"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

6 Ağustos 2014 Çarşamba

BU GÜN KATLEDİLEN KÜRTLERİN HALİ DİĞER AZINLIKLARA DERS OLMALIDIR.


6 Ağustos 2014, 16:04
800 yıldır Süryaniler ile birlikte Yezidi Kürtler Haçlıların yanında yer aldılar. Çoğunluğu Şafi mezhebine geçtiler ve Nakşibendi tarikatında kaldılar. 19.yy.da Kürt Nakşiliğini kurdular, Nurculukla bunu birleştirdiler. İçinden Kürt İslam ideolojisini çıkartıp Yunanlılarla soy kardeşi oldular. Türk ve Müslümanlara kurşun sıktılar.
Atatürk sonrası, devletin emperyalizme teslimiyetini gerçekleştirdiler, Türk ve diğer milletleri de Nurculuk içinde eritmeye kalktılar. 1980 sonrası NATO projesi gereği kurulan PKK terör örgütüyle 35 yıl boyunca kan döktüler.
Irak'ın ve Suriye'nin haçlılarca işgalinde hem ülkemizi hem de terör örgütünü destekçi yaptılar. Yalnız Irak'ta sekiz milyon savaş mağduru yaratıldıysa Kürtler baş sorumlusuydular. 
IŞİD'in Suriye'deki Kürt katliamı.IŞİD'in Suriye'deki Kürt katliamı.
Sonuna oynamaları gereken roller tükendi ve yeni rollerin oyuncuları piyasaya sürülmeye başlandı.
Vehhabi-Yahudi Işid belası geldi çattı. Son üç gün içinde 500 Yezidiyi öldürdüler 1000 kadar bakire kız ve kadını alıp köle olarak kaçırdılar. Yeni ilan edilmiş Kukla Kürdistan Irak''ın hava desteği ile kurtulabildi.
Irak meclisinde Yezidi bayan bir milletvekili Irakta Türkmenler dahil bütün Işid mağduru olan halkların katledilişini sayıp, ağlayarak Yezidilere yardım edilmesi için yalvarırken baygınlık geçirdi.
Ama Irak Arapları Amerika ve öteki NATO haçlılarınca soykırıma, işkencelere uğratılırken Yezidilerden bu çıkışı göremedik.
2007 yılında terör örgütüne yaptığım çağrıyı karşılıksız bırakmadılar, Güvercinler hareketini kurdular, kan dökmeyi azalttılar ama emperyalizmin kuklalığından da geri kalmadılar. Az da olsa kan dökmeye devam ettiler.
Deliüzzaman'ın Nurculuğu içinden çıkmış, Süryani kökenli Yahudi başbakan R.T.E'nin kendi milletini de kırdıran ihanet siyasetlerine ne kadar izin vereceksiniz?Deliüzzaman'ın Nurculuğu içinden çıkmış, Süryani kökenli Yahudi başbakan R.T.E'nin kendi milletini de kırdıran ihanet siyasetlerine ne kadar izin vereceksiniz?
Şimdi ise yeni çıkan IŞİD kuklası topunun canına ot tıkarcasına Vehhabi olmayan bütün milletlere toplu soykırım uygulamaya geçti. Bundan en ağır yarayı da şeytana ibadet eden Yezidiler, Sabiler, Süryaniler, Ermeniler, Şii, Alevi Müslümanlar almaktadırlar. Sünni Müslümanları da kendilerinden olmadıkları için hedef gruba sokmuş görünmektedirler.

Bu gün terör örgütünün yayın organı bütün Kürtlere birleşme çağrısı yapmakta, Iraklı YEZİDİ KÜRTLER BAŞTA OLMAK ÜZERE  toplayabildiklerini kamyonlarla cephelere taşıdıklarını ekranlarına yansıttılar.
Bu gün Işid, yarın başka bir bela.
Her işbirlikçinin bir son kullanma tarihi vardır, Kürtlerin de şimdiden bu tarihleri dolmuş görünmektedir. Atılan Kürt çığlıkları bunun delilidir.
Sen 800 yıl Haçlılara hizmet et sonra gel haçlıların beslediği bir örgüt toptan canınıza ot tıkamak üzere üstünüze saldırtılsın.

