"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

AKP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AKP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Aralık 2011 Pazar

YASAR KEMAL E ODUL NE AYAK ?


YAŞAR KEMALE ÖDÜL NE AYAK?

Fransa devlet başkanı ve Macar Yahudisi Sarkozy’nin bir ay kadar önce Ermenistan’a gidip, “Sözde Soykırım” anıtına çelenk koyup, sınırın beri tarafındaki Türk milletinin nefretinin kazanan aslı astarı olmayan sözler sarfetmesini, Fransa genel seçimleri arifesinde başlattığı “Soykırımı inkâr edene ağır para vb. cezalarını” içeren yasa tasarısını gündeme getirmesinin kökenine baktığımızda şu rezillikten başka bir şey yoktur.

O rezillik te şudur ki, 19.yy. içinde Rus Çarlığının Kafkaslar ve Balkanlar üzerinden sürdürdüğü “sıcak denizlere inme siyasetini”, Belçika ve İngiltere’de satın aldığı iki gazete üzerinden yaptığı yayınlarda;

“Rusya, sadece Hıristiyan toprakları olan Balkanlar ve Kafkaslardan Müslüman Türkleri çıkarma ve kovma görevinden başka bir şey yapmamaktadır. Biz, Hıristiyanlığın yücelmesi için çalışıyoruz” şeklinde açıklayarak Avrupa genelinde sempati yaratmış ve bu çorbada tuzum olsun diyen İngiltere ile birlikte o zamanlarda Fransa da Hıristiyan misyonerlerini göndererek çökmekte olan Osmanlı’nın dibine dinamit koymak için Rusların kışkırttığı Ermenileri tavlamaya başlamıştı.

Bu siyasetlerin sonucu olarak da çok sayıda Ermeni Fransa’da ikamete teşvik edilmiş, Osmanlı içindekilere de kiliselerden toplanan bağışlar verilerek “iş adamı” sıfatı kazandırılmıştı.

İşte, Sarkozy’nin her genel seçim öncesinde “Narkozy (Narkoz) çekmişçesine” beyanat vermesine neden olan şey o zamandan beri Fransa’da çoğalmış bulunan Ermeni azınlığın Fransa seçimlerinde “önemli düzeye ulaşan oy oranını kendisine çekmek” amacından başka bir şey değildir.

Ha, bir şey daha varsa o da, Libya’ya ilk vuran ülke olan Fransa’nın yanında olan NATO mason çetesinin bu olayda Müslüman ve Hıristiyan ülkelerince “Haçlı Seferi” oldukları suçlamasından sıyırmak için Suriye işgalini Türkiye’deki işbirlikçi hükümete yüklemeleri ve bu hükümeti, bu göreve zorlamak için “Soykırım” tehdidi ile korkutmak ve bu hükümet Suriye’ye girerse tasarıyı geri çekip işbirlikçilerini “kahraman ilan” etmekten başka bir şey değildir.

Narkozy yutmuş Sarkozy’nin “Sözde Soykırım yasası” tehdidini takiben işbirlikçi hükumet anında, Peres’e yaptığı “One Minute” çıkışını andıran bir çıkışı genel kurmay başkanı ile “Suriye’nin İşgali” konusunda yaptığı görüşmenin ardından patlatmıştır.

1960 darbesinden sonra CKMP’nin tasfiye edilmesiyle yerine kurulan ve görevi sadece NATO’nun verdiği “Solcu Avlama Görevi” olan MHP de hemen işbirlikçi AKP’ye, bir ay kadar önce açıkladığı, “anti emperyalist siyasete destek” ilkesi gereğince desteği patlatmıştır.

Bu üç kağıt dümeninin bu gün aşağıdaki haberle sürdüğünü gördük. MHP’nin başında bir “Türkmen Beyi” değil de “1917’de sürgünden dönmüş, Müslüman Türkj maskesi giyen, papazlar gibi “bekârlık” ilkesine bağlı bir Ermeni dönmesi Devlet Bahçeli’yi” de gördük.

