"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

8 Aralık 2009 Salı

ADNAN MENDERES ve TAYYİP


TAYYİP MENDERES’İN YOLUNDA MI?


“Menderes Hain mi”,Cumhuriyet Entrikaları” başlıklı yazılarımda geniş geniş yazdığım gibi,halkın cehaletine eklenen,devrim karşıtı gericilerin,ayrılıkçı dönme Rumların ve Kürtlerin çıkardıkları isyanlarla geçen 15 yıllık Atatürk döneminin ardına ,7 yıllık II.Dünya savaşının sıkıntılarının da eklendiği 15 yıllık İsmet İnönü diktatörlüğü de eklenince;

“Ne oluyoruz,nereye gidiyoruz,hiç gülmeyecek miyiz,hani vatan kurtulmuştu” sorularına çözüm bulamayan ve kurtuluş,yoklularda karşı bir imdat bekleyen Türk milleti mevcut iktidara güvenini iyice tüketmişti.

Bunda en etkili olan siyasetlerin başında da II.Dünya Savaşı yıllarında İsmet paşanın Osmanlı’daki Aşar vergisini geri getirip,vergi toplama işini de komisyonla yapan Mültezimlere devretme kararı da çok etkili olmuştur.

Menders'in Sad-iNursi bağlantısı güçlüydü ve İnönü korkusundan

"ulak" la haberleşirdi.Ortadaki de yakında ölen ulağı.


Askere alınmadıkları için sağ ve zengin kalan,çocuklarını eğiten Rum,Dersim kökenli dönme Ermeniler ile,Şeyh Sait ve diğer 20 isyanın kalıntısı olan Kürtlerin bu mültezimlik görevine getirilmelerine bir de değiştirilen askerlik kanunu yüzünden doğulu Kürt asker ,erbaş ve zabitlerin denetimlerinde,asker korumasında vergi toplayan bu mültezimlerin, özellikle, yurdumuzun Sünnilerin yaşadığı,Türk bölgelerinde görevlendirilmeleri ile ortaya çıkan manzara resmen bir “Türk'ten intikam tezgahına” dönüşmüştür.

Her ne kadar Celal Bayar C.Başkanı olsa da o işlerini

İsmet paşa'nın izni ile yapardı.O izinle Rus askerine karşı

savaşmak için Kore'ye de İnönü'nün ve Menderes'in

NATO sevdalarına asker gönderdik.

Malum,09.Kasım 1938 İsmet-Fahrettin Altay darbesi 1973'te

İsmet paşanın ölümüne kadar iktidarda kaldı.


Tarlalarında,harman yerlerinde,evlerinin ambarlarının başında, “bir kile-20 kg. kadar” tahıl sakladığı için jandarmalar tarafından,öldürülen,karakollara çekilip dövüldükten sonra mahkemelere sevk edilip hapsedilen,karıları,kızları,oğulları önünde yerden yere vurulan köylülerin hikayelerini 1970-80 arası geçirdiğim ülkücülük ve solculuk çalışmalarımda o günleri yaşayan yaşlılardan bizzat defalarca dinlemiştim.

Bütün bu kahreden olaylara bir de II.Dünya Savaşından ,Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları ile yeryüzü beşeriyet ailesine dehşetler salarak dünyanın küresel hakimi olarak çıkan Amerika’nın başlattığı “Cumhuriyetler Çağı” projesi de eklenince,İsmet paşanın akıl hocası olan İngiltere başbakanı Winston Churchill’in nasihatleri ile yeni kurulmakta olan NATO paktına girme sevdası ile de ülkemize yeni bir siyaset daha dayatılmıştı.

“Demokratik Türkiye”

Nasıl olacaktı bu?

Atatürk bu ülkede Cumhuriyet (toplumculuk) ilan etmemiş miydi?

Ne istiyordu bu kendini bilmez Coniler?

Evet,Atatürk,Cumhuriyet ilan etmişti,çok partili olmak için de savaşta en yakınında olan asker arkadaşlarını da görevlendirmişti.

Ama,emperyalizmin ortalığı ve kafaları karıştıran oyunları,hilafet ve şeriat meraklıları yüzünden bu çabalar da güme gitmiş,ne yazık ki ülkemiz bir “diktatörlük rejimi” içinde kalmıştı.

İsmet paşa ile de geçen 15 yıl bu aynen değil,kötüleşerek sürmüştü.

Amerika da ;

-"Siz,NATO’ya girmek için önce Demokrasiyi inşâ etmelisiniz.Çok partili rejimi görmek isteriz” diye tutturunca İsmet paşa hemen Churchill’i arayarak akıl danışır ve sonunda hiç sevmediği Celal BAYAR’a işi düştüğünü görür.

Pembe köşke gizlice davet ettiği Celal BAYAR ile yeni “demokrasi rejimi” konusunda Churchill’in tavsiyelerine uygun bir proje oluştururlar.

Bir iki ay içinde hazırlanan senaryo işletilir ve İzmir’in misyoner okullarında “batı kültürüne” özellikle de Amerika’ya hayran olan Aydın’lı toprak ağası çocuğu Adnan Menderes Fatin Rüştü Zorlu grubu,”toprak reformu yasası “na “ülkeye komünizmi getiriyorlar” kurgusuna dayalı tepki icrâ edilmiş,meşhur “Dörtlü Takrir” mağduriyeti adlı bir tarihi olayımız olmuştur.

Tarih mağdurların zaferleri ile doludur.Hz.İbrahim mağdur olmuş Hitit,Hz.Musa mağdur olmuş Mısır,Muhammed mağdur olmuş Hicaz Mecüsi düzeni yıkılmıştır.

Menderes de Churchill nasihatleri sonucu yaratılan “toprak reformu” dümeniyle CHP'DEN ATILARAK iNÖNÜ TARAFINDAN MAĞDUR EDİLMİŞ,1950 seçimlerinde 30 yıllık kurucu diktatörlüğe son vermiş,kahraman olmuştur.

Amerikalılarca,günümüzün Tayyip’i gibi kahraman olarak karşılanmış,takdir hürmet görmüş,karşılığında da II.Dünya savaşında hurdaya çıkmış Amerikan kara yolu vasıtalarına ,süt tozlarına,askeri hurda silah ve araçlarına ülkemizi Pazar eylemiştir.

Örnek olarak,karayollarının yapımı için alınan Marshall yardımı kredisi ile Yunanistan “iş makineleri fabrikası” kurarak,sanayi yatırımını yapmış,bu yüzden 1967’de karayollarını yapmaya başlamışken,Menderes doğrudan Amerikan hurdalarını gemilerle memlekete taşıtmış,kağnıdan,karakaçandan başka kara vasıtası görmemiş adamlardan Amerikalıların verdikleri eğitimle bir haftada greyder,kepçe operatörleri yetiştirmiş ve hemen yolların inşâsına başlamıştır.

Yol inşaatlarına,toprağın yumuşak olduğu ilk veya sonbaharda değil,Haziran sonrası toprağın sıcaktan kuruyup çatladığı zamanda başlayan,dünün çobanı iş makinesi operatörleri,kepçeyi taşıyan pimlerin dirençlerinden,kayaların işlenme potansiyellerinden habersiz,tecrübe olmaksızın kepçeleri,greyderleri “Ya Allah” deyip dağa bayıra vurunca,iş makinelerinin kimi uçurumdan yuvarlanmış,çekici olmadığı için,kimisi de kepçesi,bıçağı kırıldığından ya da 3cm kalınlığında,20cm uzunluğunda demir bir pim veya basit bir conta veya cıvata yokluğundan atıl kalarak çürümüş kalmıştır.

Halen yollarımızın bozuk olma gerekçesi de bundan kaynaklanmaktadır.

Ama,olan olmuş,sağır İsmetin bile;

“Menderes,Menderes,bu Amerikalılara bu kadar güvenme,onlar bir şey verirse canını ister,alır” nasihatine bile

"Amerikalılar dost,ne istersek veriyorlar" diyerek kulak tıkamıştır.

Sonuç,1958’de 275 mi 375 milyon ABD doları bir kredi yüzünden Amerikalılarla da papaz olmuştur.Bu arada da nedeni hala açıklanamayan bir uçak kazasından da sağ salim çıkmıştır.

Yaaa,dünyayı boş sanmış,Amerikalılardan cayıp SSCB-Rusya’ya İş bankası ortaklığı teklif etmek için 1958’de randevu alıverir.

Menderes,İzmir misyoner okullarında Amerikan hayranı olduğu için

hata yapmıştır.Ama,asla Tayyip gibi bölücülük yapmamıştır.


Asla gidemeyeceği bu randevunun intikamı acı olur.Onun “açılım politikaları” zamanında başlayan devletin dış işleri,İstihbarat,askeri istihbarat görevlilerinin ABD ve Avrupa devletlerinden açık açık “maaş alma” olayları ile çürüyüp kokuşan devlet yapısı tamamen dış devletlere çalıştığından,Yassı Ada’da mabadına yumruk sokturduğu yazılıp çizilen mağduriyetine,idamı ile sonuçlanan ABD destekli 27 Mayıs 1960 darbesi ile yüz yüze kalınca sadece o değil devlet ve millet toptan zarar etmiştir.

Bulgaristan Kırcaali Aziz George kilisesi rahbine plaket veren başbakanımız.Kendileri de bir George=Gürcü-Toprak işçisi=Maraba olduğundan mıdır nedir Hıristiyan dünyasında da pek seviliyor.En azından Menderes'in bu yanları yoktu.


Herkes bu olayla öğrenir ki “Amerika’ya karşı gelmenin cezası ölümdür.”