Ermeniler için dün yaptığım çağrı, Kürtlere sekiz yıl önce yaptığım çağrının "haklılığına", bu gün o zaman yaptığım tespitlerin gerçekleşmesine bakarak değer versinler.

Ben, halktan birisi olarak herkesi uyardım. Yaptığım çağrı, bölge milletlerinin ortaklaşa topraklarını, kültürlerini korumak için güçlerini birleştirme çağrısıdır.
Herkes kendi açısından hesabını yapsın, bu gün Kürtlerin, Süryanilerin düştükleri durumlara düştüklerinde yalnız kalmasın, hatta o durumlara da hiç düşmesin.
Bütün ezilen milletler yaşadıkları coğrafyaları birleşerek koruyabilirler. Aksi halde emperyalizmin amip gibi bölünmeye razı ettiği şartlarda, her milletin tarihe gömüleceği açıktır ve bu gün ispatlanmıştır.

Takdir sizindir.

Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc

Nurculuk ile Kürtleri Müslüman coğrafyasından koparmaya çalışmış İngiliz ajanı Deliüzzaman. Müslüman görünümlü, kendisini İsa veya Allah yerine koyan bir putperestti. Yezidilik dini akidelerine uygun olan bu tanrı kavramı, İslam dışında tüm dinlerde de olduğundan, bölgenin Kürt ve gayrimüslümleri, Nurculuk'ta birleştiler. Oysa, Sabi, Yezidi dininde "NUR ŞEYTANIN ADIDIR VE IŞIĞI AY IŞIĞI VEYA KARANLIKTIR.

28 Temmuz 2014 Pazartesi

KELİME-İ ŞEHADET GETİREN MÜSLÜMAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN'A OY VEREMEZ.


27 Temmuz 2014, 22:58

İslam dinine inanan her Müslümanın bildiği bir gerçek vardır. O da "imanın ve İslamın birinci şartıdır.

Nedir o birinci şart?

Allah'ın varlığına ve "Bir"liğine/tekliğine iman etmek ve bunu "kelime-i şehadet getirerek "dili ile söylemektir.

Şimdi "Kelime-i Şehadet'i" (Şahitlik Kelimesi) yazalım;

"Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühu"

Türkçesiyle;

"Allah'ın varlığına, "Bir"liğine ve Muhammed'in onun elçisi/resulü olduğuna şahitlik/tanıklık ederim."

Bunu söyleyen Müslüman, İslam'ın mitolojisi olan Keldanilik, Sabilik, Süryanilik, Hicaz ve Kürt Yezidiliği, Gregoryen Ermeni ve Mısır Kıpti Hristiyanlığı inançlarında geçen "Allah'ın ölmesi ve insan bedeninde dirilerek tekrar dünyaya gelmesi, yani, "ruh tenasülü/geçişi", meleklerin insan bedeninde ortaya çıkmaları gibi putperestliklere inanmamasıdır.

Buna inanan dinden ve imandan çıkmış sayılır.

1400 yıllık İslam tarihinde Halifelerin bile dinin temsilcisi sayıldıkları için Müslümanlar onların Allah'tan yardım alarak Müslümanlara şefaat edebileceğine inandırılmışlardı. Bu nedenle halifenin önünde konuşurken hatta onun geçtiği yerde secde ederek onu selamlardı. Bu gayrimüslüm diğer dinlerde de olan kökeni feodaliteye dayanan bir gerçektir.

Buna rağmen hiç bir halife ve hatta peygamberin bile öldükten sonra dirilip Müslümanlara önderlik edeceğini bizzat peygamber Muhammed ret etmiş, bu yüzden, halifeliği de Ebubekir'e bırakmıştır. Çünkü Ömer Muhammed'i tanrının görüntüsü sayıyordu. Peygamberin vefatını ve imametin devrini anlatan bölümü bütün siyer kitaplarında bulup okuyabilirsiniz.

İslam'ın temeli olan "Allah'ın ezel-ebed, tek/bir" oluşuna "Tevhid" denir. Tevhidi ret eden Müslüman olamaz. Müslüman bir din adamı ne kadar sevilirse sevilsin, "Allah yerine" konulamaz. Birileri koyarsa önce onun bunu yapanların cezasını vermesi gerekir ki o da ölümdür.

