"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

4 Ocak 2009 Pazar

OKTAY SİNANOĞLU İBRETLİK İNSAN


TÜRK MİLLETİNE ÖRNEK YAŞAYAN BİR ÇINAR


Milletler geçmişte yetiştirdiği çınarların köklerinden güçlenerek büyürler ve varlıklarını korurlar.
Sayın,Oktay Sinanoğlu öğretmeni,çıktığı kanallarda kaçırmadan seyretmeye çalışmaktayım.Akşam da Filistin’in kara harekatına başlama haberi yüzünmden program kesilmek zorunda kaldı.
Onu dinlerken,adeta aklımdan geçen düşüncelerimi o tekrar ediyormuş gibi bir his veren sözleri, sade,öz Türkçe,kesin,akli ve açık ifadeli konuşmaları,karşısındaki insanı çekinmeden doğru yöne davet eden eleştirileri ile o,herkese ihtiyacı kadar bal verebilecek bir petek gibi olduğunu göstermektedir.

Sayın Oktay Sinanoğlu öğretmenimiz de,"her türlü,kincilik, fesatlık,bencillikten, arınmış olarak" gençlerimizin,öğrencilerimizin,ve genç eğitimcilerimizin,köklerinden güç alıp, gölgesinden yararlanabileceği milli bir çınarımızdır.


-->
Adına “Üniversite” dedikleri bir takım binaları her vilayete,ilçeye dikerek,buralarda,bir takım cüppeli sarıklılara, bilmem kaçıncı eş olabilecek,yüksek ilkokul mezunu kadınlar,açtıkları eşcinsel kulüplerle erkek ve kadın fahişelerle,hamallar,ameleler yetiştiren,halkı kendine “rakip” gören beynini örümcek ağları kaplamış zihniyetler,yalakalıkla,devlet üzerinde, aşiret,pirlik,şeyhlik gibi tehdit unsurlarının,iç ve dış siyasi baskı gruplarının destekleri ile bir yerlere geldiği için bir şey üretememiş,ama "Profesör,doçent" olmuş,bu halka camiden, kölelikten, kaderine razı olmaktan başka adres gösteremeyen kazıklar da bu petekten bal almakta gecikmemelidirler.
Çünkü,adam yaşlıdır.


Bu milletin vergileri ile bilim,irfan yuvalarını "fesatlık,terör,anarşi merkezlerine,siyasi hesaplaşma arenalarına " çevirmeye,boş yere o mevkileri işgal etmeye,gençlerimizin beyinlerini imha etmeye hakları yoktur.
Bunu yapanların nankörlüklerini gün gelir bu millet burunlarından getirir.

1939 yılında İngiltere ile yaptığımız kredi anlaşmasından (o zamanlar İMF yoktu) sonra özgürlüğünü kaybeden devletimiz ilk öğrenim çağından itibaren zeki çocuklarını yabancılara kaptırmaya başladı.Yani ilk beyin göçlerinin tarihi Oktay öğretmenin göç ettirildiği zamana denk gelmektedir.
Bunlara örnek olan,çağımızın dahilerinden,gerçek bir Türk ve katıksız bir vatansever olan sayın Oktay Sinanoğlu,Her Türk genci için bir ibret,bir örnek,kendine güvenmek için, geçmişine bakarak "benden önce böyleleri de varmış" diye örnek arayanlara halen "YAŞAYAN BİR ÇINAR" olarak durmaktadır.

Bu büyük beyin,”öldükten sonra kıymetlendirilerek harcanacak” bir picasso,bir Motzart değildir.

Devlet ve kurumları içinde halen bu vatan için yüreği çarpan insanlara umarım bu yazım ulaşır.
İşte o çınarı anlatan bir yazıyı İnternet postamdan sizler için seçtim.Kendiniz okuduğunuz gibi çocuklarınıza,çevrenize de okutunuz.

Keykubat

----------------------------------------------------------

OKTAY SiNANOGLU Kimdir?

Lutfen yaziyi dikkatle ve sakin kafayla okuyun,
inanin, benzeri bir yaziyi kolay kolay okuyamazsiniz.

1935 yilinda dogdu. Adi Oktay Sinanoglu.

1953/18 yas - Ataturk tarafindan 1928 yilinda kurulmus TED Yenisehir Lisesi'ni burslu olarak okudu ve birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla kimya muhendisligi okumak uzere ABD'ye gitti.

1956/21 yas - ABD Kaliforniya Universitesi, Berkeley Kimya Muhendisligi' ni birincilikle bitirdi.

1957/22 yas - Massachusetts Institute of Technology'yi (MIT) 8 ayda birincilikle bitirerek Kimya Yuksek Muhendisi oldu.

1960/25 yas - Yale Universitesi' nde 'asistant
professor' (yardimci docent) olarak calismaya basladi.

1961/26 yas - Atom ve molekullerin cok elektronlu kurami ile 'associate professor' (docent) ve 50 yildir cozulemeyen bir matematik kuramini bilim dunyasina kazandirarak 'full professor' (profesor)unvanini aldi. Bu unvan ile MODERN UNIVERSITE TARIHININ VE YALE UNIVERSITESI TARIHININ (son 300 yildaki) EN GENC PROFESORU oldu.

1964/29 yas - ODTU'ye danisman profesor oldu.
Yale Universitesi' nde ikinci bir kursuye daha profesor olarak atandi.

Dunyada yeni kurulmaya baslayan MOLEKULER BIYOLOJI dalinin ilk birkac profesorunden biri oldu (Watson ve Crick sarmal modelindeki dna sarmalinin cozelti icinde o halde nasil durdugunu kesfeden adam - solvofobik kuvvet).

Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne uye olarak secildi. Buraya secilen ilk ve tek Turk oldu. Iki defa Nobel'e aday gosterildi. Defalarca Nobel Akademisi' nin istegi uzerine Nobel'e adaylar gosterdi. Dunyanin sayisiz yerinde sayisiz buluslari ve teoremleri ile ilgili sayisiz konferans verdi. Su anda 67 yasinda 26 yasindan beri devam ettigi Yale Universitesi' nde Molekuler Biyoloji ve Kimya olmak uzere iki kursude profesor ve son 7 senedir gorev yaptigi Yildiz Teknik
Universitesi' nde ise Kimya dalinda olmak uzere bir kursude profesor olarak
gorevini surduruyor.

'...Ben baktim, Turk Bayragi, Ataturk karsimda, cam cerceveli oldugu icin bayragin ustunde kendi yansimami goruyorum.
Icimden yemin ettim, dedim ki:

Gidecegim ve orada soz sahibi olacagim, ondan sonra gelip o namussuzlarla burada ugrasacagim. O zaman anlamistim ki burada kalirsam Amerika'nin kolesi olurum, oraya gidersem Amerika'nin efendisi olur, buraya gelip onlarla daha rahat mucadele ederim. Ve iste bizi gonderdiler. ..'

'...Hicbir zaman Amerikan vatandasi olmayi dusunmedim. Aklimdan dahi gecmedi. Ben atalarimdan beri Turk kimligimle varim.
Ne yaptiysam o sayede yaptim. Ona buna yaranayim diye degil. Otuz yilda bak milleti ne hale soktular. Simdi de 'aclikla'
terbiye ediyorlar.
Ayarli basinin kose yazarlarindan biri gecenlerde Avrupa Birligi'ne girmenin yararlarindan diye 'O zaman bu ay yildizli pasaport ile Avrupa kapilarina gitmenin utancindan kurtulacagim' diyor. Tanri, bu millete acisin...'

'...Yildiz Teknik'te kimyada bir takim hanimlar var, beyler var, profesor, docent. Disarida da vardir. Burada da var,entrikalar doner, ona buna kostek olurlar. Birkaci dedikoducu belli odama geliyorlar. Herkeste dahili telefon var. Ankara'ya bile telefon edemiyorsun, bilgisayardan baglanamiyorsun. Bolum baskanlarinin telefonlari vardi onlar da benim yanimda ya. Suraya bir telefon bulun bari dedim. Bilgi cagindayim diyorsunuz daha telefon cagina gelmemissiniz diyorum. Bilgisayara telefonu baglayamiyorsun. Internet yok. Uc dort yil baglanti kurulmadi. Huseyin Afsar'a (bolum baskani) bari bir telefon bulun dedim. Bana direk telefonundan paralel hat cektirdi. Bazen o yokken ariyorlar, telefonu acip sekreteriyim diyorum. Bolumde
iki tane merakli hanim var, ortalikta dolasip dedikodu yapiyorlar. Bunlar bir gun odama geldiler o sirada da telefon caldi. Bu ne dediler. Ben de saf saf telefon dedim.
Ertesi gun geldim, makas attirip kestirmisler, koridordan teli kesmisler. Ben de zannediyorum ki, ben bunlar icin firsatim, oyle konular var ki dunyada herkes gelmis, Yale'de benden ogrenmis; Rusya'sindan, Dogu Bloku'ndan, Avrupa' sindan. Ben ayaklarina gelmisim, yeni birsey ogrenin, yapin. Yok.

Ozel ders actik, yepyeni seyleri dunyada ilk defa anlatiyorum, disarda
herkesin benden ogrenmek istedigi seyleri Turkiye'de Turkce anlatiyorum.

Alakasi olmayan, fizikten matematikten insanlar geliyor, asil gelmesi gerekenler yok!..'

'...ABD icinden cok gocmus bir ulkedir, tabii pat diye gocmez, arada bir
canlanir, tekrar bir seyler olur ama icinden cok zayif taraflari vardir.

Dunyada en buyuk borcu olan devlet mesela. Ic ve dis.
Ama bir devingen tarafi vardir, arada birsey
cikarirlar bir sene oyle idare ederler, sonra yine inise gecerler. Oyle pek gorundugu gibi bir guc degildir...'

'...GENCLER, Turkiye' de adet haline gelmis gostermelik islerden kacinin.

Sirf universite bitirdi desinler diye, ananiz babaniz Amerika'da mastir yapti diye ogunebilsin diye yuksekogrenime gitmeyin.
Sonunda ancak kendinizi kandirirsiniz. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak cikarlari otesinde, kendiniz disinda, bu ulke, bu ulus, Turk dunyasi, Avrasya, insanlik icin olsun. Yuksek hedefleriniz icin calisin. O zaman, kendi durumunuz da kendiliginden duzelecektir. Maddiyat ve maneviyati dengeleyin. Formulunuz 'bilim' + 'gonul'dur. Bu iki kanadin biri eksik olursa ne kendinize ne de insanliga hayriniz dokunur. Gundelik siyaset, cikar gruplari, disardan gudumlu gizli veya acik 'cemiyet'lerden uzak durun. Ataturk'un dediklerini bol bol okuyun, onlari iste bu gunler icin demis,
yazmis. Turkiye'nin serefli, refahli, itibarli ve bagimsiz gelecegi icin Ataturk yolumuzu cizmistir.
Dis ulkelerden, onlarin yerli kuyruklarindan medet ummayin.

Gayeleri bize yardimci olmak degil, Turk adini tarihten silmektir.

Dunyanin neresinde olursaniz olun, kimliginizi, Turk dilini, Turk tarih ve
kultur bilincini, binlerce yillik gelenegini kaybetmeyin. Dis ulkelerde ne
kadar kimliginizi korursaniz yabancilar da size o kadar itibar edecektir.