Şimdi bu mantığa göre şunu anlamıştır;

"ABD uşaklığı,uşak olanın vatanını sevmesine,vatanı için çalışmasına engeldir”

Öyleyse,Menderes’in kaldığı yerden,yani “Amerikan karşıtlığı çizgisinde “ yürümesi gereken ardıllarından olan ve kendisini ona benzeten,hatta onun gibi sol açık,libero oynayan ve ona benzerliği yüzünden Amerika ve ülkemin koyunlarınca seçilen,onun gibi ilk işi “bölünmüş yol projeleri” olan başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, niçin “Amerika’nın en büyük ortağı, B.O.P eş başkanıdır?

Bununla da niçin övünmektedir?

O Adnan Menderes’in “hatasını” mı bulmuştur ya da daha kurnaz mıdır?

Yoksa,onu kullanmakta mıdır?

Adnan Menderes’in oğlu ve takipçisi olan Aydın Menderes bile neden Tayyip beyin yanında değildir?

2003 seçimlerinin ardından ABD başkanı George W.BUSH tarafından ayakta karşılanan,rahmetli Bülent Ecevit’in Clinton önünde soykırıma uğrayan Bosna’lılar için yardım isterken “boyun büken” görüntüsüne nispet ABD başkanı ile bacak bacak üstüne atarak poz vermiş,kahraman olmuştu.

ABD'nin PKK'yi silahsızlandırma projesinin kapak yazısı.

Daha evvel ki gün İklim değişiklikleri konferansı için gittiği ABD’de güveni oldukça kaybettiği,ABD başkanının memurlarınca karşılandığına,24 Eylül'de Washington sokaklarının koruma ordusu ile “tabanvay giden” T.C başbakanı Tayyip Efendi gördüğünü de hatırlatırım.

Onun ve onun gibilerin devleti dış güçlere göbekten bağlayan,Adnan Menderes’in bile pişman olduğu projeleri sürdürmesine karşı çıkanlar,her ne kadar bazı şüpheler yüzünden birlik olamasalar da daima var olacak ve bu millete yanlışları gösterecek olanlar bitmeyeceklerdir.

Vatan sahipsiz değildir.

ABD kaynaklı “açılım projeleri” hiçbir devlete yakışmayan,alkt kimlik-üst kimlik,”ben Gürcüyüm,karım Kürt” yok olmadı “Arap” örnekleri gibi bir yığın rezilliğin ardından dün 7-yedi askerimizin şehadeti ile sonuçlanmıştır.

Ben kendi düşünce dinamiğimi yazdım,gerisini de siz oluşturunuz.

Zahmet edip okuduğunuz iç.in teşekkür ederim.

Biraz da fotoğraflar konuşsun:

GEÇEN HAFTANIN ve YAKIN ZAMANIN AÇILIM OLAYLARI

Okmeydanı Polise saldırı

Hakkari-Yüksekova-Polise saldırı olayları


Yüksekova'da saldırıdan kendilerini ve öğrencileri

korumaya çalışan polisler.

İzmir'de belediye otobüsüne maskeli PKK saldırıları

Mersin'de 400 PKK'lı polis karakoluna havai fişeklerle saldırdı,her şeyi tahrip ettiler.

Ünlü sanatçılar terör örgütü yandaşı olduklarını "açılıma destekleri" ile gösterdiler.


İstanbul'da belediye otobüsü dolu iken atılan molotof kokteyli ile yakılan üniversite öğrencisi,17 yaşındaki kızımız Serap ESER dün vefat etti.Başbakan bu olayı kullanarak DTP'ye çatıp bir de oy cambazlığı dahi yaptı.

PKK'lı dönme Ermeniler,Kürtler yerlerde bayrağımızı çiğnediler.


Bütün bunlara AKP,çok övündüğü "Doğudan oy almak" ve Patrikhane avukatı Kezban Hatemi'nin savunduğu tayfanın desteği ile devleti bölmek midir acaba?

Diyarbakır Bismil Cumhuriyet köylüleri,ABD-AB-AKP destekli PKK

baskılarına rağmen cesurca "Birlik" çağrısında bulundular.


Keykubat

8 Ekim 2009 Perşembe

DAYATMA DEMOKRASİNİN AÇILIMLARI

DAYATMA DEMOKRASİNİN SONUÇLARI

I.Dünya Savaşının Ekim 1918’de sona ermesinin ardından savaşa son anda müdahale eden ABD’ başkanı Wilson’un kendi adı ile bilinen 13.maddelik şartları ile galip devletlerin yenilen devletlerin topraklarını işgal etmeleri önlenmiş,ancak “tampon”,türedi devletlerin kurulmasının yolu da açılmıştı.


Bir diğer madde ile de yeni kurulacak olan bu türedi devletlerde,2500 yıl sonra 1789 sonrası Fransa’sında yeniden uygulanmaya başlanmış,10 yıl içinde devrilmiş,19.yüz yılın ikinci yarısında Karl Marks’ın Amerika’da I.ve II.Komünist Enternasyonal’i toplamasının ardından dünyada emekçi-ezilen halk kitlelerince ve küçük zenginlerce (Burjuvalar) sevilmeye başlanılan “Demokrasi” denilen bir yönetim şekli uygulanacaktı.


Amerika bu yolla,Avrupalı vahşi kapitalist devletlerin sömürgelerinde kendisine sempati yaratarak,bu pazarları kendine çekerek yeni pazarlar oluşturmayı amaçlıyordu.

Bunun ilk ışıkları daha 19.yy. içinde ilk Komünist Enternasyonal toplantısına izin verip, ”İnsan Hakları” savunuculuğunu başlatması ile ortaya çıkmıştı.


Ancak,Avrupa’nın ısrarları üzerine bu “demokrasi şartına” Wilson’dan başka sahip çıkan da yoktu.

Bu ilkeye Amerika’nın alakasızlığı sayesinde, II.Dünya savaşına kadar batılı devletler yeni kurulan türedi devletler ile Türkiye’de bile saltanat yanlıları, Atatürk’ün batı tarzında kurmayı başardığı “Misak-ı Milli” hedefi güden vatansever,eşitlikçi,feodaliteyi ortadan kaldıran,gerçek özgürlükçü demokrasiyi yıkmaları için bizzat galip devletlerce desteklenmişlerdi.


Kürtlerin feodal yapıda kalmalarının nedenlerinin en başında batılı devletlerin Kürt isyanlarını Atatürk ölünceye kadar desteklemeleridir.Bu yüzden Kürt bölgelerinde toprak reformu yapılamamış,Kürtler feodaliteye mahkum edilmişlerdir.Balığın dünyayı sudan ibaret bilmesine benzer şekilde Kürtlerin bundan pek de şikayetleri olmamıştır.Halen de öyledir.


Bu yüzden Atatürk’ün ömrü,”saltanatı geri getirmek” maskesi altında,amacı,”Sevr Sınırlarını” uygulamak olan,ayrılıkçı Kürt,Rum isyanları ile uğraşmakla geçmişti.


Bu isyanların başlıcaları, İngiliz altınları ve silahları ile Bağımsız İslam Kürdistanı kurmak isteyen Said-i Kürdi destekli Palu’lu Şeyh Sait isyanı,Rize ve Altina’yı Gürcistan’a katmak isteyen veya Gürcistan’dan Sinop’a kadar Pontus Rum Devleti kurmayı amaçlayan Rize Potamya (Güneysu) isyanı,yine,Said-i Kürdi yanlısı,eski sürgünlerden olan Menemen’de Yunanistan’a bağlanma yanlısı Kubilay olayıydı.


Bu isyanlar dönme Ermeni,Grek,Rum ve Kürt ortaklığının apaçık bir işaretiydi.


Atatürk batılı emperyalistleri gerçekten korkutmuştu.

Çünkü,batı tarzındaki gerçek demokrasi,yani “Demokrasi,özgürlük, Hıristiyan Avrupalı kavimler için geçerlidir,diğerlerine ise köle demokrasisi bile çoktur.” Anlayışında olan batılı emperyalistleri korkutmuştu.

Nasıl korkmasın ki,Hindistan ve Çin gibi devletlerde bile bağımsızlık hareketleri onun resmini göğsüne koyan aydın,özgürlükçü insanların simgesi oluvermişti.


Oysa onlar bize değil onun getirdiği gerçek demokratik sistemi,Muz Cumhuriyetlerininh demokrasini bile çok görüyorlardı.İsmet Paşa ile bizi oluşturacakları "Dayatma Demokrasi" ile Adnan Menderes'in de yardımı ile o noktadan bile de geriye düşüreceklerdi.


Sonunda muratlarına erdiler ve bu adamı (Atatürk) önce yakın çevresi ile soğutup yalnız bıraktılar ve sonunda öldürdüler.

Devletin yönetimi de,09 Kasım 1938 günü yani Ata ölmeden bir gün önce (belki de o gün öldürüldü bilen var mı?) Ermeni İsmet İnönü-Arnavut olduğu sanılan,Fahrettin ALTAY askeri darbesi ile isyancıların eline böylece geçmişti.


Bu isyanların bastırılmalarının,Ata’nın ölümünden 6 ay 2 gün sonra 12 05.1939 günü İngilter ile yapılan “Kredi Antlaşması” ve dört ay sonra Fransa ile yapılan aynı antlaşmanın takibi ile Türkiye İngiltere ve Fransa’ya “bağlılık bildirisi” açıklaması ile “yarı bağımsızlığa “ ilk adımımızı atmamızın ardından,1950’de Menderes tarafından isyancı başlarının geri dönüşlerine izin verilmesinin,Kore’ye asker gönderilmesinin,1952’de NATO’ya girişimizin kabulü ile devletin en üst mevkilerine gelecek memurlardan öğretmen,köy imamı ve hatta odacıların tayinlerine kadar karışan Amerikalı gözlemcilerin devlet içine dolduğu bir Türkiye oluşumunun ardından ,derin entrikalar dönmeye başlamıştı.