Bunlara rağmen Recep Tayyip Erdoğan Süryani-Mason Yahudi'sinin bu güne kadar bir tek itirazı olmamıştır.

Hatta Twitter yasağının kalması konusunda açıklama yapan yardımcısı Bülent Arınç bile;

"Allah isterse Twitter açılır" diyebilmişti.

Bu putperest inanış, AKP'yi iktidara getiren ve Mason İslam'ı olan Nurculuk, Işıkçılık (F.Gülen) tarikatlarının da temelidir.

Yani bu tarikatlar İslam dininin temeli olan "Tevhid" inancını tanımamaktadırlar.

Peki, yıllardır kendisini İslam dininin bir mümini olarak tanıtan, bu siyaset ile devletin başına getirilen, Allah, Muhammed, Kuran adlarını kullanarak milleti aldatanlara, imanlı bir Müslüman nasıl oy verir?

Verirse hesabını da ahrette verir diyebiliriz.

Şimdi, AKP Düzce milletvekili Feavi Aslan'ın Recep Tayyip Erdoğan'ın "AllahIn vasıflarının çoğunu taşıdığını söyleyen konuşmasının video kaydını izleyelim;


Cumhurbaşkanı,"Çalmaya, çabalamaya devam edeceğiz" Diyor.


Takdir okuyanlarındır.

Kendisine Allah dedirten başbakan Müslüman görünen kripto gayrimüslümlere oynamaktadır. Yani, kendi milletine...

Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc






 










Merkel, Yahudi haham Rav Haleva

Siirt'li Süryani olan Arap Emine Erdoğan Mardin Süryani kilisesinde







Ahmet Davutoğlu Dış İşleri bakanı Suriye'li Süryani papazlarla







 



Her zaman sinsice hainliklerini yaptılar






Asla Türk'üm demedi. Gerçek soyu da Rum'dur.


Merkel, Yahudi haham Rav Haleva








22 Temmuz 2014 Salı

TÜRK VE MÜSLÜMAN DOKTORLARIN KANLARI MI KURUDU?



TÜRK VE MÜSLÜMAN DOKTORLARIN KANLARI MI KURUDU?


Yıllardır televizyonlarda seyrettiğim belgesellerden, savaş muhabirlerinin yaptığı uzun soluklu savaş alanlarından haber aktarmalarına kadar bir çok savaş, anarşi, kıtlık, kuraklık, salgın hastalık olaylarında daima bu felaketler koşan Avrupa'lı, Amerika'lı gönüllü doktorlar, öğretmenler, din adamları ve hepsini içeren örgütlü sivil toplum örgütlerini görmekteyim.

Ülkemizde hala, bir hemşirelik okulu böyle bir  insanın adını taşır. I. Dünya Savaşında rahibe olduğu halde gönüllü olarak gelip İstanbul'da yaraları askerlerimize hizmet eden İngiliz hemşire Florans Nihgtingale. Ülkemizde iz bırakmış, bilinen en eski yabancı gönüllü insandır.

Özellikler son bir kaç yılda, Somali'de böyle bir gönüllü hareketine ülkemizden katılım olduğu haberleri geçti geçmesine de bunlar hükumet destekli gösteriş amaçlıydı.

 Bir de NATO operasyonları gereği görev alan ordumuzun yaptığı, kendi içi yapısından kaynaklanan benzeri olaylar oldu. Ordumuz bunu Afganistan'dan Bosna'ya yapmıştır. Ama sonunda bunlar devlet merkezli çabalardır ve "siyasi amaçlar" taşır.

Bunun dışında bireysel olarak kendisini ortaya atan, insani değerleri gelişmiş gönüllülerimize nedense rastlamıyoruz.
Filistin'de gönüllü görev yapan doktor  Mads Frederick Gilbert

Hristiyan olmasına rağmen Norveç'li bir doktor uzun zamandır, başbakanımız R.T.E, Katar Emiri, ABD ve AB'nin destekleriyle sürdürülmekte olan "Müslüman Filistinlilerin soykırım savaşında" korkunç silahlarla öldürülen, yaralanan, parçalanan insanlara sağlık hizmeti verebilmek için masrafları cebinden olmak üzere Filistin'de gönüllü olarak hizmet vermektedir.