Baskasini taklit etmeyin. Kendi yolunuzu cizip azimle yuruyun. O zaman
herkes sonradan sizi taklit edecektir. Egitimde once bir meslek, gercek bir
beceri, bir altin bilezik sahibi olmaya bakin. Ne yaparsaniz yapin en iyisini yapin. Siyasetcinin bilimcinin en kotusu olunacagina tamircinin parmakla gosterilen en iyisi olmak yegdir.
Bulabilirseniz Turk okuluna, egitimin Turkce verildigi okullara gidin.
Konulara merak sarin, not icin calismayin.
O meslekte yararli olacak bir yabanci dili ogrenin.
Bulbul gibi konusup yabancidan ayirt edilemez hale gelmek hic sart degil.

Unutmayin ki Turk olmak bir kafa gonul isidir. Turk kulturuyle, diliyle, ata sevgisiyle Turk'tur. Soy sop meselesi karistirarak, o herseyimizi borclu oldugumuz serefli atalarimizi karalamaya calisan ic dusmanlarin kitaplarina, yaygaralarina kulak asmayin. Kultur genleri, irk genlerinden daha onemlidir. Vatani, milleti icin her turlu fedakarliga hazir bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yilda hayli eritilmis, kafasi, gonlu karistirilmis, birbirine dusen kesimler, disa bagimli sahte aydinlar, icinde vataninin gelecegini dusunmeyen, daha da acisi vurdum-duymazlasmis kalabaliklar olusturulmustur. Bu durumda gercek bir onder cikabilse bile basarili olma sansi pek azdir. Simdi yapilacak is
hizla bu toplumun yeniden kaynasmasina, bilinclesmesine, vatanini,
milletini kendisinden once dusunen insanlarin
cogalmasina onayak olmaktir.
Turkiyeyi tekrar Kuvayi Milliye ruhu, Ataturk ruhu kurtaracaktir. ..'
OKTAY SINANOGLU, kimdir bu adam?

'...bizi 17 yasimizda apar topar zorla Amerika'ya gonderdiler; cirkin bir gaye ile, 'devsirme' olalim diye gonderdiler; cok sukur olmadik!..' Diyen adam bu.

Amerikanin tepesine oturan, dunya bilim cevrelerinin pesinde kostugu adam bu. Dokuntulerini toplayanlarin Nobel aldigi adam bu iste.

Isaret ettiginin Nobel aldigi adam bu iste. Yale Universitesi' ni, Amerika'yi alt ust etmis, modern universite tarihine adini yazdirmis adam bu iste. Bu adam bizim. Bu adam bizi dusunuyor, bizi sayikliyor, geceleri uyuyamiyor ulkesi icin, insanlari icin ve biz bu adami tanimiyoruz. Cunku tanimamiza izin vermediler. Bu adama 10 kere hakettigi halde Nobel bile vermediler cunku bize gereken bir kivilcimdi bu. Goreceksiniz ki istediginiz kivilcim orada var.
Goreceksiniz ki hala ve her zaman bu ulke icin gercekci bir umut var. Goreceksiniz ki ne varsa bizde var, ruh var, gonul var, gorunmeyen bir bag var.
Onlarda olmayan bir sey var, sonradan kazanilamayacak birseyler var...
Goreceksiniz ve uzuleceksiniz, ne yurtseverler var bizden; ne dahiler var... Ne sesi var ne sedasi var...

Canim Turkiye' m, donuyla birlikte bes para etmez, sefil, sozum ona

mankenlerin hayatini ezbere bil ama Oktay Sinanoglu' nu tanima.

Canim Turkiye' m, televoleyi kacirma, unluler ciftligini kacirma ama bu
adami kacir!

Canim Turkiye' m, pastanelere 'patiseri', lokantalara, 'restaurant' ,magazalara 'shop' yazmaya devam et. D&R yaz sonra da Tarzanca, iletisim kurulamaz ingilizcenle 'dienar' diye oku.

Canim Turkiye' m, tepeden tirnaga, sat ulkeni, dilini, degerlerini sat, kendi degerlerini asagila, nasil olsa onlarinki daha iyidir. Sana laf edene
ise 'fasist' de, 'milliyetci' de, 'sagci' de, 'solcu' de, 'komunist' de, 'dinci' de, de oglu de.

Ama sakin 'YURTSEVER' deme!

Bu e-postayi yollayabildiginiz kadar kisiye yollarsaniz, benden 1 kurus
alamazsiniz. Sansinizin bundan sonra acilacagini da garanti edemem.

Yolladiginiz adam basina Amerikan dolari da alamazsiniz. Bizler bu ulkenin son sansiyiz...

Dr. Erkan DANACI... TUBITAK UMERF ve Mikrodalga Lab. (ESL)

NOT : BU E-POSTAYI LUTFEN TANIDIGINIZ HERKESE YOLLAMAYA CALISIN

2 Ocak 2009 Cuma

HALIFE FERMANI ILE CARSAF YASAGI


ÇARŞAF-PEÇE HIRİSTİYAN KIYAFETİDİR.


İŞTE EN BÜYÜK DELİL; HALİFE,SULTAN II.ABDÜLHAMİT'İN FERMANI ve de Resimler ;

Kanuni dönemi baş örtüsü

Önsöz;

Örtünme ile ilgili olarak yazdığım bütün yazılarımda,100-120 yıl öncesinde,İngiliz işbirlikçisi, Müslüman görünümlü insanların,bir kilise rahibe kıyafeti olan "Çarşaf-Peçe ve Türbanın, Müslüman toplumu aşağılamak ve fark ettirmeden "Hıristiyanlaştırma" siyaseti olduğunu,Avrupa’nın asırlardır “İslam’a şekil vermeye” çalıştıklarını yazdım durdum.