ABD-AB’ni etkisi ile oluşturulan “dayatma demokrasi” çağına bu zamanlarda geçmiştik.Ülke siyaseti, demokrasinin “beş parmağı” yöntemine göre 5 ayrı siyasi partiye bölünmüş,bunların etki alanlarında NGO denilen sivil toplum örgütleri ile halk farklı siyasi görüşler etrafında bölünmüş,asırlardır kitleleri bir arada tutan “kültür birliği” dışlanmış,aşağılanmış,devletin ajanları bile ABD-AB ülkelerinden açıkça maaşa bağlanmış, hiçbir etkisi olmayan bir ”gölge devlet” yaratılmıştır.


Şeyh Sait ve Kürt Said ve Pontus yanlıları “Saltanat yanlısı,milli-köktendinci” yapılanmalar içine,dönme Ermeniler de Alevi Türkmenleri kandırarak, sol öğrenci olayları içinde,1980 sonunda da Dersim-Tunceli kökenli Kenan Paşa’nın ABD reçetesi ışığında yarattığı Kürtlerin kimliklerinin tahrik edilmesi ve “köktendinciliğin ve ırkçılığın” işaret edilerek konulan gereksiz yasaklamalarla Kürtçülük ve Nurculuğun tahriklerle şişirilmesi ile olaylar zaman içinde Türk solu içinde Kürt solu ve solun Kürtlerce teslim alınması,Milli Talebe Birlikleri,İLİM Yayma Cemiyetleri gibi yapılanmalar içinde büyüyerek Kürt dinci- Milliyetçi Solu-PKK şekline dönüştüler.

Dayatma Demokrasi artık son Türk devletini tarihe gömecek en son tasarısını da gerçekleştirmişti. İş artık uçuruma yuvarlayacak bir tekmeye kalmıştı.


O tekme de 1980-12 Eylül darbesi ile iktidar edilen ANAP’ın başarısız olma ihtimaline karşı ,özellikle T.Özal’ın ölümünün ardından daha o zamanlar Erbakan’ın sağ kolu olan Gürcü beyin ABD elçilerince seçilmesi ile 1998’lerde kurulacak olan AKP ile gelecekti.


Dayatma demokrasi sistemi içinde oluşturulan bu ayrılıkçı hiziplerin hepsi AKP yapılanması içinde veya etrafında ABD-AB destekleri ile birleştiler ve içinde bulunduğumuz günleri bizlere yaşatmaktadırlar.


Yahudiler de batılı yandaşlarının ABD’de edindikleri hakim konumun desteği ile bölgede asırlardır gününü bekledikleri “Arz-ı Mevut-Kutsal-Vât edilen Topraklar üzerinde özledikleri büyük İsrail’i kurabilecek ortamı oluşturabilmek amacı ile bu ihanet yapılanmalarının temellerini atan inşaat ustaları oldular.


Hatta iş geçen yıl “Türkiye Türklerindir” diyen bir emekli asker eşinin mahkemeye verilmesine kadar uzadı.

Aslında bu slogan da 1953’lerde,NATO’ya girmemizin ardından ABD’li Yahudilerin telkinleri ile gene bir Yahudi olan Sedat Simavi’nin kurduğu,ve Amerika’nın gönlünü kazanmak için de ona ilk demeci İsmet İnönü’nün verdiği Hürriyet Gazetesinin değişmeyen bir sloganıdır.


Bir Yahudi’nin kendilerinin koyduğu slogandan rahatsızlık duymaları kadar gülünç ve saçma bir şey düşünülemez.

Önceleri isteyerek yaptıkları işlerden sonradan pişmanlık duydukları sıklıkla kendi kutsal kitaplarında da görülen ve “(Kudüs) şehir kazan biz etiz” deyinceye kadar tanrılarının sayısız gazaplarına çarptırılan,genetik ayarları da tutturulamadığı için eski kavimlerin arasında yaşamaya mahkum edilmiş, soyları birbirine girmiş,suratlarına bakıldığında şeytanı görmüşlüğün bir rahatsızlığını insanda uyandıran görünüme sahip bu şeytan soyu kavmi hakkında,bu yüzden biraz açıklama yapmayı yeterli buldum;


İstanbul'da Yahudi varsa ve her neleri varsa bunu Türklere borçludurlar.Soykırımdan kurtarılıp,Fatih oğlu II.Bayezit tarafından İstanbul ve diğer Türk topraklarına yerleştirilmişlerse bu onları ülkenin sahibi yapmaz.Ancak sorumlu bir vatandaşı yapar.


Hele hele,tüm Avrupa devletlerinden koyun sürüleri gibi toplanıp,İspanya’ya gönderilerek oradan,Cebelitarık Boğazının soğuk sularına atılarak soykırımların dik alasına uğradıkları acınası bir durumdan sonra.

Türkler Anadolu topraklarına gelinceye kadar İstanbul’a Yahudi mi,Kürt mü,Ermeni mi,Çerkez mi, Arap mı,Arnavut mu,Rus mu,Bulgar mı girebilmiş ki ?


Yahudiler ne zaman İstanbul'u fethetmişler de burada yaşama hakkı almışlardır.

Birkaç ay önce bir Tv programında Yahudileri temsilen bir it çıkmış,”Yahudiler Türklere canlarını,varlıklarını borçluymuşlar,bu yüzden Türk devletinin de en pis işleri onlara yaptırılmaktadır.Bu borç ilelebet mi sürecektir?” ifadelerini kullanmıştır.


Bu varlığa da iki cevabım vardır;


(Halen kendi halinde kalmayı başarabilen her kavimden azınlıklar lütfen alınmasın,kastım onlara değildir.Ancak yapılanlar belli etnik adlarla yapıldığından biz de öyle yazmak zorunda kalıyoruz.Devletine bağlı,ihanet etmemiş her azınlık,bence milletine,devletine,insanlığa,barışa ihanet eden Türk’ten bile daha makbuldur.)


1-Onlar,Osmanlı devletinin çarkları arasında onurlu görevlere getirildiler.Güzel hakkaniyetle hizmet edenleri olduğu gibi,Osmanlı’nın Avrupa devletlerine teslimiyetinde ve hatta bitirilmesinde bu Yahudi faaliyetleri yok mudur?

Bu gün K.Irak’ta Barzani,Talabani,PKK-Pejak eşkıyalarının eğitimleri sizin istihbarat örgütünüz Mossad tarafından yapılmamakta mıdır?

Eğer siz tek merkezden hareket eden bir toplumsanız bu adalet midir?


2-Kutsal kitabınızda,diğer kavimlerden zılgıt yiyen hatta Pers kralınca “20 gün rehin tutulan” tanrınız (Tevrat Danyal Suresi), kendisine hizmet edecek,kurbanlar sunacak bir kavim bulmak için atanız İbrahim’i Akdeniz-Fırat arasındaki toprakları (Arz-ı Mevut) vaat eden bir antlaşmaya razı etmedi mi?


Atalarınız yüzyıllarca bu vaat için sayısız çileler çekmedi mi? Halen bu isteğe bağlılığınız sürmekte değil midir?

Size tanrınızın vaat ettiğinden daha geniş topraklarda yaşama,özgürlük ve hatta devlet idaresinin gücünü sunan Türklerden daha ne istiyorsunuz?


Fransız devrimi sonrası Avrupa’da ilk kez size verilen hakları görerek oralara giden ve Türk devletini sonlandıran faaliyetlere imza atanlarınızın olması bu bağlılığa sığar mı?


Küçük kaynarca antlaşmasından sonra çöküşe geçen Osmanlı,imza attığı diğer antlaşmalardaki maddeler yüzünden hele 1832 Balta limanı ve 1876 Paris,Berlin antlaşmalarından sonra bırakın gayrimüslümlere dokunmayı,askere almayı,Balkan ve Kafkas göçmenlerini dahi 30 yıl askere alamama şartına imza atmıştır.

Ancak,sonradan bu yasak, Balkan Göçmen Türkleri için uzun uğraşlardan sonra 15 yıla indirilmiştir.


Bu nedenle Balkan göçmeni Türkler, savaşlara katılabilmek için yeni istihdam edildikleri yeni yerlerde Muhacirun kültürü gereğince kendilerini nüfusa kaydettirmemişlerdir. (“Muhacirun’dan Macır’a” başlıklı yazımı okuyunuz.)

İşte azınlıkların askere alınamamalarını,vergi vermelerini önleyen bu antlaşma maddeleri yüzünden bunların nüfusları ve zenginlikleri batı sayesinde fark edilir biçimde artmıştır.


Türlü sahtekarlık ve rüşvet dümenleri ile savunmasız dul Türk kadınlarının,yetimlerinin mallarına el koyarak da zenginleşmişlerdir.


Şimdi herkes,I.Dünya Savaşının ardından,Amerikan İmparatorluğunun 1918’de Willson ilkeleri ile başlattığı "savaşlarda toprak işgalini yasaklaması” ve II dünya savaşı sonrası oluşturduğu "Cumhuriyetler Çağında oluşturduğu Dayatma Demokrasi” şartlarına göre düşünmeyi tercih etmektedirler.


Bu da işlerine gelip bedavadan ülkemize sahip çıkmalarına neden olmaktadır.Gerçekte öyledir.Devlet idaresinde,sermayesinde Türkler Atatürk’ten beri görünmemektedirler.


