"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

10 Aralık 2011 Cumartesi

DUNYA BILIMLER AKADEMISINDE TURKIYE YOKMUS


DÜNYA BİLİMLER AKADEMİSİNDE TÜRKİYE YOKMUŞ

İnternet’te gördüğüm bu haber beni gene durduk yerde üzüntüye sevk etti.
Biz;
'Ben,manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim maveni mirasım bilim ve akıldır...Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların,kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.Böyle bir dünyada,asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek,aklın ve bilimin gelişimini inkar etmek olur...Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler,bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse,manevi mirasçılarım olurlar.
Diyen bir Atatürk’ün kurduğu ülke olarak bu halde nasıl oluruz?

Hadi gel de üzülme!

Atatürk’ün kurduğu devlet anlayışı onun ölümünün ardından yıkılmıştır. 12. Mayıs 1939 İngiltere-Türkiye Kredi Anlaşmasını ABD, Fransa, Almanya ve İtalya ile yapılan anlaşmalar takip etmiştir.
1945’de imam hatip liseleri açılmış ve ABD’nin “Komünizm’e karşı duvar örme” çabası uğruna, 1925’lerin Kürt isyancılığını ateşleyen Said-i Kürdi (Nursi) Deliüzzaman tekrar piyasaya sürülmüş 14. Mayıs 1950’de düşünceleri iktidar edilmiş, 1958’lerde ordu ona biat etmiş ve Said “Mirac’a çıktım” demiştir.

1952’de bu adamın üstünden yazılan saçmalıklar “Hilafet emriymişçesine” Müslüman ülkelerde emperyalist devletlerce dağıtılmış ve etkisinden dolayı 1952’de Said-i Deliüzzaman’a Vatikan’dan ödül verilmiştir.

Said, koyu Kürtçü olup
Kürt kıyafetleriyle gezerdi!
Said, Yezit Kürt tanrısı Tavus’un yani şeytanın bedeninde reenkarne olduğu “Tavus/Şeytan/Yaşayan Şeytan Yezid” olabilmek için “yazı yazmayı” inatla öğrenmemiştir. Beş yıl üç ay süren Bitlis, Siirt’ten Erzurum’a kadar uzanan eğitim faaliyetleri süresince inatla “yazı yazmayı” ret etmiştir. Bu sure zarfında devam ettiği öğrenim süresi bir buçuk ayı geçmemiştir. En uzun süresi altı ay olup Erzurum’da kalmıştır. Molla Camii adlı “HECELEME KİTABINI” asla bitirememiştir. Çünkü Yezitlikte “okuryazarlık” yasaktır. Askerde ben öğretmenlik yapmıştım, Mardin İdil ilçesinden öğrencilerime zorla, sopayla okuryazarlık öğretmiştim. 600 öğrenci içnde birinci olmuşlardı ama iki ay içinde okuryazarlığı unutmuşlardı. Çünkü onlar da Said gibi Yezitlerdi.

Bu yüzden de be zatın, Said-I Deliüzzaman’ın soyadı “OKUR” dur. Ona deli diyen de Erzurum dönüşünden sonra, belge almak için gittiği  Siirt’li Hocası Fethullah efendidir. Sonra II.Abdülhamit.
Bu gün onu 300 kadar televizyon kanalında, basında, sinemalarda yapılan filimlerde (Hür Adam) ve okullarda “Din Uleması/ Bilim Adamı” olarak tanıtmaktadırlar.

85 yıllık ömrü boyunca “1+1=2” yazamamış, hesap kitap bilmediğinden, beş kuruş para harcayamamış bir adamdan”Din Uleması” yapacaksın, buna, bu devletin Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanlar kurulu ve hükümetin ve muhalefetin milletvekilleri yetmedi Üniversiteleri idare eden Y.Ö.K. Yüksek Öğretim Kurumu, profesörler, doçentler, doktorlar, gazeteciler, öğretmenler, bürokratlar, işadamlarından sokakta kağıt toplayan fakirine kadar bir millet inanacak, inandırılacak, bu adamın saçmalıklarını öne süren bir hükümet halkın %50 oyunu alacak.
Deliüzzaman'ın "Hocam" dediği
Mısır'lı Mason Efgani

Oysa, “Bilim Adamı/Ulema” kelimesinin ne olduğu, doğru olarak ana okuluna gitmeyen beş- altı yaşında bir çocuğa anlatılsa ve Said-i Kürdi Deliüzzaman’ın ulema olup olmadığı sorulsa vereceği cevap doğrudan “hayır” dır.

Ama gelin görün ki, “74” milyonluk bir ülkenin, “50”  milyonluk seçmeninin “25” milyonu bu zihniyete oy veriyorsa, TÜBA-Türkiye Bilim Adamları toptan istifa ediyorsa ve TÜBİTAK gibi bilim kurullarına doldurulan sözde bilimadamları bu adamın “ulema” olduğunu savunanlardan oluşuyorsa bunlar da yetmiyor, bu adamın fikirlerini savunan bir ilk okul mezunu zat Fethullah Gülen Amerika’dan bütün 1.5.000.000 (bir buçuk milyarlık) Müslüman dünyasına “Din Uleması” olarak kabul ettiriliyorsa, kim bir Müslümanın “Bilimden anladığını” savunur da Dünya Bilimler Akademisine kabul eder?

