"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

24 Mayıs 2011 Salı

SECIMI BEKLEYEN TEHDITLER VE ISYAN BEKLENTISI

SEÇİMİ BEKLEYEN TEHDİTLER VE İSYAN BEKLENTİSİ


Birkaç gün önce haberlerde hükümetin Gürcistan ile vizelerin kaldırıldığını haber programlarında dinlediğimde kuşkulanmadım desem yalan olmaz. Neden derseniz, daha birkaç yıl önce ABD’nin Kafkasya’yı ele geçirme projesi kapsamında Gürcistan’ı Osetya’ya saldırtmış ve Rusya tepesine çökünce de Türkiye’den yardım istemişti. Ama o zamanın genelkurmayı bu işe ters bakınca başbakan tatile çıkmış ve cep telefonlarını kapatmıştı.

Savaş Haberi linki için
Amerika’da Türkiye’ye “Gürcistan’a yardıma gitmedik diye” kızmıştı. Ama malum ABD’de yardıma gitmeye cesaret edememişti. Sonraları Karadeniz’e savaş gemileri çıkarmaya kalkınca, Rusya tepki göstermiş ve ülkede “Montrö Antlaşmasının tartışılması” gündeme oturmuş, günlerce bu konuyu konuşmuştuk.
Bu antlaşma geçenlerde başbakanın “Kanal projesiyle” tekrar gündeme gelmişti.
Şimdi küresel sermaye desteğindeki AKP ille de Gürcistan üzerinden bir Kafkasya Sorunu çıkarma azminden vaz geçmiş değil.

Ergenekon dümeniyle “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini koruyabilecek askerlerin tümü içeriye tıkılmış diğerlerinin de ağızları mühürlenmiş olduğundan şimdi AKP projelerini gerçekleştirmek için uygun ortamı bulmuştur. Malum Yüksek yargıdan emeklilikler de bu günlerin AKP lehine “artı” olacak gelişmeleridir.
Bunların hesabını önceden yapan AKP seçim öncesi Gürcistan ile vizeleri kaldırdı. Gürcistan da komşu diğer ülkelerle vizeleri kaldırdı. “Bizden zarar gelmez mesajı” vermeye devam etmektedir.

Bunlar iyi şeyler ne yapalım vize var da ne oluyor sanki hangi Anadolu kentine gitseniz barlar, eğlence yerleri, sokaklar bu ülkelerden gelmiş fahişelerle dolu.
Ermenistan’da kimse kalmadı bütün kadınları, gençleri buralarda istihdam ediliyorlar. Türkiye’nin değil onların lehine bir gelişme bu.
Neyse AKP hazmettiriyor bunları da ettik artık.
Şimdi dönelim gene vize konusuna!

Rus-Gürcü savaşından önce Gürcistan Türk okullarının başındaki Türk müdürleri görevden alıp yerlerine Ermeni veya Hıristiyan-Gürcü müdürler atadı, camileri Kiliseye çevirdi. Bunları da yazdık. İnternet’te 2012’de Türkiye’yi işgal senaryoları ve savaşın “doğudan batıya sürmek” şeklinde olacağı, Kürtlerin, Yezidilerin, Süryani ve Nasturilerin birlikte isyan çıkaracaklarını, kuzeyden Gürcistan ve Ermenistan’In birlikte saldıracaklarını, batıdan da Yunanistan’ın saldıracağını ve devletin parçalanarak işgal edileceğine dair bir yığın video var.
Haber linki için

Bunların altı üstü video demeyin bunlar öyle sıradan insanların hazırlayacağı videolar değil, asker kişilerce piyasaya sürülen videolar. Gazeteleri en azından İnternet’ten araştırırsanız, birkaç gün önce Gürcistan’da Türk vatandaşı olduğu için gördüğü muameleden şikâyet eden bir bayan vatandaşımızın haberi vardı. Bunların sayılarını arttırmak mümkündür.

Bu günkü Radikal Gazetesinin bir haberinde BDP’li Mahmut Alınak Öcalan ile yaptığı görüşme hakkında açıklama yapmış ve bu konudaki yumurtladıklarından ben hiç de umutlanmadım.
Haber şu başlıkla çıkmış;
İç Savaş Çıkar, Darbe Olur, Erdoğan İmralı’ya Hapsedilir”

Gazete gene bu zatın ifadelerini ise şöyle vermiş;
Mahmut Alınak

“Öcalan’ın, İç savaş çıkmasından duyduğu endişeyi ve heyetlerle yapılan görüşmelerden duyduğu ümidi ifade ettiğini tekrar etmiş” ve ;

Ben bu görüşmelerden sonuç çıkmayacağını düşünüyorum. Bence bu görüşmeler bir mutabakat sağlanamadan sonuçlanacak. Böyle olunca seçimden sonra korkunç bir iç savaş başlayacak. Nerdeyse tüm il ve ilçelerde halk birbirine girecek ve evlere baskınlar düzenlenecek, devlet kurumları ve medya merkezleri bombalanacak, içeridekiler katledilecek, yollar kesilecek, alanlar birer ceset tarlası haline dönüşecek.
Böyle bir durumda “iç müdahale” olmasından endişe ediyorum. O zaman başbakan, Yassıada ya da İmralı’ya hapsedilebilir, farkında değil. Öcalan’ın talepleri yerine getirilmeyecek talepler değil bu nedenle hükmet en azından bir açıklama yapmalı” demiş.

Daha ne desin ortada devlet kalmamış ki, başbakan “Kel İle Dimne” adlı eski ama meşhur bir fabl kitabında geçen, hiç öküz görmemiş aslanı sesiyle korkutan “öküz Meştebe gibi bağırmaktan”  başka bir şey yapmıyor. Bu terör ve tehdit ortamının tek sorumlusu kendisidir. Sorunu çözeceğim demiş, düğümlerden yumak yapıp bırakmıştır. Muhtemelen de istediğini gerçekleştirmiştir.

“Devleti yıkacağım” diyecek hali yoktu ya!

Elbette birileri verilen zararın, dökülen kanın, karıştırılan düğümlerin hesabını sormalıdır ama asıl konu başbakandan hesap sorulmasından çok, devletin Kürtlerle birlikte isyana katılacak 19.yy.’ın Ermenilerle işbirlikçiliğini yapan gayrimüslüm azınlıkların da katılımıyla ortaya çıkacak tehdittir.

Bu tehdide komşu devletlerin işgal senaryolarını da eklediğimizde çık işin içinden çıkabilirsen?