Biz sözde Müslüman ve Türk İslam sentezi yapan bir millet olmamıza rağmen Türkiye'den insani duyguları gelişmiş bir tane doktor neden buralara gitmez?

Neden Sudan'da, Nijer'de, Somali'de, Filistin'de, Irak'ta soykırıma uğratılan Türkmen kardeşlerimize koşan bir tane Müslüman veya Müslüman Türk ya da dinsizinden çıkmaz?

Yoksa bizim doktorlar sadece paraya, ilgiye, lüks ışıklı salonlarda, zengin, güzel kadın-erkek avlayan, güce ve zenginliğe tapınan, yüreğinde insanlık değerleri kazınmış, batılı ilaç ve medikal şirketlerinin pazarlamacılığını yaparken dünyevi değerlerin düşkünlüğünde boğulmuş karaktersizler sürüsü müdür?

Bu gönüllü hareketleri papalığın idare ettiği "misyoner faaliyetleri" diye yorumlayanlar da olabilir.

Her Hristiyan dinin misyoneridir ve Müslümanın "dinini yayma görevi" yok mudur?

Bu görev de misyonerlik olarak yorumlanabilir.

Mücrimi dindar veya dinsiz olması pek farketmeyen böyle insani gönüllü faaliyetlerinin halkımıza ve ülkemize ve gönüllü olan kişiye ne kadar onur, saygınlık kazandıracağını kimse görememekte midir?

Bence son Osmanlıların batı ile İslam dünyasını kıyaslamak için yaptıkları tespitler bu ilgisizliğin, duyarsızlığın yegane açıklamasıdır;
"Batı Hristiyandır ama Müslüman gibi, sahabe gibi yaşar, İslam dünyası Müslümandır ama Hristiyan gibi yaşar.

Felakete uğramış devletlere, milletlere, kabilelere, insanlara koşacak "gönüllüler" ille de doktor olmak zorunda da değillerdir. Neye ihtiyaç varsa o konuda koşacak her mesleki daldan, sermaye grubundan insana, kuruma, sivil toplum örgütlerine ihtiyaç vardır.

Büyük millet olmak için, milleti büyük olarak saydıracak işlerle uğraşmak gerekir. Büyüklük, insanın, milletin kendisine "büyük" demesiyle değil, başkalarının demesiyle olur.

Bize Türklük ve Müslümanlık konu olunca mangalda kül kalmaz. İnsanlık adına parmağını oynatan yok bu ülkede. Herkesin gözü bir diğerinin cebinde, ırzında, karısında, kızında. Şeyhülislam Mustafa Sabri gibi böyle durumlarda benim de hem Müslümanlıktan hem Türklükten istifa edesim geliyor.
Takdir sizlerindir.

Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc

19 Temmuz 2014 Cumartesi

EMİNE ERDOĞAN "EN BÜYÜK TEHLİKE TEKNOLOJİDİR" DEMİŞ!



EMİNE ERDOĞAN "EN BÜYÜK TEHLİKE TEKNOLOJİDİR" DEMİŞ!

Başbakanın eşleri Arap Emine inciler dökmüş.
Neymiş o inciler?
Teknoloji, en büyük tehlikeymiş.

Siirt'li Süryani Arap Emine

Haksız değil.
Amerika, bunların Yahudi Şeriatı düzenini İSLAM ŞERİATI diye kurmalarına, Arap baharı gibi çakma devrimlerde kullansınlar diye İnternet teknolojisinin alt yapısını Özal zamanında kurdurdu.
1996'da İnternet ülkemize girdi ve her yer dini dogmalara boğuldu.

AMA AKPKK kardeşliği döneminde tersine döndü ve teknolojik savaşı kaybettiler.
Bu yüzden büyük tehlike.
Her saniye yandaşlarıyla birlikte güç kaybediyorlarsa teknoloji sayesindedir.