Ederse zaten bilimin temeli olan “okuryazarlık” ilkesine ihanet etmiş olmaz mı?
Diyorlar ki Türkiye’den adam çıkmaz!

Tespit doğrudur, çıkmaz!


Ulemaları, bilginleri “cahillerden ibaret” bir toplum; Aancak, poedofili, kulamparalık, eşcinsellik, çocuklarla evlenen sakallı, sarıklı, cübbeli yedi bin yıl öncesinin “putperest Arap” modasını takip eden, ne dediğini anlamadıkları dua ve sözleri cennete gitmek için tekrarlayan, emperyalizme “köle” edilmiş sapık, bir buçuk milyarlık bir güruh olarak kalacaktır.

Nüfus değişebilir ama “kafalar” aynı kalır.
Eller gider Mars’a biz hala gidemedik Kars’a!
Ey millet uyan artık uyan da bas şu Marş’a!

Keykubat/adilyargıç/Alaeddin Yavuz


4 Aralık 2011 Pazar

KEMAL KILIÇDAROĞLUNUN BUYUK HATASI

KEMAL KILIÇDAROĞLUNUN BÜYÜK HATASI

Bu gün televizyon kanallarında gezerken bir baktım ki  ne göreyim?
Melih Gökçek!

Kim bu melih Gökçek?
Ankara AKP Belediye başkanı.

Hani, bir ara internet medyasında “zenci bir erkekle porno videosunun başbakanın elinde bulunduğu, onun da elinde başbakanın videosu olduğu iddiaları olan adam.

O iddiaları yazan site şimdi şifreli oldu herkesi kabul etmez oldu. Onu da bir televizyon kanalında gördük aslı Amerikalı soyadı Yaren’e uyarlama birisi. Devlet çarkımızın içinde görev yapmış sonra kaymış nice işbirlikçilerin içinden birisi.

Ama Melih bey hakkında böyle bir iddiayı öne sürmüştü ve biz de öğrenmiştik.

İşte işbirlikçi AKP’nin o Melih Gökçeği, yandaş medyanın birisine geçmiş, “Benim rakibim Ankara’dan Mustafa Sarıgül olsun! CHP’nin başında Mustafa SARIGÜL olsun! Diye tutturmuş.

Size nasıl geldi bilmem ama bana bu iş pis kokulu geldi!

Neden mi?
Kemal ağa dün çıkan bazı gazetelerde soyunun Horasan Türk’ü olduğunu ama Tunceli’ye Konya’dan gelip yerleşmiş, … Hayrani soyundan olduğunu iddia etmişti.
Yahu, Kemal sen nasıl böyle bir hataya düşersin?

Sen bilmez misin ki en son Türk, Osmanlı’da Çandarlı Halil paşaydı onu da bu devşirmeler nasıl yemişti.
Sen, “Dersim soykırım özür” ile devlet adına özür dileyen Süryani Tayyip’i görürken nasıl da “TÜRK’ÜM” dersin?
Adamı böyle yerler bu memlekette.
Adamlar ne güzel 2003’ten beri Dersim halkını “Dönme Ermeni” diye tanıtıyorlardı. Sen nasıl çıkar da “Dersimliyim ama TÜRK’üm dersin?

Adamı böyle idam sehpasına koyar bu emperyalizm.
Evet ey vatandaşlar, alışın, bundan sonra CHP, Erzurum Ermeni’si Mustafa SARIGÜL’den sorulur!
İnanmadınız mı?

Açıklayın o zaman AKP neden Sarıgül’ü destekliyor?

Saygılar!

Keykubat.

Not; Dersim/Tunceli tartışmasını internet ortamına ilk taşıyan benim. İnanmayan “Dersim Yemini ve Ata’nın Ölümü” ve “Dersim Yemini veBirandlar” başlıklı yazılarımı okuyabilirler. Ben bile onları bulurken zorlanıyorum malum Google şirketinin sahibi birkaç ay önce cumhurbaşkanımızla görüştüğünden beri kendi 1500 kadar olan kendi yazılarımı Google’da bulmakta zorlanıyorum da!

28 Kasım 2011 Pazartesi

ATATURK U SAID I KURDI MI OLDURTTU

ATATÜRK’Ü SAİD-İ KÜRDİ Mİ ÖLDÜRTTÜ?

Tamamen “Haçlı Seferi” olduğu itiraf edilen I. Dünya savaşı ile 1917 Kasımında alınan Süveyş Kanal yenilgisinin ardından Kudüs’ün düşmesi ile Osmanlı’nın elindeki bütün Müslüman toprakları işgal edilmemiş miydi?
Halkıyla iç içe bir Atatürk

Edilmişti.

Osmanlı kime karşı savaşıyordu?

Elbette Hıristiyan Haçlı ordularına karşı bağımsızlık savaşı verdi ve kaybetti.

Ama Deliüzzaman-ı Said-i Kürdi (Nursi) ye göre onlar “kutsal!”

Peki dedelerimiz niye bunlarla savaştı?

Ülkelerini, namuslarını ve topraklarını işgale, tecavüzlere karşı savunmak için!