Türkiye’de yayılmış Kürtlerin tümünün hemen bu ayaklanmaya katılmayacağından adım gibi eminim, bunun bilincinde olarak, komşu devletlerde “milliyetçi  ve köktendinci Hıristiyan ve Yezidi, Türk düşmanı” kültürüyle yetiştirilmiş 1915 kaçaklarının nesillerinin, vizelerin kaldırılmasıyla ülkeye doluşarak terör örgütünün yandaşlarına katılmalarını kesin ummaktayım.

Genelkurmay, her ağzını açtığında “darbeci” ilan edildiğinden artık susmayı tercih etmiştir. Umarım öyledir. Yoksa Şemdinli olayında başbakanın Yaşar Büyükanıt paşa ile ilgili konuşma kasetlerinde geçtiği gibi AKP, “her türlü teklife açık paşalar” getirdiyse tepeye asıl o zaman görün curcunayı.
En büyük korkum da budur zaten. Umarım gerçek çıkmaz ama endişelerim sürmektedir.
Haberin linki için

Bugün Gürcistan Tiflis ve Batum’da yarım milyona yakın 1915 kaçağı Yezidi ve Süryani var. Tayyip bey de Batumluydu değil mi?
Zamanın Gürcü kralı Batum’a Süryanileri yerleştirmiş, Gürcü kaynakları böyle diyor, Said-i Nursi’nin Vatikan Kökenleri başlıklı yazımda bunun belgesini koymuştum.

Ermenistan, 1992’de işgal edilen Karabağ’a Erivan ve civarındaki yerlerdeki  bu Yezidileri yerleştirdi. Burada 100.000’den fazla Yezidi Kürt yaşamaktadır. Bunlara “Hadi gidin devlet kurun, biz de arkanızdayız” deme vakti şimdi değilse ne zamandır?

Türkiye Cumhuriyeti başbakanının ve bütün hükümetinin de kendilerinden oluştuğunu hepsi biliyor da, bizimkiler anlamamakta ısrar ediyor sadece!
Hep deriz ya;
Allah sonumuzu hayır etsin!

Ama, artık Allah ta bu işleri pek kurcalamıyor, bu işler Amerika- İngiliz koalisyonundan oluşan, mason küresel sermayenin ellerinde hem de birkaç yüzyıldır böyle!
Haberin linki için

Kafkasya’da hâkimiyet kurmak isteyen küresel güçler, Kürt terörü, iç isyanlarla tehdit ederek, Rusya ile savaşa neden olabilecek bir maceraya ülkemizi sokmak istemektedirler.
Hem de sonucunda “bölünüp küçüleceğimiz, yoksullaşacağımız, komşularımızı darıltacağımız” bir proje için çocuklarımız yok yere kıyılacaktır.

AKP seçim sonrası, Kafkas işgaline bir şekilde teşvik edilecektir. Bu defa tatile çıkmak ta yok!

O zamanlar yani 14 Ağustos 2008’de “Büyük Gürcüler Söyleşiyor” başlığı ile olayı hicveden bir şiirle durumu açıklamıştım.
Merak eden baksın!
Saygılar!
Takdir milletindir!



AKP EMEKCININ VE OZGURLUGUN DUSMANIDIR





AKP İŞÇİLERİN VE ÖZGÜRLÜKLERİN DÜŞMANIDIR!




Uzun zamandır Said-i Kürdi’nin 20.yy. başlarında, Bahailik, Efganilik, Kadıyanilik ve en eskisi Vehhabilik gibi 18. Ve 19.yy. İngiliz- Amerikan Mason dini çerçevesinde oluşturulmuş sözde “İslam’ı” ülkemizde başlattığını biliyoruz. Bu ideoloji özellikle 14.Mayıs.1950 seçimleriyle İngiltere ve Amerika’nın baskıları sayesinde hükümet olan Adnan Menderes’in Demokrat Partisi ile hükümet olmuş, devletin tüm kurumlarını sömürgeci küresel sermayeye açmış istihbarat memurlarımız yabancı ülkelerden maaş alır hale gelmiş, işçi direnişi Komünizm, anarşi” ilan edilmiş, solcuyum demek ve bu yönde yazmak veya konuşmak 15 Ağustos 1950’de çıkarılan yasayla “İdam veya Yurt Dışına Sürgün” olarak belirlenmiştir.


Said-i Kürdi’nin Mason Localarında hazırlanmış saçmalıkları, “başlarına Allah, Müslümanlık, İslamiyet” adları eklenerek Müslüman ve Türk devletlerine dağıtılmış, “Hilafet emri olarak “algılanan bu saçmalıklar, Türk ve Müslüman toplumların emperyalizme “direnişsiz” teslimiyetini sağlamıştır. Bu da haklı olarak bu ülkelerde Atatürk’ün yarattığı saygınlığı kaybetmemize sebep olmuştur.


Said-i Kürdi, Türk ve Müslüman toplumlarını sömürgeci devletlere teslim etmenin karşılığını Vatikan’dan “takdirname” alarak, Almanya’da parlamentolarda alkışlanarak, bu günkü bölücü PKK terörü ile devletin bölünmesini hazırlayarak almıştır. Şimdi bunlara haliyle inanmayabilirsiniz.


Bu nedenle, önce şu haberi ardından da, Deliüzzaman-ı Yezid el Said-i Kürdi’nin (Asrın Delisi Yezid Said-i Kürdi) kendi hayatını yazdırdığı “Tahriri Hayatım” kitabından vereceğim alıntılar takip edecektir.


İşte Vatan Gazetesinin haberi;


“Diyanet İşleri Başkanlığı‘nda garip şeyler olmaya başladı.

İlk duyumu yaklaşık bir hafta önce aldım. Bunca zamandır da, “Yalanlansın” diye bekledim.

Ama ne hazindir ki; aradan geçen bir haftada en küçük bir yalanlama, özür ya da açıklama gelmedi.

Kısaca olayı anlatayım:

Düzce’deki bir fabrika, dört ay önce DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası‘na üye olan 120 işçisini işten çıkarmış... Diğer çalışanlar da arkadaşlarının uğradığı haksızlığı protesto etmek için tepki ve dayanışma eylemi düzenlemiş...

Sonra ne olmuş biliyor musunuz?

Düzce Müftülüğü, camilerde okuttuğu bir hutbeyle işvereni desteklemiş!

Hutbede, “İşi yavaşlatmak ve iş yerine zarar vermek, kârı ve kârlılığı azaltıcı davranışlarda bulunmak çalışanı ağır dini mesuliyet altına sokar” denilmiş...

Bu hutbenin metni, Kuyudüzü Mahalle Camii imamı-hatibi Nevzat Özal tarafından hazırlanmış ve Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından onaylanmış!....”