Sözde Fransa “Türkiye’yi seviyor” havası veren bu haber aslında, Fransızların, Ermenileri Rusların kucağından alarak yanlarına Kürtleri de ekleyen Fransız- İngiliz- Vatikan siyasetinin devamından başka bir şey değildir.

19.yy. boyunca ve Kurtuluş Savaşı döneminde Kürtleri kucağına almayı başaramayan Haçlı koalisyonu Atatürk’ün ölümünden sonra bu işi başarmıştır.
Kimlerle başarmıştır?

12. Eylül. 1980 öncesinin “Solcu-devrimci” yazarı olarak bilinen ama 1990 sonrası tam bir “Kürt Milliyetçisi” kesilen Yaşar Kemal, Yılmaz Güney ve halen ülkemizin sinema, sahne ve tiyatro sanat dallarını ellerinde bulunduran “Kürt maskeli dönme Ermeni ve yandaşları ile Kürt Milliyetçileri” olan sözde “solcu ve Nurcularla” başarmıştır.

AKP de bu ihanet işbirliğinin tam bir temsilcisi olmaktan başka bir şey değildir. CHP, DTP ve MHP ise zil çalan destekçileridir ve “gaz alıcıları” canlandırmaktadırlar.

Yatış kalkış saatleri yani uyku saatleri bile Fransa’dan edilen telefonlarla düzenlenen, yazdığı her satır Fransız Üniversite hocalarınca yazılıp, adına bağışlanarak “aydın, önder” yapılan Yaşar Kemal, İngiliz rahip ajanı Mr. Frew tararfından yazıları hazırlanarak öne çıkartılmış Said-i Kürdi’nin, Fransız uyarlamasından başka bir şey değildir.

İşte o işbirlikçi, uşak, Kürt milliyetçisi, emperyalizmin uşağı “Yaşar Kemal’e” bu gün ödül vererek, emperyalizm Türk ve Müslüman milletlerini yeni bir “tartışma ortamına çekecek” girişimde bulunmuştur.
İşte, yarım asırdan fazla olan ömrünü “emperyalizmin hizmetine vermiş KÖLE KÜRT Yaşar Kemal’e” verilen ödülün haber yazısından bir paragrafı okuyunuz. Devamını merak eden linkten okuyabilir.
İşte emperyalizmin “kölesine verdiği ödül haberi”;

“Fransız Büyükelçiliği tarafından düzenlenen tören akşam saatlerinde İstanbul'daki Fransız Sarayı'nda gerçekleştirildi. Törene, Fransa'nın Türkiye Büyükelçisi Laurent Bili, Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Kanal D Haber Grup Başkanı Mehmet Ali Birand, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hürriyet Gazetesi yazarı Doğan Hızlan, Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen, Türkan Şoray, Zülfi Livaneli, sanat ve edebiyat dünyasında birçok isim katıldı. 

Bu haber metni sayesinde basın sanat dünyamızın “işbirlikçi kölelerinin” de adlarını okuyup öğrenmiş oldunuz.

Emperyalizmin “kölelerine verdiği ödül” sadece “kölelerini” ilgilendirir. Türk milleti bunu yutmamıştır ve yutmayacaktır.

Fransa’nın Kurtuluş savaşımız sırası ve sonrasında Atatürk’ün önderliğindeki “Türk Bağımsızlık Savaşına” verdiği destekle bu köleye verdiği destek asla aynı şey değildir.
Bağımsızlığın timsali Atatürk ve Fevzi Çakmak

Atatürk döneminin Fransa’sı bence Sarkozy’nin Fransa’sından belki milyon kez daha “adam” bir Fransadır.

Herkes kendisine gerekli payı çıkartsın.

Saygılarımla!

Takdir okuyucunundur!