17.Yüzyılda,İngiltere ve Hollanda Hindistan'da bulunan Türk devleti olan Babür Hanlığını yıktıktan sonra burayı ele geçirirler ve bu nedenledir ki,19.yüzyıla gelmeden "Burka" gibi tamamen bir rahibe kıyafetini Müslüman kadınlara kabul ettirmişlerdir.

Sultan II.Abdülhamit'in zamanında ortaya çıkan bu "kara çarşaf ve peçe" kıyafetinin,bizzat Halifenin kendisince "tuhaf karşılandığını İslam’a yabancıların düzen verme çabalarını “TOPAL MOLLA,HUMEYNİ,KÜRT SAİD ve FETHULLAH GÜLEN”, “İSLAMDA ÖRTÜNME ŞEKLİ “,”KUR'AN VE TEVRAT'TA KARA ÇARŞAF-PEÇE”,” OSMANLI'DA ÖRTÜ FERACEYDİ.



ENSEST TOPLUMLAR, ARI NESİLLER ÜRETMEK İÇİN KADINI TOPLUMSAL YAŞAMDAN ÇEKMİŞLER, EVLERİNE, ODALARININ EŞİKLERİNİN İÇİNE, VE KARANLIK ÖRTÜLER ALTINA KAPATMIŞLARDIR.
Önce örtünmeye Kuran tefsirinden bakalım;
Hiç bir yorum yapmadan, İslam çağında hac, çıplak tavaf, örtünme konularında Araf Suresi,26.;27.;28. ayetlerinin tefsirini Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinden aynen veriyorum.
Çarşaf-peçe giyenlerin durumunu çok güzel ortaya seriyor.
A’raf 26-27-28

Adem ve Hava yeryüzüne indiklerinde
göksel kavimler tarafından taciz edilirler
7:26- “Ey Âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takva elbisesidir. İşte bu(nlar), Allah'ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar.”

7; 26- Ey Âdemoğulları, muhakkak ki biz üzerinize çirkin yerlerinizi örter, avret yerlerini örter bir elbise, bir de rîş (yani güzellik ve öğünmek giysisi yahut servet ve refah) indirdik. Yerle, gökle, içle, dışla, ferdle, toplumla, tabiatla, sanatla i lgili sebepleri yaratıp ihsan ettik. Âdem ve Havva cennette saklı ve gizli otururlarken ayıpları açılarak yeryüzüne gelmiş oldukları gibi, Âdemoğullarından her biri de ana karnında "döl yatağı" içinde saklı ve gizli olarak rızıklanıp dururken çırılçıplak yeryüzüne indiler.
Sonra da ayıplarını örtecek veya giyinip kuşanıp süslenecek şekilde fakirce veya zengince iki çeşit elbise ile korunmaya ve örtünmeye ve hatta güzelleşme ve süslenmeye imkân buldular. Bu arada, takva elbisesi takva hissi veya takva duy g usu ile giyim yani hayâ, utanma duygusu ve Allah korkusu ile giyilen ve Allah'ın izniyle maddî manevî ayıptan, çirkinlikten, zarar ve tehlikeden koruyacak olan korunma elbisesi yok mu, bu, mutlak hayırdır. Sırf faydadır.

Hindistan Ganj nehrinde çıplak hac
yapan Can/Jain dini mensupları 

Elbise nimetinden faydalanma ve istifade asıl bununladır. Zira takva duygusu, korkusu ve imanı, hayâ ve irfanı olanlar zorunlu olarak çıplak bile kalsalar en az Âdem ve Havva'nın yapraklarla örtündükleri gibi ayıp ve örtülmesi gereken yerlerini örter ve muhafaza ederler. Fakat takva duygusu olmayan günahkârlar ne kadar giyinseler yine kıçları, açılmaktan kurtulamazlar.



Ortodoks Yunan Hristiyan rahibeler
Çünkü bunlar, elbise nimetinin ayıp ve örtülmesi gerekeni örtmek; sıcak, soğuk ve rahatsız edici çirkinliklerden, hastalık sebeplerinden korunmak, düşmandan sakınmak ve nihayet güzel bakışı cezbedecek ve kötü bakışı defedecek, hiç kimsenin ne şehvetinin heyecanına ve ne nefretinin gelişmesine sebep olmayacak faydalı bir sima, edeb ve vakar rahatlığı ile güzelleşme gibi gerçek fayda ve güzel maksatlarını düşünemezler.
Şehvet, kibir ve gururla süslü püslü giysiler içinde kibrini ilan etmek isterken, bir taraftan en kötü yerini açar, hatır ve hayale gelmez zarar ve edepsizliğe düşerler. Bunun için süslü elbise, giysi, şeref ve ihtişam dahi hadd-i zatında ilâhî bir nimet olmakla beraber, birçoklarının gözlerini kamaştıran görünür çekiciliğine rağmen hayır ve mutlak fayda değil, bir gurur metâıdır.
Asıl hayır, takva giysisidir ki, örtülmesi gerekli yerlerin örtülmesi (setr-i avret), namusu korumanın ilk şartını teşkil eder. Bu, yani elbise indirilmesi, Allah'ın âyetlerindendir. İnsanlığa olan lütuf ve yardımını, bağış ve rahmetini gösteren delillerinden ve alametlerindendir. Umulur ki bunu düşünürler. Bundaki delalet vecihlerini, rabbânî hikmeti düşünür Allah'ın nimetlerini hatırlar, tanır veya uslanıp çirkinliklerden sakınırlar.
Rivayet ediliyor ki, cahiliyye Araplarından bir takımları, bu cümleden olarak Humus'tan olmayan A'rab yani bedevîler Kâbe'yiçıplak oldukları halde tavaf ederler ve içinde Allah'a isyan ettiğimiz giysilerimizle tavaf etmeyiz, derlerdi. Çoğunlukla erkekler gündüz, kadınlar gece tavaf ederler, kadınların gündüz tavaf ettikleri de olurdu. Kadın bütün göğüslerini ve göğüslerindekileri açar ve hatta büsbütün çırılçıplak olur, ancak cinsel organına şarap üstüne sinek konmuş gibi hafif, seyrek bir paçavra kor, "tavaf ederken beni kim ayıplar", der ve şu:
"Bugün bunun bir kısmı veya hepsi açılır, açılanını da helâl etmem." beytini söylerdi. İşte bu âyetler bu sebeple nazil olmuştur.””