Önce şu İngiliz uşağı Bitlis Süryanisi ya da Ermeni’sinin gerçek durumunu tespit edelim; Hayatı boyunca “Yazı yazmayı" öğrenmemiştir. Çünkü Yezidilikte “Okur-yazarlık büyük günahtır” Mardin, Hakkari, Bitlis ve Kuzey Irak komşuları bölgelerdeki Yezidilerin okuma-yazmaya direnmeleri bundandır. Said-i Kürdi Müslüman değil “Yaşayan Yezidi tanrısıdır. Nüfusunda da soyadı "OKUR'dur."
Önceki yazılarıma bakınız.;


ÇİFTE TOPLU TABANCA TAŞIYAN,RED KİD DELİÜZZAMAN OKUR AMA YAZI YAZAMAZ


26.İhtiyarlar Lemasında ;”Üçüncüsü;Yanımda devamlı yazıcı bulunmadığından katibin Riasle-i Nur’a ait dört beş vazifesi olmakla düzeltme yapmaya tam vakit bulamadığımızdan yazı düzensiz kaldı.”
Demektedir.
Dördüncüsü;Telifin (yazının) akabinde (sonrasında) ikimiz de yorgun olarak manayı dikkatle düşünmeyerek gayet sathi (yüzeysel) bir tashihle (düzeltmeyle) iktifa edildiğinden tarzı ifadede (ifade tarzında) elbette kusurlar bulunacak.Alicenap (yüksek ahlaklı) ihtiyarlardan ifadedeki kusurlarıma nazarı müsamaha (hoşgörü) ile bakmak,rahmeti ilahiye (Allah’ın sonsuz kudreti) boş olarak döndürmediği mübarek (hayırlı-uğurlu) ihtiyarlar ellerini dergahı ilahiyeye (Allah’ın ulu katı) açtıkları vakit bizi de dualarında dahil (dualarına katsınlar)etsinler.” Demektedir.”

Tommiks Said Red Kit gibi.Çift toplu tabanca taşıyor;

Çünkü uzun imtihanlarda mahkemeler, düşmanlarım, benim gizli ve mevcut kusurlarımı göremediklerinden, hıfz-ı İlâhî ile bütün bütün beni çürütemediklerinden, Risale-i Nur’a galebe edemiyorlar. Fakat hayat-ı içtimaiyede çok tecrübelerle mahiyeti bilinmeyen, benim vârislerim genç Said’lerin bir kısmını, Nurun zararına iftiralarla çürütebilirler diye o telâştan bu ehemmiyetsiz hayatımı ehemmiyetle muhafazaya çalışıyorum. Hattâ yanımda bir rovelver varken, ikinci bir kuvvetli rovelver daha tedarik etmeye lüzum gördüm. Düşmanların zehirleri kardeşlerimin duasıyla kırıldıkları gibi, sâir suikastları dahi inşaallah akîm kalacaktır.”

NUR LAYİHALARI TÜM İNGİLİZ SÖMÜRGELERİNE DAĞITILIR;

Lâfza-i Celâl üzerinde i’câzı gözle görülen Kur’ân’ımızı almak için istida ile Diyanet Riyasetine müracaat edilmesi gibi sırf garazla ve ecnebî parmağıyla aleyhimize dönen işlerden ve işkencelerden bizi ve âlem-i İslâmı pekçok sevindiren Demokratların dikkat edip Nurcuları kurtarmalarını, hürriyetperver hükûmetten rica ederiz.

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Evvelâ: Bütün ruh u canımla geçmiş Mevlid-i Nebeviyenizi tebrik ediyoruz.
Saniyen: Sizin Nurun neşrindeki muvaffakiyetinizi âlem-i İslâm tebrik edip alkışlayacak. Şimdi de emareleri görünüyor ki: Ezcümle bir nümunesi, Pakistan Maarif Vekili Nurlar için benim yanıma geldi, Risale-i Nur’un bir kısmını aldı. “Doksan milyon Müslümanlar içinde neşrine çalışacağım” dedi. Aldı, gitti.

Hem bu kadar aleyhimizde münafıklar çalıştıkları halde, hem Avrupa’da, hem Asya’da uzak yerlere Risale-i Nur’u götürmüşler.

Hem Berlin’de Almanlar Zülfikar’ı aldıkları vakit, bir gazetelerinde alkışlayarak ilân etmişler.

Hem dahilde ehl-i iman, en ziyade muarızlar olan eski başbakan ve dahiliye vekili yasak ettikleri Asâ-yı Mûsâ ve Zülfikar’ı yasaklarına ehemmiyet vermeyerek kemal-i şevkle okuyorlar. Okuyanlar Ankara’da pek ziyadedir.

Hem birkaç yerde hapishane müdürleri iki üç vilâyette karar vermişler ki: “Biz hapishaneleri medrese-i Nuriye yapacağız ki, bizim mahpuslar da Denizli, Afyon hapisleri gibi Nurlarla ıslah olsunlar.” Emirdağ Lyh.49

Said’in Risaleleri Sömürgecilerce kullanılır ve hak arayan emekçilere karşı kullanılırlar;

“...şimdi izhar ediyorum ki: “Nur talebeleri ve Risaleleri, mânevî bir zabıta hükmünde âsâyiş ve emniyeti muhafazaya—hem kudsî bir şekilde—çalıştıkları ve herkesin kalbinde nasihatleriyle iman cihetinde bir yasakçı bıraktıkları tahakkuk etmiş.” Zabıta bunu mânen hissetmiş ki, bize her vakit dost göründü. Bunun sırrı budur ki:

Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsiyle, yüzde doksan mâsuma zarar gelmemek için on câni yüzünden âsâyişi bozmaya çalışanları men ediyorlar. Birisinin günahıyla başkası mesul olamaz. Bu sırra binaen, şimdi âsâyişi bozmaya çalışan mânevî, dehşetli kuvvetler mevcut olduğu halde; Fransa, Mısır, Fas, İran gibi yerlerden daha ziyade bu mübarek memlekette çalışıldığı halde emniyet ve âsâyişi bozamadıklarının en büyük sebebi, 600 bin Nur nüshaları ve 500 bin Nur talebeleri zabıtaya bir mânevî kuvvet olarak o mânevî tahribata karşı dayandıklarını zabıta mânen hissetmişler ki, yirmi sekiz seneden beri resmî memurlara muhalif olarak Nurlara insafkârâne ve merhametkârâne vaziyet gösteriyorlar””

Said Papalıktan Takdirname alır.;

Papalık Makam-ı Âlîsi Kalem-i Mahsusu

Başkitabet Dairesi

Numara: 232247

Vatikan, 22 Şubat 1951

Efendim,

Zülfikar nâm el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul’daki Papalık makam-ı vekâleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu nazik saygınızdan dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinize Cenâb-ı Hakkın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsâraat eylerim. Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.

