Tanrıların yılan ve kurbağa şekillerinden hareketle bu ad verilmiştir. İran ve
Türk kültürü tarih boyunca iç içe geçmiş bir kültürdür.
Menkamin I
Nikare
Neferkare V
Neferkahor
Neferkare VI
Neferkamin II
Ibi I
Neferkaure
Neferkauhor
Neferirkare II
Wadjkare (Vedj bir Arap tanrısıdır. Kara Vedj demektir.)
Sekhemkare
Iti
Imhotep
Isu
Iytenu
THIRTEENTH DYNASTY- (Onüçüncü Hanedan)
Wegaf 1783-1779
Amenemhat-senebef
Sekhemre-khutawi
Amenemhat V
Sehetepibre I
Iufni
Amenemhat VI
Semenkare
Sehetepibre II
Sewadjkare
Nedjemibre
Sobekhotep I
Reniseneb
Hor I (“Hor Farsça “Ateş- aşağılamak,
değersizleştirmek “ anlamındadır.Bu addaki anlamı “ateş” olmalıdır. Horlayan,
aağılayan veya aşağı görülen olması söz konusu değildir.)
Amenemhat VII
Sobekhotep II
Khendjer
Imira-mesha
Antef IV
Seth
Sobekhotep III
Neferhotep I 1696 - 1686
Sihathor 1685 - 1685
Sobekhotep IV 1685 - 1678
Sobekhotep V 1678 - 1674
Iaib 1674 - 1664
Ay 1664 – 1641 (AY- Bu ad
tamamıyla öz Türkçedir. Gökteki “ay” demektir. Mısır’ın “Ay Tanrısı Kültünde”
Takvimlerinin de 30 günlük ay takvimidir. Türklerle aynı külte sahiptirler.
Buna ek olarak, Yahudilerin sürgün sonrası yerleştikleri Judae- Yuda şehrini de
inşa etmiş olan Hiksosların Yuda yakınlarında “Ay Şehri” halkı konusunu
hatırlayalım. Görüldüğü gibi 13. Hanedan Türk hanedanıdır. Firavun adı Türk
adı, Yahudilere şehir kurup yerleştiren ve nankörlük gören Hiksos adını
verdikleri Yörükler Türklerdir.)
Ini I
Sewadjtu
Ined
Hori
Sobekhotep VI
Dedumes I
Ibi II
Hor II
Senebmiu
Sekhanre I
Merkheperre
Merikare
Firavun
adlarında “Ay” adına, “513” yıl süren Çoban Krallar döneminin sonuna doğru olan
Yeni Krallık dönemindeki Onsekizinci hanedan döneminde de rastlıyoruz.;
THE NEW KINGDOM- (Ye
Onsekizinci Hanedan M.Ö.1539-1295
Ahmose (Nebpehtyre) 1539 - 1514 BC
Amenhotep I (Djeserkare) 1514 - 1493 BC
Thutmose I (Akheperkare) 1493 - 1481 BC
Thutmose II (Akheperenre) 1491 - 1479 BC
Hatshepsut (Maatkare) 1473 - 1458 BC
Thutmose III (Menkheperre) 1504 - 1450 BC
Amenhotep II (Akheperure) 1427 - 1392 BC
Thutmose IV (Menkheperure) 1419 - 1386 BC
Amenhotep III (Nebmaatre) 1382 - 1353 BC
Amenhotep IV / Akhenaten 1353 - 1334 BC
Smenkhkare (Ankhkheperure) 1336-1334 BC
Tutankhamun (Nebkheperure) 1334 - 1325 - King Tut B.C.-M.Ö.
Ay
(Kheperkheperure) 1325 - 1321 BC
Horemheb (Djeserkheperure) 1323 - 1295 BC
“Ay” adı
taşıyan bu çoban kralın adına bir de Mısır adı olan “Keperkeperure- Ra’nın
hoşnut olduğu” adı ulanmıştır.
Bir de
“Thutmose” adına bakalım. Firavun adları İngilizce dilinde yazılmıştır. Şit
peygamberin adı “Seth” şeklinde yazıldığı gibi “Musa” peygamberin adı da
“Moses” şeklinde yazılır. Biz çevirilerde bu yüzden bazı gerçekleri gözden
kaçırmaktayız. Şimdi Tevrat Eksodus/ Çıkış 2.bölümünden bir ayet koyalım Çıkış
2:21.ayet;;
Exodus- 2:21 Moses
agreed to stay with the man, who gave his daughter Zipporah to Moses in marriage.”