İşte Osmanlı-Kağıthane deresi-Sadabat yaşamı- 
Sokak kıyafetleri.
Çarşaf-peçe,türban nerede?
Yoksa onlar 
Müslüman değiller miydi?Dininizi kendiniz öğrenin
derken bunu anlatmaya çalışıyorum.Kılavuzu karga olanın burnu
b.ktan kurtulmazmış.İngiliz ajanı şıhların pirlerin dibinde
 gezedurun siz. 
Ayet tefsirinde görüldüğü gibi, çıplak Şiva Dini haccından, ihramlı hacca, tabiat şartlarına göre örtünen toplumdan kara çarşf ve peçeli Yahudi, Sabi Sin mezhebi tesettürüne peygamber sonrası geçirilmeye çalışılan İslam farkını Müslümanlar anlamalıdır artık.
“,”ÇARŞAF-PEÇE FAHİŞE KIYAFETİ-TEVRAT”,” BAŞ ÖRTÜSÜ HER İNANÇTAN “,”BEDİÜZZAMAN MI DELİÜZZAMAN MI?”,” TRAVMA GEÇİRENLERİN TARİHİ “,”İslam 250 Yıl Önce Böyle Ilıtıldı.” gibi bir çok yazımda da “İslam’a Haçlı Müdahalelerini göstermeye çalıştım.Bu yazılarım blog içinde mevcuttur ve “blog Arşivi”nden ay ay,gün gün bularak okuyabilirsiniz.


Meğer,II.Abdülhamit, bu örtünme çeşidini yasaklayan bir de ferman yazmış bu olayın ardından.Bunu da vatansever bir arkadaşımız bulup,dilimize sadeleştirerek belgenin aslı ile birlikte yayınlamış.

Başımızda "
Müslüman’ız" deyip seçtiğiniz siyasetçilerin devleti yıkıcı her türlü isyanlarında İngiliz, Fransız,Amerika gibi batılı devletlerden destek aldıklarını,sıkıştıklarında saklandıkları yerin Amerika ve işbirlikçisi "Haçlı" ülkeleri olduğunu görerek bu yazıyı dikkatle okuyunuz.

Peçeli kara çarşaf kıyafetini ilk giyenlerin 1892’lerde,İngiliz güdümündeki Kürtçü Nakşibendi Tarikatı içinde yaygın olduğunu fermanın yayınlanma tarihinden anlıyoruz.

Said Nursi 1876 doğumlu olduğuna göre,fermanın yayınlandığında henüz 16 yaşındadır. Nakşibendi tarikatı içinde yetişen,”
Kürdistancı” Said-i Nursi,şeyhinden talimatları iyi almış ki ,II.Abdülhamit’e muhtıra gibi Van’da “Kürt Üniversitesi Kur” isteğinde bulunan bir mektup getirmiş ve kendini Üsküdar Toptaşı Tımarhanesinde bulmuştur.

1909’da II Abdülhamit’in tahttan indirilmesine sebebiyet veren 31.Mart olayını da İngiliz ve diğer Avrupa devletlerinin destekleri ile gerçekleştirenlerin başında da yine Said Nursi vardır.

1925 Şubatında,Musul-Kerkük'ü "
Misak-ı Milli sınırlarına katma faaliyetlerimizi" engellemek için İngilizlerle anlaşan Said Nursi ve adamı Palulu Şeyh Sait ,çıkardıkları isyanla 200.000 insanımızın ölümüne sebep oldular.

1925 Şeyh Sait isyanında,azmettirici olduğu gerekçesi ile Isparta,Burdur’a sürülen bu zat,İsmet Paşanın Churchill’den aldığı talimatla Celal Bayar’a kurdurduğu “
Demokrat Partinin",1950’de ilk icraatı olan “Af Yasası” ile serbest bırakılmış,”Mandacı” adamları hükümete geçmiş ve ülkemizi bu güne getiren projelerin mimarları olmuşlardır.

12 Eylül 1980 "Amerikan kumandalı" askeri darbeden sonra da "Türban" adı ile sözde çağdaş buldukları kıyafet tercih edenlerin de yine "Said Nursi tarikatının müritleri olduğunu biliyoruz. Bu hareket bölücü,ırkçı,faşist,Kürtçü bir yapılanmadır.

Solda Diyarbakırlı Müslüman,ortada Hıristiyan-peçeli kadın,
sağda 
Palu'lu Kürt kadın.1873 yılı kıyafeti.
Henüz Said Nursi'nin doğmasına ve
II.Abdülhamit'in tahta geçmesine "
3" yıl var.
 
Nesilleri bu gün "İslam Kürdistanı" için Ermenilerle birlikte devletin ve basının her kademesinde çalışmaktadırlar.Yıllardır,kendileri ile birlikte olan Dersimlileri bile bu gün malum terör örgütünden Amerikan desteği ile soyutladılar ve "Şeriatçı-İslamcı Kürdistan" için ABD-AB desteği ile yürümektedirler.