İmza
Vatikan Sayın Başkâtibi”

Deliüzzaman-ı Yezid el Said Okur

Atatürk’e Posta Koyan Said;
 Tarihçei hayat 181
Bu parça, meb’uslara ve umum kumandanlara ve ulemalara okutturulmakla, Reisle şiddetli bir münakaşaya sebebiyet verir. Birgün divan-ı riyasette, elli-altmış meb’us içinde, karşılıklı fikir teatisinde, M. Kemal Paşa,
“Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır. Sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz” der.
Bu söz üzerine, Bediüzzaman, birkaç mâkul cevabı verdikten sonra, şiddetle ve hiddetle iki parmağını ileri uzatarak,
“Paşa! Paşa! İslâmiyette, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur (Öldürülmelidir), siz deeee” der. Fakat Paşa tarziye verir, ilişemez…..”

“Namaz kılmayan öldürülmelidir” ifadesi İslam’da yoktur. İslam’da bir insan “namaz kılmazsa kaza eder. Hiç kılmıyorsa üç cumayı geçirmemelidir yoksa dinden çıkar” denilir.
Dinden çıkana karşı da kimse “öldürme” işine kalkışmaz. Bu kural, yazının başında saydığım 18.-19.yy.larda İngiliz-Amerikan mason localarınca hazırlanmış, Vehhabilik (Arabistan 1733), Bahailik (Nurculuk, İslam, İsevilik, Brahmanizm, Sihizm, Yahudilik esaslarında ayrı bir dindir. 1845- İran), Kadıyanilik-Ahmediye (Hindistan 1881), Efganilik (Mısır 1880) Nurculuk (Türkiye 1900) gibi son üç yüz yılın çakma dinleridir. Bu dinlerin tümü Masonların da temel dinleridir.
Bunların hepsinde olan ortak özellik de “İ.S.930’larda Mısır’da çıkmış, Kuveyt,Bahreyn,Katar’da devlet kurmuş, Kabe’deki Hacer-ül Esved taşını da çalmış, krımış İsmailiye fırkasının kuralıdır. (Fırka-parti-Dinin özümden ayrılmış grup, tarikatlara denilir).

Yezididirler. İslam öncesi Kureyş inanışlarına sahip çıkarlar. Hicaz Arap Milliyetçisidirler, o zamanlardan beri Vatikan’la çalışırlar. İsyanlarla Müslüman devletleri zora sokarlar, hacıları soyar öldürürler.
İşte saydığım dinlerin de kökenleri bu sapık inançlara dayanır.



Bunlara göre, “İslam’da farz olduğu bilinen bir ibadeti terk eden öldürülmelidir ve malları tarikat mensupları arasında dağıtılmalıdır”. Bu Kuran’a değil, Tevrat Mısırdan Çıkış Levililere Yasaklar Bölümünde geçen yasaklardır. Hz. İsa bu tür ağır şeriatı ve erkeklerin örtünmelerini kaldırmıştır. Bu yüzden Hıristiyanlar bu “öldürme işini yapmazlar”. Kuran’da da böyle bir hüküm yoktur. Olay bu nedenle İslam’da da günahtır ve cezası ahrete kalır.

Bu ifadede sayesinde, Said-i Kürdi’nin Vatikan bağlılığı, “bağımsızlık mücadelesi ve işçilerin hak aramalarını asayişi bozan anarşi görmelerinin ve emekçi düşmanlığının” nedenlerini anlamak kolaylaşır. Nurcu mason AKP, bağımsızlık ve emekçi düşmanıdır! Yandaşlarını korurlar!

Takdir milletindir!
Alaeddin Yavuz

23 Mayıs 2011 Pazartesi

AYETULLAH HUMEYNININ SEKS KITABI ve PEDOFILI

Pedofilik sapık Mollalar!


AYETULLAH HUMEYNİ’İN SEX KİTABI ve PEDOFİLİ



İnternette yazılarım için resim ararken resmin birisini tıklayınca kafayı yedim desem yalan olmaz. 1979’dan beri iran dışındaki ülkelerde aleyhinde yazı yazan basın mensuplarına karşı tehdit, öldürme gibi her türlü baskı uygulayan İran’ın sözde önderi Ayetulllah Ruhullah Humeyni’nin cinsel ilişkileri düzenleyen bir kitabı geçen yıl mayıs ayında yayınlanmış.

İşin aslı Humeyni'nin yayınladığı kitap "seks kitabı" değildir. Şeriat (Fıkhıdır.)Hukukudur. Şeri hükümlere göre "cinsel suçların tanımlamasını ve cezalarını" belirleyen bir kitaptır.

Ama yazının başlığını böyle koydukları için ben de değiştirmedim.Bütün ülkelerde, şeri yada çağdaş hukukun uygulandığı ceza yasalarında suçlar çok açık tarif edilirler. Bu yüzden, ülkemizdeki tecavüz davalarının mağdurları bu davalarda olayı tekrar yaşamaktan beter olurlar. Hakimin soruları mağdurları çıldırtır.Her ülkede bu aynıdır.
Sütten kesilmiş 2 yaşında olan 
genç kız (!) 
Sapıklık bu kadar olur?

Humeyni'nin yasalarının ilginçliği ve bu adı almasındaki en önemli neden ise iğrenç olayları "helal" demesidir.

Mesela, "bebek denilecek yaşta" bir çocuğa (kız-erkek) vajinal yolla ilişkiyi tavsiye etmiyor, acı verir diyor ama, anal yolu öneriyor ve suç değildir" diyor.

Diğer yandan "sütten kesilmiş veya kesilecek yaşta" (bir buçuk-iki yaş-kız-erkek farketmiyor) bir bebekle cinsel ilişkiye izin veriyor.Bu pedofili denilen cinsel sapıklığın ta kendisidir.

Bunlar gerçekten kabul edilebilir şeyler değildir. Ama bütün dini inanışlarda vardırlar ve bu yazıda da geçtiği gibi, pedofilinin de kaynağı dinlerdir.

Bu yazıyı din düşmanlığı olsun diye değil, "dini rejimlerin" nasıl bir ülke yaratacağını,Bush gibi Haçlı Seferi ilan edeninden Şeriatçı Suudi Krallarına kadar siyasi ve feodal önderlerden olan dindarların da, dinci siyasetçilerin de kendileri için "örtüyü çek her şey serbest" kuralına bağlılıklarını göstermek için bloguma koydum.




Suudi Arabistan'da "eşcinsel ilişkinin" cezası şehir meydanında "500 kırbaç" iken, Kralın Bush'u dudağından uluorta yerde öpmesinin cezasını kim verecek?
Dinler 15 asır öncesinde bunları tanımlamış olabilir bu günümüz insanının, geçmişin köleci, sapık toplumlarının  bu kurallarıyla yaşamak istediği anlamına gelmeyeceği gibi halka dayatmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Amacım bunları göstermektir.