Düşünelim, 10 Ağustos'ta kocası cumbaba seçilemesin, 2015 seçimlerinde parti muhalefete düşsün. Altı ay içinde hepsi gidecekleri adresleri biliyorlar. Kendi yaptırdıkları Silivri, Hasdal cezaevlerine.
Boşuna mı kanun, yasa tüzük dinlemeden, istifa etmeden, haksız bir seçime utanmadan girebiliyorlar?
Bu gün istifa etse zaten anında tutuklanacağını bildiğinden bütün telaşı zaten.

Nasıl teknolojiden şikayet etmesin bu kadın?
Ömrünce bu günkü hırsızlığa, nüfuz ticaretine dayalı zenginliklerinin hayalleri, rüyalarıyla yaşadılar, 12 yılda gerçekleştirdiler.
13. yılda teslim mi etsinler?
Ama her şeyi zaman gösterecek,ömrü olan görecek.

9 Temmuz 2014 Çarşamba

DİKTATÖRLER VE İLAHLAŞMALARI

DİKTATÖRLER VE İLAHLAŞMALARI


İnsan tabiatı genelde ortak özellikler gösterse de herkesin kendisine özel bir tabiatı vardır.
Önce merhamet sömürüsü.
Her insanın bir başı, dünyaya açılan penceresi olan iki gözü vardır. İnsanı farklı kılan o iki gözün arkasındaki beyinde oluşmuş düşüncelerdir. Bu düşüncelere göre;

Bazıları günlük geçimini temin edince “yarına Allah kerim” der tatmin olur, şükür eder, dinlenmeye geçer ya da sosyal konulara, yardım, hayır, hasenat işleri denilen konulara bakarlar, adaleti üstün tutarlar, zayıf , düşkün insanları, hayvanları, tabiatı, hayvanlardan bitkilere, sulardan bulutlara gözlerler, gözetirler, her şeyin bir denge üzerine kurulu olduğu mantığıyla, iyi-kötü,az-çok arasında adaletli olmaya çabalarlar. Bunlarla da mutlu olurlar.

Bazıları da hırslıdır, kazandıkça kazanmak, büyüdükçe büyümek, herkesi kendisine kul köle etmeye varan büyük hırsların adamları olurlar.

Sahip oldukları gücü, toplumun onlara verdiği idare, yönetim yetkisini beyinlerindeki fikirlerle elde ettiklerinden,her şeyin en doğrusunu, en mantıklısını hesaplayacak yetenekte olduklarına inanırlar ve bütün toplumun itirazsız olarak kendilerine itaat etmelerini, kendi gibi düşünmelerini beklerler.
Zaman içinde bunu emirlerle, yasalarla, yasaklarla topluma dayattıklarında, kendilerini durdurabilecek yeterli bir güçle karşılaşmadıklarında, kendilerini büyük görme duyguları yani egolar şişer daha da zalimleşirler.

Bu gün ülkemizin 12 yıllık başbakanı ve cumhurbaşkanı/başkan adayı Recep Tayyip Erdoğan gibi “her işi bileni, her göreve talip, havada, karada,denizde, her yerde tek olduklarına inanırlar. Düzce milletvekili Fevai Aslan’dan yardımcısı Bülent Arınç’a herkes onun “ilahi sıfatları” olduğunu iddia eder, Hristiyanların son ölen tanrısı İsa gibi, onun da yaşayan tanrı olduğunu savunmaya başlarlar. Kendi yaptıkları doğru-yanlış ayırmadan her işlerini, doğru, adil, hırsızlıklarını, cinayetlerini hak görür ve gösterirler.

İşte, kendisinden önceki askeri diktatörlüğü kaldırmakla övünürken, kendi diktatörlüğünü görmezden gelen ilahlaşmanın ülkemizdeki en son örneği de AKP hükumetinin “her şey olan adam” olan yaşayan/ölen tanrıları Recep Tayyip Erdoğandır.


Oysa diktatörlük, “dini değerleri kullanarak” hükumet olan ve hala topluma “din diye şırınga ettiği” ne idüğü belirsiz, bilmem hangi sömürgeci devletin istihbarat masalarında düşünülmüş, üniversitelerinde düzenlenmiş, çağdaşlığı değil, 2000 yıl önceki sapkınlık, cehalet içeren hurafelerden ibaret şeylerdir.