Şimdi,Çarşaf-Peçe ve Türban denilen örtülerle "
Dinimi özgürce yaşayacağım, Müslüman’ım" diyen kadınlarımızın ne kadar boş beyinli olduklarını,farkında olmadan Hıristiyanlaştıklarını ispatlayan bu belgeyi aşağıya aldım.

Bunların,İslam ile bir alakası olmadığının,halkımızı "
Hıristiyanlaştırdıklarının" kanıtı olan bu belgeyi göz ardı etmemeniz "vatanın ve kendinizin menfaati icabıdır.

Farkında olmadan "
Müslüman’ız" derken Hıristiyanlaştırıldığınızı görünüz."Her İnançtan Başörtüsü" başlıklı yazımda çeşitli dinlerdeki kadın ve erkeklerin başörtülü resimleri de sizlere yardımcı olacaktır.

Ayrıca,
Said Nursi-Kürdi doğmadan "3" yıl önce çekilmiş şu fotoğraf,onun bu milleti Hıristiyanlaştırma işinde olduğunu kanıtlamaktadır.Çünkü,dayattığı "kara çarşaf ve peçe HIRİSTİYAN YAS KIYAFETİDİR."


http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://img240.imageshack.us/img240/511/resim2kv7.png&imgrefurl=



HAÇLININ KARA ÇARŞAF ve TÜRBAN DAYATMASI NEDEN?

İncil'de,"
Şeytan'ın sayısı 666" dır.(İncil-Vahiyler 13:18 olması gerektir.) Kuranın "6666" ayeti olduğundan dolayı da Hırisytiyan dünyası Hz.Muhammed için "Şeytanın soyu,dölü" demektedir.
Bu bağlamda,Müslümanları da "
şeytana tapanlar" olarak kabul etmektedirler.

Şeytana tapanların da "
yüzlerini tabiatın bile görmesini" istemediklerinden dolayı Müslümanlara veya İbrani soyu olmayan Hıristiyanlara, bu kara çarşafları ve burkaları uygun görmektedirler.

"
Müslüman olmuş Avrupalı" kılığında asırlardır içimize soktukları ajanlarınca koca koca devletlerimizi yıktılar.İnançlarımızla oynadılar.

Zenciler de "
Ham soyu" köle oldukları için Hıristiyan da olsalar kara çarşafa layık görülmektedirler.

Kürt olmayan milletimiz,Kürtler,kıyamete yakın sonunda bir "
ulema" çıkardık diye sevinirken,onun da aslında gizli bir "Hıristiyan" olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kürtler,"
köle,kul" yaşamaya alışıklar.Devlet ağalarını sürdüğünde,geri döndürmek için ağıtlar yakan kölelerdir onlar.

Özgür yaşayamazlar,ölürler.

Zaten,Said Nursi'yi İngiltere yıkılan Osmanlı'nın yerine kurulması olası "
Kürt Devleti" için planlamıştı.

Yani o projeye bizim bazı salaklarımız Menderes ve sonrası dönemde girdiler.

Ama siz bu sapıklıktan bir an önce kurtulun.


Sizler köle değilsiniz.


Haçlı savaşı sürmektedir,bu örtüleri vücutlarına geçirenler onların isteklerine uymuşlardır. Onlar ne Filistinli,ne Pakistanlı Müslümanları ne de kendilerini koruyabilirler.
Ben bunu anlatmak için bunları yazıyorum.İşin aslı budur.Bütün yazılarımda sayısız delilleri de koydum.
Haçlı "
Kuranı İlahi " kabul etmediği için,hesabını Tevrat ve İncil'e göre yapmaktadır.Bizim Müslümanlar da "Tevrat İncil değişmiş" inancı ile bu kitapları hiç mi hiç kâle almazlar ki bu da onlar için bulunmaz bir nimettir.

Bilgisizliğimiz onların rahat çalışmasını sağlamaktadır.
Öğrenmek için İncil ve Tevratı da okuyunuz.

Dinini,düşmanından öğrenen dininden de imanından da,geleceğinden devletinden de,onurundan da olur.

Saygılarımla.


Keykubat

Elinde "Haç"ı ile Afrika'lı Bir Hıristiyan Rahibe.


YIL 1892

FERMANIN GÜNÜMÜZ DİLİNE SADELEŞTİRİLMİŞ METNİ;


Bugün cuma selâmlığı töreninden sonra Teşvikiye'deki silâhhâneyi Padişah Hazretleri teşrifle oradan saraylarına dönerler iken yolda,
tuhaf bir şekilde bellerinden bağlı siyah çarşaflara bürünmüş ve yüzlerini de siyah renkte ve gayet ince peçelerle örtmüş bazı kadınlar gözüne ilişmiş, bunların örtünmemiş denilecek halde açık saçık bulunmalarına ve âdeta matem elbisesi giymiş Hıristiyan kadınlarına benzemelerine bakılarak birden bire İslâm olduklarında tereddüt buyrulmuştur.
İzaha muhtaç olmadığı gibi büyük İslâm devletinin ayakta durması, devamı ve yükselmesi kadın ve erkek bütün
Müslümanların her türlü hal ve hareketlerinde şeriatın yüksek hükümlerine son derece dikkatle uymalarına bağlı olup aksi hal Allah esirgesin gerek fertler gerek devlet için maddî ve mânevî sonsuz zararlara sebeb olacağından İslâm kadınlarının