İşte “mağdur” senaryoları ile başa gelip,şehide “kelle”,işçiye “torba”,”alt kimlik” yok “üst kimlik” yok herkese eşit hak ve özgürlük,yok sen “Türk’üm dersen ben de Kürt’üm” derim de yok “Ben Gürcüyüm karım Kürt olmadı Arap’tır”,yok efendim Türkiye’de 36 etnik köken vardır hepsine eşit adalet (!) getireceğini vât eden utanmaz Gürcü başbakanın sözleri gibi ihanet itiraflarını ve fiiliyatlarını işte bu uzaklaştırılma sayesinde duyabilmekteyiz.

Oysa,bu azınlıkların hepsi Osmanlı vatandaşıydı,Hıristiyan olanlar veya Türk olmayıp da gelenleri de devlet davet etmemiştir.Onlar,gördükleri zulüm karşısında “sığınma” isteyerek gelmişlerdir.Devlet de elden çıkmış topraklarından gelen vatandaşlarını bağrına basmıştır.


Zor günde, böyle ihanetleri yaptıranlar bile affetmez.


“Sığınma talebi” ile gelen hiç kimsenin “özerklik-bağımsızlık” gibi bir hak isteme hakkı yoktur.Varsa,bu olayı destekleyip körükleyen AB ülkeleri bizden “dilekçe ile isteyip ülkelerine yerleştirdikleri ve sayıları 4-5 milyona yaklaşan ve oralara yerleşmiş vatandaşlarımıza “özerklik-otonomi” versin de görelim?


Bütün bu haksız saldırıları yapan ülkemizin başbakanı,bunca yaptıklarına rağmen, bu adam efendilerinin ülkesine son gittiğinde gene “it muamelesi” görmüş,sayesinde New York sokakları “tabanvay giden başbakan” görmüştür.

Çünkü o hem Yunan Mevalisi olan bir Gürcü,hem hain takiyyeci bir Müslüman,hem gizli bir Yahudi,hem de gizli Hıristiyan kimlikleri ile ABD-AB’nin küçük ve her an terk edilebilecek gönüllü bir kölesi olarak görülmektedir.

Sümela Manastırı olayında,ayin yapmak isteyen Grek-Yunan,Rus,Gürcü turistlerin,ayine izin vermeyen müdireyi “bu Gürcü beye şikayet etmekle” ilgili tehditlerini hatırlayınız.


Artık danışıklı yapılmış olan “one minute” de olamayacağına göre her halde kuzu –kuzu geri döner diye düşünürken bir pazarlamacı kişiliği ile,yüzüne gelmiş tükürüğe “yağmur” diyen bir edayla bu vatandaşı adamların masalarında gene gördük.


Bir de “hazmettire hazmettire kabul ettireceğim” demez mi?


Günümüz gençliği ve onların babaları olan bizler halen bu konuyu bize verilen “uyuşturucu” tarih eğitimi yüzünden bu ihanet yapılanmalarını böyle açıkça görmeden ayma şansına erişemedik..


Ama bu uyanış gerçekleşecektir.


Uyanmasak da artık bizi buralarda istemediklerinden “ açıkça dürtmeye” başlamışlardır.

Türk,istese de istemese de beynine vurulan prangaları kıracak, kayıp olan her şeyini geri alacaktır.

Vatan uğrunda kan dökenindir.

Kimsenin bundan alınmaya hakkı yoktur.


Öyle yağma yok.


Bu ülkede yaşayıp,saltanat sürüp,memleketin sahiplerinin beline ABD-AB desteği ile vurup sonra da onları yermek,aşağılamak,tatlı su kurnazlığı ile sığıntı girdiğiniz yeri sahiplenmenize müsaade etmezler.


Bu işler Tevrat’ta Yakup’un (“Yakup=üç kağıtçı,topuk tutan”,parlak peygamberin) tüylü ağabeyi Esav’(Tüylü) dan bir tas çorbaya ağabeylik hakkını,ensesine keçi derisi bağlayıp, tüylü ağabeyi kılığına girip yaşlılıktan kör olmuş babası İshak peygamberden de peygamberlik alma kurnazlığına benzemez.


Türk milletinin inancında,özünde sizin gibi “üçkağıtçı tanrıları ve peygamberleri” yoktur.

Bu yüzden de adaletlidir.Haksızlığa,ihanete karşı da acımasızdır.


Türk Milleti adamı oyar hem de fincanı taştan oyar gibi mi,dolmalık kabak gibi mi nasıl isterseniz öyle de oyar.

Hele haddini bilmez,mabadını ABD Yahudilerine bağlamış bir takım Yahudi,Ermeni,Rum gibi gayrimüslümler ile artlarına takılmış,henüz kendini ağa,şıh,pir köleliğinden kurtaramamış, Atatürk’ün verdiği vatandaşlık haklarından bile haberi olmayan bazı köle eşkıyalara asla bırakmayacaktır.


Türk Milleti “dayatma demokrasiyi” uygulayıcılarını ve işbirlikçilerini ve onların ihanet dolu açılımlarını kendi yöntemiyle eritecektir.



http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1142303&Date=23.09.2009&b=Kevin%20Costnerdan%20acilima%20destek&KategoriID=12

Keykubat

AYDINLIK GELECEK HAREKETİ VİRÜS YAYIYOR

AYDINLIK GELECEK HAREKETİ VİRÜS YAYIYOR

Aşağıdaki yazıda geçen yorumum,”keykubat.blogcu.com blogumdaki “Rum ve Kürt Ortaklığı" başlıklı bir yazıma yapılan bir yorumu açar açmaz,”internet explorer” çöktü ve internet bağlantım kesildi.

Bunun ardından tekrar explorer’ımı açıp denedim,hiçbir bloguma giremiyordum.
Ben de "Aydınlık Gelecek Hareketi" sitesinin yöneticisi Kemal Şimşek’in yöneticisi olduğu Kalemler ve Kılıçlar Sitesine onun daveti üzerine yazı gönderiyordum.
Oraya girip neler yazılmış bakayım dedim.

Bu arada da önceden aşağıda adını verdiğim arkadaşın bir yazısına yaptığım yoruma yine bu yönetici arkadaş tarafından bir yorum yapıldığını okudum.
Sonra bu yorum,nezakete dayalı bir kılıç çekme işine döndü.

Tabii vatandaş İnternet kurdu,bana gelen virüs ile yine benim Mozilla çöktü.Tekrar açıp girdiğimde bloglarıma yaptığı yorumlarla,e-postam gönderdiği postalarla da virüsler gönderdiğini belirttim.

İnkar da etmedi.
O gün 06.9.2009 günü bu sitenin bizzat Kemal Şimşek eliyle virüs saçtığı da kesinleşmiştir.

Olayın ortaya çıkmasını sağlayan Kalemler ve Kılıçlar sitesinde yazısı yayımlanan Meral Işıldak hanımın yazısına yaptığım bir yoruma Kemal Şimşek'in eklediği yorumlara verdiğim cevap üzerine anında,yorumuma cevap verilmeden bloglarıma girişim gönderilen bir virüsle engellenmiştir.
Engel halen sürmektedir.

Hatta yazılarımda düzenleme dahi yapamamaktayım.

Bana,”Provakatör” diyen bu arkadaş,sanki ben onun partisinin veya siyasetinin üyesiymişim de onlara ihanet etmişim gibisinden bana suçlama yapıyor.

Kendisi de Anti-Amerikancı olup da aşağıdaki IP adresinin nasıl Amerika’dan olduğunu açıklasın da görelim bakalım?

Ben hep demişimdir,bunlar Amerika’nın ve batının asıl ortaklarıdır.PKK dahil ortakları olmayan da yoktur.

Bu Dersim kökenli Ermeni dönmesi,Kürt maskeli vatandaşların da Kabelerinin Amerika olması bana hiç de tuhaf gelmedi.

Kemal Şimşek’in bana gönderdiği bir başka mesajından tespit ettiğim IP nr.sı.
“209.85.218.222” dir.
Bu numarayı aşağıdaki internet adresine girip sorguladığınızda karşınıza çıkan adres tespiti ise ilginçtir;

Note: Shortcut URL to this Demo for IP Address 1.2.3.4 is http://www.ip2location.com/1.2.3.4
IP Address Country Region City Latitude/Longitude ZIP Code Time Zone
209.85.218.222 UNITED STATES CALIFORNIA MOUNTAIN VIEW 37.3956-122.076 94043 -07:00
Net Speed ISP Domain
DIAL GOOGLE INC google.com

IDD Code Area Code Weather Station
1 650 USCA0746 - MOUNTAIN VIEW



Evet,gördüğünüz gibi “Anti Amerikancı arkadaşlar (!) ABD’den yayın yapıyorlar.Sorarsan Muğla’da tercüme bürosu işletmektedirler.
Ben de “Amerika’dan da okuyanlar birkaç kişi artmış diyordum.Meğer yüzümüze “arkadaşım” deyip,e-postalarının içinde virüslerle bizi ilaçlayan sinsi “İnternet hacker”ıymış da haberimiz yokmuş.

İşte bu arkadaşlarla,ÖDP,PKK gibi “Amerikan solcuları” arasında fark olmadığını,”Kürt-Rum Ortaklığı başlıklı yazılarımı bunlar yüzünden yazmaktayım.
Bunlar daima Amerika’dan icazet almadan hiçbir iş yapamazlar.ÖDP AKP-PKK kol kola,bunlar da sözde onlara karşı ama gene “Amerika’dan kumandalı” olarak kafamızı karıştırır dururlar işte böyle.

Ülkenin bölünme projesini olan “Açılım”lara destek veren ÖDP,İMF-Dünya Bankasına karşı basın kolundan fiili eylem başlatıyor,ayakkabılar atıyor.