Uncoverage The Right İdea-Doğru Fikrin Örtüsünü Açmak” adlı internet sitesinde yayınlanan haber çok uzun olmasına rağmen kısaca şöyle;

1989 (1979 olacak) İran Devrimi lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin yazdığı İslami Fıkıh kitabını Arapça olarak “Tahrir el Vesile” adıyla yayınladılar. Farsçaya da çevrilerek “Tahrir al Vesileh” adıyla basılan kitapta Humeyni Müslümanlar için cinsel yaşam kurallarını belirlemiş.

Daha önce de Humeyni’nin İngilizce adıyla “Little Green Book- Küçük Yeşil Kitap” adlı bir kitabı da olduğu biliniyor.

Burada Tahrir al Vesileh adlı kitaptan bazı alıntılar mevcuttur;

Bir erkek, bebek kadar genç bir çocuktan cinsi olarak hoşlanabilir. Vaginal yolla ilişki yapılırsa çocuğa acı verebilir ama anal yoldan ilişki kabul edilebilir.
Bir başka Arap devlet adamı 
Sarkozy'le mi?

Eğer adam çocuğa zarar verirse, çocuğun bütün yaşamı boyunca ona bakmak zorundadır. 
Bu kız adamın dört yasal eşinden sayılmaz ve adet görmeye başlayıncaya kadar babasının evi yerine kocasının evinde kalması gerekir. Ay hali görmeye başlayınca başkası ile evlendirilebilir. Herhangi bir baba kızını çok genç yaşta evlendirirse cennette sürekli kalıcı yere sahip olur. (Tahrir al Vesileh.4.Baskı-Kum- İran 1990)



Bir erkek, koyun, inek, deve vb. hayvanlarla cinsel ilişkiye girebilir. Ancak eti yenmeyeceğinden ilişki sonrası hayvanı öldürmek gerekir!

Hayvanın etini kendi köyünde satması doğru olmayıp, başkasının köyünde satarsa makuldur.

Bir erkek koyun, deve ya da inekle anal yoldan ilişkide bulunursa, hayvanların sidik ve dışkısı cenabet olacağından sütleri tüketilemez. Hayvan en kısa sürede yakılarak öldürülmelidir.

Şarap ve serhoş edici içecekler pis, haram ancak afyon değildir. (Esrarkeşlik serbest. En pisi)

Ergenlik çağına ulaşmamış bile olsa cinsel ilişki esnasında erkeklik organının tümü veya sünnet halkası bile kadının vajinasına, erkeğin anüsüne girerse cenabet olunur ve hemen boy abdesti alınmalıdır.


Devam eden bir evlilik halinde kadın kocasının izni olmadan evden dışarı çıkma hakkına sahip değildir. Dinen geçerli bir nedeni olmadıkça eşinin isteklerini ret edemez, hoşuna gitmese de uymak zorundadır.

Kadın erkeğine tamamıyla itaat ederse, erkek onun yiyecek, giyecek, barınma vb ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.

Kocası tarafından ret edilen, giyinme, yeme, barınma, cinsel ihtiyaçların karşılanmasında görevini yapmıyorsa kadının tazminat hakkı saklıdır.

Bir baba veya baba tarafından dede yokluğundan dolayı varlığını veya yaşadığını bilmediği vey öldüğünü bildiği bir kızı veya torunu ile evlenirse bu öğrenildiğinde evlilik tamamen geçersiz olur, iptal edilmelidir.

Sütten kesilme yaşında olan genç bir kızdan bir yetişkin erkek hoşlanırsa, yani kalçalarının arasında cinsel organını sokar veya öperse YASAK DEĞİLDİR! (Küçük Yeşil Kitap)

Böyle bir bebeğe nasıl cinsel gözle bakılabilir?
Böyle sapıklık dinle imanla açıklanabilir mi?
Maalesef, Beyt Şems Yahudilerinin hala  bu
geleneği yaşattıklarına tanık oluyoruz.
Tapınak fahişeliği kalıntısı bu ilkel
dini sapıklık, Hindulukta, Zerdüştlükte ve
 şeytana tapınılan eski dinlerde yer alır.
Eğer bir erkek, bekar bir kızla zina eder ondan çocuk sahibi olursa, çocuğa evlilik sonrası gebe kalındığından emin olmadıkça çocuk piçtir. Eğer çocuk zina yapan babadan ise çocuk meşrudur.

Bakire genç kızların her hangi bir suçtan dolayı idam edilmeden önce tecavüz edilerek “cennete girmelerinin engellenmesini” emretmiştir.

Gardiyan, idamdan bir gece önce tecavüzü gerçekleştirmelidir. Ertesi gün molla tarafından hazırlanacak bir evlilik belgesi yanında bir çikolata ile ailesine gönderilir.

Humeyni, Fuhuş ve Muta Nikahı üzerine; “Muta izni yetişkin bir kadın için verilir, fahişeliği yaygın olan biri ile Muta yapmaktan kaçınılmalıdır. Eğer muta, öyle bir kadınla yapılırsa, işini bırakması söylenilir. "

Biraz daha kitaptan eklemek mümkündür 23 Ekim 2016 da yapılan ekleme;

Bunları okudukça kanınız donacak;


HUMEYNi' YE GÖRE, KÖPEK ŞARAP,BİRA VE GAYRİMÜSLÜM İNSANLAR KİRLİDİR.
Kaynak Tahrir el Vesile ya da Küçük Yeşil kitap;
"II. 11
On Pure and Impure Things
There are eleven things which are impure: urine, excrement, sperm,
bones, blood, dogs, pigs, non-Muslim men and women, wine, beer,
and the sweat of the excrement-eating camel.
"

TEMİZ VE KİRLİ OLAN ŞEYLER;
Kirli olan on bir şey vardır;
Sidik, bok, sperm, kemikler, kan, köpekler, domuzlar, Müslüman olmayan kadın ve erkekler, şarap, bira ve bok yiyebilen devenin teri"

Köpek öldürenlerin de kimler oldukları ortaya çıkıyor böylece.



HUMEYNİ'YE GÖRE KÖPEĞİN DOKUNDUĞU HER ŞEY KİRLİDİR.
KÖPEK KATİLLERİNİN HUMEYNİCİLER OLDUKLARI ANLAŞILIYOR.


Kaynak Tahrir El Vesile II.Bölüm Temiz ve Kirli şeyler;
"The hairs, bones, and teeth of dead animals are pure, unless they
come from animals such as the dog which are impure themselves."
Türkçesi;
Ölmüş hayvanların kılları,kemikleri ve dişleri, hayvanlardan olan köpek gelip onları kirletmedikçe temizdir."