22 Şubat 2011 Salı

DEKOLTE KIYAFET ve SERIAT PROPAGANDASI



DEKOLTE KIYAFET AÇIKLAMASI ŞERİAT PROPAGANDASIDIR




Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Profesör Orhan Çeker’in saçmalıklarıyla başlayan tartışmalar aldı başını gidiyor.İşte muhterem ulema,hazret şöyle saçmalamıştı;
"Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz.Tahrikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değil."

Peki kadın dekolte giyinmezse tecavüze uğramıyor mu?

Ya da ;
Tecavüz suçları sadece “dekolte giyimli kadınlara karşı mı” işleniyor?

Veya;
-Tecavüz suçu sadece “kadınlara karşı mı” işlenmektedir?

İnanın hiç birisi doğru değil.

Sudan'da "diz üstü etek
giydiğinden 50 kırbaçlık
ceza uygulaması
 Peki;
-“Tecavüz sanıkları sadece “bekar erkekler” midir?
O da hayır.

Diğer yandan;
Hayvanlara karşı tecavüz suçlarının yoğun işlendiği ülkelerden birisi de ülkemizdir.

At,eşek, inek,buzağı,keçi,koyun,kaz,tavuk ördekler bile tecavüz mağdurudurlar.


Diğer yandan Avustralya'da,kuaförden çıkardıkları kuzularla 5-6 yıldızlı otellerde kral dairelerinde vakit geçirmek yaygındır.Bu yüzden Avustralya'lılara da "Sheepshacker-koyun düzücü" derler.

Tavuğa Tecavüz İzmit
1987 yıllarında Pendik'te hırsızlık için girdiği evin bahçesindeki  tavuğun kalçalarının kendisini tahrik ettiği için dayanamayıp kümese girerek hayvana tecavüz ederken ev sahibine yakalanmış bir hırsız yüzünden " tavuğa tecavüz raporu" alalım mı diye savcılığa telefon açtığımızı hatırlıyorum.:))

Türbancı ve urgancı olan bu hazrete göre,bu masum hayvanlar da "cinsel organlarını ulu orta sergilediklerinden" dolayı işledikleri "tahrik suçu" nedeniyle "tecavüz mağduru" olarak kalacak gibi görünmektedirler.:))

Hatta bu ulemaya ve hatta onu oraya getiren AKP'ye sormak isterim;
Yukarıda adını saydığım ve sayamadığım hayvanlara burka,kara çarşaf,türban bağlatma veya en azından "don" giydirmek gibi bir projeleri var mıdır? :))


Kuzulara Tecavüzleri protesto eylemi
Bu durumda tecavüz mağdurlarının sadece "dekolteli kadınlar" olmadığı,"yürüyen tavuğun kalçalarından tahrik olarak hayvana tecavüz olayları da resmen kayıtlara geçmiş olduğuna" göre tecavüzde "tahrik unsuru" da "dekolte kıyafet" tanımı ile açıklanamaz.

Asıl korkunç tecavüzler bekarlarca değil evli barklı hatta çok eşli erkek ve kadınlar tarafından işlenmektedir.


İran’da,Suudi Arabistan’da,Sudan’da,Irak’ta, Afganistan’da,Pakistan, Bengaldeş’te “demokrasi mi var, dekolte mi var?”
Hayır,şeriat var,burka,çarşaf,türban var.

Bu ülkede kadınlar da erkekler de dekolte giyemezler.Çarşaf-burka altına kot,diz üstü etek giydiler diye sokak ortasında kırbaçlanır, coplanırlar.

Öyleyse bu ülkelerde sokak ortasında din polislerince dövülen kadın ve erkekler neden mağdur ediliyorlar?

Evet yanlış okumadınız,Arabistan’ın Mutavva adı verilen,İran’ın Devrim Muhafızları adını almış “din polisleri" hem kadın hem de erkekleri “ahlaki suçlardan-kabahatlardan dolayı” sokak ortasında kırbaçlıyorlar.