Ayette geçen iki tane “Moses” (Mosis okunur)adı Musa peygamberin adıdır.
Firavun’un adı iki addan oluşmaktadır-“Thut” Mısır tanrısı
Thoth/ Tut’un yani İdris peygamberin adıdır.”Thutmose” adı çoğunlukla
“Thutmoses” şeklinde yazılır ve eskiden bu adı bize “Tutmosis” olarak okuturlardı. “Tutmosis” adında “Musa” adını
kolayca görmekteyiz. Yani “Musa” adı Musa peygamber doğmadan önce Mısır
Firavunlarınca kullanılan bir addı.
Bu
durumda Yahudilerin (Cüzzamlı ve bulaşıcı hastalıklılardan oluşan topluluk)
Mısır’dan sürülürken, bşr kısmının boğulup kurtulsunlar diye Sina Yarımadasının
Kızıldeniz kıyısında bataklık bölgeden geçirilmeleri olasıdır. James Churchward
Mu’unun Çocukları kitabında Yahudilerin buyerdeki bataklıktan geçtikleri için
tapınak rahibi Osarsif’in “Musa” adını aldığını kaydeder.
Osarsif’in
bir tapınak rahibi olarak “Moses=Musa” adını alması çok doğaldır. Kendisini
ululamıştır.
Mısır
tarihini yazan milliyetçi Manetofiravun adlarından kaçTürk adını saklamıştır?
Bilemiyoruz. Bir de Maneto’nun Mısır tarihini Grek işgalinde ve Grek dilinde
yazdığını düşünürsek, Grek işgalinin yarattığı ruhsal eziklikle kim ne adları
ne kayıtları değiştirmiştir bilemeyiz.
Maneto’nun
tarihi çelişkilerle doludur. Hem “511” yıl bu çoban kavimler firavun tayin
edecekler hem de işgaliden “13” yıl sonra Amenofis oğlu Ramsesle gelip onları
hastalıklı Yahudilerle birlikte “barış yoluyla” sürecekler ve Mısırlı Ramses
saltanatı devralacak?
Bu nasıl
tarihtir?
Benim
aklım almadı alan varsa beri gelsin!
Yerleşik
kavimler tarihi ne kadar değiştirirlerse değiştirsinler, 5050 yıl geriden bu
kadar izi görmek mümkünse, kazmayı dibine vurunca nelere rastlanır hesap
ediniz! Benim gibi bir emekli polis memuru bulabiliyorsa tarihçiler bu güne
kadar ne yaptı diye de sormadan edemiyorum.
Tabi ki
yeryüzünde Siyonist Mason Sabi/ Yezid küresel sermaye iktidarı olunca tarih
ancak bu kadar yazılır(!).
Türkler Mısır’a Bozulmuş Dini
Onarmaya Geldiler;
En eski yaratılış miti olarak Kabul edilen Sümerlerin “Enuma Eliş
Destanında” Tiyamat (dünya) ile savaşan Marduk, ona katılan öteki tanrıları
yani (Yedi gök cismini) gezegenleri ( 1-Merkür, 2-Venüs, 3-Dünya, 4-Ay, 5-Mars,
6-Jüpiter, 7-Saturn) heykele dönüştürmüştür. Bu kurala gore Sabiler halen bu
yedi gök cisminin tanrıların heykelleri olduğunu kabul ettiklerinden
mezheplerine göre her gezegen için üç ile yedi vakit namaz kılarlar. Ay da bu
gök tanrılarından birisiydi ve Marduk onun kanından insanı yaratmış Ay’ı da
dünyanın uydusu yapmıştı. Bu durumda ister Mısır ister Babil ister Sümer olsun
Ay da bir tanrı adı olduğundan firavun ve olağan insan adı olarak da karşımıza
çıkmaktadır.
Eski Mu kıtasının dini olan Ra- Mu (Mu Güneş) dini Mısır ve Sümer
dinlerinin aslıydı. Bu dinde “kölecilik” tapınaklara doluşarak ibadet, insan ve
hayvan kurbanı yoktu ve sadece tanrıya yardım için yakarılırdı. Yeryüzünde yaşayan
gök halkları (Cinler/ Fatihler /Şeytanlar) tufan sonrası kendi göklerine
döndükten sonra bizleri denetlemekle görevli cinlerden tanrı edinip büyücülük
öğrenip yeryzünde güç sahibi olanlar bu dini değiştirdiler ve Ra- Mu dini bu
kavimlerce (Sümer, Hint, Çin, İran, Mısır) değiştirildi. İşte Türkler bu
bozulmaları yaratan kavimleri cezalandırmak için onlara savaşlar ilan
ediyorlardı.