HUMEYNİ ŞERİATI DEVLET ELİYLE FUHUŞA İZİN VERMEKTEDİR;

Kaynak;Tahrir el Vesile Küçük Yeşil Kitap.
BÖLÜM 2:19.
Başlangıç cümlesi;
"II. 19
On Marriage, Adultery, and
Conjugal Relations
A woman may legally belong to a man in one of two ways; by
continuing marriage or temporary marriage. In the former, the
duration of the marriage need not be specified; in the latter, it must
be stipulated, for example, that it is for a period of an hour, a day, a
month, a year, or more.
Marriage, whether continuing or temporary, must be sealed by a
religious formula spoken either by the woman or by the man, or by
one of their representatives."
Türkçesi;
II:19
Evlilik Üzerine, Zina ve Karıkocalık ilişkileri
Bir kadın iki şekilde bir erkeğe ait olur; sürekli evlilik ve geçici evlilik. Resmiyette, evliliğin süresi belirtilmelidir;sonradan, örneğin,bir günlük, bir saatlik, bir yıllık veya daha fazla süre belirtilmelidir.
Evlilik,sürekli veya geçici olsun, tarafların temsilcileri önünde konuşulup anlaşılmalı, resmi bir form ile mühürlenmelidir."

Burada belirtilen "geçici evlilik maddesindeki" bir saatlik, bir günlük, bir haftalık, bir aylık süre gerçekten dini amacı aşmaktadır. Bu "imamın nikah kıymasıyla devletin bu hizmetten kazanç elde ettiği apaçık bir fuhuş, pezevenkliktir. Başka açıklaması yoktur.



II. 19
On Marriage, Adultery, and
Conjugal Relations

II:19

Evlilik Üzerine. Zina ve Karıkocalık İlişkileri
sayfa 55;

İkinci derece (hala,teyze, amca, dayı ve çocukları) akrabalar, kaynana, ile ve eşlerinin anne ve çocuklarıyla ilişki serbest.

“A man may not marry the nieces of his wife without the latter’s

consent; if he should nevertheless do so without getting consent, but

his wife raises no objection, then there is no problem.”


“Sonradan eşinin rızası olmayacaksa bir adam eşinin yeğeniyle evlenemez; Herhangi bir şekilde eşin rızası alınmadan yapılmışsa ve eş itiraz etmiyorsa sorun yoktur.”

“A man who has committed adultery with his aunt must not marry her daughters, that is to say, his first cousins.”

“Bir adam, teyzesi veya halası ile zina işlemişse, onun kızı ile evlenmemelidir. Bu onun birinci derece yeğeni demektir.”

“If a man who has married his first cousin commits adultery with her

mother, the marriage is not thereby annulled.”



Bir adam, birinci derece yeğeniyle evliyse ve onun annesi ile zina etmişse, bu münsaebetle evlilik iptal edilmez.”


“If a man commits adultery with a woman other than his aunt, it is

highly recommended that he not marry the daughter of that woman.”

“Bir adam hala/teyze/yengesinden başka bir kadınla zina etmişse, onun kızı ile evlenmemesi önemle salık verilmelidir.”

“If he marries a woman, consummates the marriage, and then

commits adultery with her mother, the marriage is not thereby

annulled.”


“Bir adam, bir kadınla evlenir, karı koca ilişkisine girer ve sonra onun anasıyla zina ederse , bu münasebetle evlilik iptal edilmez.”


Yabancıyla Evlilik Sayfa 55;

“A Muslim woman may not marry a non-Muslim man; nor may a

Muslim man marry a non-Muslim woman in continuing marriage,

but he may take a Jewish or Christian woman in temporary

marriage.”


“Müslüman bir kadın, Müslüman olmayan bir adamla evlenemez; ne de Müslüman bir adam devam eden bir evliliği varken yabancı bir kadınla evlenebilir, fakat, geçici olarak Hristiyan veya ahudi bir kadınla evleebilir.”

Hani gayrimüslümler necisti haramdı ya hacı ne oldu?


Aynı bölüm sayfa 56
Çocukla evlilik pedofilide travma geçiren çocuğa tazminat yok;


If a man who has married a girl who has not reached puberty possesses her sexually before her ninth birthday, inflicting traumatisms upon her, he has no right to repeat such an act with her.

TÜRKÇESİ

Eğer, bir adam, cinsel yeteneklerini kazanmamış, reşit olmamış dokuzuncu yaş gününden önce bir kız ile evlenirse, bu onda travma yaratırsa evliliği tekrarlamaya hakkı yoktur.


Aile içi ensest homoseksüellik serbest.;
Baba, oğul, kayın peder, dede, torun, valla yok bir sorun!
Girsin çıksın kalbini bozma...

Türkçesi;
II:19
Evlilik Üzerine, Zina ve Karıkocalık ilişkileri
Sayfa 56

If a man sodomizes the son, brother, or father of his wife after their marriage, the marriage remains valid.”

Eğer, bir adam, oğlu,erkek kardeşi veya evlendikten sonra eşinin babası ile homoseksüel ilişkiye girerse evlilik geçerlidir.” Yani boşanma nedeni sayılmaz.


Sayfa 58;

Pedofilik sapıklıkta sınır yok. Humeyniye göre “9” Dokuz yaşında çocuk ergen sayılıyor bunu yukarıdaki çevirilerden anlamışsnızdır.



“To look upon the face and hair of a girl who has not reached puberty, if it is done without intention of enjoyment thereof, and if one is not afraid of succumbing to temptation, may be tolerated. It is however recommended that one not look upon her belly or thighs, which must remain covered.”

Türkçesi;

“Ergenliğe ulaşmamış bir kız çocuğunun yüzüne veya saçlarına herhangi bir hoşlanma niyeti olmaksızın ve tahrik ediciliğine karşı koyamayarak bakmak hoş görülebilir. Örtülü kalması gereken beline veya kalçalarına bakılmasına anlayış gösterilemez.”

Dokuz veya daha altı ilk öğretim çağında çocuğa cinsel arzu ile bakanın gözleri kör edilmelidir bunlar resmen sapık bir toplummuş.



Sayfa 58

Gayrimüslüm kadın ve çocukları koruma yok. Aynı maddenin devamı;

“To look upon the faces ad hands of Jewish or Christian women, if this is not done with intention of enjoyment thereof, and if one does not fear temptation, is tolerated.”

Türkçesi;

“Yahudi veya Hristiyan kadınların ellerine ve yüzlerine hoşlanma kastı olmaksızın veya tahrik nedeniyle bakmak hoşgörülebilir.”

İslam adaleti bu mudur?

Sayfa 58

Erkek çocuklardan da kadınlar gizlenmelidir. Yukarıdaki ayetin devamı

“A woman must hide her body and her hair from the eyes of men. It is highly recommended that she also hide them from those of prepubescent boys, if she suspects that they may look upon her with lust.”

