"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

29 Temmuz 2012 Pazar

SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN


SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN

Bu yazımı şahsen kişiliğinize hitaben yazıyorum. 

Çünkü sizin bu gün sahip olduğunuz mevkide benim de payım olduğuna inancım sonsuzdur. 

Bu güne kadar bu yazımın kısa örneklerini yazdım ama sizin davranışlarınızdan geçen “10” yıl içinde olumlu bir eylem görmediğim için bu yazımı kaleme alıyorum.


Ben, bir garip emekli polis memuruyum ve AB-D'nin bahşettiği sizin klasınızda da değilim. 

Ama sizin bu klasa erişmenizde hizmetleri olan birisiyim.

Bunu nasıl izah edeyim diye düşündüm ve her şeyi başından yazmaya karar verdim. 

Yıl 1988, siz piyasada yoksunuz. Ben İstanbul Emniyet Müdürlüğü Turizm Şube Müdürlüğünde İngilizce dilinde tercüman polis memuru olarak görev yapmaktayım. 

İstanbul valiliğinin emirleriyle bize verilen görev gereğince turistleri mağdur eden sokak satıcılarının mallarına el koymaktayız ve halkın yaptığı şikayetler de Valilik emirleriyle örtülmektedir. Valiliğin yaptığı doğrudur ama hukuken polisin vatandaşın malına el koyması hukuksuzdur. 

Bazı adli yargılamalarda bu konuda şubemize ihtar gelmiştir. Bu nedenle zamanın şube müdürü olan kişiye şu önerimi getirmiştim;

Müdürüm, polis olarak bizim vatandaşın malına el koyma yetkimiz yoktur.

Ancak Belediye zabıtası el koyabilir. Siz sayın valimize belediyenin bir Turizm Zabıtası kurmasını emretmesini söyleyiniz. Biz de polis olarak turistleri aşırı fiyatlandırmadan ceplerini boşaltmaya kadar olan mağdur etmeleri halinde yakalayalım, Belediye Zabıtası da mallarına el koysun.

Böylece polis olarak mahkemeden de ihtar almak zorunda kalmayız!

Müdürüm bu konuyu ilk Belediye Meclisi veya İl İdare Kurulu toplantısında dile getirmiş ve önerisi kabul görerek İstanbul Belediyesi ilk kez Turizm Zabıtası kurmuştur.

1988-1990 yılları arasında Belediyenin Turizm Zabıtası ile birlikte çalıştık ve verimli sonuçlar aldık. Polis olarak bizler de bir çok haksız suçlamalardan kurtulmuş olduk.

Bunu yazmamın sebebini belki biliyorsunuz belki de şimdi öğreneceksiniz.  Geçen iki- 2.5 yıl içinde Belediye’nin kurduğu Turizm zabıtasında sizin Nurcu tarikatından olan bir Zabıta memuru ile birlikte çok çalıştım ve 1990 Haziran’ında şark hizmetine Tunceli iline tayin edildim.

Size de “Milli Savunma Bakanlığı” yapmış olan Vecdi Gönül beyefendinin Amerika’da evinde kaldığını bildiğim Yahudi asıllı Samuel Zsiskind’i şark hizmetine tayin olmamdan bir ay önce “40” gün kadar İstanbul’da Vecdi beyin misafiri olarak  ağırlama görevinde bulundum. Bu zat bana;

 “-Sen Tunceli’ye gidersen seni öldürürler, Turgut Bey’e (Özal’a) söyleyeyim senin şark görevini iptal ettirsin diyen bir adamdı.

Yetmedi, Narkotik polisi ilk kez adam gibi bir Narkotik İnterpolü kurmaya kalkmış ve “şark hizmetinden muaf olarak” bu birimde görev almamı bana tebliğ etmişti. Verdiğim cevap ise şuydu;

Ben kaçmadım. Sonunda Tunceli’ye gittim. 1993’te geri dönerek, İstanbul Valiliğinin “İstanbul tecrübesi olan polisleri geri istemesi” talebi gereğince 1993 Haziran ortalarında İstanbul’da aynı şubede göreve başladım.
Bir gün Topkapı Sarayındaki devriye görevimden dönerken, sizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınız zamanında Ayasofya Cami’nin ibadete açık olan kısmının güney tarafında turistik eşya satıcılarını dükkânlarının yanına geldiğimde iki iri yarı sivil memur önümü kesti.

“-Sizin adınız Alaeddin mi?”
-“Evet!”
-Sizi ağa görmek istiyor!”
-Ağa kim benim işim olmaz yürü kardeşim!”
-“Abi yanlış anlama, biz Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın korumalarıyız! Amirimiz sizi istiyor!”
-“İstiyorsa yanıma gelsin hadi işine koçum!”