Oysa, bu toplumun din kitabı Kur’an’da bir tanrı vardır, o tanrı, Allah (Allah’a Müslümanlardan başkaları da tapınır) dini topluma biraz baskıyla dayatmaya kalkışan peygamberine “ Biz, isteseydik herkesi Müslüman yaratırdık,  sen dini kimseye zorlama, sen yalnızca tebliğci/bildiricisin. Biz iman etmeyenler için cehennemde korkunç bir son hazırladık” Der. Yani, sen bildirme işini yap, kabul veya ret insanlara kalsın, yargılama işi de bizim katımıza aittir diyerek diktatörlere açıkça meydan okur.
Diğer yandan, insanları, kendisinin yerine bu dünyanın halifesi ilan etmiştir. Böylece de insanların kendileriyle olan ilişkilerinden tabiatla olan ilişkilerine sorumlu kılmış, her zaman adaleti öğütlemiştir.


Asırlardır, dini kitaplarını bile okuyarak anlamayacakları bahanesiyle, kendi dinlerindeki aklı, mantığı, adaleti, ahlakı bile anlamaları engellenmiş, eğitimleri engellenmiş, devletten, din uleması denilen ruhbanlardan (İslam’da din adamlarında uluhiyet yoktur, Allah bunu yasaklamıştır ve bunlar bilgilerine göre cemaatçe seçilirler) gelecek her emre, her isteğe, önüne “Allah, Kur’an, Muhammed” adları konulmuş her cümleye “uğruna can verecek” mal, köle bir toplum yaratılmıştır.
  
Dini de sapıklıklarına alet ederler.

Başımızda, “Allah, Kur’an, Muhammed” sözlerini kullanarak diktatörlük edenler de işte Allah’ın bile ne kendisine ne  de peygamberine tanımadığı yetkilerle kendilerini ilahlaştırmış, zalimleşmiş, her gün Müslüman toplumunu sömürgeci devletlere köle edecek yasalar çıkartmak, birbirine kırdıracak, batılı ülkelerden getirilmiş adları Sünni, Selefi, El Nüsra, El Kaide, Boko Haram ve daha çıkacak olan nicelerine kıydırmakta, emzikli kadın- çocuklardan yetişkinlere katlettiren ihanetlerini işlemektedirler.

Bu egoları şişmiş, tanrılaşmış, ruh hastası, zenginlik, iktidar, güç hırsıyla gözleri, beyinleri kararmış insanları ayakta tutanlar da, kimisi günlük rızkı, kimisi devamlı bir iş kimisi de devletten ihale gibi ballı kaynaklı çıkarlar sağlayanlar sayesindedir.

Böyle zalimlerle dünyevi çıkarları için ortak hareket eden, çıkar ve güç birliği edenler de gerçekten topluma dayattıkları dine/dinlere inanıyorlarsa, bu dünyanın bir de öbür tarafı vardır.
İnanmıyorlarsa, çok yakında bu milletin ve milletlerin tarihte Greklerin Olimpos’taki tanrılarına savaş açtıkları, onlara düşman oldukları gibi, bu çakma ilahlara savaş ilan edeceği, birbirini yemek yerine, hep bir olup bu çakma ilahları tarihten silecekleri, adaleti sağlayacakları günler de uzak değildir.

Ülkemizde bu gün .R.T.Erdoğan varsa dünyanın her ülkesinde de onun benzeri kürsel sömürgeci güçlerce tayin edilmiş memurlar vardır, oralarda da onlara da direnecek bir halk vardır. Bu direniş beklenmelidir. Ya da bu çakma ilahlar kendilerini, “halkın hizmetkarı” olduklarını hatırlamalıdırlar.

Akla, bilime, mantığa dayalı adalet rehberiniz olsun. Çünkü bütün din kitapları da yalnızca “aklı olanlara hitap ederler ve akıl sahibi ya da özgürlüğü elinden alınmış olanları” dinden, ilahi emirlerden sorumlu tutmazlar. Müslümanların da kitaplarında “aklı öneren” yüzlerce ayet vardır.