İşte Said-i Kürdi gibi işbirlikçi “Müslüman görünüşlü” dönme Ermeni, Süryani, Yezidilere karşı da savaştı.

Bu günlerde bir ay kadar olmadı, bazı Süryani papazları da çıktılar M.E.B kitaplarında Süryani isyanlarını yalanladılar.
Ama,2003 yılında, Avrupa Birliği Azınlıkları Komisyonuna Gürcistan’ın bakanı olan ve eski Gürcü kralı Irakli’nin de oğlu olan “Iraklii Chkhladze’nin başkanlığında hazırlanmış bir rapor sunuldu. Bu rapor hakkında tanıtım orijinal olarak şu cümle ile yapılmaktadır. Raporun başlığı bu tanıtımı içermektedir;”

The Yezidi Kurds and Assyrians of Georgia ;(Gürcistan’ın Yezidi Kürtleri ve Süryanileri)
The Problem of Diasporas and Integration into Contemporary Society
Iraklii Chikhladze- Journal of the Central Asia & the Caucasus (3 /21, 2003)-Center for Social and Political Studies www.ca-c.org-Sweden”
Bu raporu İngilizce ve Türkçe çevirisiyle bloğumda bulabilirsiniz. Bu rapora göre,
İşte Adana sokaklarında Ermeni Gönüllüler

Ermenilerin akıbetine uğramaktan korkan Süryani ve Yezidiler 1915 ile 1917 arasında Gürcistan’a kaçarlar. Kürtler Tiflis’e, Süryaniler Batum’a. 1917’de Osmanlı düşünce, güneye sürülen Ermenilerden sadece 178.000 kadarının geri 1918’ların başlarında dönüp, Adana’da Fransız üniforması giyerek “Klikya Ermeni Krallığı” kurmak için isyanlara başladığını Ermeni kaynakları yazmaktadır.
Bu isyana Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Adana’da zalim bir vali varmış. Haksızlığa dayanamaya dedem ona karşı savaşırken ölmüş!” beyanıyla başlattığı ve basında halen tartışılan ifadesine göre, dedesi de Batum’dan gönderilenler Süryani destekçiler arasındadır. Blogumda bunlarda linkleri ve resimleriyle bulunabilir.

Peki Bitlis 1916’da Ruslar tarafından işgal edilmeden birkaç ay önce Said-i Kürdi’nin Bitlis’te ne işi vardı? Ve Rus istihbaratından polisle niye buluşuyordu?
Adana'da Fransız Ordusundaki Ermeniler

Said’in Gürcistan dönüşünün ardından Bitlis’in işgali gerçekleşir ve Sait olağan üstü kahramanlık gösterdiğini, Rus makineli tüfeklerine karşı 1915’de Atatürk’ün Çanakkale’de anlatılan efsanelerini rahatça taklit ettiğini ifade ettiğini, ama esir düştüğünü yazdırır.
Sizce bu şüpheli değil midir?
Said, Rusya’dayken işgalden altı ay sonra Atatürk Bitlis’i işgalden kurtarır. İşte onun Atatürk düşmanlığı bundandır.

İşte Sait budur? O ajan bir işbirlikçidir! O Müslümanlık ve Kürtlük hariç her şeydir. Ermeni, Süryani Yahudi daha her ne varsa Said odur. İşte okuyun bakalım Gürcistan macerası geliyor, kendi ağzından;
Deliüzzaman-ı Said-i Kürdi İstanbul’dan Rus Çarlığı İşgalindeki Gürcistan’a Gider. Rus Polisiyle Görüşür.Rusların Bitlis’i İşgallerinden Kısa Bir Sür Öncesi 1916 Başlarıdır.Tarih Vermediyse de Olaylardan Bu Sonuç Çıkmaktadır.
Rus Ajanlığına Başlıyor;
Sol Menderes,
orta, Said'in emirlerini Menderes'e taşıyan postası,
sağ-Said-i Kürdi Deliüzzaman!

Said Hiç Gereği Yokken,İngiliz Mandacılığını Savunan Volkan Gazetesine Yazı  Yetiştirmek Yerine,Veya Doğruca Van ya da Bitlis’e Gitmek Yerine, İstanbul’dan Doğruca Gittiği,Sadece Süryanilerin ve Yezidi Kürtlerin Çoğunlukla Yaşadığı Tiflis Dağlarında,Halktan Birileri Yerine Rus Polisiyle Görüşür.

“”Bundan sonra İstanbul’da fazla kalmaz, Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır, Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar. Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkale etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:
“Niye böyle dikkat ediyorsun?”
Bediüzzaman der: “Medresemin plânını yapıyorum.”
O der: “Nerelisin?”
Bediüzzaman: “Bitlisliyim.”
Rus polisi: “Bu Tiflis’dir!”
Bediüzzaman: “Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir.”
Rus polisi: “Ne demek?”
(Said’in Rus ajanı olduğunu yıllar sonra şoförü açıklamıştır.)
Tarihçei hayat 87/918

Kürtleri Emperyalizmin arzuları uğruna boş bir macerada kıydıran, Türk, Müslüman bütün ülkelerin topraklarını Haçlı Batıya teslim etmek uğruna çalışan, ağabeyinin kişiliği altında ezilmiş, psikolojik vaka Deliüzzaman-ı Said-i Kürdi işbirlikçi zamane delisinin *Kürtleri ayaklandırmak için yayınlanmış bildirisinden bazı alıntılar;
*(Hocası Siirtli Fethullah ile II. Abdülhamit’in teşhisleri.)
Ey Anadolu’nun masum ve mazlum ahalisi!

Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden nâmerdane bir surette kaçarken, zavallı saf ve gafil ahali ve askerden cem ettikleri kuvvetleri düşmanla harbe tutuşturarak (...) yalanlar ve hilelerle savuşup kaçtılar.

Yazık bin kere yazık ki, gerek harb içinde, gerek mütarekeden sonra memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evladını telef ediyor da Enver, Cemal, Mustafa Kemal ve saire beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için icap eden küçük fedakarlığı göze almıyor.

Hem sizler ey yalancı ve deni şâkiler!

(...) Kendinize ne hakla, ne yüzle Kuva-yı Milliye adını veriyorsunuz? Utanmaz hainler, artık yakamızı bırakın. Cenab-ı Hakk’ın gazap ve laneti sizin üzerinize olsun.

Şimdi sulh imzalandı Kuva-yı Milliye belasının tevlid ettiği mecburiyetle galip devletlere karşı yeniden taahhüt altına girdik. Devletler şimdi bize “Eğer Anadolu’da Kuva-yı Milliye isyanını bastırmazsanız İstanbul’u da elinizden alacağız” diyorlar.

Ey Anadolu’nun mazlum ve muhterem ahalisi!

Elinize aldığınız bu fetvayı şerife göre, bu katil canavarları (Kuvvacıları kastediyor) daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz. (...) Allah’ını, Peygamberini ve padişahını seven bu tarafa gelsin...
Yani, Ey ahali, savaşı kaybettik. Kaderimize razı olmak zorundayız. Aman ha sakın İngilizleri ve Yunanları kızdırmayın. Uslu uslu gidip onlara teslim olun. Mücadele edecekseniz onlara karşı değil, Mustafa Kemal’e ve Kuvayı Milliyecilere karşı mücadele edin. Hatta Mustafa Kemalin kellesini getirip İngilizlere ve Yunanlara teslim edin!

Tarihçi Murat Bardakçı, 1925 ilkbaharında çıkan Şeyh Şaid ayaklanması esnasında isyancıların dağıttıkları bildiriyi kısaltarak, günümüz Türkçesi ile yayınlamış:

"Din yolunda şehit düşen, namus için can veren ve aşiretinin şerefi uğrunda kan döken şanlı dedelerimizin mukaddes ruhları göklerden size bakıyor. Emanet ve yadigár olarak terk ettikleri Allah’ın kitabını, Muhammed"in şeriatını yakan Ankara mürtedlerine (dönme) ve onların icra vasıtası olan hükümet memurlarına karşı ne yapacağınızı görmek istiyorlar.
...Milli namus ve dinin kutsal kabul ettikleri uğrunda tüfeğe sarılarak çarpışanları takdir; hayatını muhafaza için fişekliğini belinden açan, tüfeğini Türk"e teslim eden, karısını zorla boşamaya ...rıza gösteren ve hudud haricine çekildiği halde içerideki milletdaşlarının imdadına koşmayan haysiyetsiz ve mayası kötü olanları da lánetliyorlar.
...Sağda-solda kanlı çarpışmalar devam ediyor, hükümet sizden saklıyor. Hiç beklemeyin, birbirinizle haberleşerek civarınızdaki askerleri teslim alın. Arslan gibi harbeden Kürt kardeşlerinizin imdadına yetişin. Lázistan, (Rize ve çevresi Şapka Kanunu sonrası çıkan İngiliz kışkırtması bölücü isyanlardan bahsediyor.) aylardan beri kan ve ateş içindedir.
Dindar Türk neferleri din kardeşlerine kurşun atmıyor, teslim oluyorlar. Dinine bağlı Türk ahalisi, fikren ve kalben sizinle beraberdir.
... Zaptedeceğiniz Türk topları, Türk tüfekleri, Türk mühimmatı,size káfidir. Rehberiniz Muhammed, yardımcınız Allah"tır.Kuvvetiniz, hükümet kuvvetinin kat kat üstündedir. Cesaretiniz ve yiğitliğiniz, bütün dünyada bilinmektedir. Gafletten kurtulun, el ele vererek mukaddesatınızı kurtarın, ...kurtaracağınız İslámi mukaddesat ve milli haklar ile peygamberin ruhunu ve ...dedelerinizin ruhlarını şádedecek, onların soyundan gelmiş olduğunuzu isbat etmiş olacaksınız."

Said Nursi’nin nasıl bir Türk düşmanı ve Kürt milliyetçisi bunun yanında tam bir İngiliz işbirlikçisi olduğunu gördünüz.Bir Türk olarak veya,emperyalizme karşı bir vatandaş olarak halkımızın geleceğini sadece “kendini yüzyılda bir dini yenileyen biri” olarak kabul ettirme deliliği yüzünden halkımızı bölen bu sapık insanların ardından gitmeyiniz.