Sanki Türk Milletinde “ayakkabı atma,terlikle vurma” gibi gelenekler varmış gibi.Iraklı Zeydi o işi çok daha fazla acıya direnç gösteren bir milletin “artık yeter” dediği bir anda yaptı.
Bunlar,zaten ABD-AB ile kolkolalar,üstüne de terlik atınca bir de “takdir” edildiler.
-“Konuşmamı dinleyecek kadar kibarmış” bile dediler.Davacı da olmadılar.

Kemal Şimşek ve yanında bulunduğu kesim ise Tayyip sonrası bir Amerikancı yapılanmanın ve devletin temeline kibrit suyu dökmenin yapılanması oldukları inancı bende yıllardır yerini korumuş bir kanaattır.

Bunu virüs gönderdi diye yazmıyorum,o daha önceden onlar için yazdıklarımı okuyunca zaten bu iş patladı.

Yani yeni bir şey yok.

Sonuç
Bu yüzdendir di İsmet paşa ile başlayan her şeyi “Amerika ve batının” isteğine göre öğrenip, kendimizden nefret etmemizi sağlayan kültürel çöküşümüz yüzündendir ki hep “Tacı Haine Giydiren Millet” olmaktan kurtulamıyoruz.

Sağcı,solcu,arayolcu hep Amerika-Batı yanlısı.
Sen ey milletim sen de öylesin.
O zaman şehitlerine gideceklerini bile bile niye ağlarsın?
Bu güne kadar yapmanız gerekeni yapamadığınız,doğruyu anlatana “kaka” dediğiniz için haliniz budur işte.
PKK’yı kuran,evlatlarını asan cuntacıların adları halen okullarda,sanayi sitelerinde,sokaklarda ve her yerde.
Ya sen niye ağlarsın?


Keykubat
---------------------------------------------------------------------------

KEMAL ŞİMŞEK’E CEVABIM

Benim yaptığım alçak gönüllülüğü suistimal eden bu ifadenizle nezaket kurallarını çiğnediğinizi, arkasından da "arkadaşım-sevgilerimle" tabirleriyle arkadaşınızı yerin dibine sokarak sizlerin salaklaştığına şahit olmak yüreğimi yaralamıştır.

Unutmayın ki ben buraya sizin ricanız üzerine yazı iletmekteyim.Geçen hafta e postama gönderdiğiniz bir askı yazınıza yaptığım yorumun ardından kısa bir süre sonra bloguma "provakatör" diye bir yorum yapıldı ve bilgisayarım bir hafta bu yorumun açılmasıyla gelen virüs yüzünden tüm bloglarıma giriş yapamadı.

Bu eğer sizdense ki öyle görünüyor,yazılarımı ve yorumlarımı da bu ve diğer siteden silebilirsiniz.

Sizlerin arasında olmaktan bir mutluluk duyduğum da yoktur.

Benim,parti-dernek bağlantılarım yoktur.Bir vatandaş olarak yazmaktayım.
Beğenen beğenir,beğenmeyen beğenmez.
Herkes kendi çizgisinde yürüyecektir.

Sizden farklı düşünen,sadece mevcut tehlikenin savuşturulması konusunda sizlerle ortak olduğumu unutmayınız.

Siz sizsiniz,ben benim.

Ben,Almanya'lara oradan gizli-açık ABD'ye gitmiş,CIA ajanlarınca eğitilmiş,dönüşünde yıllarca ABD-AB'nin ülkemiz üzerinde oynadığı sosyolojik deneylerine aracı olmuş,sol siyaseti bölmüş,en yakın hemşehrisi dava arkadaşlarınca "davaya ihanetten" dolayı bacağından vurulmuş, emperyalistlerden aldığı desteklerle ülkeyi bu hale getirmiş,şimdi terk edilince bunlara karşı siyaset izleyenlerin takipçisi biri de değilim.

Böylelerinin "Atatürkçülükleri ve vatanseverlikleri" bana asla inandırıcı gelmemektedir.

Yaptıkları sadece "terk edilmişliklerinin" yarattığı ezikliğe tepkidir.

Bilinen şeyleri tekrarın lüzumu yoktur.

Eğer ortada bir provakatörlük varsa bunu yapan kesinlikle ben değilim.

Bir vatandaş olarak,olaylar,kişiler ve gruplar hakkında şüphelerimi yazmak,paylaşmak da suç veya provaktörlük değildir.

Yıllardır aldıkları ABD-AB'nin "NGO-STK " destekleri ile ülkeyi bu hale getirip,terk edildiklerinde "vatansever-Atatürkçü" oluverenlere bu tanımlama daha da çok yakışmaktadır.

O çok salık verdiğiniz Yalçın Küçük Hocanız,40 yıldır "Kürt ayrılıkçılığını" körüklemiş,Almanya'da statlara topladıkları Kürtleri "en güzel baş Kürt başıdır" gibi sözlerle coşturmuş,1971'de de bu yüzden hüküm giymiş,aynı anda kaç ipte dans ettiği sayılamayan işbirlikçi bir cambazdır.
Yandaş medya bunları çatır çatır kullanmaktadır.

Bana adam gibi adam gösterilirse kitabını okurum.

Bu andan itibaren her iki sitenizden tüm yazı ve yorumlarımı siliniz ve bana mail falan da göndermeyiniz.

En azından bu konuda dürüst olacağınıza inanmak istiyorum.

Ben de sizi tekrar ederek ayrılayım;
Sevgilerimle.

Mesajı yayınlar yayınlamaz virüsü faaliyete geçirdiniz.
Bir de internet-basın özgürlüğünden bahsedersiniz.
Gerçekten her türlü hakaret size yakışır.Ben ağzımı bozmayacağım.
----------------------------------------------------------------------

28 Ağustos 2009 Cuma

AKP'NİN AÇILIM EMRİ NCAFP'DEN.-TERCÜME


SON PKK RAPORU (Yazının sitesi için tıkla-okuduktan sonra)

ARMA’NIN TERCÜMESİ

Amerikan Dış Politika Milli Kurulu

Başlık Tercümesi;

Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) Silahsızlandırılması, Tasfiyesi ve Topluma Kazandırılması (DDR Projesi)

David L.Phillips

15.Ekim 2007

AMERİKAN DIŞ POLİTİKA MİLLİ KURULU

Amerikan Dış Politika Milli Kurulu 1974’de Profesör Hans J.Morgenthau ve diğerleri tarafından kurulmuştur.Amerikan çıkarlarını tehdit eden karışıklıkları çözmeye kendini adamış,kazanç gütmeyen eylemci bir örgütlenmedir.Sona doğru,Milli Kurul, Amerikan Dış Politikasının çıkarlarını politik gerçekçiliğe dayalı,tarafsız, açık seçik belirterek,tanımlar ve ilerlemesine yardım eder.

Amerikan Dış Politikasının İlgi Alanları;

-Milli güvenliği güçlendirmek ve korumak,

-Belirtilen ülkelerde,siyasi,dini ve kültürel çoğulculuk değerlerini güçlendirmek ve desteklemek,

-Gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ülkeleri ile ABD’nin ilişkilerini geliştirmek,

-İnsan haklarını salık vermek,

-Gerçekçi silah-kontrol sistemlerini cesaretlendirmek,

-Nükleer ve geleneksel olmayan diğer silahların üretilmesini frenlemek ve,

-Açık ve küresel bir ekonomiyi desteklemek.

Demokratik ve bilgilendirilmiş toplumun hayati olduğuna olan inançla,Milli Kurul,Amerikan güvenliğinin yüzleştiği güvenlik tehditlerini halkına adresi ile göstermek,bu konuda halkını eğitmek için iki ayda bir yayınlanan “American Foreign Policy” dergisini de içeren yayınları yayınlar.



TABLO İÇERİĞİ-İNDEKS

Bölüm I:Tanıtım

Bölüm II:Bulgular

Tarih

İdeoloji

Tecavüz

Suistimaller

Derin Devlet

Öcalan’ın kaderi

Seçimler

Adalet ve Kalkınma Partisi

AB Etkisi

Kestirme yollar

Irak faktörü

Bölüm III:İlerleme yolu

Reformların (yeniliklerin) terine getirilmesi

Ordunun demokratikleştirilmesi (Siyaset üstülüğünün kaldırılması)

Irak hükümranlığına saygı

İnsan Hakları uygulanmalarının geliştirilmesi

Muhatabın belirlenmesi

Sadakat ve uzlaşma sürecinin denetlenmesi

Savunma sistemi yatırımları yapma

Toplumsal refahın yayılması

Yeniden yapılanmanın desteklenmesi

Çalışma ortamı yaratılması

Havuç ve değnek uygulaması

Ekler;

Alfabetik sözlük

Yazar hakkında

Yöntem ve bilgilendirme


BÖLÜM I: TANITIM


Bu araştırma raporu Amerikan Dış Politikası Milli Kurulu (NCAFP-ADPMK)(DDR) Kürdistan İşçi Partisinin Silahsızlandırılması,Tasfiye edilmesi ve yeniden Kaynaştırılması (STYK) stratejilerini önermektedir.

Bu sonda,Bölgesel Kürdistan Hükümetinin (KRG-Kurdish Regional Government) PKK üzerindeki baskısını nasıl arttıracağının aşamaları amaçlanır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan harekete geçmek için baskı görmektedir.Her nasılsa, PKK’ya karşı ciddi yan etkileri olabilecek bir askeri harekattan kaçınmalıdır.

Askeri harekat,Türk Kürtlerini koyu milliyetçiliğe teşvik ederek bölgeyi bir yangın yerine çevirecek,iki yanlı olarak hem ABD hem de Avrupa Birliği (AB) ile adaylık ilişkilerinde talihsiz yeni ödün vermesini sağlayacak gelişmeler yaratarak,Türkiye’nin demokratikleşmesinin altını oyacaktır.