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc





3 Temmuz 2014 Perşembe

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE İKTİDAR MUHALEFET EL ELE

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE İKTİDAR MUHALEFET EL ELE



Altı yıl önce yazdığım ve Türkiye Türklerindir” başlıklı blogumda yayınladığım araştırma, çeviri ve derlemelerden oluşan “Sola Açılan Haçlı Seferi” başlıklı tarihi çalışmamda 1946 yılında zamanın cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün İngiltere’nin emri ile çok partili döneme geçilmesi için Demokrat Partinin kurulabilmesi için harekete geçtiğini, düzmece “Dörtlü Takrir” olayıyla Celal Bayar ve Menderes’in diğer iki arkadaşıyla CHP’den istifa ettirilerek DP’yi kurdurduğunu, bundan sonra CHP’nin sürekli muhalifette kalması, İngilizci-Amerikancı azınlık Yahudi, Nurcu, Süryani, Yezidi yapılanmasının iktidara getirildiğini, bu gizli anlaşmanın da İsmet paşanın köşkünde yapıldığı için “Pembe Köşk Muvazası (Şikesi)” adıyla tarihe geçtiğini rahmetli Atilla İlhan’ı da kaynak göstererek yazmıştım.

14 Mayıs 1950’den beri de CHP’nin bir daha iktidar olamamasının sebebinin da bu gizli muvaza olduğunu üsteleyerek yazmış ve CHP’den şu istekte bulunmuştum;

“Eğer CHP hala bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için mücadele ediyorsa, geçmiş 65-70 yıl boyunca sürekli iktidarda kalmak için bu İngilizci yapılanma emperyalizm ile hangi pazarlığı yaptıysa siz de bir pazarlık yapınız ve ülkemizi iran tarzı şeriat devleti olmaktan, Atatürk rejimin kazandırdıklarını kaybetmekten kurtarın!”

Bu yazımdaki dileklerimi ilk blogum olan hala da kapalı olan “keykubat.blogcu.com” adresindeki blog yazılarımda da dile getirmiştim. Ayrıca, yalnızca ülkemiz içinde değil, komşu ülkelerde de bağları olan ve PKK örgütünde de kurucu olan Tunceli kökenlileri CHP ye kazanabilmeleri, PKK bölücü hareketini ülkenin birliğine kazandırabilmeleri için de Tunceli’li Atatürkçü, demokrat birinin de CHP’nin başına getirilmesiyle devletin birliğinin bekasının sağlanabileceğini yazmıştım.
Yazılarım sayın Gürsel Tekin’i öyle etkilemişti ki katıldığı bütün Tv mülakatlarında benim kullandığım deyimlere kadar kullanıyordu.
 Bu beni çok sevindirmiş ve umutlandırmıştı. Sonunda yazdıklarım harfiyen gerçekleşmeye başladı. Önce bir CHP heyeti ABD’ye gitti, demokratlarla ve zamanın cumnhuriyetçi iktidar partisiyle ve bazı lobilerle görüşüp geldiler.

Önce düzmece bir kaset operasyonuyla Deniz Baykal tasfiye edildi, bir iki yolsuzluk dosyasıyla piyasaya tanıtılan Kılıçdaroğlu CHP’nin başına getirilince ben de “”adilyargic.blogspot.com” adresindeki blogumda “CHP MUVAZAALARI VE BAYKAL’IN İSTİFASI” başlıklı yazımda bu olayları da anlatmıştım.
CHP artık ciddi olarak muhalefet başlamış, iktidar için oynadığına halkı inandırmaya başlamıştı. Ama Kılıçdaroğlu’nun yürüyen merdiven sakarlığından seçim günü oy kullanamamasına, Libya işgalinde hükumetin yanında durmalarıyla işgali onaylamalarına, durmadan anayasada suç teşkil eden, komşu devletlerde savaş çıkartmak, gizlice yabancı devletlerle anlaşmalar imzalamak gibi anayasal suçlardan, her türlü yolsuzluk ve adam kayırmacılığına, devletin tasfiyesinden yağmasına uzanan suçlara karşı sesiz kalması gibi kasti eylemleriyle AKP genel başkanının yerini doldurabilecek bir önder olamayacağını kanıtlaması başta Tuncelililer olmak üzere CHP’den umutlu olan herkesi hayal kırıklığına uğratmıştı.