Onların ardına düşmek demek hem düşmanınız olan emperyalist gavura hizmet etmektir hem de dininize karşı çıkmaktır.
Peki bu belgelerden başka Said-i Kürdi’nin Türk düşmanlığı ve Hıristiyan/ Vatikan sevgisi hakkında neler var?

Buyurunuz. Onun İslam ve bağımsızlıkla ilgisi yoktur. Bana sorarsanız Kürt de değildir. Müslüman Kürt taklidi yapan bir Ermeni’dir. Çünkü Said döneminde, Bitlis Ermeni nüfusunun en yoğun olduğu illerden birisidir. 

Ermeni olması da sorun değil her ırktan insana kendimize duyduğumuz saygıdan dolayı saygılıyız. Ama işbirlikçi ve vatan hainlerine bu geçerli değildir. İşte Said’in Atatürk/ Türk ve Müslüman düşmanlığını ifade eden diğer özellikleri. Kendi yazdırdığı kitabından. Malum o “Yezid Tanrısı” kabul edilebilmek için “okuryazar” olmamak zorundaydı. Okuryazar olan birisinden “Tanrı veya peygamber” olmaz.
Bahaullah’ı da Irak/ Süleymaniyeli Yezidi Kürtler bu yüzden “Tanrı” kabul etmemişlerdi. Muhammed öncesi Araplar da Yezidi olduklarından okuryazarlık onlara da yasaktı. O da Cebrail’den okuryazarlık öğrendiğini kabul ettirdiği için Araplar onun peygamberliğini kabul ettiler. Rum Suresi tefsirinde bu konu işlenmiştir.
Ailesinin onu okutmak için çabaladığı, onun da Yezid/Şeytan olduğunu kanıtlamak istercesine girdiği her okuldan 15 gün ile 1.5 ay arasında dayanabildiği eğitim hayatında toplam on kere okuldan kovulduğunu, en uzun Erzurum’da “6” ay kalabildiğini, kendi yazdırdığı kitabından tespit ettiğim, Bitlis, Siirt’ten Erzurum’ kadar uzanan “beş yıl üç aylık “ eğitim macerasının da anlatıldığı “Tahrir-i Hayatım ve 1926 sonrası sürgün hayatında yazdırdığı layiha ve şualarından*  alıntılar;
*(Layiha, Lema ve Şua, yazıcısı Hüsrev’e yazdırdığı metin sayfalarına verdiği adlardır. Bunların bazısı bir A4 sayfası bile yoktur. Eser dediği “kabala şifreleriyle yazdırılmış” asılsız yalan dolan, iftira ve saçmalıklardan ibarettir. )

Önce “Kürt Milliyetçiliği” İsyan Çağrısı;

Deliüzzaman-ı Said-i Kürdi’nin Kürtlere,Süryanilere “Uyanış,Birleşme Çağrısı”;
Sol A.GÜL.C.Başkanı, İngiliz işbirlikçisi Mehmet
Abdülvehhab'ın soyundan orta Suudi Kralı Abdullah,
Sağ,Batum Süryani olması muhtemel RE.T.E.
Mevcut protokol yasasını yok sayarak
Kralı otelinde ziyaret ettiler.

Bu metin ilk önce “Bediüzaaman mı Deliüzzaman mı” başlıklı yazımda 2008 yılında yayınlandı. Sonra Nurcuların internet sitesinde bu metinler defalarca değiştirildi. Hayatı bile neredeyse yeniden yazılmış duruma getirildi. Ancak bu yazım bile daha başlarında Nurculukta çatlaklar yaratmaya yetti. Ancak “Özgür Bir Kürdistan tohumu ekiyorum” ifadesi “Özgürlüğün tohumlarını ekiyorum” diye değiştirilerek, AKP’nin yayın organı “yarı resmi” zaman gazetesinde son “Anayasa değişikliği” terör örgütü ile yapılan anlaşmaları ayyuka çıktığı dönemlerde defalarca dile getirildi. İşte tespit edebildiğim halleri;

Metnin Tespit Ettiğim İlk Hali”

Ey Asuriler ve Ciyaniler, cihangirlik zamanında peşidar kahraman askerleri olan Kürtler, beş yüz senedir yattınız, yeter artık uyanınız sabahtır
Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün şeklindeki vasiyetini şimdilik şehitlerin kanında açan kırmızı bir gül destesini (*Gül Haç) ithaf etmekle yerine getiriyor, o büyük ruhun hoşnut olmasını niyaz ediyoruz.” şeklindeki çağrısı, bugün Kürt halkı tarafından yerine getiriliyor. Ve onun tabiriyle, Kürt halkı artık gafletten uyanıyor. “
*Gül Haç *DTP'nin Gül Haç'ı (Dört yeşil yaprak) BARLA 199-200

Bir Önceki Değiştirilmiş Hali)
Kürt kıyafetli Deliüzzaman

“Ahemenidlerin (Perslerin) cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beşyüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. İlâhi hikmet denilen âlem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün âleme dalbudak salan Tanrı'nın nurlu kanununun kurucusu olan ilâhî hikmet, ezel ufkundan kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki: Ayrılık, gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük cazibelerden bir umumî ve millî cazibe teşkili ile Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi döndürerek İslâm ve Osmanlı şevket güneşinin mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine uymakla muvazeneyi ve umumî ahengi muhafaza ediniz”

Bu “Kürt Halkı Gafletten Uyanıyor” ve uyanışa “Süryanileri, Ciyanileri” birlikte çağıran ifadesiyle Said-i Kürdi, Müslüman değil tam Kürtçü bir Yeziddir. Asuriler Ciyaniler diyerek de Harran Sabileri olan günümüz Hıristiyan Süryanileri ile Gregoryen Ermenileri kastetmektedir. Dediğim gibi o “Kürt” görünüp Ermenistan’a kapı aralayan birisidir. Bana sorarsanız ya takdir gene sizlerindir.