Yahudiler ile Grekler ise halkları tarafından yoldan çıktıkları (cinlere
şeytanlara ibadet ettikleri) için eski zamanlarda kovulmuş kavimlerdir. Köken
olarak eski kavimlere aittirler. Bu yüzden bütün kültürleri başkalarına aittir.
Ama kayıtları onlar tutmuşlar ve zamanla tarih onların yazdığı gibi Kabul
edilir hale gelmiştir. Bu şeytana
ibadetin bir kazancı gibi görünmektedir.
Cinlere ve şeytanlara tapan büyücülerin hâkim olduğu bu kavimlerin
kitaplarında Türklerin kıyamette “şeytanın ordusu-Yecüc- Mecüc Ordusu” olmakla
suçlanmaları bu büyücülerin “şeytana tapınmalarının üstünü örtme”
kurnazlıklarından kaynaklanmaktadır.
Mısır’ı işgal eden Hiksosların (Yörüklerin) gelişleriyle firavun olan
Akeneton /Amenofis ilk olarak bütün tanrı heykellerini kırmış bütün putperest
tapınaklarını yıktırmış ve Aten adını verdiği Güneş Tanrı dinini kurmuş
Amarna’ya tek bir Aten tapınağı yaptırmıştı. Tam bir Kültür İhtilali.
Tapınaklar tanrıların ikametleri için yapıldığından tanrı da “tek”
olduğundan ona “tek” tapınak yeterliydi. Buna günümüzden örnek verirsek
Hindistan’da yarım milyara yakın Hindu yaşamasına rağmen tek bir tapınak
olmasını gösterebilirim. Aslında Kur’an da “Tapınaklar Allah içindir. Oralarda
onun adını boş yere ağzınıza almayın” ayeti ile bunu doğrulamaktadır.
Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların her yere tapınak yaparak içlerine
girerek ibadet etmeleri putperestlik döneminin kalıntıları olan geleneklerin
“kitle uyutma merkezleri, halkı yönlendirme kurumları” olarak
kullanılmalarındandır.
İslâm öncesi Arapların Kâbe ve öteki putperest tapınaklarına, doğuracak
kadınların, iyileşmeyen hastaların “tanrı iyileştirsin diye” bırakıldıklarını
İbn’i Hişam El Kalbi Kitab-ul Asnam’ında yani “Putlar Kitabında” yazmaktadır.
Mısır’a Yörüklerin gelişi ile “tek tanrıcılık” faaliyetinin başlaması
Türklerin her zaman “Tek Tanrıcı” ve yeryzünde gerçek dinin koruyucuları
olduklarının açık delilidir.
Babil ve Asur tarihçisi Theophilus G.Pinches
LL.D (London College University- Londra Kolej Üniversitiesinden) Babil ve Asur
Dinleri ( The Religion Of The Babilonian and Assurian) adlı kitabında Sümerleri
yıkan Akadların Moğol veya Türk kökenli olduklarını yazmaktadır. Aynı yazar
Asur tanrısı Aşşur’un karısının da adının “Auşar” yani “Avşar- Sulak Yer”
olduğunu yazmaktadır. Tevrat Hezekyel bölümünde Türklerden “Su kenarında
yaşayanlar” olarak bahsedilmesi ile “Avşar- Sulak yer” anlamı örtüşmektedir. Yani
Türkler her zaman dünyanın her yerinde vardılar ancak savaşlar ve entrikalar
ile bilgelerini yitirdiklerinden ya da aralarında yaşadıkları kavimlere “fazla
uyum sağladıklarından” önceleri Cin, Hindu, Brahman, Mitra/ Mihr, Zerdüşt,
Sabi, Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman inanışlarına girmeleriyle erimeye
başlamışlardır ve bu gün eridiklerinden aralarında bağ kalmamıştır.
Ben yaptığım tespitlere göre kanaatimi yazdım takdir
okuyucunundur!
Yazıyı
Türkçeye çeviren ve yorumlayan,