“Bir kadın,vücudunu ve saçlarını erkeklerin bakışlarından gizlemelidir. Cinsel hazla bakmasından şüphelenerek, reşit olmamış erkek çocukların bakışlarından bile gizlenmesi önemle tavsiye edilir.”

Ulen hem saklıyorsunuz hem de her şeyi yapıyorsunuz. Bu nasıl din anlayışıdır?



İSLAMIN TEMSİLCİSİ(!) HUMEYNİ ŞERİATINDA ORUÇ BOZMAYAN İLGİNÇ HALLER

Tahrir al Vasila
II. 17
On Fasting
Sexual intercourse is a breaking of the fast, even if the penis enters
the vagina only as far as the circumcision ring, and even if no
ejaculation results.
"
"Cinsel birleşmede penis vajinaya sünnet halkasına kadar girse, boşalma olmasa da oruç bozulur. "


Burası doğrudur da bunlar ne?

If the penis enters less deeply into the vagina and there is no
ejaculation, the fast has not been broken.

"Penis, derince olarak vajinaya girse ve boşalma olmasa ORUÇ BOZULMAZ."

If the man cannot determine with certainty what length of his penis entered into the vagina, and if he has gone in beyond the circumcision ring, his fast has not been broken."

"Eğer adam penisinin vajinaya ne kadar girdiğini belirleyemiyorsa ve sünnet halkasından ötesi de girmişse ORUÇ BOZULMAMIŞTIR.".
Bu orucu hiç bir şey bozamıyor vallahi. Gerisi boş.


İSLAMIN TEMSİLCİSİ (!) AYETULLAH (ALLAH'IN KELAMI) HUMEYNİ BU MUDUR?

Ayetullah Humeyni, "babasının rızasıyla "4" Dört yaşında kıza tecavüz etmiş.Çocuk sabaha kadar ağlamış çığlık atmış. Metnin İngilizcesi ve linki aşağıdadır.

"When it was time to sleep, the guests had all left, except for the inhabitants of the house. Al-Khomeini laid his eyes on a young girl who, despite being only four or five years of age, was very beautiful."

Türkçesi;
"Uyku vakti geldiğinde, evin sahipleri hariç misafirler ayrıldılar.El Humeyni, gözünü dört beş yaşlarında olmasına rağmen çok güzel olan kız çocuğuna dikti."

So, the Imam requested from her father, Sayyid Sahib, that he spend the night with her in order to enjoy her. Her father happily agreed, and Imam al-Khomeini spent the night with the girl in his arms, and we could hear her crying and screaming [through the night].’”
Türkçesi;
"Sonra, imam babası Seyyid Sahib'e kızıyla geceyi geçirmek istediğini söyledi.Babası mutlulukla ona izin verdi ve İmam El Humeyni kollarında bütün gece ağlayan çığlık atan çocukla geceyi geçirdi"

Medeni hukuk diye yazdığı ve Allah'a mal ettiği baba oğul, dede torun eş cinselliğine, kayın valide, baldız, amca dayı, hala teyze ve çocuklarıyla evliliğe, zinaya, sütten kesilmiş çocuklarla cinsel ilişkiye izin veren bir din din olamaz. 
Olsa olsa eski Zerdüştlüğün izleri olan sapıklık olur. Böyle bir tanrıyı da dinini de imamını da ret etmeyen insan olamaz.

Türkçeye Çeviren ve yazan;

Alaeddin YAVUZ 
Keykubat
Kaynak=http://www.uncoverage.net/2010/03/the-ayatollah-khomeinis-booksex-with-children-and-animals/

Yazının resimli kaynağı;http://txlady706.wordpress.com/2010/04/22/ayatollah-ruhollah-khomeini-mohammed-and-the-muslims-say-that-sex-with-children-is-ok-sex-with-animals-is-ok-men-having-sex-with-boys-is-ok-and-female-genital-mutilation-is-required-excerpts/




Vehhabiler, Nurcular, Bahailer,Kadıyaniler ve sahipleri aynıdır


Yazının Açıklaması;

Humeyni ve tarikatının İslamiyet’le bir alakası yoktur. Gazetecilere baskısı Tevrat Mısırdan Çıkış Levililere Yasaklar Bölümünde “Tanrınıza küfredene ve dininize düşmanlık edene siz de edin. Onları başka ülkede olsalar bile öldürünüz “ ayetine uygun bir davranıştır. Diğer gelenekler ise Zerdüştlük öncesi İran Mitra (Yezidilik) inancı ile ilişkilidir. Aynı kurallar gene Hicaz Araplarında da vardır. Onlar da namaz kılan Yezidilerdi.

Suudi Arabistan’da Vehhabilik’in 1845’lerde İran’In Hindistan üzerinden İngilizlerce saldırıya uğradığı dönemde İngiliz Mason devletince desteklenen Bahaullah’ın ortaya çıkarılması, böyle Yezidilik-Yahudilik, Brahmanizm, Sihizm, İslamiyet karışımı Bahailiği yayması ve taraftarlarıyla devleti zora sokan isyanlar çıkarması, Bahaullah’ın Osmanlı’ya, Irak’a sonra Edirne ve Hayfa’ya sürülmesiyle sonuçlandıysa da, İran da İngiliz idaresine girmiş, “50” yıllık tütün gelirlerini “borç” karşılığında İngiltere’ye vermek zorunda kalmıştır.

Aynı dönemde bizde de “Duyun-u Umumiye” dümeniyle Kıbrıs “70” yıllığına İngilizlere kiralanmıştır. Yezid, Süryani, Ermeni, Arap ve Balkanlarda Sırp, Bulgar, Arnavut isyanları da bizde sürmektedir, Yunanistan yeni bağımsız devlet olmuştur.
Yahudilere göre 
Hz. Meryem'in örtüsü

İstanbul gazetelerinde bu haberin “Tütün Kıyımı” başlığıyla yayınlanması üzerine İran’da çıkan olaylar sonucu İran bu hakkını kurtarabilmiştir. Bahaullah’ın yanında İsmailiye (bir kolu Yezidiliktir), fırkası (Semitik Emevi Soylu Yezidi Araplar’ın tarikatı 9.yy.)mensuplarını İngilizler kışkırtarak İran’ı iyice kıskaçları altına almışlardır. 1881’de Hindistan’ ı da Fransız ve Hollandalılardan arındırarak tekeline alan İngiltere, Oradaki Müslümanları kışkırtmak için se Ahmediye- Kadıyani fırkasını çıkartmıştır. Bütün bunların ortak ilkeleri “Tevrat’tan alınan” üç temel ilkeye dayanmaktadır. Bu ilkelerin en çok bilineni Kuran’da yeri olmayan “Dinen farz olan ibadetleri, farz olduğunu bildiği halde yapmayanları öldürmek ve mallarını tarikat mensupları arasında pay etmektir.”