Allah'ın emirlerinden bulunan örtünme usul ve kaidelerine fevkalâde dikkat ve itina etmeleri lüzumunu beyana hacet olmadığı, bu çarşaflar ise İslâm kadınlarınca örtünmeye aslâ uygun ve müsait olmadığı gibi bir maksatla şuraya buraya girmek için bazı münasebetsiz erkekler tarafından da bir fesat ve melânet perdesi olarak kullanılmakta olup hatta geçenlerde bir erkek bu suretle çarşafa bürünerek kadın kıyafetinde silâhlı olarak bir eve girip içerdeki kadının üzerine hücumla çaldığı eşyayı pencereden arkadaşına atarak savuşmuş olduğundan dindarlık ve maslahat bakımından meydanda olan zararlarından ötürü icap edenlere münasip bir şekilde anlatılıp tenbihlerde bulunmak suretiyle kadınların çarşaf giymelerinin yasaklanması Padişah emri iktizasındandır. Bu hususta emir sahibinindir.
2 Nisan 1892
Hükümdarın Başkâtibi
Süreyya

PADİŞAH EMRİ LATİN HARFLERİYLE
ANLAMAZSANIZ SADELEŞTİRİLMİŞ METİN AŞAĞIDA,


(İrade Dâhiliye, Nu. 99887)
Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Başkitâbet Dâ'iresi
5894
Bugün Cum'a selamlık resm-i âlîsini müteâkib Teşvikiye'de kâ'in Silahhâne-i Hümâyûnu teşrîf-i meâlî-redîf-i hazret-i pâdişâhî vukûuyla oradan Saray-ı Hümâyûna avdet buyurulur iken reh-güzâr-ı şâhânede bir tarz-ı acîbde bellerinden bağlı siyah çârşeblere bürünmüş ve yüzlerini dahi siyah renkde ve gayet ince peçeler ile örtmüş bazı kadınlar müsâdif-i nazar-gâh-ı âlî olarak bunların gayr-i mestûre denilecek halde açık saçık bulunmalarına ve âdeta mâtem elbisesi iksâ etmiş Hıristiyan kadınlarına müşâbih olmalarına nazaran vehleten İslam olduklarında tereddüd buyurulmuşdur. Muhtâc-ı îrâd ve îzâh olmadığı vechile devlet-i muazzama-i İslâmiye edâmahallâhu teâlâ ilâ-yevmi'l-kıyâmenin kıyâm ve bekâsı ve tezayüd-i şevket ve i'tilâsı heyet-i devletin efradından bulunan bi'1-cümle müslimîn ve müslimâtın kâffe-i ahvâl ve evdâ ve harekâtda şerî'at-i garrâ-yı Ahmediyenin ahkâm-ı münîfe ve münciyesine kemâl-i ihtimâm ile tevessül ve ittibâ' etmelerine menût ve merbût olup aks-i hâl ma'âzallâhu te'âlâ gerek efrâd-ı ümmet ve gerek esâs-ı devlet içün maddî ve ma'nevî mûcib-i
mazarrât-ı bî-nihâyet olacağından İslâm kadınlarının cümle-i evâmir-i ilâhiyeden bulunan usûl
ve âdâb-ı mergûbe-i tesettür ve ihticâba fevka'1-âde dikkat ve i'tinâ etmeleri lüzûmu vâreste-i beyân ve ityân olarak işbu çârşebler ise İslâm kadınlarınca emr-i tesettüre asla muvâfık ve müsâ'id olmadığı gibi li-maksadin şuraya buraya girmek içün bazı münâsebetsiz erkekler tarafından dahi bir perde-i fesâd ve mel'anet olarak isti'mâl edilmekde olup hatta geçenlerde bir erkek bu sûretle çârşebe bürünerek kadın kıyâfetinde müsellehan bir hâneye dühûl ile evdeki kadının üzerine bi'1-hücûm sirkat eylediği eşyâyı pencereden arkadaşına atarak savuşmuş olduğundan diyâneten ve maslahaten derkâr olan mazarrât ve mehâzîr-i adîdesine mebnî bu bâbda îcâb edenlere sûret-i leyyine ve münâsibede tefhîmât ve vasâyâ-yı lâzıme îfâ edilmek sûretiyle kadınlarca çârşeb iktisâsının men'i esbâbının istihsâli şeref-sâdır olan emr u fermân-ı hümâyûn-ı cenâb-ı pâdişâhî iktizâ-yı âlîsinden bulunmuş olmağla ol bâbda emr u fermân hazret-i veliyyü'1-emrindir.
Fî 4 Ramazân sene 1309 ve Serkâtib-i hazret-i şehriyârî
Fî 20 Mart sene 1308 bende
[2 Nisan 1892] Süreyya

Belgenin Aslı;














































Burkalı Afganistan'lı Müslüman Kadın.
Önce böyle giydirirler,sonra da "Kadın Özgürlük Hareketi"
başlatarak,aile içi düşmanlıklar yaratırlar.Devlete de
"uluslararası baskılar ve işgaller" uygularlar.
Resimin İngilizce metni şöyle;"Taliban idaresi altında
Afgan kadını
"
sonra da resmi çekenin adı yazılı.
İran'da Hıristiyanlaştırılmış İslami Rejim kurma işi 30 yı önce Humeyni ile bitirildi. Kara çarşaflı -peçesiz bir bayan Polis Memuresi.
İran ne yazık ki,Haçlı projelerinin açık oyun alanıdır.Asla bağımsızlık savaşı veremedi.Sınırlarını İngiltere,Amerika çizdi.
İngiliz ajanı bir "molla" olduğu için Türkiye'ye sürülen Humeyni'yi,1976'da Bursa'dan alıp Pariste,yanında seks shop bulunan bir binaya erleştirdiler,üç yıl profesörlere eğittirdiler ,Şah'ın generallerini gizli bir operasyonla vurup hazır hükümetin başına da Humeyni'yi getirdiler.Onların bu "çarşaflı hali " sizleri aldatmasın
.1630 sonrasında İngiliz,Hollanda,Portekiz işbirliği bu bölgeyi ele geçirir. Burkaların,kara çarşafların bu bölgede yaygın olması,dinlerinin Hıristiyanlaştırılma çabaları ile olmuştur.Sıra bizdedir.





