Yani “örtünmek” cinsel tacize,saldırıya uğramadan korunmaya yeterli değildir.Öyle olsa,şeriatla yönetilen ülkelerde “sarkıntılıktan tecavüze” kadın-kız-erkeklere karşı işlenilen suçlar meydana gelmez.

İran'da "74 kırbaç" ceza yemiş bayan
Ama hepsi oluyor.

Peki bu ulema hazret ne demek istedi?

İnanın apaçık “şeriat propagandası” yapmaktadır!
Başka hiçbir anlamı olamaz.Malum, insanımız fakirlik ve vize engelleri yüzünden yurt dışı kültürüne sahip değildir.Anadolu’da halen “İnternet’e girmek” porno seyretmek olarak algılandığından okumuş yazmış insanlar bile “bu akşam İnternet’e girdim,şöyle yazıyordu,okudum “ diyemezler. İnternet kültürü de bu nedenle kapalıdır.Hemen etiketi yer;

Pornocu!

Diğer yandan,bu ülkede AB şartları gereğince “Üniversitelerde Gay-Lezbien Kulüplerini” açtıran yasaları çıkaran bunlar değil miydi?
"9" yaşında,Iraklı Kürt 
kızı saçı göründü diye recm
Bu hükümetti.

Bunların bu yasaları sayesinde bir öğrencinin “porno filminden tez yapması”,seçim propaganda dönemine geldiğinden ve hükümete eleştirilerin artmasını önlemek istemeleri yüzünden öğrencinin başı öğretmenleri ile birlikte yanmadı mı?

Yandı.

Sarkıntılıktan 50 kırbaç ceza almış Suudi
Hem sapıklığı “yasa” ile zorunlu kıl,hem de “sapıklıktan” insanları mağdur et.Sapık Yezid Kürt toprak ağalarının elindeki AKP’den başka ne beklenir ki?

Örneğin şeriatla yönetilen Suudi Arabistan’da “eşcinsel ilişkiye girme suçu” 500 kırbaçtır.

Peki, Krallar eşcinsel ilişkiye girerse ne olur?

Kim ona ceza verebilir?

Daha dün,Mardin’de “12” yaşında,reşit olmayan kız çocuğuna karşı işlenen “fiili livata-ters ilişki” suçundan dolayı,26 kişinin yapılan yargılamalarında gene”yöreye özel yargı kararı” çıktı.

12 yaşındaki kız çocuğu N.Ç,”parayla ilişki istediği için suistimale zemin hazırladı” gerekçesiyle davalıların kimisi berat, kimisi ceza indiriminden yararlandı,avukatları olayı AHİM’ taşıyacaklarını ifade ettiler.

Gerçekten zina mı iftiramı
belli değil rezil recm olayı
Kararın “demokratikliğine” bakınız! “12” yaşında hukuken reşit hatta “faruk ve mümeyyiz ( doğru ile yanlışı ayırt edebilecek kadar aklı gelişmiş) kabul edilmeyen” kız çocuğunun “fuhuş pazarlığının yasallığından” dem vuruluyor ve indirime neden olan “suça teşvik” unsuru kabul ediliyor.

"Hak geldi batıl zail oldu","Demokrasi,özgürlük" teraneleriyle iktidara gelenlerin zulümlerine bakılırsa,bunları zail edecek bir "hak",elan İslam ülkelerinde yaygın olduğu üzere acilen aranmaktadır.

Eskiden “15” ile “18” altı yaş gurubu suçlulara veya suça karışmışlara “faruk ve mümeyyiz raporu” alınırdı.”15” yaşın altındaki herkese “faruk ve mümeyyiz değildir” raporunu her doktor tereddütsüz verirdi.

Yeni AB yasaları ile “18” yaş altı toptan korumaya alındığından bu uygulama gereksiz olduğundan kaldırıldı.

Gay Suudi'ye 500 kırbaç ceza
Yani,”18” yaş altındaki herkese “faruk ve mümeyyiz değildir” raporu verilebilir.Hüseyin Üzmez de bu nedenle içeride yatmaktadır.Eski yasa olsaydı bu kadar iş büyümezdi.