1735’de çıkarılan Arabistan Vehhabiliği, Bahailik, Kadıyanilik, Mısır’da Efganilik, Türkiye’de Said-i Nursi’nin Nurculuğu hep ortak ilkeler etrafında toplanmış Mason İngiliz- Amerikan yapısı uydurma dinlerdir ve İslamiyet’le hiçbir alakaları yoktur. İran’ın ABD düşmanlığı bunlara kanmayınız. Amerika’nın Mason siyasetinin ortağı olmayan bu coğrafyada son 300 yıldır devletin başına getirilemez, gelemez, mümkün değildir.

Bunlar, Siyonizm güden kripto Yahudiler ve o soya mevali olan Kürtler, semitik Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Nasturiler ve Grekler gibi kavimlerden oluşurlar.

Katoliklere göre 
Hz. Meryem'in örtünmesi
Pedofili Tevrat'a göre tanrının işlerindendir.İLK DOĞAN insan ve hayvanların hepsinin Allah'a ait olduğunu Tevrat Musa'nın Mısır'dan Çıkışı-Çölde sayım.Bölüm "8" ayet "18" de geçmektedir.TIKLA

Bunların iki kıbleleri vardır. Vatikan, Kudüs’tür. İki amirleri vardır İngiltere ve Amerika. Tek üstatları vardır o da Tapınak Şövalyeleri Mason Locasının üstadıdır.

Anlayan anlasın!

Alaeddin Yavuz.

Tevrat'ta Allah kendisine Levi soyunun "çocuklarını" ayırır.Bunlar Yahudi inancıdır.Okumak için TIKLA;

DİNE DAYALI CİNSEL SAPKINLIKLARA BİR ÖRNEK;
http://adilyargic.blogspot.com.tr/2012/06/sabetay-seviden-burkali-yahudilige.html#axzz3b5MfjxIL





Bu da bizim Türbanlı.Sizce Müslümanlık nerede?

Bu yazıdan dört yıl sonra Diyanet sapıklığı itiraf eder;

DİYANETTEN "BABA KIZ CİNSELLİĞİNE" ONAY!

"Diyanet İşleri Başkanlığı, internet üzerinden yöneltilen, "Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşür mü?" sorusuna, "Babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur" ve "Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir" ifadelerinin yer aldığı skandal bir yanıt veridi."
Haberin yayınlandığı ilk haberde geçen açıklama metni şöyle;
“ Akıl almaz ifadeler
İşte o, “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşür mü?” sorusuna verilen kapsamlı cevap:
“Babanın kendi öz kızını öperken şehvet duyması durumunda nikâhın ne olacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı mezheplere göre, babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur (bkz. İbn Rüşd, Bidayetü’l-Mücdehid, Mısır 1975, II, 33; İbn Kudame, el-Muğni, VII, 486; İbn Cüzey, el- Kavaninü’l Fıkhiyye, 138). Hanefilere göre ise; babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda kızın annesi bu babaya haram olur. Ancak bu tür sonuç doğuracak tutmanın, teni tenine değerek olması ya da altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması gerekir. Kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duymak, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir. Şehvet duymanın işareti, erkeğin organında bir uyanma, uyanıksa uyanışının artması, kadının da kalbinin heyecanla çarpmasıdır.”
Öğleden sonradan itibaren paylaşılmaya başlanılan bu haberin doğruluğunu test etmeye karar verdiğimde arkadaşlar aşağıdaki linki paylaştılar.
Bunlar nasıl insanlar artık takdirlerinize bırakıyorum.
Bu adamlara kim nasıl Müslüman diye itimat edip oy verdiyse, demek ki bu sapıklıkları onaylayan sapıktır, sapıklardır.
Haberin linki için tıkla;
Diğer ilk haber metni; http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/...

YIL 2016 ENSAR VAKFI KULAMPARA VAKFI ÇIKTI

Karaman’da 10 erkek çocuğun nitelikli cinsel istismara uğraması nedeniyle gündeme oturan Ensar Vakfı’nın vukuatları bitmiyor. Vakıf, geçen yıl da cinsel istismar suçundan hüküm giymiş yazarı “konuşmacı” olarak düzenlediği konferansa davet ettiği, üstelik bir de hediye verdiği ortaya çıktı.
Zeynep GÜRCANLI/ANKARA
Karaman’da istismar suçunu gerçekleştiren kişinin Ensar Vakfı’nda öğretmenlik yaptığının ortaya çıkması ve bizzat tecavüz suçunun da Ensar Vakfı evlerinde gerçekleştiğine ilişkin iddiaların ardından, Vakfın geçen yıl da yine çocuklara tecavüz suçundan hüküm giymiş Mustafa İslamoğlu’nu, “Artvin Ensar Vakfı Kutlu Doğum Programına” davet ettiği ortaya çıktı.  Konferans’ta çocuklara konuşma yapan İslamoğlu’na, program sonunda bir de “elif tablosu” hediye edildi.

ÇOCUKLARA CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNDAN CEZA ALMIŞTI

Mustafa İslamoğlu, 1980 yılında bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle yargılanmış, suçu sabit bulunmuş ve 3 yıl ceza almıştı. İslamoğlu’nun “mağdur kişiye karşı ırza tecavüz” suçundan aldığı ceza, sanığın mahkemedeki “iyi hali” ve “pişman olduğu izlenimi” nedeniyle 2.5 yıla düşürülmüştü. http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/ensar-vakfinin-vukuati-bitmiyor-1154313/



Bu ve diğer araştırma ve çeviri yazılarımdaki köleci Sami toplumlarının ensest, biseksüel, pedofil, pederasty gelenekleri İslam şeriat toplumlarında ve Osmanlıda dahi vardı. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı kültür ve medeni hukuk devrimi öyle etkili olmuş ki, şeriatı savunanlar bile bu gelenekleri İFTİRA olarak yorumlayıp beni mahkemeye verdiler. Tahrir el Vesile, Küçük Yeşil Kitap diye kitap yok dediler. Hepsini kanıtladım, kitapları usbye yükleyip mahkemeye sunup beraat ettim.
Oysa tüm cemaat ve tarikatlarda bu gelenekleri "peygamber, ensar, sahabe sünnetleri" adıyla yaşatıldığı bu yazıdan sonra ortaya çıktı. Akplilerin tamamen sapıklık dolu sözlerine kimse dava bile açmadı. Bu yazım ve benzerleri, insanımıza Atatürk cumhuriyetinin neler kazandırdığını çok iyi öğretti. Teşekkürler Türkiye.