İCRA ÖZETİ


Türkiye’nin PKK sorununun çözümü,Türkiye’nin,Kürtleri de içeren bütün vatandaşlarının yaşam standartlarının geliştirilmesi ve demokratikleşmesini sürdürmesi üzerine kuruludur.

Avrupa Birliği İnsan Hakları Kongresi ile azınlık haklarının kurumsallaştırılması için, amaçlanan Sivil Anayasa önemli bir ileri adımdır.


Politik ve kültürel reformların tamamıyla uygulanabilmesi için Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu 301.Madde gibi Kürtlerin şikayetlerine sebep olan yasa yapmaktan dönülmesi,yürürlüklerinin kaldırılması ve Türkiye’nin tam demokratikleşmesini arttıracak sağlayacak yasal düzenlemelerin zenginleştirilmesi yönünde yasa yapması gerekmektedir.


Çözümün bir diğer parçası da Güneydoğuda ekonomik gelişmenin sağlanmasıdır.Özelleştirme ve toprak reformu iş alanları yaratacak ve bölgenin alt yapısı yollar ve su hizmetleri gibi ilave yatırımlardan yararlandırılmalıdır.

Bu bölgeye,hayvancılık ve yöreye özgü tarım endüstrisinin uygulanabilmesi için geleneksel gelir kaynaklarının güçlendirilmesi ve uluslar arası bağışlar ile güçlendirilen fonlar tahsis edilebilir.


Sosyal gelişmeyi arttırmak için Adalet ve Kalkına Partisi (AKP) ,Kürt feodal toplumundaki geleneksel rollerinden kadınları kurtarabilmek için olduğu kadar özellikle genç kızların eğitimleri ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için fonları yaygınlaştırmalıdır.


Avrupa Birliği Türkiye’deki reformları desteklemek için önemli bir role sahiptir. Erdoğan, reformları batılı diplomatlar ondan istediği için değil,Türkiye’nin en önemli ihtiyacı olduğundan yaptıklarına ikna ettiğini göstermiştir.


Her nasılsa,Avrupa Birliği üyeliğinin görünümü,Erdoğan’ın reform ajandasını desteklemesi de kritiktir.

“Avrupa Birliği üyeliği görüşmelerinde ”tam üyelik” yerine “Özel ortaklık”ın geçmesi bir eşitsizliktir.

Avrupa Birliği üyeliğinde, Türkiye’nin adaylığını destekleyecek tek bir kuvvetli birlik iletisi,Türk Silahlı Kuvvetlerinin tamamen Sivil idare denetimine verilmesini,devlet kurumlarının güçsüzleştirilmesini de içeren zor reformları (!) içeren şu anki statusko’nun sürdürülmesini engellendiği şu anda AB üye devletlerinden özellikle Almanya ve Fransa tarafından verilebilir.


PKK sorunu,havuç olduğu kadar da özel bir değnek de gerektirecektir.(Önce havuç sonra sopa diyor.)

Uluslararası toplum,PKK’nin finans ve propaganda alt yapısını hedefleyen baskıyı arttırabilir.

Avrupa Karşı Terör Grubu,PKK’yı fonlayan yasadışı gelirlerin araştırılmasında önderlik alabilir.


Birleşmiş Milletler Karşı Terör Heyeti,AB ve üye ülkelerini de kapsayacak şekilde PKK’yı mali olarak destekleyen paravan organizasyonları belgeleme gayretleri ile fonlarının kesilmesini amaçlayan,terörist faaliyetlere mali destek sağlamayı ret etmek için kurulmuştur.


AB lisanslı ve merkezli PKK medya pazarı,ortadan kaldırılması gereken tecavüzleri ve düşmanlığı teşvik,tahrik etmektedir.


Irak Hükümeti ve Kürt Yerel Hükümeti PKK üzerine baskılarını arttırmak için bütünleşmelidir.


28 Eylül 2007 tarihli Irak-Türkiye karşı terör antlaşması yönünde adımlar atılmalıdır.


İstihbarat ve İşbirliği esasının kurulmasına rağmen,antlaşma Türkiye’nin beklentilerinin gerisinde kalmaktadır.


PKK’nın takip edilmesi için Irak topraklarına Türkiye’nin girmesi için yetki vermeyi aşikârane ret etmektedir.


Irak Hükümeti özellikle Kürt Yerel Hükümetinin idaresi altındaki yerlerdeki topraklarda işlevsizdir.


Kürt Bölgesel Hükümeti,antlaşmada somutlaştırılan kendi taahhütlerini yerine getirebilmesi için antlaşmaya dahil edilmemiştir.


PKK faaliyetlerini engellemek için;


(ı) Kürt Bölgesel Hükümeti ile PKK kontrol noktaları kurabilir;

(ıı)Erbil hava yolu ile seyahat edenlerce transferi yapıldığı bilinen fonları yasaklayabilir;

(ııı) Mahmur kampı sakinlerini vatandaşı oldukları Türkiye’ye geri gönderebilir;

(ıv) PKK tecavüzlerine göz yuman Irak Kürdistanındaki grupların faaliyetlerini yasaklayabilir. (Örneğin;Demokratik Çözüm Partisi)


Eğer Irak Yerel Hükümeti Başkanı Mesud Barzani bir adım atarsa,Türkiye onu kötülemeyi bırakıp, yerine, doğrudan diplomatik görüşmelerin önünü açacak özel bir heyet gönderebilir.


Bu,aynı zamanda Irak Kürdistanı ile Türkiye arasında daha fazla sınır kapılarının açılmasını, Habur kapısından transit geçiş işlemlerinin hızlandırılması ile iki sınır arasındaki iyi niyeti yükseltebilir.


Türkiye ve Kürt Yerel Hükümetlerinin ikisinin de iyi niyete ihtiyaçları vardır.


Son olarak ve en hassas olanı,Mesud Barzani ve Celal Talabani etkilerini kullanarak PKK’nın 12 ay ateş kesmesini sağlayabilir.


Bu,PKK’nın tehdit eden duruşunu azaltacağı için,Türklere uzun vadeli bir düşünme şansı vereceği gibi,Türk Ordusunun krizi kızgınlıkla askeri müdahale ile çözmekten daha ziyade mevcut harekat riskinin seviyesini de kademeli olarak düşürecektir.


Bu hatta Türkiye’ye burada belirtilen reformları ve programları yapabilmesi için ihtiyacı olan zamanı verecektir.

Bu adımların hepsi elan PKK’dan daha tehditkar görünen Türk Birliklerinin Irak’ta arttırılma alternatifini yaratmakta hayati önem taşımaktadır.


Bu arttırma,Kerkük’teki Irak Kürtlerini de uyarmaya yarayacaktır.Türkiye,Kerkük vilayetinin Irak Kürt Yerel Hükümeti ile birleşmesine hoşgörüsüzce karşı çıkmaktadır.


Türklerin çoğu,Kerkük’ün katılımının Irak’ta fiili bir bağımsız Kürt devletini tetikleyeceğini, Türkiye’deki ayrılıkçı Kürtlerin bundan esinlenerek Türkiye’nin bölünmezliğini tehdit edeceğinden korkmaktadırlar.Endişelenmelerine gerek yoktur.(!)


Kürtlerin ezici bir çoğunluğu,denize kıyısı olmayan bir “Büyük Kürdistan’da” yaşamaktansa Avrupa Birliğinin bir üyesi olmayı tercih etmekte,diğer yandan,istikrarlı,laik,batı yanlısı bir Irak Kürdistanının,istikrarsız,İslamileştirilmiş bir Irak arasında yararlı bir tampon olduğunu fark etmeye başlamalıdır.(!)


Irak Kürdistanı ile iyi ilişkiler,petrol nakil gelirleri,su hakları,inşaat işleri,petrol arama antlaşmaları ve sınır ticareti şeklinde ekonomik faydalarının getireceği kazançlar ile bir talih kuşu olacaktır.(!)

S-8

Sorunların çözümü PKK’nın savaş alanındaki tavrı yüzünden yerine getirilememiştir.


Aksine,eninde sonunda PKK barışı isteyip izleyeceğine dair stratejik kararını alacaktır.


Eski PKK üyeleri için bir genel af ayarlaması bunu ortaya çıkarabilecektir.


Genel af, PKK mağdurlarının kefenleri üzerinde ağlayan kederli ailelerin resimlerini yayınlayan günlük medya haberlerinde duyguları tahrik edilen bir çok Türk için iğrençtir.


Oysa genel af olmadan Türkiye en iyi şekilde idare olunacak ama PKK sorununu asla çözemeyecektir.


Türkiye’nin genel aflarla ilgili olarak uzun bir geçmişi var ama sıra PKK’ya geldiğinde “Genel Af” terimi gereğinden fazla çekişmeli hale gelmektedir.”Topluma Kazandırma Yasası DDR-STT projesini karakterize etmekte daha lezzetli bir yol olabilir.


(PKK’nin silahsızlandırılması,Tasfiye Edilmesi,Topluma kazandırılması yerine STT Projesi diyebiliriz.)

Bir Genel Af programının safhalar halinde uygulanması gerekmektedir.İlk önce,2002’den sonra katılan PKK üyelerine ayrıcalık önerilmelidir.Yetkisiz kadroların sorumlulukları sonra gelir.


Kırmızı bültenle aranan ve genel affa uygun olmayan 134 büyük komutan STT projesinden kaçacaktır.Onlara,ülkelerindeki ikametlerinde bir “sığınma” uygulanabilir.


Başarıyla uygulanabilir bir genel af programı Türkler için olduğu kadar,diğer ülkelerin yüzleştikleri daha ileri çatışmaları,ikilemleri çözmelerinde yararlı bir tecrübe çalışması olacaktır.