Bu gün de, Allah’a inanan, namaz kılan, Müslüman görünen Gregoryen Ermeni olan Fethullah Gülen’i CHP’ye montajlayarak onun gösterdiği, bu güne kadar da hiç bir CHP’linin adını dahi anmadığı, Atatürk cumhuriyeti ve rejiminin korunmasından devletin geleceği hakkında bu güne kadar tek bir endişesini belirtmemiş, hiç bir mücadele vermemiş, hatta 2007’de AKP’nin cumhurbaşkanı adayı olması konuşulmuş Yozgat Ermeni’si Ekmeleddin İhsanoğlu’nu devletin en yüksek makamına taşımakta karar kılması bütün CHP’yi değil tüm Türkiye’yi hayal-i sükuta uğratmıştır.

Yukarıda andığım yazılarımdan önce “CHP ALEVİ PARTİSİ Mİ” başlıklı yazımda da CHP’nin sadece Alevileri değil Sünnileri de kucaklaması gerektiğini, aksi halde asla iktidarı göremeyeceğini de yazmıştım.
Benim bu yazımdan sonra Baykal’ın Sünni diye, çarşaflılara rozet takmasının yarattığı komedi, bu gün Kılıçdaroğlu’nun Ekmeleddin’i aday göstermesiyle tekrar edilmektedir.

Artık, İsmet paşanın Pembe Köşk Muvazaasının Yeni CHP için de geçerli olduğuna herkes ikna olmuştur. Çünkü İran tarzı şeriat getireceğinden dolayı kurtulmak istediğimiz AKP ve başbakanı R.T. Erdoğandan CHP’nin hiç bir farkı kalmamıştır.
Türk siyaseti, iki tarafı da aynı resimli bir paraya benzmiştir. Yazı istemeyenin Tura atma şansı kalmamıştır.
MHP’nin başında ise zaten Fethullah Gülen hocanın Gregoryen Ermeni papazı olan Devlet Bahçeli bulunduğundan, MHP’lilerin çoğunun da Nurcu ve Gülenci oldukları ortadayken MHP’nin hiç bir alternatif olabilme şansı olmadığı açıktır.
Umutlar TBMM dışına taşınmıştır.
Atatürk’ü ve getirdiği rejimi İslam Kürdistan’ı ve büyük Ermenistan kurmak isteyenlerin engellemek için dış güçlerden destek alara çıkartıkları 26 isyanda hüsrana uğrayanların iktidarı olan AKPPKK, aynı istekte olanların ellerinde bulunan CHP ve MHP muhalefeti el birliği ile devleti bölmeyi, tasfiye etmeyi sürdürmektedirler.
Artık Ortaokul ders kitaplarında bile Lazistan, Kürdistan, Ermenistan haritaları yer almaktadır. Günümüz çocukları, bölünmüş bir devlete beyinleri alıştırılmış olarak okullardan mezun edilmektedirler.
Demokrasi, eşitlik, işçi ve memurların kazanılmış sendikal hakları ile kadın ve çocuk haklarının tu kaka edildiği, adı İslam olan kendisi özünde Süryani, Ermeni İncilleri ile Yahudi Tevrat'ının “özü alınmış İslam” harmanı yeni Mason islamı çocuklarımıza aşılanmaktadır.

Ortadoğu bölgesi halklarının dinin zaafiyetlerinin ırzlarına geçilerek dindarlık adı altında köleleştirilecekleri yeni bir dünya düzenine iktidar ve muhalefetin elbirliği ile yaptıkları katkılarla itildikleri bir ortamda artık çağdaş demokrasi ve özgürlüklerin terk edildiği bir süreci yaşamaktayız.
CHP ile AKP arasında tercih yapmamıza neden olabilecek hiç bir seçenek kalmamıştır. Al birini vur ötekine.
Atatürk cumhuriyetinin kazanımlarını koruyabilmek için, Amerika tarafından önerilmiş, köktendinci, ilmi kendinden menkul bir kuklaya umut bağlamak ancak YENİ CHP’nin aklına gelebilecek bir çözümdür. Ya da ihanettir.
Yıllardır yazdığım gibi, “iktidar muhalefet el ele Türkiye’yi ve özgürlükleri koy sepete” tiyatrosuna dur demek için TBMM dışı tercihler tek seçenek kalmıştır.
Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc