Ordu Neden Taraf Oldu ?
1994 yılıydı.Doğu blokundan yeni çıkmış bir ülkenin konsolosu ile tanışmıştım.Beni konsolosluğa çağırarak misafir etmişti.Güzel bir arkadaşlık yapıyorduk.Bir gün evine davet etti.Eşi ülkesine has içinde domuz eti olmayan tamamen bizim marketimizden satın alınmış malzemelerden güzel bir yemek yapmıştı.Onu da gövdeye afiyetle indirdikten sonra yemek esnesında almaya başladığımız hafif içki sayesinde de güzel bir sohbete başlamıştık.Derken bizim ülkemizdeki askeri ihtilallerin nedenlerini kendi bakış açısından açıklamaya başladı.Derken devlet idare sistemleri üzerine de konuşuyorduk.
Bu konuşmalarda ikinci dünya savaşı sonrası ABD'nin dünyayı yeniden şekillendirmesi, AB'nin ABD ile ilişkileri derken AB'nin ABD'siz hiç bir kararının olamayacağı falan da ortaya atıldı.Çünkü ABD,AB 'yi Hitlerin elinden kurtarmış ve Avrupa haritasını da çizmiş, düşman ilan ettiği komünizme karşı da tüm güvenlik önlemlerini buna göre yapılandırmıştı.Bazı Avrupa ülkelerinde saat 24,00'ten sonra Amerikan Military Police leri görevi devir alıyordu.Bu nedenle AB ülkelerinde ordu fazla söz sahibi olamıyordu.
AB ülkeleri ABD'nin sıçrama tahtası olmuştu.Onun kurduğu teknoloji ve sanayiinin Avrasya ve Afrikaya pazarlamasını yapıyorlardı.
Türkiye ise II.Dünya savası sırasında savaşa girmemiş, ancak imzaladığı dostluk antlaşmalarına göre hareket etmediği, örneğin Almanların İngiltere ve Rusya'ya saldırması esnasında Almanlara savaş ilan etmediği için prestij kaybetmişti.Savaş sonunda Rusya'nın 1.Dünya Savaşınınm galip devletlerden biri olarak Ekim 1917 Devrimi nedeniyle istemedeiği İstanbul Kars ve Ardahan'ı bu nedenle geri istemesi de Türkiye'yi sıkıştırmıştı.
Birçok AB ve diğer dünya devletlerinin verdiğinden fazla taviz vererek NATO'ya girmek zorunda kalmıştı.Kore'ye asker göndermesi de bunlardan biriydi.
Ancak, Türkiye, siyasetçilerin verdiği bazı tavizler aşırıya kaçınca askeri darbelerle düzene sokmayı başarıyordu.Örneğin 1961 ihtilalinden sonra ülkemizde suç işleyen ABD askerlerinin Türk mahkemelerinde yargılanmasının sağlanması gibi.
1960 ile 1980 arası tüm siyasi ve anarşik gelişmelerin ardında ise Türkiyenin islami ve padişahlık kültürüne bağlılığının ortadan kaldırılarak halkın demokratik yollarla hakkını aramasının öğrenilmesi bahanesi ile sağ sol olayları, grevler ,anarşi olaylarının yarattığı o kadar ekonomik ve insan kaybına sebep olan acıların ABD'nin uygun gördüğü başka ülkelerde de yaşandığını anlattı.
ABD'nin önerileri ile halklar hiç tanışmadıkları fikir akımları ile (kökten dincilik, ırkçılık, milliyetçilik, sosyal demokratlık,laiklik,kapitalizm, komunizm ) tanıştırılmış, devletlerine düşman edilerek rejim değişikliği için örgütlenmelerine devletçe müsaade edilmiş,karşı gruplar da kullanılarak bu hareketler frenlenmiş,işçiler örgütlenerek grevlerle ekonomilere darbeler vurulmuştu.
Bu şekilde halklar bölününce de ABD emperyalizmi gelişmiş örnek ülke olarak tüm gruplarca kabul edildiğinden filimleri,kitapları,sanayii ve teknoloji ürünleri ile bütün dünyayı tek pazar haline getirmişti.Bunun tek ulaşamadığı ter de Komünist bloktu.
Avrupa ülkelerinin eğitilmiş halklarının da katkısı ile dünyayı her geçen gün avucunun içine alıyor ve daha da sıkıyordu.Her gün daha çok fakirleşen devletler halklarını besleyip doyuramıyorlar,bu da yeni halk hareketlerini doğuruyordu.Bu halk hareketlerinin komünizm veya faşizm gibi ABD'nin işine gelmeyen rejim değişikliği yapacak duruma gelmesi halinde, ABD o ülkelerde orduları devreye sokuyor,eğer o ülkenin ordusu halk hareketini önlemede başarısız olursa ABD veya Avrupa ülkelerinin lejyoner orduları devreye girerek idareyi uygun bir gruba veya eski idareci gruplara teslim ediyorlardı.
Ama sağ veya sol olsun bütün anarşik halk hareketlerini ABD CIA ve o ülkenin kendi kurumları,üniversiteleri ve siyasetçilerini, basınını kullanarak gerçekleştiriyordu.Bu durumlarda silah,uyuşturucu,ideolojik yayınlardan da büyük paralar kazanıyordu.Tabii ki işbirlikçileri de.Mesela 12 eylül öncesi sol yayınların %100 Paris'te basılmıştı.
1992'de doğu blokunun da çöküşünden sonra ABD ve işbirlikçisi AB'nin yeni hedefi İslam ülkeleriydi artık.1989'da zaten Fas'tan Pakistan'a kadar olan tüm İslam Ülkelerini de "Yeşil Hat" olarak yeniden belirlemiş,bu ülkelerden hangisi demokratik rejim dışına çıkarsa Birleşmiş Milletlerin müdahele ederek halka demokrasiyi getireceğini beyan da etmişti.
Afganistan'da Ruslara karşı yıllarca savaşan gerillalar da yakında "Demokrasi düşmanı " ilan edilerek bu ülkede Batı'nın hakimiyeti sağlanacaktı.Bütün bunlarda bu ülkelerde oluşturulan sağ,sol vs fikir akımların kullanılarak yapılacaktı.Örneğin Afgan halkı rahatça "islami rejim" ilanın doğru itilip sonradan da Batı buraya Demokrasi getirmek için askerini gönderecekti.Bu olay zamanla tüm müslüman ülkeler tahrik edilerek bu şekilde hakimiyet altına alınacaklardı.
Bu sistemin temel kuralı "Five Fingers" (5 f kuralı)ydı.Tüm dünya ülkeleri için geçerli bir kuraldı.Hedef ülkenin halkının yapısı islamsa Köktendincilik,başkaysa komünizm vs ideolojilerden biri bir elin parmakları olarak ifade ediliyor,bunlardan biri kuvvetlendirilerek ülke "dünya barışını tehdit etmekle suçlanacak,sonra da bu ülkeye bu bahane ile ABD-AB çeteleri "Demokrasi" getireceklerdi.Afganistanda bu tür gelişmeler de zaten başlamıştı.Bunlar bu arkadaşımın ileri görüşlülüğü değil,ABD'nin Yeni Dünya Planıydı.
Bu gün neredeyiz? Afgan Gerillaları ABD desteğinde Komünizme karşı kullanıldıkları zaman "Özgürlük savaşçılarıydılar.Kahraman Müslüman Mücahitlerdiler.Batı tüm askeri ve istihbari desteklerini bunların hizmetine sunmuştu.Hatta R.Regan'ın Rambosu bile Ruslara karşı Afganistana gidip savaşmıştı.
Bu gün ise ABD Başkanı W.Bush'un Arap Ortağı Bin Ladin ABD destekli İslami Cihad ordusu ile ABD'ye savaş ilan ediyor.Bunu hedef ülkelerde özellikle başlatıyor.Sonra uzayan parmağı kesmek için Batı çetesi burayı işgal ediyor.Afganistan Babrak Karmallar, General Dostumların idarelerinden sonra 1958'lerde İtalya'ya sürülen Afgan Kralı Karzai'yi geri getirip devlet başkanı yaptı.Ancak el kaide hala orada.Neden temizlenmiyor? Çünkü diğer ülkelerde terörü sürdürmek için yaşamaları lazım.Haberleri iyi takip edenler El Kaide'nin Somali,Etiopya,Uganda,Nijer,Nijerya'da yarattığı hareketler ile buraları ABD idaresine teslim etti bile.Biz yakınımızda Irak'ı biliyoruz.Şimdi sıra Kuzey Afrika,Arap Yarımadası,İran ve Türkiye'dedir.
ABD Desteği ile gelen AKP hükümeti devletin tüm kurum ve kuruluşlarını ABD-AB çetelerine teslim etmiştir.Şimdi sıra ülkenin 7-8 parçaya bölünmesi aşamasına gelmiştir.İkinci kez gelirse hepimizi Konya ovasına doldurup kapatacaklar orada da yavaş yavaş salgın hastalık vs ile bitireceklerdir.
Hükümet ve ana muhalefet liderlerinin çocukları zaten ABD'de rahat bir hayat sürmektedirler.Onlar ödüllerini alıyorlar.
AKP'nin yarattığı bu hızlı bölünme ortamını durdurmak ve geciktiktirmek için başlatılan kampanyalara halkın katılımı sağlanarak Nato tarihinde bir ilk olarak Türkiye ABD-AB'nin uzattığı "ILIMLI İSLAM" parmağını"Halkın İsteğine Tercüman olmak,Anayasal Görevini İfa etmek" bahanesi ile ABD emri olmadan kesmiştir.
Ilımlı İslamın beyni Said Nursi Talebesi Fethullah Gülen Hoca.Halen ABD'de ikamet etmektedir.
Unutmayalım ki Ordumuz NATO'nun ordusudur ve emirleri NATO'dan alır bu da doğaldır.60 yıldır bu böyle.14-29 Nisan yürüyüşleri ABD-AB çetelerinin de kafasını karıştırmıştır.Türkiye için biçtikleri "ILIMLI İSLAM" ülkesi elbisesi bedene uymamıştır.Şimdi yeni elbise ne olabilir?Bize muhakkak yeni bir elbise biçeceklerdir.Bu da 1970-80 yılları arasında olan "ANARŞİ"elbisesidir.Ben böyle tahmin ediyorum.
Muhalefet C.Başkanı seçimini önlemiş ama arkasından gelecek seçim için hazırlıksız olduğu açıkça beyanatlarından,seçimi geciktirmek istemesinden belli .Halkın önüne yeni bir çözüm önerisi getiremeyen muhalefetin seçimlerden umduğunu bulamayacağı korkusu vardır.Tek parti hükümeti de bu kadar kampanya'dan sonra beklenmemelidir.Arkası koalisyon ve karmaşa.Ilımlı İslam Ülkesi olamayan Türkiye sert anarşik olayların yaşanabileceği bir ülke olma yoluna girmiştir.
Bu durumda halkın ülkem üzerinde oynanan dış oyunlar nedeni ile bu duruma geldiğine ikna olarak çıkarılmak istenen anarşi ve karmaşa ortamını engellemesi gerekmektedir.Ama nasıl? Artık halk da sorumluluğunun bilincinde olarak uyum,ittifak konularında çözüm aramalıdır.Sağcısı,solcusu,dindarı artık tek bir vatandaş tipi olmak zorundadır.
Yoksa ortada devlet diye bir şey kalmayacaktır.Devlet kalmayınca da sağcılık da solculukda biter.Herkes Irak'tan yeterince ders çıkarmalıdır.Irakta devlet yok,merkez bankası yok,emekli maaşı da yok,can güveniliği de yok.Irak'ın durumuna gelmemiz an meselesidir.
Asker ülkenin bölünmesini, kaynaklarınının satılmasını önlemek için bir hareket başlatmıştır.Halk iktidara haksızlık yaplıdığı duygusuna kapılmamalıdır..Devlet İslama karşı değildir.Yoksa bu partiye izin de verilmezdi.Devletin bir parmağı uzamıştır.Kesilmesi gerekir.Faturası da olacaktır.
1996'da Sayın Necmettin Erbakan bir gazeteye verdiği mülakaatta,Lozan Antlaşmasında Türkiye'ye "OTİ" (Osmanlı-Türk-İslam) milliyetçiliği yapmaması şartı koşulduğunu, bunun gizli metinlerde olduğunu betyan etmişti.
Eğer AKP Batının zorladığı "Ilılmlı İslam Ülkesi" kimliğine girerse Lozan Antlaşmasını ihlal etmiş olacağız.Bu defa onlar da sınırlarımızı tanımadıklarını söyleyecekler. ABD zaten bu antlaşmaya imza atmamamış ve tanımamaktadır.Bu şekilde Lozan Antlaşması geçersiz kalınca TV programlarında seyrettiğimiz bölünmüş Türkiye haritaları gerçekleştirilmeye başlanacaktır.Bu nedenle Türkiye Ilımlı İslam Ülkesi Olmamak zorundadır.
Sonra İslamın ılığı, sıcağı yeni mi çıktı.Hamburger değil ki bu .İslam İslamdır ve Tekdir.Ilığı,sıcağı,soğuğu olmaz.ABD bu proje ile ilgili olarak yeni ılımlı islam hocaları yetiştirp ülkemize gönderecekmiş.Yani 1500 yıllık İslamı yeniden yazıyorlar.Haberiniz olsun.
Son mitinglerin ve Ordunun taraf olduğunu söylemesinin ardında bu gerçekler vardır.Bu yüzden halkın sağ duyulu olarak yaratılacak provakasyonlara itibar etmemeleri gerekmektedir.Devlete güvenmeye devam edlim,oyunlardan uzak duralım.
Keykubat
03.5.2007