Bu da demek oluyor ki yeni yasa “18” yaş ve altındaki çocukları “3” yaşındakilerle bir tutmaktadır.Benim emekli olmadan önce bildiğim kadarıyla yasa yaklaşık böyleydi

Ama mahkeme,yasaları görmüyor ve Yezidi Kürt geleneklerinin korunmasından ibaret olan “töre cinayetlerine indirim yaptığı” gibi,fakir fukaranın da ezilmesine neden oluyor.

İşte “Sadaka kültürü”!
İşte "feodal,köleci kültür!

Tacavüz mağduru N.Ç
Belli sahipsiz,maraba familyasından bir gariban aile olduğu için bunlara baskı yapıldığı da ortada.
Yoksa,”fuhuş pazarlığı” ifadesini, İstanbul’da, parasını ödemeyen müşterisinden “bana tecavüz etti” diye davacı olan “transeksüellere” bile telaffuz ettiremezsiniz siz be dalga mı geçiyorsunuz?

Bu kararı veren hakimin “12” yaşında evladına veya torununa karşı bu suç işlense aynı kararı verebilecek mi bu yargıç (!) çok merak ediyorum?

Zenginsen adalet var!
Yoksa paran Allah'ına yaran!
Adalet kapısı bile seni teper zelil,aşağılık olursun!


Bu olayın ışığında AKP’nin bazı ileri gelenlerinin eşcinsel-sapık ilişkileri ortaya çıkarsa, çıkaranlara neler olur bir düşünün?

Bunların işi gücü “Şeriat” ilanı ile milleti koyunlaştırmak.Ceplerine atacakları komisyonlarla,çıkaracakları savaşlarda milletin evlatlarını kıymak.(Wikileaks belgelerinde Irak savaşında 2 milyar dolarlık avanta iddiası) Hizmet değil, kendilerini padişah yapmak.Saltanat sürmek.

Gay Kral'a kim ceza verecek?





Boşuna mı İsrail-AB-D şeytan üçgeninin destekleriyle “Yeni Osmanlı” ayakları yürütüyorlar?

Ne de olsa “Adaleti Kendine Parti”

Saygılar

keykubat 

Taşlanmadan önce Şoraya


Bunları kim recm etsin?


Gay diktatörler-Kim cezalandıracak?

Bu yazıdan "5"gün sonraki eşek benzetmesi ve NÇ.'nin İsyanı haberleri-Keykubat okunuyor!!!

DEKOLTE KIYAFET YASAK AMA İSLAMİ ÖĞRENCİ YURTLARINDA KULAMPARALIK SERBEST

17 Aralık 2009 Perşembe

AZINLIKLARI KISKIRTMA PARTISI

AZINLIKLARI KIŞKIRTMA PARTİSİ

03 Kasım 2002 seçimlerine kadar iktidar olan DSP-MHP ANAP koalisyon hükümetinin AB-D ülkelerince başlarına örülen “ekonomik” krizin ardından,kumarcı Mesut YILMAZ başta olmak üzere,gerek dürüstlüğü ile halkın gözünde taht kurmuş rahmetli Bülent ECEVİT’in “adil,uysal” kişiliğini suiistimal eden partisinin milletvekillerine MHP’li bazı kurnazların da adlarının karıştırıldığı devlet hazinesini boşaltma operasyonlarının halkımızın sanayi sitelerine bile “buraya milletvekili giremez” yazmasına sebep olan kişiliksiz siyaset anlayışı halkımızı “bir kurtarıcı” arayışına itmişti.
Halk siyasilerinden utanır,verdiği oyu için pişman olmuş,geri alma şansı da olmadığı için ancak böyle tepki gösterme yolunu seçmişti.
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı görevinde,projeleri gerek kendinden önceki başkana ait olsun gerek kendi uyguladığı çalışmalar olsun,halkın güvenini kazanan şu anki başbakanımızı bir umut haline getirmişti.
Ben de bu umutlular arsındaydım.