(Boşuna, Türkiye 50 yıldır “Amerika’nın sosyoloji laboratuarı” diye yazmıyoruz.Aslında ABD plan uygulatmaktan çok,planının mükemmel olması için öneri arayan bir ülke görüntüsü vermektedir.Bizim siyasilerin,örneğin,”evinde sığınma” yerine birkaçına “mezarda sığınma” ya da “Guantanamo’da sığınma” önerisi vermekte neden tereddüt gösterdiklerini anlayabilmiş değilim.(!) )


Şu an,her ne şekilde olursa olsun Türkiye PKK ile görüşmeyi ret etmektedir.Bunun için meşru ve kabul gören bir muhatap gereklidir.DTP (Demokratik Toplum Partisi) seçmenlerine hizmet etmek için (!) TBMM’de 21 milletvekiline sahiptir.Çünkü,Abdullah Öcalan ve PKK nifakı ile bağları olan bu üyeler ,DTP,etkili bir bağlantı olabilirler.(!)


Meclis üyeleri,DTP parlamenterlerini ayarlayarak,güvenilirliklerinin (!) desteği ile öneri alabilirler.(Terör örgütünden)


DTP,Türkiye’nin toprak bütünlüğünü güçlendiren ve terörizmi mahkum ederek bağımsız olarak bir itibar elde edebilir.


ABD’nin de oynaması gereken hassas bir rolü vardır.Türkiye’deki “İşbirliği-komplo teorileri” Amerika’nın Irak’ta PKK’ya sığınma sağlayarak,Irak Kürdistanının kurulmasına çobanlık ederek Türkiye’nin gücünü azaltmak için kumpaslar kurduğu temeline dayanmaktadır.


Bunun öyle olmadığını göstermek için Türkiye ile ilişkileri güçlendirme gayretlerini ikiye katlayacaktır.

Her ikisi de ,iki ülke arasında ekşiyen ilişkilerle ilgilenmeyeceklerdir.ABD, Irak’a naklettiği birliklerinin levazım ihtiyaçlarının %70’inin taşınmasını İncirlik Hava Üssünü kullanma izni ile gerçekleştirmiş ve Irak’taki çabalarını desteklemek için Türkiye’ye ihtiyaç duymaktadır.


NATO’nun değerli bir üyesi olarak Türkiye Afganistan’da önemli bir rol oynamaktadır.


Amerika,Türkiye’nin geniş siyasi,ekonomik,güvenlik çıkarlarına hitap ederek yardımcı olabilir.

Bunlar,Irak ve Kürt Bölgesel Hükümetlerinin nüfuzlarını (!) kullanarak PKK’yı etkilemeleri için cesaretlendirilmeleri ile sınırlı değildir.


S-10


BÖLÜM II :BULUNTULAR.


TARİH



Kürtler dünyada devletsiz en geniş azınlıktır.Bunlar,Türkiye,Irak,İran,Suriye,Ermenistan topraklarını içeren coğrafyada yaklaşık 30.milyon Kürt’tür.Bu nüfusun yarısından fazlası,ülke nüfusunun yaklaşık %20’sini oluşturdukları Türkiye’de yaşamaktadırlar.


Atatürk (Türklerin Babası) olarak bilinen Mustafa Kemal 1923’de,Türkiye Cumhuriyetini oluşturmak için Osmanlı kalıntılarını topladı.Avrupa’nın amaçlarına karşı çok uyanık davranarak, Avrupalı komşuları ile eşit,gerçekten çağdaş bir devlet kuracağını ifade etti.


I.Dünya Savaşının ardından şartları itilaf devletlerince konulan 1920 deki Sevr Antlaşması Türkiye’yi mevcut topraklarının 1/3’ne indirmiş ve Kürtlerin kendilerine ait bir devlet kurmaları için söz vermiştir.

Antlaşmayı ret eden Atatürk,Türkleri “özgürlük savaşı” için toplayarak,1923’de Sevr’in yerine Lozan antlaşmasının yerleştirilmesine yöneldi.


Cevaben,1925’de,bağımsız bir vatan kurmak amacı ile Kürtler bir isyan çıkardılar. İsyan,zalimce bir şekilde bastırıldı ve elebaşıları Diyarbakır meydanında asıldılar.


İsyanlar serisinin 1937’de sonuçlanması ile,Türkiye Kürtlerinin varlıkları “onlar dağ Türkleridir” diye adlandırılarak inkâr edildiği zalimce bir politika (!) benimsendi.


(Dostuna bak Türk Milleti.İşte AKP’’nin şeyh Said’lerin,Said-i Kürdilerin bıraktığı siyaseti tamamlamak için görevlendirildiğini hala aymayacak mısınız? )


Kürt dili,kültürü ve coğrafi yer adları yasaklandı.Türkiye’nin askeri baskısı,cuntanın anayasayı hatta Kürt haklarını bile kısıtladığı 12 Eylül 1980’deki askeri darbesi ardından yoğunlaştı.


İlan tahtalarında şu ileti tekrar edildi durdu:


“Ne Mutlu Türk’üm Diyene”


Tercüme Sonu.

Blog yazarının notu;


Bu yazıda olmadığı halde kullanılan imlalar bana aittir.Dikkat çekmek için yaptığımı yazdım.

Bu bölümden sonraki yazıların da buraya kadar anlatılanların bir kaç cümle fazlası ile tekrar edilmekten öte olmadıkları ve biraz da tembelliğime geldiği için şu an tercüme gereğini duymadım.


Başımızdaki mevcut hükümetin tamamıyla AB-D projelerine "evet efendimci-yes men" olduğuna dair belge gerekiyorsa bu tercüme yeterlidir inancındayım

Okuyanlara ve özellikle "vatanseverlere-antiemperyalistlere" saygılar sunarım.


Alaeddin Keykubat


Raporun her cümlesi ayrı bir yorum ve açıklama gerektirdiği halde anlam bütünlüğünü bozmamak için açıklama gereğini mecburen ihmal ettim.İmlamalarla geçiştirdim.


Ancak,son bölümde mecburen yorum gerektiği kanaati ile yorumumu yaptım.


Şimdi yorumum.


Raporu Tercüme edenin yazıya yaptığı naçiz yorum;


Türkiye’nin “ulusal-tek devlet” olmasını sanki siz desteklemediniz?


Ermenistan kurmak için gelen ordunuz,İngiltere ve yerli işbirlikçileri ile görüşüp bu işten vazgeçmedi mi?


Yoksa,Yunanlılar yerine sizinle mi savaştık?


Lozan’da Kerkük-Musul için İsmet paşaya destek veren siz değil miydiniz?


Lozan antlaşmanızı halen imzalamadığınızı,ülkemizin sınırlarını tanımadığınızı biliyoruz.Sebebi bu günler olduğu artık kesinlik kazanmıştır.


Cunta madem kötüydü,öyleyse “Bizim çocuklar başardı” niye dediniz?


Hala Cunta üyeleri,bolluk içinde “nü” resimler yaparak geçiniyorlar.Hala,sizin kurduğunuz tüm hükümetler neden onların kanalı,sizlere tavsiyeleri ile seçiliyorlar?


Menderes’e,1961 darbesinin sol generallerine,Nazım Hikmetlere,Ergenekonculara layık gördüğünüz muameleye bunları niye tabii tutmadınız?


Ergenekoncu generallerin tutuklanmasında ordunun bastırılması için kendi ordu komutanınızı ülkemize Genel Kurmay Başkanı ile görüşmeye gönderdiğinizi,ülkenin bir çok yerinde çok sayıda vatandaşımızın ölümüne sebep olan bombaları taşeron PKK’ya ve diğerlerine patlattırdığınızı gördük.


Beğenmediğiniz (!) cuntacıların hangisi için bunu yaptınız?


Yukarıda kısmen bahsedilen,Amerikan çıkarlarına karşı gelen devlet adamlarının kaderlerine bu adamlar niye maruz bırakılmadılar?


Eğer sizler için kötüyseler,yukarıdaki örneklerdeki gibi hala niye

yargılanmıyorlar?


Zaten adamlar tek tek hastane,mezarlık yollarına düşmeye başladılar.Bundan sonra “Tanrı önünde” yargılanacaklar herhalde? (!)


12 Eylül ve öncesi yaşananlar sizin “kitle projeniz-siyasi deneyleriniz değil miydi?


O şartlarda APO nasıl canlandı?Turgut Özal onu nasıl destekledi?


Gizli Ermeni Kurtuluş Ordusu ile birlikte hareket etmesini kim sağladı?


Baskı olan yerde bunlar nasıl olabilir?


İnsanları kahvehanelere,okullara,askeri kışlalara toplayıp zorla “Atatürk” diye bağırttınız.


Sevenler bile bu yüzden küfür ettiler,çünkü işbirlikçiniz olan generallere edemiyorlardı.


İnsanları,kendilerine hizmet eden insana küfür ettirmek için sizin uygulattığınız bir proje değil miydi?


Onu 1950’lerden sonra “İslamî bağlılığın azaltılması,sağ-sol ve faşist” yapılanmaları ve uzantılarından oluşan “Demokrasi projenizi uygulatabilmek için onu sizler göklere çıkarmadınız mı?


Size karşı en büyük ilk savaşı veren adamın ülkesini,sizden kopmak için savaşan halklara “Bakın biz de AB-D yanındayız,siz de artık bizi takip ediniz” dedirtmek için bu adamı 60 yıldır kullanan siz değil misiniz?


Siz önce Kızılderililerin hesabını verin!!!


Amerika neresi Türkiye neresi?