-“Abi ne olur gel bizi mahcup etme!”
-“He adam ol canımı ye görelim bakalım şu ağanız kimmiş?”

Sivil korumalarınız ile birlikte yürüyoruz ve bir de bakıyorum, bir erkek köşedeki büfenin yanındaki çay bahçesinde bir masaya oturmuş, yanında birileriyle sohbet halinde. Ben sivil zabıtalarla yürüyorum ve;
-“Amirim Alaeddin beyi getirdik!”
Hemen ayağa kalkıyor ve boynuma sarılıyor;

“Abim hoş geldin, şark hizmetin geçmiş olsun!

Elbette mal değiliz adamı tanıyoruz da Mısır’a sultan olan hazreti Yusuf’un babası Yakup’u ayağına getirtmesi gibi bir olay neden olsun?

-Abi, gel otur bak neler anlatacağım!

-Eeee anlat bakalım nasılsın görmeyeli?

-Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın koruma müdürü oldum! Ona senden bahsettim, seni istersen benim de üstüme koruma müdürü olarak istiyor!

-Senin adına sevindim ama yav bırak! Ben başkanı gecenin üçünde Kozyatağı köprüsü altında E-5 karayolunda işçilerinin başında çöpleri toplatırken gördüm. Vatansever, milletine hizmet etme gönüllüsü biri olarak değerlendiriyorum.  

Allah yolunu açık etsin! Ama ben dört yıllık AÖF bitirdim, belki komiser yardımcısı  falan olurum, Kenan paşa sicilime “Solcu” diye kırmızı çizik attırmış olsa da ben Polislik mesleğinde kalacağım. Bana böyle şeyler teklif etme!

-Abi dalga mı geçiyorsun hadi gel, başkan bey seni görmek istiyor, gel bir görüş!
-Sağol kalsın!

Bu kardeşim üzüntü içinde yanımdan bir süre sonra ayrılıyor. 

Bu olaydan fazla olmayan bir süre içinde de Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanlığından alınıyor. 

Bu arada da Turizm Şube Müdürü olan “hırsız bir müdürün hırsları ve talimatları yüzünden “emirle” DYP milletvekili adayı” olmuş, seçimi kaybetmiş bir itin arabasını çektiriyoruz ama sonucunda Şube müdürü kendisini zor kurtarıyor ve Şubenin tüm memurları Yıldız Parkı girişindeki Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğüne sürgün ediliyoruz.

Bir yıl burada, bir yıl da Topkapı Sarayı içinde görev yaptıktan sonra Anadolu Yakasında Fikirtepe Karakolunda (O yıllarda kaldırıldı) ardından Hasanpaşa Polis Karakolunda görev alıyorum.

1998 yılında Turizm Şube Müdürlüğü benim için istek yapıyor ve tekrar orada çalışmaya başlıyorum. 

Gerek Turizm şubesinden ayrıldıktan sonra ilişkimi kesmediğim yabancılarla olsun gerek eve gidip gelirken belediye otobüs şoförleriyle bile yaptığım yüksek sesli sohbetlerde olsun sizin gecenin üçünde Kozyatağı Köprüsü altında işçilerin başında olduğunuzu, dinci de olsanız vatansever olduğunuzu hep dile getirdim.

Turizm Polisinde o yıllarda benden iyi İngiliz dilini konuşan memur olmadığından burada görev alır almaz aldığım bütün protokol görevlerinde yabancı devlet adamlarına sizi övdüm! Bazen eve gidip gelirken belediye otobüs şoförleri ve yolculardan da çok tepki almama rağmen bunu sürdürdüm.

Çünkü sizin “Gebze- Halkalı Metro Projenizden”  de çok etkilemiştim. Her gün Kartal-Maltepe bölgesinden Sultanahmet’e en az üç saat süren yolculuk yapmak zorunda kaldığımdan her ne kadar proje Refah Partisi ya da sizden önceki belediyeye ait olsa da size yakıştırdığım bu projeniz de çok hoşuma gitmişti.

Bunu hep sizin üstünüzden olabildiğince savunmuştum. Hatta bir gün eşimin memleketi olan Gümüşhane’den gelirken otobüste biraz fazla yüksek sesle dile getirmem sizi beğenen başkalarının bana aşırı samimiyet göstermesine de neden olmuştu.
Kenan Evren ve Siz!

Size o kadar hayran olmuştum ki, 1999 AGİT toplantısı için İstanbul’a gelecek olan ABD başkanı Bill Clinton’un yaklaşık 200 kişilik ön heyeti ile yediğimiz bir yemekte sizden bahsetmiştim. 

Bunun ardından ABD başkonsolosluğu üstüme düşmüştü.  Beni sık sık ABD başkonsolosluğunda verilen davetlere çağırmaya başlamışlardı. Zamanın İstanbul Valisi (Erol Çakır) ABD başkonsolosluğunun davetlerinde benden başka tercüman kabul etmez olmuştu. Kendim de davetli olduğumdan sayın Vali beye saygısızlık etmemek için ne çileler çektiğimi ben bilirim.