Halkımız,önceki hükümetin terör örgütünü bitirmiş olmasının rahatlığı içinde,bütün dikkatini siyasi yolsuzluklara vermiş,ya da dikkati bu yöne çekilerek,AKP’nin tercih edilmesi sağlanmıştı.
Kim bilir,aslında böyle olması daha mantıklı görünüyor.
Terör durdurulmuş tek derdimiz siyasi yolsuzluklar iken,gelen hükümetten büyük gelişmeler beklentisi içimizi doldurmuştu.
Dışarıda da henüz 2000 seçimleri ile işbaşına gelmiş ABD Bush hükümeti de ABD’nin kendi kalesine attığı bir gol olduğu sonradan ayyuka çıkan 11.Eylül.2001 “İkiz Kule” operasyonu ile de “Terörist İslam” kavramı da dünya siyaset edebiyatında yerini almıştı.

Kasımpaşalı başbakanımız,vatandaşa "Ananı burda bırakma" diye ikazda bulunur.Vatandaşının onuruna sahip de çıkar :))
Bu bağlamda,aynı ABD hükümeti ve işbirlikçisi olan AB ülkeleri hep birlikte şer devletleri ilan edilen başta Afganistan,Irak,K.Kore ve İran’ın,ABD ve AB’nin,hatta dünya barışının düşmanı oldukları,bu devletlerin nükleer tesislerini kapatmaları baskıları yanında,hiçbir nükleer tesisi bulunmayan Irak’ın da nükleer silah sakladığı iddialarına,Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı heyetlerinin teftişlerine tanık olmaya başlamıştık.

03 Kasım 2002 AKP seçim zaferini takip eden kısa süre içinde,birkaç ince yasa oyununun ardından siyasi yasaklı olan Recep Tayip Erdoğan’ın,şaibeli Siirt Milletvekilinin vekilliğinin düşürülüp yapılan seçimle milletvekili yapılmasından sonra gelişen olaylarla şekillenmeye başladı.
Önce,ABD başkanı G.W.BUSH tarafından büyük övgülerle,sırt sıvazlamalarla karşılanıp,Ecevit’in Clinton karşısında verdiği ezik portrenin telafisi ile vatandaşta “siyasete güven” iletisi verildi.
Terör örgütünün de çökertilmesinin verdiği huzurla geleceğe umutla baktığımız anda,ABD ve koalisyon devletlerinin Afganistan’ı işgal etmelerine,Irak’ı işgal içinde hem askeri destek hem de

Başbakanımız,Ermeni,Rum patriklerini ve
İşbirlikçi Kürtleri de çok sever.

ülkemize askerlerinin yerleştirilmesini içeren 01 Mart 2003 tezkeresi sorunu gündemimize cuk diye oturduğunda tamamıyla şok olmuştuk.

“Amerika ve ortaklarının ülkemize yerleşmeleri halinde nasıl çıkarılacakları,ülkemizi ve bölge devletlerini işgal planları,hükümet devleti teslim edecek,etmeyecek,ihanet,işbirlikçilik,B.O.P,eş başkanlık dereken,başbakanın beyanları terör örgütünü yeniden canlandırmaya yetmişti.

“Sen,Türk’üm dersen o da ben Kürt’üm der”,Kürtlük alt kimlik,Türklük üst kimliktir.,”Kimseye zorla Türk’üm dedirtemezsiniz.”,”Ben Gürcü’yüm karım Kürt”,”Kürtlerin varlıkları anayasada tanınmalıdır”,”Kürtçe eğitim,anadilde konuşma hakkı tanınmalıdır.” “Türkiye’de yalnız Türkler yaşamamaktadır.”,”Herkese anadilde eğitim hakkı tanınmalıdır”,Türkiye’de 36 etnik grup vardır”,Kürtler,yerel yönetimlerde özgür olmak istiyorlarsa bu sağlanmalıdır”,”Kürtleri temsil eden bir siyasal parti olmalıdır”ı takip eden eski 1980 darbesinin komutanı Kenan EVREN’in

Bu günlerin mimarı Darbeci Orgeneral
Kenan Evren.