Bu linkte Kanada'da Beyt Şems (Levi soyu- sapık Yahudiler olarak adlandırılıyorlar) Burka'lı Yahudi kadınları için tıklayınız. Bunların küçük yaşta çocuklarla toplu nikâhlar kıydıkları anlatılıyor.Aşağıda Burkalı Yahudi kadınları  Tıkla;

http://mostlykosher.blogspot.com/2011/01/more-on-jewish-burqa.html 


Çarşaflı Harem hanımları,beyleri ile haremcek,dünyayı tavafa çıkmışlar.

Resim çektirirler ama sanki boşuna bir iştir bu resim işi. Nasıl eğlenilecek?
Efendi,hayat refikalarından daha net poz vermemiş mi?
 






















BU YAZIDAN 6 YIL SONRA
NURCU AKP'Lİ ENSAR VAKFINDA KULAMPARALIK REZALETİ TBMM'YE YANSIMIŞTIR.

1 Ocak 2009 Perşembe

Doğu Perinçekin Birleşme Çağrısı



Sayın Doğu Perinçek'in, Ergenekon davasında bugün yaptığı açıklama:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:

SAVCILIK SORULARIYLA MİLLETİN BİRLEŞMESİNE KARŞI OLDUĞUNU GÖSTERDİ

Ergenekon davasında 29 Aralık 2008 günü Semih Tufan Gülaltay'ın çapraz sorgusunda savcıların sorularının ardından İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek söz aldı. Perinçek savcıların sorularının "milletin birleşmesine karşı olduğunu gösterdiğini" söyledi. "Savcılık sorduğu sorularla Gladyo adına bu işi yürüttüğünü göstermiştir" diyen İşçi Partisi lideri, "Ulusalcılar neden birleşiyorsunuz" denilmektedir. İddia makamının korkusu 'Ya millet birleşirse' 'Ya sağ ve soldaki vatanseverler birleşirse'dir. Sağ ve sol örgütler 1980 içerisindeki gibi vuruşmaya devam etsin istiyorlar" diye konuştu.

Ergenekon davasının bugünkü 34. duruşmasında İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Semih Tufan Gülaltay'ın çapraz sorgusunun ardından açıklama yaptı. Perinçek, Gülaltay'ın sorgusunda Ergenekon savcılarının sorduğu sorularla milletin birleşmesine karşı olduklarını ortaya koyduğunu belirterek şöyle konuştu:
"NATO, statüsüne göre dışa karşı savaşmak üzere kurulmuştur. Ancak bakıldığında altmış yıldır hiç savaşmadı. NATO'nun ikinci bir işlevi daha vardır. NATO gerçekte üye ülkeleri denetlemek amacıyla kurulmuştur. Amerika, NATO ve Gladyo aracılığıyla Norveç'ten Almanya'ya, Türkiye'ye kadar üye ülkeleri yönetiyor. Hala böyle. Bu denetleme işi hem devletin hem de toplumun denetlenmesidir. Solun bastırılması da bu işlevin parçasıdır.

1960'larda Cevdet Sunay'lar, Komünizmle Mücadele Dernekleri ve çeteci gençlik örgütleri kurdular. Alparslan Türkeş, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ni Milliyetçi Hareket Partisi'ne dönüştürmüş, ülkücü örgütler silahlandırılmış, sola saldırtırmış 1974 sonrasında uyuşturucu üzerinden denetim altına alınması da bu kavganın içinde sürülmüştür.

İstenmeyen bu milletin birleşmesidir. Birleşmesin, bağımsız olunmasın isteniyor. Savcılık bugün sorduğu sorularla Gladyonun bu işi yürüttüğünü göstermiştir. 'Ulusalcılar neden birleşiyorsunuz?' denmektedir. İddia makamının korkusu 'Ya millet birleşirse' 'Ya sağ ve soldaki vatanseverler birleşirse'dir. Savcılar Gladyo'nun savcıları olduklarını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuşlardır. Atatürk bu milleti birleştirmedi mi? Genelkurmay Başkanları demiyor mu 'Cumhuriyetin en ağır tehdidini yaşıyoruz.' Biz ne demişiz 'ey millet birleşin' demişiz. BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan sayıyor, bir yerden ezberletmişler. 'Kürt, Laz, Abaza, Boşnak, Çerkes'… Vurgu etnik ayrımcılığa, millet yok. Aleviler bağnaz Alevi, Sünniler bağnaz Sünni olun diyorlar. Sunni bağnaz Sunni olsun, Alevi bağnaz Alevi olsun isteniyor. Muhalefet Partisi Başkanı 'etnik kimlik şereftir' diyor. O ilişkiler Orta Çağ'a aittir. Etnik kimlik şeref olur mu, Millet olmak şereftir. Solcu sağcı 1980 öncesinde olduğu gibi birbirlerini vursun kırsın istiyorlar. Birileri de bunu kabul etmiyor birleştirmeye çalışıyor.

Savcılar sorularıyla kendilerini ele vermişlerdir. ABD güdümlü Gladyo'nun aleti olduklarını bu sorularla kanıtlamışlardır. Bu ülke seçimlerle bölünüyor. Güneydoğu'da yerel yönetimler üzerinden PKK özerk bölgesi oluştu. Türkiye fiilen bölündü. Batı'da Cumhuriyet yıkıcısı, Haçlı irtica birçok yerel yönetimlere hakim oldu."