Bu arada siz de Çorum cezaevinden Kırklareli Vize cezaevine getirilmiştiniz. Tam bu sıralarda, ABD İstanbul Başkonsolosluğundan aldığım bir telefonda bana şöyle denilmişti. O memurun adını vermek istemiyorum ama adı “Sabit ” ile başlıyordu ve güvenlik amiriydi. Ötekinin  de adı “Mete” ile başlıyordu. 

Gerisini siz bilirsiniz ya da bulursunuz.

“-Alaeddin bey, yakında ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral (Admiral) James M. Loy gelecek, siz çok vatansever birisiniz, öteki turist rehberlerine güvenmiyoruz, vatansever birisiniz, başkonsolosumuz sizi rehberlik hizmetinde görmek istiyor o da Türk ve Türkiye hayranı, siz misafire rehberlik edebilir misiniz?

Ben nerden bileyim bu adamın yavru G. W. Bush’un en yakın adamı ve NATO gladyosunun istihbarat teşkilatının kafa adamı olduğunu!


Amiral'in tanıtım sitesi tıkla
-Vilayete yazarsınız, uygun görürlerse görevi yaparım! Cevabını verdim.

Sorun değil dediler ve 20 gün içinde bu amiral geldi. Bana da vilayetten görev emri geldi. (Bu konu görev sınırlarını aşmış özel bir konudur. Bu yüzden açıklıyorum.) 

Bu adamı ABD başkonsolosluğunun zırhlı araçları korumasında aldım Topkapı sarayı, Ayasofya derken adam bana şöyle gel de konuşalım demez mi?
-Haydi buyurunuz!

-Sen bu köktendinci belediye başkan (RE.T.E) hakkında neden olumlu düşünüyorsun, nasıl solcusun?
El cevap;

-Ben halkına hizmet eden herkesi takdir ederim. 
Polislik mesleğim ve 12 Eylül 1980 darbesi yüzünden sol görüşten oldukça uzak kaldıysam da büyüdüğüm bölgede dindar vatanseverlerin olduğunu biliyorum. Çünkü ben de Sünni bir Müslüman aileden geliyorum!

Bu konuşma birkaç açıdan sürdü ve kısa sürede bitti. 
Amiral, ülkem için neleri istediğini söylememi istedi. 
Ben de saydım;

-Çağdaş demokratik rejim
-Hayır, şeriatla yönetileceksiniz???
 
-Ileri tarım teknolojisi
- Hayır, artık tarım ülkesi olmayacaksınız!

(24 yıl sonra)


Bilgisayar teknolojisi, silikon vadisi 
-Hayır,  sizden A. Einstein istemiyoruz. Bilgisayar, eğitim yok.

-Uçak, yerli otomobil, ağır sanayi...
-Bunlar da yok, başka şey iste?

-Boğazın altına tüp geçit, tüneller, oto yol
- Tamam onların hepsi olacak.

-Otoyol, tünel başka şey yok öyle mi?

-Evet, Atatürk sonrası ilk defa bir Türk Tayyip Erdoğan gelecek.
-Dedeleri, amcaları Pontus Rum isyancıları olan, Osmanlı  ve Cumhuriyete karşı savaşırken öldürülmüş Pontus çetecileri Rumlara Türk diyerek beni hasta etmeyiniz!

-Bir tebaa  devleti, içinden seçilmiş "Kendine Sadık Köleler" ile yönetmeyi biz Osmanlı'dan öğrendik. 
Osmanlıdan beri Türk  dediklerimiz siz değil, bunlardır"
Deyince amirali orada bırakıp şubeye geçtim.

Hatta konuşmaya tanık olan bazı esnaf benim bu adamın bana bu soruları sormasına izin verdiğim için bana da kızdı!

İşte siz daha başbakan olarak kabul görmediğiniz zamanda, ABD’ye gittiğinizde Beyaz Saray’da kabul edildiğinizde, yavru Bush’un sizi “Hem solcuların hem sağcıların güvenini kazanmış kişi” olarak karşılanmanızın sırrı burada yatmaktaydı.
Bu da Amiral'in Wikipediya sitesi

Bunun gerçek nedenini bilmiyor olamazsınız!

Bu olayın ardında ABD başkonsolosluğu bana “ABD başkonsolosluğu kapanmadığı sürece işten atılmama” garantisi veren bir iş teklifi ile geldi ve hemen emekli olmam veya istifa etmem,”1.500 ABD Doları aylıkla işe başlamam” isteğiyle geldi.

Ben gene polislikten emekli olacağımı yineledim. Siz başbakan oldunuz, iktidarı ele geçirdiniz, ABD başkonsolosluğu bu teklifi ben emekli olduktan iki yıl sonra bile tekrar etmesine rağmen kabul etmedim. Şans topunu geri yuvarladım hem de göz göre göre!

Umarım anlayacağınızı anlamışsınızdır. 

Türk milletine karşı yüreğinizdeki bilmediğimiz her ne varsa bunları unutarak üstüne bastığınız toprakların ve asırlardır kardeş olan milletlerin haklarını savunmanızı dilemekten başka yapacağım bir şey yoktur.

Sizin hakkınızda bu güne kadar en ağır yazıları yazan bir kişilik olmamın arkasında size olan bu samimi güvenimin sarsılması yatmaktadır.

Ben filozof değilim ve sizin de başbakan olduğunuzda neye imza attığınızı bile bilmediğinizden emin ama yüreğinde az çok vatana, millete hizmet duygusu olan birisi olduğunuz inancını halen yüreğimde taşıdığım için kendimi bu yazıyı kaleme almak zorunda hissettim.

Size karşı internet medyasında mahkeme davaları açılması dâhil bir çok kampanyaya olumsuz görüş bildirmemin arkasında, bu ülkenin sizden çok çok önce emperyalizme teslim edilmiş olduğunu bilmem de vardır.

 Yazımı yazarken sarhoş olduğumu, içtiğim rakıyı da emeklilere gösterdiğiniz yüksek (!) ilgi yüzünden kendim imal ettiğimi belirtmeyi de bir borç bilirim! 

Çünkü ben emekli olduğumda emekli maaşım çalışan memurun 2/3’üydü. Şu an bu oran 2/4’ye gerilemiştir. Artı muayene, ileç masraflarına kadar ücret eklemeniz de cabasıdır!

Sizi yaşadığım sürece eleştirmeye devam edeceğimi taahhüt ediyorum! 

Çünkü sizin saltanatınızda benim de payım vardır!
Ayrıca son çıkardığınız “Telif Hakkı çarşafı giydirilmiş internet yasağı” yasanızı da ayıplıyorum!
İnsanlar her zaman hata yapabilirler.

Ben de sizi övmekle, hizmetlerinizi beğenmekle mi yaptım diye düşünüyorum!

Siz sadece T.C. başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olarak küresel emperyalizme karşı duramazsınız! Buna gücünüz yetmez. Ama bir şeyler yapabilecek tek kişi de sizsiniz!

Size güvenen bu halkı ve sizi seven komşu devletlerin halklarını emperyalizmin kölesi etmemek sizin görevinizdir. 

Takdir ve beceri siz ve ekibinizin işidir. Tek güç şu an sizsiniz!

Beni;
-“Bu da kim yahu!” diyerek görmezden gelebileceğiniz gibi Silivri Koloni Tutukevi tiyatrosuna dâhil de edebilirsiniz!

Güç sizdedir! Kimse size engel olamaz taaa ki emperyalizm sizden bıkana kadar!
Takdir ve tekdir size aittir.

Belki varlığımdan bile haberiniz olmayabilir ama altı yıldır yazdığım yazılarım yüzünden haberiniz olduğu inancındayım. 

Çünkü birçok televizyon tartışmasından bilmem hangi sitelerde yayınlanan videolara kadar yazılarımı sizin yandaşlarınız bu güne kadar kullanmışlardır ve kullanmaktadırlar!

Ayağınızı bastığınız toprağa, size güç veren millete lütfen sahip çıkınız!
Sizi bizler iktidar ettik!

Bizler indiririz!

Cehennem azabıyla Kureyşlileri uyarıp korkutan Kur’an ayetlerini okuyan peygamber Muhammed’e;

“-Biz atalarımızı bulduğumuz yolda inanmaya devam edeceğiz!” diyen Kureyşlilere;

-“Atalarınız cahil ve bilgisiz insanlar olsa bile mi?” diyen Kur’an ayetini de dile getirerek sözümü bağlıyorum!

Sizi de uyarıyorum!


Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ben ve Türk milleti sizi vatansever bildik. Eğer ki sen ve ekibin, Tevrat’ın Yakup’unun kurnazlığına yatarsanız bu millet de size yapacağını bilir. İktidarı veren almasını her zaman bilmiştir gene de bilecektir.

Tarih boyunca hiç şaşmayan bir hesaptır bu!

Yok, üstüne bastığın topraklara sahip çıkarsan bu millet ve bütün ezilen halklar arkanda olacaktır. Hala böyle bir şansınız da var!

Sayın başbakan siz de okuyucusunuz!

Saygılarımla!

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

Bu yazımı yıllar önce başka bir manda yazmıştım!;
http://keykubat.blogspot.com/2008/08/tayyip-erdoan-nasil-babakan-oldu.html#axzz21zQqgNgJ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.