”DTP meclise girmelidir”,beyanını hükümetten,emekli askerlerden ve basından sayısız açıklamalar takip etti.
Bu arada teskere geçmedi,devleti kırmızı çizgilerinden olan Kuzey Irak Kürt devleti kuruldu,tanındı,elçilik düzeyinde ilişkiler kuruldu.Terör örgütü 25 yıllık geçmişinden daha üstün güce ulaştı.

Terör örgütü yandaşı ve hükümet içinden“Ordu içindeki ABD karşıtı,suç örgütü Ergenekon tasfiye edilmelidir”,beyanlarına ABD’Genel Kurmay Başkanının ziyaretlerini takip eden,yargılanan bir takıp yüksek rütbeli Amerikan karşıtı generallerin yanında siyasi ve basın kimliklilerin de eklenmesi ile dağda her gün semiren bölücü örgütle mücadele terk edilip,yeni üretilen,çok korkunç olduğu söylenilen,yaşları 70’ten aşağı olmayan generaller,ve 50’de aşağı olmayan üniversite,basın ve siyaset kimlikli bu yeni “Terör Örgütü” ile mücadele ön plana çıkarıldı.

Son Anayasa Mahkemesinin kararları ile kapatılan,dağdaki terör örgütünün siyasi kanadı olan ve hükümete “İmralı adasındaki liderimizi muhatap almazsanız Kürt sorunu çözülmez,siz dağdaki beş bin kişiyi bitirirseniz,o dağa doğudaki her şehirden 5’er bin kişi katılır.Ülkeyi darmadağın ederiz,kan akmasın diyorsanız liderimizi bırakın” tehditleri daima görmezden gelinirken bu örgüt savunuldu da.

Kapatma kararını bir anayasa hukuku uzmanı olduğunu yazdıkları kır saçlı 60’lık bir zata “DTP,halkın 3.5. milyon oyunu almış bu parti nasıl kapatılır,siz ne düşünüyorsunuz?” diye soran spikerin adı “Samanyolu” olan ve hükümetin yarı resmi kanalı olduğu herkesçe bilinen bu televizyon kanalının,ordu ve bu uydurma örgüt hakkında yaptığı sayısız,asılsız yayınlara ilave olarak bölücü örgütü her haliyle desteklemesi de işin cabasıdır.

İçi dolu otobüse atılan molotof kokteyli ile yanarak
hayatını kaybeden Serap adlı öğrenci kızımız.


Bu hükümetin başbakanının Siirt’ten seçilerek meclise girmesi,Kürt aşiret ve dini tarikatlarının desteği ile hükümet olması,terör örgütünden açık siyasi destek aldığının bilinmesi,Temmuz 2007 seçimlerinde terör örgütünün desteğini kısmen çekmesi ile meclise 23 DTP vekilinin girmesi ile apaçık ortadayken,bu devletin koruyucu kurum ve kuruluşları resmen havlu atmıştır.
Son,Muş bulanık olayında,kepenk kapatmayan gönüllü köy korucusu olan bir esnafın aracının ve dükkanının yakılıp taşlanmasını devlet engelleyememiştir.

İş başa düşmüş,vatandaş kendi hakkını ruhsatlı silahı ile sağlamıştır.Gönüllü köy korucusu olduğu sonradan ortaya çıkan bu zatın,evi taşlanmış,1993 Mayısında Bingöl karayolunda birliklerine teslim olmak için giden 33 erin katili olan Şemdin Sakık’ın kardeşi Sırrı Sakık,dükkanını savunan esnafı kast ederek “arkasında kimlerin olduğu tespit edilecek ve hepsinden birer birer hesap sorulacaktır” diye apaçık,basın kanalı ile tehdit yağdırıyordu.
Beraberinde getirdiği paralı çoluk çocuk ordusunu durdurmasını isteyen Emniyet müdürünün sözleri üzerine geriye dönüyor ve ardında duran,yaşları “8” sekiz ile “24” yirmi dört arasında değişen eli taşlı çocuklara,kameraların önünde “dağılın yeter “diyordu.