O Vatikan’dan “takdirname” aldığını da belgeyi Türkçeye çevirterek yayınlatmaktan da çekinmemiş, bununla övünmüştür. İşte kitabından;
Said Papalıktan Takdirname alır.;
Deliüzzaman ödül alır da Hocası Fethullah'ın adını alıp
 onun üstüne çıkan Fethullah kusur mu kalır?
 İşte Papa J.Paul'den ödül alan Fethullah G.

Papalık Makam-ı Âlîsi Kalem-i Mahsusu
Başkitabet Dairesi
Numara: 232247
Vatikan, 22 Şubat 1951
Efendim,
Zülfikar nâm el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul’daki Papalık makam-ı vekâleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu nazik saygınızdan dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinize Cenâb-ı Hakkın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsâraat eylerim. Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.
İmza
Vatikan Bayn Başkâtibi

,,,,,,,
Afganistan'lı olduğundan Efgani adı verilen
Mason Cemaleddin.

Saidi Nursi, piyasaya çıkmaya başladığı zamanlarda vefat etmiş olan Mısır’ın İngiliz malı olmasında büyük emek vermiş Mason/ İslam sentezinin Mısır temsilcisi Cemaleddin Efgani’nin talebeleriyle görüşmüş Mardin’de gençliğinde görüşmüş ve -kendi tabiriyle- siyasette muktesit mesleği ondan öğrenmiştir.
Herhalde bu yüzden olsa gerek, Emirdağ Lahikası sayfa 139’da ve Lemalarının 20.Lemasında, Osmanlı Devletini parçalamak için uğraş veren misyonerlerle ve Hıristiyan ruhanileriyle ittifak önermiştir... Ne de olsa selefleri de öyle yapmışlardı!..

Said- Kürdi Yahudi ve Hıristiyanların Ortağıdır. Müslümanların Değil;

“Müslümanlık – Hristiyanlık ittifakını bozmaya çalışanlara karşı üç zümre; Nurcular, Hristiyan ruhaniler ve misyonerler uyanık olmalıdır.” (Emirdağ Lahikası I, s. 1712, Tarihçe–i Hayat, s.434’den nakleden Prof. Dr. Yumni Sezen, Dinlerarası Diyalog İhaneti, Kelam Yayınları)

Bu cümlenin başında kullanılan “Müslümanlar”  kelimesi ile kastedilen “Yezidi Kürtler”  değilse bu sadece “aldatmaca” olarak konulmuştur. Çünkü, Hıristiyan, ruhani ve misyonerler bunlar Hıristiyanlığı yaymakla görevli insanlardır. İslam da başından beri bunlarla savaştığına göre nasıl Müslümanlar bunlarla bir oluyor.
Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri, hem nurcular çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü herhalde şimal cereyanı, İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etme fikriyle İslam ve misyonerlerin ittifakını bozmaya çalışacak.” (Lem’alar,111,141)
Çünkü Said’in en sevdiği milletler Hıristiyan milletlerdir.
Said'İn yolundaki işbirlikçilerin bu gün de sevgilileri
Hıristiyan din adamlarıdır.

Said-i Kürdiye göre Müslümandan şehit olmaz. Hıristiyan’dan ve Nurculardan olur;
“Birinci Dünya Savaşı’nda bizimle savaşmış da olsa, bir Hristiyan ölmüşse şehit sayılır, ahirette mükafatı vardır.” (Kastamonu Lahikası,s.45)

Ne dinden olursa olsun bir nevi şehit hükmündedir. Mükafatı büyüktür, belki onu cehennemden kurtarır. Elbette şimdi fetret gibi karanlıkta kalan ve Hz. İsa’ya mensup Hristiyanların mazlumlarının çektikleri felaketler, onlar hakkında bir nevi şehadet denebilir.” (Kastamonu Lahikası,s.75)

“Hatta o mazlumlar kafir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevi afattan çektikleri belalara mukabil rahmet–i ilahiyenin hazinesinden öyle mükafatları var ki, eğer perde–i gayb açılsa o mazlumlar haklarında büyük bir tezahürü rahmet görünüp, “Ya Rabbi şükür elhamdü lillah diyeceklerini bildim ve kati surette kanaat getirdim.” (Kastamonu Lahikası,s.45)

Saidi Kürdi, hasta yatağındayken, kendisini ziyarete gelen Şeyh Sait’in torunu Abdülmelik Fırat’a şunları söylemiştir: “Ben, biraderi azamım, erkemim Şeyh Sait efendinin öcünü alacağım, aldım! “
Saidi Nursi’nin, “öcünü aldım” dediği Şeyh Sait, Sömürgeci devletlerin himayesinde Bağımsız Kürt İslam Devleti kurmak için gene onların verdikleri silah ve paralarla tam da Musul- Kerkük sorunun görüşüleceği dönemde, Said-i Kürdi’nin fikriyatı rehberliğinde adamlarıyla Türkiye Cumhuriyetine karşı ayaklanarak, Türk askerine kurşun sıkan ve “Bir Türk öldürmek, yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür!” diyen bir İngiliz işbirlikçisiydi.