Kürtler sayesinde Irak’ı zapt ettiniz,2.milyon insanı kıydınız.Petrol ve diğer kaynaklarını gasp ettiniz,milyonlarca insanın hayatı söndü,gelecekten hiçbir umudu kalmadı.Tümünü köle ettiniz.


Hani siz petrolü çok olan ve bölgeye petrol için gelmemiştiniz?


Hani “adalet” getirecektiniz?


Saddam 130.000 adam kesti,siz sayılabilen 1.5.milyon sadece Arap öldürdünüz.5 milyon insanın ailesini dağıttınız,sakat,sefil bıraktınız.


Biz sizi çok iyi anlıyoruz.


Ortada açıkça “Sevr antlaşmasının dayatılma projesi vardır.Zaten yazmışlar da.

Bunlara tek şey denir:


”Geç bunları”!!!)


Bir şey için teşekkür ederim;

1925 isyanını “din elden gidiyor” ve saltanatı geri getirme,dini ve padişahı koruma bahanesi ile çıkaran Said-i Kürdi ile askeri Palu’lu Şeyh Sait’in ve diğer “Şapka Kanunu bahanesi ile çıkan isyanlar dizisinin “Din ile alakası olmadığını”,”Bağımsızlık Savaşı” olduğunu saklamamışsınız.


Yalnız isyancılara olan desteklerinizi eklemeyi unutmuşsunuz (!)


Çünkü bizim millet açık itirafa bile şüphe ile bakar oldu da.


Belki bizim salaklardan okuyup da uyanan olur mu olur!!!


AKP’nin açılımının Amerika’nın emri olduğuna dair bu kadar tercüme yeterlidir inancındayım.Devam eden metinler yukarıdakilerin genişletilmiş halidir.


Tercüme edilen satırlarda kullanılan imla işaretleri bana aittir.Dikkat çekmek için kullandım.


Ölmezsem eğer,devamını da “istek olursa” tercüme ederim.

Keykubat

24 Ağustos 2009 Pazartesi

KAN AKMASIN VER KURTUL

KAN AKMASIN VER KURTUL VER GİTSİN.

ALINMASINDA KAN MI DÖKTÜM SAN Kİ?


Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere AKP’nin gerek başbakanı gerek sözcüsü Bozdağ sürekli yumurtlayıp duruyorlar.

Kan akmasın,emperyalizmin uşağı birkaç feodal Kürt aşiret reisi,piri,şeyhi istiyor diye bu işbirlikçi Kürtlere istediklerini verelim.

Son zamanda yandaş medyaya ilaveten MGK da bunlara katıldı.


Neler istiyorlar?

Ayrılmak istemiyorlar canım,korkmayın bir şeycik değil.

Neymiş o istedikleri?

İmralı'dakinden açıklama bekliyoruz,sonra görüşmelere başlayacağız.

???


İmralı’dan izahat gelir;


Ayrılmak istemiyoruz,Sadece üniversitelerimiz,okullarımız olsun,ana dilde eğitim,doğal kaynaklarımız da bizim olsun.

Haa daha yok mu,hepsi bu kadar mı?

Ha şey canım bir de hem ordumuz hem de polisimiz olsun.

Bir şey değilmiş canım.

Yahu sen ne güzel adamsın,böyle fırsat varken bu kadarcık mı istiyorsun?

Daha ne istemeleiyim ki?

???

Hadi,yargı kurumlarınız da bizden olsun.(!)

Zaten bunların yarısı sizden değil mi?

:))


Biraz,geçmişe dönelim;


Atatürk öldü,geldi Ermeni İsmet.

İlk iş,bağımsızlık elden gitti.

Kalenin kapısı penceresi açıldı,giren çıkan karıştı.


Dört ay sonra kredi alıp borçlandık,ekonomik bağımsızlık da gitti.

Devlet aslında bu zamanda elden gitti.

İngiliz'e sadakat metni bile imzaladık.

Sonra arkası gelmeye başladı;


Sonra “gözümüz yok canım Atatürk Yurtta sulh,cihanda sulh “demişti ya .

Eeee?

12 adalar da Molotof’un bizim adımıza yırtındığı sırada Yunanlılara gitti.


Sonra,daha 18 yıl önce Kurtuluş savaşımızda sırtımızı dayadığımız,ilk sanayi tesislerimizi kuran,yokluk içindeki halka ilk ihtiyaç maddelerini,askerin attığı mermiye kadar her şeyi gönderen SSCB’ye karşı savaşmak üzere Kore’ye asker gönderdik.

N’olcek canım, ölen askerdi.Amerika ne kadar aferin dedi değil mi ama (?)


Eee sonra,Irak’ta Kürtler Türkmenleri katletti.

Efendim,bizim orada gözümüz yok.Ne demişti Ata,”Yurtta sulh ...”


Gençlik bilmediği “sağ-sol” olayları ile bölündü.Anarşi 20 yıl ülkeyi yedi bitirdi.

Ama Amerika,”Aferin bizim çocuklar başardı” demedi mi sonunda.

Yeter yani hepsine değer değil mi? Dendi.


Devlet eliyle terör örgütü kuruldu,insanımız kırdırıldı.

Ordu eğitimi,bölücü terör,Kürt hareketi vb. denildi.


Efendi Kıbrıs gidiyor?

Yav boş ver,onlar devletin kamburu yattıkları yerden bunca senedir beslendikleri yeter,ver gitsin,kurtul.

Kan mı döktüm sanki (?)

Efendim o ne demek?

Boş ver anlamazsın sen,işine bak:))

???

Efendim,ülkenin stratejik güvenlik konusunda çok önemli,soydaş,dindaş falan!

Ne güvenliği,ne stratejisi kardeşim,ne soydaşı ?

Ben zaten Gürcü’yüm,Rum’um,Anti Semitizme karşı olanlara karşıyım.Yani ben Semitik bir ırkım.Sonra,Amerika var,toprak işgali yasak.Bir şey olmaz.

Şimdi,Sinop’a kadar Gürcistan-Pontus,aşağıya Kürdistan kuruluyor(?)

Efendim,demokrasi ve Kürt açılımı,çalımı.!!!


Alışın bunlara alışın!!!


Efendi “DEVLET BÖLÜNÜYOR”

Yahu sen ne cahil adamsın.”Kan akmasın” demiyor musun?

Eeeee akmasın ama?

Onlar olacak ve kan duracak.(?)

?????


Sümela manastırında,Yunanlı ve Gürcü ruhban ve bürokratlar ayin yapmalarını engelleyen müze müdüresini size şikayet etmekle tehdit etmişler,tartaklamışlar, televizyonlar gösteriyor.Müze müdüresi mum yaktırmamış ama dua okuyup ayin yapmalarını engelleyememiş korkudan garibim.(?)

Eeee,onlar da mübadele kurbanı ama değil mi?

Eski faşistlerin mağdurlarıymış zavallılar hakları değil mi ama.(?)


Eeeee o nasıl oluyor?

Buralardan sürülmüşler,özlemişler gariplerim vatanlarını.Çok mu görelim yani?

Biz misafir sever millet değil miyiz?

???

Ama efendim,yasa var,kanun var,yanlış olmaz mı?

Olmaz,olmaz,haklarıdır,bırakın yapsınlar,kan akmasını mı istiyorsun yoksa (?)

Yok canım, ama?


Efendim,Gürcü sahil güvenlik askerleri,Sinop açıklarında bir balıkçı teknesine el koymuşlar?

Karadenizde Gürcistan'ın kara sularına girmişlerdir.Bi şeyycik olmaz.

Efendim Sinop neresi Gürcistan neresi?

Sen savaş çığırtkanımısın yoksa?

Kan aksın mı istiyorsun?

???


Efendim devlet elden gidiyor?

Evladım kan akmasın dedik ya,ne anlamaz adamsın biraz rahat bırak (!)

???


Kısa bir süre sonra;


Efendim,işim gitti,çalışan emekli maaşları ödenmiyor,halkımız her şeylerini kaybetti,devletin resmi özel her şeyine yabancılar el koydu,bizi de kapının önüne koydular?

Dünya herkesin malı,herkesin her yerde yaşamaya hakkı var değil mi?

Allah ülkeleri devlet sınırları ile mi yaratmış?

Sanki oralarda Türk yok mu canım.Sen amma da cahilmişsin haaa !!!!

???


Biraz daha sonra;


Efendim,evimi de aldılar,kızımı,karımı,üç kuruş paramı, her şeyimi hatta yaşlı anamı da aldılar ben ne olacağım?


Allah’ın salağı,sen benim ilk başta “Ben Gürcüyüm,karım Kürt” dediğimi duydun,benim dönme olduğumu söylediğim halde oy verdin .

Benim de hedefim zaten,geçmişin intikamını almak ve seni tarihten silmekti ben de sildim!!!.

Şimdi ne yaparsan yap ANGUUUUT!!!

Salağı böyle oyarlar işte,yürrrrüüüüüüüüü de ense traşını görelim !!!!!!!

???

Anasını da becerin bunun!!!

????

Tanrı korusun bundan,ama millet o kadar salaklaştı ki,asla bu da olmaz diyemiyorum.


Boşuna mı film yaptılar,neydi o Bond filmi?


“Asla asla demeyin”!!!


Yazımın ertesi günü Genelkurmay Başkanımız Sayın İlker BAŞBUĞ'un açıklaması biraz olsun yüreklerimize su serpmiştir.Bu nedenle,kendisine ve emrindeki kurmay heyetinden erine kadar teşekkür ederiz.Ülkemizin sahipsiz olmadığı görülmüştür.Ancak,Türk Silahlı Kuvvetleri, kendisine olan karşılıksız güveni korumalıdır.Haber için TIKLA...

şte 26.Ağusts'ta bu açıklamaya "bölücü-hain,işbirlikçilerin cevabı"




















Keykubat