AKP hükümeti,ABD’nin düşünce kuruluşlarından biri olan NCAF projesi ile başlattığı “açılım” projesinde,koskoca bir devletin başbakanı olarak,el sapanlı,taşlı,molotoflu çocuk çetelerine liderlik eden asker,polis,sivil devlet memuru ve bebek katillerini muhatap alan “rezalet bir hükümet” olarak geçecektir.

İşyerini savunan esnafın kurşunları ile iki kişi hemen AKP basını tarafından “nasıl mağdur yaratılır” projesi kapsamında yapılan çalışmalarla melek haline getirilmişler,esnaf da “Herkes kepenk kapattı o da kapatsaydı” suçlamasına maruz bırakılmıştır.
Yani,doğu halkının,terör örgütünün baskısı altında olduğu bu olayda resmileşmiştir.Burada yapılan hiçbir seçimin “özgür olmadığı” da resmileşmiştir.
Mersin’de 400 kişi polis karakoluna saldırmıştır.İstanbul’da ve Mersin’de terör örgütünün eylemcilerine tepki gösteren halkın isyanı “provokasyon” olarak değerlendirilivermiştir.
Oysa,halk polise soruyordu;”Sen nerenin polisisin,teröristi tutmuyorsun da beni niye engelliyorsun?

Evet,Adalet ve Kalkınma Partisi,yedi yılda ülkeyi,1980 öncesi dönemleri aratır,her gün kan ve ölümün kol gezdiği bir ülke haline getirmiştir.

Bu siyasi parti artık bir umut olmadığını,bir an önce kurtulunması gerekli ülkemiz ve bölge halkı açısından hayati derecede tehlikeli bir lanet,bir bela halini almıştır.
Her yerde sokaklar,işyerleri,polis araçları içinde memurları ile,belediye otobüsleri yolcuları ile yakılırken,Kürt içişleri bakanı utanmadan basına “Her şey kontrolümüz altında” diyebilmektedir.
Geçenlerde 17 yaşında öğrenci bir kızımız bu zelil olayda kaybettik.

Kontrol altında ülke böyle ise,kontrol dışı nasıl olur artık hesap edin.

İstanbul'un göbeğinde polis panzerleri yakılıyor
Başbakan,Konya’dan “çok sistemli bir yapılanma ile karşı karşıyayız” diyor.
Ben şu an hükümetten daha “sistemli bir yapılanma göremiyorum.Varsa da helal olsun diyorum.Artık yetti.

Bahsettiği yapılanmanın korkusu,hükümetin yarattığı korkunun yanında sıfırın altında (-270C’de” kalır.

İktidar partisinin adının artık “Adalet ve Kalkınma Partisi” değil,”Azınlıkları Kışkırtma Partisi” olduğu gerçeği ile,yüz yüze kalmış durumdayız.Halk bu dönemde birbirinin etnik kökenini sorgulamaya,ciddi olarak kutuplaşmaya itilmiştir.

Bu anayasal suçları işleyen hükümetse,yargı mercii yok mudur?
Sonunda bayrağımız da "Umut,ak günler" vaat eden "AKP" zamanında
çok sevdiği Kürt terör yandaşlarınca çiğnendi.


Devletimizin böyle işbirlikçi,bölücü,hain siyasilerin ellerinde acılar içinde çırpındığı bu günlerde,gece gündüz,soğukta sıcakta,kurşunlar,bombalar arasında vatani hizmetlerini yapan askerlerimizi,polislerimizi Tanrı korusun diyorum.

Yazık, çok yazık.

Keykubat