Peki, Ben, biraderi azamım, erkemim Şeyh Sait efendinin öcünü alacağım, aldım! Diyerek,
intikamını aldığı Elazığ Palu’lu toprak ağası Şeyh Said’i kim öldürtmüştü?

İsyanın bastırılmasının ardından Elazığ İstaklal mahkemesi kararıyla Elazığ meydanında idam edilmişti.
Peki, isyanın bastırılması için kim emir vermişti?
Mustafa Kemal Atatürk!
Suud kralı Fahd da ödülünü alır.
 O da kusur kalmaz.
Ne de olsa Suud ailesi İslam
 dünyasına ihanette daha kıdemlidir.

Suçunu bu kadar bariz itiraf eden adam ortadayken, bu ülkede “Atatürk ve rejimini korumak” için, iki büyük darbe bilmem kaç muhtıra veren bu Atatürkçü ordu bunu nasıl görmedi?
Atatürk’ün öldürülmüş olma ihtimali niçin sorgulanmadı?
Bu adam “Atatürk’ü öldüren adam” olarak nasıl büyütüldü?
Yahu adam resmen itiraf ediyor, Moskova Mason locasından Yahudi Masonlar itiraf ediyorlar hem de 1948-58 arasında. Bu kadar iddia ortalarda dolaşırken “tek bir soruşturma açtırmayan” bu ordu nasıl Atatürk’ün ordusu olabilir?
Mason itiraflarıyla ilgili belgeleri Atatürk’le ilgili yazılarımda mevcuttur.
Atatürk'ün cenazesi Karaköy yolunda

Bütün bunlar olurken;
Neredeydi bu “ATATÜRKÇÜ ORDU?”

Ordu gerçekten Atatürkçü müydü ki? Öyleyse bu isyancılar 1950’den beri iktidarı neden bırakmıyorlar?

Bakın, 1958’de bu ordu Deliüzzaman-ı Said-i Kürdi’yi MİRAC’A çıkartmıştır. Said kendi yazdırmış ben değil, imla hatalarını bile düzeltmeden verdiğim işte o alıntı;

 Ordu Said’in Hamisi Olmuştur.Said sevinçten Mirac’a çıkar;

“Bu sene Mısır radyosu Perşembe gecesi Mirac’tan çok bahsetmesinden, hem Perşembe ve hem de Cuma gecesi Mirac yaptım.
Saniyen: Bizden müsadere edilen İşaratü’l-İ’câz’ı Afyon jandarma kumandanlarından birisi hiddet etmiş ki, bunun gibi ilmî ve eskiden yazılmış bir eseri ne hakla müsadere ediyorlar. Ve Afyon Müddeiumumîliği iadesine karar vermiş. Ve bize Cuma günü ve Mirac günü Hayri’yi çağırmışlar ve iade etmişler. Bunu da Tarsus’taki iade misilli Nurların intişarına set çekilmeyeceğine bir işaret-i Miraciye diye kabul ettik...” Emirdağ Lyh 63

Yani Said’in yargılanmasında kullanılan “eserlerim” dediği saçmalıkları kendisine iade edilmiş, askerler Said’e yapılana hışımla tepki göstermişler.

Atatürkçü bir ordu düşünün, devleti 80 yıl bu ideolojiyle yöneterek milleti Atatürk düşmanı haline getirmiş, yaptığı darbe ve muhtıralarla “emperyalizme-sömürgeciliğe “ karşı olan mensuplarından öğrencilerine ve gençlerine kadar bütün vatanseverleri idam sehpalarında sallandırmış, hatta ABD’nin ajanlarıyla çalışan ülkücüleri bile tehlikeli görüp 17 yaşında çocukları yaşını büyütüp idam ettirmiş, ama her darbenin ardından bu “Nurcu” hükümetleri iktidar etmiş, ASALA Ermeni örgütüne karşı “tek bir operasyon” yapamamış, 1980 darbesinden sonra da Nurcu Fethullah Gülen’i koltuğuna alıp bütün dünyayı gezdirmiş, PKK diye ASALA’nın yerini alan bir bölücü- ayrılıkçı terör örgütünü yüceltmiş, Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumlarını kapatmış, Atatürkçü bir ordu düşünün!



Atatürk'Çü ordu vatansever solcu ve milliyetçileri 12. Eylül.
1980'de böyle sorgularken, Nurcular keyif çatıyorlardı.
Sakalının kesilmesi dışında Bir tek Nurcuya dokunulmamıştı.

Bu ordu bu güne kadar yaptıklarıyla, bu gün Atatürk’e açıkça televizyon kanallarından, onun kurduğu TBMM kürsü ve sandalyelerinden küfür edilmesinin alışkanlık haline getirildiği bir ülke yaratmıştır.

Millet 50-60 TL arası fiyat öderken ordu evlerinde 10-20TL’ye rakı içip, sahilde yürüyen vatandaşın karısının kızının orasına burasına göz öldüren, askerden çok fok balığını andıran görüntüleriyle “Atatürkçü” bir ordudan çok, işgalci orduları ya da “dış güçlerin tesirleriyle “ devleti ele geçirmiş “azınlıklardan oluşmuş” bir baskı gücünü andıran bu ordu, bütün komşularımızın üstümüze “nükleer bombalarını” doğrulttuğu bu günlere bizleri getiren bu iktidara nasıl sabretmektedir?

Kore’ye, Kızıldeniz’e, Libya’ya Haçlı ordularına destek olmak için kuvvet gönderen, şimdi de Suriye ve İran’a saldırmaya hazırlanan bu ordu Atatürkçü müdür?

Ne ölümünü sorgulayan, ne rejimini ne de kurduğu devleti yok oluşa sürükleyen siyasetleri yürüten bunca gelmiş geçmiş hükümete en ufak engel çıkarmayan Atatürkçü (!) bir ordu!
Bu ordu nasıl ATATÜRK’ÜN ORDUSU” olabilir?

Bu milletin evlatları nasıl, ne sebeple Haçlı Ordusu haline gelmiş orduda “askerlik görevine” gönül rahatlığı ile gidebilir?

Atatürkçüler sadece geçmişte birçok derin NATO operasyonlarında da görev almış ama sonunda Amerikan güneşine işemekten de korkmamış, bu yüzden “SÖMÜRGE YASALARI” gereğince “SORGUSUZ TUTUKLANMIŞ” olan Silivri’dekiler midir?


Ya bunlar Kim?
Evren Özal Çemişkezek, ötekileri Siirt Yezidileri
PKK>'yı kuran bu devlet asdamlarımız (!) Yezidi Kürtler, Ermeniler, Süryanilerdir!

Tavus kuşlu Güneş Yezidi Kürt Bayrağı

 
 

Kendisini sözde "Solcu" gösteren ama "Güneşli Yezidi" Kürt Bayrağı kullanan PKK Bayrağı!

  

Tavus kuşlu Güneş Yezidi Kürt Bayrağı

 

 



İşte İhanetin Siyasi mimarları
Yahudi Kırımlı, Yezidi-Süryani Menderes, T.Özal, RE.T.E.















İşte Atatürk'çü ordunun yaptığı icraatın sonuçlarını okudunuz!




Saygılarımla!


YAZISI İÇİN TIKLAhttp://millici-ciddiadamlar.blogspot.com/2011/11/olduren-gercekler-kasif-kozinoglu.html

Adilyargıç/Keykubat/Alaeddin Yavuz.

26 Kasım 2011 Cumartesi

FAS SECIMLERINI AKP KAZANDI

FAS SEÇİMLERİNİ AKP ALDI


Dün akşam İngiliz BBC, Çin CCCTV9, İran PressTv, EUROTURK kanallarında bir alt yazı Fas seçim sonuçlarını duyurdu durdu. Bu gün de bu bant geçmektedir.
Fas seçimlerinden bir kare.

 “Justice And Development Party (JDP) won with %45 in Morocco  election!- Fas seçimlerini %45 ile Adalet ve Kalkınma Partisi kazandı.” 

Partinin Arapça ve Fransızca adları da şöyledir; Arabic: حزب العدالة والتنمية‎ Fransızca Parti 
de la Justice et du Développement, abbreviated to PJD.

Sizce bu ad tesadüf mü?

Bence değil.

Adalet ve Kalkınma Partisi adının, 19.yy. Amerika’sında kurulmuş, “American Knight Of Protection- Amerika’nın Koruyucu Şövalyeleri” adlı, Deniz Feneri tarzı bir yardım kuruluşunun adı olduğunu ve Tapınak Şövalyeleri adlı mason locasının kolu olduğunu linkleriyle yazmıştım.
Fas'ın AKP'sinin sembolü.
Onlar gaz lambasındalar.

AKP ve Nur cemaatinin kesinlikle Müslüman değil tam bir Mason/İslam partisi olduğunu söyleyip yazarken bu kaynağı ve diğer gerekçelerimi yazıp durdum. Gene de yazmaya devam edeceğim.


Tayyip, ABD George Mason Üniversitesinde konuşmada!


Bizimkiler Ampu'le geçmiş ama tasarruf ampulu değil. Çok elektrik tüketeninden! Ülkenin bütün kaynaklarını batıya aktarmada başarılı oldular. Terör azdırma, etnik düşmanlığın körüklenmesi, halk arasında ırk ayrımcılığının çıldırtılması, üstü örtülmüş konuların deşilip bölücülüğün azdırılması gibi işlerde başarılı oldular.
Bizim AKP 


keykubat/adilyargıç/Alaeddin Yavuz

O yazımı merak ediyorsanız girin okuyunuz. Bir tık kadar yakınızda;
Kral Muhammed’in rejiminin Ortadoğu için model olduğu iddiasıyla seçimleri protesto edenler de yok değildi haberi için tıkla; http://www.reuters.com/article/2011/11/24/us-morocco-vote-preview-idUSTRE7AN1D820111124
Bu link te partinin wikipedia sayfası;